TÜRK CEZA
KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA
DAİR KANUN
Kanun No. 6545 Kabul
Tarihi: 18/6/2014
MADDE 1 – 12/6/1933 tarihli ve 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin
Murakabesi Hakkında Kanunun 23 üncü maddesinin beşinci fıkrasının birinci
cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve fıkraya birinci cümlesinden
sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Esrar elde etmek amacıyla kenevir ekimi yapan kişi dört
yıldan on iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
“Münhasıran
kendi kullanımı için ihtiyaç duyduğu esrarı elde etmek amacıyla kenevir
ekimi yapan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
MADDE 2 – 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununun;
a) (1) sayılı Tarifesinin “A- Mahkeme Harçları”
bölümünün “IV. Temyiz, istinaf ve itiraz harçları” kısmının (d) bendinde
yer alan “itirazen yapılacak başvurularda”
ibaresi “yapılacak istinaf yolu başvurularında” şeklinde değiştirilmiştir.
b) (3) sayılı Tarifesinin “I- Başvurma harcı” kısmının
(d) bendinde yer alan “itirazen yapılan
başvurularda” ibaresi “yapılacak istinaf yolu başvurularında” şeklinde
değiştirilmiştir.
MADDE 3 – 6/1/1982 tarihli ve 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri,
İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında
Kanunun 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 3- 1. Bölge idare mahkemeleri, başkanlık,
başkanlar kurulu, daireler, bölge idare mahkemesi adalet komisyonu ve
müdürlüklerden oluşur.
2. Bölge idare mahkemelerinde biri idare diğeri vergi
olmak üzere en az iki daire bulunur. Gerekli hâllerde dairelerin sayısı,
Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca
artırılıp azaltılabilir.
3. Dairelerde bir başkan ile yeteri kadar üye bulunur.
4. Bölge idare mahkemesi başkan ve üyeliklerine Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulunca atama yapılır.”
MADDE 4 – 2576
sayılı Kanuna 3 üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 3/A maddesi
eklenmiştir.
“Bölge idare mahkemelerinin görevleri:
MADDE 3/A- Bölge idare mahkemelerinin görevleri
şunlardır:
a) İstinaf başvurularını inceleyip karara bağlamak.
b) Yargı çevresindeki idare ve vergi mahkemeleri
arasında çıkan görev ve yetki uyuşmazlıklarını kesin karara bağlamak.
c) Diğer kanunlarla verilen görevleri yapmak.”
MADDE 5 – 2576
sayılı Kanuna 3 üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 3/B maddesi
eklenmiştir.
“Bölge idare mahkemesi başkanının görevleri:
MADDE 3/B- Bölge idare mahkemesi başkanının görevleri
şunlardır:
a) Mahkemeyi temsil etmek.
b) Bölge idare mahkemesi başkanlar kuruluna ve adalet
komisyonuna başkanlık etmek, alınan kararları yürütmek.
c) Bölge idare mahkemesi dairelerinden birine başkanlık
etmek.
d) Mahkemenin uyumlu, verimli ve düzenli çalışmasını
sağlamak ve bu yolda uygun göreceği önlemleri almak.
e) Bölge idare mahkemesinin genel yönetim işlerini
yürütmek.
f) Bölge idare mahkemesi memurlarını denetlemek.
g) Dairelerin benzer olaylarda kesin olarak verdikleri
kararlar arasındaki uyuşmazlığın giderilmesi için başkanlar kuruluna
başvurmak.
h) Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak.”
MADDE 6 – 2576
sayılı Kanuna 3 üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 3/C maddesi
eklenmiştir.
“Bölge idare mahkemesi başkanlar kurulu:
MADDE 3/C- 1. Bölge idare mahkemesi başkanlar kurulu,
bölge idare mahkemesi başkanı ile daire başkanlarından oluşur.
2. Bölge idare mahkemesi başkanının bulunmadığı hâllerde
kurula daire başkanlarından en kıdemli olan başkanlık eder.
3. Daire başkanının mazereti hâlinde, o dairenin en
kıdemli üyesi kurula katılır.
4. Bölge idare mahkemesi başkanlar kurulunun görevleri
şunlardır:
a) Gelen işlerin yoğunluğu ve niteliği dikkate alınarak
ihtisaslaşmayı sağlamak amacıyla, bölge idare mahkemesi daireleri
arasındaki iş bölümünü belirlemek, daireler arasında çıkan iş bölümü
uyuşmazlıklarını karara bağlamak.
b) Hukuki veya fiili nedenlerle bir dairenin kendi
üyeleriyle toplanamadığı hâllerde ilgisine göre diğer dairelerden üye
görevlendirmek.
c) Benzer olaylarda, bölge
idare mahkemesi dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasında
veya farklı bölge idare mahkemeleri dairelerince verilen kesin nitelikteki
kararlar arasında aykırılık veya uyuşmazlık bulunması hâlinde; resen veya
ilgili bölge idare mahkemesi dairelerinin ya da istinaf yoluna başvurma
hakkı bulunanların bu aykırılığın veya uyuşmazlığın giderilmesini gerekçeli
olarak istemeleri üzerine, istemin uygun görülmesi hâlinde kendi
görüşlerini de ekleyerek Danıştay Başkanlığına iletmek.
d) Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak.
5. Dördüncü fıkranın (c) bendine göre yapılacak talepler
hakkında 6/1/1982 tarihli ve 2575 sayılı Danıştay
Kanununun 39 uncu ve 40 ıncı maddeleri uygulanır.
6. Başkanlar Kurulu eksiksiz toplanır ve çoğunlukla
karar verir. Oyların eşitliği hâlinde başkanın bulunduğu taraf çoğunluğu
sağlamış sayılır.”
MADDE 7 – 2576
sayılı Kanuna 3 üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 3/D maddesi
eklenmiştir.
“Dairelerin
görevleri:
MADDE 3/D- Bölge idare mahkemesi dairelerinin görevleri
şunlardır:
a) İlk derece mahkemelerince verilen ve istinaf yolu
açık olan nihai kararlara karşı yapılan istinaf başvurularını inceleyerek
karara bağlamak.
b) İlk derece mahkemelerince yürütmenin durdurulması
istemleri hakkında verilen kararlara karşı yapılan itirazları inceleyerek
karara bağlamak.
c) Yargı çevresi içinde bulunan ilk derece mahkemeleri
arasındaki görev ve yetki uyuşmazlıklarını çözmek.
d) Yargı çevresi içinde
bulunan yetkili ilk derece mahkemesinin bir davaya bakmasına fiili veya
hukuki bir engel çıktığı veya iki mahkemenin yargı çevresi sınırlarında
tereddüt edildiği veya iki mahkemenin de aynı davaya bakmaya yetkili
olduklarına karar verdikleri hâllerde; o davanın bölge idare mahkemesi
yargı çevresi içinde bulunan başka bir mahkemeye nakline veya yetkili
mahkemenin tayinine karar vermek.
e) Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak.”
MADDE 8 – 2576
sayılı Kanuna 3 üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 3/E maddesi
eklenmiştir.
“Bölge idare mahkemesi başkanı, daire başkanları ve
üyelerin nitelikleri ve atanmaları:
MADDE 3/E- 1. Bölge idare mahkemesi başkanı ve daire başkanları
birinci sınıf olup birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri
yitirmemiş; daire üyeleri ise en az
birinci sınıfa ayrılmış olup birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren
nitelikleri yitirmemiş idari yargı hâkim ve savcıları arasından Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunca atanır.
2. Danıştay daire başkanı ve üyeleri, istekleri üzerine
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca bölge idare mahkemesi başkanlığına
veya daire başkanlıklarına dört yıllığına atanabilirler. Başka bir bölge
idare mahkemesine yapılacak atamalarda da aynı usul uygulanır. Bu şekilde atananların; Danıştay üyeliği sıfatı, kadrosu, aylık
ve ödeneği ile her türlü özlük hakları korunur; aylık ve ödenekleri ile her
türlü mali ve sosyal haklarının Danıştay bütçesinden ödenmesine devam olunur;
disiplin ve ceza soruşturma ve kovuşturmaları Danıştay üyeleri hakkındaki
hükümlere tabidir; bu görevde geçirdikleri süre Danıştay üyeliğinde geçmiş
sayılır. Bu kişiler; Danıştay üyeleri tarafından Danıştayda
yapılan iş ve işlemlere katılamazlar; Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
üyeliği seçimleri hariç Danıştaydaki seçimlerde
aday olamaz ve oy kullanamazlar; istekleri üzerine Danıştaydaki
görevlerine geri dönerler.”
MADDE 9 – 2576
sayılı Kanuna 3 üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 3/F maddesi
eklenmiştir.
“Toplantı ve karar:
MADDE 3/F- 1. Her daire, bir başkan ve iki üyenin
katılımıyla toplanır. Görüşmeler gizli yapılır, kararlar çoğunlukla
verilir.
2. Hukuki veya fiili nedenlerle bir daire toplanamazsa,
başkanlar kurulunun kararıyla diğer dairelerden; bu da mümkün olmazsa,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca diğer bölge idare mahkemelerinden
yetkili olarak görevlendirilen üyelerle eksiklik tamamlanır.
3. Daire başkanının hukuki veya fiili nedenlerle
bulunamaması hâlinde dairenin en kıdemli üyesi daireye başkanlık yapar.”
MADDE 10 – 2576
sayılı Kanuna 3 üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 3/G maddesi
eklenmiştir.
“Bölge idare mahkemesi adalet komisyonu:
MADDE 3/G- 1. Her bölge idare mahkemesinde bir bölge
idare mahkemesi adalet komisyonu bulunur.
2. Komisyon, bölge idare mahkemesi başkanının
başkanlığında, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca daire başkanları
arasından belirlenen iki asıl üyeden oluşur. Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu ayrıca daire başkan veya üyeleri arasından iki yedek üye belirler.
Başkanın yokluğunda asıl üye olan kıdemli daire başkanı, asıl üyelerin yokluğunda
ise kıdemine göre yedek üyeler komisyona katılır.
3. Komisyon eksiksiz toplanır ve çoğunlukla karar verir.
4. Bölge idare mahkemesi adalet komisyonu, 24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar
Kanununun 114 ve 115 inci maddelerinde belirtilen görevler ile diğer
kanunlarla verilen görevleri yerine getirir.”
MADDE 11 – 2576 sayılı
Kanuna 3 üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 3/H maddesi eklenmiştir.
“Müdürlükler:
MADDE 3/H- 1. Bölge idare mahkemesi başkanlığında,
dairelerinde ve adalet komisyonunda yeterli sayıda yazı işleri müdürlüğü ve
idari işler müdürlüğü ile ihtiyaç duyulan diğer müdürlükler kurulur.
2. Her müdürlükte bir müdür ile yeterli sayıda memur
bulunur.”
MADDE 12 – 2576
sayılı Kanunun 12 nci maddesi başlığıyla birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Müdürlükler ve mahkeme memurları:
MADDE 12- 1. Her mahkemede bir yazı işleri müdürlüğü
kurulur.
2. Adalet Bakanlığınca gerekli görülen yerlerde ayrıca
idari, mali ve teknik işlerle ilgili müdürlükler kurulur.
3. Her müdürlükte bir müdür ile yeteri kadar memur
bulunur.”
MADDE 13 – 2576
sayılı Kanunun ek 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “onmilyon lirayı” ibaresi “bin Türk lirasını” şeklinde
değiştirilmiştir.
MADDE 14 – 2576
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 20-
1. Adalet Bakanlığı, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
üç ay içinde, Kanunun, bu Kanunla değişik 3 üncü maddesinde öngörülen bölge
idare mahkemelerini kurar. Bölge idare mahkemelerinin kuruluşları, yargı çevreleri ve
tüm yurtta göreve
başlayacakları tarih, Resmî Gazete’de ilan edilir. Mevcut bölge idare
mahkemeleri, yeni kurulan bölge idare mahkemelerinin göreve başlayacakları
tarihe kadar faaliyetlerine devam ederler.
2. Yeni kurulan bölge idare mahkemelerinin göreve
başlayacakları tarih itibarıyla mevcut bölge idare mahkemelerinde bulunan
dosyalar; yargı çevreleri dikkate alınarak yeni kurulan bölge idare mahkemelerine
devredilir ve ilgili dairelere tevzi edilir.
3. Yeni kurulan bölge idare mahkemelerinin göreve
başlama tarihinden önce Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca bu
mahkemelerin başkanları, daire başkanları ve üyelerinin atamaları yapılır.
Bölge idare mahkemelerinde görev yapacak diğer personelin atamaları da aynı
süre içinde yapılır.
4. Yeni kurulan bölge idare mahkemelerinin adalet
komisyonları da bu mahkemelerin göreve başlayacakları tarih itibarıyla
oluşturulur.”
MADDE 15 – 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 15 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “kararın
düzeltilmesi veya temyiz yoluna; tek hâkim kararına karşı ise itiraz
yoluna” ibaresi “ilgisine göre istinaf ya da temyiz yoluna” şeklinde
değiştirilmiştir.
MADDE 16 – 2577
sayılı Kanunun 17 nci maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan “itirazlarda” ibaresi “istinaflarda” şeklinde
değiştirilmiştir.
MADDE 17 – 2577
sayılı Kanunun 20 nci maddesinin birinci
fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Danıştay, bölge idare mahkemeleri ile idare ve vergi
mahkemeleri, bakmakta oldukları davalara ait her türlü incelemeyi
kendiliğinden yapar.”
MADDE 18 – 2577
sayılı Kanuna 20 nci maddesinden sonra gelmek
üzere aşağıdaki 20/A maddesi eklenmiştir.
“İvedi yargılama usulü:
MADDE 20/A- 1. İvedi yargılama usulü aşağıda sayılan
işlemlerden doğan uyuşmazlıklar hakkında uygulanır:
a) İhaleden yasaklama kararları hariç ihale işlemleri.
b) Acele kamulaştırma işlemleri.
c) Özelleştirme Yüksek Kurulu kararları.
d) 12/3/1982 tarihli ve 2634
sayılı Turizmi Teşvik Kanunu uyarınca yapılan satış, tahsis ve kiralama
işlemleri.
e) 9/8/1983 tarihli ve 2872
sayılı Çevre Kanunu uyarınca, idari yaptırım kararları hariç çevresel etki
değerlendirmesi sonucu alınan kararlar.
f) 16/5/2012 tarihli ve 6306
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
uyarınca alınan Bakanlar Kurulu kararları.
2. İvedi yargılama usulünde:
a) Dava açma süresi otuz gündür.
b) Bu Kanunun 11 inci maddesi hükümleri uygulanmaz.
c) Yedi gün içinde ilk inceleme yapılır ve dava
dilekçesi ile ekleri tebliğe çıkarılır.
d) Savunma süresi dava dilekçesinin tebliğinden itibaren
on beş gün olup, bu süre bir defaya mahsus olmak üzere en fazla on beş gün
uzatılabilir. Savunmanın verilmesi veya savunma verme süresinin geçmesiyle
dosya tekemmül etmiş sayılır.
e) Yürütmenin durdurulması talebine ilişkin olarak
verilecek kararlara itiraz edilemez.
f) Bu davalar dosyanın tekemmülünden itibaren en geç bir
ay içinde karara bağlanır. Ara kararı verilmesi, keşif, bilirkişi
incelemesi ya da duruşma yapılması gibi işlemler ivedilikle
sonuçlandırılır.
g) Verilen nihai kararlara karşı tebliğ tarihinden
itibaren on beş gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.
h) Temyiz dilekçeleri üç gün içinde incelenir ve tebliğe
çıkarılır. Bu Kanunun 48 inci maddesinin bu maddeye aykırı olmayan
hükümleri kıyasen uygulanır.
ı) Temyiz dilekçelerine cevap verme süresi on beş
gündür.
i) Danıştay evrak üzerinde yaptığı inceleme sonunda,
maddi vakıalar hakkında edinilen bilgiyi yeterli görürse veya temyiz sadece
hukuki noktalara ilişkin ise yahut temyiz olunan karardaki maddi
yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise işin esası hakkında karar verir.
Aksi hâlde gerekli inceleme ve tahkikatı kendisi yaparak esas hakkında
yeniden karar verir. Ancak, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı
yapılan temyizi haklı bulduğu hâllerde kararı bozmakla birlikte dosyayı
geri gönderir. Temyiz üzerine verilen kararlar kesindir.
j) Temyiz istemi en geç iki ay içinde karara bağlanır.
Karar en geç bir ay içinde tebliğe çıkarılır.”
MADDE 19 – 2577
sayılı Kanunun 45 inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“İstinaf:
MADDE 45- 1. İdare ve vergi mahkemelerinin kararlarına
karşı, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi, mahkemenin bulunduğu
yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine, kararın tebliğinden itibaren
otuz gün içinde istinaf yoluna başvurulabilir. Ancak, konusu beş bin Türk
lirasını geçmeyen vergi davaları, tam yargı davaları ve idari işlemlere
karşı açılan iptal davaları hakkında idare ve vergi mahkemelerince verilen
kararlar kesin olup, bunlara karşı istinaf yoluna başvurulamaz.
2. İstinaf, temyizin şekil ve usullerine tabidir.
İstinaf başvurusuna konu olacak kararlara karşı yapılan kanun yolu
başvurularında dilekçelerdeki hitap ve istekle bağlı kalınmaksızın dosyalar
bölge idare mahkemesine gönderilir.
3. Bölge idare mahkemesi, yaptığı inceleme sonunda ilk
derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulursa istinaf başvurusunun reddine
karar verir. Karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise gerekli
düzeltmeyi yaparak aynı kararı verir.
4. Bölge idare mahkemesi, ilk derece mahkemesi kararını
hukuka uygun bulmadığı takdirde istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece
mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verir. Bu hâlde bölge idare
mahkemesi işin esası hakkında yeniden bir
karar verir. İnceleme
sırasında ihtiyaç duyulması hâlinde kararı veren mahkeme veya başka bir yer
idare ya da vergi mahkemesi istinabe olunabilir. İstinabe olunan mahkeme
gerekli işlemleri öncelikle ve ivedilikle yerine getirir.
5. Bölge idare mahkemesi, ilk inceleme üzerine verilen
kararlara karşı yapılan istinaf başvurusunu haklı bulduğu, davaya görevsiz
veya yetkisiz mahkeme yahut reddedilmiş veya yasaklanmış hâkim tarafından
bakılmış olması hâllerinde, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece
mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vererek dosyayı ilgili mahkemeye
gönderir. Bölge idare mahkemesinin bu fıkra uyarınca verilen kararları
kesindir.
6. Bölge idare mahkemelerinin 46 ncı
maddeye göre temyize açık olmayan kararları kesindir.
7. İstinaf başvurusuna konu edilen kararı veren ya da
karara katılan hâkim, aynı davanın istinaf yoluyla bölge idare mahkemesince
incelenmesinde bulunamaz.
8. İvedi yargılama usulüne tabi olan davalarda istinaf
yoluna başvurulamaz.”
MADDE 20 – 2577
sayılı Kanunun 46 ncı maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“MADDE 46- Danıştay dava dairelerinin nihai kararları
ile bölge idare mahkemelerinin aşağıda sayılan davalar hakkında verdikleri
kararlar, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi Danıştayda,
kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde temyiz edilebilir:
a) Düzenleyici
işlemlere karşı açılan iptal davaları.
b) Konusu yüz bin Türk lirasını aşan vergi davaları, tam
yargı davaları ve idari işlemler hakkında açılan davalar.
c) Belli bir meslekten, kamu görevinden veya öğrencilik
statüsünden çıkarılma sonucunu doğuran işlemlere karşı açılan iptal
davaları.
d) Belli bir ticari faaliyetin icrasını süresiz veya
otuz gün yahut daha uzun süreyle engelleyen işlemlere karşı açılan iptal
davaları.
e) Müşterek kararnameyle yapılan atama, naklen atama ve
görevden alma işlemleri ile daire başkanı ve daha üst düzey kamu
görevlilerinin atama, naklen atama ve görevden alma işlemleri hakkında
açılan iptal davaları.
f) İmar planları, parselasyon işlemlerinden kaynaklanan
davalar.
g) Tabiat Varlıklarını Koruma Merkez Komisyonu ve Kültür
Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunca itiraz üzerine verilen kararlar ile 18/11/1983 tarihli ve 2960 sayılı Boğaziçi Kanununun
uygulanmasından doğan davalar.
h) Maden, taşocakları, orman, jeotermal kaynaklar ve
doğal mineralli sular ile ilgili mevzuatın uygulanmasına ilişkin işlemlere
karşı açılan davalar.
ı) Ülke çapında
uygulanan öğrenim ya da bir meslek veya sanatın icrası veyahut kamu hizmetine
giriş amacıyla yapılan sınavlar hakkında açılan davalar.
i) Liman, kruvaziyer limanı,
yat limanı, marina, iskele, rıhtım, akaryakıt ve sıvılaştırılmış petrol
gazı boru hattı gibi kıyı tesislerine işletme izni verilmesine ilişkin
mevzuatın uygulanmasından doğan davalar.
j) 8/6/1994 tarihli ve 3996 sayılı Bazı Yatırım ve
Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında
Kanunun uygulanmasından ve 16/7/1997 tarihli ve 4283 sayılı Yap-İşlet Modeli ile Elektrik Enerjisi Üretim Tesislerinin
Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışının Düzenlenmesi Hakkında Kanunun
uygulanmasından doğan davalar.
k) 6/6/1985 tarihli ve 3218
sayılı Serbest Bölgeler Kanununun uygulanmasından doğan davalar.
l) 3/7/2005 tarihli ve 5403
sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun uygulanmasından doğan davalar.
m) Düzenleyici ve denetleyici kurullar tarafından
görevli oldukları piyasa veya sektörle ilgili olarak alınan kararlara karşı
açılan davalar.”
MADDE
21 –
2577 sayılı Kanunun 48 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
“mahkemece” ibareleri “bölge idare mahkemesince” şeklinde; üçüncü
fıkrasında yer alan “mahkemeye” ibaresi “bölge idare mahkemesine”,
“mahkeme” ibaresi “bölge idare mahkemesi” şeklinde; dördüncü fıkrada yer
alan “mahkeme” ibaresi “bölge idare mahkemesi” şeklinde; beşinci fıkrada
yer alan “mahkemece” ibaresi “bölge idare mahkemesince” şeklinde; altıncı
fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “mahkeme veya Danıştay daire
başkanı” ibaresi “merci” ve “onbeş” ibaresi
“yedi” şeklinde; ikinci cümlesinde yer alan “mahkeme, ilk derece mahkemesi
olarak davaya bakan Danıştay dairesi” ibaresi “ilgili merci” şeklinde;
üçüncü cümlesinde yer alan “mahkeme, ilk derece mahkemesi olarak davaya
bakan Danıştay dairesi” ibaresi “merci” şeklinde; dördüncü cümlesinde yer
alan “Mahkemenin veya Danıştay dairesinin” ibaresi “İlgili merciin”
şeklinde değiştirilmiş; altıncı fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan
“yapılması” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya kesin bir karar hakkında
olması” ibaresi eklenmiş ve 7 numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“7. Temyiz dilekçesi verilirken gerekli harç ve
giderlerin ödenmemiş olduğu, dilekçenin 3 üncü madde esaslarına göre
düzenlenmediği, temyizin kanuni süre içinde yapılmadığı veya kesin bir
karar hakkında olduğunun anlaşıldığı hâllerde, 2 ve 6 ncı
fıkralarda sözü edilen kararlar, dosyanın gönderildiği Danıştayın
ilgili dairesi ve kurulunca, kesin olarak verilir.”
MADDE 22 – 2577
sayılı Kanunun 49 uncu maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“Temyiz incelemesi üzerine verilecek kararlar:
MADDE 49- 1. Temyiz incelemesi sonunda Danıştay;
a) Kararı hukuka uygun bulursa onar. Kararın sonucu
hukuka uygun olmakla birlikte gösterilen gerekçeyi doğru bulmaz veya eksik
bulursa, kararı, gerekçesini değiştirerek onar.
b) Kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç
duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar
varsa kararı düzelterek onar.
2. Temyiz incelemesi sonunda Danıştay;
a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı
etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması,
sebeplerinden dolayı
incelenen kararı bozar.
3. Kararların kısmen onanması ve kısmen bozulması
hâllerinde kesinleşen kısım Danıştay kararında belirtilir.
4. Danıştayın ilk derece
mahkemesi olarak baktığı davaların temyizen
incelenmesinde bu madde ile ısrar hariç 50 nci
madde hükümleri kıyasen uygulanır.
5. Temyize konu edilen kararı veren ya da karara katılan
hâkim aynı davanın temyiz incelemesinde görev alamaz.”
MADDE 23 – 2577
sayılı Kanunun 50 nci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“MADDE 50- 1. Temyiz incelemesi sonucunda verilen karar,
dosyayla birlikte kararı veren mercie gönderilir. Bu karar, dosyanın
geldiği tarihten itibaren yedi gün içinde taraflara tebliğe çıkarılır.
2. Temyiz incelemesi sonucunda verilen bozma kararı
üzerine ilgili merci, dosyayı öncelikle inceler ve varsa gerekli tahkik
işlemlerini tamamlayarak yeniden karar verir.
3. Bölge idare mahkemesi, Danıştayca
verilen bozma kararına uyabileceği gibi kararında ısrar da edebilir.
4. Danıştayın bozma kararına
uyulduğu takdirde, bu kararın temyiz incelemesi, bozma kararına uygunlukla
sınırlı olarak yapılır.
5. Bölge idare mahkemesi, bozmaya uymayarak kararında
ısrar ederse, ısrar kararının temyizi hâlinde, talep, konusuna göre
Danıştay İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurulunca incelenir ve karara
bağlanır. Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurulları kararlarına
uyulması zorunludur.”
MADDE
24 –
2577 sayılı Kanunun 51 inci maddesinin başlığı “Kanun yararına temyiz:”
şeklinde; birinci fıkrasında yer alan “Bölge idare mahkemesi kararları ile
idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştayca ilk
derece mahkemesi olarak verilip” ibaresi “İdare ve vergi mahkemeleri ile
bölge idare mahkemelerinin kesin olarak verdiği kararlar ile istinaf veya”
şeklinde ve ikinci fıkrasında yer alan “mahkeme veya Danıştay” ibaresi
“merci” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 25 – 2577
sayılı Kanunun 52 nci maddesinin başlığında yer
alan “itiraz” ibaresi “istinaf” şeklinde; birinci fıkrasında yer alan
“itiraz yoluna” ibaresi “istinaf yoluna” şeklinde; “itirazı” ibaresi
“istinaf başvurusunu” şeklinde ve son cümlesinde yer alan “kararların
temyizi” ibaresi “kararlara karşı temyiz ya da istinaf yoluna başvurulması”
şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE
26 –
2577 sayılı Kanunun 55 inci maddesinin başlığı “Yargılamanın yenilenmesi
usulü:” şeklinde, beşinci fıkrasında yer alan “53, 54 ve bu” ibaresi “Bu
madde ile 53 üncü” şeklinde değiştirilmiş; üçüncü ve dördüncü fıkralarında
yer alan “ve kararın düzeltilmesi” ibareleri ile beşinci fıkrasında yer
alan “ve kararın düzeltilmesinde” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
MADDE 27 – 2577
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 8- 1. Bu Kanunla idari yargıda kanun
yollarına ilişkin getirilen hükümler, 2576 sayılı Kanunun, bu Kanunla
değişik 3 üncü maddesine göre kurulan bölge idare mahkemelerinin tüm yurtta
göreve başlayacakları tarihten sonra verilen kararlar hakkında uygulanır.
Bu tarihten önce verilmiş kararlar hakkında, kararın verildiği tarihte
yürürlükte bulunan kanun yollarına ilişkin hükümler uygulanır.
2. Bölge idare mahkemelerinin faaliyete geçme tarihine
kadar idare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararlara yapılan
itirazlarda bu Kanunla düzenlenen istinaf kanun yolu için öngörülen harçlar
alınır.”
MADDE 28 – 2577
sayılı Kanunun ek 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Kanunun 17
nci maddesindeki” ibaresi “Kanunda öngörülen”
şeklinde ve “onmilyon lirayı” ibaresi “bin Türk
lirasını” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 29 – 4/2/1983 tarihli ve 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 5
inci maddesinde yer alan “yirmiüç hukuk, onbeş ceza dairesi” ibaresi “otuz sekiz daire” şeklinde
değiştirilmiştir.
MADDE 30 – 2797
sayılı Kanunun 10 uncu maddesinde yer alan “dördü” ibareleri “altısı”,
“sekiz” ibaresi “on iki”, “ikisi” ibareleri “dördü” ve “dört” ibaresi
“sekiz” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE
31 –
2797 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının başına aşağıdaki
cümle eklenmiş; birinci fıkrasında
yer alan “arasındaki” ibaresi “hukuk veya ceza dairesi olarak belirlenmesi
ile aralarındaki” şeklinde ve “üçte” ibaresi “onda” şeklinde değiştirilmiş;
mevcut birinci fıkrasının üçüncü ve dördüncü cümlelerinde yer alan
“işbölümü” ibareleri madde metninden çıkarılmış, ikinci fıkrasının (a)
bendi ile üçüncü fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Daireler, hukuk veya ceza dairesi olarak Yargıtay Büyük
Genel Kurulu tarafından belirlenir.”
“a) Daireler arasındaki iş bölümünün belirlenmesinde
mahkeme kararındaki nitelendirme de gözetilerek, temyizin kapsamı esas
alınır.”
“a) Daireler arasındaki iş bölümünün belirlenmesinde
mahkeme kararındaki nitelendirme, mahkûmiyet dışındaki kararlarda ise
iddianamede veya iddianame yerine geçen belgedeki nitelendirme esas
alınır.”
MADDE 32 – 2797
sayılı Kanunun 23 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “lüzumunda”
ibaresinden sonra gelmek üzere “Yargıtayda görev
yapan birinci sınıfa ayrılmış” ibaresi eklenmiştir.
MADDE 33 – 2797
sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Yargıtay Birinci Başkanı seçilebilmek için en az on
yıl, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Birinci Başkanvekili ve Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcıvekili seçilebilmek için en az
beş yıl, daire başkanı seçilebilmek için en az üç yıl süreyle Yargıtay
üyeliği yapmış olmak zorunludur.”
MADDE 34 – 2797
sayılı Kanuna 30 uncu maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 30/A maddesi
eklenmiştir.
“Genel Sekreterin nitelikleri, seçimi ve görev süresi:
MADDE 30/A- Genel Sekreter, en az beş yıl Yargıtay
üyeliği yapmış olanlar arasından Birinci Başkan tarafından seçilir.
Genel Sekreterin görev süresi iki yıldır. Ancak bu süre
sona ermeden Birinci Başkanın kararı üzerine veya Birinci Başkanın
görevinin sona ermesi hâlinde Genel Sekreterin görevi sona erer. Görevi
sona eren Genel Sekreter bir kere daha seçilebilir.”
MADDE 35 – 2797
sayılı Kanunun 32 nci maddesinin ikinci fıkrasına
birinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Her üye,
ancak bir adaya oy verebilir.”
MADDE 36 – 2797
sayılı Kanunun 33 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “iki”
ibareleri “üç”, “bir” ibareleri “iki” şeklinde değiştirilmiş ve fıkraya
birinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Birinci
Başkanlık Kuruluna üye seçilebilmek için üç yıl süreyle Yargıtay üyeliğinde
çalışmış olmak şarttır.”
MADDE 37 – 2797
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 13- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren;
a) Üç gün içinde bu Kanunda yapılan değişikliğe uygun
olarak Genel Sekreter ve genel sekreter yardımcıları yeniden belirlenir.
b) Yedi gün içinde bu Kanunda yapılan değişikliğe uygun
olarak Birinci Başkanlık Kurulu yeniden belirlenir.
Belirlenen Birinci Başkanlık Kurulu on gün içinde, iş
durumunu dikkate alarak, ceza ve hukuk dairelerinin sayısı ile bu daireler
arasındaki iş bölümüne ilişkin karar tasarısını hazırlar ve Yargıtay Büyük
Genel Kurulunun onayına sunar.
Yargıtay Büyük Genel Kurulu, tasarıyı beş gün içinde
karara bağlar. Yargıtay Büyük Genel Kurulunun iş bölümünün onaylanmasına
ilişkin kararı derhâl Resmî Gazete’de yayımlanır ve yayım tarihinden
itibaren on gün sonra uygulanmaya başlanır.
Birinci Başkanlık Kurulu, iş bölümüne ilişkin kararın
Resmî Gazete’de yayımlanmasından itibaren on gün içinde, dairelerin iş
durumunu ve ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak Yargıtayın
daire başkanları, üyeleri ve tetkik hâkimlerinin hangi dairelerde görev
yapacağını yeniden belirler.
Yargıtay Büyük Genel Kurulunun iş bölümünün
onaylanmasına ilişkin kararı uygulanmaya başlayıncaya kadar bu Kanunla
yapılan değişiklikten önceki iş bölümüne ilişkin hükümler uygulanmaya devam
olunur.
Daha önce başka dairelerde görülmekte olup da dairesi
değiştirilen dava dosyaları mevcut hâlleriyle ilgili daireye gönderilir.”
MADDE 38 – 22/4/1983 tarihli ve 2820 sayılı Siyasi Partiler
Kanununun 96 ncı maddesinin birinci fıkrasında
yer alan “ve benzeri işaretleri” ibaresinden sonra gelmek üzere “aynen veya
iltibasa mahal verecek şekilde” ibaresi eklenmiştir.
MADDE 39 – 2820
sayılı Kanunun 104 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Tüzüklerinde Anayasa Mahkemesince temelli kapatılan
veya siyasi parti siciline kayıtlı bulunan siyasi partilerin isimleri,
amblemleri ve rumuzlarını aynen veya iltibasa mahal verecek şekilde kabul
eden veya kullanan siyasi parti aleyhine Anayasa Mahkemesine, Cumhuriyet
Başsavcılığınca resen veya ilgili siyasi parti tarafından doğrudan yazı ile
başvurulur. Anayasa Mahkemesi başvuru tarihinden itibaren en geç otuz gün
içinde isim, amblem ve rumuzlarla ilgili olarak siyasi parti siciline kayıt
önceliğine göre yapacağı incelemede bu Kanunun 96 ncı
maddesinin birinci fıkrasına aykırılık görürse, aykırılık teşkil eden isim,
amblem ve rumuzların hükümsüzlüğüne ve siyasi parti sicilinden terkinine
karar verir.”
MADDE 40 – 2820
sayılı Kanunun 114 üncü maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“Gerçek dışı üye kaydı yapılması:
MADDE 114- Siyasi partiye yazılı üyelik başvurusu
bulunmayan veya mevcut olmayan kişileri gerçeğe aykırı olarak üye
kaydedenler hakkında bir aydan üç aya kadar hapis ve elli günden iki yüz
güne kadar adli para cezasına hükmolunur.”
MADDE 41 – 2820
sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
“Defter, sicil ve kayıtların tutulma usulü:
EK MADDE 7- Bu Kanuna göre tutulacak sicil, dosya,
defter ve kayıtlar elektronik ortamda da tutulabilir. Ancak form veya
sürekli form şeklinde tutulacak defterler, kullanılmaya başlanmadan önce
her bir sayfasına numara verilerek ve onaylatılarak kullanılabilir. Onaylı
sayfalar kullanıldıktan sonra defter hâline getirilerek muhafaza edilir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı siyasi parti
sicillerine işlenmek üzere elektronik ortamda veri aktarımı, ancak siyasi
parti genel merkezleri tarafından ve bu işlerle görevlendirilecek
kişilerce yerine getirilir.”
MADDE 42 – 29/3/1984 tarihli ve 2992 sayılı Adalet Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanunun 20 nci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendinde yer alan “Bakanlık” ibaresinden sonra gelmek üzere
“merkez ve taşra”, “ilgili” ibaresinden sonra gelmek üzere “adaylık,”
ibareleri eklenmiş; (d) bendinde yer alan “Eğitim” ibaresi “Personel eğitim
merkezleri ile diğer eğitim” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 43 – 2992
sayılı Kanuna 34 üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 34/A maddesi
eklenmiştir.
“Personel eğitim merkezleri:
MADDE 34/A- Ceza infaz kurumları ve tutukevleri
personeli eğitim merkezlerinde eğitim gören personel hariç olmak üzere
Adalet Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatı personelinin adaylık, hizmet
öncesi ve hizmet içi eğitim programları, Eğitim Dairesi Başkanlığınca
düzenlenir. Eğitim programlarının uygulanması amacıyla Bakanlıkça uygun
görülecek yerlerde Eğitim Dairesi Başkanlığına bağlı personel eğitim
merkezleri kurulur.
Bakanlık, bu programların uygulanması için eğitim ve
öğretimle ilgili her çeşit tedbiri alır ve ilgili kurum, kuruluş ve
kurullarla iş birliği yapar.
Eğitime alınacak personelin
adaylık, hizmet öncesi ve hizmet içi eğitimleri ile eğitim merkezlerinin
sekretarya, insan kaynakları, destek, program geliştirme, ölçme ve
değerlendirme, sağlık ve güvenlik, bilgi işlem, istatistik, arşiv ve
dokümantasyon, strateji geliştirme, dış ilişkiler, proje ve enformasyon
gibi hizmetleri; bir müdür ve iki müdür yardımcısının sorumluluğunda görev
yapan yeteri kadar şube müdürlüğü ve idari personel eliyle yürütülür.
Eğitim merkezi müdürü, birinci sınıfa ayrılmış adli ve
idari yargı hâkim ve savcıları arasından; müdür yardımcıları ise hâkimlik
ve savcılık mesleğinde fiilen en az beş yıl görev yapmış ve üstün başarısı
ile Bakanlık hizmetlerinde yararlı olacağı anlaşılmış bulunanlar arasından
muvafakatleri alınarak Adalet Bakanınca atanır.
Eğitim merkezleri şube müdürlüklerine; Bakanlık merkez
ve taşra teşkilatında görev yapan şube müdürleri, yazı işleri müdürleri,
idari işler müdürleri, bilgi işlem müdürleri ile bunlarla aynı düzeydeki
görevliler arasından Bakanlıkça atama yapılır.
Eğitim merkezlerinde Eğitim
Dairesi Başkanının talebi üzerine yetkili kurul ve organlarınca uygun
görülen yeteri kadar Yargıtay ve Danıştay üyesi, yükseköğretim kurumları
öğretim elemanı, adli ve idari yargı hâkim ve savcıları, noterler, meslekte
fiilen on yılını tamamlamış avukatlar ile uzman psikolog, psikiyatr,
pedagog, sosyal çalışmacılar ve ihtiyaç duyulan diğer alanlarda konusunda
uzman kişiler, Bakanlık tarafından ders vermekle görevlendirilebilir. Uygun görme
kararı; Yargıtay üyeleri hakkında Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu,
Danıştay üyeleri hakkında Danıştay Başkanlık Kurulu, noterler hakkında
Türkiye Noterler Birliği Yönetim Kurulu, adli ve idari yargı hâkim ve savcıları
hakkında Bakanlık tarafından verilir.
Eğitim merkezlerinde ders vermekle görevlendirilenlere,
okuttukları ders sayısına göre Adalet Bakanlığınca tespit edilen esaslar ve
Bütçe Kanunu hükümleri uyarınca, ders ve ek ders ücreti ödenir.
Eğitim merkezlerinde adaylık, hizmet öncesi ve hizmet
içi eğitime alınacak personel, kapasite ve ihtiyaç durumuna göre Adalet
Bakanlığınca belirlenir.
Eğitim merkezlerinde
yürütülecek eğitim ve öğretim faaliyetlerine ilişkin temel ilkeleri
belirlemek amacıyla Adalet Bakanının başkanlığında, Adalet Bakanlığı
Müsteşarı, Personel Genel Müdürü, Eğitim Dairesi Başkanı, Yargıtay Birinci
Başkanlık Kurulu ile Danıştay Başkanlık Kurulunun kendi üyeleri arasından
seçecekleri birer üye, Türkiye Adalet Akademisi Eğitim Merkezi Başkanı,
Yükseköğretim Kurulunun Türkiye’deki hukuk fakültelerinin öğretim üyeleri
arasından seçeceği bir üye, Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunun en az
on beş yıl fiilen mesleği icra etmiş avukatlar arasından seçeceği bir
üyeden oluşan Eğitim Kurulu kurulur. Seçimle gelen üyelerin görev
süresi dört yıl olup süresi dolan üyeler tekrar seçilebilir. Kurul yılda en
az bir kez toplanır. Başkan gerekli gördüğü takdirde Kurulu toplantıya
çağırabilir. Kurulun sekretarya hizmetleri Eğitim Dairesi Başkanlığınca
yürütülür. Adalet Bakanının bulunmadığı durumlarda Adalet Bakanlığı
Müsteşarı Kurula başkanlık eder. 10/2/1954 tarihli
ve 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümleri saklı kalmak kaydıyla Eğitim
Kurulu üyelerine her toplantı için (1000) gösterge rakamının memur
aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarda huzur
ücreti ve huzur hakkı ödenir.
Personel eğitim merkezlerinde hizmet öncesi eğitime
alınanların resmî kıyafet ve harçlıklarına ilişkin bölümü hariç, 29/7/2002 tarihli ve 4769 sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve
Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanununun 14 üncü maddesi uyarınca işlem
ve uygulama yapılır.
Eğitim merkezleri ve Eğitim Kurulunun kuruluş, görev ve
yetkileri ile çalışma usul ve esasları ve maddenin uygulanmasına ilişkin
diğer hususlar Adalet Bakanlığınca hazırlanacak yönetmelikle düzenlenir.”
MADDE 44 – 23/7/2003 tarihli ve 4954 sayılı Türkiye Adalet
Akademisi Kanununun 41 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eğitim”
ibaresinden sonra gelmek üzere “ile adli, idari ve askeri yargı hâkim ve
savcılarına yönelik meslek içi eğitim” ibaresi eklenmiştir.
MADDE 45 – 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece
Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanunun 5 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş
ve mülga üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
“Sulh hukuk ve asliye hukuk mahkemeleri tek hâkimlidir.”
“Asliye ticaret mahkemesi kurulan yerlerde bu
mahkemelerde bir başkan ile yeteri kadar üye bulunur. Konusu parayla
ölçülebilen uyuşmazlıklarda dava değeri üç yüz bin Türk lirasının üzerinde
olan dava ve işler ile dava değerine bakılmaksızın;
1. İflas, iflasın ertelenmesi, iflasın kaldırılması,
iflasın kapatılması, konkordato ve yeniden
yapılandırmadan kaynaklanan davalara,
2. 13/1/2011 tarihli ve 6102
sayılı Türk Ticaret Kanununda hâkimin kesin olarak karara bağlayacağı işler
ile davalara,
3. Şirketler ve kooperatifler hukukundan kaynaklanan
genel kurul kararlarının iptali ve butlanına ilişkin davalara, yönetim
organları ve denetim organları aleyhine açılacak sorumluluk davalarına,
organların azline ve geçici organ atanmasına ilişkin davalara, fesih,
infisah ve tasfiyeye yönelik davalara,
4. 12/1/2011 tarihli ve 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa ve 21/6/2001 tarihli ve 4686 sayılı
Milletlerarası Tahkim Kanununa göre yapılan tahkim yargılamasında; tahkim
şartına ilişkin itirazlara, iptal davalarına, hakemlerin seçimi ve reddine
yönelik davalar ile yabancı hakem kararlarının tanıma ve tenfizine yönelik davalara,
ilişkin tüm
yargılama safhaları, bir başkan ve iki üye ile toplanacak heyetçe yürütülür
ve sonuçlandırılır. Heyet hâlinde bakılacak davalarla ilgili olmak üzere,
dava açılmadan önce veya açıldıktan sonra talep edilen ihtiyati haciz ve
ihtiyati tedbirler de heyet tarafından incelenir ve karara bağlanır. Bu
fıkrada belirtilen dava ve işler dışında kalan uyuşmazlıklar mahkeme
hâkimlerinden biri tarafından görülür ve karara bağlanır. Başkan ve üye
hâkimler arasında dağılıma ilişkin esaslar, işlerde denge sağlanacak
biçimde mahkeme başkanı tarafından önceden tespit edilir.”
MADDE 46 – 5235
sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “sulh ceza,”
ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
MADDE 47 – 5235
sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Sulh ceza ve”
ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
MADDE 48 – 5235
sayılı Kanunun 10 uncu maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“Sulh ceza hâkimliği
MADDE 10- Kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı
kalmak üzere, yürütülen soruşturmalarda hâkim tarafından verilmesi gerekli
kararları almak, işleri yapmak ve bunlara karşı yapılan itirazları
incelemek amacıyla sulh ceza hâkimliği kurulmuştur.
İş durumunun gerekli kıldığı yerlerde birden fazla sulh
ceza hâkimliği kurulabilir. Bu durumda sulh ceza hâkimlikleri
numaralandırılır. Müstakilen sulh ceza
hâkimliğinde görevlendirilen hâkimler, adli yargı adalet komisyonlarınca
başka mahkemelerde veya işlerde görevlendirilemez.
Sulh ceza hâkimliğinde bir yazı işleri müdürü ile yeteri
kadar personel bulunur.
Sulh ceza hâkimliği, her il merkezi ile bölgelerin
coğrafi durumları ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak belirlenen ilçelerde
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun olumlu görüşü alınarak Adalet
Bakanlığınca kurulur.
Sulh ceza hâkimliği bulundukları il veya ilçenin adı ile
anılır.
Sulh ceza hâkimliğinin yargı çevresi, bulundukları il
merkezi ve ilçeler ile bunlara adli yönden bağlanan ilçelerin idari
sınırlarıdır.
Ağır ceza mahkemeleri ile büyükşehir belediyesi bulunan
illerde, büyükşehir belediyesi sınırları içerisindeki il ve ilçenin adı ile
anılan sulh ceza hâkimliğinin yargı çevresi, il veya ilçe sınırlarına
bakılmaksızın Adalet Bakanlığının önerisi üzerine Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunca belirlenir.
Coğrafi durum ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak bir
sulh ceza hâkimliğinin kaldırılmasına veya yargı çevresinin
değiştirilmesine, Adalet Bakanlığının önerisi üzerine Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunca karar verilir.”
MADDE 49 – 5235
sayılı Kanunun 11 inci maddesine “sulh ceza” ibaresinden sonra gelmek üzere
“hâkimliği” ibaresi eklenmiştir.
MADDE 50 – 5235
sayılı Kanunun 43 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 43- Bölge adliye mahkemesi başkanı ve daire
başkanları birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren
nitelikleri yitirmemiş; daire üyeleri ise en az birinci sınıfa ayrılmış
olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş adli yargı
hâkim ve savcıları arasından Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca atanır.”
MADDE 51 – 5235
sayılı Kanunun 44 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 44- Bölge adliye
mahkemesi Cumhuriyet başsavcıları birinci sınıf olup, birinci sınıfa
ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş; Cumhuriyet savcıları ise
hâkimlik ve savcılık mesleğinde fiilen en az sekiz yıl görev yapmış ve
üstün başarısı ile bölge adliye mahkemesinde yararlı olacağı anlaşılmış
bulunan adli yargı hâkim ve savcıları arasından Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunca atanır.”
MADDE 52 – 5235
sayılı Kanunun 45 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“Yargıtay daire başkanı ve üyeleri, istekleri üzerine
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca bölge adliye mahkemesi başkanlığına,
daire başkanlıklarına veya Cumhuriyet başsavcılığına dört yıllığına
atanabilirler. Başka bir bölge adliye mahkemesine yapılacak atamalarda da
aynı usul uygulanır. Bu şekilde atananların; Yargıtay
üyeliği sıfatı, kadrosu, aylık ve ödeneği ile her türlü özlük hakları
korunur; aylık ve ödenekleri ile her türlü mali ve sosyal haklarının
Yargıtay bütçesinden ödenmesine devam olunur; disiplin ve ceza soruşturma
ve kovuşturmaları Yargıtay üyeleri hakkındaki hükümlere tabidir; bu görevde
geçirdikleri süre Yargıtay üyeliğinde geçmiş sayılır. Bu kişiler;
Yargıtay üyeleri tarafından Yargıtayda yapılan iş
ve işlemlere katılamazlar; Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeliği
seçimleri hariç Yargıtaydaki seçimlerde aday
olamaz ve oy kullanamazlar; istekleri üzerine Yargıtaydaki
görevlerine geri dönerler.”
MADDE 53 – 5235
sayılı Kanunun 47 nci maddesinin üçüncü
fıkrasında yer alan “başkan ve üyeleri ile” ibaresi “başkanı, daire
başkanları, üyeleri,” şeklinde değiştirilmiş ve aynı fıkraya aşağıdaki
cümle eklenmiştir.
“Daire
kararlarına karşı 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanununun 272 nci maddesinde yer
alan hükümler çerçevesinde temyiz başvurusu yapılabilir.”
MADDE 54 – 5235
sayılı Kanunun 48 inci maddesinin birinci fıkrasına “adalet komisyonlarının
denetimleri,” ibaresinden sonra gelmek üzere “ilgisine göre Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu başmüfettişleri veya” ibaresi eklenmiştir.
MADDE 55 – 5235
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 5- Bu maddeyi ihdas eden Kanunla, 5235
sayılı Kanunun 5 inci maddesinde yapılan değişikliğin yürürlüğe girmesinden
itibaren üç ay içinde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından
yetkilendirme veya tayin işlemleri yapılır ve bu mahkemelerin heyet hâlinde
çalışmaya başlayacakları tarih belirlenerek Resmî Gazete’de ilan edilir. Bu
mahkemeler, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından belirlenen ve
ilan edilen tarihe kadar tek hâkimle çalışmaya devam eder.”
MADDE 56 – 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 12 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(5) Birinci fıkra kapsamına giren hâllerde rüşvet ve
nüfuz ticareti suçlarından dolayı yargılama yapılması Adalet Bakanının
istemine bağlı değildir.”
MADDE
57 –
5237 sayılı Kanunun 18 inci maddesinin birinci fıkrasına “ceza” ibaresinden
sonra gelmek üzere “soruşturması ya da”, “talep üzerine,” ibaresinden sonra
gelmek üzere “soruşturma ya da” ibaresi; üçüncü fıkrasına “nedeniyle”
ibaresinden sonra gelmek üzere “soruşturulacağına ya da” ibaresi eklenmiş
ve yedinci fıkrasında yer alan “Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu” ibaresi
“Ceza Muhakemesi Kanunu” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 58 – 5237
sayılı Kanunun 102 nci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“MADDE 102- (1) Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut
dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, beş yıldan on
yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel davranışın sarkıntılık
düzeyinde kalması hâlinde iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması
suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on iki yıldan az olmamak üzere
hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi hâlinde,
soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikâyetine bağlıdır.
(3) Suçun;
a) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak
durumda bulunan kişiye karşı,
b) Kamu görevinin, vesayet veya hizmet ilişkisinin
sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi
içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş,
evlat edinen veya evlatlık tarafından,
d) Silahla veya birden fazla kişi tarafından birlikte,
e) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama
zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak
suretiyle,
işlenmesi hâlinde,
yukarıdaki fıkralara göre verilen cezalar yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel saldırı için başvurulan cebir ve şiddetin
kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca
kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(5) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya
ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.”
MADDE 59 – 5237
sayılı Kanunun 103 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 103- (1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi,
sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel
istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar
hapis cezası verilir. Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk
olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya
vasisinin şikâyetine bağlıdır. Cinsel istismar deyiminden;
a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla
birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş
olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya
iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel
davranışlar,
anlaşılır.
(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim
sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı
olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
(3) Suçun;
a) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
b) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama
zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak
suretiyle,
c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi
içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş veya
evlat edinen tarafından,
d) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya
sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan
kişiler tarafından,
e) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı
nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
işlenmesi hâlinde,
yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki
çocuklara karşı cebir veya tehditle ya da (b) bendindeki çocuklara karşı
silah kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara
göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin
kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca
kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya
ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.”
MADDE 60 – 5237
sayılı Kanunun 104 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “altı aydan
iki” ibaresi “iki yıldan beş” şeklinde değiştirilmiş, ikinci fıkrası
aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
“(2) Suçun mağdur ile arasında evlenme yasağı bulunan
kişi tarafından işlenmesi hâlinde, şikâyet aranmaksızın, on yıldan on beş
yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”
“(3) Suçun, evlat edineceği çocuğun evlat edinme öncesi
bakımını üstlenen veya koruyucu aile ilişkisi çerçevesinde koruma, bakım ve
gözetim yükümlülüğü bulunan kişi tarafından işlenmesi hâlinde, şikâyet
aranmaksızın ikinci fıkraya göre cezaya hükmolunur.”
MADDE 61 – 5237
sayılı Kanunun 105 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “hükmolunur”
ibaresi “, fiilin çocuğa karşı işlenmesi hâlinde altı aydan üç yıla kadar
hapis cezasına hükmolunur” şeklinde ve ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“(2) Suçun;
a) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin ya da aile içi
ilişkinin sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
b) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya
sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan
kişiler tarafından,
c) Aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan
faydalanmak suretiyle,
d) Posta veya elektronik haberleşme araçlarının
sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
e) Teşhir suretiyle,
işlenmesi hâlinde
yukarıdaki fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu fiil
nedeniyle mağdur; işi bırakmak, okuldan veya ailesinden ayrılmak zorunda
kalmış ise verilecek ceza bir yıldan az olamaz.”
MADDE
62 –
5237 sayılı Kanunun 142 nci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi yürürlükten kaldırılmış, aynı fıkrada yer alan “iki
yıldan beş” ibaresi “üç yıldan yedi” şeklinde değiştirilmiş, ikinci
fıkrasının (d) bendine “kilit açmak” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya
kilitlenmesini engellemek” ibaresi eklenmiş, (g) bendinde yer alan “Barınak
yerlerinde, sürüde veya açık yerlerde bulunan” ibaresi madde metninden
çıkarılmış, aynı fıkraya aşağıdaki bent eklenmiş, fıkrada yer alan “üç
yıldan yedi” ibaresi “beş yıldan on” şeklinde değiştirilmiş ve maddeye
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“h) Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla
birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza
altına alınmış olan eşya hakkında,”
“(5) Hırsızlık suçunun işlenmesi sonucunda haberleşme,
enerji ya da demiryolu veya havayolu ulaşımı alanında kamu hizmetinin
geçici de olsa aksaması hâlinde, yukarıdaki fıkralar hükümlerine göre
verilecek ceza yarısından iki katına kadar artırılır.”
MADDE 63 – 5237
sayılı Kanunun 143 üncü maddesinde yer alan “üçte birine kadar” ibaresi
“yarı oranında” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 64 – 5237
sayılı Kanunun 149 uncu maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“d) Yol kesmek suretiyle ya da konutta, işyerinde veya
bunların eklentilerinde,”
MADDE 65 – 5237
sayılı Kanunun 152 nci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan “altı” ibaresi “dört”, ikinci fıkrasında yer alan “iki”
ibaresi “bir” şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
“(3) Mala zarar verme suçunun işlenmesi sonucunda
haberleşme, enerji ya da demiryolu veya havayolu ulaşımı alanında kamu
hizmetinin geçici de olsa aksaması hâlinde, yukarıdaki fıkralar hükümlerine
göre verilecek ceza yarısından iki katına kadar artırılır.”
MADDE
66 –
5237 sayılı Kanunun 188 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “on
yıldan az olmamak üzere” ibaresi “yirmi yıldan otuz yıla kadar” şeklinde
değiştirilmiş, üçüncü fıkrasında yer alan “beş yıldan onbeş
yıla kadar” ibaresi “on yıldan az olmamak üzere” şeklinde değiştirilmiş ve
aynı fıkraya aşağıdaki cümle eklenmiş, beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve yedinci fıkrasında yer alan “dört” ibaresi “sekiz”
şeklinde değiştirilmiştir.
“Ancak,
uyuşturucu veya uyarıcı madde verilen veya satılan kişinin çocuk olması
hâlinde, veren veya satan kişiye verilecek hapis cezası on beş yıldan az
olamaz.”
“(5) Yukarıdaki fıkralarda gösterilen suçların, üç veya
daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı
oranında, suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti
çerçevesinde işlenmesi hâlinde, verilecek ceza bir kat artırılır.”
MADDE 67 – 5237
sayılı Kanunun 190 ıncı maddesinin birinci ve
ikinci fıkralarında yer alan “iki yıldan beş” ibareleri “beş yıldan on”
şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 68 – 5237
sayılı Kanunun 191 inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın
almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde
kullanmak
MADDE 191- (1) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı
madde satın alan, kabul eden veya bulunduran ya da uyuşturucu veya uyarıcı
madde kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.
(2) Bu suçtan dolayı başlatılan soruşturmada şüpheli
hakkında 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın, beş yıl
süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilir. Cumhuriyet
savcısı, bu durumda
şüpheliyi, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen
yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde
kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarır.
(3) Erteleme süresi zarfında şüpheli hakkında asgari bir
yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. Bu süre Cumhuriyet
savcısının kararı ile üçer aylık sürelerle en fazla bir yıl daha
uzatılabilir. Hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen kişi, gerek
görülmesi hâlinde denetimli serbestlik süresi içinde tedaviye tabi
tutulabilir.
(4) Kişinin, erteleme süresi zarfında;
a) Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan
tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi,
b) Tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde
satın alması, kabul etmesi veya bulundurması,
c) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması,
hâlinde, hakkında
kamu davası açılır.
(5) Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için
tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya
bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra
uyarınca ihlal nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu
yapılmaz.
(6) Dördüncü fıkraya göre kamu davasının açılmasından
sonra, birinci fıkrada tanımlanan suçun tekrar işlendiği iddiasıyla açılan
soruşturmalarda ikinci fıkra uyarınca kamu davasının açılmasının
ertelenmesi kararı verilemez.
(7) Şüpheli erteleme süresi zarfında dördüncü fıkrada
belirtilen yükümlülüklere aykırı davranmadığı ve yasakları ihlal etmediği
takdirde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir.
(8) Bu Kanunun;
a) 188 inci maddesinde tanımlanan uyuşturucu veya
uyarıcı madde imal ve ticareti,
b) 190 ıncı maddesinde
tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma,
suçundan dolayı
yapılan kovuşturma evresinde, suçun münhasıran bu madde kapsamına
girdiğinin anlaşılması hâlinde, sanık hakkında bu madde hükümleri
çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilir.
(9) Bu maddede aksine düzenleme bulunmayan hâllerde,
Ceza Muhakemesi Kanununun kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin
171 inci maddesi veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin 231
inci maddesi hükümleri uygulanır.”
MADDE 69 – 5237
sayılı Kanunun 277 nci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan “veya yapılmakta olan bir soruşturmada,”
ve “şüpheli veya” ibareleri madde metninden çıkarılmış ve fıkraya aşağıdaki
cümle eklenmiştir.
“Teşebbüs
iltimas derecesini geçmediği takdirde verilecek ceza altı aydan iki yıla
kadardır.”
MADDE 70 – 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanununun 141 inci maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
“(3) Birinci fıkrada yazan hâller dışında, suç
soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya
diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet
savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle
tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir.
(4) Devlet, ödediği tazminattan dolayı görevinin
gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan
hâkimler ve Cumhuriyet savcılarına bir yıl içinde rücu
eder.”
MADDE
71 –
5271 sayılı Kanunun 173 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “ağır
ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesine” ibaresi “ağır ceza
mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine” şeklinde; üçüncü
fıkrası aşağıdaki şekilde; dördüncü fıkrasında yer alan “Mahkeme” ibaresi
“Sulh ceza hâkimliği” şeklinde ve altıncı fıkrasında yer alan “ağır ceza
mahkemesinin” ibaresi “sulh ceza hâkimliğinin” şeklinde değiştirilmiştir.
“(3) Sulh ceza hâkimliği, kararını vermek için
soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek
suretiyle, o yer Cumhuriyet başsavcılığından talepte bulunabilir; kamu
davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli
olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet
savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye
bildirir.”
MADDE 72 – 5271
sayılı Kanunun 231 inci maddesinin sekizinci fıkrasına birinci cümlesinden
sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Denetim
süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.”
MADDE 73 – 5271
sayılı Kanunun 260 ıncı maddesinin ikinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(2) Ağır ceza mahkemelerinde bulunan Cumhuriyet
savcıları, ağır ceza mahkemesinin yargı çevresindeki asliye ceza
mahkemelerinin; bölge adliye mahkemesinde bulunan Cumhuriyet savcıları,
bölge adliye mahkemelerinin kararlarına karşı kanun yollarına
başvurabilirler.”
MADDE 74 – 5271
sayılı Kanunun 268 inci maddesinin üçüncü fıkrasının (a) ve (b) bentleri
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“a) Sulh ceza hâkimliği
kararlarına yapılan itirazların incelenmesi, o yerde birden fazla sulh ceza
hâkimliğinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen hâkimliğe;
son numaralı hâkimlik için bir numaralı hâkimliğe; ağır ceza mahkemesinin
bulunmadığı yerlerde tek sulh ceza hâkimliği varsa, yargı çevresinde görev
yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine;
ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerlerde tek sulh ceza hâkimliği varsa, en
yakın ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine
aittir.
b) İtiraz üzerine ilk defa sulh ceza hâkimliği
tarafından verilen tutuklama kararlarına itiraz edilmesi durumunda da (a)
bendindeki usul uygulanır. Ancak, ilk tutuklama talebini reddeden sulh ceza
hâkimliği, tutuklama kararını itiraz mercii olarak inceleyemez.”
MADDE 75 – 5271
sayılı Kanunun 273 üncü maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“(3) Ağır ceza mahkemelerinde bulunan Cumhuriyet
savcıları, mahkemelerinin yargı çevresi içerisindeki asliye mahkemelerinin
hükümlerine karşı, kararın o yer Cumhuriyet başsavcılığına geliş tarihinden
itibaren yedi gün içinde istinaf yoluna başvurabilirler.”
MADDE 76 – 5271
sayılı Kanunun 279 uncu maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle
eklenmiştir.
“Bu
kararlar itiraza tabidir.”
MADDE
77 –
5271 sayılı Kanunun 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine “303
üncü maddenin birinci fıkrasının (c), (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yer
alan ihlallerin varlığı hâlinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf
başvurusunun esastan reddine,” ibaresi eklenmiş; (c) bendinde yer alan “ilk
derece mahkemesinin kararını kaldırarak” ibaresi madde metninden çıkarılmış
ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(2) Duruşma sonunda bölge adliye mahkemesi istinaf
başvurusunu esastan reddeder veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak
yeniden hüküm kurar.”
MADDE 78 – 5271
sayılı Kanunun 286 ncı maddesinin ikinci
fıkrasının (d) bendinde yer alan “suç niteliğini değiştirmeyen” ibaresi
“her türlü” şeklinde değiştirilmiş; (f) bendinde yer alan “bölge adliye
mahkemesince verilen beraat kararları ile” ibaresi madde metninden
çıkarılmış ve aynı fıkranın (c), (e) ve (g) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“c) İlk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda
üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar
ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye
mahkemesi kararları,”
“e) Sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara
yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak
istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları,”
“g) Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına,
güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak
bölge adliye mahkemesince verilen bu tür kararlar veya istinaf başvurusunun
esastan reddine dair kararlar,”
MADDE 79 – 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 16 ncı
maddesinin altıncı fıkrasında yer alan “bakımından” ibaresinden sonra
gelmek üzere “ağır ve somut” ibaresi eklenmiştir.
MADDE 80 – 5275
sayılı Kanunun 105/A maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“(4) Adli para cezasının ödenmemesi nedeniyle, cezası
hapse çevrilen hükümlüler yukarıdaki fıkralardaki infaz usulünden
yararlanamazlar.”
MADDE 81 – 5275
sayılı Kanunun 106 ncı maddesinin üçüncü ve
sekizinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve on birinci fıkrasına
“İnfaz edilen hapsin” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya kamuya yararlı
işte çalışmanın” ibaresi eklenmiştir.
“(3) Hükümlü, tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli
süre içinde adli para cezasını ödemezse, Cumhuriyet savcısının kararı ile
ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarı hapis cezasına çevrilerek, hükümlünün iki
saat çalışması karşılığı
bir gün olmak üzere kamuya yararlı bir işte
çalıştırılmasına karar verilir. Günlük çalışma süresi, en az iki saat ve en
fazla sekiz saat olacak şekilde denetimli serbestlik müdürlüğünce
belirlenir. Hükümlünün, hakkında hazırlanan programa ve denetimli
serbestlik görevlilerinin bu kapsamdaki uyarı ve önerilerine uymaması
hâlinde, çalıştığı günler hapis cezasından mahsup edilerek kalan kısmın
tamamı açık ceza infaz kurumunda yerine getirilir.”
“(8) Hükümlü, hapis yattığı veya kamuya yararlı işte
çalıştığı günlerin dışındaki günlere karşılık gelen parayı öderse hapisten
çıkartılır veya kamuya yararlı işte çalıştırılma sona erer.”
MADDE 82 – 5275
sayılı Kanunun 108 inci maddesinin başlığında yer alan “Mükerrirlere”
ibaresinden sonra gelmek üzere “ve bazı suç faillerine” ibaresi ve aynı
maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
“(7) Cezanın infazı tamamlandıktan sonra devam eden
denetim süresi içinde, bu madde hükümlerine göre kendilerine yüklenen
yükümlülüklere ve yasaklara aykırı hareket eden mükerrirler,
infaz hâkimi kararı ile disiplin hapsine tabi tutulur. Disiplin hapsinin
süresi on beş günden az ve üç aydan fazla olamaz.
(8) Çocuğa karşı işlenen bir suçtan dolayı
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına veya müebbet hapis cezasına
mahkûmiyet hâlinde birinci fıkradaki koşullu salıverilme süreleri
uygulanır.
(9) Birinci fıkradaki koşullu salıverme süreleri, 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 102
nci maddesinin ikinci fıkrasında tanımlanan
cinsel saldırı suçundan, 103 üncü maddesinde tanımlanan çocukların cinsel
istismarı suçundan, 104 üncü maddesinin ikinci ve üçüncü fıkrasında
tanımlanan reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan, 188 inci maddesinde
tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçundan dolayı
hapis cezasına mahkûm olanlar hakkında da uygulanır. 188 inci madde hariç
olmak üzere bu suçlardan dolayı hapis cezasına mahkûm olanlar hakkında,
cezanın infazı sırasında ve koşullu salıverildikleri takdirde denetim
süresi içinde, aşağıdaki tedavi veya yükümlülüklerden bir veya birkaçına
infaz hâkimi tarafından karar verilir:
a) Tıbbi tedaviye tabi tutulmak
b) Tedavi amaçlı programlara katılmak
c) Suçun mağdurunun oturduğu ve çalıştığı yerleşim
bölgesinde ikamet etmekten yasaklanmak
d) Mağdurun bulunduğu yerlere yaklaşmaktan yasaklanmak
e) Çocuklarla bir arada olmayı gerektiren bir ortamda
çalışmaktan yasaklanmak
f) Çocuklar hakkında bakım ve gözetim yükümlülüğünü
gerektiren faaliyet icra etmekten yasaklanmak
(10) Dokuzuncu fıkra hükümleri çocuklar hakkında
uygulanmaz.
(11) Bu maddenin dokuzuncu fıkrasının uygulanmasına
ilişkin usul ve esaslar, Sağlık Bakanlığının görüşü alınmak suretiyle
Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan yönetmelikle düzenlenir.”
MADDE 83 – 23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna aşağıdaki ek madde
eklenmiştir.
“EK MADDE 1- (1)
Kanunlarda sulh ceza mahkemesi veya sulh ceza hâkimine yapılan atıflardan,
a) İdari yaptırım kararlarına karşı yapılan başvurulara,
yürütülen soruşturmalarda hâkim tarafından verilmesi gerekli karar ve
işlemlere ve kanunlarda sulh ceza mahkemesince veya hâkimince verilmesi
öngörülen karar veya işlemlere ilişkin olanlar sulh ceza hâkimine,
b) Yargılamaya ilişkin olanlar asliye ceza mahkemesine
veya hâkimine,
yapılmış sayılır.”
MADDE 84 – 5320
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 6- (1) Bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihte sulh ceza mahkemeleri kaldırılmıştır.
(2) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
yirmi gün içinde sulh ceza hâkimlikleri kurulur.
(3) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte, sulh ceza
mahkemelerinde görülmekte olan dava dosyaları bir ay içinde yetkili asliye
ceza mahkemelerine devredilir.
(4) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte, kaldırılan
sulh ceza mahkemelerinde görülmekte olan işlerden, sulh ceza hâkimliğince
bakılması gerekenler, sulh ceza hâkimliklerinin kurulmasından itibaren on
beş gün içinde yetkili sulh ceza hâkimliğine devredilir.
(5) Kaldırılan sulh ceza mahkemelerinde görev yapan
hâkimler Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca,
sulh ceza hâkimliklerinin kurulmasından itibaren on beş gün içinde
müktesepleri dikkate alınarak uygun görülecek bir göreve atanır veya
yetkilendirilirler.
(6) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte, sulh ceza
mahkemelerince verilen kararlardan Yargıtay incelemesinde olanlar hakkında
sadece görev nedeniyle bozma kararı verilemez.
(7) Sulh ceza hâkimlikleri faaliyete geçirilinceye
kadar, sulh ceza mahkemelerinin görev alanına giren her türlü kararı
vermeye kaldırılan sulh ceza mahkemeleri yetkilidir. Kaldırılan
mahkemelerde bulunan ve kesinleşen dosyalara ait arşiv ve emanetler ile
diğer evrak ve dokümanlar Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından
belirlenecek mahkeme veya mahkemelere ya da hâkimliklere devredilir ve
müteakip işlem ve talepler bu mahkemelerce veya hâkimliklerce yerine
getirilir veya karara bağlanır.”
MADDE 85 – 5320
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 7- (1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih
itibarıyla Türk Ceza Kanununun 191 inci maddesinde tanımlanan suç nedeniyle
yürütülen kovuşturmalarda, hakkında hâlen denetimli serbestlik veya tedavi
kararı uygulananlar bakımından Türk Ceza Kanununun 191 inci maddesi
hükümleri çerçevesinde bu tedbirlerin uygulanmasına devam olunur.
(2) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Türk
Ceza Kanununun 191 inci maddesinde tanımlanan suç nedeniyle yürütülen
kovuşturmalarda, hakkında daha önce denetimli serbestlik veya tedavi
tedbiri uygulanmayan kişilerle ilgili olarak 191 inci madde hükümleri
çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilir.
(3) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Türk
Ceza Kanununun 191 inci maddesinde tanımlanan suç nedeniyle yürütülen
kovuşturmalarda, hakkında daha önce denetimli serbestlik veya tedavi kararı
verilmiş olup da bu yükümlülükleri ihlal eden kişilerin yargılanmasına
devam olunur.”
MADDE 86 – 5320
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 8- (1) Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce suç soruşturması ve kovuşturması
sırasında yapılan her türlü işlem veya alınan karar nedeniyle hâkimler ve
Cumhuriyet savcıları hakkında hukuk mahkemelerinde açılan ve hâlen derdest
olan tazminat davasına ilişkin dosyalar mahkemesince, Yargıtay
incelemesinde bulunan dosyalar ise esası incelenmeksizin ilgili dairece
yetkili ağır ceza mahkemesine gönderilir. Bu davalar
ağır ceza mahkemelerince, Ceza Muhakemesi Kanununun 141 inci ve devamı
maddeleri uyarınca Devlet aleyhine yürütülmek suretiyle karara bağlanır.”
MADDE 87 – 11/10/2006 tarihli ve 5549 sayılı Suç Gelirlerinin
Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanuna 9 uncu maddesinden sonra gelmek
üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.
“Elektronik tebligat
MADDE 9/A- (1) Bu Kanun ve 7/2/2013
tarihli ve 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunun
uygulanması kapsamında yapılacak tebligatlar, 11/2/1959 tarihli ve 7201
sayılı Tebligat Kanununun 7/A maddesinde düzenlenen elektronik tebligata
ilişkin usullere bağlı olmaksızın, elektronik ortamda tebliğ edilebilir ve
tebligata elektronik ortamda cevap verilmesi istenebilir. Bu şekilde
yapılan tebligatlar karşı tarafa ulaştığında tebliğ edilmiş sayılır.
(2) Başkanlık, elektronik ortamda yapılacak tebligatla
ilgili her türlü teknik altyapıyı kurmaya veya kurulmuş olanları
kullanmaya, tebliğe elverişli elektronik adres kullanma ve cevapların
elektronik ortamda verilmesi zorunluluğu getirmeye, elektronik ortamda
tebliğ yapılacaklar ile elektronik ortamdaki tebligata ilişkin diğer usul
ve esasları belirlemeye yetkilidir.”
MADDE 88 – 5549
sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmış,
dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, aynı maddeye dördüncü
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiş ve mevcut
beşinci fıkrası yedinci fıkra olarak teselsül ettirilmiştir.
“(4) Bu Kanunun 9/A maddesi gereğince getirilen
elektronik tebligata ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmediği tespit
edilen kişi, kurum veya kuruluşlara Başkanlık tarafından her bir tespit
için on bin Türk lirası idari para cezası uygulanır. Bu şekilde bir yıl
içinde uygulanacak idari para cezasının toplam tutarı iki yüz elli bin Türk
lirasını geçemez.”
“(5) Maddenin ilk üç fıkrası kapsamında uygulanacak
idari para cezasının toplam tutarı; her bir yükümlülük için, ihlalin
yapıldığı yıl itibarıyla, birinci fıkra kapsamında iki kat olarak
uygulanacak yükümlüler için on milyon Türk lirasını, bunlar dışında kalan
yükümlüler için bir milyon Türk lirasını aşamaz. Üst tutardan ceza
uygulanan yükümlüler nezdinde takip eden yılda aynı neviden bir yükümlülük
ihlali olması durumunda bu hadler iki kat olarak uygulanır.
(6) Yükümlülüğün
ihlal edildiği tarihten itibaren beş yıl geçtikten sonra idari para cezası
verilemez.”
MADDE 89 – 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele
Kanununun 3 üncü maddesinin; ikinci fıkrasında yer alan “sahte belge
kullanmak suretiyle” ibaresi “aldatıcı işlem ve davranışlarla” şeklinde;
“bir yıldan” ibaresi “iki yıldan” şeklinde; üçüncü fıkrasında yer alan
“altı aydan iki yıla” ibaresi “bir yıldan üç yıla” şeklinde; dördüncü
fıkrasında yer alan “sahte belgeyle yurt dışına çıkarmış gibi işlem yapan
kişi, altı aydan üç yıla” ibaresi “hile ile yurt dışına çıkarmış gibi işlem
yapan kişi, bir yıldan üç yıla” şeklinde; beşinci fıkrasında yer alan “altı
aydan iki yıla” ibaresi “bir yıldan üç yıla” şeklinde; altıncı fıkrasında
yer alan “üç aydan bir yıla” ibaresi “altı aydan iki yıla” şeklinde;
sekizinci fıkrasında yer alan “altı aydan iki yıla” ibaresi “bir yıldan üç yıla” şeklinde; dokuzuncu
fıkrasında yer alan “İhracat gerçekleşmediği halde gerçekleşmiş gibi
göstermek ya da gerçekleştirilen ihracata konu malın cins, miktar, evsaf
veya fiyatını değişik göstererek ilgili kanun hükümlerine göre teşvik,
sübvansiyon veya parasal iadelerden yararlanmak suretiyle haksız çıkar
sağlayan” ibaresi “İlgili kanun hükümlerine göre teşvik, sübvansiyon veya
parasal iadelerden yararlanmak amacıyla ihracat gerçekleşmediği hâlde
gerçekleşmiş gibi gösteren ya da gerçekleştirilen ihracata konu malın cins,
miktar, evsaf veya fiyatını değişik gösteren” şeklinde; onuncu fıkrasında
yer alan “kaçakçılık suçunu işleyen kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis ve
yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır” ibaresi
“yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarısından iki katına kadar
artırılır, ancak bu fıkranın uygulanması suretiyle verilecek ceza üç yıldan
az olamaz” şeklinde; on birinci ve on sekizinci fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş, on dokuzuncu ve yirminci fıkralar yürürlükten kaldırılmış ve
maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(11) Ulusal marker uygulamasına tabi olup da, Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumunun belirlediği seviyenin altında ulusal marker
içeren veya hiç içermeyen akaryakıtı;
a) Ticari amaçla üreten, bulunduran veya nakleden,
b) Satışa arz eden veya satan,
c) Bu özelliğini bilerek ve ticari amaçla satın alan,
kişi iki yıldan
beş yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile
cezalandırılır. Ancak, marker içermeyen veya seviyesi geçersiz olan
akaryakıtın kaçak olarak yurda sokulduğunun anlaşılması hâlinde, onuncu
fıkra hükmüne istinaden cezaya hükmolunur.”
“(18) Ambalajlarında bandrol,
etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaret bulunmayan ya da taklit
veya yanıltıcı bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaretleri
taşıyan tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve
alkollü içkileri;
a) Ticari amaçla üreten, bulunduran veya nakleden,
b) Satışa arz eden veya satan,
c) Bu özelliğini bilerek ve ticari amaçla satın alan,
kişi üç yıldan
altı yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile
cezalandırılır. Ancak, tütün mamullerinin etil alkol, metanol
ve alkollü içkilerin kaçak olarak yurda sokulduğunun anlaşılması hâlinde,
onuncu fıkra hükmüne istinaden cezaya hükmolunur.”
“(22) Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçların konusunu
oluşturan eşyanın değerinin fahiş olması hâlinde, verilecek cezalar
yarısından bir katına kadar artırılır.”
MADDE 90 – 11/12/2010 tarihli ve 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu Kanununun 7 nci maddesinin ikinci
fıkrasının (h) bendinin başına “Teftiş Kurulu Başkanını, Teftiş Kurulu
başkan yardımcılarını,” ibaresi eklenmiştir.
MADDE 91 – 6087
sayılı Kanunun 8 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“(2) Genel Kurul, yukarıdaki esaslara göre üyelerin
hangi dairede asıl ve tamamlayıcı üye olarak görev yapacağına, seçimle
karar verir.
(3) Genel Kurul, her dairenin kendi üyeleri arasından
bir üyeyi, o dairenin başkanı olarak seçer. Adalet Bakanlığı Müsteşarı
daire başkanı seçilemez.”
MADDE 92 – 6087
sayılı Kanunun 12 nci maddesinin ikinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(2) Tetkik hâkimliğine, hâkimlik ve savcılık mesleğinde
fiilen en az beş yıl görev yapmış ve üstün başarısı ile Kurul hizmetlerinde
yararlı olacağı anlaşılmış bulunanlar arasından muvafakatleri alınarak,
Genel Kurul tarafından, geçici veya sürekli çalıştırılmak üzere atama
yapılır.”
MADDE 93 – 6087
sayılı Kanunun 13 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(5) Kurulda görev yapan 657 sayılı Kanuna tabi
personel, Genel Sekreterin teklifi ve Başkanın uygun görmesi üzerine,
mükteseplerine uygun olarak Adalet Bakanlığınca Bakanlık merkez ve taşra
teşkilatı kadrolarına atanabilirler.”
MADDE 94 – 6087
sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “Başkana” ibaresi
“Kurula” ve dördüncü fıkrasının (c) bendinde yer alan “Başkan” ibaresi
“Kurul” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 95 – 6087
sayılı Kanunun 15 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile ikinci
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“a) Teftiş Kurulu Başkanı ve başkan yardımcıları,
birinci sınıf hâkim ve savcılar arasından muvafakatleri alınarak Genel
Kurul tarafından,”
“(2) Kurul müfettişleri, hâkimlik ve savcılık mesleğinde
fiilen en az beş yıl görev yapmış ve üstün başarısı ile Kurul müfettişliği
hizmetinde yararlı olacağı anlaşılmış bulunanlar arasından muvafakatleri
alınarak Genel Kurul tarafından atanır.”
MADDE 96 – 6087
sayılı Kanunun 16 ncı maddesinin birinci
fıkrasının (e) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“e) Kanun, tüzük ve yönetmeliklerde gösterilen veya
ilgili daire başkanı tarafından verilen benzeri görevleri yapmak veya
yaptırmak.”
MADDE 97 – 6087
sayılı Kanunun 19 uncu maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“(2) Yargıtay, Danıştay ve Türkiye Adalet Akademisi genel
kurullarından seçilecek Kurul üyeliği için her üye, birinci sınıf adli ve
idari yargı hâkim ve savcıları arasından seçilecek Kurul üyeliği için her
hâkim ve savcı; kendi aralarından seçilecek asıl ve yedek üyelerin toplam
sayısı kadar aday için oy kullanabilir; daha fazla sayıda aday için oy
verilmesi durumunda oy pusulası geçersiz sayılır. En fazla oy alan
adaylar sırasıyla asıl ve yedek üye seçilmiş olur.”
MADDE 98 – 6087
sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(2) Başkan, gereken hâllerde Genel Kurulu olağanüstü
toplantıya çağırabilir. Üye tam sayısının salt çoğunluğunun, görüşülecek
konuyu da belirten yazılı talebi üzerine Başkan, Genel Kurulu olağanüstü
toplantıya çağırır.”
MADDE 99 – 6087 sayılı
Kanunun 36 ncı maddesinin birinci ve üçüncü
fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(1) Kurulun seçimle gelen üyelerinin, disiplin suçu
oluşturan eylemleri sebebiyle, haklarında yürütülecek disiplin soruşturması
ve kovuşturması, bu Kanun hükümleri uyarınca Genel Kurul tarafından
yapılır.”
“(3) Başkan, ihbar veya şikâyeti doğrudan ya da inceleme
yaptırdıktan sonra Genel Kurula sunar. Yapılan görüşme sonucunda;
soruşturma açılmasına yer olmadığına ya da soruşturma açılmasına karar
verilir. Soruşturma açılmasına karar verilmesi hâlinde, üyeler arasından,
gizli oyla, üç kişilik bir soruşturma kurulu seçilir. Soruşturma kuruluna,
en yüksek oyu alan, oyların eşitliği hâlinde ise yaşça büyük olan başkanlık
eder.”
MADDE 100 – 6087
sayılı Kanunun 38 inci maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“(1) Kurulun seçimle gelen üyelerinin görevleriyle
ilgili suçları ile kişisel suçları hakkındaki soruşturma ve kovuşturma izni
işlemleri Genel Kurul tarafından, kovuşturma açılması kararı ve kovuşturma
mercilerinin belirlenmesi ise gösterilen yetkili merciler tarafından bu
Kanun hükümleri uyarınca yapılır.”
“(3) Başkan suç ihbar veya şikâyetini doğrudan ya da
inceleme yaptırdıktan sonra Genel Kurula sunar. Yapılan görüşme sonucunda;
soruşturma açılmasına yer olmadığına ya da soruşturma açılmasına karar
verilir. Soruşturma açılmasına karar verilmesi hâlinde, üyeler arasından,
gizli oyla, üç kişilik bir soruşturma kurulu seçilir. Soruşturma kuruluna,
en yüksek oyu alan, oyların eşitliği hâlinde ise yaşça büyük olan başkanlık
eder.”
MADDE 101 – (1) Ekli
(1) ve (2) sayılı listelerde yer alan kadrolar ihdas edilerek 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin eki (I) ve (II) sayılı cetvelin Adalet Bakanlığına ait
bölümüne eklenmiştir.
(2) Birinci fıkrada ihdas edilen kadrolar için yapılacak
atamalarda 2014 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda yer alan sınırlamalar
uygulanmaz.
(3) 2/7/2012 tarihli ve 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin
Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın
Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi
Hakkında Kanunun 104 üncü maddesiyle değişik 190 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin
Adalet Bakanlığına
ait bölümü taşra teşkilatı kadrolarından 12 nci
dereceli serbest bulunan 400 adet memur unvanlı kadronun yardımcı hizmetler
(YH) sınıfı, genel idare hizmetleri (GİH) sınıfı olarak değiştirilmiştir.
MADDE 102 – 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası
Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 12- Manisa’da taş kömürü madenciliği ve
linyit madenciliği alanında faaliyet gösteren;
a) Eynez maden ocağı
işletmesinde 13/5/2014 tarihi itibarıyla,
31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında
sigortalı olanlara veya bunların 5510 sayılı Kanunun 34 üncü maddesinde
sayılan hak sahiplerine aynı maddede belirtilen oranlarda, son aylık net
ücretleri esas alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanınca belirlenen
sürede Fondan aylık ödeme yapılır. Bu ödemelerden herhangi bir vergi ve
kesinti yapılmaz.
b) Eynez,
Atabacası ve Işıklar maden ocağı işletmelerinde
l3/5/2014 tarihi itibarıyla, 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı olanlara; işyerinin kapalı olduğu
dönemle sınırlı olmak üzere, 6331 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin 6 ncı fıkrasında belirtilen ve işveren tarafından
ödenmeyen ücretleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanınca belirlenen süre
ile aylık olarak Fondan ödenir ve yapılan bu ödemeler yasal faiz uygulanmak
suretiyle işverenden tahsil edilir.”
MADDE 103 – Aşağıdaki
hükümler yürürlükten kaldırılmıştır.
a) 6/1/1982 tarihli ve 2576
sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu
ve Görevleri Hakkında Kanunun 8 inci ve 9 uncu maddeleri.
b) 6/1/1982 tarihli ve 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 47 nci ve
54 üncü maddeleri.
c) 4/12/2004 tarihli ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun;
1) 143 üncü maddesinin ikinci fıkrası,
2) 188 inci maddesinin ikinci fıkrası,
3) 238 inci maddesinin dördüncü fıkrası.
ç) 23/3/2005 tarihli ve 5320
sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun
geçici 4 üncü maddesi.
MADDE 104 – Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 105 – Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
27/6/2014
Listeler için tıklayınız.
|