İCRA VE İFLAS KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA
DAİR KANUN
Kanun
No. 7445
|
Kabul
Tarihi: 28/3/2023
|
MADDE 1- 9/6/1932
tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa 79 uncu maddesinden sonra
gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.
“Konutta haciz:
MADDE 79/a- İcra müdürü, haciz yapılması talep
edilen yerin konut olduğunu tespit ederse, bu yerde haciz yapılmasına karar
verir ve bu kararı derhal icra mahkemesinin onayına sunar.
Mahkeme, dosyanın tevdi edildiği tarihten itibaren
en geç üç gün içinde dosya üzerinden yapacağı inceleme sonunda haciz
yapılması talep edilen yerin konut olduğunun anlaşılması halinde kararın
onaylanmasına kesin olarak karar verir. Bu kararın icra dairesine
bildirilmesi üzerine haciz işlemleri yapılır. Haciz yapılması talep edilen
yerin konut olmadığının anlaşılması halinde ise mahkeme, konutta haciz
yapılmasına dair kararı kesin olarak kaldırır. Bu kararın icra dairesine
bildirilmesi üzerine icra müdürü, mevcut haciz talebi hakkında yeniden
karar verir.
Mahkemenin onaylama kararı üzerine hacze gidilen
yerin konut olmadığının anlaşılması halinde hacze devam olunur. Ancak konut
olmadığı kabul edilen bir yerle ilgili verilen haciz kararı üzerine yapılan
haciz işlemi sırasında, bu yerin konut olduğu anlaşılır ve borçlu da haczin
yapılmasına rıza göstermez ise haciz işlemine son verilir ve müteakip
işlemler hakkında birinci ve ikinci fıkra hükümleri uygulanır.
İhtiyati haciz hakkında, bu madde hükmü
uygulanmaz.”
MADDE 2- 2004 sayılı
Kanunun 82 nci maddesinin birinci fıkrasının (3)
numaralı bendinde yer alan “bireyleri için lüzumlu eşya; aynı amaçla
kullanılan eşyanın birden fazla olması durumunda bunlardan biri” ibaresi
“bireylerine ait kişisel eşya ile ailenin ortak kullanımına hizmet eden tüm
ev eşyası” şeklinde değiştirilmiş ve ikinci fıkrasında yer alan “3,”
ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
MADDE 3- 2004 sayılı Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasında
yer alan “haczolunur.” ibaresi “haczolunur; ancak
bu miktarı aşacak şekilde haciz yapılamaz.” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 4- 2004 sayılı Kanuna 88 inci maddesinden sonra gelmek
üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.
“Muhafazasına gerek kalmayan malların tasfiyesi:
MADDE 88/a- Muhafaza işleminin dayanağı olan haciz
kalkmış olup da yedieminde bulunan mallar, takibin yapıldığı yer icra
dairesince bu madde uyarınca resen tasfiye edilir.
Tasfiye edilecek mallara ilişkin bilgiler, icra
dairesince Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sisteminde duyurulur.
İcra dairesi, borçluya tebligat çıkararak tebliğ
tarihinden itibaren on gün içinde tarifeye göre belirlenen yedieminlik
ücretini ödemek suretiyle malı teslim alabileceğini, aksi halde müteakip
fıkralar uyarınca malın tasfiye edileceğini ihtar eder.
Borçlunun malı teslim almaması halinde icra
dairesi, rehin hakkı sahibine tebligat çıkararak tebliğ tarihinden itibaren
on gün içinde rehinden kaynaklanan haklarını kullanabileceğini ve bu durumu
icra dairesine bildirmesi gerektiğini, aksi halde müteakip fıkralar
uyarınca malın tasfiye edileceğini ihtar eder.
Sicile kayıtlı mallar bakımından, malın borçlu
tarafından teslim alınmaması veya rehinden kaynaklı hakkın kullanılmaması halinde
icra dairesi, malın daha önce satışa çıkarılmamış olması kaydıyla, kanunun
elektronik ortamda açık artırma suretiyle satışa ilişkin hükümleri uyarınca
resen satışını yapar.
Yukarıdaki fıkralar uyarınca
malın tasfiye edilememesi halinde icra dairesi, derhal yediemine tebligat
çıkararak, tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde varsa malın son iki yıl
içinde yapılan, yoksa icra dairesince takdir edilen kıymetinin yüzde kırkı
üzerinden, tarifeye göre belirlenen yedieminlik ücreti mahsup edildikten
sonra bakiye tutarı ödediği takdirde malın mülkiyetinin kendisine
devredilmesine karar verileceğini, aksi halde müteakip fıkralara göre işlem
yapılacağını ihtar eder. Bu
fıkrada belirtilen şartların oluştuğunun ve varsa bakiye tutarın yediemin
tarafından ödendiğinin tespiti halinde icra dairesi, malın mülkiyetinin
yediemine devrine yönelik kararın verilmesi için dosyayı icra mahkemesine
gönderir.
Sicile kayıtlı mallar bakımından yedieminin malın
mülkiyetinin devrini kabul etmemesi halinde icra dairesi, Makine ve Kimya
Endüstrisi Anonim Şirketine tebligat çıkararak, tebliğ tarihinden itibaren
bir ay içinde, 30/6/2021 tarihli ve 7330 sayılı
Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi Hakkında Kanunun 4 üncü
maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca belirlenen hurda bedelini ödeyeceğini
bildirmesi ve bildirimde bulunduğu tarihten itibaren üç ay içinde hurda
bedelini ödemesi şartıyla malın mülkiyetinin Şirkete devredilmesine karar
verileceğini ihtar eder. Bu fıkrada belirtilen şartların oluştuğunun ve
hurda bedelinin ödendiğinin tespiti halinde icra dairesi, hurdaya ayırma
işlemlerini tamamlayarak malın mülkiyetinin Şirkete devrine yönelik kararın
verilmesi için dosyayı icra mahkemesine gönderir.
Yukarıdaki fıkralar uyarınca malın tasfiye
edilememesi halinde icra dairesi, malın mülkiyetinin bedelsiz olarak
Türkiye Kızılay Derneğine devrine yönelik kararın verilmesi için dosyayı
icra mahkemesine gönderir.
İcra mahkemesi, mülkiyetin devri için gönderilen
dosyalarda, en geç on gün içinde dosya üzerinden yapacağı inceleme sonunda
talebin kabulüne veya reddine kesin olarak karar verir. Kabul kararıyla,
malın mülkiyeti ilgiliye geçer; tüm haciz ve rehinler kaldırılarak devir ve
teslim işlemleri gerçekleştirilir.
Tasfiye konusu malın vergi, ceza, prim gibi
borçları, borçluya ait olup mülkiyet ilgiliye, tüm borç ve yüklerinden âri olarak geçer. Devir ve tescil işlemleri her türlü
vergi, resim ve harçtan müstesnadır.
Devir işlemlerine karşı yedieminlik alacağına
dayanılarak hapis hakkı kullanılamaz. Yedieminlik ücretinin varlığı, mülkiyetin
devri ve buna ilişkin işlemlerin yapılmasına engel teşkil etmez.
Tasfiye konusu mal üzerinde 6183 sayılı Kanun
uyarınca haciz bulunması halinde icra dairesi, borçluya tebligat çıkarmadan
önce tahsil dairesine tebligat çıkararak tebliğ tarihinden itibaren bir ay
içinde muhafaza ve/veya satış işlemlerini yapmak üzere malı teslim alması
gerektiğini, aksi halde malın bu madde uyarınca tasfiye edileceğini bildirir.
Tasfiye konusu malın 27/10/1999
tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanunu kapsamında serbest dolaşımda olmaması
halinde icra dairesi, borçluya tebligat çıkarmadan önce gümrük idaresine
tebligat çıkararak bir ay içinde gümrük işlemlerini yapmak üzere malı
teslim alması gerektiğini, aksi halde malın bu madde uyarınca tasfiye
edileceğini bildirir.
Tasfiye masrafları, öncelikle dosyadaki avanstan,
avansın bulunmaması halinde Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanır.
Tasfiye kapsamında dosyaya ödenen tutardan;
sırasıyla avanstan karşılanan masraflar, Adalet Bakanlığı bütçesinden
karşılanan masraflar ve vergi, resim, harç gibi malın aynından kaynaklanan
kamu alacakları ödenir. Kalan tutar, 9 uncu madde uyarınca muhafaza edilir,
bankalarda nemalandırılır ve talep halinde nemalarıyla birlikte hak
sahiplerine ödenir.
Dosyaya ödenen tutarın, Adalet Bakanlığı bütçesinden
yapılan masrafı karşılayamaması halinde icra dairesi, bakiye masrafın, 6183
sayılı Kanun uyarınca borçludan tahsili için tahsil dairesine bildirimde
bulunur.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar,
Adalet Bakanlığınca yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir.”
MADDE 5- 2004 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 19- Bu maddeyi ihdas eden Kanunla,
Kanuna eklenen 79/a maddesi, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce
verilen konutta haciz yapılmasına ilişkin kararlar hakkında uygulanmaz. Bu
değişikliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce verilen konutta haciz
kararları hakkında, bu değişiklikten önceki hükümlerin uygulanmasına devam
olunur.
Bu maddeyi ihdas eden Kanunla, Kanunun 82 nci maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendi
ile ikinci fıkrasında yapılan değişiklikler, bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten önce haczedilmiş eşyalar hakkında uygulanmaz. Bu değişikliklerin
yürürlüğe girdiği tarihten önce haczedilen eşyalar hakkında, bu
değişikliklerden önceki hükümlerin uygulanmasına devam olunur.”
MADDE 6- 2004 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 20- Bu maddeyi ihdas eden Kanunun
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla, muhafaza işleminin dayanağı olan haciz
kalkmış olup da yedieminde bulunan mallar, takibin yapıldığı yer icra
dairesince bu madde uyarınca resen tasfiye edilir. Adalet Bakanlığı,
tasfiye edilecek malların sayısını dikkate alarak takibin yapıldığı yer
icra dairelerinden birini veya birkaçını ya da takibin yapıldığı yerin
bağlı olduğu ilin adıyla anılan icra dairelerinden birini veya birkaçını
tasfiye işlemlerini yürütmekle görevlendirebilir.
Tasfiye edilecek mallara ilişkin bilgiler, icra
dairesince Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sisteminde duyurulur.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasların
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren on gün içinde gümrük idaresi, 4458
sayılı Kanun kapsamında serbest dolaşımda olmayan tasfiye konusu malı,
gümrük işlemlerini yapmak üzere teslim almazsa, müteakip fıkralar uyarınca
mal tasfiye edilir.
Yukarıdaki fıkra uyarınca mal tasfiye edilmez ve
tahsil dairesi, üçüncü fıkradaki süreyi takip eden on gün içinde, 6183
sayılı Kanun uyarınca üzerinde haciz bulunan tasfiye konusu malı muhafaza
ve/veya satış işlemlerini yapmak üzere teslim almazsa, müteakip fıkralar
uyarınca mal tasfiye edilir.
Yukarıdaki fıkra uyarınca mal tasfiye edilmez ve
borçlu, dördüncü fıkradaki süreyi takip eden on gün içinde, tarifeye göre
belirlenen yedieminlik ücretini ödemek suretiyle malı teslim almazsa
müteakip fıkralar uyarınca mal tasfiye edilir.
Yukarıdaki fıkra uyarınca mal tasfiye edilmez ve
rehin hakkı sahibi, beşinci fıkradaki süreyi takip eden on gün içinde,
rehinden kaynaklanan haklarını kullanarak bu durumu icra dairesine
bildirmezse müteakip fıkralar uyarınca mal tasfiye edilir.
Sicile kayıtlı mallar bakımından yukarıdaki fıkra
uyarınca mal tasfiye edilmezse icra dairesi, altıncı fıkradaki sürenin
dolmasını müteakip gecikmeksizin malın, kanunun elektronik ortamda açık
artırma suretiyle satışa ilişkin hükümleri uyarınca resen satışını yapar.
Satış ilanları, sadece elektronik satış portalında
yapılır. Malın son iki yıl içinde yapılan kıymet takdiri yoksa resen kıymet
takdiri yapılır. İkinci artırmada malın satılamaması halinde, artırma sonuç
tutanağının ilan edildiği tarih esas alınmak suretiyle müteakip fıkralar
uyarınca mal tasfiye edilir.
Yukarıdaki fıkralar uyarınca
malın tasfiye edilememesi halinde yediemin, altıncı ve sicile kayıtlı
mallar bakımından yedinci fıkralarda belirtilen süreleri takip eden on gün
içinde malın mülkiyetini almayı kabul eder ve varsa malın son iki yıl
içinde yapılan, yoksa icra dairesince takdir edilen kıymetinin yüzde otuzu
üzerinden, tarifeye göre belirlenen yedieminlik ücreti mahsup edildikten
sonra bakiye tutarı öderse icra dairesi, malın mülkiyetinin yediemine
devrine yönelik kararın verilmesi için dosyayı icra mahkemesine gönderir.
Sicile kayıtlı mallar bakımından
yedieminin malın mülkiyetinin devrini kabul etmemesi halinde Makine ve
Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi, sekizinci fıkradaki süreyi takip eden bir
ay içinde malın 7330 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin dördüncü fıkrası
uyarınca belirlenen hurda bedelini ödeyeceğini bildirmesi ve bildirimde
bulunduğu tarihten itibaren üç ay içinde hurda bedelini ödemesi halinde
icra dairesi, hurdaya ayırma işlemlerini tamamlayarak malın mülkiyetinin
Şirkete devrine yönelik kararın verilmesi için dosyayı icra mahkemesine
gönderir.
Yukarıdaki fıkralar uyarınca malın tasfiye
edilememesi halinde icra dairesi, malın mülkiyetinin bedelsiz olarak
Türkiye Kızılay Derneğine devrine yönelik kararın verilmesi için dosyayı
icra mahkemesine gönderir.
İcra mahkemesi, mülkiyetin devri için gönderilen
dosyalarda, en geç on gün içinde dosya üzerinden yapacağı inceleme sonunda
talebin kabulüne veya reddine kesin olarak karar verir. Kabul kararıyla,
malın mülkiyeti ilgiliye geçer; tüm haciz ve rehinler kaldırılarak devir ve
teslim işlemleri gerçekleştirilir.
Tasfiye konusu malın vergi, ceza, prim gibi borçları,
borçluya ait olup mülkiyet ilgiliye, tüm borç ve yüklerinden âri olarak geçer. Devir ve tescil işlemleri her türlü
vergi, resim ve harçtan müstesnadır.
Devir işlemlerine karşı yedieminlik alacağına
dayanılarak hapis hakkı kullanılamaz. Yedieminlik ücretinin varlığı,
mülkiyetin devri ve buna ilişkin işlemlerin yapılmasına engel teşkil etmez.
Tasfiye masrafları, öncelikle dosyadaki avanstan,
avansın bulunmaması halinde Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanır.
Tasfiye kapsamında dosyaya ödenen tutardan;
sırasıyla avanstan karşılanan masraflar, Adalet Bakanlığı bütçesinden
karşılanan masraflar ve vergi, resim, harç gibi malın aynından kaynaklanan
kamu alacakları ödenir. Kalan tutar, 9 uncu madde uyarınca muhafaza edilir,
bankalarda nemalandırılır ve talep halinde nemalarıyla birlikte hak
sahiplerine ödenir.
Dosyaya ödenen tutarın, Adalet Bakanlığı
bütçesinden yapılan masrafı karşılayamaması halinde icra dairesi, bakiye
masrafın, 6183 sayılı Kanun uyarınca borçludan tahsili için tahsil
dairesine bildirimde bulunur.
İcra daireleri, bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren altı ay içinde yedieminlerde bulunan malların tespiti
için gerekli işlemleri yapar. Bu hâlde kolluktan yardım istenebilir. Adalet
Bakanlığı, bu fıkrada belirtilen tespit işlemlerinin yapılması için gerekli
tedbirleri alır ve düzenlemeleri yapar.
Adalet Bakanlığı, bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren altı ay içinde, bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve
esasları belirler ve yürürlüğe koyar. Usul ve esasların yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren bu maddenin uygulanmasına başlanır. Bu husus Adalet
Bakanlığının resmi internet sitesinde duyurulur.”
MADDE 7- 12/6/1933 tarihli ve 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin
Murakabesi Hakkında Kanunun 20 nci maddesinin
üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Uyuşturucu maddelerin kesin olarak raporları
alındıktan sonra, yönetmelikte belirlenen usule uygun olarak alınacak
örneklerin saklanması kaydıyla müsaderesine sulh ceza hâkimliğince
soruşturmanın her safhasında karar verilir.
Müsaderesine karar verilen uyuşturucu maddeler
gereği yapılmak üzere mühürlü olarak mahalli mülki amirliğe teslim edilir.
Örnek olarak alınan uyuşturucu maddeler hükümle
birlikte müsadere edilir ve ancak hükmün kesinleşmesinden sonra mahalli
mülki amirliğe teslim edilir.”
MADDE 8- 2313 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 2- Bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten önce elkonulmuş uyuşturucu veya uyarıcı
maddeler bakımından da 20 nci maddede bu maddeyi
ihdas eden Kanunla yapılan değişiklikler uygulanır. Kovuşturma evresinde;
ilk derece mahkemesinde görülmekte olan dosyalar bakımından mahkemesince,
istinaf veya temyiz kanun yolunda olan dosyalar bakımından ise UYAP
kayıtlarını incelemek suretiyle ilk derece mahkemesince derhal karar
verilir. Örnek alınmamış dosyalarda yeterince örnek alınır.
Örnek olarak alınan uyuşturucu veya uyarıcı
maddeler ancak hükmün kesinleşmesinden sonra mahalli mülki amirliğe teslim
edilir.”
MADDE 9- 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar
ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun ek 12 nci
maddesinin birinci fıkrasına “suçlar ile” ibaresinden sonra gelmek üzere
“göçmen kaçakçılığı ve” ibaresi eklenmiştir.
MADDE 10-
19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 43 üncü
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Avukatların büro kurma giderlerinin karşılanması
için kredi ve finans kuruluşları ile kredi veren kamu kurum ve
kuruluşlarınca uygun şartlarda finansman desteği sağlanır. Desteğin
sağlanmasına ilişkin usul ve esaslar, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumu ile Hazine ve Maliye Bakanlığının görüşü alınarak Adalet Bakanlığı
tarafından belirlenir.”
MADDE 11-
1136 sayılı Kanunun 65 inci
maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “yarı oranında
alınır.” ibaresi “alınmaz.” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 12-
1136 sayılı Kanunun 180 inci
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “ikisi” ibareleri “üçü”
şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 13-
12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun
ek 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde yer alan “mensup
personeli,” ibaresi “mensup personeli ve ceza infaz kurumu müdürü, infaz ve
koruma başmemuru ve infaz ve koruma memuru
unvanlı ceza infaz kurumu personeli,” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 14-
22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 437 nci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “dinler ve
gecikmeksizin” ibaresi “dinler, tahkikatı tamamlar ve gecikmeksizin en geç
iki gün içinde” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 15-
26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece
Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanunun 5 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “beş yüz bin”
ibaresi “bir milyon” şeklinde değiştirilmiş ve fıkraya aşağıdaki cümle
eklenmiştir.
“Bu fıkrada belirtilen parasal
sınır, 6100 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesinin birinci fıkrasına göre
artırılır.”
MADDE 16-
26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 79 uncu
maddesinin birinci fıkrasında yer alan “üç yıldan” ibaresi “beş yıldan”
şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 17-
5237 sayılı Kanunun 188 inci
maddesinin dördüncü fıkrasının (a) bendinde yer alan “sentetik kannabinoid ve türevleri veya bazmorfin
olması,” ibaresi “bazmorfin, sentetik kannabinoid ve türevleri, sentetik katinon
ve türevleri, sentetik opioid ve türevleri veya
amfetamin ve türevleri olması,” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 18-
5237 sayılı Kanunun 191 inci
maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiş ve üçüncü fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Erteleme kararı kolluk birimlerine
de bildirilir.”
“(3) Erteleme süresi zarfında şüpheli hakkında
asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. Bu süre denetimli
serbestlik müdürlüğünün teklifi üzerine veya resen Cumhuriyet savcısının
kararı ile altışar aylık sürelerle en fazla iki yıl daha uzatılabilir.
Hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen kişi, gerek görülmesi hâlinde
denetimli serbestlik süresi içinde tedaviye tabi tutulabilir. Cumhuriyet
savcısı, erteleme süresi zarfında uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanıp
kullanmadığını tespit etmek için yılda en az iki defa şüphelinin ilgili
kuruma sevkine karar verir.”
MADDE 19-
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun
139 uncu maddesinin dördüncü fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Hâkim, soruşturmacının yedinci
fıkranın (a) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan suç bakımından
kamuya açık yerlerde ve işyerlerinde delil toplamak amacıyla ses veya
görüntü kaydı yapmasına izin verebilir.”
MADDE 20-
5271 sayılı Kanunun 193 üncü
maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(2) Sanık hakkında, toplanan delillere göre
mahkûmiyet, ceza verilmesine yer olmadığı ve güvenlik tedbiri dışında bir
karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da
dava yokluğunda bitirilebilir.”
MADDE 21-
5271 sayılı Kanunun 231 inci
maddesinin onikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“(12) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması
kararına itiraz edilebilir. İtiraz mercii, karar ve hükmü inceler; usul ve
esasa ilişkin hukuka aykırılık tespit ettiği takdirde, gerekçesini
göstererek karar ve hükmü kaldırır ve gereğinin yapılması için dosyayı
mahkemesine gönderir.”
MADDE 22-
5271 sayılı Kanunun 308/A
maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş
ve fıkraya mevcut ikinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümleler
eklenmiştir.
“Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kesin
nitelikteki kararlarına karşı bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet
başsavcılığı, re’sen veya istem üzerine, kararın
kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde kararı veren daireye
itiraz edebilir.”
“Sanık aleyhine itiraz edilebilmesi
için kararı etkileyecek nitelikte esaslı bir hatanın bulunması zorunlu
olup, bu itiraz sanık veya müdafiine daire tarafından tebliğ olunur.
Tebligat, ilgililerin dava dosyasından belirlenen son adreslerine
yapılmasıyla geçerli olur. İlgililer, tebliğden itibaren yedi gün içinde
yazılı olarak cevap verebilir.”
MADDE 23-
13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanuna 16 ncı
maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.
“Çocuğunun hastalığı nedeniyle kadın hükümlünün
cezasının infazının ertelenmesi
MADDE 16/A- (1) İnfazına
başlanmış olsa bile, toplam on yıl veya daha az süreli hapis cezasına
mahkûm olan veya adli para cezası infaz sürecinde hapis cezasına çevrilen
kadın hükümlünün, engelliliği nedeniyle bakıma muhtaç olan veya ağır bir
hastalığa maruz kalan on sekiz yaşını doldurmamış çocuğunun bulunması ve
toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturmayacağının
değerlendirilmesi hâlinde, cezasının infazı Cumhuriyet Başsavcılığınca bir
yıla kadar ertelenebilir. Erteleme
süresi her defasında altı ayı geçmemek üzere en çok dört kez uzatılabilir.
Erteleme süresi içinde zamanaşımı işlemez. Çocuğun engellilik nedeniyle
bakıma muhtaç olma veya ağır hastalık hâli, 16 ncı
maddenin üçüncü fıkrasına göre belirlenir. Erteleme süresi içinde;
hükümlünün ertelemenin amacına veya yükümlülüklere aykırı davrandığının
denetimli serbestlik müdürlüğü veya kolluk birimlerince tespit edilmesi,
hükümlü hakkında kasten işlenen bir suçtan dolayı kamu davası açılması veya
çocuğun iyileşmesi hâlinde, erteleme kararı kaldırılarak ceza derhâl infaz
olunur. Hükümlü, Cumhuriyet savcısı tarafından erteleme süresi içinde;
a) Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek,
b) Belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde
düzenli olarak başvurmak,
c) Ekonomik durumu göz önünde bulundurularak
belirlenen güvence miktarını yatırmak,
yükümlülüklerinden en az birine tâbi tutulur. Hükümlü hakkında ayrıca
Cumhuriyet savcısı tarafından yurt dışına çıkamama yükümlülüğü konulur.”
MADDE 24-
5275 sayılı Kanunun 71 inci
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(2) Türk Ceza Kanununun 191 inci maddesinde yer
alan kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek
veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak suçundan
hükümlü olanların tedavi ve rehabilitasyon
programlarına katılması zorunludur. Bu suçtan hükümlü olanlar için tedavi
ve rehabilitasyon programlarının uygulanacağı
müstakil ceza infaz kurumları açılabileceği gibi mevcut ceza infaz
kurumlarının bir bölümü de bu amaç için düzenlenebilir. Tedavi ve rehabilitasyon birimleri ile programlarının asgari
standartları Sağlık Bakanlığının uygun görüşü alınarak Adalet Bakanlığınca
belirlenir. Tedavi ve rehabilitasyon
programlarının başarılı olabilmesi amacıyla hükümlünün izin, ziyaret ve
görüşme hakları uzman görüşü doğrultusunda geçici olarak kısıtlanabilir.
Başka bir suçtan hükümlü olup uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlısı
olduğu tespit edilen hükümlüler hakkında da bu fıkra hükmü uygulanır.”
MADDE 25-
5275 sayılı Kanunun 105/A maddesinin
beşinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Türk Ceza Kanununun 191 inci
maddesinde yer alan kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın
almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde
kullanmak suçundan hükümlü olanlar ayrıca tedavi ve rehabilitasyon
programlarına katılma yükümlülüğüne tabi tutulur.”
MADDE 26-
30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 43/A
maddesinin birinci fıkrasında yer alan “bir özel hukuk tüzel kişisinin”
ibaresi “bir tüzel kişinin” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 27-
3/7/2005 tarihli ve 5402 sayılı Denetimli Serbestlik
Hizmetleri Kanununa 12 nci maddesinden sonra
gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.
“Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullananlar hakkında
uygulanacak tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirlerine ilişkin
görevler
MADDE 12/A- (1) Türk Ceza Kanununun 191 inci
maddesi gereğince Cumhuriyet savcısı tarafından hakkında denetimli
serbestlik tedbiri veya tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri verilen
şüpheliyle ilgili olarak denetimli serbestlik müdürlüğünce;
a) Tedaviye tabi tutulmak,
b) Belirlenen programlara katılmak,
c) Çocuklarla bir arada olmayı gerektiren
ortamlarda çalışmaktan yasaklanmak,
d) Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek,
e) Bir bölgede denetim veya gözetim altında
bulunmak,
f) Eğitim kurumuna, eğitim programına veya mesleki
uğraşlarına ilişkin eğitime devam etmek,
g) Belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanmak,
h) Gözetim altında ücret karşılığı çalıştırılmak,
ı) Silah bulunduramamak veya taşıyamamak,
gerektiğinde sahip olunan silahları makbuz karşılığında adli emanete teslim
etmek,
i) Her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını
kullanamamak ve gerektiğinde makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim
etmek,
yükümlülüklerinden en az üçüne veya daha fazlasına karar verilir.
Yükümlülükler, şüphelinin ihtiyacına göre bu fıkrada belirtilenlerle
sınırlı olarak her aşamada değiştirilebilir veya ilave yükümlülükler
getirilebilir. Gerekli görülmesi halinde denetimli serbestlik süresi içinde
şüphelinin uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanıp kullanmadığının tespit
edilmesi için denetimli serbestlik müdürlüğü tarafından test yapılabilir
veya bu amaçla şüphelinin ilgili kuruma sevki sağlanabilir.
(2) Birinci fıkra uyarınca tedaviye tabi tutulmak
yükümlülüğüne karar verildiği takdirde bu karar derhal ilgili sağlık
kurumuna gönderilir. Bu durumda şüpheli, sağlık kurumunda ayakta veya
yatarak tıbbi tedaviye tabi tutulur. Sağlık kurumu, gerekli görmesi halinde
şüphelinin rehabilitasyon amaçlı programlara
katılmasına da karar verir. Şüpheli, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanıp
kullanmadığının tespiti için her zaman sağlık kurumunca çağrılabilir,
kolluk görevlileri aynı amaca yönelik olarak şüpheliyi sağlık kurumuna
yönlendirebilir. Kolluk görevlileri sağlık kurumunun çağrısının
gerçekleştirilmesi bakımından sağlık kurumuna yardım etmekle görevlidir.
(3) Soruşturma evresinde veya bu madde uyarınca
belirlenen yükümlülüklerin yerine getirilmesi sırasında Cumhuriyet savcısı
veya yetkili kamu görevlileri, 22/11/2001 tarihli
ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 432 nci
maddesinde yer alan koşulların bulunması halinde ayrıca bu durumu, yetkili
vesayet makamına bildirir.
(4) Yükümlülüklerin belirlenmesi veya yerine
getirilebilmesi bakımından gerekli görülmesi halinde bu madde uyarınca
yapılacak iş ve işlemler hakkında şüphelinin ailesine bilgi verilebilir
veya ailesinden bilgi istenebilir.
(5) Şüpheli, bu madde uyarınca yapılan işlemlerin
kanun veya diğer mevzuat hükümlerine aykırı olduğu gerekçesiyle iki hafta
içinde şikâyet yoluyla Cumhuriyet savcısına başvurabilir. Cumhuriyet
savcısı bu başvuruları gecikmeksizin değerlendirir.
(6) Bu madde hükümleri Türk Ceza Kanununun 191 inci
maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca verilecek kararlar bakımından da uygulanır.
Bu durumda beşinci fıkra uyarınca yapılacak başvurular, kararı veren
mahkemece değerlendirilir.
(7) Bu maddenin ikinci fıkrası uyarınca uygulanacak
yükümlülükler ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infaz
edilmesi durumunda uygulanan tedavi ve rehabilitasyon
programlarına katılma yükümlülüğü, Sağlık Bakanlığının uygun göreceği
tedavi ve rehabilitasyon merkezlerinde yerine getirilir. Sağlık
Bakanlığınca uygun tedavi ve rehabilitasyon
merkezleri açılır. Sağlık Bakanlığınca uygun görülen kurum ve kuruluşlar
tarafından da bu merkezler açılabilir. Kendiliğinden bu merkezlere başvuran
kişiler de tedavi ve rehabilitasyon hizmetinden
faydalandırılır. Sağlık Bakanlığının tedavi ve rehabilitasyon
hizmetlerine ilişkin ihtiyaç ve talepleri tüm bakanlıklar, belediyeler ve
ilgili diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından karşılanır.
(8) Bu madde uyarınca hakkında yükümlülüğe karar
verilenler için yetki ve görevleri dahilinde tüm
bakanlıklar, belediyeler ve ilgili diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından
görevleri kapsamında eğitim, sosyal uyum ve denetim amacıyla her türlü
çalışma yürütülür.”
MADDE 28-
5402 sayılı Kanuna aşağıdaki
geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 7- (1) Bu Kanunun 12/A maddesi
kapsamında yürütülecek hizmetler ile açılacak tedavi ve rehabilitasyon
merkezleri için Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığınca yeterli
ödenek, ilgili bakanlıkların bütçesine aktarılır. Bu hizmet ve merkezler
için ihtiyaç duyulan personel, ilgili bakanlığa sağlanır.”
MADDE 29-
21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele
Kanununun 19 uncu maddesinin dördüncü fıkrasına aşağıdaki cümle
eklenmiştir.
“Bu Kanunun 3 üncü maddesi ile 23
üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde belirtilen
suçlardan elde edilen malvarlığı değerlerini ihbar edenler ile bu suçlardan
kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçunu ihbar edenler hakkında da
bu fıkra hükümleri uygulanır.”
MADDE 30-
13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4
üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “beş yüz bin” ibaresi “bir
milyon” şeklinde değiştirilmiş ve fıkraya aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Bu fıkrada belirtilen parasal
sınır, 6100 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesinin birinci fıkrasına göre
artırılır.”
MADDE 31-
6102 sayılı Kanunun 5/A maddesinin
birinci fıkrasında yer alan “paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat
talepleri hakkında” ibaresi “para olan alacak, tazminat, itirazın iptali,
menfi tespit ve istirdat davalarında,” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 32-
7/6/2012 tarihli ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında
Arabuluculuk Kanununun 17 nci maddesinin üçüncü
fıkrasında yer alan “yapar.” ibaresi “yapar ve taraflar hazır değilse her
türlü iletişim vasıtasını kullanarak hazır bulunmayan tarafları
bilgilendirir.” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 33-
6325 sayılı Kanuna 17 nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde
eklenmiştir.
“Milletlerarası sulh anlaşma belgelerinin icrası
MADDE 17/A- (1) 25/2/2021
tarihli ve 7282 sayılı Arabuluculuk Sonucunda Yapılan Milletlerarası Sulh Anlaşmaları
Hakkında Birleşmiş Milletler Konvansiyonunun Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanunla kabul edilen Sözleşme kapsamında arabuluculuk
sonucu düzenlenen sulh anlaşma belgelerinin yerine getirilmesi için icra
edilebilirlik şerhinin asliye ticaret mahkemesinden alınması zorunludur.
(2) İcra edilebilirlik şerhi, tarafların
kararlaştırdıkları yer mahkemesinden, kararlaştırdıkları yer yoksa
sırasıyla karşı tarafın Türkiye’deki yerleşim yeri mahkemesinden, sakin olduğu
yer mahkemesinden, Türkiye’de yerleşim yeri veya sakin olduğu bir yer
mevcut değilse Ankara, İstanbul veya İzmir mahkemelerinden birinden
istenebilir.
(3) İcra edilebilirlik şerhinin verilmesine ilişkin
inceleme dosya üzerinden, Sözleşme hükümleri ile 18 inci madde hükmüne göre
yapılır. Mahkeme, gerektiğinde gerekçesini de göstererek duruşma açabilir.”
MADDE 34-
6325 sayılı Kanuna 17 nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde
eklenmiştir.
“Taşınmazın devrine veya taşınmaz üzerinde sınırlı
ayni hak kurulmasına ilişkin uyuşmazlıklarda arabuluculuk
MADDE 17/B- (1) Taşınmazın devrine veya taşınmaz
üzerinde sınırlı ayni hak kurulmasına ilişkin uyuşmazlıklar arabuluculuğa
elverişlidir.
(2) Birinci fıkra kapsamındaki uyuşmazlıklarda,
tarafların yazılı olarak kararlaştırması ve arabulucunun bu kararı tutanak
altına alması halinde arabulucunun talebiyle, arabuluculuk süreciyle
sınırlı olmak ve konulduğu tarihten itibaren üç ayı geçmemek üzere tasarruf
yetkisinin kısıtlandığına dair tapu siciline şerh verilir. Bu şerh,
tarafların anlaşamaması veya tarafların şerhin kaldırılması konusunda
anlaşması halinde arabulucunun talebiyle, üç aylık sürenin sonunda ise
kendiliğinden kalkar.
(3) Arabuluculuk süreci sonunda tarafların
anlaşması halinde anlaşma belgesi, taşınmazın devri veya taşınmaz üzerinde
sınırlı ayni hak kurulmasıyla ilgili olarak kanunlarda yer alan
sınırlamalar ile usul ve esaslar gözetilmek suretiyle düzenlenir.
(4) Anlaşma belgesinin icra edilebilirliğine
ilişkin şerhin alınması zorunlu olup bu şerh taşınmazın bulunduğu yer sulh
hukuk mahkemesinden alınır. Mahkeme yapacağı incelemede
anlaşma içeriğini, arabuluculuğa ve cebri icraya elverişli olup olmadığı ve
taşınmazın devri veya taşınmaz üzerinde sınırlı ayni hak kurulmasıyla
ilgili olarak kanunlarda yer alan sınırlamalar ile usul ve esaslara uyulup
uyulmadığı yönünden denetler; bu kapsamda kurum veya kuruluşlardan bilgi
veya belge talep edebilir ve gerektiğinde duruşma açabilir.
(5) Anlaşma belgesinin icra edilebilirliğine
ilişkin şerhin verilmesiyle ilgili diğer hususlar hakkında 18 inci madde
hükmü uygulanır.”
MADDE 35-
6325 sayılı Kanunun 18 inci
maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “Taraflar ve avukatları ile
arabulucunun” ibaresi “Kanunlarda icra edilebilirlik şerhi alınmasının
zorunlu kılındığı haller hariç, taraflar ve avukatları ile arabulucunun,
ticari uyuşmazlıklar bakımından ise avukatlar ile arabulucunun” şeklinde
değiştirilmiştir.
MADDE 36-
6325 sayılı Kanunun 18/A
maddesinin yedinci fıkrasına üçüncü cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki
cümle ve onaltıncı fıkrasına aşağıdaki cümle
eklenmiştir.
“Avukatı bulunsa bile asıl tarafı da
bilgilendirir.”
“Arabuluculuk
bürosuna başvurulmasından sonra, başvuran taraf aleyhine uyuşmazlık
konusuyla ilgili olarak icra takibi yapılması durumunda, başvuran tarafın
bu takibe karşı son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren iki hafta
içinde 2004 sayılı Kanunun 72 nci maddesi
uyarınca menfi tespit davası açması ve talep etmesi halinde 2004 sayılı
Kanunun 72 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmü
uygulanır.”
MADDE 37-
6325 sayılı Kanuna 18/A
maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.
“Bazı uyuşmazlıklarda dava şartı olarak
arabuluculuk
MADDE 18/B- (1) Aşağıdaki uyuşmazlıklarda, dava
açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır:
a) Kiralanan taşınmazların 2004 sayılı Kanuna göre
ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler hariç olmak üzere, kira
ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklar.
b) Taşınır ve taşınmazların paylaştırılmasına ve
ortaklığın giderilmesine ilişkin uyuşmazlıklar.
c) 23/6/1965 tarihli ve
634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunundan kaynaklanan uyuşmazlıklar.
ç) Komşu hakkından kaynaklanan uyuşmazlıklar.
(2) Arabuluculuk süreci sonunda tarafların
anlaşması halinde anlaşma belgesi, taşınmazla ilgili olarak kanunlarda yer
alan sınırlamalar ile usul ve esaslar gözetilmek suretiyle düzenlenir.
(3) Bu madde kapsamında düzenlenen anlaşma
belgesinin icra edilebilirliğine ilişkin şerhin alınması zorunlu olup bu
şerh taşınmazla ilgili anlaşma belgeleri bakımından taşınmazın bulunduğu
yer, diğer anlaşma belgeleri bakımından ise arabulucunun görev yaptığı yer
sulh hukuk mahkemesinden alınır. Mahkeme taşınmazla ilgili anlaşma
belgeleri bakımından yapacağı incelemede anlaşma içeriğini, arabuluculuğa
ve cebri icraya elverişli olup olmadığı ve taşınmazla ilgili olarak
kanunlarda yer alan sınırlamalar ile usul ve esaslara uyulup uyulmadığı
yönünden denetler; bu kapsamda kurum veya kuruluşlardan bilgi veya belge
talep edebilir ve gerektiğinde duruşma açabilir.
(4) Anlaşma belgesinin icra edilebilirliğine
ilişkin şerhin verilmesiyle ilgili diğer hususlar hakkında 18 inci madde
hükmü uygulanır.”
MADDE 38-
6325 sayılı Kanuna aşağıdaki
geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 3- (1) Bu maddeyi ihdas eden Kanunla,
bu Kanuna eklenen 18/B maddesinin dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin
hükümleri, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ilk derece
mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtayda
görülmekte olan davalar hakkında uygulanmaz.”
MADDE 39-
9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne
Dair Kanunun 4 üncü maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“(1) Bu Kanun kapsamında yapılacak müracaatlar
hakkında karar vermek üzere Bakanlığın merkez teşkilatı ile bağlı ve ilgili
kuruluşlarında çalışan hâkim ve savcılar arasından Adalet Bakanı tarafından
atanacak dokuz kişiden oluşan bir Komisyon kurulur. Komisyon Başkanı bu
üyeler arasından Adalet Bakanı tarafından belirlenir. Komisyon, iş durumuna
göre üç üyeden oluşan heyetler halinde de çalışabilir. Heyetlerin
başkanları Adalet Bakanı tarafından; heyetlerin oluşumu ve yokluklarında
birbirlerinin yerine bakacak üyeler ile iş bölümü Başkan tarafından
belirlenir. Başkan, Komisyonun ve heyetlerin verimli ve uyumlu şekilde
çalışmasından sorumludur.”
“(3) Komisyon asgari yedi üyeyle, heyetler üye tam
sayısıyla toplanır; kararlar üye tam sayılarının salt çoğunluğuyla
verilir.”
MADDE 40-
6384 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih” ibaresi “9/3/2023 tarihi”
şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 41-
12/10/2017 tarihli ve 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 3
üncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Bu alacak ve tazminatla ilgili
itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davaları hakkında birinci cümle
hükmü uygulanır.”
MADDE 42-
(1) 2004 sayılı Kanunun 88 inci
maddesinin altıncı fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
(2) 3/7/2005 tarihli ve
5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 41/H maddesinin ikinci fıkrasının
birinci cümlesinde yer alan “hafta sonu ve resmî tatil günlerinde” ibaresi
madde metninden çıkarılmıştır.
GEÇİCİ
MADDE 1- (1) Bu maddeyi ihdas eden
Kanunla, 6102 sayılı Kanunun 5/A maddesinin birinci fıkrası ile 7036 sayılı
Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasına eklenen menfi tespit ve
istirdat davaları hakkındaki hüküm, 1/9/2023
tarihinde ve sonrasında açılacak davalar hakkında uygulanır.
MADDE 43-
(1) Bu Kanunun;
a) 31 inci, 34 üncü, 36 ncı,
37 nci, 38 inci ve 41 inci maddeleri 1/9/2023 tarihinde,
b) Diğer maddeleri yayımı tarihinde,
yürürlüğe girer.
MADDE 44-
(1) Bu Kanun hükümlerini
Cumhurbaşkanı yürütür.
4/4/2023
|