I- 2247 SAYILI KANUN’UN 27.
MADDESİ GEREĞİNCE VERİLEN (BAŞVURU RED) KARARLAR
Uyuşmazlık Mahkemesi
Başkanlığından:
1-ESAS NO : 2014/19
KARAR NO : 2014/19
KARAR TR : 02.06.2014
(Ceza Bölümü)
ÖZET :
2247 sayılı Yasa'nın 1 ve 14. maddesinde belirtilen koşullar
oluşmadığından, (Ağır Ceza Mahkemesinin görevsizlik kararı
kesinleşmediğinden) aynı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun
bulunmayan BAŞVURUNUN REDDİNE karar verilmesinin gerektiği hk.
K A R A R
Davacı :
K.H.
Sanık : S.Ç.
O L A Y :
Topkule/İstanbul 66. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı emrinde Temmuz 2004
- Temmuz 2008 tarihleri arasında maaş mutemeti olarak görevli Mu.Kad. Bçvş.
S.Ç.’ın, aynı Komutanlık emrinde görevli iken 24.10.2005 tarihinde
sözleşmesi sona eren Uzm.Çvş. V.Ö.’i 15.08.2006 tarihinden itibaren,
03.03.2004 tarihinde sözleşmesi sona eren Uzm.Çvş. A.Ç.’ı 15.08.2007
tarihinden itibaren, 21.04.2003 tarihinde sözleşmesi biten Uzm.Çvş. C.K. ve
Uzm.Çvş. A.B.’u 15.11.2007 tarihinden itibaren gerçekte görev yapmadıkları
halde maaş bordrolarına (15.07.2008 tarihi dahil olmak üzere) dahil ederek
16.975.41 YTL.si emekli keseneği olmak üzere bu kişiler adına tahakkuk
ettirdiği toplam 94.874.32 YTL maaşın 73.132.39 YTL.lik bölümünü kendisi
çekerek zimmetine geçirdiği, ayrıca görev yaptığı döneme ilişkin olarak
Komutanlığa ait ortak hesaptan çektiği ya da kendi hesabına aktardığı para
miktarları ile bu dönemde Tugay Sosyal Yardım Sandığına aktardığı para
miktarı ile özel telefon görüşme bedelleri olarak Muhabere Takımına teslim
ettiği para miktarı arasında 125.478.64 YTL fark olduğu, bu farkın
73.132.39 TL.lik kısmının yukarıda izah edildiği üzere sanığın daha
evvelden Komutanlık emrinde görevli iken ilişkisi kesilmiş olan gerçekte
Tugayda görevli olmayan şahıslara maaş tahakkuk ettirilmesinden
kaynaklandığı, geri kalan 52.346.26 YTL lik kısmın ise maaş tahakkuku
sırasında personele ait veri girişlerinde oynama yaparak fazladan maaş
tahakkuk ettirmesinden kaynaklandığı, bu şekilde hazırlanıp Mal Müdürlüğüne
teslim edilen maaş ödeme evraklarının tahakkuk tutarının Mal Müdürlüğü
tarafından Tugay Komutanlığının anlaşması olan bankada bulunan yukarıda
ifade edilen ortak hesaba aktarıldığı ve sanık tarafından çekildiği ve
sanığın bu eylemleri görev yaptığı 2004 Temmuz ile 2008 Temmuz arasında
aynı kasıt altında işlediği göz önüne alındığında zincirleme suç
hükümlerinin uygulanmasının gerektiği açıklanarak, sanığın zimmet suçunu
işlerken gerçekte olmayan kişileri varmış gibi göstererek bunlar adına maaş
tahakkuk ettirilmesi için gerçeğe aykırı belgeleri tanzim etmek suretiyle
resmi belgede sahtecilik suçunu da işlediği ileri sürülerek, eylemine uyan
Askeri Ceza Kanunu’nun 131/1. maddesi ile Türk Ceza Kanunu’nun 204/2, 212 ve
43. maddeleri uyarınca ayrı ayrı cezalandırılması, meydana gelen hazine
zararının Askeri Ceza Kanunu’nun 131/1 (üçüncü fıkrası) uyarınca sanıktan
tahsili ve sanığın aynı Kanun’un 30/B. maddesi uyarınca Türk Silahlı
Kuvvetlerinden çıkartılmasına karar verilmesi istemiyle 3.Kolordu Komutanlığı
Askeri Savcılığı’nın 14.10.2008 gün ve E:2008/608, K:2008/599 sayılı
iddianamesiyle kamu davası açılmıştır.
3. Kolordu
Komutanlığı Askeri Mahkemesi 11.2.2011 gün ve E:2011/36, K:2011/52 sayılı
kararı ile, sanığın yüklenen zimmet suçunu işlediğinin sabit görüldüğü
gerekçesiyle bu suç nedeniyle cezalandırılmasına, yüklenen resmi belgede
sahtecilik suçunun ise, suçun askeri bir suç olmaması, askeri bir suça
bağlı bulunmaması ve sanığın 08.07.2009 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetlerinden
ilişinin kesilmiş olmasıyla askeri mahkemede yargılanmayı gerektiren
ilginin kesildiği nedeniyle sanığı yargılama görevinin adli yargı yerine
ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, kararın sanık tarafından
temyiz edilmesi üzerine, Askeri Yargıtay 4. Dairesi, 27.11.2012 gün ve E:2012/1143,
K:2012/1123 sayılı kararı ile, zincirleme zimmet suçundan verilen
mahkumiyet hükmü ile zincirleme resmi evrakta sahtecilik suçundan verilen
görevsizlik kararının suç vasfında yapılan hata sebebiyle ayrı ayrı
bozulmasına karar vermiştir.
3. KOLORDU
KOMUTANLIĞI ASKERİ MAHKEMESİ: 2.5.2013 gün ve E:2013/421, K:2013/208
sayıyla; sanığa yüklenen eylemlerin Türk Ceza Kanunu’nun 158/1-e maddesinde
düzenlenen “zincirleme kamu kurumuna karşı dolandırıcılık” ve yine aynı
Kanun’un 204/2. maddesinde yazılı “zincirleme resmi belgede sahtecilik”
suçlarını oluşturabileceği değerlendirilerek bu suçların ikisinin de askeri
bir suç veya askeri bir suça bağlı suç olmadıkları ve sanığın Türk Silahlı
Kuvvetleri ile ilişiğinin kesilmiş olması nedeni ile askeri mahkemede
yargılanmayı gerektiren ilginin kesildiği açıklanarak, sanığı yargılama
görevinin adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı
vermiş, kararın sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Askeri Yargıtay 4.
Dairesi, 19.11.2013 gün ve E:2013/1302, K:2013/1282 sayılı kararı ile
hükmün onanmasına karar vermiş, bu şekilde kesinleşen karar ve dava dosyası
Bakırköy 5.Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmiştir.
BAKIRKÖY 5.
AĞIR CEZA MAHKEMESİ: 21.1.2014 gün ve E:2014/11, K:2014/3 sayıyla; asker
kişi sanığın görevi dolayısıyla yedinde bulunan para veya sair menfaati
üzerine almasının nitelikli dolandırıcılık suçuyla ilgisinin bulunmadığı,
eylemin Askeri Ceza Kanununun 131. maddesinde düzenlenen zimmet suçunu oluşturma
ihtimalinin bulunduğu, sanığın daha sonra askerlik görevinden çıkartılmış
olmasının, suç tarihi itibariyle asker kişi olmadığı anlamına gelmediği,
resmi belgede sahtecilik suçu yönünden ise, sanığın suç tarihi itibariyle
asker kişi olması nedeniyle Anayasa'nın 145 maddesi kapsamında yargılamanın
askeri yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesine
itiraz yolu açık olmak üzere görevsizlik kararı vermiş, dava dosyası
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca, Mahkememize gönderilmiştir.
İNCELEME
VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümünün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında,
Üyeler; Ahmet KARADAVUT, Davut TELLİ, Şuayip ŞEN, Haluk ZEYBEL, Yusuf Tamer
ÇETİN, Mehmet AVCIOĞLU’nun katılımlarıyla yapılan 02.06.2014 günlü
toplantısında, Raportör-Hâkim G. Fatma BÜYÜKEREN’in, başvurunun reddi
yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca
görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Askeri
Yargıtay Başsavcı Yardımcısı Veli ÇALIŞKAN’ın, başvurunun reddine ilişkin
sözlü açıklamaları dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dosyanın incelenmesinde, adli yargı yerince verilen
görevsizlik kararının itiraz yolu açık olmak üzere verildiği anlaşılmıştır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 34. maddesi
ikinci fıkrasında, “Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii
ve şekilleri belirtilir” denilmiş, 223. maddesinin onuncu fıkrasında, “Adli
yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı kanun yolu
bakımından hüküm sayılır” düzenlemesi yer almış, 232. maddesinin altıncı
fıkrasında ise, “Hüküm fıkrasında, 223 üncü maddeye göre verilen kararın ne
olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun
yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının,
başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde
açıkça gösterilmesi gerekir” hükmüne yer verilmiştir.
2247
sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanun’un
“Olumsuz görev uyuşmazlığı” başlığı altında düzenlenen 14. maddesinde,
“Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli,
idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve
sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda
verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir” denilmektedir.
Uyuşmazlığın
incelenebilmesi için, 2247 sayılı Yasa’nın 1 ve 14. maddeleri uyarınca,
yargı yerlerince verilen kararların kesin veya kesinleşmiş olması
gerekmektedir. Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri dışında ayrıca, Yargıtay
İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu'nun 9.12.1931 gün ve E:1931/12, K:1931/48
sayılı kararında da belirtildiği gibi yargı yolunu değiştirmeye yönelik
görevsizlik kararlarının temyize tabi oldukları kuşkusuzdur. Böylece, başvuracağı
kanun yolu, süresi, mercii yasaya uygun olarak gösterilmeyen kararın
kesinleşmesinden söz edilmesine olanak yoktur. Bu nedenle, sanığa yukarıda
açıklanan haklarını belirtir nitelikte tebligat yapılarak temyiz süresinin
beklenmesi, görevsizlik kararı kesinleştikten sonra dosyanın Mahkememize
gönderilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, Bakırköy 5. Ağır Ceza
Mahkemesi'nce verilen görevsizlik kararının kesinleşmemiş olması nedeniyle,
2247 sayılı Yasa'nın 1 ve 14. maddesinde belirtilen koşullar oluşmadığından,
aynı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan başvurunun
reddine karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ : 2247 sayılı Yasa'nın
1 ve 14. maddesinde belirtilen koşullar oluşmadığından, aynı Yasa'nın 27.
maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan BAŞVURUNUN REDDİNE, 02.06.2014
günü OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
—— • ——
I- 2247 SAYILI KANUN’UN 27.
MADDESİ GEREĞİNCE VERİLEN (BAŞVURU RED) KARARLAR
Uyuşmazlık Mahkemesi
Başkanlığından:
1-ESAS NO : 2013/1472
KARAR NO : 2014/615
KARAR TR : 02.06.2014
(Hukuk Bölümü)
ÖZET :
2247 sayılı yasa’nın 24. maddesinde hüküm uyuşmazlığının varlığı için
öngörülen “dava konusunun aynı olması”, “hakkın yerine getirilmesinin
imkânsız bulunması” ve “kararlarda davanın esasının hükme bağlanması”
koşullarını taşımayan başvurunun reddi gerektiği hk.
K A R A R
Hüküm
Uyuşmazlığının giderilmesini isteyenler : 1-S.S. 19. Dönem H. Konut Yapı
Koop.
(Adli
Yargıda davacı)
Vekili : Av. S.Y.
2-S.S.M.E.
Konut Yapı Kooperatifi (Adli
Yargıda Davacı)
Vekili : Av. M.Ç.
Karşı Taraf
: Orman Genel Müdürlüğü (İdari
Yargıda davacı, Adli Yargıda davalı)
Vekili : Av. S.D.
O L A Y :
Orman Genel Müdürlüğü vekili, dava dilekçesinde özetle; Ankara İli,
Etimesgut İlçesi, Yapracık Köyünde bulunan 1.305.700 m²
lik 1204 parselin, Milli Emlak Genel Müdürlüğü’nün 22.01.1988 tarih ve
3121-43502/2896 sayılı yazılarıyla Orman Genel Müdürlüğü’ne tahsis
edildiğini; 28.01.1997 tarih ve 3307-7701/3879 sayılı yazısı ile, Türkiye
Ruh Sağlığı ve Tedavi Vakfı’na 200.000 m² lik kısmı için irtifak hakkı
tesis edildiğini, tapu iptali ve tescil davaları sonucunda 181.454 m²
lik kısmının şahıslar adına tescil edildiğini; tahsisi kaldırılan 200.000 m²
lik kısmı da göz önünde bulundurularak Milli Emlak Genel Müdürlüğü’nün
28.01.1997 tarih ve 3307-7701/3879 sayılı yazılarıyla 1204 nolu parselden
geriye kalan 904.424
m² nin Orman Genel Müdürlüğü’ne tahsisinin
yenilendiğini; 82 nolu Orman Kadastro Komisyonu tarafından 1995 yılında
yapılan ve 04.03.1997 tarihinde ilan edilen orman sınırlandırma çalışmaları
sonucu 1204 parselin Çaldağı Devlet Ormanı olarak sınırlandırıldığını;
davacı idare tarafından Etimesgut ve Büyükşehir Belediyelerine yapılan
başvurular sonucu 1204 parselin kısmen imara tabi tutulduğunu; imara tabi
tutulan 19.822
m² lik kısmın 47,48,49,50,51 ve 52 nolu adalara
gittiğini belirterek; kesinleşen orman kadastro sınırları içerisinde
bulunan yerlerle ilgili olarak yapılan işlemlerin hukuka aykırı olduğu
iddiası ile, öncelikle imar planlarının yürütmesinin durdurulması ve 1204
nolu parselin imara tabi tutulan 47, 48, 49, 50, 51 ve 52 ada nolu 19.822 m² lik
alana ait imar planlarının iptali istemiyle Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanlığı ve Etimesgut Belediye Başkanlığı aleyhine 20.04.2004 tarihinde idari
yargıda dava açmıştır.
ANKARA 1
NOLU İDARE MAHKEMESİ: 22.12.2004 gün ve E:2004/2312 K:2004/1680 sayılı
kararında “…olayda Hazineye ait 1.305.700 m²
yüzölçümündeki 1204 parsel sayılı taşınmazın 22.01.1988 tarihinde ağaçlandırılmak
üzere Orman Genel Müdürlüğü’ne tahsis edildiği ve orman kadastrosu sonucu
Çaldağı Devlet Ormanı olarak isimlendirilip sınırlandırıldığından bahisle 19.822 m² lik
kısmının imar planı kapsamına alınmasının dava konusu edildiği anlaşılmakta
ise de: Hazinenin özel mülkiyetine konu olan 19.822 m²
yüzölçümündeki alana ilişkin dava konusu uygulama imar planı ile
parselasyon planı ve tapu tescili işlemlerinin 1996 yılında
sonuçlandırıldığı, 1204 parsel sayılı taşınmazın 28.01.1997 tarihinde
Maliye Bakanlığınca Orman Genel Müdürlüğü’ne 904.424 m²
olarak yeniden yapılan tahsisinin uyuşmazlık konusu 19.822 m² lik
alanı kapsamadığı ve zamanında Orman Genel Müdürlüğü’ne bildirilen bu
tahsis işlemine karşı da dava açılmadığı göz önünde bulundurulduğunda
mülkiyeti Hazineye ait uyuşmazlık konusu alanın ağaçlandırılmak üzere Orman
Genel Müdürlüğü’ne tahsisli olduğu ileri sürülerek tahsis edilen idare
sıfatıyla açılan davanın, davacının subjektif ehliyetinin yokluğu nedeniyle
esastan incelenmesine olanak bulunmamaktadır…” gerekçesiyle 2577 sayılı Yasa’nın
14/6 ve 15/1-b maddeleri uyarınca “ davanın ehliyet yönünden reddine” karar
vermiştir.
Kararın
davacı vekili temyiz edilmesi üzerine; DANIŞTAY 6. DAİRESİ 02.07.2007 gün
ve E:2005/3320 K:2007/4173 sayılı kararında “… verilen kararın, 2577 sayılı
İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. Maddesinin 1. Fıkrasında sayılan bozma
nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, bozma isteminin yerinde
olmadığından mahkeme kararının ONANMASINA…” karar vermiş, karar düzeltme
istemi de aynı Dairece 22.12.2008 gün E:2007/10399 K:2008/9315 sayılı
kararı ile reddedilmesi ile Ankara 1 Nolu İdare Mahkemesi’nin 22.12.2004
gün ve E:2004/2312 K:2004/1680 sayılı kararı kesinleşmiştir.
S.S.
M.E. Konut Yapı Kooperatifi vekili; dava dilekçesinde özetle; 82 nolu Orman
Kadastro Komisyonunun Etimesgut İlçesi Yapracık Köyü, 1204 parsel nolu
taşınmazın, Milli Emlak Genel Müdürlüğü’nce Orman Genel Müdürlüğü’ne tahsis
edilmesi nedeniyle yapmış olduğu sınır tespitine ilişkin tespitleri ve buna
ilişkin düzenlenen sınır tespit haritaları, komisyonun tespite başlamadan
önce ilan, tebliğ ve belge toplamaya ilişkin 6831 sayılı Yasa hükümlerine
aykırı ve eksik yapılması, tapulama parsel sınırlarına uyulmaması, tutanak
ile düzenlenen harita arasında bariz farklılıkları bulunması nedeniyle;
Orman Genel Müdürlüğü aleyhine, davacının sahipli arazisinin bir kısmını
içine alan 82 Nolu Orman Kadastrosu ve sınır tespiti işlemlerinin iptali
istemiyle 11.12.2006 tarihinde adli yargıda dava açmıştır.
ANKARA
1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ (Kadastro Mahkemesi sıfatıyla) : 08.05.2007 gün
ve E.2006/509 K:2007/128 sayılı kararında özetle; 6831 sayılı Orman Kanunu’nun
11. Maddesi gereğince altı aylık askı ilan süresi içerisinde itiraz
edilmeyerek kesinleşen orman kadastro tespitinin iptaline ilişkin davalara
bakmakla görevli Ankara Asliye Hukuk mahkemesi tarafından bakılması
gerektiği gerekçesiyle, Kadastro Mahkemesinin görevsiz olduğu anlaşıldığından,
dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine karar vermiş ve verilen karar
temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
ANKARA
1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 19.07.2007 gün ve E:2007/275 K:2007/252 sayılı
kararında özetle; dava konusu taşınmazın Ankara Etimesgut İlçesinde tapuda
kayıtlı olduğu ve Etimesgut İlçesinin yargı yeri olarak Sincan Adliyesi’ne
bağlı olması nedeniyle davaya bakmakla yetkili mahkemenin Sincan Asliye
Hukuk Mahkemesi olduğu gerekçesiyle, dava dilekçesinin yetkisizlik
nedeniyle reddine karar vermiş ve verilen yetkisizlik kararı temyiz
edilmeksizin kesinleşmiştir.
S.S. 19.
Dönem H. Konut Yapı Kooperatifi vekili; dava dilekçesinde özetle; 82 nolu
Orman Kadastro Komisyonunun Etimesgut İlçesi Yapracık Köyü, 1204 parsel
nolu taşınmazın, Milli Emlak Genel Müdürlüğü’nce Orman Genel Müdürlüğü’ne
tahsis edilmesi nedeniyle yapmış olduğu sınır tespitine ilişkin tespitleri
ve buna ilişkin düzenlenen sınır tespit haritaları, komisyonun tespite
başlamadan önce ilan, tebliğ ve belge toplamaya ilişkin 6831 sayılı Yasa
hükümlerine aykırı ve eksik yapılması, tapulama parsel sınırlarına
uyulmaması, tutanak ile düzenlenen harita arasında bariz farklılıkları
bulunması nedeniyle; Orman Genel Müdürlüğü aleyhine, davacının sahipli
arazisinin bir kısmını içine alan 82 Nolu Orman Kadastrosu ve sınır tespiti
işlemlerinin iptali istemiyle 03.09.2007 tarihinde adli yargıda dava
açmıştır.
SİNCAN
1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 28.11.2007 gün ve E:2007/376 K:2007/459 sayılı
kararı ile, dosyanın Sincan 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2007/1 Esas
sayılı dava dosyasıyla birleştirilmesine karar vermiş ve verilen karar
temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
SİNCAN
2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 16.06.2009 gün ve E:2008/36 K:2009/329 sayılı
kararında “…davalı idarece yapılan ilk tahsisin iptal edildiği, yeniden
yapılan tahsis işlemlerinden önce parselasyon planlarının kesinleştiği,
28.01.1997 tarihli ikinci tahsisin içinde ise dava konusu parsellerin
bulunmadığı, bu durumda davaya konu orman sınırlandırılmasının 29-30-31 OTS
noktalarının arasında bulunan dava konusu parsellerin esasen tahsis dışı
kaldığı, idarenin ikinci tahsiste verilen miktarlara göre değil iptal
edilen önceki tahsise göre sınırlandırma yapması nedeni ile taşınmazların
son hali ile onman sınırları içinde kaldığı, bu durumda dava konusu orman
sınırlandırmasının 29-30-31 OTS lerden geçen sınırının doğru ve yerinde
olmadığının kabulü gerekeceği, taşınmazlar üzerinde hiçbir ağaçlandırma
işleminin yapılmamış olması…” şeklindeki gerekçe ile, “ davanın asıl ve
birleşen davanın kabulü ile 82 Nolu Orman Kadastro Komisyon Başkanlığı’nın
yapmış olduğu 04.03.1997 tarihinde ilan edilen Orman Kadastro ve sınır
tespiti işlemlerinin iptaline…” karar vermiştir.
YARGITAY
20. HUKUK DAİRESİ: 10.02.2010 gün ve E:2009/18730 K:2010/1569 sayılı BOZMA
İLAMINDA: “…dava konusu yer yürürlükteki yasa hükmüne uygun olarak
22.01.1988 tarihinde Milli Emlak Genel Müdürlüğünce ORMAN YETİŞTİRMEK ÜZERE
ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜNE TAHSİS EDİLMİŞ ve ağaçlandırma işine başlanmış
böylece taşınmaz kamu malı niteliğini kazanarak, 6831 Sayılı Yasanın 1/1
maddesi hükmü uyarınca toprağıyla birlikte orman olmuş, bu nedenle 6831
Sayılı Yasanın 1 ve 7 maddeleri gereğince orman kadastrosu sınırları içine
alınmıştır.
02.06.1986
günlü Resmi Gazetede yayınlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 23/E bendi ve
15.07.2004 günlü Resmi Gazetede yayınlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin
28/1. bendi gereğince Maliye Bakanlığınca ağaçlandırılmak üzere tahsis
edilmiş yerlerden ağaçlandırılmış ya da ağaçlandırılmak üzere planlanmış
sahaların Devlet Ormanı olarak sınırlandırılması zorunludur. 178 sayılı
K.H.K.’nin 13/d maddesine göre Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel
Müdürlüğünün yaptığı tahsisten sonra tahsis yapılan Orman Genel
Müdürlüğünün muvafakati alınmadan ya da sözü edilen diğer koşullar
oluşmadan tahsis kaldırılamaz. Tahsisin kaldırılmasını gerektiren bir neden
bulunmadığı için, Milli Emlak Genel Müdürlüğünün bu taşınmaz üzerinde
tasarruf yetkisinden söz edilemez. Tahsisle kamu malı orman olan taşınmaz
üzerinde Milli Emlak Genel Müdürlüğünü tasarruf yetkisi kalmamıştır.
Yapılan tahsisten sonra somut olayda olduğu gibi, Devletin özel malı
olmaktan çıkıp kamu malı orman niteliğini kazanan taşınmazlarda yasada
yazılı koşullar oluşmadığına, tahsisin kaldırılmasını gerektiren bir neden
bulunmadığına göre, Orman Genel Müdürlüğünün muvafakati alınmadan tahsisin
kaldırılması kesinlikle olanaksızdır. Maliye Bakanlığının tek taraflı olarak
tahsisi kaldırmış olması davacılar yararına hiç bir hukuki sonuç doğurmaz.
Orman
yetiştirilmek üzere tahsis edilen taşınmaz orman niteliğini kazanacağından,
hakkında uygulanacak yasa 178 Sayılı K.H.K. hükümleri olmayıp, özel yasa
olan 6831 Sayılı Orman Yasası hükümleri olacağından, taşınmaza bu yasanın
öngördüğü usullere göre Devlet tarafından tasarruf edilmesi gerekir. 6831
Sayılı Yasa hükümleri uyarınca ormanlarla ilgili işlemler, ancak orman
kadastro komisyonları tarafından yapılabilir. Başka bir kurumun ormanlar üzerinde
tasarruf ve işlem yapma yetkisi yoktur. Yürürlükte bulunan yasa
hükümlerinde, Milli Emlak Genel Müdürlüğüne, tapuya tescil edilmiş olsun ya
da olmasın, Devlet ormanları üzerinde her hangi bir tasarrufta bulunma
yetkisi verilmemiştir. Buna rağmen yasaların kendisine vermediği böyle bir
yetkiyi kullanarak ve yasalara aykırı olarak, her hangi bir işlem yapmışsa
bu işlem yok hükmündedir.
İşte
somut olayda, tahsis yapılmakla toprağı ile birlikte kamu malı orman
niteliğini kazanan taşınmaz üzerinde Milli Emlak Genel Müdürlüğü’nün geri
alma hakkı doğmadığından yasalara aykırı olarak oluşturulan GERİ ALMA
KARARI YOK HÜKMÜNDEDİR. Halen kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde
bulunan ve kamu malı orman olma özelliğini sürdüren taşınmaz hakkında
yapılan imar planı da yok hükmündedir. Çünkü Yasalarımızda orman arazilerinde
imar uygulaması yapılacağına ilişkin hiç bir hüküm bulunmamaktadır.
Çekişmeli
taşınmazın bulunduğu yer ile ilgili olarak, tahsis işleminin
kaldırılmasından sonra belediye tarafından yapılan imar uygulaması aleyhine
Orman Yönetiminin Yapracık köyünde bulunan ve imara tabi tutulan 1204
sayılı parselin 47,48,49, 50, 51, 52 ada nolu 19822 m2 alana ait
imar planının idarelerine tahsis edildiği, 82 numaralı orman kadastro
komisyonunca orman olarak sınırlandırıldığı ve çalışmanın 04.03.1997
tarihinde ilan edildiği ve devlet ormanı olarak kesinleştiği, kendilerinden
görüş alınmaksızın yapılan imar planının iptali istemiyle açılan davanın, çekişmeli
19822 m2
bölümün orman Yönetimine yeniden tahsis edilen 904424 m2 alanda
kalmadığı, bu nedenle davacı Orman Genel Müdürlüğünün aktif dava ehliyeti
bulunmadığı gerekçesiyle reddine ilişkin Ankara 1 Nolu İdare Mahkemesinin
22.12.2004 gün ve 2004/2312-1680 sayılı kararı Danıştay 6. Dairesinin 02.07.2007
gün ve 2005/3320-4173 sayılı kararı ile onanmışsa da İdare Mahkemesinin
sözü edilen kararında dava konusu taşınmazın niteliği ve hukuki durumu
tartışılmadığı, esasen bu konuların incelenmesi idare mahkemesinin yetki
alanında olmadığı gibi o davada tapu malikleri taraf olmadığı. Orman
İdaresi ile Belediye arasında idare mahkemesinde görülen dava imar
uygulaması ile ilgili olduğu, İdare Mahkemesinin kararı Orman Genel
Müdürlüğüne yapılan tahsisin kaldırılması ile ilgili olmadığı, İdare
mahkemesi kararında ve bu kararı onaylayan Danıştay kararında davacı
kişilere ait tapu kaydının yasaya uygunluğunun da tartışılmadığı, aslında
tapu kaydının geçerli olup olmadığı konusunu inceleme görevi idari yargıya
değil adli yargıya ait olduğu anlaşılmaktadır. Temyize konu dava 6831
Sayılı Yasanın 11/1. maddesinde sözü edilen tapuya dayalı l0 yıllık süre
içinde açılan orman kadastrosunun iptaline ilişkindir. İdare mahkemesinde
görülen davanın konusu imar planının iptali ile ilgilidir. Bu nedenle; iki
davanın konusu farklıdır. Orman kadastrosuna itiraz davalarına bakma görevi
adli yargıya ait olduğuna göre, dayanılan tapu kaydının geçerli olup
olmadığı, dolayısıyla tahsisin kaldırılmasının yasal olup olmadığının
tartışılacağı yer adli yargıdır. Davacıların dayandığı tapu kaydı Orman
Yönetimini bağlayan bir kayıt değildir. Böyle bir tapu kaydına dayanılarak
6831sayılı Yasanın 11/1 maddesi gereğince orman kadastrosunun iptali
istenemez.
Dava
konusu taşınmaz ile hukuki durumu aynı olan 549.360 m2
yüzölçümlü Çayyolu Köyü 887 sayılı parsel idari yoldan Hazine adına,
18.06.1987 tarihinde tescil edilmesinden sonra Maliye Bakanlığınca yeşil
kuşak projesi kapsamında ağaçlandırılmak üzere Orman Genel Müdürlüğüne
tahsis edilmiş, tahsis kaldırılmadan Defterdarlığın 30.04.1992 gün 6821
sayılı yazısı ile Asliye (23) Hukuk Mahkemesinin 19.04.1990 gün ve
1989/902-268 sayılı kararı gerekçe gösterilerek 912 ve 913 sayılı
parsellere ifraz edilmiş, 912 sayılı parsel 485.650 m2
yüzölçümüyle Hazine, 913 sayılı parsel de 63.700 m2
yüzölçümüyle İsmail Baş’a adına tescil edilmiş, daha sonra 912 sayılı
parselin Asliye (22) Hukuk Mahkemesinin 14.05.1991 gün 1990/207-340 sayılı
tescil kararı gerekçe gösterilerek 926 ve 927 parsele ifraz edilerek 926
sayılı parselin 447.725
m2 olarak Hazine, 927 sayılı parsel de 39.835 m2 olarak
Mahaser Oztürk ve arkadaşları adlarına tescil edilmiş, 927 (ifrazen 945,
946 ve 947) sayılı parsel hakkında tapu maliklerinin açtığı orman kadastrosuna
itiraz davaları mahkemece ret edilmiş ve Dairece onanmış, yine 927 sayılı
parselden ifraz edilen 945, 946, 947 sayılı parseller hakkında Orman
Yönetiminin açtığı tapu iptal davaları mahkemece kabul edilmiş ve Dairece
onanıp kesinleşmiştir. Maliye Bakanlığının 22.01.1988 tarihinde Çayyolu 887
sayılı parselle birlikte Yeşil Kuşak Projesinde orman yetiştirilmek üzere
tahsis ettiği, Yenimahalle Çayyolu 843 sayılı parselden ifraz edilen 937
sayılı parsel hakkında tapu malikinin Asliye (1) Hukuk Mahkemesinde açtığı
orman kadastrosuna itiraz davasının reddine dair mahkeme kararı Dairece bozulmuş,
mahkemenin direnme kararı H.G.K.’nun 12.12.2001 gün 2001/20-1118-1156
sayılı kararı ile Daire kararında belirtilen ilkeler benimsenerek bozulmuş
ve bundan sonra orman kadastrosuna itiraz davası red edilmiş; Orman
Yönetiminin açtığı dava sonucu 937 sayılı parselin tapusunun iptaline ve
orman niteliğiyle tesciline ilişkin karar kesinleşmiştir. Yine dava konusu
parsel ile hukuki durumu aynı olan Çayyolu 887 sayılı parselden ifraz
edilen 926 sayılı parselin bir bölümüne alacağı 822 sayılı parselin bir bölümü
ve Alacaatlı 822 sayılı parselin bir bölümü için kişiler tarafından açılan
tapu iptali davasının reddine ilişkin Asliye (22) Hukuk Mahkemesinin
17.11.1994 gün ve 756-902 sayılı kararı 8. Hukuk Dairesinin 17.10.1995 gün
ve 3504-10738 sayılı kararı ile onanmış, yine davaya konu taşınmazla
birlikte tahsisi yapılan Yapracık Köyü 1204 sayılı parsel hakkında kişiler
tarafından açılan tapu iptali tescil davasının kabulüne ilişkin Asliye (10)
Hukuk Mahkemesinin 27.05.1993 gün ve 1991/551-325 sayılı kararı 8. Hukuk
Dairesinin 03.10.1994 gün ve 1993/13278-10777 sayılı kararı ile parselin
Yeşil Kuşak Projesi içinde ağaçlandırılmak üzere kamu hizmetine tahsis
edildiğinden tescil davasının reddine karar verilmesine işaretle bozulmuş
ve bozma kararma uyularak kişilerin davasının reddine karar verilmiştir.
Diğer
taraftan; davaya konu taşınmazın geldisi olan 1204 ve 750 sayılı parsel
gibi 22.01.1988 tarihinde yeşil kuşak projesinde ağaçlandırılmak üzere
Orman Genel Müdürlüğüne tahsis edilen Çayyolu Köyü 888 sayılı parselin
ifrazsıdan oluşan 895 sayılı parselden ifraz edilen ve 18033 ada 1 sayılı
parsel hakkında Orman Yönetimine yapılan tahsisin kaldırıldığına ilişkin
Danıştay 10. Dairesinin 07.06.1999 gün ve 1996/8740-3020 sayılı kararı ile
onanan 5. İdare Mahkemesinin kararının bulunduğu gerekçesiyle 18033 ada 1
sayılı parsel hakkındaki orman kadastrosunun iptaline ilişkin mahkeme
kararını onayan H.G.K.’nun 02.03.2005 gün ve 2005/20-110-128 sayılı kararı
ile bu karara konu olan idare mahkemesi kararının dava konusu taşınmazla
ilgisi bulunmamaktadır. 895 sayılı parselin idare mahkemesi kararı kapsamı
dışında kalan bölümleri hakkında orman kadastrosunu iptal eden yerel
mahkeme kararları Dairece bozulmuş, (895 parselden ifraz edilen 18037 ada 1
sayılı parselle ilgili Asliye (12) Hukuk Mahkemesinin 08.12.2005 gün ve
2003/875-430 sayılı kararı Dairenin 12.12.2006 gün ve 2006/11288-17347
sayılı kararı ile bozulmuştur). Bozma kararlarına uyularak davaların
reddine karar verilmiştir. Bu nedenlerle; H.G.K.’nun 02.03.2005 gün 2005/20-110-128
sayılı kararının dava ve temyize konu taşınmaz ile benzer yönü
bulunmamaktadır.
Bu
durumda; çekişmeli taşınmaz, davanın açıldığı tarihten önce Hazinenin özel
mülkü olmaktan çıkıp kamu malı niteliğini kazandığından, artık orman
sayılan yerlerden olduğunun kabulü zorunludur…” gerekçesiyle davacının
Orman Yönetimi aleyhine açtığı orman kadastrosunun iptali davasının reddi
gerekir denilerek kararın BOZULMASINA karar vermiş ve karar düzeltme istemi
de aynı Dairece 31.12.2010 gün ve E:2010/16479 K:2010/17226 sayılı kararı
ile reddedilmiştir.
SİNCAN
3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 13.03.2012 gün ve E:2011/408 K:2012/55 sayılı
kararı ile Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin Bozma İlamına uyarak asıl davanın
ve birleşen davanın reddine karar vermiştir.
YARGITAY
20.HUKUK DAİRESİ: 15.11.2012 gün ve E.2012/11312 K:2012/12741 sayılı
kararında özetle; dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı
gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, davacı S.S. M.E.
Konut Yapı Koop. vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiye,
usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, davacı S.S. 19. Dönem H. Konut
Yapı Koop. Vekili tarafından temyiz dilekçesinin yasal süre içinde
verilmediği, bu sebeple, yerel mahkemenin süre aşımı yönünden temyiz
isteminin reddi yolunda verdiği kararda bir isabetsizlik görülmediğinden,
S.S. 19. Dönem H. Yapı Koop. vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle, mahkemenin
11.07.2012 tarihli temyiz talebi süresinde olmadığından reddine ilişkin
kararın ONANMASINA karar vermiş ve davacıların karar düzeltme istemi de
aynı Dairece 01.07.2013 gün ve E:2013/1645 K:2013/7443 sayılı kararı ile
reddedilmesinin ardından karar kesinleşmiştir.
UYUŞMAZLIK
MAHKEMESİNDEN İSTEK: S.S. 19. Dönem H. Konut Yapı Kooperatifi vekili, Uyuşmazlık
Mahkemesine gönderilmek üzere verdiği dilekçede özetle; Ankara Merkez,
Yapracık Köyü, Çam mevkiindeki 1204 ve dava konusu olmayan parsellerin 1954
senesinde yapılan arazi kadastrosunda tarla ve ham toprak olarak tespit
edildiğini; 1988 tarihinden itibaren Hacı Ömer Yalçın, Azime Şahin gibi
şahısların Hazine aleyhine açtıkları davalar sonunda 1204 parselin bir
kısmının tapusunu aldıklarını; 1204 parselin 1988 tarihinde 178 sayılı
kararnamenin 13/d maddesi uyarınca Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı’na
devredildiğini; 1990 yılında 1204 parselin 200.000 m²
lik kısmının Orman Genel Müdürlüğü adına olan tahsisin kaldırıldığını;
idari işleme karşı yasal süresi içerisinde dava açılmayarak idari işlemin
kesinleştiğini; 23.07.1996 tarihinde 3194 sayılı İmar Kanunu uygulaması
yapıldığını, 01.04.1997 tarihinde Milli Emlak Genel Müdürlüğü tarafından
imarlı konut alanı olan taşınmazın satışa çıkarıldığını ve S.S. 19. Dönem
H. Konut Yapı Kooperatifi tarafından ihale ile alındığını; 1996 tarihinde
orman sınırlandırma çalışmalarının yapıldığını; Orman Genel Müdürlüğü’nün
imar planlarının iptali için idari yargıya açtığı davanın reddedilerek
kesinleştiğini; 19. Dönem H. Konut Yapı Kooperatifi ve S.S. Mavi Konut Yapı
Kooperatifi’nin orman sınırlandırılmasının iptaline ilişkin olarak
açtıkları davanın ise reddedildiğini; oysaki dava konusu 1204 parselin
ormanla bir ilgisinin olmadığının dosya kapsamı ile belirlendiğini
belirterek; Ankara Sincan 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2011/408
K:2012/55 sayılı kararı ile Ankara 1. İdare Mahkemesi’nin kararları
arasında hüküm uyuşmazlığı oluştuğundan Ankara Sincan 3. Asliye Hukuk
Mahkemesi’nin E:2011/408 K:2012/55 sayılı kararının iptali ile, usul ve
yasaya uygun Ankara 1. İdare Mahkemesi’nin E:2004/2312 K:2004/1680 sayılı
kararın kabulüne, hüküm uyuşmazlığının bu şekilde giderilmesini talep etmiştir.
S.S.
M.E. Konut Yapı Kooperatifi vekili, Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmek
üzere verdiği dilekçede özetle; davacı kooperatife ait, Ankara ili,
Etimesgut İlçesi, Yapracık Köyü, 395 sayılı parselin (yeni 51 ada 1 parsel
v.s.) bir kısmının 82 nolu Orman Kadastro komisyon Başkanlığının yapmış
olduğu 04.03.1997 tarihinde ilan edilen Orman Kadastro Komisyonu kararı ile
“orman olarak sınırlandırılması üzerine” adli yargıda dava açıldığını;
yapılan yargılama sonucu verilen ve kesinleşen karar ile 395 parselin orman
alanı olarak sınırlandırıldığını; ancak dava konusu taşınmazı da kapsayan
imar planlarının iptali için Orman İdaresince idari yargıda açılan davanın
reddedildiğini; bu durumda Ankara Sincan 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin
E:2011/408 K:2012/55 sayılı kararı ile Ankara 1. İdare Mahkemesi’nin
kararları arasında hüküm uyuşmazlığı oluştuğunu belirterek Ankara Sincan 3.
Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2011/408 K:2012/55 sayılı kararının iptali
ile, usul ve yasaya uygun Ankara 1. İdare Mahkemesi’nin E:2004/2312
K:2004/1680 sayılı kararın kabulüne, hüküm uyuşmazlığının bu şekilde
giderilmesini talep etmiştir.
Karşı
taraf Orman Genel Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde özetle; İdari ve adli
yargıda tarafların aynı olmadığı gibi idari yargıda esastan inceleme
yapılmaksızın karar verildiğini belirterek; ortada hüküm uyuşmazlığı bulunmadığından
hüküm uyuşmazlığının giderilmesi talebinin reddine karar verilmesini
istemiştir.
Başkanlıkça,
2247 sayılı Yasa’nın 24 ve 16. Maddelerine göre ilgili Başsavcılarının
düşünceleri istenmiştir.
DANIŞTAY
BAŞSAVCISI:”…Hüküm uyuşmazlığı bulunduğu ileri sürülen adli ve idari yargı
kararlarının incelenmesinden, ortada, adli ve idari yargı yerlerince
verilmiş ve yasa yollarına başvurularak kesinleşmiş kararlar oldukları;
davaların taraflarından en az birinin (Orman Genel Müdürlüğü) aynı olduğu
anlaşılmıştır.
Kararlarda
işin esasının hükme bağlanması yönünden incelendiğinde;
Orman
Genel Müdürlüğünce İdare mahkemesinde imar planının iptali istemiyle açılan
davada, Ankara Birinci İdare Mahkemesi'nin 22.12.2004 gün ve E:2004/2312,
K:2004/1680 sayılı kararı ile davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin
olarak verilen ve onanarak kesinleşen kararın, işin esasına yönelik bir
karar niteliğinde olmadığı anlaşılmaktadır.
Her iki
yargı yerinde açılan davalar konu ve dava sebebi yönünden incelendiğinde;
İdari
yargı yerinde orman genel müdürlüğüne tahsis edilen 1204 parsel sayılı
taşınmazın 47, 48, 49, 50, 51 ve 52 sayılı adalara isabet eden kısmının
imar planına dahil edilmesinin, taşınmazın devlet ormanı niteliğinde olduğu
öne sürülerek imar planının iptali istemiyle dava açılmış; Adli yargı
yerinde ise 395, 45, 46, 47 ve 48 parsel sayılı taşınmazların bir kısmının
devlet ormanı sınırlarına dahil edilmesine ilişkin orman kadastro komisyonu
kararının iptali istemiyle dava açılmış olması karşısında uyuşmazlığa konu
taşınmazların Devlet ormanı sınırları içerisinde kalıp kalmadığı noktasından
kaynaklanan her iki davanın konusunun aynı olduğu sonucuna varılmışsa da,
adli yargı yerindeki davada orman sınırının uygun belirlendiğine
hükmedildiği, idari yargıda ise, işin esasına girilmeden davanın ehliyet
yönünden reddine karar verildiği, bu durumda öncelikle, idare mahkemesi
kararının işin esasına yönelik olmaması nedeniyle, adli ve idari yargı
kararları arasında bir çelişkiden ve bu nedenle hakkın yerine
getirilmesinin imkansızlığından, dolayısıyla hüküm uyuşmazlığından söz
edilemeyeceği açıktır.
Açıklanan
nedenlerle; Ankara Birinci İdare Mahkemesi'nin 22.12.2004 gün ve E:2004/2312,
K:2004/1680 sayılı kararı ile Sincan Üçüncü Asliye Hukuk Mahkemesi'nin
13.03.2012 gün ve E:2011/408, K:2012/55 sayılı kararları arasında hüküm
uyuşmazlığı bulunmadığından başvurunun reddine karar verilmesi gerekeceği
düşünülmektedir…” şeklinde düşünce verilmiştir.
YARGITAY
CUMHURİYET SAVCISI: “…2247 sayılı Kanun’un 24. maddesinde belirtilen hüküm
uyuşmazlığının oluşabilmesi için, yargı mercilerinden en az ikisi
tarafından, görevle ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş veya
kesinleşmiş, aynı konuya ve sebebe ilişkin, taraflarından en az biri aynı
olan ve kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesinin
olanaksız bulunması gerekmektedir.
Hüküm
uyuşmazlığı bulunduğu ileri sürülen Ankara 1. İdare Mahkemesinin 22/12/2004
gün ve 2004/2312 E, 2004/1680 K sayılı kararı ile Sincan 3. Asliye Hukuk
Mahkemesinin 13/03/2012 gün ve 2011/408 E, 2012/55 K sayılı kararının
incelenmesinden, ortada, adli ve idari yargı yerlerince verilmiş ve yasa
yollarına başvurularak kesinleşmiş kararlar oldukları; davaların
taraflarından en az birinin ( Orman Genel Müdürlüğü ) aynı olduğu
anlaşılmaktadır.
Ancak,
Ankara Birinci İdare Mahkemesi'nin kararında, Orman Genel Müdürlüğünce
İdare mahkemesinde imar planının iptali istemiyle açılan davada, davanın
ehliyet yönünden reddine karar verildiği, işin esasına yönelik bir karar
bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Sincan
3. Asliye Hukuk Mahkemesi kararı ile ise, davacı Kooperatiflerin, 82 nolu
Kadastro tespitine yönelik itirazlarının, işin esasına girilerek,
reddedildiği ve bu kararın kesinleşerek, mülkiyet sorununun adli yargı
kararı ile çözüldüğü anlaşılmaktadır.
Açıklanan
nedenlerle, adli ve idari yargı mercileri tarafından, idari yargı mercii
tarafından verilen hükümde davanın ehliyet yönü ile reddedilmiş olması,
adli yargı yerinde ise davanın esastan karara bağlanarak çözülmüş olması
karşısında; kararlar arasında çelişki bulunmadığı gibi, bir hakkın yerine
getirilmesini olanaksız kılan bir durum görülmediği için 2247 sayılı
Kanun’un 24. maddesinde belirtilen koşulların gerçekleşmediği düşüncesiyle
söz konusu başvurunun reddi gerekmektedir…” şeklinde düşünce vermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar
ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane
TOPUZ, Ertuğrul ARSLANOĞLU, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un
katılımlarıyla yapılan 02.06.2014 günlü toplantısında; Raportör-Hakim Filiz
BUDAK’ın 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi
gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili
Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile
Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün başvurunun reddi gerektiğine ilişkin
sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Talep,
Ankara 1 nolu İdare Mahkemesi’nin 22.12.2004 gün ve E:2004/2312 K:2004/1680
sayılı kararı ile Sincan 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 13.03.2012 gün ve
E:2011/408 K:2012/55 sayılı kararı arasında hüküm uyuşmazlığı bulunup
bulunmadığına ilişkindir.
Dosyanın
incelenmesinden; 395 parselin arazi kadastrosunda hükmen şahıslar adına
tescil edilmesinin ardından davacı kooperatiflere satıldığı; 1953 yılı
genel arazi kadastrosunda tarım dışı arazi olarak tapulama dışı bırakılan
ve Yapracık köyü 1204 parsel sayılı 130 hektar 5700 m² lik
taşınmazın ham toprak vasfı ile 18.06.1987 tarihinde ihdasen Hazine adına
tescil edildiği, 1204 parselin 22.01.1988 tarih ve 3121-43502/2896 sayılı
yazılarıyla Orman Genel Müdürlüğü’ne tahsis edildiği; 28.01.1997 tarih ve
3307-7701/3879 sayılı yazısı ile, Türkiye Ruh Sağlığı ve Tedavi Vakfı’na 200.000 m²
lik kısmı için irtifak hakkı tesis edildiği, tapu iptali ve tescil davaları
sonucunda 181.454
m² lik kısmının şahıslar adına tescil edildiği,
tahsisi kaldırılan 200.000 m² lik kısmı da göz önünde
bulundurularak Milli Emlak Genel Müdürlüğü’nün 28.01.1997 tarih ve
3307-7701/3879 sayılı yazılarıyla 1204 nolu parselden geriye kalan 904.424 m²
sinin Orman Genel Müdürlüğü’ne tahsisinin yenilendiği; 82 nolu Orman
Kadastro Komisyonu tarafından 1995 yılında yapılan ve 04.03.1997 tarihinde
ilan edilen orman sınırlandırma çalışmaları sonucu 1204 parselin Çaldağı
Devlet Ormanı olarak sınırlandırıldığı; 1996 yılında yapılan imar
çalışmaları sonucu 47,48, 49,50, 52 nolu adalara gittiği, hüküm uyuşmazlığının
giderilmesini talep eden S.S. 19. Dönem H. Konut Yapı Kooperatifi’ne de bu
imar uygulamaları nedeniyle 1204 parselden gelen 47 ada 1parselden pay
verildiği; Tapu Sicil Müdürlüğünce Yapracık Köyü 46 ada 1 sayılı parselin
395 ve 1204 parselden, 47 ada 1 sayılı parselin 393, 394, 395, 1204, 1323
parseller ile Bağlıca köyü 817 ve 824 sayılı parsellerden geldiği, 48 ada 1
sayılı parselin 393 ve 395 parselden, 51 ada 1 sayılı parselin de 393, 394,
395, 1323 parsellerden şuyulandırıldığı; Yapracık köyü 45 ada 1 sayılı
parsel 09.10.1996 tarihinde paylaşım sonucu S.S.19. Dönem H. Konut Yapı
Kooperatifi adına kayıt edildiği, 46 ada 1 parsel sayılı 6344
yüzölçümündeki taşınmazın 12054/12688 payı Hazine tarafından 2886 sayılı
yasanın 45. madde gereğince S.S.19 Dönem H. Konut Yapı Kooperatifine
satılmış, 47 ada 1 parsel sayılı 1954 m² yüzölçümündeki taşınmaz Yapracık
köy 1323, 1204, 395, 394, 393 ve Bağlıca köyü 817 ve 824 sayılı
parsellerdeki payı nedeniyle 3194 Sayılı İmar Yasasının 18. Maddesine
istinaden 2314/3908 payı Hazine, 797/3908 payı S.S.19. Dönem konut Yapı
kooperatifi, 797/3908 payının S.S.M.E. konut Yapı Kooperatifi, 48 ada 1
parsel sayılı 9651
m² yüzölçümündeki taşınmazın 09.10.1996 tarihinde
S.S. 19. Dönem H. Konut Yapı Kooperatifi, 51 ada 1 parsel sayılı 16995 m²
yüzölçümündeki taşınmazın 09.10.1996 tarihinde taksim ile S.S.M.E. Konut
Yapı kooperatifi adına kayıt edildiği; imar uygulamalarının iptali için
idari yargıda Orman Genel Müdürlüğü’nün, orman sınırlandırmalarının iptali
için adı geçen kooperatifler tarafından adli yargıda davalar açıldığı
anlaşılmıştır.
2247
sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un
“Mahkemenin görevi” başlığını taşıyan 1. maddesinde,
“Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş,
adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm
uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev
yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir” denilmiş; 24. maddesinde(Değişik
birinci fıkra: 21/1/1982 - 2592/7 md.) ise, 1 nci
maddede gösterilen yargı mercilerinden en az ikisi tarafından, görevle
ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş, aynı konuya ve
sebebe ilişkin, taraflarından en az biri aynı olan ve kararlar arasındaki
çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesi olanaksız bulunan hallerde hüküm
uyuşmazlığının varlığının kabul edileceği belirtilmiştir
Anılan
hükme göre, hüküm uyuşmazlığının varlığı için:
a)
Uyuşmazlık yaratan hükümlerin, adli, idari veya askeri yargı mercilerinden
en az ikisi tarafından verilmesi,
b) Konu,
dava sebebi ve taraflardan en az birinin aynı olması,
c) Her
iki kararın da kesinleşmiş olması,
d)
Kararlarda davanın esasının hükme bağlanması,
e)
Kararlar arasındaki çelişki nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin
olanaksız bulunması koşullarının birlikte gerçekleşmesi aranmaktadır.
Hüküm
uyuşmazlığı bulunduğu ileri sürülen idari yargı ve adli yargı kararlarının
incelenmesinden; ortada idari ( Ankara 1 nolu İdare Mahkemesi’nin
22.12.2004 gün ve E:2004/2312 K:2004/1680) ve adli (Sincan 3. Asliye Hukuk
Mahkemesi’nin 13.03.2012 gün ve E:2011/408 K:2012/55) yargı yerlerince
verilmiş ve kesinleşmiş kararlar bulunduğu; davanın taraflarının en az
birinin ( Orman Genel Müdürlüğü) aynı olduğu anlaşılmıştır.
Konu ve
dava sebebinin aynı olup olmadığının incelenmesinden:
Orman
Genel Müdürlüğü vekilince, 1204 parselin orman sınırları içerisinde olması
nedeniyle Etimesgut Belediye Başkanlığı ve Büyükşehir Belediye Başkanlığı
tarafından yapılan imar çalışmalarının iptali istemiyle idari yargıda dava
açıldığı; S.S. Mavi Konut Yapı Kooperatifi ile S. S. 19. Dönem H. Konut
Yapı Kooperatifi vekillerince sahibi oldukları arazilerin devlet ormanı
sınırlarına dahil edilmesine ilişkin orman kadastro komisyonu kararının
iptali istemiyle adli yargıda dava açılmıştır.
Dava
sebebi; talep sonucunu haklı göstermeye yarayan maddi vakıalar iken dava
konusu; N.ice-i taleptir. Olayımızda her iki davanın sebebi uyuşmazlığa
konu parsellerin “orman olup olmadığı” noktasında toplanmaktadır. Bir taraf
taşınmazın orman olduğu iddia ve savunmasında bulunurken diğer taraf tam
aksine taşınmazın orman olmadığı iddia ve savunmasında olduğundan, her iki
dava sebebi yani maddi vakıalar aynıdır.
Dava
konusuna gelince; idari yargıda davanın konusu imar planlarının iptali
olmasına rağmen, adli yargıda açılan dava ise orman kadastro
sınırlandırmasının iptaline ilişkin olması nedeniyle hüküm uyuşmazlığı
olduğu iddia edilen kararlar arasında dava konuları arasında ayniyet mevcut
değildir.
Kararlardan
işin esasının hükme bağlanmasının incelenmesinden;
Orman
Genel Müdürlüğü vekilinin, 1204 parsel sayılı taşınmazın imara tabi tutulan
47,48,49,50,51 ve 52 ada nolu 19.822 m² lik alanın orman sınırları
içerisinde olması nedeniyle Etimesgut Belediye Başkanlığı ve Büyükşehir
Belediye Başkanlığı tarafından yapılan imar çalışmalarının iptali istemiyle
açtığı davada; Ankara 1 Nolu İdare Mahkemesi’nin 22.12.2004 gün ve
E:2004/2312 K:2004/1680 sayılı kararı ile, mülkiyeti Hazineye ait
uyuşmazlık konusu alanın ağaçlandırılmak üzere Orman Genel Müdürlüğü’ne
tahsisli olduğu ileri sürülerek tahsis edilen idare sıfatıyla açılan
davanın, davacının subjektif ehliyetinin yokluğu nedeniyle davanın
reddedildiği ve bu kararın temyiz ve karar düzeltme aşamalarından geçerek
kesinleştiği; S.S. M.E. Konut Yapı Kooperatifi ve S.S. 19. Dönem H. Yapı
Kooperatifi vekilleri tarafından 82 Nolu Orman Kadastro Komisyonunun 1204
sayılı parselin orman sınırları içerisine alınmasına dair işlemin iptaline
ilişkin davanın reddedildiği ve red kararının da temyiz ve karar düzeltme
aşamalarından geçerek kesinleştiği anlaşılmıştır.
İdare
Mahkemesince verilen kararın, işin esasına yönelik bir karar olmadığı, dava
konusu 1204 parsel sayılı taşınmazın Hazinenin mülkiyetinde olduğu,
taşınmazın ağaçlandırılmak üzere Orman Genel Müdürlüğü’ne tahsis edilmiş
olmasının, tahsis edilen idareye sübjektif dava ehliyeti sağlamayacağından
davanın ehliyetsizlik nedeniyle reddine karar verilirken; adli yargıda işin
esasına girilerek taşınmazın orman olduğu gerekçesiyle orman
sınırlandırmasının iptaline ilişkin davanın reddine karar verildiği
görülmektedir.
Bu
durumda, kararlar arasında dava konuları aynı olmadığı gibi, hüküm
uyuşmazlığının varlığı için gerekli olan, davanın esasının karara
bağlanması koşulu da gerçekleşmemiştir.
Öte
yandan; idari yargı yerindeki imar planlarının iptali isteminin ehliyetsizlik
nedeniyle reddine ilişkin karar, adli yargı yerinde açılan orman
sınırlandırma işleminin iptaline ilişkin davanın reddine ilişkin kararın
uygulanmasına engel teşkil etmeyeceğinden, kararlar arasında çelişki
nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması koşulunun da
gerçekleşmediği açıktır.
Açıklanan nedenlerle 2247 sayılı yasa’nın 24.
Maddesinde öngörülen “dava konusunun aynı olması”, “hakkın yerine
getirilmesinin imkânsız bulunması” ve “kararlarda davanın esasının hükme
bağlanması” koşullarını taşımayan başvurunun reddi gerekmiştir.
SONUÇ : 2247 sayılı Yasa’nın 24. maddesinde öngörülen
koşulları taşımayan BAŞVURUNUN REDDİNE, 02.06.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE
KESİN OLARAK karar verildi.
——
• ——
II- 2247 SAYILI KANUN’UN 10.
MADDESİ GEREĞİNCE VERİLEN (OLUMLU GÖREV UYUŞMAZLIĞI ÇIKARMA) KARARLAR
Uyuşmazlık Mahkemesi
Başkanlığından:
1-ESAS NO : 2013/1806
KARAR NO : 2014/616
KARAR TR : 02.06.2014
(Hukuk Bölümü)
ÖZET : Davalı TEİAŞ ile özelleştirme öncesinde elektrik dağıtım
şirketlerinin hisselerinin tamamının kamu elinde olması, sistem kullanım
cezası adı altında davalı tarafından uygulanan yaptırımın tek taraflı
biçimde uygulanması ve takibinin amme alacaklarının tahsili usulü hakkında
mevzuat hükümlerine göre yapılması, özelleştirme öncesinde gerçekte
iktisadi devlet teşekkülü statüsünde bulunan bu iki kamu birimi arasında
cereyan eden ilişkinin idare hukuku ilkeleri çerçevesinde yürütülmesi,
özelleştirme aşamasında davacı dağıtım şirketi ile özelleştirme idaresi arasında
imzalanan hisse satış sözleşmesi ve işletme hakkı devir sözleşmesinin
ilgili hükümleri uyarınca, sözleşmenin imza tarihi öncesindeki dönemde her
türlü hukuki ve cezai sorumluluğun TEDAŞ’a ait olduğunun hüküm altına alınması
ve bunun doğal sonucu olarak da o dönemde iki kamu birimi arasında oluşan
ihtilaftan kaynaklanan sorunun ancak idare hukuku ilkelerine göre
çözümlenmesi gerektiği, ayrıca davacı dağıtım şirketi ile davalı arasında
idari para cezası dönemini kapsayan bir özel hukuk sözleşmesinin imzalanmamış
bulunması ve ancak özelleştirme tarihi sonrası döneme ilişkin bir ihtilafın
söz konusu olması halinde özel hukuk hükümlerinin uygulanabileceği gerçeği
dikkate alındığında; davacı elektrik dağıtım şirketinin özelleştirilmesi
öncesi kamu elinde olduğu döneme ilişkin tesis edilen sistem kullanım
cezasının iptaline ilişkin davanın İDARİ YARGI YERİNDE görülmesi
gerektiği hk.
K A R A R
Davacı :
Çoruh Elektrik Dağıtım A.Ş.
Vekilleri
: Av. M.Y. & Av. S.Y.
Davalı :
TEİAŞ Genel Müdürlüğü
Vekili :
Av. E.A.
1- OLAY : Davacı
vekili dava dilekçesinde özetle; davalı idare tarafından 12.12.2013 gün ve
1570 sayılı yazısı ile davacı şirkete gönderilen yazıda, İletim Sistemi
Sistem Kullanım ve İşletim Tarifelerine Hesaplama Yöntem Bildirimi’nin 1.5.
maddesinde belirtilen; "iletim sisteminde doğrudan bağlı
tüketiciler ve dağıtım lisansına sahip tüzel kişilerin iletim sisteminin
her bir ölçüm noktasında
çekecekleri endüktif reaktif enerjinin verecekleri kapasite reaktif
enerjinin, aktif enerjiye oranının ilgili mevzuata uygun olmaması"
gerekçesi ile "Ocak 2007-
Kasım 2009”
dönemleri arasında aylık olarak hesaplanan sistem kullanım ceza
faturalarının tebliğ ettirerek ödenmemesi durumunda Amme Alacaklarının
Tahsili Usulü Hakkındaki Kanunun 51.maddesi kapsamında yasal yollara
gidileceği" bildiriminde bulunduğunu; ancak söz konusu ceza
faturasının tamamı ile hukuka aykırı olduğunu iddia etmiş, gerekçe olarak
da;
Davacı şirkete kesilen faturanın dayanağı olan,
Elektrik Piyasasında İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem
Kullanım Hakkındaki Tebliğin 27.03.2003
gün ve 25061 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdiğini; yine
ceza faturasının dayanağı olan Bağlantı ve Sistem Kullanım Anlaşması ile
Yöntem Bildiriminin 21.12.2006 gün ve 1029 sayılı EPDK Kurul Kararı ile
onaylanarak 29.12.2006 gün ve 26391 sayılı resmi gazetede yayınlanarak
yürürlüğe girdiğini, oysa davacı
şirketin 01.10.2010 tarihinde özelleştirildiğini, ceza faturalarına esas
işlem tarihinin ise; Haziran 2009 tarihine ait olduğunu, yani anılan tarihlerde
davacı şirketin Devlete ait olması nedeni ile davacı kurumun bir sorumluluğunun
olmadığını,
TEİAŞ Genel Müdürlüğü ile TEDAŞ Genel Müdürlüğü
arasında 08.03 2007 tarihli mutabakat metni imzalandığını söz konusu
mutabakat metninde; "Kamu
mülkiyetinde olan Dağıtımı Şirketlerinin, personel yetersizliği ve yatırım
ödeneklerinin kısıtlılığı nedenleriyle gerekli altyapının tamamlanamamış
olması, eleman yetersizliğinden dolayı bakım-onarım faaliyetlerini
istenilen seviyede yapılamaması dikkate alınarak, Sistem Kullanım
Anlaşmalarındaki Cezai Şartlar başlıklı 10 uncu maddede ve Yöntem
Bildiriminin 1.5 inci maddesinde yer aleti cezai hükümlerini 3 yıl Dağıtım
Şirketlerine uygulanması yönünde TEDAŞ ve Dağıtım Şirketlerinin EPDK
nezdinde muafiyet talebinde bulunması, Sistem Kullanım
Antlaşmasının Karşılıklı Yükümlülükler Başlıklı A-1 bendinin dördüncü
fıkrasında yer alan 15 günlük ödeme suresinin
30 güne çıkarılması ve ödeme
süresi içersinde ödeme yapılmaması halinde uygulanacak 6183 sayılı Kanunun
51 inci maddesine göre hesaplatılacak gecikme zammının günlük olarak
uygulanması yönünde ilgili mevzuatta gerekli düzenlemelerin yapılması
amacıyla TEDAŞ ve Dağıtım Şirketlerinin EPDK nezdinde girişimde
bulunması," hususlarında
mutabakata varıldığını ve Yöntem Bildiriminin 1. 5.maddesindeki cezai
hükümlerin 3 yıl dağıtım şirketlerine uygulanmaması yönünde karar
alındığını, bu mutabakat uyarınca davalı idareye yapılan müracaata verilen
22.03.2013 gün ve 3053 numaralı cevapta, muafiyet anlaşması ile ilgili bir
müracaatın olmaması nedeni ile cezai işlemlerin uygulandığı cevabının
verildiğini, oysa söz konusu tarihte davacı kurumun henüz özelleştirilmediğini,
bu nedenle kendilerinin müracaat imkanının zaten bulunmadığını, bu nedenle
de yapılan işlemin hukuka aykırı olduğunu;
6446 sayılı Enerji Piyasası
Kanunu’nun 16. maddesinde Yaptırımlar, Yaptırımların Uygulanmasında Usul ve
Para Cezaları’nın düzenlendiğini, bu maddede, Yöntem Bildiriminin 1.5.
maddesinde belirtilen hususa yer verilmediğini, maddede belirtilen
sebeplerin sınırlı sayıda olduğunu ve yorum yolu ile genişletilemeyeceğini,
bu nedenle de yapılan işlemin dayanağının olmadığını ve hukuka aykırı
olduğunu; ayrıca 6446 sayılı Kanun uyarınca ceza verme yetkisinin EPDK’ya
ait olduğunu, oysa davacıya kesinlen ceza faturasının TEİAŞ tarafından
tanzim edildiğini, bu itibarla da yapılan işlemin hukuka aykırı olduğunu,
Ceza Faturasının dayanağı olarak
gösterilen Yöntem Bildirimi’nin, Elektrik
Piyasasında İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı
Hakkında Tebliğin Geçici 3 maddesine de aykırı olduğunu, söz konusu maddede;
“Bağlantı ve sistem kullanımına
ilişkin standart anlaşmalar kullanıcı özellikleri dikkate alınarak TEİAŞ ve
Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. tarafından bu Tebliğin yayım tarihini izleyen
otuz gün içerisinde hazırlanarak Kuruma sunulur. Kullanıcıların lisans
almamış olması ve kullanıcılar ile sistem kullanım anlaşmalarının
yapılmamış olması, bu kullanıcıların Elektrik Piyasası Tarifeler
Yönetmeliği uyarınca onaylanan sistem kullanım bedelini ve/veya sistem
bedelini TEİAŞ ve/veya dağıtım Şirketine ödeme yükümlülüklerini ortadan
kaldırmaz. Ancak, dağıtım sistemine bağlı üretim faaliyeti gösteren tüzel
kişilere, 1 Ocak 2004 tarihine kadar dağıtım sistemi kullanım fiyatı
üzerinden belirlenen bedel tahakkuk ettirilmez.” şeklindeki
düzenleme ile ceza tanzimi hususunda yöN.meliğe atıf yaptığını, oysa gerek
yönetmelikte gerekse tebliğde sadece sitem kullanım ve/veya işletim
ücretinin düzenlendiğini, sistem kullanım ceza ücretinden bahsedilmediğini,
bu nedenle de yapılan işlemin dayanaksız ve hukuka aykırı olduğunu,
Yöntem bildiriminin 4.16. maddesindeki "sistem kullanım anlaşmasının
yapılmamış olması halinde bu Yöntem Bildiriminin 1.5. maddesi (para cezası)
bu kullanıcılar için uygulanacaktır." şeklindeki düzenlemenin,
özelleştirme öncesi dönemde, davalı idarece tek taraflı olarak yapılması
nedenleri ile davacı açısından uygulanmasının hukuken mümkün olmadığını,
söz konusu uygulamanın gerek cezaların şahsiliği ilkesine gerekse iyiniyet
kurallarına aykırı olduğunu,
Davalı tarafından gönderilen ceza faturasının
tahsilinde izlenen usulün de hukuka aykırı olduğunu, 6183 sayılı Yasa’nın
55. maddesinde, para cezasının tahsili öncesinde davacı kuruma ödeme emri
gönderilmesi gerektiğinin ve yine aynı maddede belirtilen yasal sürelerin
beklenmesi gerektiğinin düzenlendiğini, ancak; davalı idarece söz konusu
usuli prosedürün izlenmediğini bu şekilde davacının yasal itiraz haklarını
kullanmasına engel olunduğunu,
Davalı tarafından talep edilen para cezasının 6183
sayılı Yasa’nın 102. maddesi gereğince zamanaşımına uğradığını, bu anlamda
davalı idarenin gecikme zammı talebinde 6183 sayılı yasaya dayanıp,
zamanaşımı konusunda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na dayanmasının kendi
içinde çelişkiye sebebiyet verdiğini, davalı idarece yapılan işlemin bu
yönü ile de hukuka aykırı olduğunu,
2007-2009 tarihleri arasında henüz özelleştirmesi
yapılmamış ve mülkiyeti kamuda olan şirket yetkililerine davalı idarece
hiçbir uyarıda bulunulmadığını, şirketin ihlali düzeltici önlem alma ve cezayı
ortadan kaldırma olanağının bu şekilde elinden alındığını, davalı idareye
bu konuda yapılan itiraza verilen cevapta, davalı idarenin böyle bir
yükümlülüğünün olmadığının belirtildiğini, davalı idarenin bu davranışı ile
ortaya çıkan geriye dönük olarak çok ciddi para cezalarına hükmetmesinin,
Ceza Hukuku’nun genel ilkeleri ve hakkaniyet ile bağdaşmadığını,
Ceza Faturasına esas tutanakların davalı idarece
tek taraflı olarak tanzim edildiğini, bu konuda davacının savunmasının
alınmadığını, ceza faturasına dayanak olan Yöntem Bildiriminin 1.5.
maddesindeki ihlallerin giderilmesinin davacıdan istenmediğini, söz konusu
uygulamanın, Enerji Piyasası Kanunu’nun tebliği düzenleyen 21. maddesine de
aykırı olduğunu,
Ceza Faturasının dayanağı olan Yöntem Bildirimi’nin
halen Resmi Gazetede yayınlanmamış olması nedeni ile geçerliliğinin de
şüpheli olduğunu,
Dava konusu ceza faturasının, 27/03/2003 tarihli ve
25061 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Elektrik Piyasası’nda İletim ve
Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında Tebliğin Ortak
Hükümler Bölümü Ödeme Prosedürü başlıklı 15.maddesinde belirtilen prosedüre
aykırı şekilde aylık olarak değil, 2007-2009 yıllarına ait 27 adet fatura
tek bir seferde tahakkuk ettirildiğini, bu itibarla da yapılan işlemin hukuka
aykırı olduğunu Belirterek; N.icede
davalı idare'nin; "iletim
sistemi, sistem kullanım ve sistem işletim tarifelerini hesaplama yöntem
bildiriminin 1.5.maddesi" hükmünün ihlali gerekçesi ile
Müvekkil şirkete cezai yaptırım olarak tebliğ ettiği 29.01.2013 gün ve
078486 sayılı 359.715,66 TL’lik sistem kullanım ceza faturası işleminin
yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden hukuka aykırı olduğundan
iptaline karar verilmesi istemi ile idari yargıda dava açmıştır.
Davalı Türkiye Elektrik İletim A.Ş. vekili süresi
içerisinde sunduğu cevap dilekçesinde özetle; görev itirazında bulunmuştur.
2-ANKARA 17. İDARE MAHKEMESİ; 03.07.2013 gün ve
2013/516 Esas sayılı kararında “… Uyuşmazlıkta; davalı idarenin idare
hukuku alanında kamu gücüne dayalı olarak re-sen ve tek yanlı idare
açıklaması sonucu tesis etmiş olduğu işlemlere yönelik olduğu ve özel hukuk
hükümlerinin uygulanmasının uyuşmazlık konusu olayda söz konusu olmadığı,
zira uyuşmazlığın tarifeye yönelik olmadığı, aksine idarece davacı şirketin
“İletişim sistemine doğrudan bağlı tüketiciler ve dağıtım lisansına sahip
tüzel kişilerin iletişim sisteminin her bir ölçüm noktasında çekecekleri
endüktif ve aktif enerjinin/verecekleri kapasitif reaktif enerjinin, aktif
enerjiye oranının ilgili mevzuata uygun olmaması” fiilini karşılığında
İletişim Sistemin Sistem Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama
ve Uygulama Yöntem Bildirimi uyarınca cezai müeyyide uygulanmasının söz
konusu olduğu, ayrıca idare ile davacı şirket arasında henüz karşılıklı
idare beyanlarına dayalı olarak imzalanmış bir sözleşmenin de bulunmadığı
anlaşıldığından, davalının, uyuşmazlığın adli yargı mahkemelerince
çözümlenmesi gerektiği yönündeki itirazı yerinde görülmemiş olup idari
yargı yerinin görevli olduğu…” gerekçesiyle davalı vekilinin görev
itirazının reddine karar vermiştir.
Davalı Türkiye Elektrik İletim A.Ş.
vekilinin, adli yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması
yolunda süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine, dava dosyası Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmiştir.
3-YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; “…233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) 3.
maddesine ve 20.02.2001 tarih ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununa
dayanılarak çıkarılan ve 02.03.2001 tarihinde yürürlüğe giren 05.02.2001
tarih ve 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca TEAŞ; Türkiye
Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ), Elektrik Üretim AŞ (EÜAŞ) ve Türkiye Elektrik
Ticaret ve Taahhüt AŞ (TETAŞ) unvanlarında, anonim şirket statüsünde, üç
ayrı iktisadi devlet teşekkülü şeklinde teşkilatlandırılmıştır.
TEİAŞ,
devletin genel enerji politikasına uygun olarak, ülkedeki tüm iletim
tesislerini devralmak, elektrik iletimi, yük tevzi ve işletme planlaması
hizmetlerini yürütmek üzere 01.10.2001 tarihinde faaliyete geçirilmiştir.
TEİAŞ,
233 sayılı KHK sistemi içinde, iktisadi devlet teşekkülü olarak ve mevcut
mevzuat ve ana statüsü hükümleri çerçevesinde, Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumundan (EPDK) 13.03.2003 tarihinde aldığı iletim lisansı çerçevesinde,
yeni piyasa yapısına uygun çıkarılması talebinde bulunulduğu
anlaşılmaktadır.
Sorunun
çözümü için davanın tarafı olan şirket tüzel kişiliklerinin hukuki statüsü
ile davanın konusunun belirlenmesi gerekmektedir.
233
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) 3. maddesine ve 20.02.2001 tarih
ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununa dayanılarak çıkarılan ve
02.03.2001 tarihli 24334 sayılı RG.de yayımlanarak yürürlüğe giren
05.02.2001 tarih ve 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 1. Maddesi
uyarınca, 12.08.1993 tarih ve 93/4789 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile
Türkiye Elektrik Kurumunun 1994 yılında Türkiye Elektrik Üretim İletim
A.Ş.(TEAŞ) ve Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.(TEDAŞ) olarak
yapılandırmasından sonra, 05 Şubat 2001 tarih ve 2001/2026 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararı ile Türkiye Elektrik Üretim İletim A.Ş. 01.10.2001 tarihinden
itibaren; 1) Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt A.Ş. (TETAŞ), 2) Elektrik
Üretim A.Ş. (EÜAŞ) ve 3) Türkiye Elektrik iletim A.Ş. (TEIAŞ) olmak üzere
üç ayrı Kamu iktisadi Teşekkülü olarak yeniden yapılandırılmıştır. Kararın
2. Maddesine göre ise, Söz konusu iktisadi devlet teşekküllerinin faaliyet
konularının kapsamı, merkezleri ve sermayeleri ana statülerinde belirtilir.
Yüksek
Planlama Kurulunun (YPK) 11.06.2001 tarih ve 2001/T-19 sayılı kararı ile
onaylanmış, 29.06.2001 tarih ve 24447 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe giren TEİAŞ ana statüsünün 3 maddesinde "Bu Anastatü ile
teşkil olunan Türkiye Elektrik iletim A.Ş. (Teşekkül) tüzel kişiliğe sahip,
faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir İktisadi
Devlet Teşekkülüdür." hükmü, 21. maddesinde ise, "Bu Anastatüde
bulunmayan hususlarda K.H.K. hükümleri uygulanır" hükmü bulunmaktadır.
233
sayılı Kamu iktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 4.
maddesindeki "1. Teşebbüsler tüzelkişiliğe sahiptir. /2. Teşebbüsler,
bu Kanun Hükmünde Kararname ile saklı tutulan hususlar dışında özel hukuk
hükümlerine tabidir./3. Teşebbüsler, Genel Muhasebe Kanunu ile Devlet İhale
Kanunu hükümlerine ve denetimine tabi değildir./4. Teşebbüslerin sorumlulukları
sermayeleri ile sınırlıdır. Teşebbüslerin sermayesi, ilgili bakanlığın
talebi üzerine Koordinasyon Kurulunca tespit edilir." hükmü ile
teşebbüslerin faaliyetlerinde özel hukuk hükümlerine tabi olacağı
belirlenmiştir.
Diğer
taraftan, Bakanlar Kurulu’nun 12.08.1993 tarih ve 93/4789 sayılı kararı
ile, Türkiye Elektrik Üretim-İletim A.Ş. (TEAŞ) ve Türkiye Elektrik Dağıtım
A.Ş. (TEDAŞ) adı altında iki ayrı İktisadi Devlet Teşekkülü olarak yeniden
yapılandırılmıştır. 1994 yılında TEAŞ ve TEDAŞ tüzel kişiliklerine
kavuşmuşlardır.
Bugün
Elektrik dağıtım ve perakende satış sektöründe rekabete dayalı bir ortamın
oluşturulması ve gerekli reformların yapılmasını teminen dağıtım bölgeleri
baz alınarak Kamu mülkiyetindeki elektrik işletmelerinin yeniden yapılandırılması
suretiyle elektrik enerjisi dağıtım hizmetlerinin özelleştirilmesine karar
verilmiş ve TEDAŞ 02.04.2004 tarih ve 2004/22 sayılı Özelleştirme Yüksek
Kurulu Kararı ile özelleştirme kapsam ve programına alınmıştır. Dağıtım
bölgeleri yeniden belirlenerek, Türkiye 21 dağıtım bölgesine ayrılmıştır.
Bu kapsamda ÇEDAŞ kurumu da özelleştirme kapsamında 233 sayılı KHK tabi bir
teşebbüs olup yukarıda açıklanan hükümler davacı taraf içinde geçerlidir.
Davaya
konu işlem ise, davalı tarafın sözleşmeye dayalı cezai şart uygulamasından
kaynaklanan bir işlem olmakla, yukarıdaki açıklamalar ile birlikte
değerlendirildiğinde davaya konu, cezai şartın faturalandırılmasından
ibaret işlemin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde görüm ve
çözümü gerektiği anlaşılmaktadır. Benzer konuda, Uyuşmazlık Mahkemesinin
emsal teşkil eden, E: 2012/129 K: 2013/621 K.T: 13.05.2013 tarihli
"Dicle Elektrik Dağıtım AŞ hakkında Sistem Kullanım Anlaşmasının 10.
maddesi ve Yöntem Bildiriminin 1.5 maddesi uyarıca ceza faturası düzenlenerek
bunların bildirimine ilişkin Türkiye Elektrik iletim Anonim Şirketi Genel
Müdürlüğü işlemi ile aynı yazı ekinde yer alan ceza faturasının iptali ve
yürütmenin durdurulması istemiyle açılan davanın, cezai şartın yer aldığı
Sistem Kullanım Anlaşmasının kamu hukuku ağırlıklı değil, tarafların
serbest iradeleri ile oluştuğu, olayda idarece kamu gücüne dayalı resen ve
tek yanlı olarak tesis edilmiş bir işlemin söz konusu olmadığı hususları
gözetildiğinde ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk." özet
başlıklı kararı da aynı yöndedir.” demek suretiyle, 2247 sayılı Kanun'un
10. ve 13. maddeleri gereğince, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve
dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığı’na gönderilmesine karar
vermiştir.
Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13.
maddesine göre Danıştay Başsavcısı’nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.
4-DANIŞTAY
BAŞSAVCISI; “…İdari Yargı Düzeni, hukuk devletlerinde, hukuka bağlı olması
gereken kamu idaresinin işlem ve eylemlerinin hukuka uygunluğunun yargısal
yöntemlerle denetlenmesinin sağlanması amacıyla var olan yargı düzenidir.
Bu yargı düzenine mensup mahkemelerde açılacak iptal davalarının konusu
ise, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1'inci
fıkrasının (a) bendinde, idari işlemler olarak gösterilmiştir.
Gerek
Uygulama, gerekse Öğreti'de, idari işlemin tanımı, idarenin kamu hizmetinin
yürütümü amacıyla ve tek yanlı irade açıklamasıyla tesis etmiş olduğu kesin
ve yürütülmesi gerekli işlemler olarak yapılmaktadır. Bu tanıma göre, idari
yargı yerlerinde iptal davasına konu edilecek hukuksal işlemlerin;
öncelikle, kamu idaresinin işlemi olması, kamu hizmetinin yürütülmesi
amacıyla tesis edilmiş bulunması, kamu idaresinin tek yanlı irade
açıklamasının ürünü olması ve nihayet kesin ve icrai nitelikte olması
zorunludur. Olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılan davada; davacı elektrik
dağıtım şirketinin, İletim Sistemi, Sistem Kullanım ve Sistem İletişim
Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildirimi'nin (Rapor kapsamında kısaca “
Yöntem Bildirimi” olarak adlandırılacaktır.)
1.5
maddesi gereğince davalı idarece ceza faturası düzenlenmesine ilişkin
işlemin dava konusu edildiği anlaşılmakta olup; dava konusu ceza işleminin
kamu tüzel kişiliğine sahip davalı ile davacı arasında imzalanan özel hukuk
ilişkisine dayanan bir anlaşmaya dayalı olmadığı gibi akdi bir ilişkiye de
dayalı olmadığı, davalı idare tarafından kamu gücüne dayalı olarak tek
yanlı iradeye dayalı olarak tesis edildiği anlaşıldığından idari işlem
niteliğinde olan dava konusu işleme karşı açılan davanın görüm ve çözümünde
"İdari Yargı Yerinin" görevli olduğu sonucuna varılmıştır….” demek
suretiyle, 2247 sayılı Kanunun 13'
üncü maddesi uyarınca yapılan başvurunun kabulüne hukuki olanak bulunmadığı
yolunda yazılı düşünce vermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar
ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane
TOPUZ, Ertuğrul ARSLANOĞLU, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un
katılımlarıyla yapılan 02.06.2014 günlü toplantısında:
l-İLK İNCELEME:Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği
üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye
göre, davalı Türkiye Elektrik İletim AŞ.
vekilinin anılan Yasanın 10/2. maddesinde öngörülen yönteme uygun
olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve dahi 12/1. maddede
belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısı'nca davalı Türkiye Elektrik
İletim AŞ. bakımından 10.maddede öngörülen biçimde olumlu görev
uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir
noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy
birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Filiz BUDAK’ın,
davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile
dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen
Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN’ın davada adli yargının, Danıştay
Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün ise 2247
sayılı Kanunun 13'üncü maddesi uyarınca yapılan başvurunun kabulüne hukuki
olanak bulunmadığı yönündeki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ
GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava,
davacı şirkete, İletim Sistemi, Sistem Kullanım ve Sistem İşletim
Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildiriminin 1.5. maddesinde yer alan
"iletim sistemine doğrudan bağlı tüketiciler ve dağıtım lisansına
sahip tüzel kişilerin iletim sisteminin her bir ölçüm noktasında
çekecekleri endüktif reaktif enerjinin/verecekleri kapasitif reaktif
enerjinin, aktif enerjiye oranının ilgili mevzuata uygun olmaması" hükmünün
ihlal edildiği gerekçesiyle, 359.715,66 TL tutarındaki Haziran 2009
dönemine ait sistem kullanım cezası verilmesine ilişkin 29.01.2013 gün ve
078486 sayılı ceza faturası işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
Evvelce
konu bir başka dosya münasebetiyle Mahkememiz gündemine gelmiş olup, 13.05.2013
tarih ve E.2012/129, K.2013/621 sayılı kararımızla adli yargı yeri görevli
kılınmış olmakla beraber; elde edilen yeni bilgi ve belgeler uyarınca
konunun yeniden ele alınarak değerlendirme yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır.
Mahkememizce
yapılan araştırmalar Neticesinde; Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 07.06.2010
gün ve 2010/36 sayılı kararı ile Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.nin Çoruh
Elektrik A.Ş.’ndeki %100 hissesinin, 227.000.000 ABD doları bedelle Aksa
Elektrik Perakende Satış A.Ş.’ne devredilmesine karar verildiği, bu devre
istinaden 29.03.2010 tarihli Sistem Kullanım Antlaşmasının düzenlendiği,
sonrasında hisse devrinin 31.12.2010 tarihinde tamamı ile gerçekleşmesi ile
Çoruh Elektrik A.Ş.’nın özelleştirme işleminin tamamlandığı, davalı tarafından
29.03.2010 tarihli sistem kullanım anlaşmasının 10. maddesinde belirtilen
cezai şartlarından 14. bentte belirtilen yükümlülüğün Haziran 2009
tarihinde tespit edilen ihlali nedeni ile davacı kuruma 359.715,66 TL ceza
kesildiği, davacı vekili tarafından, kesilen fatura tarihi itibari ile
henüz davacı şirketin özelleştirilmediği, bu nedenle kendilerinin ceza
faturasına konu meblağdan sorumlu olmadıkları belirtilerek, idare mahkemesinde
dava açıldığı; davalı vekilinin süresinde yargı yolu itirazında bulunması
üzerine dosyanın mahkememiz önüne geldiği tespit edilmiştir.
Yukarıdaki
açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, görev uyuşmazlığına neden olan sorun,
dava konusu ceza faturasının idari işlem niteliği taşıyıp taşımadığı
hususudur. Bu nedenle dava konusu işlemin niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir.
En temel tanımı ile idari işlem; idari fonksiyonun yerine getirtilmesi için
yapılan kamu hukuku işlemleridir ve bu işlemleri diğer işlemlerden ayıran
üç temel özelliği vardır. Bunlar; İdare tarafından, tek taraflı irade beyanı
ile, üstün yetki ve ayrıcalıklar kullanılmak sureti ile yapılmasıdır. Dava
konusu ceza faturasının, bu özellikleri taşıyıp taşımadığı hususu, konunun
anlaşılabilirliğini artırmak açısından ayrı başlıklar altında
incelenmiştir. Ayrıca, ceza faturasına esas tarihler itibari ile davacı ile
davalı arasındaki ilişkisinin hukuki statüsü de ayrı bir başlık altında
incelenecektir.
a)
İşlemin İdare Tarafından Yapılmış Olması :
Dava
konusu ceza faturası TEİAŞ tarafından düzenlenmiştir. Bu noktada TEİAŞ’nın
hukuki niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir. Ancak bu başlık altındaki
açıklamalarımıza geçmeden önce belirtilmesi gereken önemli bir husus, tüm
tespit ve değerlendirmelerin dava konusu ceza faturasının tanzim tarihi
olan 29.01.2013 tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 4628 sayılı Kanun
çerçevesinde yapıldığı, 30.03.2013 gün ve 28603 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak
yürürlüğe giren 14.03.2013 gün ve 6446 sayılı Enerji Piyasası Kanunu’nun
değerlendirmeye alınmadığıdır.
Elektrik sektöründeki dağınık yapıyı ortadan
kaldırmak ve işletme bütünlüğünü sağlamak amacıyla 15.07.1970 gün ve 1312
sayılı Kanun ile Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) kurulmuş, imtiyazlı
şirketlerin görev bölgeleri ve belediye sınırları dışında tüm yurtta
elektriğin üretim, iletim, dağıtım ve satış hizmetleri TEK bünyesinde
toplanmıştır. Hizmetlerin daha etkin, daha verimli ve çağdaş bir şekilde
sürdürülebilmesi amacıyla ve özelleştirme politikaları çerçevesinde TEK,
Bakanlar Kurulunun 12.8.1993 tarih ve 93/4789 sayılı Kararı ile, Türkiye
Elektrik Üretim-İletim A.Ş. (TEAŞ) ve Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ)
adı altında iki ayrı İktisadi Devlet Teşekkülü olarak yeniden
yapılandırılmıştır.
233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname'nin (KHK) 3.maddesine ve 20.02.2001 tarih ve 4628 sayılı
Elektrik Piyasası Kanununa dayanılarak çıkarılan ve 02.03.2001 tarihinde
yürürlüğe giren 05.02.2001 tarih ye 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
uyarınca TEAŞ; Türkiye Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ), Elektrik Üretim AŞ
(EÜAŞ) ve Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt AŞ (TETAŞ) unvanlarında, anonim
şirket statüsünde, üç ayrı iktisadi devlet teşekkülü şeklinde
teşkilatlandırılmıştır.
26.12.2001 gün ve 24622 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe
giren 4628 sayılı Kanun (kararın ilerleyen
kısımlarında kısaca 4628 sayılı Kanun olarak adlandırılacaktır)’un 2.maddesi; “iletim
hizmetini düzenleyen “b” bendinde; “İletim
faaliyeti gösterebilecek tüzel kişiler: Elektrik enerjisi iletim
faaliyetleri Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi tarafından yürütülür.
Kamu mülkiyetindeki tüm iletim tesislerini
devralmak, kurulması öngörülen yeni iletim tesisleri için iletim yatırım
planı yapmak, yeni iletim tesislerini kurmak ve işletmek, Türkiye Elektrik
İletim Anonim Şirketinin görevidir.
(Değişik paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi; ayrıca, Kurul onayına tabi olan iletim, bağlantı ve sistem
kullanım tarifelerini ve şebeke Yönetmeliğini hazırlar, revize eder,
deN.ler ve yük dağıtımı ile frekans kontrolünü gerçekleştirir, iletim
sisteminde ikame ve kapasite artırımı yapar, gerçek zamanlı sistem
güvenilirliğini izler, sistem güvenilirliğini ve elektrik enerjisinin
öngörülen kalite koşullarında sunulmasını sağlamak üzere gerekli yan
hizmetleri belirler ve bu hizmetleri Yan Hizmetler Yönetmeliği hükümleri
doğrultusunda sağlar.
Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, Bakanlığın
kararı doğrultusunda uluslararası enterkonneksiyon çalışmalarını yapar,
iletim sistemine bağlı ve/veya bağlanacak olan serbest tüketiciler dahil
tüm sistem kullanıcılarına şebeke Yönetmeliği ve iletim lisansı hükümleri
doğrultusunda eşit taraflar arasında ayrım gözetmeksizin iletim ve bağlantı
hizmeti sunar.
Piyasanın gelişimine bağlı olarak Kurul kararı
doğrultusunda yeni ticaret yöntemleri ve satış kanallarının uygulanabilmesine
yönelik alt yapının geliştirilmesi ve uygulanması Türkiye Elektrik İletim
Anonim Şirketi tarafından yürütülür.
Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, yönetmelik
çerçevesinde, dağıtım şirketleri tarafından hazırlanan talep tahminlerini
esas alarak üretim kapasite projeksiyonunu hazırlar ve Kurul onayına sunar.
(Değişik paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) İletim şebekesi dışında, ulusal
iletim sistemi için geçerli standartlara uygun olan ve üretim faaliyeti
gösteren tüzel kişinin lisansı kapsamındaki üretim tesisi ile müşterileri
ve/veya iştirakleri ve/veya serbest tüketiciler arasında özel direkt hat
tesisi, Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi ile üretim faaliyeti
gösteren tüzel kişi arasında yapılacak kontrol anlaşması ile mümkündür.
(Ek paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi, uluslararası enterkonneksiyon hatlarının ulusal sınırlar dışında
kalan kısmının tesisi ve işletilmesini yapabilir ve/veya bu amaçla
uluslararası şirket kurabilir ve/veya kurulmuş uluslararası şirketlere
ortak olabilir ve bölgesel piyasaların işletilmesine ilişkin organizasyonlara
katılabilir.” şeklindeki düzenleme ile elektrik iletim görevinin TEİAŞ’e
verildiği ve TEİAŞ’nın bu görevi ne şekilde yerine getireceği düzenlenmiştir.
29.06.2001
gün ve 24447 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren TEİAŞ Ana
Statüsü (kararın ilerleyen kısımlarında kısaca Ana Statü olarak
adlandırılacaktır)’nün 3. maddesinin 2.fıkrasında; “Teşekkül EPK, K.H.K.,
ve bu Ana statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine
tabiidir. “ denilmek sureti ile Enerji Piyasası Kanunu, 233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ve Kuruluş Statüsü ile verilen görevler dışında
TEİAŞ’nın özel hukuk hükümlerine tabi olacağı düzenlenmiştir.
Dolayısıyla, Elektrik Piyasası Kanunu’nun yukarıda
belirtilen 2. maddesinin b bendinin 2 kısmında belirtilen “(Değişik
paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) Türkiye
Elektrik İletim Anonim Şirketi; ayrıca, Kurul onayına tabi olan iletim,
bağlantı ve sistem kullanım tarifelerini ve şebeke Yönetmeliğini hazırlar,
revize eder, deN.ler ve yük dağıtımı ile frekans kontrolünü gerçekleştirir,
iletim sisteminde ikame ve kapasite artırımı yapar, gerçek zamanlı sistem
güvenilirliğini izler, sistem güvenilirliğini ve elektrik enerjisinin
öngörülen kalite koşullarında sunulmasını sağlamak üzere gerekli yan hizmetleri
belirler ve bu hizmetleri Yan Hizmetler Yönetmeliği hükümleri doğrultusunda
sağlar.” şeklinde görevleri yerine getirdiği esnada, TEİAŞ özel hukuk
hükümlerinden ayrı tutulmuş, idare hukuku alanına dahil edilmiştir. Bu
anlamda, dava konusu işlemin, TEİAŞ’ın kamusal ağırlıklı görevleri arasında
sayıldığını söylemek yerinde olacaktır.
b) İşlemin Tek Taraflı İrade Beyanı İle
Yapılmış Olması:
Dava
konusu ceza faturasının, davalı TEİAŞ tarafından tek taraflı irade olarak
düzenlendiğinde herhangi bir kuşku bulunmamaktadır. Bu başlık altında
irdelenmesi gereken esas sorun, ceza faturasının dayanağını oluşturan
Sistem Kullanım Anlaşması ve bunun eki niteliğindeki İletim Sistemi
Sistem Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildirimi’nin
niteliğidir. Tarafların özgür iradeleri ile imzaladıkları Sistem kullanım
anlaşmasının ve yine tarafların özgür iradeleri ile kabul ettikleri yöntem
bildiriminin uygulanması amacı ile tesis edilen bir işlemin, evleviyetle
özel hukuk hükümlerine tabi olacağı; aksi durumda ise idari hukuku
hükümlerinin söz konusu olacağı açıktır. Bu anlamda Sistem Kullanım
Anlaşmasının ve Yöntem Bildiriminin niteliğinin belirlenmesi önem taşımaktadır.
b.1)
Sistem Kullanım Anlaşması Yönünden :
26.12.2001 gün ve 24622 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe
giren 4628 sayılı Kanun ‘un “Tanımlar”
başlıklı 40. Maddesinde; “Bağlantı ve sistem kullanım anlaşmaları: İlgili
bağlantı ve sistem kullanım tarifesinin fiyatları, hükümleri ve şartlarını
içeren ve bir üretim şirketi, otoprodüktör, otoprodüktör grubu, dağıtım
şirketi ya da tüketicilerin iletim sistemine ya da bir dağıtım sistemine
erişmeleri ya da bağlantı yapmaları için ilgili kullanıcıya özgü koşul ve
hükümleri kapsayan anlaşmaları ” şeklinde tanımlanmıştır.
Ana
Statüsü’nün “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde de, 4628 sayılı Kanun’a
paralel şekilde; “ Bağlantı ve
Sistem Kullanım Anlaşmaları: İlgili bağlantı ve sistem kullanım
tarifesinin fiyatları, hükümleri ve şartlarını içeren ve bir üretim
şirketi, otoprodüktör, otoprodüktör grubu, dağıtım şirketi ya da
tüketicilerin iletim sistemine ya da bir dağıtım sistemine erişmeleri ya da
bağlantı yapmaları için ilgili kullanıcıya özgü koşul ve hükümleri kapsayan
anlaşmaları “ şeklinde tanımlanmıştır.
Ana
Statüsü’nün 4. maddesinin 11.bendinde; “ İletim sistemine bağlı tüm
kamu ve özel tüzel kişiler, Ticaret A.Ş. ve Serbest Tüketiciler ile
Bağlantı ve Sistem Kullanım Anlaşmaları; üretim ve dağıtım kamu ve özel
tüzel kişiler ile Yan Hizmet Anlaşmaları yapmak” görev TEİAŞ’ye
verilmiştir.
4628 sayılı
Kanun’un 2. maddesinin, iletim hizmetini düzenleyen “b” bendinde; Değişik paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi; ayrıca, Kurul onayına tabi olan iletim, bağlantı ve sistem
kullanım tarifelerini ve şebeke Yönetmeliğini hazırlar, revize eder,
deN.ler ve yük dağıtımı ile frekans kontrolünü gerçekleştirir, iletim
sisteminde ikame ve kapasite artırımı yapar, gerçek zamanlı sistem
güvenilirliğini izler, sistem güvenilirliğini ve elektrik enerjisinin
öngörülen kalite koşullarında sunulmasını sağlamak üzere gerekli yan
hizmetleri belirler ve bu hizmetleri Yan Hizmetler Yönetmeliği hükümleri
doğrultusunda sağlar.” denilmek sureti ile sistem kullanım anlaşmasına konu
kullanım tarifelerinin TEİAŞ tarafından EPDK’nın onayı alınmak sureti ile
hazırlanacağı belirtilmiştir.
Ana
Statüsü’nün “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde “Bağlantı ve Sistem Kullanım Tarifeleri: ilgili bağlantı ve
sistem kullanım anlaşmalarına dahil edilerek Teşekküle doğrudan ödenecek
olan ve iletim sistemi ya da bir dağıtım sistemine bağlantı ve sistem
kullanımı için eşit taraflar arasında ayrım yapılmaması esasına dayalı
Bağlantı fiyatları açısından şebeke yatırım maliyetlerini kapsamayan ve
bağlantı yapmış olan tüzel kişinin namına oluşan masraflar ile sınırlı olan
fiyatları, hükümleri ve şartları içeren tarifeleri “ şeklinde tanımlanmış,
aynı statünün 4. maddesinin 12. bendinde de; “İletim Tarifesi ile Bağlantı
ve Sistem Kullanım Tarifelerini hazırlamak, gerektiğinde revize etmek”
görevi TEİAŞ’ye verilmiştir.
22.01.2003
tarih ve 25001 sayılı Resmi Gazete’de Yayınlanan Elektrik Piyasası Şebeke
Yönetmeliği’nin 8. maddesinde; Ek-5
Bölüm 1'de yer alan standart planlama verileri ile iletim sistemine
bağlanacak tesis ve/veya teçhizata ilişkin bilgilerin tüzel kişi tarafından
TEİAŞ'a verildiği tarihten itibaren altmış gün içerisinde bağlantı ve/veya
sistem kullanım anlaşması TEİAŞ tarafından tüzel kişiye önerilir. TEİAŞ'ın
bağlantı ve/veya sistem kullanım anlaşması önerisini yapabilmesi için ek
bilgiye ihtiyaç duyması halinde, Ek - 5 Bölüm 2'de yer alan ayrıntılı
planlama verileri de tüzel kişiden talep edilebilir. Bu hallerde TEİAŞ
tarafından bağlantı ve/veya sistem kullanım anlaşmasının önerilmesine ilişkin
süre doksan gün olarak uygulanır. Tüzel kişi TEİAŞ'ın anlaşma önerisine
otuz gün içerisinde yazılı yanıt verir.
Tarafların mutabakatı halinde bağlantı ve/veya
sistem kullanımına ilişkin hüküm ve şartları içeren bağlantı ve/veya sistem
kullanım anlaşması imzalanır. TEİAŞ ve lisans sahibi tüzel kişinin,
bağlantı ve/veya sistem kullanımına ilişkin anlaşmanın hükümleri üzerinde
mutabakata varamamaları halinde, ihtilaflar Kanunun ve tarafların ilgili
lisanslarının hükümlerine göre Kurum tarafından çözüme kavuşturulur ve konu
hakkında alınan Kurul kararları bağlayıcıdır.
İletim sistemine halihazırda bağlı olan üretim
tesisleri ile bağlantı ve/veya sistem kullanımına ilişkin olarak üretim
tesisleri dışında gerçek ve tüzel kişiler tarafından TEİAŞ'a yapılan diğer
başvurularda da aynı süreç uygulanır.” şeklindeki düzenleme ile Dağıtım
şirketlerinin TEİAŞ ile Sistem Kullanım anlaşması ve/veya Bağlantı
anlaşması imzalaması gerektiği belirtilmiştir.
27/03/2003
tarihli ve 25061 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Elektrik Piyasasında
İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında Tebliğ
(kararın ilerleyen kısımlarında kısaca tebliğ olarak adlandırılacaktır)’in
“İletim sistemine bağlantı ve/veya sistem kullanım anlaşmaları” başlıklı 4.
maddesinde; “İletim sistemi kullanıcıları, TEİAŞ ile Ek-1’de yer alan
anlaşmaları yapar. İletim sistemine bağlantı ve/veya sistem kullanım
anlaşmalarına ilişkin başvurular, Elektrik Piyasası Şebeke Yönetmeliğinde
belirlenen usul ve esaslara göre yapılır. Bağlantı anlaşması ve sistem
kullanım anlaşması başvuruları eşzamanlı olarak yapılır.
Bağlantı
ve/veya sistem kullanımına ilişkin olarak TEİAŞ ile iletim sistemi
kullanıcısı arasında, bu Tebliğ uyarınca TEİAŞ tarafından hazırlanan ve
Kurul tarafından onaylanan standart anlaşmalar kullanılır. Bu anlaşmaların
genel hükümlerinde, Kurul onayı olmaksızın değişiklik yapılamaz. Bağlantı
anlaşmasında fiziki bağlantıya ilişkin termin programı, sistem kullanım
anlaşmasında iletim sisteminin kullanılmaya başlanması için öngörülen tarih
yer alır.
İletim
sistemine aynı bağlantı noktasından doğrudan bağlanmak isteyen birden fazla
tüketicinin ve dağıtım şirketinin bulunması ve başvuru taleplerinin tümünün
karşılanmasının mümkün olmaması halinde TEİAŞ;
a) Tüm başvuru
sahiplerini durumdan bilgilendirir,
b) Dağıtım
şirketi tarafından yapılan başvuruya öncelik tanır,
c) Bu Tebliğ
kapsamındaki yükümlülüklerin yerine getirilmesi kaydıyla başvuru sırasına
göre bağlantı ve/veya sistem kullanım anlaşmalarını imzalar.
Bağlantı
yapılması öngörülen bağlantı noktası itibarıyla sisteme bağlantı
yapılmasının mümkün olmaması durumunda TEİAŞ; gerekçelerini başvuru
sahibine yazılı olarak bildirmek suretiyle bir başka bağlantı noktası
teklif edebilir.
TEİAŞ;
alternatif bağlantı noktası gösterememesi veya teklif ettiği alternatif
bağlantı noktasının başvuru sahibi tarafından kullanılabilir bir nokta
olarak görülmemesi veya sistem kullanımı açısından kapasitenin yetersiz
olması nedeniyle genişleme yatırımı veya yeni yatırım yapılmasının gerekli
olduğu ve yeterli finansmanın mevcut olmadığı hallerde, söz konusu yatırımı
kendi adına, başvuru sahibi tarafından finansmanı sağlanarak ilgili mevzuat
kapsamındaki teknik standartlara uygun olarak yapılmasını isteyebilir. Bu
durumda; gerçekleşen yatırıma ait toplam harcama tutarı, iletim sistemi
kullanıcısı ile TEİAŞ arasında yapılacak bağlantı ve sistem kullanım
anlaşmaları çerçevesinde iletim sistemi kullanıcısının ödemekle yükümlü
olduğu iletim tarifesi bedelinden düşülür.
İletim
sistemine doğrudan bağlanmak isteyen tüketicilerin başvuruları TEİAŞ
tarafından ancak Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliğinin 38 inci maddesinde
belirlenen gerekçeler çerçevesinde reddedilebilir ve ret gerekçeleri
başvuru sahibine yazılı olarak bildirilir.”denilmek sureti ile Sistem
kullanım anlaşmalarının ne şekilde yapılacağı ve nasıl uygulanacağı
düzenlenmiştir.
b.2) İletim
Sistemi, Sistem Kullanım ve Sistem İletişim Tarifelerini Hesaplama Yöntem
Bildirimi Yönünden;
4628 sayılı
Kanun’un 5. maddesinde “ Bu Kanun hükümlerinin uygulanması ve bu Kanunla
kendisine verilen görevleri yerine getirmek için gerekli olan ve piyasada
rekabeti geliştirmeye yönelik olarak gerçek ve tüzel kişilerin uymaları
gereken, talimatları ve tebliğleri, şebeke Yönetmeliğini, dağıtım Yönetmeliğini,
müşteri hizmetleri Yönetmeliğini ve dengeleme ve uzlaştırma Yönetmeliğini
onaylamak.” görevi Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’na verilmiştir.
Bu görev kapsamında, 21.12.2006 gün ve 1029 sayılı
EPDK Kurul Kararı ile onaylanarak Yöntem Bildirimi ile işbu dava konusu
faturanın tanzimi tarihinde yürürlükte olan 13/12/2007 tarihli ve 1407
sayılı EPDK Kurul Kararı ile onaylanarak 19.12.2007 tarih ve 26735 sayılı
Resmi Gazetede yayınlanan Yöntem Bildirimi uygulamaya konulmuştur. Söz
konusu her iki Yöntem Bildiriminde de cezai işlemler hüküm altına
alınmıştır.
Tebliğ’in Geçici 3.maddesinde; “(1) Bağlantı ve
sistem kullanımına ilişkin standart anlaşmalar kullanıcı özellikleri
dikkate alınarak TEİAŞ ve Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ tarafından bu
Tebliğin yayım tarihini izleyen otuz gün içerisinde hazırlanarak Kuruma
sunulur. Kullanıcıların lisans almamış olması ve kullanıcılar ile sistem
kullanım anlaşmalarının yapılmamış olması, bu kullanıcıların Elektrik
Piyasası Tarifeler Yönetmeliği uyarınca onaylanan sistem kullanım bedelini
ve/veya sistem işletim bedelini TEİAŞ ve/veya dağıtım şirketine ödeme
yükümlülüklerini ortadan kaldırmaz. / Ancak, dağıtım lisansı sahibi tüzel
kişilerin dağıtım sistemine bağlı üretim faaliyeti gösteren tüzel kişiler
için belirleyecekleri dağıtım sistem kullanımına ilişkin tarifeleri Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumunca onaylanana kadar söz konusu tüzel kişilere
dağıtım sistemi kullanım fiyatı tahakkuk ettirilmez.” hükmü yer almış;
1407 sayılı Kurul Kararının ekinde yer alan İletim
Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem
Bildirimi’nin “Fiyatlandırma ile İlgili Diğer Yönetmelikler ve Anlaşmalar”
başlıklı maddesinde ise, Elektrik Piyasası Şebeke Yönetmeliği ve Elektrik
Piyasasında İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı
Hakkında Tebliğ çerçevesinde hazırlanan bağlantı ve sistem kullanım
anlaşmalarının; kullanıcının TEİAŞ ile, (kullanıcının iletim sistemiyle)
olan bağlantısını ve/veya iletim sisteminin kullanımına ilişkin üzerinde
mutabakat sağlanmış olan teknik ayrıntıları ile iletim sisteminin kullanımı
ve/veya sisteme bağlantı konusundaki şartları belirlediği ifade edildikten
sonra, bu kapsamda kullanıcılarla iki tür anlaşma yapılacağı, bunların
Bağlantı Anlaşması ve Sistem Kullanım Anlaşması olduğu, İletim sistemine
doğrudan bağlanan kullanıcıların hem Bağlantı Anlaşması hem de Sistem
Kullanım Anlaşması yapmak zorunda oldukları hüküm altına alınmış; aynı
maddenin devamında ise;
“1.5 Bir kullanıcının, TEİAŞ ile Sistem Kullanım
Anlaşması imzalamamış olmasına rağmen iletim sistemine başlı olarak
faaliyet göstermesi, dolayısıyla iletim sistemini kullanması halinde,
Elektrik Piyasasında İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı
Hakkında Tebliğ’in Geçici 3. maddesi uyarınca Kullanıcıların lisans almamış
olmaları ve/veya sistem kullanım anlaşmalarının yapılmamış olması halinde
dahi bu kullanıcıların Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği
doğrultusunda onaylanan sistem kullanım bedelini ve/veya sistem işletim
bedelini ödeme yükümlülükleri bulunmaktadır. Sistem Kullanım Anlaşması
bulunmaksızın iletim sistemini kullanmakta olan kullanıcılar, iletim
sisteminde arz güvenilirliği ve kalitesinin sağlanması amacıyla aşağıda ver
alan ihlallerle karşılaşılması halinde ilgili cezai işleme tabi olacaktır.”
denildikten sonra, dava konusu ihlalin tanımı: “İletim sistemine doğrudan
bağlı tüketiciler ve dağıtım lisansına sahip tüzel kişilerin İletim
Sisteminin her bir ölçüm noktasında çekecekleri endüktif reaktif enerjinin/verecekleri
kapasitif reaktif enerjinin, aktif enerjiye oranının ilgili mevzuata uygun
olmaması” şeklinde yapılmış; “Kullanıcı Tarafından TEİAŞ’a Ödenmesi Gereken
Ceza” ise “Kullanıcının o ayki Sistem Klanlım Fiyatına göre hesaplanan
bedelin %50’si oranında ceza uygulanır. Ceza, 00.00-24.00 saatleri arasında
bir defadan fazla uygulanmayacaktır” olarak belirlenmiştir.
Tüm bu
mevzuatsal düzenlemeler ışığında yapılan değerlendirme Neticesinde;
31.03.2010 tarihli Sistem Kullanım Anlaşmasının, TEİAŞ tarafından 4628
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu, ilgili Tebliğ ve Ana Statü’nün yukarıda
belirtilen maddeleri gereğince hazırlandığı ve Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumu’nun 23.05.2003 gün ve 148/1-15 sayılı kararı ile onaylandığı, ancak
söz konusu anlaşmanın davacı tarafından imzalanmadığı; davalı idare tarafından,
söz konusu anlaşmanın 10. maddesi ile ihlalin tespit edildiği Haziran 2009
tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Yöntem Bildirimi’nin 1.5. maddesi
gereğince, davacıya 359.715,66 TL ceza kesildiği anlaşılmaktadır.
Sonuç
olarak; 31.03.2010 Sistem Kullanım Anlaşmasının ve 13.12.2007 tarihli ve
1407 sayılı EPDK Kurul Kararı ile onaylanarak 01.01.2008 tarihinde
yürürlüğe giren İletim Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İşletim
Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildirimi’nin, TEİAŞ tarafından tek taraflı
olarak hazırlandığı ve ceza faturasının tanziminde esas alındığı tespit
edilmiştir. Bu durumda gerek ceza faturasına dayanak olan işlemlerin,
gerekse ceza faturası tutanağının davalı idare tarafından tek taraflı
olarak hazırlandığı ve davacıya uygulandığında kuşku bulunmamaktadır.
b.3) Ceza
Faturasının Tahsilinde İzlenen Usul Yönünden:
TEİAŞ Genel
Müdürlüğü tarafından, Çoruh Elektrik Dağıtım A.Ş.’ne gönderilen 12.02.2013
gün ve 1570 numaralı yazıda “……. Bu kapsamda, Ocak 2007-Kasım 2009
dönemleri arasında aylık olarak hesaplanan sistem kullanım ceza faturaları
muhteviyat çizelgeleriyle birlikte yazımız ekinde gönderilmektedir./Ayrıca,
yasal süresi içinde ödenmeyen faturalar için Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanunun 51. maddesinde öngörülen gecikme zammı uygulanacağı
ve yasal yollardan tahsili cihetine gidileceğinin bilinmesi hususunda
bilgilerinizi ve gereğini rica ederiz.” şeklindeki yazıdan, davalı idare
tarafından ceza faturasının tahsilinde 6183 sayılı Kanun uyarınca işlem
yapıldığı anlaşılmaktadır.
27/03/2003 tarihli ve 25061 sayılı Resmi Gazete’de
yayınlanan Elektrik Piyasasında İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve
Sistem Kullanımı Hakkında Tebliğ’in ‘Ödeme
yükümlülüğü’ başlıklı 12. maddesinde; “Kullanıcı, Kurum tarafından iletim
veya dağıtım faaliyetine ilişkin olarak onaylanan bağlantı fiyatı ve/veya
sistem kullanım ve/veya sistem işletim fiyatları üzerinden hesaplanan
bedeli TEİAŞ ve/veya dağıtım şirketine ödemekle yükümlüdür./ TEİAŞ ve/veya
dağıtım şirketi, kullanıcıya tahmini bir bedel tahakkuk ettirdiği takdirde,
kesinleşen bedel üzerinden gerekli düzeltmeleri yapar./ Bağlantı
varlıklarının işletme ve bakım masrafları, mülkiyet sınırları dahilinde
ilgili taraflarca karşılanır.” şeklindeki düzenleme ile kullanıcı tarafından
ödenmesi gereken sistem kullanım bedeli düzenlenmiştir.
Aynı Tebliğin ‘Ödeme prosedürü’
başlıklı 15. maddesinde; “Madde 15- TEİAŞ ve/veya dağıtım şirketi, her
türlü vergi ve yükümlülükler de ilave edilmiş olan ayrıntılı ödeme
bildirimini, takip eden ayın ilk beş günü içerisinde sistem kullanım
anlaşması tarafı olan kullanıcıya gönderir./Söz
konusu kullanıcı, ödeme bildiriminin tebliğ edildiği günü izleyen onbeş gün
içerisinde bildirimde yer alan tutarı, TEİAŞ ve/veya dağıtım şirketine
öder. Ödemede gecikilen süre için 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesinde öngörülen gecikme zammı
uygulanır.” denilmek sureti ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili
Hakkındaki Kanuna atıf yapmıştır.
Aynı
maddenin devamında da; “Maddi hatalar dışında; ödeme bildirimi içeriğine
yapılan herhangi bir itiraz, ödemeyi durdurmaz. TEİAŞ ve/veya dağıtım
şirketinin hatası nedeniyle fazla ödenmiş olan tutar, TEİAŞ ve/veya dağıtım
şirketi tarafından ödeme bildiriminin tebliğ edildiği günden sonraki onbeş
gün içerisinde bir itirazda bulunulması halinde, ödeme tarihini izleyen
onaltıncı günden başlamak üzere 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanunun 51 inci maddesine göre hesaplanan gecikme zammı da dahil
olmak üzere bir sonraki ödeme dönemine ait bedelden mahsup edilir.”
şeklindeki düzenleme ile ödeme emrine itirazın icranın yürütülmesini
durdurmayacağı düzenlenmiş, yine dava idarenin alacağı ile ilgili üstün ve
pozisyon yaratılmıştır.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Hakkında
Kanun’un 51. maddesinde; (Değişik madde: 25/12/2003 - 5035 S.K./4. md.) Amme
alacağının ödeme müddeti içinde ödenmeyen kısmına vadenin bitim tarihinden
itibaren her ay için ayrı ayrı % 4 oranında gecikme zammı tatbik olunur. Ay
kesirlerine isabet eden gecikme zammı günlük olarak hesap edilir./ Gecikme
zammı bir milyon liradan az olamaz./Gecikme zammı; 213 sayılı Vergi Usul
Kanununa göre uygulanan vergi ziyaı cezalarında bu madde uyarınca
belirlenen oranda, mahkemeler tarafından verilen ve ceza mahiyetinde olan
amme alacaklarında ise bu oranın yarısı ölçüsünde uygulanır. Bunların
dışındaki ceza mahiyetinde olan amme alacaklarına gecikme zammı tatbik edilmez./Bakanlar
Kurulu, gecikme zammı oranlarını aylar itibarıyla topluca veya her ay için
ayrı ayrı, yüzde onuna kadar indirmeye, gecikme zammı oranı ile gecikme
zammı asgari tutarını iki katına kadar artırmaya, ayrıca gecikme zammı
oranını aylar itibarıyla farklı olarak belirlemeye ve gecikme zammını
bileşik faiz usulüyle aylık, üç aylık, altı aylık veya yıllık olarak hesaplatmaya
yetkilidir.” denilmek sureti ile kamu alacaklarına uygulanacak gecikme
zammı ayrıca düzenlenmiştir.
Tüm bu yasal düzenlemelerden, TEİAŞ tarafından
talep edilen ceza faturasının, amme alacağı mahiyetinde olduğu ve bu
nedenle tahsili hakkında 6183 sayılı Kanun’da belirlenen usulün
uygulanmasının öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Zira özel hukuk ilişkisine konu
bir alacağın, 6183 sayılı Kanun’un 1. maddesi gereğince kamu alacaklarının
tahsili hakkında öngörülen usulle icra edilmesi mümkün değildir.
c)
İşlemin
Kamu Gücüne Dayalı Olması:
En temel
tanımı ile kamu gücü; devletin kamu yararını gerçekleştirebilmesi için özel
kişiler karşısında sahip olduğu üstün yetki ve ayrıcalıklardır.
Yukarı
da ayrıntılı olarak belirttiğimiz üzere, 4628 sayılı Kanun
2. ve 40. maddeleri, TEİAŞ Ana
Statüsü’nün 4. maddesinin 11.Bendi, Tebliğ’in “İletim sistemine bağlantı
ve/veya sistem kullanım anlaşmaları” başlıklı 4. maddesi gereğince, Dağıtım
Şirketleri ile imzalanacak Sistem Kullanım Anlaşmasını hazırlama görevi
TEİAŞ’ye verilmiş, yine Tebliğ’in “İletim sistemine bağlantı ve/veya sistem
kullanım anlaşmaları” başlıklı 4. maddesinde; bu anlaşmaların genel
hükümlerinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun onayı olmaksızın
değişiklik yapılamayacağı belirtilmiştir.
4628 sayılı
Kanun’un “Arz Güvenliği” başlıklı Ek
3. maddesinin “a” bendinin 1. fıkrasında; Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi, iletim kısıtlarını asgari seviyeye indirecek şekilde iletim
şebekesinin planlanmasından, tesisinden, işletilmesinden, sistem güvenilirliğinin
muhafaza edilmesinden ve üretim kapasite projeksiyonu ile 20 yıllık Uzun Dönem
Elektrik Enerjisi Üretim Gelişim Planının hazırlanmasından sorumludur. “ 2.
fıkrasında; “Perakende satış lisansına sahip dağıtım şirketleri,
bölgelerindeki serbest olmayan tüketicilerin elektrik enerjisi ve kapasite
talebini karşılamakla yükümlüdürler. Söz konusu tüzel kişiler her yıl
Aralık ayı sonuna kadar, gelecek 5 yıl için, tahmin ettikleri elektrik enerjisi
puant güç taleplerini, ihtiyaç duydukları elektrik enerjisi miktarını, bu
miktarın temini için yaptıkları sözleşmeleri ve ilave enerji/kapasite
ihtiyaçlarını Kuruma bildirmek zorundadır.” 4.fıkrasında; “Kurum (EPDK),
lisans verilen üretim tesislerinin gerçekleşmelerinin izlenmesinden, ilgili
mevzuat kapsamında bu tesislerin öngörülen zamanda devreye girmesi için
gerekli önlemlerin alınmasından, Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi tarafından
yapılacak arz-talep dengesi çalışmalarında kullanılmak üzere, 5 yıl
içerisinde işletmeye girecek ve arz hesabında dikkate alınacak lisanslı
yeni üretim kapasite miktarlarının Bakanlığa düzenli aralıklarla
bildirilmesinden sorumludur.”, c bendinde; “Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi, Türkiye Elektrik Enerjisi Talep Projeksiyonu Raporunun yayımlanmasını
müteakiben, gelecek 20 yılı kapsayacak şekilde yapılan talep tahminini,
mevcut arz potansiyelini, potansiyel arz imkânlarını, yakıt kaynaklarını,
iletim ve dağıtım sisteminin yapısı ve gelişme planlarını, ithalat ve/veya
ihracat imkânlarını ve kaynak çeşitliliği politikalarını dikkate alarak
enerji politikalarının belirlenmesinde yararlanmak üzere Uzun Dönem
Elektrik Enerjisi Üretim Gelişim Planını hazırlayarak Bakanlığın onayına
sunar. Bu plan onaylanmasını müteakip Bakanlık tarafından yayımlanır.”
denilmek sureti ile elektrik iletim hizmetinin güvenliğini sağlamak adına
alınması gereken tedbirler kanunda açıkça belirtilmiş ve TEİAŞ bu hususlar
bir çok görev verilmiştir.
EPDK
tarafından onaylanarak 10.11.2004 tarihli ve 25639 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe giren Elektrik İletim Sistemi Arz Güvenilirliği ve
Kalitesi Yönetmeliğinin, "Reaktif enerjinin kompanzasyonu"
başlıklı 11. maddesinde “İletim sistemine doğrudan bağlı tüketiciler ve
dağıtım lisansına sahip tüzel kişiler tarafından; iletim sistemine bağlantıyla
ilgili her bir ölçüm noktasında ve her bir uzlaşma periyodunda, sistemden
çekilen endüktif reaktif enerjinin sistemden çekilen aktif enerjiye oranı
yüzde ondördü, sisteme verilen kapasitif reaktif enerjinin sistemden
çekilen aktif enerjiye oranı ise yüzde onu geçemez./ İletim sisteminin her
bir ölçüm noktasında öngörülen orana uyulmaması durumunda kullanıcılara
uygulanacak yaptırımlar bağlantı ve sistem kullanım anlaşmalarında
düzenlenir. / Oranların kontrolü ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde yapılır."hükmüne,
Aynı
Yönetmeliğin 01.01.2007 tarihinde yürürlüğe giren Geçici 3. maddesinde,
“1/1/2007 tarihinden itibaren İletim sistemine doğrudan bağlı tüketiciler
için iletim sisteminin her bir ölçüm noktasında aylık çekilen endüktif reaktif
enerjinin sistemden çekilen aktif enerjiye oranı yüzde otuzüç, aylık
sisteme verilen kapasitif reaktif enerjinin sistemden çekilen aktif
enerjiye oranı yüzde yirmi olarak uygulanır. 1/1/2008 'den itibaren bu
oranlar sırasıyla yüzde yirmi ve yüzde onbeş olarak uygulanır./ 1/1/2007
tarihinden itibaren dağıtım lisansına sahip tüzel kişiler için, iletim
sisteminin her bir ölçüm noktasında aylık çekilen endüktif reaktif
enerjinin sistemden çekilen aktif enerjiye oranı yüzde elli olarak
uygulanır. 1/1/ 2008 'den itibaren dağıtım lisansına sahip tüzel kişiler
için, iletim sisteminin her bir ölçüm noktasında aylık çekilen endüktif
reaktif enerjinin sistemden çekilen aktif enerjiye oranı yüzde otuzüç,
aylık sisteme verilen kapasitif reaktif enerjinin sistemden çekilen aktif enerjiye
oranı yüzde yirmi olarak uygulanır. 01/01/2009 tarihinden itibaren ise bu
oranlar, bu Yönetmeliğin 11 inci maddesi hükümlerinde yer alan esaslara
göre tespit edilir. " hükmüne yer verilmiştir.
Yönetmelikte
yer alan düzenleme paralelinde reaktif enerji sınır değerlerinin aşımı
ihlali; 23/05/2003 tarih ve 148/1-15 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme
Kurulu Kararı ile onaylanan mülga Sistem Kullanım Anlaşmasının "Cezai
Şartlar" başlıklı 10 uncu maddesinde ve TEİAŞ ile Sistem Kullanım
Anlaşması imzalamamış olan kullanıcılar için ise, ilk defa 21/12/2006 tarih
ve 1029 sayılı EPDK Kurul Kararı ile onaylanarak 01/01/2007 tarihinden
itibaren "yürürlüğe giren Yöntem Bildiriminde "İletim sistemine
doğrudan bağlı tüketiciler ve dağıtım lisansına sahip tüzel kişilerin
İletim Sisteminin her bir ölçüm noktasında çekecekleri endüktif reaktif
enerjinin/verecekleri kapasitif reaktif enerjinin, aktif enerjiye oranının
ilgili mevzuata uygun olmaması" şeklinde tanımlanmış, söz konusu ihlal
durumuna ilişkin yaptırım ise, "Kullanıcının o ayki Sistem Kullanım
Fiyatına göre hesaplanan bedelin %50'si oranında ceza uygulanır. Ceza,
00.00-24.00 saatleri arasında bir defadan fazla uygulanmayacaktır."
hükmü ile düzenlenmiştir.
Bu
açıklamalardan hareketle, davalı idare tarafından, elektrik iletim
hizmetinin sağlıklı işlemesini sağlamak amacı ile yerine getirdiği denetim
görevi kapsamında, kanunlarla kendisine verilen üstün yetki ve ayrıcalıklar
kullanılmak sureti ile davacı Çoruh Elektrik A.Ş.’ne ceza faturasının
kesildiği anlaşılmakla, işlemin tesisinde kamu gücü kullanıldığı sonucuna
varılmıştır.
d) Ceza Faturasına Esas tarihler itibarıyla Davacı
ile Davalı Arasındaki İlişkisinin Hukuki Statüsü
Davaya
konu Ceza Faturası Haziran 2009 tarihine aittir. Yukarıdaki
açıklamalarımızda da belirttiğimiz üzere ceza faturasına konu ihlal
tarihinde henüz Çoruh Elektrik A.Ş. özelleştirilmemiştir. Görevli yargı
yerinin belirlenmesi adına TEDAŞ’ın söz konusu tarihteki tüzel kişiliğinin
niteliği ve TEİAŞ ile TEDAŞ arasındaki ilişkinin hukuki vasfı belirlenmelidir.
Yukarıda
ayrıntısı ile belirttiğimiz üzere Elektrik
sektöründeki dağınık yapıyı ortadan kaldırmak ve işletme bütünlüğünü
sağlamak amacıyla 15.07.1970 gün ve 1312 sayılı Kanun ile Türkiye Elektrik
Kurumu (TEK) kurulmuş, imtiyazlı şirketlerin görev bölgeleri ve belediye
sınırları dışında tüm yurtta elektriğin üretim, iletim, dağıtım ve satış
hizmetleri TEK bünyesinde toplanmıştır. Hizmetlerin daha etkin, daha
verimli ve çağdaş bir şekilde sürdürülebilmesi amacıyla ve özelleştirme
politikaları çerçevesinde TEK, Bakanlar Kurulunun 12.8.1993 tarih ve
93/4789 sayılı Kararı ile, Türkiye Elektrik Üretim-İletim A.Ş. (TEAŞ) ve
Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ) adı altında iki ayrı İktisadi Devlet
Teşekkülü olarak yeniden yapılandırılmıştır.
233
sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında KHK’nin 2. maddesinde; “ İktisadi devlet teşekkülü
"Teşekkül"; sermayesinin tamamı devlete ait, iktisadi alanda
ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan, kamu iktisadi
teşebbüsüdür” şeklinde tanımlanmıştır.
233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname'nin (KHK) 3.maddesine ve 20.02.2001 tarih ve 4628 sayılı
Elektrik Piyasası Kanununa dayanılarak çıkarılan ve 02.03.2001 tarihinde
yürürlüğe giren 05.02.2001 tarih ye 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
uyarınca TEAŞ; Türkiye Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ), Elektrik Üretim AŞ
(EÜAŞ) ve Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt AŞ (TETAŞ) unvanlarında, anonim
şirket statüsünde, üç ayrı iktisadi devlet teşekkülü şeklinde
teşkilatlandırılmıştır.
Bu durumda TEDAŞ
12.08.1993 tarihinde İktisadi Devlet Teşekkülü olarak, TEİAŞ ise 05.02.2001
tarihinde iktisadi devlet teşekkülü olarak yapılandırılmışlardır. Daha
sonra TEDAŞ 02.04.2004 tarih ve
2004/22 sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu Kararı ile özelleştirme kapsam ve
programına alınmıştır. Dağıtım bölgeleri yeniden belirlenerek, Türkiye 21
dağıtım bölgesine ayrılmıştır. Bunlardan biri olan Çoruh Elektrik A.Ş.’nin
de Özelleştirme Yüksek İdaresi’nin 07.10.2010 tarihli ve 2010/36 sayılı
kararı ile Aksa Elektrik Perakende Satış A.Ş.’ne devir yapılmıştır. Hissesinin
tamamı da 31.12.2010 tarihinde Aksa Elektrik Perakende Satış A.Ş.’ne
devredilmiş ve özelleştirme işlemi tamamlanmıştır.
24/11/1994
tarih ve 4046 numaralı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un 17.
maddesinin B bendinde “Özelleştirme kapsamına alınan kuruluşlardan; mali ve
hukuki yönden özelleştirmeye hazırlanmalarına karar verilenlerin bu
hazırlık işlemleri tamamlanıncaya kadar, bunların bağlı oldukları bakanlık
veya kurumlar ile ilgileri ve önceki statüleri aynen devam eder. Bunlarla
ilgili mali ve hukuki yönden özelleştirmeye hazırlık işlemleri kurulca
belirlenecek kuruluş veya kuruluşlar tarafından yürütülür. Özelleştirmeye
hazırlık işlemleri tamamlananlar Kurulun vereceği yeni bir karar ile
özelleştirme programına alınır. Bu şekilde hazırlıkları tamamlanarak
özelleştirme programına alınanlar ile doğrudan özelleştirme programına
alınanlar (bağlı ortaklıkların iştirak payları ve varlıkları ile bağlı
ortaklık statüsünde olmayan, ancak sermayesinin yarısından fazlası kamuya
ait kuruluşların iştirak payları ve varlıkları hariç), Kurul kararının
alındığı tarihte başka bir işleme gerek olmadan ve bedel alınmaksızın
İdareye devredilmiş sayılır. Özelleştirme programına alınarak İdareye
devredilen kuruluşlar buna ilişkin Kurul kararı tarihinden itibaren bağlı
oldukları bakanlık veya kurumla ilişkileri kesilerek idareye bağlanmış
sayılır.” denilmek sureti ile hakkında özelleştirme prosedürü tamamlanmayan
kamu kuruluşunun eski niteliğini devam ettireceği düzenlenmiştir.
Aynı
maddenin C bendinde; “ Genel ve katma bütçeli idarelerle, bunlara
bağlı döner sermayeli kuruluşların 15 inci maddenin (a) bendinde belirtilen
mal ve hizmet üretim birimleri ve varlıkları ile kamu iktisadi
kuruluşlarının ve bunların müessese, bağlı ortaklık, işletme ve işletme
birimleri ile varlıklarının özelleştirme programına alınmalarına Kurulca
karar verilir. Bunların, mülkiyetin devri dışındaki yöntemlerle yapılacak
özelleştirme işlemleri idare tarafından yürütülür. Ancak, bunların
mülkiyetinin bağlı bulundukları kurum ve/veya kuruluşlara aidiyeti ve
statüleri aynen devam eder.” şeklindeki düzenleme ile de iktisadi devlet
teşekküllerinin özelleştirme işlemleri tamamlanıncaya kadar bağlı bulundukları
kurum veya kuruluşa aidiyetinin ve hukuki niteliğinin korunacağı belirtilmiştir.
Aynı
Kanun’un 18. maddesinin Özelleştirmede uygulanabilecek usuller belirlenmiş
ve A bendinin “a” alt başlığında “Satış; Kuruluşların aktiflerindeki mal ve
hizmet üretim birimleriyle varlıklarının mülkiyetinin kısmen veya tamamen
bedel karşılığı devredilmesi ya da bu kuruluşların hisselerinin tamamının
veya bir kısmının kuruluşların içinde bulundukları şartlar da dikkate
alınarak yurt içi ve yurt dışında, halka arz, gerçek ve/veya tüzelkişilere
blok satış, gecikmeli halka arzı içeren blok satış, çalışanlara satış,
borsada normal ve/veya özel emir ile satış, menkul kıymetler yatırım
fonları ve/veya menkul kıymetler yatırım ortaklarına satış veya bunların
birlikte uygulanması yoluyla bedel karşılığı devredilmesidir.” denilmek
sureti ile satış usulü ile özelleştirme yöntemi düzenlenmiştir.
Aynı
Kanun’un 18. maddesinin Özelleştirmede uygulanabilecek usuller belirlenmiş
ve B bendinin “c” alt başlığında; “Komisyon; değer tespit çalışmalarını,
özelleştirilecek kuruluşun niteliği, gördüğü hizmetin özelliği, gelecekteki
nakit akımı potansiyeli, faaliyette bulunduğu sektör ve pazarın
özellikleri, sahip olduğu sınai, ticari ve sosyal tesisler, mA.e araç ve
gereçler, teçhizat, malzeme ve hammadde ile yarı mamul ve mamul madde
stokları, her türlü taşınır ve taşınmaz malları, vasıfları ve hali hazır
durumları, seN.li ve seN.siz bütün alacak ve borçları ile bilumum hak ve
yükümlülükleri ve özelleştirilecek kuruluşa uygulanacak özelleştirme
yöntemini de dikkate alarak uluslararası kabul görmüş olan; indirgenmiş nakit
akımları (N. bugünkü değer), defter değeri, N. aktif değeri, amortize
edilmiş yenileme değeri, tasfiye değeri, fiyat/kazanç oranı, piyasa
kapitalizasyon değeri, piyasa değeri/defter değeri, ekspertiz değeri,
fiyat/nakit akım oranı metotlarından en az ikisini uygulamak suretiyle
yürütür. Değer tespit
sonuçları, kuruluşun özelleştirme işlemi tamamlanarak devir sözleşmesinde
yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmesinden sonra kamuoyuna duyurulur.
Özelleştirme programındaki kuruluşun özelleştirme işlemlerini bu Kanunun 4
üncü maddesinin son fıkrasına istinaden yürütmesi durumunda; değer tespiti
işlemleri, ilgili kuruluşun karar almaya yetkili organlarının kararı ile
kuruluş ita amirinin başkanlığında oluşturulacak komisyon tarafından bu
bentte belirtilen esaslar çerçevesinde yapılır.” denilmek sureti ile
özelleştirme işleminin ne şekilde tamamlanacağı belirtilmiştir.
TEDAŞ,
Özelleştirme Yüksek İdaresi’nin 02.04.2004 gün ve 2004/22 sayılı kararı ile
özelleştirme kapsamına alınmış, yine aynı idarenin 07.06.2010 gün ve
2010/86 sayılı kararı ile Aksa Elektrik Perakende Satış A.Ş.’ne devrine
karar verilmiş ve nihayet 31.12.2012 tarihinde hisse devri tamamı ile
sağlanarak Özelleştirme İdare Başkanlığı’nın resmi web sitesinde ilan
edilmiştir. Buradan hareketle, ceza faturasına konu ihlalin yapıldığı
Haziran 2009 tarihinde, faturayı düzenleyen TEİAŞ de, Fatura muhatabı olan
Çoruh Elektrik A.Ş.’nin de iktisadi devlet teşekkülü niteliğinde olduğu
tespit edilmiştir.
Taraflar arasında imzalanan 31.12.2010 tarihli hisse
devir sözleşmesinin “Alıcının Taahhütleri” başlıklı 9. maddesinin 4.
fıkrasında; alıcı ihale konusu hisseleri devraldığı tarihten önceki döneme
ilişkin olarak İşletme hakkı devir sözleşmesindeki hükümler saklı kalmak
kaydı ile şirkette yapılmış olan her türlü işlemden kaynaklanan borç ve
yükümlülüklerden, kayıtlara intikal ettirilmemiş olsa dahi şirketin sorumlu
olduğu, bu hususlarda alınmış karar ve yapılmış sözleşmelerden ilgili
olarak kendisinin veya şirketin idareyi ve TEDAŞ’ı ilzam edecek hiçbir başvuru
ve rucu hakkının olmadığı kabul, taahhüt ve garanti eder “ şeklindeki
hükümden davacının sözleşme imzalanmadan önce doğan borç ve
yükümlülüklerden de sorumlu olduğunun düzenlendiği ancak İşletme Devir
hakkı Sözleşmesinde belirtilen hususların bundan vareste tutulduğu
görülmüştür.
İşletme Devir hakkı sözleşmesi incelendiğinde ise;
“Üçüncü Kişilerin Hak ve İddiaları” başlıklı 7. fıkrasının 4, 5, 6 ve
7. fıkralarında sırasıyla; “Dağıtım Faaliyetinin TEDAŞ tarafından
yürütüldüğü dönemde hu faaliyetin yürütülmesi amacıyla gerçekleştirilen her
türlü is ve işlemlerin bütün sorumluluğu TEDAŞ'a aittir. TEDAŞ tarafından
yürütülmüş bulunan hu faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri
sürülecek her türlü talebin muhatabı TEDAŞ'tır. Bu talepleri konu alan icra
takibi ve davalar TEDAŞ tarafından yürütülür ve sonuçlandırılır. Bu takip
ve davalardan doğacak her türlü mali yükümlülük TEDAŞ tarafından
karşılanır.
Dağıtım Faaliyetinin Şirket
tarafından yürütüldüğü dönemde bu faaliyet kapsamında gerçekleştirilen her
türlü iş ve işlemlerin bütün sorumluluğu Şirket'e aittir. Şirket tarafından
yürütülmüş bulunan hu faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri
sürülecek her türlü talebin muhatabı Şirket'tir. Bu talepleri konu alan
icra takibi ve davalar Şirket tarafından yürütülür ve sonuçlandırılır. Bu
takip ve davalardan doğacak her türlü mali yükümlülük Şirket tarafından
karşılanır.
Sözleşmenin imza tarihinden önce
Dağıtım Tesisleri ile Dağıtım Tesisleri'nin işletilmesinden kaynaklanan her
türlü hukuki ve cezaî sorumluluk TEDAŞ’a aittir. Bu dönemde yürütülmüş
bulunan bu faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri sürülecek
her türlü talebin muhatabı TEDAŞ'tır. Bu talepleri konu alan icra takibi ve
davalar TEDAŞ tarafından yürütülür ve sonuçlandırılır. Bu takip ve
davalardan doğacak her türlü mali yükümlülük TEDAŞ tarafından ödenir.
Sözleşmenin imza tarihinden sonra Dağıtım Tesisleri
ile Dağıtım Tesisleri'nin işletilmesinden kaynaklanan her türlü hukuki ve
cezaî sorumluluk Şirketle aittir. Şirket tarafından yürütülmüş bulunan hu
faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri sürülecek her türlü
talebin muhatabı Şirkettir. Bu talepleri konu alan icra takibi ye davalar
Şirket tarafından yürütülür ve sonuçlandırılır. Bu takip ve davalardan
doğacak her türlü mali yükümlülük Şirket tarafından karşılanır. Şirket, bu
kapsamda ortaya çıkan tazminattan, cezadan ve/veya herhangi bir isim
altında gerçekleştirdiği ödemelerden dolayı, hiçbir şekilde TEDAŞ’a rücu
edemez. Belirtilen nedenlerle TEDAŞ'ın bir ödeme yapmak zorunda kalması durumunda.
Şirket söz konusu ödemeyi ilk talepte ödeme tarihinden itibaren ticari
faiziyle birlikte, nakden ve defaten ödemekle yükümlüdür” şeklindeki
düzenlemelerden, TEDAŞ’ın şirkete devri öncesindeki döneme ilişkin Dağıtım
Tesisleri ile Dağıtım Tesisleri'nin işletilmesinden kaynaklanan her türlü
hukuki ve cezaî sorumluluğun TEDAŞ’a ait olacağı açıkça belirtilmiştir.
Yine 233
sayılı KHK’nin 2. maddesinde; iktisadi devlet teşekküllerinin iktisadi
alanda ticari esaslara göre faaliyet göstereceği düzenlenmiştir. Ancak bu
maddenin 29.06.2001 gün ve 24447 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe
giren TEİAŞ Ana Statüsü’nün 3. Maddesinin 2. Fıkrası ile birlikte
değerlendirmek gerekmektedir. Söz konusu maddede TEİAŞ’nın EPK, K.H.K., ve
bu Ana statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabi
olacağı belirtilmiştir. 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 2 nci
maddesinde sistem kullanım anlaşmasına konu kullanım tarifelerinin TEİAŞ
tarafından EPDK’nın onayı alınmak sureti ile hazırlanacağına ilişkin tek
taraflı düzenleme yetkisi ve aynı kanunun 20. maddesinde düzenlenen sistem
güvenliği açısından gerekli önlemleri düzenleyen Arz güvenliği ile ilgili
maddesi birlikte değerlendirildiğinde; TEİAŞ tarafından, Çoruh Elektrik A.Ş.
hakkında (sermayelerinin tamamı devlete ait iki iktisadi devlet teşekkülü
arasında) Haziran 2009 tarihini kapsar şekilde düzenlenen ceza faturasının,
bir ticari faaliyetin yürütülmesi kapsamında değil, TEİAŞ’a 4628 sayılı
Kanun’un 2. maddesi ile verilen Elektrik İletimi görevinin sağlıklı bir
şekilde yürütülmesini sağlama görevi kapsamında düzenlendiği, davacı ile
davalı arasında gerek hisse devir sözleşmesi gerekse İşletme Hakkı Devir
Sözleşmesi imzalanmadan önceki döneme ait davaya konu ceza faturası yönünden
sorumluluğun TEDAŞ’a ait olması da dikkate alındığında, borç tarihi itibari
ile gerek alacaklı gerekse borçlu sıfatının idarede birleştiği sonucuna
varılmıştır.
7-SONUÇ:
Dava
dosyasının incelenmesinden; 233
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) 3. maddesine ve 20.02.2001
tarih ve 4628 sayılı Elektrik
Piyasası Kanununa dayanılarak çıkarılan ve 02.03.2001 tarihinde
yürürlüğe giren 05.02.2001 tarih ve 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
uyarınca TEAŞ’nin, TEİAŞ, EÜAŞ ve TETAŞ şeklinde 3’e ayrılmasının ardından
27/03/2003 tarihli ve 25061 sayılı Resmi Gazete’de Elektrik Piyasasında
İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında
Tebliğin yayınlandığı, ardından 21.12.2006 tarihli ve 1029 sayılı EPDK
Kurul Kararı ile onaylanarak 01.01.2007 tarihinde İletim Sistemi Sistem
Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildirimi’nin
yürürlüğe girdiği, ancak işlemin ceza faturasına esas ihlal tarihi (Haziran
2009) tarihi itibari ile 13.12.2007 gün ve 1407 sayılı EPDK kurul kararı
ile onaylanan İletim Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini
Hesaplama Yöntem Bildirimi’nin yürürlükte olduğu;
TEİAŞ’nin
4628 sayılı Kanun ve Tebliğin kendisine verdiği yetki çerçevesinde
hazırladığı “Sistem Kullanım Anlaşması”nın, 23.05.2003 gün ve 148/1-15
sayılı EPDK kararı ile onaylandığı ve fakat dosya içinde bulunan örneğinden
söz konusu anlaşmanın davacı tarafından imzalanmadığının görüldüğü;
Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 07.06.2010 gün ve 2010/36 sayılı Kararı ile
Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.nin Çoruh Elektrik A.Ş.’ndeki %100 hissesinin,
277.000.000 ABD doları bedelle Aksa Elektrik Perakende Satış A.Ş.’ne
devredilmesine karar verildiği, hisse devrinin 31.12.2010 tarihinde tamamı
ile gerçekleşmesi ile Çoruh Elektrik A.Ş.’nın özelleştirme işleminin
tamamlandığı; davalı kurum tarafından, sistem kullanım anlaşmasının 10.
maddesinde belirtilen cezai şartlarından 12. bentte belirtilen yükümlülüğün
Haziran 2009 tarihinde tespit edilen ihlali nedeni ile davacı kuruma
359,715,66 TL ceza kesildiği, davacının bu cezaya itiraz etmesi ile
taraflar arasında davaya konu uyuşmazlığı oluştuğu anlaşılmaktadır.
Görüldüğü üzere, ceza faturasının tanzimine konu ihlal tarihinde, davacı
kurum henüz özelleştirilmemiş, davalı ile arasında Sistem Kullanım Anlaşması
imzalanmamış olmakla, ihlal tarihi itibariyle idare hukuku tüzel kişisi
sıfatını devam ettirmektedir.
Yukarıda ayrıntısı ile açıklandığı üzere, Ana
Statüsü’nün 3. maddesinin 2. fıkrası gereğince TEİAŞ, 4628 sayılı EPK’nda
verilen görevleri kapsamında tesis ettiği işlemler yönünden idare hukuku
hükümlerine tabidir ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun yukarıda 2.
maddesi kapsamında verilen yetkileri kullanırken tesis ettiği işlemler
bakımından özel hukuk hükümlerine tabi olmadığı yönünden bir kuşku
bulunmamaktadır. Buna ilaveten, davalı TEİAŞ tarafından, davacı kurumun
özelleştirilmesinden önceki döneme ilişkin olarak, davalı idarenin elektrik
iletimi kamu hizmetinin düzgün işletilmesini sağlamak adına
gerçekleştirdiği denetim görevi kapsamında tespit ettiği ihlal nedeni ile
davacıya ceza faturası tanzim ettiği, ne faturanın tanzimi ne de faturanın
dayanağı olan işlemlerin düzenlenmesi aşamasında davacının herhangi bir
katkısı bulunmadığı, davalı idarenin tüm bu işlem ve düzenlemeleri kanunlar
ve ilgili mevzuatın kendisine verdiği yetkiye dayalı olarak kamu gücü
kullanmak sureti ile ve tek taraflı irade beyanı ile gerçekleştirdiği hususları
da dikkate alındığında, davaya konu iptali istenen ceza faturasının bir
idari işlem olduğu sonucuna varılmıştır.
Her ne kadar davaya konu sistem kullanım anlaşması
bir sözleşme metni gibi düzenlenmiş ise de, gerek TEİAŞ tarafından tek
taraflı olarak hazırlanması, gerek EPDK tarafından onaylanarak yürürlüğe
girmesi ve gerekse de davacı tarafından imzalanmamış olması nedenleri ile,
iki taraflı irade beyanına havi bir özel hukuk sözleşmesi niteliğinde olduğu
kabul edilmemiş, bir idari işlem olarak değerlendirilmiştir.
Bu
duruma göre, idare tarafından tesis edilen işlemin, anılan yasal
düzenlemelere uygunluğunun denetlenmesi gereken davanın görüm ve çözümünde
2577 sayılı Yasa’nın 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi gereğince idari
yargı yerleri görevli olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan
nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın başvurusunun reddine karar
verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna,
bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın, BAŞVURUSUNUN REDDİNE,
02.06.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
——
• ——
Uyuşmazlık Mahkemesi
Başkanlığından:
2-ESAS NO : 2013/1819
KARAR NO : 2014/617
KARAR TR : 02.06.2014
(Hukuk Bölümü)
ÖZET : Davalı TEİAŞ ile özelleştirme öncesinde elektrik
dağıtım şirketlerinin hisselerinin tamamının kamu elinde olması, sistem
kullanım cezası adı altında davalı tarafından uygulanan yaptırımın tek
taraflı biçimde uygulanması ve takibinin amme alacaklarının tahsili usulü
hakkında mevzuat hükümlerine göre yapılması, özelleştirme öncesinde gerçekte
iktisadi devlet teşekkülü statüsünde bulunan bu iki kamu birimi arasında
cereyan eden ilişkinin idare hukuku ilkeleri çerçevesinde yürütülmesi,
özelleştirme aşamasında davacı dağıtım şirketi ile özelleştirme idaresi arasında
imzalanan hisse satış sözleşmesi ve işletme hakkı devir sözleşmesinin
ilgili hükümleri uyarınca, sözleşmenin imza tarihi öncesindeki dönemde her
türlü hukuki ve cezai sorumluluğun TEDAŞ’a ait olduğunun hüküm altına alınması
ve bunun doğal sonucu olarak da o dönemde iki kamu birimi arasında oluşan
ihtilaftan kaynaklanan sorunun ancak idare hukuku ilkelerine göre
çözümlenmesi gerektiği, ayrıca davacı dağıtım şirketi ile davalı arasında
idari para cezası dönemini kapsayan bir özel hukuk sözleşmesinin
imzalanmamış bulunması ve ancak özelleştirme tarihi sonrası döneme ilişkin
bir ihtilafın söz konusu olması halinde özel hukuk hükümlerinin
uygulanabileceği gerçeği dikkate alındığında; davacı elektrik dağıtım
şirketinin özelleştirilmesi öncesi kamu elinde olduğu döneme ilişkin tesis
edilen sistem kullanım cezasının iptaline ilişkin davanın İDARİ YARGI
YERİNDE görülmesi gerektiği hk.
K A R A R
Davacı :
Fırat Elektrik Dağıtım A.Ş.
Vekilleri
: Av. M.Y. & Av. S.Y.
Davalı :
TEİAŞ Genel Müdürlüğü
Vekili :
Av. E.A.
1-OLAY : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;
davalı idare tarafından 12.02.2013 gün ve 1573 sayılı yazısı ile davacı
şirkete gönderilen yazıda, İletim Sistemi Sistem Kullanım ve İşletim
Tarifelerine Hesaplama Yöntem Bildirimi’nin 1.5. maddesinde belirtilen; "iletim sisteminde doğrudan bağlı tüketiciler ve dağıtım
lisansına sahip tüzel kişilerin iletim sisteminin her bir ölçüm noktasında
çekecekleri endüktif reaktif enerjinin verecekleri kapasite reaktif
enerjinin, aktif enerjiye oranının ilgili mevzuata uygun olmaması"
gerekçesi ile "Ocak
2007-Kasım 2009 dönemleri arasında aylık olarak hesaplanan sistem kullanım
ceza faturalarının tebliğ ettirerek ödenmemesi durumunda Amme Alacaklarının
Tahsili Usulü Hakkındaki Kanunun 51.maddesi kapsamında yasal yollara
gidileceği" bildiriminde bulunduğunu; ancak söz konusu ceza
faturasının tamamı ile hukuka aykırı olduğunu iddia etmiş, gerekçe olarak
da;
Davacı şirkete kesilen faturanın dayanağı olan,
Elektrik Piyasasında İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem
Kullanım Hakkındaki Tebliğin 27.03.2003 gün ve 25061 sayılı Resmi Gazete’de
yayınlanarak yürürlüğe girdiğini; yine ceza faturasının dayanağı olan
Bağlantı ve Sistem Kullanım Anlaşması ile Yöntem Bildirimi’nin 21.12.2006
gün ve 1029 sayılı EPDK Kurul Kararı ile onaylanarak 29.12.2006 gün ve
26391 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdiğini, oysa davacı şirketin 01.01.2011
tarihinde özelleştirildiğini, ceza faturalarına esas işlem tarihinin ise;
Ocak 2008 tarihine ait olduğunu, yani anılan tarihlerde davacı şirketin
Devlete ait olması nedeni ile davacı kurumun bir sorumluluğunun olmadığını,
TEİAŞ Genel Müdürlüğü ile TEDAŞ Genel Müdürlüğü
arasında 08.03 2007 tarihli mutabakat metni imzalandığını söz konusu
mutabakat metninde ; "Kamu
mülkiyetinde olan Dağıtımı Şirketlerinin, personel yetersizliği ve yatırım
ödeneklerinin kısıtlılığı nedenleriyle gerekli altyapının tamamlanamamış
olması, eleman yetersizliğinden dolayı bakim-onarım faaliyetlerini
istenilen seviyede yapılamaması dikkate alınarak, Sistem Kullanım
Anlaşmalarındaki Cezai Şartlar başlıklı 10 uncu maddede ve Yöntem
Bildiriminin 1.5 inci maddesinde yer aleti cezai hükümlerini 3 yıl Dağıtım
Şirketlerine uygulanması yönünde TEDAŞ ve Dağıtım Şirketlerinin EPDK
nezdinde muafiyet talebinde bulunması, Sistem Kullanım
Antlaşmasının Karşılıklı Yükümlülükler Başlıklı A-1 bendinin dördüncü
fıkrasında yer alan 15 günlük ödeme suresinin
30 güne çıkarılması ve ödeme
süresi içersinde ödeme yapılmaması halinde uygulanacak 6183 sayılı Kanunun
51 inci maddesine göre hesaplatılacak gecikme zammının günlük olarak
uygulanması yönünde ilgili mevzuatta gerekli düzenlemelerin yapılması
amacıyla TEDAŞ ve Dağıtım Şirketlerinin EPDK nezdinde girişimde
bulunması," hususlarında
mutabakata varıldığını ve Yöntem Bildiriminin 1.5.maddesindeki cezai hükümlerin
3 yıl dağıtım Şirketlerine uygulanmaması yönünde karar alındığını, bu
mutabakat uyarınca davalı idareye yapılan müracaata verilen 21.03.2013 gün
ve 3037 numaralı cevapta, muafiyet anlaşması ile ilgili bir müracaatın
olmaması nedeni ile cezai işlemlerin uygulandığı cevabının verildiğini,
oysa söz konusu tarihte davacı kurumun henüz özelleştirilmediğini, bu
nedenle kendilerinin müracaat imkanının zaten bulunmadığını, bu nedenle de
yapılan işlemin hukuka aykırı olduğunu;
6446 sayılı Enerji Piyasası
Kanunu’nun 16. Maddesinde Yaptırımlar, Yaptırımların Uygulanmasında usul ve
Para Cezaları’nın düzenlendiğini, bu maddede, Yöntem Bildiriminin 1.5.
maddesinde belirtilen hususa yer verilmediğini, maddede belirtilen
sebeplerin sınırlı sayıda olduğunu ve yorum yolu ile genişletilemeyeceğini,
bu nedenle de yapılan işlemin dayanağının olmadığını ve hukuka aykırı
olduğunu; ayrıca 6446 sayılı Kanun uyarınca ceza verme yetkisinin EPDK’ya
ait olduğunu, oysa davacıya kesinlen ceza faturasının TEİAŞ tarafından
tanzim edildiğini, bu itibarla da yapılan işlemin hukuka aykırı olduğunu,
Ceza Faturasının dayanağı olarak
gösterilen Yöntem Bildirimi’nin, Elektrik
Piyasasında iletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı
Hakkında Tebliğin Geçici 3 maddesine de aykırı olduğunu, söz konusu maddede
“Bağlantı ve sistem kullanımına
ilişkin standart anlaşmalar kullanıcı özellikleri dikkate alınarak TEİAŞ ve
Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. tarafından bu Tebliğin yayım tarihini izleyen
otuz gün içerisinde hazırlanarak Kuruma sunulur. Kullanıcıların lisans
almamış olması ve kullanıcılar ile sistem kullanım anlaşmalarının
yapılmamış olması, bu kullanıcıların Elektrik Piyasası Tarifeler
Yönetmeliği uyarınca onaylanan sistem kullanım bedelini ve/veya sistem
bedelini TEİAŞ ve/veya dağıtım Şirketine ödeme yükümlülüklerini ortadan
kaldırmaz. Ancak, dağıtım sistemine bağlı üretim faaliyeti gösteren tüzel
kişilere, 1 Ocak 2004 tarihine kadar dağıtım sistemi kullanım fiyatı
üzerinden belirlenen bedel tahakkuk ettirilmez.” şeklindeki
düzenleme ile ceza tanzimi hususunda yöN.meliğe atıf yaptığını, oysa gerek
yönetmelikte gerekse tebliğde sadece sitem kullanım ve/ veya işletim
ücretinin düzenlendiğini, sistem kullanım ceza ücretinden bahsedilmediğini,
bu nedenle de yapılan işlemin dayanaksız ve hukuka aykırı olduğunu,
Yöntem bildiriminin 4.16. maddesindeki "sistem kullanım anlaşmasının
yapılmamış olması halinde bu Yöntem Bildiriminin 1.5.maddesi (para cezası)
bu kullanıcılar için uygulanacaktır." şeklindeki düzenlemenin,
özelleştirme öncesi dönemde, davalı idarece tek taraflı olarak yapılması
nedenleri ile davacı açısından uygulanmasının hukuken mümkün olmadığını,
söz konusu uygulamanın gerek cezaların şahsiliği ilkesine gerekse iyiniyet
kurallarına aykırı olduğunu,
Davalı tarafından gönderilen ceza faturasının
tahsilinde izlenen usulün de hukuka aykırı olduğunu, 6183 sayılı Yasa’nın
55. maddesinde, para cezasının tahsili öncesinde davacı kuruma ödeme emri
gönderilmesi gerektiğinin ve yine aynı maddede belirtilen yasal sürelerin
beklenmesi gerektiğinin düzenlendiğini, ancak; davalı idarece söz konusu
usuli prosedürün izlenmediğini bu şekilde davacının yasal itiraz haklarını
kullanmasına engel olunduğunu,
Davalı tarafından talep edilen para cezasının 6183
sayılı Yasa’nın 102. Maddesi gereğince zamanaşımına uğradığını, bu anlamda
davalı idarenin gecikme zammı talebinde 6183 sayılı yasaya dayanıp,
zamanaşımı konusunda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na dayanmasının kendi
içinde çelişkiye sebebiyet verdiğini, davalı idarece yapılan işlemin bu
yönü ile de hukuka aykırı olduğunu,
2007-2009 tarihleri arasında henüz özelleştirmesi
yapılmamış ve mülkiyeti kamuda olan şirket Yetkililerine Davalı idarece
hiçbir uyarıda bulunulmadığını, Şirketin ihlali düzeltici önlem alma ve
cezayı ortadan kaldırma olanağının bu şekilde elinden alındığını, davalı
idareye bu konuda yapılan itiraza verilen cevapta, davalı idarenin böyle
bir yükümlülüğünün olmadığının belirtildiğini, davalı idarenin bu davranışı
ile ortaya çıkan geriye dönük olarak çok ciddi para cezalarına hükmetmesinin,
Ceza Hukuku’nun genel ilkeleri ve hakkaniyet ile bağdaşmadığını,
Ceza Faturasına esas tutanakların davalı idarece
tek taraflı olarak tanzim edildiğini, bu konuda davacının savunmasının
alınmadığını, ceza faturasına dayanak olan Yöntem Bildiriminin 1.5.
maddesindeki ihlallerin giderilmesinin davacıdan istenmediğini, söz konusu
uygulamanın Enerji Piyasası Kanunu’nun tebliği düzenleyen 21. maddesine de
aykırı olduğunu,
Ceza Faturasının dayanağı olan Yöntem Bildirimi’nin
halen Resmi gazetede yayınlanmamış olması nedeni ile geçerliliğinin de
şüpheli olduğunu,
Dava konusu ceza faturasının, 27/03/2003 tarihli ve
25061 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Elektrik Piyasasında iletim ve
Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında Tebliğin Ortak
Hükümler bolumu Ödeme Prosedürü başlıklı 15.maddesinde belirtilen prosedüre
aykırı şekilde aylık olarak değil, 2007-2009 yıllarına ait 27 adet fatura
tek bir seferde tahakkuk ettirildiğini, bu itibarla da yapılan işlemin
hukuka aykırı olduğunu belirterek N.icede davalı idare'nin; "iletim sistemi, sistem kullanım
ve sistem işletim tarifelerini hesaplama yöntem bildiriminin
1.5.maddesi" hükmünün ihlali gerekçesi ile Müvekkil şirkete
cezai yaptırım olarak tebliğ ettiği 29.01.2013 gün ve 078126 sayılı
18.392,40 TL’lik sistem kullanım ceza faturası işleminin yetki, şekil,
sebep, konu ve maksat yönlerinden hukuka aykırı olduğundan iptaline karar
verilmesi istemi ile idari yargıda dava açmıştır.
Davalı Türkiye Elektrik İletim AŞ. vekili süresi
içerisinde sunduğu cevap dilekçesinde özetle; görev itirazında bulunmuştur.
2-ANKARA 6. İDARE MAHKEMESİ; 28.6.2013 gün ve
2013/576 Esas sayılı kararı ile, 2577 sayılı idari Yargılama Usulü
Kanunu'nun 2. maddesinde; "İdari dava türleri, idari işlemler hakkında
yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı
olduklarından dolayı açılan iptal davaları; idari işlem ve eylemlerden
dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı
davaları; kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü
idari sözleşmelerden dolayı açılan davalar” olarak sayıldığını ve idari
yargının idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimini yapmakla
görevli olduğunu, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun 1. maddesinin
birinci fıkrasında bu Kanunun amacının, elektriğin yeterli, kaliteli,
sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin
kullanımına sunulması için. rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre
faaliyet gösterebilecek, mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir
elektrik enerjisi piyasasının oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir
düzenleme ve denetimin sağlanması olduğu hükmüne yer verildiğini, iletim
Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem
Bildiriminin 1.5. maddesinde; ".....Sistem Kullanım Anlaşması Bulunmaksızın
iletim sistemini kullanmakta olan kullanıcılar, iletim sisteminde ar
güvenirliği ve kalitesinin sağlanması amacıyla aşağıda yer alan ihlallerle
karşılaşılması halinde ilgili cezai işleme tabi olacaktır."
düzenlemesinin yer aldığını ve devamında ihlallerin tanımı yapılarak, bu
ihlaller karşılığında kullanıcı tarafından TEIAŞ'a ödenmesi gereken
cezaların belirtildiğini; dava dosyasının incelenmesinden; her ne kadar
davalı idarece uyuşmazlığın faturadan kaynaklı olması nedeniyle bu davanın
adli yargıda görülmesi gerektiği ileri sürülerek görev itirazında
bulunulmuş ise de; dava konusu sistem kullanım para cezasının davalı idare
ile davacı arasında tarafların serbest iradesine dayalı ve ticari nitelikte
olan Sistem Kullanım Anlatması uyarınca verilmediğini, taraflar arasında bu
şekilde bir anlaşma olmaması nedeniyle iletim Sistemi, Sistem Kullanım ve
Sistem iletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildiriminin 1.5. maddesi
uyarınca kamu gücüne dayalı olarak re'sen ve tek yanlı irade açıklaması
sonucu verildiğini, bu nedenle davanın görüm ve çözümünün Mahkememize ait
olduğunu belirterek, davalı vekilinin görev itirazının reddine karar
vermiştir.
Davalı Türkiye Elektrik İletim AŞ.
vekilinin, adli yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması
yolunda süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine, dava dosyası Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmiştir.
3-YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI aynen, “233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) 3.
maddesine ve 20.02.2001 tarih ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununa
dayanılarak çıkarılan ve 02.03.2001 tarihinde yürürlüğe giren 05.02.2001
tarih ve 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca TEAŞ; Türkiye
Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ), Elektrik Üretim AŞ (EÜAŞ) ve Türkiye Elektrik
Ticaret ve Taahhüt AŞ (TETAŞ) unvanlarında, anonim şirket statüsünde, üç
ayrı iktisadi devlet teşekkülü şeklinde teşkilatlandırılmıştır.
TEİAŞ,
devletin genel enerji politikasına uygun olarak, ülkedeki tüm iletim
tesislerini devralmak, elektrik iletimi, yük tevzi ve işletme planlaması
hizmetlerini yürütmek üzere 01.10.2001 tarihinde faaliyete geçirilmiştir.
TEİAŞ,
233 sayılı KHK sistemi içinde, iktisadi devlet teşekkülü olarak ve mevcut
mevzuat ve ana statüsü hükümleri çerçevesinde, Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumundan (EPDK) 13.03.2003 tarihinde aldığı iletim lisansı çerçevesinde,
yeni piyasa yapısına uygun çıkarılması talebinde bulunulduğu
anlaşılmaktadır.
Sorunun
çözümü için davanın tarafı olan şirket tüzel kişiliklerinin hukuki statüsü
ile davanın konusunun belirlenmesi gerekmektedir.
233
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) 3. maddesine ve 20.02.2001 tarih
ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununa dayanılarak çıkarılan ve
02.03.2001 tarihli 24334 sayılı RG.de yayımlanarak yürürlüğe giren
05.02.2001 tarih ve 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 1. Maddesi
uyarınca, 12.08.1993 tarih ve 93/4789 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile
Türkiye Elektrik Kurumunun 1994 yılında Türkiye Elektrik Üretim İletim
A.Ş.(TEAŞ) ve Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.(TEDAŞ) olarak
yapılandırmasından sonra, 05 Şubat 2001 tarih ve 2001/2026 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararı ile Türkiye Elektrik Üretim İletim A.Ş. 01.10.2001 tarihinden
itibaren; 1) Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt A.Ş. (TETAŞ), 2) Elektrik
Üretim A.Ş. (EÜAŞ) ve 3) Türkiye Elektrik iletim A.Ş. (TEIAŞ) olmak üzere
üç ayrı Kamu iktisadi Teşekkülü olarak yeniden yapılandırılmıştır. Kararın
2. maddesine göre ise, Söz konusu iktisadi devlet teşekküllerinin faaliyet
konularının kapsamı, merkezleri ve sermayeleri ana statülerinde belirtilir.
Yüksek
Planlama Kurulunun (YPK) 11.06.2001 tarih ve 2001/T-19 sayılı kararı ile
onaylanmış, 29.06.2001 tarih ve 24447 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe giren TEİAŞ Anastatüsünün 3. maddesinde "Bu Anastatü ile
teşkil olunan Türkiye Elektrik iletim A.Ş. (Teşekkül) tüzel kişiliğe sahip,
faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir İktisadi
Devlet Teşekkülüdür." hükmü, 21. maddesinde ise, "Bu Anastatüde
bulunmayan hususlarda K.H.K. hükümleri uygulanır" hükmü bulunmaktadır.
233
sayılı Kamu iktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 4.
maddesindeki "1. Teşebbüsler tüzelkişiliğe sahiptir. /2. Teşebbüsler,
bu Kanun Hükmünde Kararname ile saklı tutulan hususlar dışında özel hukuk
hükümlerine tabidir./3. Teşebbüsler, Genel Muhasebe Kanunu ile Devlet İhale
Kanunu hükümlerine ve denetimine tabi değildir./4. Teşebbüslerin
sorumlulukları sermayeleri ile sınırlıdır. Teşebbüslerin sermayesi, ilgili
bakanlığın talebi üzerine Koordinasyon Kurulunca tespit edilir." hükmü
ile teşebbüslerin faaliyetlerinde özel hukuk hükümlerine tabi olacağı
belirlenmiştir.
Diğer
taraftan, Bakanlar Kurulunun 12.08.1993 tarih ve 93/4789 sayılı kararı ile,
Türkiye Elektrik Üretim-İletim A.Ş. (TEAŞ) ve Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.
(TEDAŞ) adı altında iki ayrı İktisadi Devlet Teşekkülü olarak yeniden
yapılandırılmıştır. 1994 yılında TEAŞ ve TEDAŞ tüzel kişiliklerine
kavuşmuşlardır.
Bugün
Elektrik dağıtım ve perakende satış sektöründe rekabete dayalı bir ortamın
oluşturulması ve gerekli reformların yapılmasını teminen dağıtım bölgeleri
baz alınarak Kamu mülkiyetindeki elektrik işletmelerinin yeniden yapılandırılması
suretiyle elektrik enerjisi dağıtım hizmetlerinin özelleştirilmesine karar
verilmiş ve TEDAŞ 02.04.2004 tarih ve 2004/22 sayılı Özelleştirme Yüksek
Kurulu Kararı ile özelleştirme kapsam ve programına alınmıştır. Dağıtım
bölgeleri yeniden belirlenerek, Türkiye 21 dağıtım bölgesine ayrılmıştır.
Bu kapsamda FEDAŞ kurumu da özelleştirme kapsamında 233 sayılı KHK tabi bir
teşebbüs olup yukarıda açıklanan hükümler davacı taraf içinde geçerlidir.
31.12.2010 tarihi itibari ile de Elazığ, Malatya, Bingöl, Tunceli illerini
kapsayan elektrik dağıtım hizmeti, Kazancı Holding A.Ş. kuruluşu Fırat Aksa
Elektrik Hizmetleri A.Ş. tarafından devralınmış ve yürütülmeye
başlanmıştır.
Davaya
konu işlem ise, davalı tarafın sözleşmeye dayalı cezai şart uygulamasından
kaynaklanan bir işlem olmakla, yukarıdaki açıklamalar ile birlikte
değerlendirildiğinde davaya konu, cezai şartın faturalandırılmasından
ibaret işlemin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde görüm ve
çözümü gerektiği anlaşılmaktadır. Benzer konuda, Uyuşmazlık Mahkemesinin
emsal teşkil eden, E: 2012/129 K: 2013/621 K.T: 13.05.2013 tarihli
"Dicle Elektrik Dağıtım AŞ hakkında Sistem Kullanım Anlaşmasının 10.
maddesi ve Yöntem Bildiriminin 1.5 maddesi uyarıca ceza faturası
düzenlenerek bunların bildirimine ilişkin Türkiye Elektrik iletim Anonim
Şirketi Genel Müdürlüğü işlemi ile aynı yazı ekinde yer alan ceza
faturasının iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle açılan davanın,
cezai şartın yer aldığı Sistem Kullanım Anlaşmasının kamu hukuku ağırlıklı
değil, tarafların serbest iradeleri ile oluştuğu, olayda idarece kamu
gücüne dayalı resen ve tek yanlı olarak tesis edilmiş bir işlemin söz
konusu olmadığı hususları gözetildiğinde ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi
gerektiği hk." Özet başlıklı kararı da aynı yöndedir.” demek
suretiyle, 2247 sayılı Kanun'un 10. ve 13. maddeleri gereğince, olumlu
görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi
Başkanlığına gönderilmesine karar vermiştir.
Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13.
maddesine göre Danıştay Başsavcısı’nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.
4-DANIŞTAY
BAŞSAVCISI; aynen, “İdari Yargı Düzeni, hukuk devletlerinde, hukuka bağlı
olması gereken kamu idaresinin işlem ve eylemlerinin hukuka uygunluğunun
yargısal yöntemlerle denetlenmesinin sağlanması amacıyla var olan yargı
düzenidir. Bu yargı düzenine mensup mahkemelerde açılacak iptal davalarının
konusu ise, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin
1'inci fıkrasının (a) bendinde, idari işlemler olarak gösterilmiştir.
Gerek
Uygulama, gerekse Öğreti'de, idari işlemin tanımı, idarenin kamu hizmetinin
yürütümü amacıyla ve tek yanlı irade açıklamasıyla tesis etmiş olduğu kesin
ve yürütülmesi gerekli işlemler olarak yapılmaktadır. Bu tanıma göre, idari
yargı yerlerinde iptal davasına konu edilecek hukuksal işlemlerin;
öncelikle, kamu idaresinin işlemi olması, kamu hizmetinin yürütülmesi
amacıyla tesis edilmiş bulunması, kamu idaresinin tek yanlı irade
açıklamasının ürünü olması ve nihayet kesin ve icrai nitelikte olması
zorunludur.
Olumlu
görev uyuşmazlığı çıkarılan davada; davacı elektrik dağıtım şirketinin,
İletim Sistemi, Sistem Kullanım ve Sistem İletişim Tarifelerini Hesaplama
Yöntem Bildirimi (kararın ilerleyen kısımlarında kısaca Yöntem Bildirimi
olarak adlandırılacaktır)’nin 1.5. maddesi gereğince davalı idarece ceza
faturası düzenlenmesine ilişkin işlemin dava konusu edildiği anlaşılmakta
olup; dava konusu ceza işleminin kamu tüzel kişiliğine sahip davalı ile
davacı arasında imzalanan özel hukuk ilişkisine dayanan bir anlaşmaya
dayalı olmadığı gibi akdi bir ilişkiye de dayalı olmadığı, davalı idare
tarafından kamu gücüne dayalı olarak tek yanlı iradeye dayalı olarak tesis
edildiği anlaşıldığından idari işlem niteliğinde olan dava konusu işleme
karşı açılan davanın görüm ve çözümünde "İdari Yargı Yerinin"
görevli olduğu sonucuna varılmıştır….” demek suretiyle, 2247 sayılı Kanunun
13'
üncü maddesi uyarınca yapılan başvurunun kabulüne hukuki olanak bulunmadığı
yolunda yazılı düşünce vermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar
ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane
TOPUZ, Ertuğrul ARSLANOĞLU, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un
katılımlarıyla yapılan 2.6.2014 günlü toplantısında:
l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği
üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye
göre, davalı Türkiye Elektrik İletim AŞ.
vekilinin anılan Yasanın 10/2. maddesinde öngörülen yönteme uygun
olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve dahi 12/1. maddede
belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısı'nca davalı Türkiye Elektrik
İletim AŞ. bakımından 10.maddede öngörülen biçimde olumlu görev
uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir
noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy
birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR
PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki
raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca
görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN’ın davada adli
yargının, Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün ise 2247 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi uyarınca yapılan
başvurunun kabulüne hukuki olanak bulunmadığı yönündeki sözlü açıklamaları
da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava,
davacı şirkete, İletim Sistemi, Sistem Kullanım ve Sistem İşletim
Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildiriminin 1.5. maddesinde yer alan
"iletim sistemine doğrudan bağlı tüketiciler ve dağıtım lisansına
sahip tüzel kişilerin iletim sisteminin her bir ölçüm noktasında
çekecekleri endüktif reaktif enerjinin/verecekleri kapasitif reaktif
enerjinin, aktif enerjiye oranının ilgili mevzuata uygun olmaması" hükmünün
ihlal edildiği gerekçesiyle, 18.392,40 TL tutarındaki Ocak 2008 dönemine
ait sistem kullanım cezası verilmesine ilişkin 29.01.2013 gün ve 078126
sayılı ceza faturası işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
Evvelce
konu bir başka dosya münasebetiyle Mahkememiz gündemine gelmiş olup,
13.5.2013 tarih ve E.2012/129, K.2013/621 sayılı kararımızla adli yargı
yeri görevli kılınmış olmakla beraber; elde edilen yeni bilgi ve belgeler
uyarınca konunun yeniden ele alınarak değerlendirme yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır.
Mahkememizce
yapılan araştırmalar Neticesinde; Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 01.10.2010
gün ve 2010/86 sayılı Kararı ile Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin Fırat
Elektrik AŞ.’ndeki %100 hissesinin, 230.250.000 ABD doları bedelle Aksa
Elektrik Perakende Satış A.Ş.’ne devredilmesine karar verildiği, davacı ile
davalı arasında bu devre istinaden 31.03.2010 tarihli Sistem Kullanım
Antlaşmasının imzalandığı, sonrasında hisse devrinin 31.12.2010 tarihinde tamamı
ile gerçekleşmesi ile Fırat Elektrik A.Ş.’nın özelleştirme işleminin
tamamlandığı, sonrasında davalı kurum tarafından, taraflar arasında
imzalanan sistem kullanım anlaşmasının 10. Maddesinde belirtilen cezai şartlarından
13. bentte belirtilen yükümlülüğün Ocak 2008 tarihinde tespit edilen ihlali
nedeni ile davacı kuruma 18.392,40 TL ceza kesildiği, davacı vekili
tarafından, kesilen fatura tarihi itibari ile henüz davacı şirketin
özelleştirilmediğini, bu nedenle kendilerinin ceza faturasına konu
mablağdan sorumlu olmadıklarını belirterek, idare mahkemesinde dava açtığı,
davalı vekilinin süresinde yargı yolu itirazında bulunması üzerine dosyanın
mahkememiz önüne geldiği tespit edilmiştir.
Yukarıdaki
açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, görev uyuşmazlığına neden olan sorun,
dava konusu ceza faturasının idari işlem niteliği taşıyıp taşımadığı
hususudur. Bu nedenle dava konusu işlemin niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir.
En temel tanımı ile idari işlem; idari fonksiyonun yerine getirtilmesi için
yapılan kamu hukuku işlemleridir ve bu işlemleri diğer işlemlerden ayıran
üç temel özelliği vardır. Bunlar; İdare tarafından, tek taraflı irade beyanı
ile, üstün yetki ve ayrıcalıklar kullanılmak sureti ile yapılmasıdır. Dava
konusu ceza faturasının, bu özellikleri taşıyıp taşımadığı hususu, konunun
anlaşılabilirliğini artırmak açısından ayrı başlıklar altında
incelenmiştir. Ayrıca, ceza faturasına esas tarihler itibari ile davacı ile
davalı arasındaki ilişkisinin hukuki statüsü de ayrı bir başlık altında
incelenecektir.
İşlemin
İdare Tarafından Yapılmış Olması :
Dava
konusu ceza faturası TEİAŞ tarafından düzenlenmiştir. Bu noktada TEİAŞ’nın
hukuki niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir. Ancak bu başlık altındaki
açıklamalarımıza geçmeden önce belirtilmesi gereken önemli bir husus, tüm
tespit ve değerlendirmelerin dava konusu ceza faturasının tanzim tarihi
olan 29.01.2013 tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 4628 sayılı Kanun
çerçevesinde yapıldığı, 30.03.2013 gün ve 28603 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak
yürürlüğe giren 14.03.2013 gün ve 6446 sayılı Enerji Piyasası Kanunu’nun
değerlendirmeye alınmadığıdır.
Elektrik sektöründeki dağınık yapıyı ortadan
kaldırmak ve işletme bütünlüğünü sağlamak amacıyla 15.0.1970 gün ve 1312
sayılı Kanun ile Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) kurulmuş, imtiyazlı
şirketlerin görev bölgeleri ve belediye sınırları dışında tüm yurtta
elektriğin üretim, iletim, dağıtım ve satış hizmetleri TEK bünyesinde
toplanmıştır. Hizmetlerin daha etkin, daha verimli ve çağdaş bir şekilde
sürdürülebilmesi amacıyla ve özelleştirme politikaları çerçevesinde TEK,
Bakanlar Kurulunun 12.8.1993 tarih ve 93/4789 sayılı Kararı ile, Türkiye
Elektrik Üretim-İletim A.Ş. (TEAŞ) ve Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ)
adı altında iki ayrı İktisadi Devlet Teşekkülü olarak yeniden
yapılandırılmıştır.
233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname'nin (KHK) 3.maddesine ve 20.02.2001 tarih ve 4628 sayılı
Elektrik Piyasası Kanununa dayanılarak çıkarılan ve 02.03.2001 tarihinde
yürürlüğe giren 05.02.2001 tarih ye 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
uyarınca TEAŞ; Türkiye Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ), Elektrik Üretim AŞ
(EÜAŞ) ve Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt AŞ (TETAŞ) unvanlarında, anonim
şirket statüsünde, üç ayrı iktisadi devlet teşekkülü şeklinde
teşkilatlandırılmıştır.
26.12.2001 gün ve 24622 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe
giren 4628 sayılı Kanun (kararın ilerleyen
kısımlarında kısaca 4628 sayılı Kanun olarak adlandırılacaktır)’un 2.maddesinin, iletim hizmetini düzenleyen “b” bendinde; “İletim faaliyeti gösterebilecek tüzel kişiler:
Elektrik enerjisi iletim faaliyetleri Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi tarafından yürütülür.
Kamu mülkiyetindeki tüm iletim tesislerini
devralmak, kurulması öngörülen yeni iletim tesisleri için iletim yatırım
planı yapmak, yeni iletim tesislerini kurmak ve işletmek, Türkiye Elektrik
İletim Anonim Şirketinin görevidir.
(Değişik paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi; ayrıca, Kurul onayına tabi olan iletim, bağlantı ve sistem
kullanım tarifelerini ve şebeke Yönetmeliğini hazırlar, revize eder,
deN.ler ve yük dağıtımı ile frekans kontrolünü gerçekleştirir, iletim
sisteminde ikame ve kapasite artırımı yapar, gerçek zamanlı sistem
güvenilirliğini izler, sistem güvenilirliğini ve elektrik enerjisinin
öngörülen kalite koşullarında sunulmasını sağlamak üzere gerekli yan
hizmetleri belirler ve bu hizmetleri Yan Hizmetler Yönetmeliği hükümleri
doğrultusunda sağlar.
Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, Bakanlığın
kararı doğrultusunda uluslararası enterkonneksiyon çalışmalarını yapar,
iletim sistemine bağlı ve/veya bağlanacak olan serbest tüketiciler dahil
tüm sistem kullanıcılarına şebeke Yönetmeliği ve iletim lisansı hükümleri
doğrultusunda eşit taraflar arasında ayrım gözetmeksizin iletim ve bağlantı
hizmeti sunar.
Piyasanın gelişimine bağlı olarak Kurul kararı
doğrultusunda yeni ticaret yöntemleri ve satış kanallarının uygulanabilmesine
yönelik alt yapının geliştirilmesi ve uygulanması Türkiye Elektrik İletim
Anonim Şirketi tarafından yürütülür.
Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, yönetmelik
çerçevesinde, dağıtım şirketleri tarafından hazırlanan talep tahminlerini
esas alarak üretim kapasite projeksiyonunu hazırlar ve Kurul onayına sunar.
(Değişik paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) İletim şebekesi dışında, ulusal
iletim sistemi için geçerli standartlara uygun olan ve üretim faaliyeti
gösteren tüzel kişinin lisansı kapsamındaki üretim tesisi ile müşterileri
ve/veya iştirakleri ve/veya serbest tüketiciler arasında özel direkt hat
tesisi, Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi ile üretim faaliyeti
gösteren tüzel kişi arasında yapılacak kontrol anlaşması ile mümkündür.
(Ek paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi, uluslararası enterkonneksiyon hatlarının ulusal sınırlar dışında
kalan kısmının tesisi ve işletilmesini yapabilir ve/veya bu amaçla
uluslararası şirket kurabilir ve/veya kurulmuş uluslararası şirketlere
ortak olabilir ve bölgesel piyasaların işletilmesine ilişkin organizasyonlara
katılabilir.” şeklindeki düzenleme ile elektrik iletim görevinin TEİAŞ’e
verildiği ve TEİAŞ’nın bu görevi ne şekilde yerine getireceği düzenlenmiştir.
29.06.2001
gün ve 24447 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren TEİAŞ Ana
Statüsü (kararın ilerleyen kısımlarında kısaca Ana Statü olarak
adlandırılacaktır)’nün 3. maddesinin 2.fıkrasında; “Teşekkül EPK, K.H.K.,
ve bu Ana statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine
tabiidir. “ denilmek sureti ile Enerji Piyasası Kanunu, 233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ve Kuruluş Statüsü ile verilen görevler dışında
TEİAŞ’nın özel hukuk hükümlerine tabi olacağı düzenlenmiştir.
Dolayısıyla, Elektrik Piyasası Kanunu’nun yukarıda
belirtilen 2. maddesinin b bendinin 2 kısmında belirtilen “(Değişik
paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) Türkiye
Elektrik İletim Anonim Şirketi; ayrıca, Kurul onayına tabi olan iletim,
bağlantı ve sistem kullanım tarifelerini ve şebeke Yönetmeliğini hazırlar,
revize eder, deN.ler ve yük dağıtımı ile frekans kontrolünü gerçekleştirir,
iletim sisteminde ikame ve kapasite artırımı yapar, gerçek zamanlı sistem
güvenilirliğini izler, sistem güvenilirliğini ve elektrik enerjisinin
öngörülen kalite koşullarında sunulmasını sağlamak üzere gerekli yan hizmetleri
belirler ve bu hizmetleri Yan Hizmetler Yönetmeliği hükümleri doğrultusunda
sağlar.” şeklinde görevleri yerine getirdiği esnada, TEİAŞ özel hukuk
hükümlerinden ayrı tutulmuş, idare hukuku alanına dahil edilmiştir. Bu
anlamda, dava konusu işlemin, TEİAŞ’ın kamusal ağırlıklı görevleri arasında
sayıldığını söylemek yerinde olacaktır.
İşlemin Tek Taraflı İrade Beyanı İle Yapılmış
Olması:
Dava
konusu ceza faturasının, davalı TEİAŞ tarafından tek taraflı irade olarak
düzenlendiğinde herhangi bir kuşku bulunmamaktadır. Bu başlık altında
irdelenmesi gereken esas sorun, ceza faturasının dayanağını oluşturan
Sistem Kullanım Anlaşması ve bunun eki niteliğindeki İletim Sistemi Sistem
Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildirimi’nin
niteliğidir. Tarafların özgür iradeleri ile imzaladıkları Sistem kullanım
anlaşmasının ve yine tarafların özgür iradeleri ile kabul ettikleri yöntem
bildiriminin uygulanması amacı ile tesis edilen bir işlemin, evleviyetle
özel hukuk hükümlerine tabi olacağı; aksi durumda ise idari hukuku
hükümlerinin söz konusu olacağı açıktır. Bu anlamda Sistem Kullanım
Anlaşmasının ve Yöntem Bildiriminin niteliğinin belirlenmesi önem taşımaktadır.
b.1)
Sistem Kullanım Anlaşması Yönünden :
26.12.2001 gün ve 24622 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe
giren 4628 sayılı Kanun ‘un “Tanımlar”
başlıklı 40. Maddesinde; “Bağlantı ve sistem kullanım anlaşmaları: İlgili
bağlantı ve sistem kullanım tarifesinin fiyatları, hükümleri ve şartlarını
içeren ve bir üretim şirketi, otoprodüktör, otoprodüktör grubu, dağıtım
şirketi ya da tüketicilerin iletim sistemine ya da bir dağıtım sistemine
erişmeleri ya da bağlantı yapmaları için ilgili kullanıcıya özgü koşul ve
hükümleri kapsayan anlaşmaları ” şeklinde tanımlanmıştır.
Ana
Statüsü’nün “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde de, 4628 sayılı Kanun’a
paralel şekilde; “ Bağlantı ve
Sistem Kullanım Anlaşmaları: İlgili bağlantı ve sistem kullanım
tarifesinin fiyatları, hükümleri ve şartlarını içeren ve bir üretim
şirketi, otoprodüktör, otoprodüktör grubu, dağıtım şirketi ya da
tüketicilerin iletim sistemine ya da bir dağıtım sistemine erişmeleri ya da
bağlantı yapmaları için ilgili kullanıcıya özgü koşul ve hükümleri kapsayan
anlaşmaları “ şeklinde tanımlanmıştır.
Ana
Statüsü’nün 4. maddesinin 11.bendinde; “ İletim sistemine bağlı tüm
kamu ve özel tüzel kişiler, Ticaret A.Ş. ve Serbest Tüketiciler ile
Bağlantı ve Sistem Kullanım Anlaşmaları; üretim ve dağıtım kamu ve özel
tüzel kişiler ile Yan Hizmet Anlaşmaları yapmak” görev TEİAŞ’ye
verilmiştir.
4628 sayılı
Kanun’un 2. maddesinin, iletim hizmetini düzenleyen “b” bendinde; Değişik paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi; ayrıca, Kurul onayına tabi olan iletim, bağlantı ve sistem
kullanım tarifelerini ve şebeke Yönetmeliğini hazırlar, revize eder,
deN.ler ve yük dağıtımı ile frekans kontrolünü gerçekleştirir, iletim
sisteminde ikame ve kapasite artırımı yapar, gerçek zamanlı sistem
güvenilirliğini izler, sistem güvenilirliğini ve elektrik enerjisinin
öngörülen kalite koşullarında sunulmasını sağlamak üzere gerekli yan
hizmetleri belirler ve bu hizmetleri Yan Hizmetler Yönetmeliği hükümleri
doğrultusunda sağlar.” denilmek sureti ile sistem kullanım anlaşmasına konu
kullanım tarifelerinin TEİAŞ tarafından EPDK’nın onayı alınmak sureti ile
hazırlanacağı belirtilmiştir.
Ana
Statüsü’nün “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde “Bağlantı ve Sistem Kullanım Tarifeleri: ilgili bağlantı ve
sistem kullanım anlaşmalarına dahil edilerek Teşekküle doğrudan ödenecek
olan ve iletim sistemi ya da bir dağıtım sistemine bağlantı ve sistem
kullanımı için eşit taraflar arasında ayrım yapılmaması esasına dayalı
Bağlantı fiyatları açısından şebeke yatırım maliyetlerini kapsamayan ve
bağlantı yapmış olan tüzel kişinin namına oluşan masraflar ile sınırlı olan
fiyatları, hükümleri ve şartları içeren tarifeleri “ şeklinde tanımlanmış,
aynı statünün 4. maddesinin 12. bendinde de; “İletim Tarifesi ile Bağlantı
ve Sistem Kullanım Tarifelerini hazırlamak, gerektiğinde revize etmek”
görevi TEİAŞ’ye verilmiştir.
22.01.2003
tarih ve 25001 sayılı Resmi Gazete’de Yayınlanan Elektrik Piyasası Şebeke
Yönetmeliği’nin 8. maddesinde; Ek-5
Bölüm 1'de yer alan standart planlama verileri ile iletim sistemine
bağlanacak tesis ve/veya teçhizata ilişkin bilgilerin tüzel kişi tarafından
TEİAŞ'a verildiği tarihten itibaren altmış gün içerisinde bağlantı ve/veya
sistem kullanım anlaşması TEİAŞ tarafından tüzel kişiye önerilir. TEİAŞ'ın
bağlantı ve/veya sistem kullanım anlaşması önerisini yapabilmesi için ek
bilgiye ihtiyaç duyması halinde, Ek - 5 Bölüm 2'de yer alan ayrıntılı
planlama verileri de tüzel kişiden talep edilebilir. Bu hallerde TEİAŞ
tarafından bağlantı ve/veya sistem kullanım anlaşmasının önerilmesine ilişkin
süre doksan gün olarak uygulanır. Tüzel kişi TEİAŞ'ın anlaşma önerisine
otuz gün içerisinde yazılı yanıt verir.
Tarafların mutabakatı halinde bağlantı ve/veya
sistem kullanımına ilişkin hüküm ve şartları içeren bağlantı ve/veya sistem
kullanım anlaşması imzalanır. TEİAŞ ve lisans sahibi tüzel kişinin,
bağlantı ve/veya sistem kullanımına ilişkin anlaşmanın hükümleri üzerinde
mutabakata varamamaları halinde, ihtilaflar Kanunun ve tarafların ilgili
lisanslarının hükümlerine göre Kurum tarafından çözüme kavuşturulur ve konu
hakkında alınan Kurul kararları bağlayıcıdır.
İletim sistemine halihazırda bağlı olan üretim
tesisleri ile bağlantı ve/veya sistem kullanımına ilişkin olarak üretim
tesisleri dışında gerçek ve tüzel kişiler tarafından TEİAŞ'a yapılan diğer
başvurularda da aynı süreç uygulanır.” şeklindeki düzenleme ile Dağıtım
şirketlerinin TEİAŞ ile Sistem Kullanım anlaşması ve/veya Bağlantı
anlaşması imzalaması gerektiği belirtilmiştir.
27/03/2003
tarihli ve 25061 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Elektrik Piyasasında
İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında Tebliğ
(kararın ilerleyen kısımlarında kısaca tebliğ olarak adlandırılacaktır)’in
“İletim sistemine bağlantı ve/veya sistem kullanım anlaşmaları” başlıklı 4.
maddesinde; “İletim sistemi kullanıcıları, TEİAŞ ile Ek-1’de yer alan
anlaşmaları yapar. İletim sistemine bağlantı ve/veya sistem kullanım
anlaşmalarına ilişkin başvurular, Elektrik Piyasası Şebeke Yönetmeliğinde
belirlenen usul ve esaslara göre yapılır. Bağlantı anlaşması ve sistem
kullanım anlaşması başvuruları eşzamanlı olarak yapılır.
Bağlantı
ve/veya sistem kullanımına ilişkin olarak TEİAŞ ile iletim sistemi
kullanıcısı arasında, bu Tebliğ uyarınca TEİAŞ tarafından hazırlanan ve
Kurul tarafından onaylanan standart anlaşmalar kullanılır. Bu anlaşmaların
genel hükümlerinde, Kurul onayı olmaksızın değişiklik yapılamaz. Bağlantı
anlaşmasında fiziki bağlantıya ilişkin termin programı, sistem kullanım
anlaşmasında iletim sisteminin kullanılmaya başlanması için öngörülen tarih
yer alır.
İletim
sistemine aynı bağlantı noktasından doğrudan bağlanmak isteyen birden fazla
tüketicinin ve dağıtım şirketinin bulunması ve başvuru taleplerinin tümünün
karşılanmasının mümkün olmaması halinde TEİAŞ;
a) Tüm
başvuru sahiplerini durumdan bilgilendirir,
b) Dağıtım
şirketi tarafından yapılan başvuruya öncelik tanır,
c) Bu Tebliğ
kapsamındaki yükümlülüklerin yerine getirilmesi kaydıyla başvuru sırasına
göre bağlantı ve/veya sistem kullanım anlaşmalarını imzalar.
Bağlantı
yapılması öngörülen bağlantı noktası itibarıyla sisteme bağlantı
yapılmasının mümkün olmaması durumunda TEİAŞ; gerekçelerini başvuru
sahibine yazılı olarak bildirmek suretiyle bir başka bağlantı noktası
teklif edebilir.
TEİAŞ;
alternatif bağlantı noktası gösterememesi veya teklif ettiği alternatif
bağlantı noktasının başvuru sahibi tarafından kullanılabilir bir nokta
olarak görülmemesi veya sistem kullanımı açısından kapasitenin yetersiz
olması nedeniyle genişleme yatırımı veya yeni yatırım yapılmasının gerekli
olduğu ve yeterli finansmanın mevcut olmadığı hallerde, söz konusu yatırımı
kendi adına, başvuru sahibi tarafından finansmanı sağlanarak ilgili mevzuat
kapsamındaki teknik standartlara uygun olarak yapılmasını isteyebilir. Bu
durumda; gerçekleşen yatırıma ait toplam harcama tutarı, iletim sistemi
kullanıcısı ile TEİAŞ arasında yapılacak bağlantı ve sistem kullanım
anlaşmaları çerçevesinde iletim sistemi kullanıcısının ödemekle yükümlü
olduğu iletim tarifesi bedelinden düşülür.
İletim
sistemine doğrudan bağlanmak isteyen tüketicilerin başvuruları TEİAŞ
tarafından ancak Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliğinin 38 inci maddesinde
belirlenen gerekçeler çerçevesinde reddedilebilir ve ret gerekçeleri
başvuru sahibine yazılı olarak bildirilir.”denilmek sureti ile Sistem
kullanım anlaşmalarının ne şekilde yapılacağı ve nasıl uygulanacağı düzenlenmiştir.
b.2) İletim
Sistemi, Sistem Kullanım ve Sistem İletişim Tarifelerini Hesaplama Yöntem
Bildirimi Yönünden;
4628 sayılı
Kanun’un 5. maddesinde “ Bu Kanun hükümlerinin uygulanması ve bu Kanunla
kendisine verilen görevleri yerine getirmek için gerekli olan ve piyasada
rekabeti geliştirmeye yönelik olarak gerçek ve tüzel kişilerin uymaları
gereken, talimatları ve tebliğleri, şebeke Yönetmeliğini, dağıtım
Yönetmeliğini, müşteri hizmetleri Yönetmeliğini ve dengeleme ve uzlaştırma
Yönetmeliğini onaylamak.” görevi Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’na
verilmiştir.
Bu görev kapsamında, 21.12.2006 gün ve 1029 sayılı
EPDK Kurul Kararı ile onaylanarak Yöntem Bildirimi ile işbu dava konusu
faturanın tanzimi tarihinde yürürlükte olan 13/12/2007 tarihli ve 1407 sayılı
EPDK Kurul Kararı ile onaylanarak 19.12.2007 tarih ve 26735 sayılı Resmi
Gazetede yayınlanan Yöntem Bildirimi uygulamaya konulmuştur. Söz konusu her
iki Yöntem Bildiriminde de cezai işlemler hüküm altına alınmıştır.
Tebliğ’in Geçici 3.maddesinde; “(1) Bağlantı ve
sistem kullanımına ilişkin standart anlaşmalar kullanıcı özellikleri
dikkate alınarak TEİAŞ ve Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ tarafından bu
Tebliğin yayım tarihini izleyen otuz gün içerisinde hazırlanarak Kuruma
sunulur. Kullanıcıların lisans almamış olması ve kullanıcılar ile sistem
kullanım anlaşmalarının yapılmamış olması, bu kullanıcıların Elektrik
Piyasası Tarifeler Yönetmeliği uyarınca onaylanan sistem kullanım bedelini
ve/veya sistem işletim bedelini TEİAŞ ve/veya dağıtım şirketine ödeme yükümlülüklerini
ortadan kaldırmaz. / Ancak, dağıtım lisansı sahibi tüzel kişilerin dağıtım
sistemine bağlı üretim faaliyeti gösteren tüzel kişiler için
belirleyecekleri dağıtım sistem kullanımına ilişkin tarifeleri Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumunca onaylanana kadar söz konusu tüzel kişilere
dağıtım sistemi kullanım fiyatı tahakkuk ettirilmez.” hükmü yer almış;
1407 sayılı Kurul Kararının ekinde yer alan İletim
Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem
Bildirimi’nin “Fiyatlandırma ile İlgili Diğer Yönetmelikler ve Anlaşmalar”
başlıklı maddesinde ise, Elektrik Piyasası Şebeke Yönetmeliği ve Elektrik
Piyasasında İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı
Hakkında Tebliğ çerçevesinde hazırlanan bağlantı ve sistem kullanım
anlaşmalarının; kullanıcının TEİAŞ ile, (kullanıcının iletim sistemiyle)
olan bağlantısını ve/veya iletim sisteminin kullanımına ilişkin üzerinde
mutabakat sağlanmış olan teknik ayrıntıları ile iletim sisteminin kullanımı
ve/veya sisteme bağlantı konusundaki şartları belirlediği ifade edildikten
sonra, bu kapsamda kullanıcılarla iki tür anlaşma yapılacağı, bunların
Bağlantı Anlaşması ve Sistem Kullanım Anlaşması olduğu, İletim sistemine
doğrudan bağlanan kullanıcıların hem Bağlantı Anlaşması hem de Sistem
Kullanım Anlaşması yapmak zorunda oldukları hüküm altına alınmış; aynı
maddenin devamında ise;
“1.5 Bir kullanıcının, TEİAŞ ile Sistem Kullanım
Anlaşması imzalamamış olmasına rağmen iletim sistemine başlı olarak
faaliyet göstermesi, dolayısıyla iletim sistemini kullanması halinde,
Elektrik Piyasasında İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı
Hakkında Tebliğ’in Geçici 3. maddesi uyarınca Kullanıcıların lisans almamış
olmaları ve/veya sistem kullanım anlaşmalarının yapılmamış olması halinde
dahi bu kullanıcıların Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği
doğrultusunda onaylanan sistem kullanım bedelini ve/veya sistem işletim
bedelini ödeme yükümlülükleri bulunmaktadır. Sistem Kullanım Anlaşması
bulunmaksızın iletim sistemini kullanmakta olan kullanıcılar, iletim
sisteminde arz güvenilirliği ve kalitesinin sağlanması amacıyla aşağıda ver
alan ihlallerle karşılaşılması halinde ilgili cezai işleme tabi olacaktır.”
denildikten sonra, dava konusu ihlalin tanımı: “İletim sistemine doğrudan
bağlı tüketiciler ve dağıtım lisansına sahip tüzel kişilerin İletim
Sisteminin her bir ölçüm noktasında çekecekleri endüktif reaktif enerjinin/verecekleri
kapasitif reaktif enerjinin, aktif enerjiye oranının ilgili mevzuata uygun
olmaması” şeklinde yapılmış; “Kullanıcı Tarafından TEİAŞ’a Ödenmesi Gereken
Ceza” ise “Kullanıcının o ayki Sistem Klanlım Fiyatına göre hesaplanan
bedelin %50’si oranında ceza uygulanır. Ceza, 00.00-24.00 saatleri arasında
bir defadan fazla uygulanmayacaktır” olarak belirlenmiştir.
Tüm bu
mevzuatsal düzenlemeler ışığında yapılan değerlendirme Neticesinde;
31.03.2010 tarihli Sistem Kullanım Anlaşmasının, TEİAŞ tarafından 4628
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu, ilgili Tebliğ ve Ana Statü’nün yukarıda
belirtilen maddeleri gereğince hazırlandığı ve Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumu’nun 23.05.2003 gün ve 148/1-15 sayılı kararı ile onaylandığı, ancak
söz konusu anlaşmanın davacı tarafından imzalanmadığı; davalı idare tarafından,
söz konusu anlaşmanın 10. maddesi ile ihlalin tespit edildiği Ocak 2008
tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Yöntem Bildirimi’nin 1.5. maddesi
gereğince, davacıya 18.392,40 TL ceza kesildiği anlaşılmaktadır.
Sonuç
olarak; 31.03.2010 Sistem Kullanım Anlaşmasının ve 13.12.2007 tarihli ve
1407 sayılı EPDK Kurul Kararı ile onaylanarak 01.01.2008 tarihinde
yürürlüğe giren İletim Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İşletim
Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildirimi’nin, TEİAŞ tarafından tek taraflı
olarak hazırlandığı ve ceza faturasının tanziminde esas alındığı tespit
edilmiştir. Bu durumda gerek ceza faturasına dayanak olan işlemlerin,
gerekse ceza faturası tutanağının davalı idare tarafından tek taraflı
olarak hazırlandığı ve davacıya uygulandığında kuşku bulunmamaktadır.
b.3) Ceza
Faturasının Tahsilinde İzlenen Usul Yönünden:
TEİAŞ Genel
Müdürlüğü tarafından,Fırat Elektrik Dağıtım A.Ş.’ne gönderilen 12.02.2013
gün ve 1573 numaralı yazıda “……. Bu kapsamda, Ocak 2007-Kasım 2009
dönemleri arasında aylık olarak hesaplanan sistem kullanım ceza faturaları
muhteviyat çizelgeleriyle birlikte yazımız ekinde gönderilmektedir./Ayrıca,
yasal süresi içinde ödenmeyen faturalar için Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanunun 51. maddesinde öngörülen gecikme zammı uygulanacağı
ve yasal yollardan tahsili cihetine gidileceğinin bilinmesi hususunda
bilgilerinizi ve gereğini rica ederiz.” şeklindeki yazıdan, davalı idare
tarafından ceza faturasının tahsilinde 6183 sayılı Kanun uyarınca işlem
yapıldığı anlaşılmaktadır.
27/03/ 2003
tarihli ve 25061 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Elektrik Piyasasında
İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında
Tebliğ’in ‘Ödeme yükümlülüğü’ başlıklı 12. maddesinde; “Kullanıcı, Kurum
tarafından iletim veya dağıtım faaliyetine ilişkin olarak onaylanan
bağlantı fiyatı ve/veya sistem kullanım ve/veya sistem işletim fiyatları
üzerinden hesaplanan bedeli TEİAŞ ve/veya dağıtım şirketine ödemekle yükümlüdür./
TEİAŞ ve/veya dağıtım şirketi, kullanıcıya tahmini bir bedel tahakkuk
ettirdiği takdirde, kesinleşen bedel üzerinden gerekli düzeltmeleri yapar./
Bağlantı varlıklarının işletme ve bakım masrafları, mülkiyet sınırları
dahilinde ilgili taraflarca karşılanır.” şeklindeki düzenleme ile kullanıcı
tarafından ödenmesi gereken sistem kullanım bedeli düzenlenmiştir.
Aynı
Tebliğin ‘Ödeme prosedürü’ başlıklı 15. maddesinde; “Madde 15- TEİAŞ
ve/veya dağıtım şirketi, her türlü vergi ve yükümlülükler de ilave edilmiş
olan ayrıntılı ödeme bildirimini, takip eden ayın ilk beş günü içerisinde
sistem kullanım anlaşması tarafı olan kullanıcıya gönderir./Söz konusu kullanıcı,
ödeme bildiriminin tebliğ edildiği günü izleyen onbeş gün içerisinde
bildirimde yer alan tutarı, TEİAŞ ve/veya dağıtım şirketine öder. Ödemede
gecikilen süre için 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanunun 51 inci maddesinde öngörülen gecikme zammı uygulanır.” denilmek
sureti ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Hakkındaki Kanuna atıf
yapmıştır.
Aynı
maddenin devamında da; “Maddi hatalar dışında; ödeme bildirimi içeriğine
yapılan herhangi bir itiraz, ödemeyi durdurmaz. TEİAŞ ve/veya dağıtım
şirketinin hatası nedeniyle fazla ödenmiş olan tutar, TEİAŞ ve/veya dağıtım
şirketi tarafından ödeme bildiriminin tebliğ edildiği günden sonraki onbeş
gün içerisinde bir itirazda bulunulması halinde, ödeme tarihini izleyen
onaltıncı günden başlamak üzere 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanunun 51 inci maddesine göre hesaplanan gecikme zammı da dahil
olmak üzere bir sonraki ödeme dönemine ait bedelden mahsup edilir.”
şeklindeki düzenleme ile ödeme emrine itirazın icranın yürütülmesini
durdurmayacağı düzenlenmiş, yine dava idarenin alacağı ile ilgili üstün ve
pozisyon yaratılmıştır.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Hakkında
Kanun’un 51. maddesinde; (Değişik madde: 25/12/2003 - 5035 S.K./4. md.) Amme
alacağının ödeme müddeti içinde ödenmeyen kısmına vadenin bitim tarihinden
itibaren her ay için ayrı ayrı % 4 oranında gecikme zammı tatbik olunur. Ay
kesirlerine isabet eden gecikme zammı günlük olarak hesap edilir./ Gecikme
zammı bir milyon liradan az olamaz./Gecikme zammı; 213 sayılı Vergi Usul
Kanununa göre uygulanan vergi ziyaı cezalarında bu madde uyarınca
belirlenen oranda, mahkemeler tarafından verilen ve ceza mahiyetinde olan
amme alacaklarında ise bu oranın yarısı ölçüsünde uygulanır. Bunların
dışındaki ceza mahiyetinde olan amme alacaklarına gecikme zammı tatbik edilmez./Bakanlar
Kurulu, gecikme zammı oranlarını aylar itibarıyla topluca veya her ay için
ayrı ayrı, yüzde onuna kadar indirmeye, gecikme zammı oranı ile gecikme
zammı asgari tutarını iki katına kadar artırmaya, ayrıca gecikme zammı
oranını aylar itibarıyla farklı olarak belirlemeye ve gecikme zammını
bileşik faiz usulüyle aylık, üç aylık, altı aylık veya yıllık olarak hesaplatmaya
yetkilidir.” denilmek sureti ile kamu alacaklarına uygulanacak gecikme zammı
ayrıca düzenlenmiştir.
Tüm bu yasal düzenlemelerden, TEİAŞ tarafından
talep edilen ceza faturasının, amme alacağı mahiyetinde olduğu ve bu
nedenle tahsili hakkında 6183 sayılı Kanun’da belirlenen usulün
uygulanmasının öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Zira özel hukuk ilişkisine konu
bir alacağın, 6183 sayılı Kanun’un 1. maddesi gereğince kamu alacaklarının
tahsili hakkında öngörülen usulle icra edilmesi mümkün değildir.
İşlemin Kamu Gücüne Dayalı Olması:
En temel
tanımı ile kamu gücü; devletin kamu yararını gerçekleştirebilmesi için özel
kişiler karşısında sahip olduğu üstün yetki ve ayrıcalıklardır.
Yukarı
da ayrıntılı olarak belirttiğimiz üzere, 4628 sayılı Kanun
2. ve 40. maddeleri, TEİAŞ Ana
Statüsü’nün 4. maddesinin 11.Bendi, Tebliğ’in “İletim sistemine bağlantı
ve/veya sistem kullanım anlaşmaları” başlıklı 4. maddesi gereğince, Dağıtım
Şirketleri ile imzalanacak Sistem Kullanım Anlaşmasını hazırlama görevi
TEİAŞ’ye verilmiş, yine Tebliğ’in “İletim sistemine bağlantı ve/veya sistem
kullanım anlaşmaları” başlıklı 4. maddesinde; bu anlaşmaların genel
hükümlerinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun onayı olmaksızın
değişiklik yapılamayacağı belirtilmiştir.
4628 sayılı
Kanun’un “Arz Güvenliği” başlıklı Ek
3. maddesinin “a” bendinin 1. fıkrasında; Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi, iletim kısıtlarını asgari seviyeye indirecek şekilde iletim
şebekesinin planlanmasından, tesisinden, işletilmesinden, sistem
güvenilirliğinin muhafaza edilmesinden ve üretim kapasite projeksiyonu ile
20 yıllık Uzun Dönem Elektrik Enerjisi Üretim Gelişim Planının
hazırlanmasından sorumludur. “ 2. fıkrasında; “Perakende satış lisansına
sahip dağıtım şirketleri, bölgelerindeki serbest olmayan tüketicilerin
elektrik enerjisi ve kapasite talebini karşılamakla yükümlüdürler. Söz konusu
tüzel kişiler her yıl Aralık ayı sonuna kadar, gelecek 5 yıl için, tahmin
ettikleri elektrik enerjisi puant güç taleplerini, ihtiyaç duydukları
elektrik enerjisi miktarını, bu miktarın temini için yaptıkları
sözleşmeleri ve ilave enerji/kapasite ihtiyaçlarını Kuruma bildirmek
zorundadır.” 4.fıkrasında; “Kurum (EPDK), lisans verilen üretim
tesislerinin gerçekleşmelerinin izlenmesinden, ilgili mevzuat kapsamında bu
tesislerin öngörülen zamanda devreye girmesi için gerekli önlemlerin
alınmasından, Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi tarafından yapılacak
arz-talep dengesi çalışmalarında kullanılmak üzere, 5 yıl içerisinde işletmeye
girecek ve arz hesabında dikkate alınacak lisanslı yeni üretim kapasite
miktarlarının Bakanlığa düzenli aralıklarla bildirilmesinden sorumludur.”,
c bendinde; “Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, Türkiye Elektrik
Enerjisi Talep Projeksiyonu Raporunun yayımlanmasını müteakiben, gelecek 20
yılı kapsayacak şekilde yapılan talep tahminini, mevcut arz potansiyelini,
potansiyel arz imkânlarını, yakıt kaynaklarını, iletim ve dağıtım
sisteminin yapısı ve gelişme planlarını, ithalat ve/veya ihracat
imkânlarını ve kaynak çeşitliliği politikalarını dikkate alarak enerji
politikalarının belirlenmesinde yararlanmak üzere Uzun Dönem Elektrik
Enerjisi Üretim Gelişim Planını hazırlayarak Bakanlığın onayına sunar. Bu
plan onaylanmasını müteakip Bakanlık tarafından yayımlanır.” denilmek
sureti ile elektrik iletim hizmetinin güvenliğini sağlamak adına alınması
gereken tedbirler kanunda açıkça belirtilmiş ve TEİAŞ bu hususlar bir çok
görev verilmiştir.
EPDK
tarafından onaylanarak 10.11.2004 tarihli ve 25639 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe giren Elektrik İletim Sistemi Arz Güvenilirliği ve
Kalitesi Yönetmeliğinin, "Reaktif enerjinin kompanzasyonu"
başlıklı 11. maddesinde “İletim sistemine doğrudan bağlı tüketiciler ve
dağıtım lisansına sahip tüzel kişiler tarafından; iletim sistemine
bağlantıyla ilgili her bir ölçüm noktasında ve her bir uzlaşma periyodunda,
sistemden çekilen endüktif reaktif enerjinin sistemden çekilen aktif
enerjiye oranı yüzde ondördü, sisteme verilen kapasitif reaktif enerjinin
sistemden çekilen aktif enerjiye oranı ise yüzde onu geçemez./ İletim
sisteminin her bir ölçüm noktasında öngörülen orana uyulmaması durumunda
kullanıcılara uygulanacak yaptırımlar bağlantı ve sistem kullanım anlaşmalarında
düzenlenir. / Oranların kontrolü ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde yapılır."hükmüne,
Aynı
Yönetmeliğin 01.01.2007 tarihinde yürürlüğe giren Geçici 3. maddesinde,
“1/1/2007 tarihinden itibaren İletim sistemine doğrudan bağlı tüketiciler
için iletim sisteminin her bir ölçüm noktasında aylık çekilen endüktif reaktif
enerjinin sistemden çekilen aktif enerjiye oranı yüzde otuzüç, aylık
sisteme verilen kapasitif reaktif enerjinin sistemden çekilen aktif
enerjiye oranı yüzde yirmi olarak uygulanır. 1/1/2008 'den itibaren bu
oranlar sırasıyla yüzde yirmi ve yüzde onbeş olarak uygulanır./ 1/1/2007
tarihinden itibaren dağıtım lisansına sahip tüzel kişiler için, iletim
sisteminin her bir ölçüm noktasında aylık çekilen endüktif reaktif
enerjinin sistemden çekilen aktif enerjiye oranı yüzde elli olarak
uygulanır. 1/1/ 2008 'den itibaren dağıtım lisansına sahip tüzel kişiler
için, iletim sisteminin her bir ölçüm noktasında aylık çekilen endüktif
reaktif enerjinin sistemden çekilen aktif enerjiye oranı yüzde otuzüç,
aylık sisteme verilen kapasitif reaktif enerjinin sistemden çekilen aktif
enerjiye oranı yüzde yirmi olarak uygulanır. / 1/1/2009 tarihinden itibaren
ise bu oranlar, bu Yönetmeliğin 11 inci maddesi hükümlerinde yer alan
esaslara göre tespit edilir. " hükmüne yer verilmiştir.
Yönetmelikte
yer alan düzenleme paralelinde reaktif enerji sınır değerlerinin aşımı
ihlali; 23/05/2003 tarih ve 148/1-15 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme
Kurulu Kararı ile onaylanan mülga Sistem Kullanım Anlaşmasının "Cezai
Şartlar" başlıklı 10 uncu maddesinde ve TEİAŞ ile Sistem Kullanım
Anlaşması imzalamamış olan kullanıcılar için ise, ilk defa 21/12/2006 tarih
ve 1029 sayılı EPDK Kurul Kararı ile onaylanarak 01/01/2007 tarihinden
itibaren "yürürlüğe giren Yöntem Bildiriminde "İletim sistemine
doğrudan bağlı tüketiciler ve dağıtım lisansına sahip tüzel kişilerin
İletim Sisteminin her bir ölçüm noktasında çekecekleri endüktif reaktif
enerjinin/verecekleri kapasitif reaktif enerjinin, aktif enerjiye oranının
ilgili mevzuata uygun olmaması" şeklinde tanımlanmış, söz konusu ihlal
durumuna ilişkin yaptırım ise, "Kullanıcının o ayki Sistem Kullanım
Fiyatına göre hesaplanan bedelin %50'si oranında ceza uygulanır. Ceza,
00.00-24.00 saatleri arasında bir defadan fazla uygulanmayacaktır."
hükmü ile düzenlenmiştir.
Bu
açıklamalardan hareketle, davalı idare tarafından, elektrik iletim
hizmetinin sağlıklı işlemesini sağlamak amacı ile yerine getirdiği denetim
görevi kapsamında, kanunlarla kendisine verilen üstün yetki ve ayrıcalıklar
kullanılmak sureti ile davacı Fırat Elektrik A.Ş.’ne ceza faturasının
kesildiği anlaşılmakla, işlemin tesisinde kamu gücü kullanıldığı sonucuna
varılmıştır.
Ceza
Faturasına Esas Tarihler İtibari ile Davacı İle Davalı Arasındaki
İlişkisinin Hukuki Statüsü:
Davaya
konu Ceza Faturası Ocak 2008 tarihine aittir. Yukarıdaki açıklamalarımızda
da belirttiğimiz üzere ceza faturasına konu ihlal tarihinde henüz Fırat
Elektrik A.Ş. özelleştirilmemiştir. Görevli yargı yerinin belirlenmesi
adına TEDAŞ’ın söz konusu tarihteki tüzel kişiliğinin niteliği ve TEİAŞ ile
TEDAŞ arasındaki ilişkinin hukuki vasfı belirlenmelidir.
Yukarıda
ayrıntısı ile belirttiğimiz üzere Elektrik
sektöründeki dağınık yapıyı ortadan kaldırmak ve işletme bütünlüğünü
sağlamak amacıyla 15.0.1970 gün ve 1312 sayılı Kanun ile Türkiye Elektrik
Kurumu (TEK) kurulmuş, imtiyazlı şirketlerin görev bölgeleri ve belediye
sınırları dışında tüm yurtta elektriğin üretim, iletim, dağıtım ve satış
hizmetleri TEK bünyesinde toplanmıştır. Hizmetlerin daha etkin, daha
verimli ve çağdaş bir şekilde sürdürülebilmesi amacıyla ve özelleştirme
politikaları çerçevesinde TEK, Bakanlar Kurulunun 12.8.1993 tarih ve
93/4789 sayılı Kararı ile, Türkiye Elektrik Üretim-İletim A.Ş. (TEAŞ) ve
Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ) adı altında iki ayrı İktisadi Devlet
Teşekkülü olarak yeniden yapılandırılmıştır.
233
sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında KHK’nin 2. maddesinde; “ İktisadi devlet teşekkülü
"Teşekkül"; sermayesinin tamamı devlete ait, iktisadi alanda
ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan, kamu iktisadi
teşebbüsüdür” şeklinde tanımlanmıştır.
233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname'nin (KHK) 3.maddesine ve 20.02.2001 tarih ve 4628 sayılı
Elektrik Piyasası Kanununa dayanılarak çıkarılan ve 02.03.2001 tarihinde
yürürlüğe giren 05.02.2001 tarih ye 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
uyarınca TEAŞ; Türkiye Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ), Elektrik Üretim AŞ
(EÜAŞ) ve Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt AŞ (TETAŞ) ünvanlarında, anonim
şirket statüsünde, üç ayrı iktisadi devlet teşekkülü şeklinde
teşkilatlandırılmıştır.
Bu durumda TEDAŞ
12.08.1993 tarihinde İktisadi Devlet Teşekkülü olarak, TEİAŞ ise 05.02.2001
tarihinde iktisadi devlet teşekkülü olarak yapılandırılmışlardır. Daha
sonra TEDAŞ 2.4.2004 tarih ve 2004/22
sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu Kararı ile özelleştirme kapsam ve
programına alınmıştır. Dağıtım bölgeleri yeniden belirlenerek, Türkiye 21
dağıtım bölgesine ayrılmıştır. Bunlardan biri olan Fırat Elektrik A.Ş.’nin
de Özelleştirme Yüksek İdaresi’nin 01.10.2010 tarihli ve 2010/86 sayılı
kararı ile Aksa Elektrik Perakende Satış A.Ş.’ne devir yapılmıştır.
Hissesinin tamamı da 31.12.2010 tarihinde Aksa Elektrik Perakende Satış
A.Ş.’ne devredilmiş ve özelleştirme işlemi tamamlanmıştır.
24/11/1994
tarih ve 4046 numaralı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un 17.
maddesinin B bendinde “Özelleştirme kapsamına alınan kuruluşlardan; mali ve
hukuki yönden özelleştirmeye hazırlanmalarına karar verilenlerin bu
hazırlık işlemleri tamamlanıncaya kadar, bunların bağlı oldukları bakanlık
veya kurumlar ile ilgileri ve önceki statüleri aynen devam eder. Bunlarla
ilgili mali ve hukuki yönden özelleştirmeye hazırlık işlemleri kurulca
belirlenecek kuruluş veya kuruluşlar tarafından yürütülür. Özelleştirmeye
hazırlık işlemleri tamamlananlar Kurulun vereceği yeni bir karar ile
özelleştirme programına alınır. Bu şekilde hazırlıkları tamamlanarak
özelleştirme programına alınanlar ile doğrudan özelleştirme programına
alınanlar (bağlı ortaklıkların iştirak payları ve varlıkları ile bağlı
ortaklık statüsünde olmayan, ancak sermayesinin yarısından fazlası kamuya
ait kuruluşların iştirak payları ve varlıkları hariç), Kurul kararının
alındığı tarihte başka bir işleme gerek olmadan ve bedel alınmaksızın
İdareye devredilmiş sayılır. Özelleştirme programına alınarak İdareye
devredilen kuruluşlar buna ilişkin Kurul kararı tarihinden itibaren bağlı
oldukları bakanlık veya kurumla ilişkileri kesilerek idareye bağlanmış
sayılır.” denilmek sureti ile hakkında özelleştirme prosedürü tamamlanmayan
kamu kuruluşunun eski niteliğini devam ettireceği düzenlenmiştir.
Aynı
maddenin C bendinde; “ Genel ve katma bütçeli idarelerle, bunlara
bağlı döner sermayeli kuruluşların 15 inci maddenin (a) bendinde belirtilen
mal ve hizmet üretim birimleri ve varlıkları ile kamu iktisadi
kuruluşlarının ve bunların müessese, bağlı ortaklık, işletme ve işletme
birimleri ile varlıklarının özelleştirme programına alınmalarına Kurulca
karar verilir. Bunların, mülkiyetin devri dışındaki yöntemlerle yapılacak
özelleştirme işlemleri idare tarafından yürütülür. Ancak, bunların
mülkiyetinin bağlı bulundukları kurum ve/veya kuruluşlara aidiyeti ve
statüleri aynen devam eder.” şeklindeki düzenleme ile de iktisadi devlet
teşekküllerinin özelleştirme işlemleri tamamlanıncaya kadar bağlı bulundukları
kurum veya kuruluşa aidiyetinin ve hukuki niteliğinin korunacağı
belirtilmiştir.
Aynı
Kanun’un 18. maddesinin Özelleştirmede uygulanabilecek usuller belirlenmiş
ve A bendinin “a” alt başlığında “Satış; Kuruluşların aktiflerindeki mal ve
hizmet üretim birimleriyle varlıklarının mülkiyetinin kısmen veya tamamen
bedel karşılığı devredilmesi ya da bu kuruluşların hisselerinin tamamının
veya bir kısmının kuruluşların içinde bulundukları şartlar da dikkate
alınarak yurt içi ve yurt dışında, halka arz, gerçek ve/veya tüzelkişilere
blok satış, gecikmeli halka arzı içeren blok satış, çalışanlara satış,
borsada normal ve/veya özel emir ile satış, menkul kıymetler yatırım
fonları ve/veya menkul kıymetler yatırım ortaklarına satış veya bunların
birlikte uygulanması yoluyla bedel karşılığı devredilmesidir.” denilmek
sureti ile satış usulü ile özelleştirme yöntemi düzenlenmiştir.
Aynı
Kanun’un 18. maddesinin Özelleştirmede uygulanabilecek usuller belirlenmiş
ve B bendinin “c” alt başlığında; “Komisyon; değer tespit çalışmalarını,
özelleştirilecek kuruluşun niteliği, gördüğü hizmetin özelliği, gelecekteki
nakit akımı potansiyeli, faaliyette bulunduğu sektör ve pazarın
özellikleri, sahip olduğu sınai, ticari ve sosyal tesisler, mA.e araç ve
gereçler, teçhizat, malzeme ve hammadde ile yarı mamul ve mamul madde
stokları, her türlü taşınır ve taşınmaz malları, vasıfları ve hali hazır
durumları, seN.li ve seN.siz bütün alacak ve borçları ile bilumum hak ve
yükümlülükleri ve özelleştirilecek kuruluşa uygulanacak özelleştirme
yöntemini de dikkate alarak uluslararası kabul görmüş olan; indirgenmiş
nakit akımları (N. bugünkü değer), defter değeri, N. aktif değeri, amortize
edilmiş yenileme değeri, tasfiye değeri, fiyat/kazanç oranı, piyasa
kapitalizasyon değeri, piyasa değeri/defter değeri, ekspertiz değeri,
fiyat/nakit akım oranı metotlarından en az ikisini uygulamak suretiyle
yürütür. Değer tespit
sonuçları, kuruluşun özelleştirme işlemi tamamlanarak devir sözleşmesinde
yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmesinden sonra kamuoyuna duyurulur.
Özelleştirme programındaki kuruluşun özelleştirme işlemlerini bu Kanunun 4
üncü maddesinin son fıkrasına istinaden yürütmesi durumunda; değer tespiti
işlemleri, ilgili kuruluşun karar almaya yetkili organlarının kararı ile
kuruluş ita amirinin başkanlığında oluşturulacak komisyon tarafından bu
bentte belirtilen esaslar çerçevesinde yapılır.” denilmek sureti ile
özelleştirme işleminin ne şekilde tamamlanacağı belirtilmiştir.
TEDAŞ,
Özelleştirme Yüksek İdaresi’nin 02.04.2004 gün ve 2004/22 sayılı kararı ile
özelleştirme kapsamına alınmış, yine aynı idarenin 01.10.2010 gün ve
2010/86 sayılı kararı ile Aksa Elektrik Perakende Satış A.Ş.’ne devrine
karar verilmiş ve nihayet 31.12.2012 tarihinde hisse devri tamamı ile
sağlanarak Özelleştirme İdare Başkanlığı’nın resmi web sitesinde ilan
edilmiştir. Buradan hareketle, ceza faturasına konu ihlalin yapıldığı Ocak
2008 tarihinde, faturayı düzenleyen TEİAŞ de, Fatura muhatabı olan Fırat
Elektrik A.Ş.’nin de iktisadi devlet teşekkülü niteliğinde olduğu tespit
edilmiştir.
Taraflar arasında imzalanan 31.12.2010 tarihli
hisse devir sözleşmesinin “Alıcının Taahhütleri” başlıklı 9. maddesinin 4.
fıkrasında; alıcı ihale konusu hisseleri devraldığı tarihten önceki döneme
ilişkin olarak İşletme hakkı devir sözleşmesindeki hükümler saklı kalmak
kaydı ile şirkette yapılmış olan her türlü işlemden kaynaklanan borç ve
yükümlülüklerden, kayıtlara intikal ettirilmemiş olsa dahi şirketin sorumlu
olduğu, bu hususlarda alınmış karar ve yapılmış sözleşmelerden ilgili
olarak kendisinin veya şirketin idareyi ve TEDAŞ’ı ilzam edecek hiçbir
başvuru ve rucu hakkının olmadığı kabul, taahhüt ve garanti eder “
şeklindeki hükümden davacının sözleşme imzalanmadan önce doğan borç ve
yükümlülüklerden de sorumlu olduğunun düzenlendiği ancak İşletme Devir
hakkı Sözleşmesinde belirtilen hususların bundan vareste tutulduğu
görülmüştür.
İşletme Devir hakkı sözleşmesi incelendiğinde ise;
“Üçüncü Kişilerin Hak ve İddiaları” başlıklı 7. fıkrasının 4, 5, 6 ve
7. fıkralarında sırasıyla; “Dağıtım Faaliyetinin TEDAŞ tarafından
yürütüldüğü dönemde hu faaliyetin yürütülmesi amacıyla gerçekleştirilen her
türlü is ve işlemlerin bütün sorumluluğu TEDAŞ'a aittir. TEDAŞ tarafından
yürütülmüş bulunan hu faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri
sürülecek her türlü talebin muhatabı TEDAŞ'tır. Bu talepleri konu alan icra
takibi ve davalar TEDAŞ tarafından yürütülür ve sonuçlandırılır. Bu takip
ve davalardan doğacak her türlü mali yükümlülük TEDAŞ tarafından
karşılanır.
Dağıtım Faaliyetinin Şirket
tarafından yürütüldüğü dönemde bu faaliyet kapsamında gerçekleştirilen her
türlü iş ve işlemlerin bütün sorumluluğu Şirket'e aittir. Şirket tarafından
yürütülmüş bulunan hu faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri
sürülecek her türlü talebin muhatabı Şirket'tir. Bu talepleri konu alan
icra takibi ve davalar Şirket tarafından yürütülür ve sonuçlandırılır. Bu
takip ve davalardan doğacak her türlü mali yükümlülük Şirket tarafından
karşılanır.
Sözleşmenin imza tarihinden önce
Dağıtım Tesisleri ile Dağıtım Tesisleri'nin işletilmesinden kaynaklanan her
türlü hukuki ve cezaî sorumluluk TEDAŞ’a aittir. Bu dönemde yürütülmüş
bulunan bu faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri sürülecek
her türlü talebin muhatabı TEDAŞ'tır. Bu talepleri konu alan icra takibi ve
davalar TEDAŞ tarafından yürütülür ve sonuçlandırılır. Bu takip ve
davalardan doğacak her türlü mali yükümlülük TEDAŞ tarafından ödenir.
Sözleşmenin imza tarihinden sonra Dağıtım Tesisleri
ile Dağıtım Tesisleri'nin işletilmesinden kaynaklanan her türlü hukuki ve
cezaî sorumluluk Şirketle aittir. Şirket tarafından yürütülmüş bulunan hu
faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri sürülecek her türlü talebin
muhatabı Şirkettir. Bu talepleri konu alan icra takibi ye davalar Şirket
tarafından yürütülür ve sonuçlandırılır. Bu takip ve davalardan doğacak her
türlü mali yükümlülük Şirket tarafından karşılanır. Şirket, bu kapsamda
ortaya çıkan tazminattan, cezadan ve/veya herhangi bir isim altında
gerçekleştirdiği ödemelerden dolayı, hiçbir şekilde TEDAŞ’a rücu edemez.
Belirtilen nedenlerle TEDAŞ'ın bir ödeme yapmak zorunda kalması durumunda.
Şirket söz konusu ödemeyi ilk talepte ödeme tarihinden itibaren ticari
faiziyle birlikte, nakden ve defaten ödemekle yükümlüdür” şeklindeki
düzenlemelerden, TEDAŞ’ın şirkete devri öncesindeki döneme ilişkin Dağıtım
Tesisleri ile Dağıtım Tesisleri'nin işletilmesinden kaynaklanan her türlü
hukuki ve cezaî sorumluluğun TEDAŞ’a ait olacağı açıkça belirtilmiştir.
Yine 233
sayılı KHK’nin 2. maddesinde; iktisadi devlet teşekküllerinin iktisadi
alanda ticari esaslara göre faaliyet göstereceği düzenlenmiştir. Ancak bu
maddenin 29.06.2001 gün ve 24447 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe
giren TEİAŞ Ana Statüsü’nün 3. Maddesinin 2. Fıkrası ile birlikte
değerlendirmek gerekmektedir. Söz konusu maddede TEİAŞ’nın EPK, K.H.K., ve
bu Ana statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabi
olacağı belirtilmiştir. 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 2 nci
maddesinde sistem kullanım anlaşmasına konu kullanım tarifelerinin TEİAŞ
tarafından EPDK’nın onayı alınmak sureti ile hazırlanacağına ilişkin tek
taraflı düzenleme yetkisi ve aynı kanunun 20. maddesinde düzenlenen sistem
güvenliği açısından gerekli önlemleri düzenleyen Arz güvenliği ile ilgili
maddesi birlikte değerlendirildiğinde; TEİAŞ tarafından, Fırat Elektrik
A.Ş. hakkında (sermayelerinin tamamı devlete ait iki iktisadi devlet
teşekkülü arasında) Ocak 2008 tarihini kapsar şekilde düzenlenen ceza faturasının,
bir ticari faaliyetin yürütülmesi kapsamında değil, TEİAŞ’a 4628 sayılı
Kanun’un 2. maddesi ile verilen Elektrik İletimi görevinin sağlıklı bir
şekilde yürütülmesini sağlama görevi kapsamında düzenlendiği, davacı ile
davalı arasında gerek hisse devir sözleşmesi gerekse İşletme Hakkı Devir
Sözleşmesi imzalanmadan önceki döneme ait davaya konu ceza faturası yönünden
sorumluluğun TEDAŞ’a ait olması da dikkate alındığında, borç tarihi itibari
ile gerek alacaklı gerekse borçlu sıfatının idarede birleştiği sonucuna
varılmıştır.
7-SONUÇ:
Dava
dosyasının incelenmesinden; 233
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) 3. maddesine ve 20.02.2001
tarih ve 4628 sayılı Elektrik
Piyasası Kanununa dayanılarak çıkarılan ve 02.03.2001 tarihinde
yürürlüğe giren 05.02.2001 tarih ve 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
uyarınca TEAŞ’nin, TEİAŞ, EÜAŞ ve TETAŞ şeklinde 3’e ayrılmasının ardından
27/03/2003 tarihli ve 25061 sayılı Resmi Gazete’de Elektrik Piyasasında
İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında
Tebliğin yayınlandığı, ardından 21.12.2006 tarihli ve 1029 sayılı EPDK
Kurul Kararı ile onaylanarak 01.01.2007 tarihinde İletim Sistemi Sistem
Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildirimi’nin
yürürlüğe girdiği, ancak işlemin ceza faturasına esas ihlal tarihi (Ocak
2008) tarihi itibari ile 13.12.2007 gün ve 1407 sayılı EPDK kurul kararı
ile onaylanan İletim Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini
Hesaplama Yöntem Bildirimi’nin yürürlükte olduğu;
TEİAŞ’nin
4628 sayılı Kanun ve Tebliğin kendisine verdiği yetki çerçevesinde
hazırladığı “Sistem Kullanım Anlaşması”nın, 23.05.2003 gün ve 148/1-15
sayılı EPDK kararı ile onaylandığı ve fakat dosya içinde bulunan örneğinden
söz konusu anlaşmanın davacı tarafından imzalanmadığının görüldüğü;
Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 01.10.2010 gün ve 2010/86 sayılı Kararı ile
Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.nin Fırat Elektrik A.Ş.’ndeki %100 hissesinin,
230.250.000 ABD doları bedelle Aksa Elektrik Perakende Satış A.Ş.’ne
devredilmesine karar verildiği, hisse devrinin 31.12.2010 tarihinde tamamı
ile gerçekleşmesi ile Fırat Elektrik A.Ş.’nın özelleştirme işleminin
tamamlandığı; davalı kurum tarafından, sistem kullanım anlaşmasının 10.
maddesinde belirtilen cezai şartlarından 12. bentte belirtilen yükümlülüğün
Ocak 2008 tarihinde tespit edilen ihlali nedeni ile davacı kuruma 18.392,40
TL ceza kesildiği, davacının bu cezaya itiraz etmesi ile taraflar arasında
davaya konu uyuşmazlığı oluştuğu anlaşılmaktadır. Görüldüğü üzere, ceza faturasının
tanzimine konu ihlal tarihinde, davacı kurum henüz özelleştirilmemiş,
davalı ile arasında Sistem Kullanım Anlaşması imzalanmamış olmakla, ihlal
tarihi itibariyle idare hukuku tüzel kişisi sıfatını devam ettirmektedir.
Yukarıda ayrıntısı ile açıklandığı üzere, Ana
Statüsü’nün 3. maddesinin 2. fıkrası gereğince TEİAŞ, 4628 sayılı EPK’nda
verilen görevleri kapsamında tesis ettiği işlemler yönünden idare hukuku
hükümlerine tabidir ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun yukarıda 2.
maddesi kapsamında verilen yetkileri kullanırken tesis ettiği işlemler
bakımından özel hukuk hükümlerine tabi olmadığı yönünden bir kuşku
bulunmamaktadır. Buna ilaveten, davalı TEİAŞ tarafından, davacı kurumun
özelleştirilmesinden önceki döneme ilişkin olarak, davalı idarenin elektrik
iletimi kamu hizmetinin düzgün işletilmesini sağlamak adına
gerçekleştirdiği denetim görevi kapsamında tespit ettiği ihlal nedeni ile
davacıya ceza faturası tanzim ettiği, ne faturanın tanzimi ne de faturanın
dayanağı olan işlemlerin düzenlenmesi aşamasında davacının herhangi bir
katkısı bulunmadığı, davalı idarenin tüm bu işlem ve düzenlemeleri kanunlar
ve ilgili mevzuatın kendisine verdiği yetkiye dayalı olarak kamu gücü
kullanmak sureti ile ve tek taraflı irade beyanı ile gerçekleştirdiği hususları
da dikkate alındığında, davaya konu iptali istenen ceza faturasının bir
idari işlem olduğu sonucuna varılmıştır.
Her ne kadar davaya konu sistem kullanım anlaşması
bir sözleşme metni gibi düzenlenmiş ise de, gerek TEİAŞ tarafından tek
taraflı olarak hazırlanması, gerek EPDK tarafından onaylanarak yürürlüğe
girmesi ve gerekse de davacı tarafından imzalanmamış olması nedenleri ile,
iki taraflı irade beyanına havi bir özel hukuk sözleşmesi niteliğinde olduğu
kabul edilmemiş, bir idari işlem olarak değerlendirilmiştir.
Bu
duruma göre, idare tarafından tesis edilen işlemin, anılan yasal
düzenlemelere uygunluğunun denetlenmesi gereken davanın görüm ve çözümünde
2577 sayılı Yasa’nın 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi gereğince idari
yargı yerleri görevli olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan
nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın başvurusunun reddine karar
verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna,
bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın, BAŞVURUSUNUN REDDİNE,
2.6.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
——
• ——
Uyuşmazlık Mahkemesi
Başkanlığından:
3-ESAS NO : 2013/1833
KARAR NO : 2014/618
KARAR TR : 02.06.2014
(Hukuk Bölümü)
ÖZET : Davalı TEİAŞ ile özelleştirme öncesinde elektrik
dağıtım şirketlerinin hisselerinin tamamının kamu elinde olması, sistem
kullanım cezası adı altında davalı tarafından uygulanan yaptırımın tek
taraflı biçimde uygulanması ve takibinin amme alacaklarının tahsili usulü
hakkında mevzuat hükümlerine göre yapılması, özelleştirme öncesinde
gerçekte iktisadi devlet teşekkülü statüsünde bulunan bu iki kamu birimi
arasında cereyan eden ilişkinin idare hukuku ilkeleri çerçevesinde
yürütülmesi, özelleştirme aşamasında davacı dağıtım şirketi ile
özelleştirme idaresi arasında imzalanan hisse satış sözleşmesi ve işletme
hakkı devir sözleşmesinin ilgili hükümleri uyarınca, sözleşmenin imza
tarihi öncesindeki dönemde her türlü hukuki ve cezai sorumluluğun TEDAŞ’a
ait olduğunun hüküm altına alınması ve bunun doğal sonucu olarak da o
dönemde iki kamu birimi arasında oluşan ihtilaftan kaynaklanan sorunun
ancak idare hukuku ilkelerine göre çözümlenmesi gerektiği, ayrıca davacı dağıtım
şirketi ile davalı arasında idari para cezası dönemini kapsayan bir özel
hukuk sözleşmesinin imzalanmamış bulunması ve ancak özelleştirme tarihi
sonrası döneme ilişkin bir ihtilafın söz konusu olması halinde özel hukuk
hükümlerinin uygulanabileceği gerçeği dikkate alındığında; davacı elektrik
dağıtım şirketinin özelleştirilmesi öncesi kamu elinde olduğu döneme
ilişkin tesis edilen sistem kullanım cezasının iptaline ilişkin davanın İDARİ YARGI
YERİNDE görülmesi gerektiği hk.
K A R A R
Davacı :
Çoruh Elektrik Dağıtım A.Ş.
Vekilleri
: Av. M.Y. & Av. S.Y.
Davalı :
TEİAŞ Genel Müdürlüğü
Vekili :
Av. E.A.
1- OLAY : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;
davalı idare tarafından 12.02.2013 gün ve 1570 sayılı yazısı ile davacı
şirkete gönderilen yazıda, İletim Sistemi Sistem Kullanım ve İşletim
Tarifelerine Hesaplama Yöntem Bildirimi’nin 1.5. maddesinde belirtilen; "iletim sisteminde doğrudan bağlı tüketiciler ve dağıtım
lisansına sahip tiizel kişilerin iletim sisteminin her bir ölçüm noktasında
çekecekleri endüktif reaktif enerjinin verecekleri kapasite reaktif
enerjinin, aktif enerjiye oranının ilgili mevzuata uygun olmaması"
gerekçesi ile "Ocak 2007-
Kasım 2009 dönemleri arasında aylık olarak hesaplanan sistem kullanım ceza
faturalarının tebliğ ettirerek ödenmemesi durumunda Amme Alacaklarının Tahsili
Usulü Hakkındaki Kanun’un 51.maddesi kapsamında yasal yollara
gidileceği" bildiriminde bulunduğunu; ancak söz konusu ceza
faturasının tamamı ile hukuka aykırı olduğunu iddia etmiş, gerekçe olarak
da;
Davacı şirkete kesilen faturanın dayanağı olan,
Elektrik Piyasasında İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem
Kullanım Hakkındaki Tebliğin 27.03.2003 gün ve 25061 sayılı Resmi Gazetede
yayınlanarak yürürlüğe girdiğini; yine ceza faturasının dayanağı olan Bağlantı
ve Sistem Kullanım Anlaşması ile Yöntem Bildiriminin 21.12.2006 gün ve 1029
sayılı EPDK Kurul Kararı ile onaylanarak 29.12.2006 gün ve 26391 sayılı
resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdiğini, oysa davacı şirketin 01.10.2010
tarihinde özelleştirildiğini, ceza faturalarına esas işlem tarihinin ise; Kasım
2007 tarihine ait olduğunu, yani anılan tarihlerde davacı şirketin Devlete
ait olması nedeni ile davacı kurumun bir sorumluluğunun olmadığını,
TEİAŞ Genel Müdürlüğü ile TEDAŞ Genel Müdürlüğü arasında
08.03 2007 tarihli mutabakat metni imzalandığını söz konusu mutabakat
metninde; "Kamu mülkiyetinde
olan Dağıtımı Şirketlerinin, personel yetersizliği ve yatırım ödeneklerinin
kısıtlılığı nedenleriyle gerekli altyapının tamamlanamamış olması, eleman yetersizliğinden
dolayı bakım-onarım faaliyetlerini istenilen seviyede yapılamaması dikkate
alınarak, Sistem Kullanım Anlaşmalarındaki Cezai Şartlar başlıklı 10 uncu
maddede ve Yöntem Bildiriminin 1.5 inci maddesinde yer aleti cezai
hükümlerini 3 yıl Dağıtım Şirketlerine uygulanması yönünde TEDAŞ ve Dağıtım
Şirketlerinin EPDK nezdinde muafiyet talebinde bulunması, Sistem Kullanım
Antlaşmasının Karşılıklı Yükümlülükler Başlıklı A-1 bendinin dördüncü
fıkrasında yer alan 15 günlük ödeme suresinin
30 güne çıkarılması ve ödeme
süresi içersinde ödeme yapılmaması halinde uygulanacak 6183 sayılı Kanunun
51 inci maddesine göre hesaplatılacak gecikme zammının günlük olarak
uygulanması yönünde ilgili mevzuatta gerekli düzenlemelerin yapılması
amacıyla TEDAŞ ve Dağıtım Şirketlerinin EPDK nezdinde girişimde
bulunması," hususlarında
mutabakata varıldığını ve Yöntem Bildiriminin 1. 5.maddesindeki cezai
hükümlerin 3 yıl dağıtım şirketlerine uygulanmaması yönünde karar
alındığını, bu mutabakat uyarınca davalı idareye yapılan müracaata verilen
22.03.2013 gün ve 3053 numaralı cevapta, muafiyet anlaşması ile ilgili bir
müracaatın olmaması nedeni ile cezai işlemlerin uygulandığı cevabının
verildiğini, oysa söz konusu tarihte davacı kurumun henüz özelleştirilmediğini,
bu nedenle kendilerinin müracaat imkanının zaten bulunmadığını, bu nedenle
de yapılan işlemin hukuka aykırı olduğunu;
6446 sayılı Enerji Piyasası
Kanunu’nun 16. maddesinde Yaptırımlar, Yaptırımların Uygulanmasında Usul ve
Para Cezaları’nın düzenlendiğini, bu maddede, Yöntem Bildiriminin 1.5.
maddesinde belirtilen hususa yer verilmediğini, maddede belirtilen
sebeplerin sınırlı sayıda olduğunu ve yorum yolu ile genişletilemeyeceğini,
bu nedenle de yapılan işlemin dayanağının olmadığını ve hukuka aykırı
olduğunu; ayrıca 6446 sayılı Kanun uyarınca ceza verme yetkisinin EPDK’ya
ait olduğunu, oysa davacıya kesinlen ceza faturasının TEİAŞ tarafından
tanzim edildiğini, bu itibarla da yapılan işlemin hukuka aykırı olduğunu,
Ceza Faturasının dayanağı olarak
gösterilen Yöntem Bildirimi’nin, Elektrik
Piyasasında İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı
Hakkında Tebliğin Geçici 3 maddesine de aykırı olduğunu, söz konusu maddede;
“Bağlantı ve sistem kullanımına
ilişkin standart anlaşmalar kullanıcı özellikleri dikkate alınarak TEİAŞ ve
Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. tarafından bu Tebliğin yayım tarihini izleyen
otuz gün içerisinde hazırlanarak Kuruma sunulur. Kullanıcıların lisans
almamış olması ve kullanıcılar ile sistem kullanım anlaşmalarının
yapılmamış olması, bu kullanıcıların Elektrik Piyasası Tarifeler
Yönetmeliği uyarınca onaylanan sistem kullanım bedelini ve/veya sistem
bedelini TEİAŞ ve/veya dağıtım Şirketine ödeme yükümlülüklerini ortadan
kaldırmaz. Ancak, dağıtım sistemine bağlı üretim faaliyeti gösteren tüzel
kişilere, 1 Ocak 2004 tarihine kadar dağıtım sistemi kullanım fiyatı
üzerinden belirlenen bedel tahakkuk ettirilmez.” şeklindeki
düzenleme ile ceza tanzimi hususunda yöN.meliğe atıf yaptığını, oysa gerek
yönetmelikte gerekse tebliğde sadece sitem kullanım ve/ veya işletim
ücretinin düzenlendiğini, sistem kullanım ceza ücretinden bahsedilmediğini,
bu nedenle de yapılan işlemin dayanaksız ve hukuka aykırı olduğunu,
Yöntem bildiriminin 4.16. maddesindeki "sistem kullanım anlaşmasının
yapılmamış olması halinde bu Yöntem Bildiriminin 1.5. maddesi (para cezası)
bu kullanıcılar için uygulanacaktır." şeklindeki düzenlemenin,
özelleştirme öncesi dönemde, davalı idarece tek taraflı olarak yapılması
nedenleri ile davacı açısından uygulanmasının hukuken mümkün olmadığını,
söz konusu uygulamanın gerek cezaların şahsiliği ilkesine gerekse iyi niyet
kurallarına aykırı olduğunu,
Davalı tarafından gönderilen ceza faturasının
tahsilinde izlenen usulün de hukuka aykırı olduğunu, 6183 sayılı Yasa’nın
55. maddesinde, para cezasının tahsili öncesinde davacı kuruma ödeme emri
gönderilmesi gerektiğinin ve yine aynı maddede belirtilen yasal sürelerin
beklenmesi gerektiğinin düzenlendiğini, ancak; davalı idarece söz konusu
usuli prosedürün izlenmediğini bu şekilde davacının yasal itiraz haklarını
kullanmasına engel olunduğunu,
Davalı tarafından talep edilen para cezasının 6183
sayılı Yasa’nın 102. maddesi gereğince zamanaşımına uğradığını, bu anlamda
davalı idarenin gecikme zammı talebinde 6183 sayılı yasaya dayanıp,
zamanaşımı konusunda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na dayanmasının kendi
içinde çelişkiye sebebiyet verdiğini, davalı idarece yapılan işlemin bu
yönü ile de hukuka aykırı olduğunu,
2007-2009 tarihleri arasında henüz özelleştirmesi
yapılmamış ve mülkiyeti kamuda olan şirket yetkililerine davalı idarece
hiçbir uyarıda bulunulmadığını, şirketin ihlali düzeltici önlem alma ve
cezayı ortadan kaldırma olanağının bu şekilde elinden alındığını, davalı
idareye bu konuda yapılan itiraza verilen cevapta, davalı idarenin böyle
bir yükümlülüğünün olmadığının belirtildiğini, davalı idarenin bu davranışı
ile ortaya çıkan geriye dönük olarak çok ciddi para cezalarına
hükmetmesinin, Ceza Hukuku’nun genel ilkeleri ve hakkaniyet ile
bağdaşmadığını,
Ceza Faturasına esas tutanakların davalı idarece
tek taraflı olarak tanzim edildiğini, bu konuda davacının savunmasının
alınmadığını, ceza faturasına dayanak olan Yöntem Bildiriminin 1.5.
maddesindeki ihlallerin giderilmesinin davacıdan istenmediğini, söz konusu
uygulamanın, Enerji Piyasası Kanunu’nun tebliği düzenleyen 21. maddesine de
aykırı olduğunu,
Ceza Faturasının dayanağı olan Yöntem Bildirimi’nin
halen Resmi Gazetede yayınlanmamış olması nedeni ile geçerliliğinin de
şüpheli olduğunu,
Dava konusu ceza faturasının, 27/03/2003 tarihli ve
25061 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Elektrik Piyasası’nda İletim ve
Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında Tebliğin Ortak
Hükümler Bölümü Ödeme Prosedürü başlıklı 15.maddesinde belirtilen prosedüre
aykırı şekilde aylık olarak değil, 2007-2009 yıllarına ait 27 adet fatura
tek bir seferde tahakkuk ettirildiğini, bu itibarla da yapılan işlemin
hukuka aykırı olduğunu Belirterek;
N.icede davalı idare'nin;
"iletim sistemi, sistem kullanım ve sistem işletim tarifelerini
hesaplama yöntem bildiriminin 1.5.maddesi" hükmünün ihlali
gerekçesi ile Müvekkil şirkete cezai yaptırım olarak tebliğ ettiği
29.01.2013 gün ve 078106 sayılı 34.108,14 TL’lik sistem kullanım ceza
faturası işleminin yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden hukuka
aykırı olduğundan iptaline karar verilmesi istemi ile idari yargıda dava
açmıştır.
Davalı Türkiye Elektrik İletim AŞ. vekili süresi
içerisinde sunduğu cevap dilekçesinde özetle; görev itirazında bulunmuştur.
2-ANKARA 6. İDARE MAHKEMESİ; 27.10.2013 gün ve
2013/573 Esas sayılı kararı ile, 2577 sayılı idari Yargılama Usulü
Kanunu'nun 2. maddesinde; "İdari dava türleri, idari işlemler hakkında
yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı
olduklarından dolayı açılan iptal davaları; idari işlem ve eylemlerden
dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı
davaları; kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü
idari sözleşmelerden dolayı açılan davalar” olarak sayıldığını ve idari
yargının idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimini yapmakla
görevli olduğunu, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun 1. maddesinin
birinci fıkrasında bu Kanunun amacının, elektriğin yeterli, kaliteli,
sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin
kullanımına sunulması için. rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre
faaliyet gösterebilecek, mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir
elektrik enerjisi piyasasının oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir
düzenleme ve denetimin sağlanması olduğu hükmüne yer verildiğini, iletim
Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem
Bildiriminin 1.5. maddesinde; ".....Sistem Kullanım Anlaşması Bulunmaksızın
iletim sistemini kullanmakta olan kullanıcılar, iletim sisteminde ar
güvenirliği ve kalitesinin sağlanması amacıyla aşağıda yer alan ihlallerle
karşılaşılması halinde ilgili cezai işleme tabi olacaktır."
düzenlemesinin yer aldığını ve devamında ihlallerin tanımı yapılarak, bu
ihlaller karşılığında kullanıcı tarafından TEIAŞ'a ödenmesi gereken
cezaların belirtildiğini; dava dosyasının incelenmesinden; her ne kadar
davalı idarece uyuşmazlığın faturadan kaynaklı olması nedeniyle bu davanın
adli yargıda görülmesi gerektiği ileri sürülerek görev itirazında
bulunulmuş ise de; dava konusu sistem kullanım para cezasının davalı idare
ile davacı arasında tarafların serbest iradesine dayalı ve ticari nitelikte
olan Sistem Kullanım Anlatması uyarınca verilmediğini, taraflar arasında bu
şekilde bir anlaşma olmaması nedeniyle iletim Sistemi, Sistem Kullanım ve
Sistem iletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildiriminin 1.5. maddesi
uyarınca kamu gücüne dayalı olarak re'sen ve tek yanlı irade açıklaması
sonucu verildiğini, bu nedenle davanın görüm ve çözümünün Mahkememize ait
olduğunu belirterek, davalı vekilinin görev itirazının reddine karar
vermiştir.
Davalı Türkiye Elektrik İletim AŞ.
vekilinin, adli yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması
yolunda süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine, dava dosyası Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmiştir.
3-YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; aynen, “233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) 3.
maddesine ve 20.02.2001 tarih ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununa
dayanılarak çıkarılan ve 02.03.2001 tarihinde yürürlüğe giren 05.02.2001
tarih ve 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca TEAŞ; Türkiye
Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ), Elektrik Üretim AŞ (EÜAŞ) ve Türkiye Elektrik
Ticaret ve Taahhüt AŞ (TETAŞ) unvanlarında, anonim şirket statüsünde, üç
ayrı iktisadi devlet teşekkülü şeklinde teşkilatlandırılmıştır.
TEİAŞ,
devletin genel enerji politikasına uygun olarak, ülkedeki tüm iletim
tesislerini devralmak, elektrik iletimi, yük tevzi ve işletme planlaması
hizmetlerini yürütmek üzere 01.10.2001 tarihinde faaliyete geçirilmiştir.
TEİAŞ,
233 sayılı KHK sistemi içinde, iktisadi devlet teşekkülü olarak ve mevcut
mevzuat ve ana statüsü hükümleri çerçevesinde, Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumundan (EPDK) 13.03.2003 tarihinde aldığı iletim lisansı çerçevesinde,
yeni piyasa yapısına uygun çıkarılması talebinde bulunulduğu
anlaşılmaktadır.
Sorunun
çözümü için davanın tarafı olan şirket tüzel kişiliklerinin hukuki statüsü
ile davanın konusunun belirlenmesi gerekmektedir.
233
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) 3. maddesine ve 20.02.2001 tarih
ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununa dayanılarak çıkarılan ve
02.03.2001 tarihli 24334 sayılı RG.de yayımlanarak yürürlüğe giren
05.02.2001 tarih ve 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 1. Maddesi
uyarınca, 12.08.1993 tarih ve 93/4789 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile
Türkiye Elektrik Kurumunun 1994 yılında Türkiye Elektrik Üretim İletim
A.Ş.(TEAŞ) ve Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.(TEDAŞ) olarak
yapılandırmasından sonra, 05 Şubat 2001 tarih ve 2001/2026 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararı ile Türkiye Elektrik Üretim İletim A.Ş. 01.10.2001 tarihinden
itibaren; 1) Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt A.Ş. (TETAŞ), 2) Elektrik
Üretim A.Ş. (EÜAŞ) ve 3) Türkiye Elektrik iletim A.Ş. (TEIAŞ) olmak üzere
üç ayrı Kamu iktisadi Teşekkülü olarak yeniden yapılandırılmıştır. Kararın
2. Maddesine göre ise, Söz konusu iktisadi devlet teşekküllerinin faaliyet
konularının kapsamı, merkezleri ve sermayeleri ana statülerinde belirtilir.
Yüksek
Planlama Kurulunun (YPK) 11.06.2001 tarih ve 2001/T-19 sayılı kararı ile
onaylanmış, 29.06.2001 tarih ve 24447 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe giren TEİAŞ ana statüsünün 3 maddesinde "Bu Anastatü ile
teşkil olunan Türkiye Elektrik iletim A.Ş. (Teşekkül) tüzel kişiliğe sahip,
faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir İktisadi
Devlet Teşekkülüdür." hükmü, 21. maddesinde ise, "Bu Anastatüde
bulunmayan hususlarda K.H.K. hükümleri uygulanır" hükmü bulunmaktadır.
233
sayılı Kamu iktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 4.
maddesindeki "1. Teşebbüsler tüzelkişiliğe sahiptir. /2. Teşebbüsler,
bu Kanun Hükmünde Kararname ile saklı tutulan hususlar dışında özel hukuk
hükümlerine tabidir./3. Teşebbüsler, Genel Muhasebe Kanunu ile Devlet İhale
Kanunu hükümlerine ve denetimine tabi değildir./4. Teşebbüslerin
sorumlulukları sermayeleri ile sınırlıdır. Teşebbüslerin sermayesi, ilgili
bakanlığın talebi üzerine Koordinasyon Kurulunca tespit edilir." hükmü
ile teşebbüslerin faaliyetlerinde özel hukuk hükümlerine tabi olacağı
belirlenmiştir.
Diğer
taraftan, Bakanlar Kurulu’nun 12.08.1993 tarih ve 93/4789 sayılı kararı
ile, Türkiye Elektrik Üretim-İletim A.Ş. (TEAŞ) ve Türkiye Elektrik Dağıtım
A.Ş. (TEDAŞ) adı altında iki ayrı İktisadi Devlet Teşekkülü olarak yeniden
yapılandırılmıştır. 1994 yılında TEAŞ ve TEDAŞ tüzel kişiliklerine
kavuşmuşlardır.
Bugün
Elektrik dağıtım ve perakende satış sektöründe rekabete dayalı bir ortamın
oluşturulması ve gerekli reformların yapılmasını teminen dağıtım bölgeleri
baz alınarak Kamu mülkiyetindeki elektrik işletmelerinin yeniden yapılandırılması
suretiyle elektrik enerjisi dağıtım hizmetlerinin özelleştirilmesine karar
verilmiş ve TEDAŞ 02.04.2004 tarih ve 2004/22 sayılı Özelleştirme Yüksek
Kurulu Kararı ile özelleştirme kapsam ve programına alınmıştır. Dağıtım
bölgeleri yeniden belirlenerek, Türkiye 21 dağıtım bölgesine ayrılmıştır.
Bu kapsamda FEDAŞ kurumu da özelleştirme kapsamında 233 sayılı KHK tabi bir
teşebbüs olup yukarıda açıklanan hükümler davacı taraf içinde geçerlidir.
31.12.2010 tarihi itibari ile de Elazığ, Malatya, Bingöl, Tunceli İllerini
kapsayan elektrik dağıtım hizmeti, Kazancı Holding A.Ş. kuruluşu Çoruh Aksa
Elektrik Hizmetleri A.Ş. tarafından devralınmış ve yürütülmeye başlanmıştır.
Davaya
konu işlem ise, davalı tarafın sözleşmeye dayalı cezai şart uygulamasından
kaynaklanan bir işlem olmakla, yukarıdaki açıklamalar ile birlikte
değerlendirildiğinde davaya konu, cezai şartın faturalandırılmasından
ibaret işlemin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde görüm ve
çözümü gerektiği anlaşılmaktadır. Benzer konuda, Uyuşmazlık Mahkemesinin
emsal teşkil eden, E: 2012/129 K: 2013/621 K.T: 13.05.2013 tarihli
"Dicle Elektrik Dağıtım AŞ hakkında Sistem Kullanım Anlaşmasının 10.
maddesi ve Yöntem Bildiriminin 1.5 maddesi uyarıca ceza faturası
düzenlenerek bunların bildirimine ilişkin Türkiye Elektrik iletim Anonim
Şirketi Genel Müdürlüğü işlemi ile aynı yazı ekinde yer alan ceza
faturasının iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle açılan davanın,
cezai şartın yer aldığı Sistem Kullanım Anlaşmasının kamu hukuku ağırlıklı
değil, tarafların serbest iradeleri ile oluştuğu, olayda idarece kamu
gücüne dayalı resen ve tek yanlı olarak tesis edilmiş bir işlemin söz
konusu olmadığı hususları gözetildiğinde ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi
gerektiği hk." özet başlıklı kararı da aynı yöndedir.” demek
suretiyle, 2247 sayılı Kanun'un 10. ve 13. maddeleri gereğince, olumlu
görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi
Başkanlığı’na gönderilmesine karar vermiştir.
Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13.
maddesine göre Danıştay Başsavcısı’nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.
4-DANIŞTAY
BAŞSAVCISI; aynen, “İdari Yargı Düzeni, hukuk devletlerinde, hukuka bağlı
olması gereken kamu idaresinin işlem ve eylemlerinin hukuka uygunluğunun
yargısal yöntemlerle denetlenmesinin sağlanması amacıyla var olan yargı
düzenidir. Bu yargı düzenine mensup mahkemelerde açılacak iptal davalarının
konusu ise, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin
1'inci fıkrasının (a) bendinde, idari işlemler olarak gösterilmiştir.
Gerek
Uygulama, gerekse Öğreti'de, idari işlemin tanımı, idarenin kamu hizmetinin
yürütümü amacıyla ve tek yanlı irade açıklamasıyla tesis etmiş olduğu kesin
ve yürütülmesi gerekli işlemler olarak yapılmaktadır. Bu tanıma göre, idari
yargı yerlerinde iptal davasına konu edilecek hukuksal işlemlerin;
öncelikle, kamu idaresinin işlemi olması, kamu hizmetinin yürütülmesi
amacıyla tesis edilmiş bulunması, kamu idaresinin tek yanlı irade
açıklamasının ürünü olması ve nihayet kesin ve icrai nitelikte olması zorunludur.
Olumlu
görev uyuşmazlığı çıkarılan davada; davacı elektrik dağıtım şirketinin,
İletim Sistemi, Sistem Kullanım ve Sistem İletişim Tarifelerini Hesaplama
Yöntem Bildirimi (kararın ilerleyen kısımlarında kısaca Yöntem Bildirimi
olarak adlandırılacaktır)’nin 1.5 maddesi gereğince davalı idarece ceza
faturası düzenlenmesine ilişkin işlemin dava konusu edildiği anlaşılmakta
olup; dava konusu ceza işleminin kamu tüzel kişiliğine sahip davalı ile
davacı arasında imzalanan özel hukuk ilişkisine dayanan bir anlaşmaya
dayalı olmadığı gibi akdi bir ilişkiye de dayalı olmadığı, davalı idare
tarafından kamu gücüne dayalı olarak tek yanlı iradeye dayalı olarak tesis
edildiği anlaşıldığından idari işlem niteliğinde olan dava konusu işleme
karşı açılan davanın görüm ve çözümünde "İdari Yargı Yerinin"
görevli olduğu sonucuna varılmıştır….” demek suretiyle, 2247 sayılı Kanunun
13'
üncü maddesi uyarınca yapılan başvurunun kabulüne hukuki olanak bulunmadığı
yolunda yazılı düşünce vermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar
ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane
TOPUZ, Ertuğrul ARSLANOĞLU, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un
katılımlarıyla yapılan 2.6.2014 günlü toplantısında:
Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247
sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı Türkiye Elektrik İletim AŞ. vekilinin
anılan Yasanın 10/2. maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı
görev itirazının reddedilmesi ve dahi 12/1. maddede belirtilen süre içinde
başvuruda bulunması üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nca davalı Türkiye Elektrik İletim AŞ. bakımından
10.maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı
anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev
uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Birgül YİĞİT’in,
davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile
dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen
Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN’ın davada adli yargının, Danıştay
Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün ise 2247
sayılı Kanunun 13'üncü maddesi uyarınca yapılan başvurunun kabulüne hukuki
olanak bulunmadığı yönündeki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ
GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava,
Davacı Şirkete, İletim Sistemi, Sistem Kullanım ve Sistem İşletim
Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildiriminin 1.5. maddesinde yer alan
"iletim sistemine doğrudan bağlı tüketiciler ve dağıtım lisansına
sahip tüzel kişilerin iletim sisteminin her bir ölçüm noktasında
çekecekleri endüktif reaktif enerjinin/verecekleri kapasitif reaktif enerjinin,
aktif enerjiye oranının ilgili mevzuata uygun olmaması" hükmünün ihlal
edildiği gerekçesiyle 34.108,14 TL tutarındaki Kasım 2007 dönemine ait
sistem kullanım cezası verilmesine ilişkin 29.01.2013 gün ve 078106 sayılı
ceza faturası işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
Evvelce
konu bir başka dosya münasebetiyle Mahkememiz gündemine gelmiş olup,
13.5.2013 tarih ve E.2012/129, K.2013/621 sayılı kararımızla adli yargı
yeri görevli kılınmış olmakla beraber; elde edilen yeni bilgi ve belgeler
uyarınca konunun yeniden ele alınarak değerlendirme yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır.
Mahkememizce
yapılan araştırmalar Neticesinde; Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 07.06.2010
gün ve 2010/36 sayılı kararı ile Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.nin Çoruh
Elektrik A.Ş.’ndeki %100 hissesinin, 227.000.000 ABD doları bedelle Aksa
Elektrik Perakende Satış A.Ş.’ne devredilmesine karar verildiği, bu devre
istinaden 29.03.2010 tarihli Sistem Kullanım Antlaşmasının düzenlendiği,
sonrasında hisse devrinin 31.12.2010 tarihinde tamamı ile gerçekleşmesi ile
Çoruh Elektrik A.Ş.’nın özelleştirme işleminin tamamlandığı, davalı
tarafından 29.03.2010 tarihli sistem kullanım anlaşmasının 10. maddesinde
belirtilen cezai şartlarından 14. bentte belirtilen yükümlülüğün Kasım 2007
tarihinde tespit edilen ihlali nedeni ile davacı kuruma 34.108,14 TL ceza
kesildiği, davacı vekili tarafından, kesilen fatura tarihi itibari ile
henüz davacı şirketin özelleştirilmediği, bu nedenle kendilerinin ceza
faturasına konu meblağdan sorumlu olmadıkları belirtilerek, idare
mahkemesinde dava açıldığı; davalı vekilinin süresinde yargı yolu
itirazında bulunması üzerine dosyanın mahkememiz önüne geldiği tespit
edilmiştir.
Yukarıdaki
açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, görev uyuşmazlığına neden olan sorun,
dava konusu ceza faturasının idari işlem niteliği taşıyıp taşımadığı
hususudur. Bu nedenle dava konusu işlemin niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir.
En temel tanımı ile idari işlem; idari fonksiyonun yerine getirtilmesi için
yapılan kamu hukuku işlemleridir ve bu işlemleri diğer işlemlerden ayıran
üç temel özelliği vardır. Bunlar; İdare tarafından, tek taraflı irade beyanı
ile, üstün yetki ve ayrıcalıklar kullanılmak sureti ile yapılmasıdır. Dava
konusu ceza faturasının, bu özellikleri taşıyıp taşımadığı hususu, konunun
anlaşılabilirliğini artırmak açısından ayrı başlıklar altında
incelenmiştir. Ayrıca, ceza faturasına esas tarihler itibari ile davacı ile
davalı arasındaki ilişkisinin hukuki statüsü de ayrı bir başlık altında
incelenecektir.
İşlemin
İdare Tarafından Yapılmış Olması :
Dava
konusu ceza faturası TEİAŞ tarafından düzenlenmiştir. Bu noktada TEİAŞ’ın
hukuki niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir. Ancak bu başlık altındaki
açıklamalarımıza geçmeden önce belirtilmesi gereken önemli bir husus, tüm
tespit ve değerlendirmelerin dava konusu ceza faturasının tanzim tarihi
olan 29.01.2013 tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 4628 sayılı Kanun
çerçevesinde yapıldığı, 30.03.2013 gün ve 28603 sayılı Resmi Gazete’de
yayınlanarak yürürlüğe giren 14.03.2013 gün ve 6446 sayılı Enerji Piyasası
Kanunu’nun değerlendirmeye alınmadığıdır.
Elektrik sektöründeki dağınık yapıyı ortadan kaldırmak
ve işletme bütünlüğünü sağlamak amacıyla 15.0.1970 gün ve 1312 sayılı Kanun
ile Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) kurulmuş, imtiyazlı şirketlerin görev
bölgeleri ve belediye sınırları dışında tüm yurtta elektriğin üretim,
iletim, dağıtım ve satış hizmetleri TEK bünyesinde toplanmıştır. Hizmetlerin
daha etkin, daha verimli ve çağdaş bir şekilde sürdürülebilmesi amacıyla ve
özelleştirme politikaları çerçevesinde TEK, Bakanlar Kurulunun 12.8.1993
tarih ve 93/4789 sayılı kararı ile, Türkiye Elektrik Üretim-İletim A.Ş.
(TEAŞ) ve Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ) adı altında iki ayrı
İktisadi Devlet Teşekkülü olarak yeniden yapılandırılmıştır.
233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname'nin (KHK) 3.maddesine ve 20.02.2001 tarih ve 4628 sayılı
Elektrik Piyasası Kanununa dayanılarak çıkarılan ve 02.03.2001 tarihinde
yürürlüğe giren 05.02.2001 tarih ye 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
uyarınca TEAŞ; Türkiye Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ), Elektrik Üretim AŞ
(EÜAŞ) ve Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt AŞ (TETAŞ) unvanlarında, anonim
şirket statüsünde, üç ayrı iktisadi devlet teşekkülü şeklinde
teşkilatlandırılmıştır.
26.12.2001 gün ve 24622 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe
giren 4628 sayılı Kanun(kararın
ilerleyen kısımlarında kısaca 4628 sayılı Kanun olarak adlandırılacaktır)’un 2. maddesinin, iletim hizmetini düzenleyen “b” bendinde; “İletim faaliyeti gösterebilecek tüzel kişiler:
Elektrik enerjisi iletim faaliyetleri Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi tarafından yürütülür.
Kamu mülkiyetindeki tüm iletim tesislerini
devralmak, kurulması öngörülen yeni iletim tesisleri için iletim yatırım
planı yapmak, yeni iletim tesislerini kurmak ve işletmek, Türkiye Elektrik
İletim Anonim Şirketinin görevidir.
(Değişik paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi; ayrıca, Kurul onayına tabi olan iletim, bağlantı ve sistem
kullanım tarifelerini ve şebeke Yönetmeliğini hazırlar, revize eder,
deN.ler ve yük dağıtımı ile frekans kontrolünü gerçekleştirir, iletim
sisteminde ikame ve kapasite artırımı yapar, gerçek zamanlı sistem
güvenilirliğini izler, sistem güvenilirliğini ve elektrik enerjisinin
öngörülen kalite koşullarında sunulmasını sağlamak üzere gerekli yan
hizmetleri belirler ve bu hizmetleri Yan Hizmetler Yönetmeliği hükümleri
doğrultusunda sağlar.
Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, Bakanlığın
kararı doğrultusunda uluslararası enterkonneksiyon çalışmalarını yapar,
iletim sistemine bağlı ve/veya bağlanacak olan serbest tüketiciler dahil
tüm sistem kullanıcılarına şebeke Yönetmeliği ve iletim lisansı hükümleri
doğrultusunda eşit taraflar arasında ayrım gözetmeksizin iletim ve bağlantı
hizmeti sunar.
Piyasanın gelişimine bağlı olarak Kurul kararı
doğrultusunda yeni ticaret yöntemleri ve satış kanallarının uygulanabilmesine
yönelik alt yapının geliştirilmesi ve uygulanması Türkiye Elektrik İletim
Anonim Şirketi tarafından yürütülür.
Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, yönetmelik
çerçevesinde, dağıtım şirketleri tarafından hazırlanan talep tahminlerini
esas alarak üretim kapasite projeksiyonunu hazırlar ve Kurul onayına sunar.
(Değişik paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) İletim şebekesi dışında, ulusal
iletim sistemi için geçerli standartlara uygun olan ve üretim faaliyeti
gösteren tüzel kişinin lisansı kapsamındaki üretim tesisi ile müşterileri
ve/veya iştirakleri ve/veya serbest tüketiciler arasında özel direkt hat
tesisi, Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi ile üretim faaliyeti
gösteren tüzel kişi arasında yapılacak kontrol anlaşması ile mümkündür.
(Ek paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi, uluslararası enterkonneksiyon hatlarının ulusal sınırlar dışında
kalan kısmının tesisi ve işletilmesini yapabilir ve/veya bu amaçla
uluslararası şirket kurabilir ve/veya kurulmuş uluslararası şirketlere
ortak olabilir ve bölgesel piyasaların işletilmesine ilişkin organizasyonlara
katılabilir.” şeklindeki düzenleme ile elektrik iletim görevinin TEİAŞ’e
verildiği ve TEİAŞ’nın bu görevi ne şekilde yerine getireceği düzenlenmiştir.
29.06.2001
gün ve 24447 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren TEİAŞ Ana
Statüsü (kararın ilerleyen kısımlarında kısaca Ana Statü olarak
adlandırılacaktır)’nün 3. maddesinin 2.fıkrasında; “ Teşekkül EPK, K.H.K.,
ve bu Anastatü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine
tabiidir. “ denilmek sureti ile Enerji Piyasası Kanunu, 233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ve Kuruluş Statüsü ile verilen görevler dışında
TEİAŞ’nın özel hukuk hükümlerine tabi olacağı düzenlenmiştir.
Dolayısıyla, Elektrik Piyasası Kanunu’nun yukarıda
belirtilen 2. maddesinin b bendinin 2 kısmında belirtilen “(Değişik
paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) Türkiye
Elektrik İletim Anonim Şirketi; ayrıca, Kurul onayına tabi olan iletim,
bağlantı ve sistem kullanım tarifelerini ve şebeke Yönetmeliğini hazırlar,
revize eder, deN.ler ve yük dağıtımı ile frekans kontrolünü gerçekleştirir,
iletim sisteminde ikame ve kapasite artırımı yapar, gerçek zamanlı sistem
güvenilirliğini izler, sistem güvenilirliğini ve elektrik enerjisinin
öngörülen kalite koşullarında sunulmasını sağlamak üzere gerekli yan hizmetleri
belirler ve bu hizmetleri Yan Hizmetler Yönetmeliği hükümleri doğrultusunda
sağlar.” şeklinde görevleri yerine getirdiği esnada, TEİAŞ özel hukuk
hükümlerinden ayrı tutulmuş, idare hukuku alanına dahil edilmiştir. Bu
anlamda, dava konusu işlemin, TEİAŞ’ın kamusal ağırlıklı görevleri arasında
sayıldığını söylemek yerinde olacaktır.
İşlemin Tek Taraflı İrade Beyanı İle Yapılmış
Olması:
Dava
konusu ceza faturasının, davalı TEİAŞ tarafından tek taraflı irade olarak
düzenlendiğinde herhangi bir kuşku bulunmamaktadır. Bu başlık altında
irdelenmesi gereken esas sorun, ceza faturasının dayanağını oluşturan
Sistem Kullanım Anlaşması ve bunun eki niteliğindeki İletim Sistemi Sistem
Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildirimi’nin
niteliğidir. Tarafların özgür iradeleri ile imzaladıkları Sistem kullanım
anlaşmasının ve yine tarafların özgür iradeleri ile kabul ettikleri yöntem
bildiriminin uygulanması amacı ile tesis edilen bir işlemin, evleviyetle
özel hukuk hükümlerine tabi olacağı; aksi durumda ise idari hukuku
hükümlerinin söz konusu olacağı açıktır. Bu anlamda Sistem Kullanım
Anlaşmasının ve Yöntem Bildiriminin niteliğinin belirlenmesi önem taşımaktadır.
b.1)
Sistem Kullanım Anlaşması Yönünden :
26.12.2001 gün ve 24622 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe
giren 4628 sayılı Kanun’un “Tanımlar”
başlıklı 40. maddesinde; “Bağlantı ve sistem kullanım anlaşmaları: İlgili
bağlantı ve sistem kullanım tarifesinin fiyatları, hükümleri ve şartlarını
içeren ve bir üretim şirketi, otoprodüktör, otoprodüktör grubu, dağıtım
şirketi ya da tüketicilerin iletim sistemine ya da bir dağıtım sistemine
erişmeleri ya da bağlantı yapmaları için ilgili kullanıcıya özgü koşul ve
hükümleri kapsayan anlaşmaları ” şeklinde tanımlanmıştır.
Ana
Statüsü’nün “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde de, 4628 sayılı Kanun’a
paralel şekilde; “ Bağlantı ve
Sistem Kullanım Anlaşmaları: İlgili bağlantı ve sistem kullanım
tarifesinin fiyatları, hükümleri ve şartlarını içeren ve bir üretim
şirketi, otoprodüktör, otoprodüktör grubu, dağıtım şirketi ya da
tüketicilerin iletim sistemine ya da bir dağıtım sistemine erişmeleri ya da
bağlantı yapmaları için ilgili kullanıcıya özgü koşul ve hükümleri kapsayan
anlaşmaları “ şeklinde tanımlanmıştır.
Ana
Statüsü’nün 4. maddesinin 11.bendinde; “ İletim sistemine bağlı tüm
kamu ve özel tüzel kişiler, Ticaret A.Ş. ve Serbest Tüketiciler ile
Bağlantı ve Sistem Kullanım Anlaşmaları; üretim ve dağıtım kamu ve özel
tüzel kişiler ile Yan Hizmet Anlaşmaları yapmak” görev TEİAŞ’ye
verilmiştir.
4628 sayılı
Kanun’un 2. maddesinin, iletim hizmetini düzenleyen “b” bendinde; Değişik paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi; ayrıca, Kurul onayına tabi olan iletim, bağlantı ve sistem
kullanım tarifelerini ve şebeke Yönetmeliğini hazırlar, revize eder,
deN.ler ve yük dağıtımı ile frekans kontrolünü gerçekleştirir, iletim
sisteminde ikame ve kapasite artırımı yapar, gerçek zamanlı sistem
güvenilirliğini izler, sistem güvenilirliğini ve elektrik enerjisinin
öngörülen kalite koşullarında sunulmasını sağlamak üzere gerekli yan
hizmetleri belirler ve bu hizmetleri Yan Hizmetler Yönetmeliği hükümleri
doğrultusunda sağlar.” denilmek sureti ile sistem kullanım anlaşmasına konu
kullanım tarifelerinin TEİAŞ tarafından EPDK’nın onayı alınmak sureti ile
hazırlanacağı belirtilmiştir.
Ana
Statüsü’nün “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde “Bağlantı ve Sistem Kullanım Tarifeleri: ilgili bağlantı ve
sistem kullanım anlaşmalarına dahil edilerek Teşekküle doğrudan ödenecek
olan ve iletim sistemi ya da bir dağıtım sistemine bağlantı ve sistem
kullanımı için eşit taraflar arasında ayrım yapılmaması esasına dayalı
Bağlantı fiyatları açısından şebeke yatırım maliyetlerini kapsamayan ve
bağlantı yapmış olan tüzel kişinin namına oluşan masraflar ile sınırlı olan
fiyatları, hükümleri ve şartları içeren tarifeleri “ şeklinde tanımlanmış,
aynı statünün 4. maddesinin 12. bendinde de; “İletim Tarifesi ile Bağlantı
ve Sistem Kullanım Tarifelerini hazırlamak, gerektiğinde revize etmek”
görevi TEİAŞ’ye verilmiştir.
22.01.2003
tarih ve 25001 sayılı Resmi Gazete’de Yayınlanan Elektrik Piyasası Şebeke
Yönetmeliği’nin 8. maddesinde; Ek -
5 Bölüm 1'de yer alan standart planlama verileri ile iletim sistemine
bağlanacak tesis ve/veya teçhizata ilişkin bilgilerin tüzel kişi tarafından
TEİAŞ'a verildiği tarihten itibaren altmış gün içerisinde bağlantı ve/veya
sistem kullanım anlaşması TEİAŞ tarafından tüzel kişiye önerilir. TEİAŞ'ın
bağlantı ve/veya sistem kullanım anlaşması önerisini yapabilmesi için ek
bilgiye ihtiyaç duyması halinde, Ek - 5 Bölüm 2'de yer alan ayrıntılı
planlama verileri de tüzel kişiden talep edilebilir. Bu hallerde TEİAŞ
tarafından bağlantı ve/veya sistem kullanım anlaşmasının önerilmesine ilişkin
süre doksan gün olarak uygulanır. Tüzel kişi TEİAŞ'ın anlaşma önerisine
otuz gün içerisinde yazılı yanıt verir.
Tarafların mutabakatı halinde bağlantı ve/veya
sistem kullanımına ilişkin hüküm ve şartları içeren bağlantı ve/veya sistem
kullanım anlaşması imzalanır. TEİAŞ ve lisans sahibi tüzel kişinin,
bağlantı ve/veya sistem kullanımına ilişkin anlaşmanın hükümleri üzerinde
mutabakata varamamaları halinde, ihtilaflar Kanunun ve tarafların ilgili
lisanslarının hükümlerine göre Kurum tarafından çözüme kavuşturulur ve konu
hakkında alınan Kurul kararları bağlayıcıdır.
İletim sistemine halihazırda bağlı olan üretim
tesisleri ile bağlantı ve/veya sistem kullanımına ilişkin olarak üretim
tesisleri dışında gerçek ve tüzel kişiler tarafından TEİAŞ'a yapılan diğer
başvurularda da aynı süreç uygulanır.” şeklindeki düzenleme ile Dağıtım
şirketlerinin TEİAŞ ile Sistem Kullanım anlaşması ve/veya Bağlantı
anlaşması imzalaması gerektiği belirtilmiştir.
27/03/2003
tarihli ve 25061 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Elektrik Piyasasında
İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında Tebliğ
(kararın ilerleyen kısımlarında kısaca tebliğ olarak adlandırılacaktır)’in
“ İletim sistemine bağlantı ve/veya sistem kullanım anlaşmaları” başlıklı
4. maddesinde; “ İletim sistemi kullanıcıları, TEİAŞ ile Ek-1’de yer alan
anlaşmaları yapar. İletim sistemine bağlantı ve/veya sistem kullanım
anlaşmalarına ilişkin başvurular, Elektrik Piyasası Şebeke Yönetmeliğinde
belirlenen usul ve esaslara göre yapılır. Bağlantı anlaşması ve sistem
kullanım anlaşması başvuruları eşzamanlı olarak yapılır.
Bağlantı
ve/veya sistem kullanımına ilişkin olarak TEİAŞ ile iletim sistemi
kullanıcısı arasında, bu Tebliğ uyarınca TEİAŞ tarafından hazırlanan ve
Kurul tarafından onaylanan standart anlaşmalar kullanılır. Bu anlaşmaların
genel hükümlerinde, Kurul onayı olmaksızın değişiklik yapılamaz. Bağlantı
anlaşmasında fiziki bağlantıya ilişkin termin programı, sistem kullanım
anlaşmasında iletim sisteminin kullanılmaya başlanması için öngörülen tarih
yer alır.
İletim
sistemine aynı bağlantı noktasından doğrudan bağlanmak isteyen birden fazla
tüketicinin ve dağıtım şirketinin bulunması ve başvuru taleplerinin tümünün
karşılanmasının mümkün olmaması halinde TEİAŞ;
a) Tüm
başvuru sahiplerini durumdan bilgilendirir,
b) Dağıtım
şirketi tarafından yapılan başvuruya öncelik tanır,
c) Bu Tebliğ
kapsamındaki yükümlülüklerin yerine getirilmesi kaydıyla başvuru sırasına
göre bağlantı ve/veya sistem kullanım anlaşmalarını imzalar.
Bağlantı
yapılması öngörülen bağlantı noktası itibarıyla sisteme bağlantı
yapılmasının mümkün olmaması durumunda TEİAŞ; gerekçelerini başvuru
sahibine yazılı olarak bildirmek suretiyle bir başka bağlantı noktası
teklif edebilir.
TEİAŞ;
alternatif bağlantı noktası gösterememesi veya teklif ettiği alternatif
bağlantı noktasının başvuru sahibi tarafından kullanılabilir bir nokta
olarak görülmemesi veya sistem kullanımı açısından kapasitenin yetersiz
olması nedeniyle genişleme yatırımı veya yeni yatırım yapılmasının gerekli
olduğu ve yeterli finansmanın mevcut olmadığı hallerde, söz konusu yatırımı
kendi adına, başvuru sahibi tarafından finansmanı sağlanarak ilgili mevzuat
kapsamındaki teknik standartlara uygun olarak yapılmasını isteyebilir. Bu
durumda; gerçekleşen yatırıma ait toplam harcama tutarı, iletim sistemi
kullanıcısı ile TEİAŞ arasında yapılacak bağlantı ve sistem kullanım
anlaşmaları çerçevesinde iletim sistemi kullanıcısının ödemekle yükümlü
olduğu iletim tarifesi bedelinden düşülür.
İletim
sistemine doğrudan bağlanmak isteyen tüketicilerin başvuruları TEİAŞ
tarafından ancak Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliğinin 38 inci maddesinde
belirlenen gerekçeler çerçevesinde reddedilebilir ve ret gerekçeleri
başvuru sahibine yazılı olarak bildirilir.”denilmek sureti ile Sistem kullanım
anlaşmalarının ne şekilde yapılacağı ve nasıl uygulanacağı düzenlenmiştir.
b.2) İletim
Sistemi, Sistem Kullanım ve Sistem İletişim Tarifelerini Hesaplama Yöntem
Bildirimi Yönünden;
4628 sayılı
Kanun’un 5. maddesinde “ Bu Kanun hükümlerinin uygulanması ve bu Kanunla
kendisine verilen görevleri yerine getirmek için gerekli olan ve piyasada
rekabeti geliştirmeye yönelik olarak gerçek ve tüzel kişilerin uymaları
gereken, talimatları ve tebliğleri, şebeke Yönetmeliğini, dağıtım
Yönetmeliğini, müşteri hizmetleri Yönetmeliğini ve dengeleme ve uzlaştırma
Yönetmeliğini onaylamak.” görevi Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’na
verilmiştir.
Bu görev kapsamında, iş bu dava konusu faturanın
tanzimi tarihinde yürürlükte olan 21.12.2006 gün ve 1029 sayılı EPDK Kurul Kararı
ile onaylanan Yöntem Bildirimi ile 13/12/2007 tarihli ve 1407 sayılı EPDK
Kurul Kararı ile onaylanarak 19.12.2007 tarih ve 26735 sayılı Resmi
Gazetede yayınlanan Yöntem Bildirimi uygulamaya konulmuştur. Söz konusu her
iki Yöntem Bildiriminde de cezai işlemler hüküm altına alınmıştır.
Tebliğ’in Geçici 3.maddesinde; “(1) Bağlantı ve
sistem kullanımına ilişkin standart anlaşmalar kullanıcı özellikleri
dikkate alınarak TEİAŞ ve Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ tarafından bu
Tebliğin yayım tarihini izleyen otuz gün içerisinde hazırlanarak Kuruma
sunulur. Kullanıcıların lisans almamış olması ve kullanıcılar ile sistem
kullanım anlaşmalarının yapılmamış olması, bu kullanıcıların Elektrik
Piyasası Tarifeler Yönetmeliği uyarınca onaylanan sistem kullanım bedelini
ve/veya sistem işletim bedelini TEİAŞ ve/veya dağıtım şirketine ödeme
yükümlülüklerini ortadan kaldırmaz. / Ancak, dağıtım lisansı sahibi tüzel
kişilerin dağıtım sistemine bağlı üretim faaliyeti gösteren tüzel kişiler
için belirleyecekleri dağıtım sistem kullanımına ilişkin tarifeleri Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumunca onaylanana kadar söz konusu tüzel kişilere
dağıtım sistemi kullanım fiyatı tahakkuk ettirilmez.” hükmü yer almış;
1407 sayılı Kurul Kararının ekinde yer alan İletim
Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem
Bildirimi’nin “Fiyatlandırma ile İlgili Diğer Yönetmelikler ve Anlaşmalar”
başlıklı maddesinde ise, Elektrik Piyasası Şebeke Yönetmeliği ve Elektrik
Piyasasında İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı
Hakkında Tebliğ çerçevesinde hazırlanan bağlantı ve sistem kullanım
anlaşmalarının; kullanıcının TEİAŞ ile, (kullanıcının iletim sistemiyle)
olan bağlantısını ve/veya iletim sisteminin kullanımına ilişkin üzerinde
mutabakat sağlanmış olan teknik ayrıntıları ile iletim sisteminin kullanımı
ve/veya sisteme bağlantı konusundaki şartları belirlediği ifade edildikten
sonra, bu kapsamda kullanıcılarla iki tür anlaşma yapılacağı, bunların
Bağlantı Anlaşması ve Sistem Kullanım Anlaşması olduğu, İletim sistemine
doğrudan bağlanan kullanıcıların hem Bağlantı Anlaşması hem de Sistem
Kullanım Anlaşması yapmak zorunda oldukları hüküm altına alınmış; aynı
maddenin devamında ise;
“1.5 Bir kullanıcının, TEİAŞ ile Sistem Kullanım
Anlaşması imzalamamış olmasına rağmen iletim sistemine başlı olarak
faaliyet göstermesi, dolayısıyla iletim sistemini kullanması halinde,
Elektrik Piyasasında İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı
Hakkında Tebliğ’in Geçici 3. maddesi uyarınca Kullanıcıların lisans almamış
olmaları ve/veya sistem kullanım anlaşmalarının yapılmamış olması halinde
dahi bu kullanıcıların Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği
doğrultusunda onaylanan sistem kullanım bedelini ve/veya sistem işletim
bedelini ödeme yükümlülükleri bulunmaktadır. Sistem Kullanım Anlaşması
bulunmaksızın iletim sistemini kullanmakta olan kullanıcılar, iletim
sisteminde arz güvenilirliği ve kalitesinin sağlanması amacıyla aşağıda ver
alan ihlallerle karşılaşılması halinde ilgili cezai işleme tabi olacaktır.”
denildikten sonra, dava konusu ihlalin tanımı: “İletim sistemine doğrudan
bağlı tüketiciler ve dağıtım lisansına sahip tüzel kişilerin İletim
Sisteminin her bir ölçüm noktasında çekecekleri endüktif reaktif enerjinin/verecekleri
kapasitif reaktif enerjinin, aktif enerjiye oranının ilgili mevzuata uygun
olmaması” şeklinde yapılmış; “Kullanıcı Tarafından TEİAŞ’a Ödenmesi Gereken
Ceza” ise “Kullanıcının o ayki Sistem Klanlım Fiyatına göre hesaplanan
bedelin %50’si oranında ceza uygulanır. Ceza, 00.00-24.00 saatleri arasında
bir defadan fazla uygulanmayacaktır” olarak belirlenmiştir.
Tüm bu
mevzuatsal düzenlemeler ışığında yapılan değerlendirme Neticesinde;
29.03.2010 tarihli Sistem Kullanım Anlaşmasının, TEİAŞ tarafından 4628
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu, ilgili Tebliğ ve Ana Statü’nün yukarıda
belirtilen maddeleri gereğince hazırlandığı ve Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumu’nun 23.05.2003 gün ve 148/1-15 sayılı kararı ile onaylandığı, ancak
söz konusu anlaşmanın davacı tarafından imzalanmadığı; davalı idare tarafından,
söz konusu anlaşmanın 10. maddesi ile ihlalin tespit edildiği Kasım 2007
tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Yöntem Bildirimi’nin 1.5 maddesi
gereğince, davacıya 34.108,14 TL ceza kesildiği anlaşılmaktadır.
Sonuç
olarak; 29.03.2010 Sistem Kullanım Anlaşmasının ve 21.12.2006 gün ve 1029
sayılı EPDK Kurul Kararı ile onaylanan İletim Sistemi Sistem Kullanım ve
Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildirimi’nin, TEİAŞ
tarafından tek taraflı olarak hazırlandığı ve ceza faturasının tanziminde
esas alındığı tespit edilmiştir. Bu durumda gerek ceza faturasına dayanak
olan işlemlerin, gerekse ceza faturası tutanağının davalı idare tarafından
tek taraflı olarak hazırlandığı ve davacıya uygulandığında kuşku
bulunmamaktadır.
b.3) Ceza
Faturasının Tahsilinde İzlenen Usul Yönünden:
TEİAŞ Genel
Müdürlüğü tarafından, Çoruh Elektrik Dağıtım A.Ş.’ne gönderilen 12.02.2013
gün ve 1570 numaralı yazıda “……. Bu kapsamda, Ocak 2007-Kasım 2009
dönemleri arasında aylık olarak hesaplanan sistem kullanım ceza faturaları muhteviyat
çizelgeleriyle birlikte yazımız ekinde gönderilmektedir./Ayrıca, yasal
süresi içinde ödenmeyen faturalar için Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanunun 51. maddesinde öngörülen gecikme zammı uygulanacağı ve
yasal yollardan tahsili cihetine gidileceğinin bilinmesi hususunda
bilgilerinizi ve gereğini rica ederiz.” şeklindeki yazıdan, davalı idare
tarafından ceza faturasının tahsilinde 6183 sayılı Kanun uyarınca işlem
yapıldığı anlaşılmaktadır.
27/03/2003
tarihli ve 25061 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Elektrik Piyasasında
İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında
Tebliğ’in ‘Ödeme yükümlülüğü’ başlıklı 12. maddesinde; “Kullanıcı, Kurum
tarafından iletim veya dağıtım faaliyetine ilişkin olarak onaylanan
bağlantı fiyatı ve/veya sistem kullanım ve/veya sistem işletim fiyatları
üzerinden hesaplanan bedeli TEİAŞ ve/veya dağıtım şirketine ödemekle yükümlüdür./
TEİAŞ ve/veya dağıtım şirketi, kullanıcıya tahmini bir bedel tahakkuk
ettirdiği takdirde, kesinleşen bedel üzerinden gerekli düzeltmeleri yapar./
Bağlantı varlıklarının işletme ve bakım masrafları, mülkiyet sınırları
dahilinde ilgili taraflarca karşılanır.” şeklindeki düzenleme ile kullanıcı
tarafından ödenmesi gereken sistem kullanım bedeli düzenlenmiştir.
Aynı Tebliğin
‘Ödeme prosedürü’ başlıklı 15. maddesinde; “Madde 15- TEİAŞ ve/veya dağıtım
şirketi, her türlü vergi ve yükümlülükler de ilave edilmiş olan ayrıntılı
ödeme bildirimini, takip eden ayın ilk beş günü içerisinde sistem kullanım
anlaşması tarafı olan kullanıcıya gönderir./Söz konusu kullanıcı, ödeme
bildiriminin tebliğ edildiği günü izleyen onbeş gün içerisinde bildirimde
yer alan tutarı, TEİAŞ ve/veya dağıtım şirketine öder. Ödemede gecikilen
süre için 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51
inci maddesinde öngörülen gecikme zammı uygulanır.” denilmek sureti ile
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Hakkındaki Kanuna atıf yapmıştır.
Aynı
maddenin devamında da; “Maddi hatalar dışında; ödeme bildirimi içeriğine
yapılan herhangi bir itiraz, ödemeyi durdurmaz. TEİAŞ ve/veya dağıtım
şirketinin hatası nedeniyle fazla ödenmiş olan tutar, TEİAŞ ve/veya dağıtım
şirketi tarafından ödeme bildiriminin tebliğ edildiği günden sonraki onbeş
gün içerisinde bir itirazda bulunulması halinde, ödeme tarihini izleyen
onaltıncı günden başlamak üzere 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanunun 51 inci maddesine göre hesaplanan gecikme zammı da dahil
olmak üzere bir sonraki ödeme dönemine ait bedelden mahsup edilir.”
şeklindeki düzenleme ile ödeme emrine itirazın icranın yürütülmesini
durdurmayacağı düzenlenmiş, yine dava idarenin alacağı ile ilgili üstün ve
pozisyon yaratılmıştır.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Hakkında
Kanun’un 51. maddesinde; (Değişik madde: 25/12/2003 - 5035 S.K./4. md.) Amme
alacağının ödeme müddeti içinde ödenmeyen kısmına vadenin bitim tarihinden
itibaren her ay için ayrı ayrı % 4 oranında gecikme zammı tatbik olunur. Ay
kesirlerine isabet eden gecikme zammı günlük olarak hesap edilir./ Gecikme
zammı bir milyon liradan az olamaz./Gecikme zammı; 213 sayılı Vergi Usul
Kanununa göre uygulanan vergi ziyaı cezalarında bu madde uyarınca
belirlenen oranda, mahkemeler tarafından verilen ve ceza mahiyetinde olan
amme alacaklarında ise bu oranın yarısı ölçüsünde uygulanır. Bunların
dışındaki ceza mahiyetinde olan amme alacaklarına gecikme zammı tatbik edilmez./Bakanlar
Kurulu, gecikme zammı oranlarını aylar itibarıyla topluca veya her ay için
ayrı ayrı, yüzde onuna kadar indirmeye, gecikme zammı oranı ile gecikme
zammı asgari tutarını iki katına kadar artırmaya, ayrıca gecikme zammı
oranını aylar itibarıyla farklı olarak belirlemeye ve gecikme zammını
bileşik faiz usulüyle aylık, üç aylık, altı aylık veya yıllık olarak hesaplatmaya
yetkilidir.” denilmek sureti ile kamu alacaklarına uygulanacak gecikme
zammı ayrıca düzenlenmiştir.
Tüm bu yasal düzenlemelerden, TEİAŞ tarafından
talep edilen ceza faturasının, amme alacağı mahiyetinde olduğu ve bu
nedenle tahsili hakkında 6183 sayılı Kanun’da belirlenen usulün
uygulanmasının öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Zira özel hukuk ilişkisine konu
bir alacağın, 6183 sayılı Kanun’un 1. maddesi gereğince kamu alacaklarının
tahsili hakkında öngörülen usulle icra edilmesi mümkün değildir.
İşlemin Kamu Gücüne Dayalı Olması:
En temel
tanımı ile kamu gücü; devletin kamu yararını gerçekleştirebilmesi için özel
kişiler karşısında sahip olduğu üstün yetki ve ayrıcalıklardır.
Yukarı
da ayrıntılı olarak belirttiğimiz üzere, 4628 sayılı Kanun
2. ve 40. maddeleri, TEİAŞ Ana
Statüsü’nün 4. maddesinin 11.bendi, Tebliğ’in “İletim sistemine bağlantı
ve/veya sistem kullanım anlaşmaları” başlıklı 4. maddesi gereğince, Dağıtım
Şirketleri ile imzalanacak Sistem Kullanım Anlaşmasını hazırlama görevi
TEİAŞ’ye verilmiş, yine Tebliğ’in “İletim sistemine bağlantı ve/veya sistem
kullanım anlaşmaları” başlıklı 4. maddesinde; bu anlaşmaların genel
hükümlerinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun onayı olmaksızın
değişiklik yapılamayacağı belirtilmiştir.
4628 sayılı
Kanun’un “ Arz Güvenliği” başlıklı Ek
3. maddesinin “a” bendinin 1. fıkrasında; Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi, iletim kısıtlarını asgari seviyeye indirecek şekilde iletim
şebekesinin planlanmasından, tesisinden, işletilmesinden, sistem
güvenilirliğinin muhafaza edilmesinden ve üretim kapasite projeksiyonu ile
20 yıllık Uzun Dönem Elektrik Enerjisi Üretim Gelişim Planının
hazırlanmasından sorumludur. “ 2. fıkrasında; “Perakende satış lisansına
sahip dağıtım şirketleri, bölgelerindeki serbest olmayan tüketicilerin
elektrik enerjisi ve kapasite talebini karşılamakla yükümlüdürler. Söz
konusu tüzel kişiler her yıl Aralık ayı sonuna kadar, gelecek 5 yıl için,
tahmin ettikleri elektrik enerjisi puant güç taleplerini, ihtiyaç
duydukları elektrik enerjisi miktarını, bu miktarın temini için yaptıkları
sözleşmeleri ve ilave enerji/kapasite ihtiyaçlarını Kuruma bildirmek
zorundadır.” 4.fıkrasında; “Kurum (EPDK), lisans verilen üretim
tesislerinin gerçekleşmelerinin izlenmesinden, ilgili mevzuat kapsamında bu
tesislerin öngörülen zamanda devreye girmesi için gerekli önlemlerin
alınmasından, Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi tarafından yapılacak
arz-talep dengesi çalışmalarında kullanılmak üzere, 5 yıl içerisinde işletmeye
girecek ve arz hesabında dikkate alınacak lisanslı yeni üretim kapasite
miktarlarının Bakanlığa düzenli aralıklarla bildirilmesinden sorumludur.”,
c bendinde ;” Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, Türkiye Elektrik
Enerjisi Talep Projeksiyonu Raporunun yayımlanmasını müteakiben, gelecek 20
yılı kapsayacak şekilde yapılan talep tahminini, mevcut arz potansiyelini,
potansiyel arz imkânlarını, yakıt kaynaklarını, iletim ve dağıtım
sisteminin yapısı ve gelişme planlarını, ithalat ve/veya ihracat
imkânlarını ve kaynak çeşitliliği politikalarını dikkate alarak enerji
politikalarının belirlenmesinde yararlanmak üzere Uzun Dönem Elektrik
Enerjisi Üretim Gelişim Planını hazırlayarak Bakanlığın onayına sunar. Bu
plan onaylanmasını müteakip Bakanlık tarafından yayımlanır.” denilmek
sureti ile elektrik iletim hizmetinin güvenliğini sağlamak adına alınması
gereken tedbirler kanunda açıkça belirtilmiş ve TEİAŞ bu hususlar bir çok
görev verilmiştir.
EPDK
tarafından onaylanarak 10.11.2004 tarihli ve 25639 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe giren Elektrik İletim Sistemi Arz Güvenilirliği ve
Kalitesi Yönetmeliğinin, "Reaktif enerjinin kompanzasyonu"
başlıklı 11. maddesinde “İletim sistemine doğrudan bağlı tüketiciler ve
dağıtım lisansına sahip tüzel kişiler tarafından; iletim sistemine
bağlantıyla ilgili her bir ölçüm noktasında ve her bir uzlaşma periyodunda,
sistemden çekilen endüktif reaktif enerjinin sistemden çekilen aktif
enerjiye oranı yüzde ondördü, sisteme verilen kapasitif reaktif enerjinin
sistemden çekilen aktif enerjiye oranı ise yüzde onu geçemez./ İletim
sisteminin her bir ölçüm noktasında öngörülen orana uyulmaması durumunda
kullanıcılara uygulanacak yaptırımlar bağlantı ve sistem kullanım anlaşmalarında
düzenlenir. / Oranların kontrolü ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde yapılır."hükmüne,
Aynı
Yönetmeliğin 01.01.2007 tarihinde yürürlüğe giren Geçici 3. maddesinde,
“1/1/2007 tarihinden itibaren İletim sistemine doğrudan bağlı tüketiciler
için iletim sisteminin her bir ölçüm noktasında aylık çekilen endüktif reaktif
enerjinin sistemden çekilen aktif enerjiye oranı yüzde otuzüç, aylık sisteme
verilen kapasitif reaktif enerjinin sistemden çekilen aktif enerjiye oranı
yüzde yirmi olarak uygulanır. 1/1/ 2008 'den itibaren bu oranlar sırasıyla
yüzde yirmi ve yüzde onbeş olarak uygulanır./ 1/1/2007 tarihinden itibaren
dağıtım lisansına sahip tüzel kişiler için, iletim sisteminin her bir ölçüm
noktasında aylık çekilen endüktif reaktif enerjinin sistemden çekilen aktif
enerjiye oranı yüzde elli olarak uygulanır. 1/1/ 2008 'den itibaren dağıtım
lisansına sahip tüzel kişiler için, iletim sisteminin her bir ölçüm
noktasında aylık çekilen endüktif reaktif enerjinin sistemden çekilen aktif
enerjiye oranı yüzde otuzüç, aylık sisteme verilen kapasitif reaktif
enerjinin sistemden çekilen aktif enerjiye oranı yüzde yirmi olarak
uygulanır. / 1/1/2009 tarihinden itibaren ise bu oranlar, bu Yönetmeliğin
11 inci maddesi hükümlerinde yer alan esaslara göre tespit edilir. "
hükmüne yer verilmiştir.
Yönetmelikte
yer alan düzenleme paralelinde reaktif enerji sınır değerlerinin aşımı
ihlali; 23/05/2003 tarih ve 148/1-15 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme
Kurulu Kararı ile onaylanan mülga Sistem Kullanım Anlaşmasının "Cezai
Şartlar" başlıklı 10 uncu maddesinde ve TEİAŞ ile Sistem Kullanım
Anlaşması imzalamamış olan kullanıcılar için ise, ilk defa 21/12/2006 tarih
ve 1029 sayılı EPDK Kurul Kararı ile onaylanarak 01/01/2007 tarihinden
itibaren "yürürlüğe giren Yöntem Bildiriminde "İletim sistemine
doğrudan bâğlı tüketiciler ve dağıtım lisansına sahip tüzel kişilerin
İletim Sisteminin her bir ölçüm noktasında çekecekleri endüktif reaktif
enerjinin/verecekleri kapasitif reaktif enerjinin, aktif enerjiye oranının
ilgili mevzuata uygun olmaması" şeklinde tanımlanmış, söz konusu ihlal
durumuna ilişkin yaptırım ise, "Kullanıcının o ayki Sistem Kullanım
Fiyatına göre hesaplanan bedelin %50'si oranında ceza uygulanır. Ceza,
00.00-24.00 saatleri arasında bir defadan fazla uygulanmayacaktır."
hükmü ile düzenlenmiştir.
Bu
açıklamalardan hareketle, davalı idare tarafından, elektrik iletim
hizmetinin sağlıklı işlemesini sağlamak amacı ile yerine getirdiği denetim
görevi kapsamında, kanunlarla kendisine verilen üstün yetki ve ayrıcalıklar
kullanılmak sureti ile davacı Çoruh Elektrik A.Ş’ne ceza faturasının
kesildiği anlaşılmakla, işlemin tesisinde kamu gücü kullanıldığı sonucuna
varılmıştır.
Ceza Faturasına Esas Tarihler İtibari ile Davacı
İle Davalı Arasındaki İlişkisinin Hukuki Statüsü:
Davaya
konu Ceza Faturası Kasım 2007 tarihine aittir. Yukarıdaki açıklamalarımızda
da belirttiğimiz üzere ceza faturasına konu ihlal tarihinde henüz Çoruh Elektrik
A.Ş. özelleştirilmemiştir. Görevli yargı yerinin belirlenmesi adına
TEDAŞ’ın söz konusu tarihteki tüzel kişiliğinin niteliği ve TEİAŞ ile TEDAŞ
arasındaki ilişkinin hukuki vasfı belirlenmelidir.
Yukarıda
ayrıntısı ile belirttiğimiz üzere Elektrik
sektöründeki dağınık yapıyı ortadan kaldırmak ve işletme bütünlüğünü
sağlamak amacıyla 15.0.1970 gün ve 1312 sayılı Kanun ile Türkiye Elektrik
Kurumu (TEK) kurulmuş, imtiyazlı şirketlerin görev bölgeleri ve belediye
sınırları dışında tüm yurtta elektriğin üretim, iletim, dağıtım ve satış
hizmetleri TEK bünyesinde toplanmıştır. Hizmetlerin daha etkin, daha
verimli ve çağdaş bir şekilde sürdürülebilmesi amacıyla ve özelleştirme
politikaları çerçevesinde TEK, Bakanlar Kurulunun 12.8.1993 tarih ve
93/4789 sayılı Kararı ile, Türkiye Elektrik Üretim-İletim A.Ş. (TEAŞ) ve
Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ) adı altında iki ayrı İktisadi Devlet
Teşekkülü olarak yeniden yapılandırılmıştır.
233
sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında KHK’nin 2. maddesinde; “ İktisadi devlet teşekkülü
"Teşekkül"; sermayesinin tamamı devlete ait, iktisadi alanda
ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan, kamu iktisadi
teşebbüsüdür” şeklinde tanımlanmıştır.
233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname'nin (KHK) 3.maddesine ve 20.02.2001 tarih ve 4628 sayılı
Elektrik Piyasası Kanununa dayanılarak çıkarılan ve 02.03.2001 tarihinde
yürürlüğe giren 05.02.2001 tarih ye 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
uyarınca TEAŞ; Türkiye Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ), Elektrik Üretim AŞ
(EÜAŞ) ve Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt AŞ (TETAŞ) unvanlarında, anonim
şirket statüsünde, üç ayrı iktisadi devlet teşekkülü şeklinde
teşkilatlandırılmıştır.
Bu durumda TEDAŞ
12.08.1993 tarihinde İktisadi Devlet Teşekkülü olarak, TEİAŞ ise 05.02.2001
tarihinde iktisadi devlet teşekkülü olarak yapılandırılmışlardır. Daha
sonra TEDAŞ 2.4.2004 tarih ve 2004/22
sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu Kararı ile özelleştirme kapsam ve
programına alınmıştır. Dağıtım bölgeleri yeniden belirlenerek, Türkiye 21
dağıtım bölgesine ayrılmıştır. Bunlardan biri olan Çoruh Elektrik A.Ş.’nin
de Özelleştirme Yüksek İdaresi’nin 07.06.2010 tarihli ve 2010/36 sayılı
kararı ile Aksa Elektrik Perakende Satış A.Ş.’ne devir yapılmıştır. Hissesinin
tamamı da 31.12.2010 tarihinde Aksa Elektrik Perakende Satış A.Ş.’ne
devredilmiş ve özelleştirme işlemi tamamlanmıştır.
24/11/1994
tarih ve 4046 numaralı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un 17.
maddesinin B bendinde “ Özelleştirme kapsamına alınan kuruluşlardan; mali
ve hukuki yönden özelleştirmeye hazırlanmalarına karar verilenlerin bu
hazırlık işlemleri tamamlanıncaya kadar, bunların bağlı oldukları bakanlık
veya kurumlar ile ilgileri ve önceki statüleri aynen devam eder. Bunlarla
ilgili mali ve hukuki yönden özelleştirmeye hazırlık işlemleri kurulca
belirlenecek kuruluş veya kuruluşlar tarafından yürütülür. Özelleştirmeye
hazırlık işlemleri tamamlananlar Kurulun vereceği yeni bir karar ile
özelleştirme programına alınır. Bu şekilde hazırlıkları tamamlanarak
özelleştirme programına alınanlar ile doğrudan özelleştirme programına
alınanlar (bağlı ortaklıkların iştirak payları ve varlıkları ile bağlı
ortaklık statüsünde olmayan, ancak sermayesinin yarısından fazlası kamuya
ait kuruluşların iştirak payları ve varlıkları hariç), Kurul kararının alındığı
tarihte başka bir işleme gerek olmadan ve bedel alınmaksızın İdareye
devredilmiş sayılır. Özelleştirme programına alınarak İdareye devredilen
kuruluşlar buna ilişkin Kurul kararı tarihinden itibaren bağlı oldukları
bakanlık veya kurumla ilişkileri kesilerek idareye bağlanmış sayılır.” denilmek
sureti ile hakkında özelleştirme prosedürü tamamlanmayan kamu kuruluşunun
eski niteliğini devam ettireceği düzenlenmiştir.
Aynı
maddenin C bendinde; “ Genel ve katma bütçeli idarelerle, bunlara bağlı
döner sermayeli kuruluşların 15 inci maddenin (a) bendinde belirtilen mal
ve hizmet üretim birimleri ve varlıkları ile kamu iktisadi kuruluşlarının
ve bunların müessese, bağlı ortaklık, işletme ve işletme birimleri ile
varlıklarının özelleştirme programına alınmalarına Kurulca karar verilir.
Bunların, mülkiyetin devri dışındaki yöntemlerle yapılacak özelleştirme işlemleri
idare tarafından yürütülür. Ancak, bunların mülkiyetinin bağlı bulundukları
kurum ve/veya kuruluşlara aidiyeti ve statüleri aynen devam eder.” şeklindeki
düzenleme ile de iktisadi devlet teşekküllerinin özelleştirme işlemleri
tamamlanıncaya kadar bağlı bulundukları kurum veya kuruluşa aidiyetinin ve
hukuki niteliğinin korunacağı belirtilmiştir.
Aynı
Kanunun 18. maddesinin Özelleştirmede uygulanabilecek usuller belirlenmiş
ve A bendinin a alt başlığında “Satış; Kuruluşların aktiflerindeki mal ve
hizmet üretim birimleriyle varlıklarının mülkiyetinin kısmen veya tamamen
bedel karşılığı devredilmesi ya da bu kuruluşların hisselerinin tamamının
veya bir kısmının kuruluşların içinde bulundukları şartlar da dikkate
alınarak yurt içi ve yurt dışında, halka arz, gerçek ve/veya tüzelkişilere
blok satış, gecikmeli halka arzı içeren blok satış, çalışanlara satış,
borsada normal ve/veya özel emir ile satış, menkul kıymetler yatırım
fonları ve/veya menkul kıymetler yatırım ortaklarına satış veya bunların
birlikte uygulanması yoluyla bedel karşılığı devredilmesidir.” denilmek
sureti ile satış usulü ile özelleştirme yöntemi düzenlenmiştir.
Aynı
Kanunun 18. maddesinin Özelleştirmede uygulanabilecek usuller belirlenmiş
ve B bendinin c alt başlığında; “Komisyon; değer tespit çalışmalarını,
özelleştirilecek kuruluşun niteliği, gördüğü hizmetin özelliği, gelecekteki
nakit akımı potansiyeli, faaliyette bulunduğu sektör ve pazarın
özellikleri, sahip olduğu sınai, ticari ve sosyal tesisler, mA.e araç ve
gereçler, teçhizat, malzeme ve hammadde ile yarı mamul ve mamul madde stokları,
her türlü taşınır ve taşınmaz malları, vasıfları ve hali hazır durumları,
seN.li ve seN.siz bütün alacak ve borçları ile bilumum hak ve yükümlülükleri
ve özelleştirilecek kuruluşa uygulanacak özelleştirme yöntemini de dikkate
alarak uluslararası kabul görmüş olan; indirgenmiş nakit akımları (N.
bugünkü değer), defter değeri, N. aktif değeri, amortize edilmiş yenileme
değeri, tasfiye değeri, fiyat/kazanç oranı, piyasa kapitalizasyon değeri,
piyasa değeri/defter değeri, ekspertiz değeri, fiyat/nakit akım oranı
metotlarından en az ikisini uygulamak suretiyle yürütür. Değer tespit sonuçları, kuruluşun
özelleştirme işlemi tamamlanarak devir sözleşmesinde yer alan
yükümlülüklerin yerine getirilmesinden sonra kamuoyuna duyurulur. Özelleştirme
programındaki kuruluşun özelleştirme işlemlerini bu Kanunun 4 üncü
maddesinin son fıkrasına istinaden yürütmesi durumunda; değer tespiti
işlemleri, ilgili kuruluşun karar almaya yetkili organlarının kararı ile
kuruluş ita amirinin başkanlığında oluşturulacak komisyon tarafından bu
bentte belirtilen esaslar çerçevesinde yapılır.” denilmek sureti ile
özelleştirme işleminin ne şekilde tamamlanacağı belirtilmiştir.
TEDAŞ,
Özelleştirme Yüksek İdaresi’nin 02.04.2004 gün ve 2004/22 sayılı kararı ile
özelleştirme kapsamına alınmış, yine aynı idarenin 07.06.2010 gün ve
2010/36 sayılı kararı ile Aksa Elektrik Perakende Satış A.Ş.’ne devrine
karar verilmiş ve nihayet 31.12.2012 tarihinde hisse devri tamamı ile
sağlanarak Özelleştirme İdare Başkanlığı’nın resmi web sitesinde ilan
edilmiştir. Buradan hareketle, ceza faturasına konu ihlalin yapıldığı Kasım
2007 tarihinde, faturayı düzenleyen TEİAŞ de, Fatura muhatabı olan Çoruh
Elektrik A.Ş.’nin de iktisadi devlet teşekkülü niteliğinde olduğu tespit
edilmiştir.
Taraflar arasında imzalanan 31.12.2010 tarihli
hisse devir sözleşmesinin “Alıcının Taahhütleri” başlıklı 9. maddesinin 4.
fıkrasında; alıcı ihale konusu hisseleri devraldığı tarihten önceki döneme
ilişkin olarak İşletme hakkı devir sözleşmesindeki hükümler saklı kalmak
kaydı ile şirkette yapılmış olan her türlü işlemden kaynaklanan borç ve
yükümlülüklerden, kayıtlara intikal ettirilmemiş olsa dahi şirketin sorumlu
olduğu, bu hususlarda alınmış karar ve yapılmış sözleşmelerden ilgili
olarak kendisinin veya şirketin idareyi ve TEDAŞ’ı ilzam edecek hiçbir
başvuru ve rucu hakkının olmadığı kabul, taahhüt ve garanti eder “
şeklindeki hükümden davacının sözleşme imzalanmadan önce doğan borç ve
yükümlülüklerden de sorumlu olduğunun düzenlendiği ancak İşletme Devir
hakkı Sözleşmesinde belirtilen hususların bundan vareste tutulduğu
görülmüştür.
İşletme Devir hakkı sözleşmesi incelendiğinde ise;
“Üçüncü Kişilerin Hak ve İddiaları” başlıklı 7. fıkrasının 4,5,6 ve
7. fıkralarında sırasıyla; “Dağıtım Faaliyetinin TEDAŞ tarafından
yürütüldüğü dönemde hu faaliyetin yürütülmesi amacıyla gerçekleştirilen her
türlü is ve işlemlerin bütün sorumluluğu TEDAŞ'a aittir. TEDAŞ tarafından
yürütülmüş bulunan hu faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri
sürülecek her türlü talebin muhatabı TEDAŞ'tır. Bu talepleri konu alan icra
takibi ve davalar TEDAŞ tarafından yürütülür ve sonuçlandırılır. Bu takip ve
davalardan doğacak her türlü mali yükümlülük TEDAŞ tarafından karşılanır.
Dağıtım Faaliyetimin Şirket
tarafından yürütüldüğü dönemde bu faaliyet kapsamında gerçekleştirilen her
türlü iş ve işlemlerin bütün sorumluluğu Şirket'e aittir. Şirket tarafından
yürütülmüş bulunan hu faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri
sürülecek her türlü talebin muhatabı Şirket'tir. Bu talepleri konu alan
icra takibi ve davalar Şirket tarafından yürütülür ve sonuçlandırılır. Bu
takip ve davalardan doğacak her türlü mali yükümlülük Şirket tarafından
karşılanır.
Sözleşmenin imza tarihinden önce
Dağıtım Tesisleri ile Dağıtım Tesisleri'nin işletilmesinden kaynaklanan her
türlü hukuki ve cezaî sorumluluk TEDAŞ’a aittir. Bu dönemde yürütülmüş
bulunan bu faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri sürülecek
her türlü talebin muhatabı TEDAŞ'tır. Bu talepleri konu alan icra takibi ve
davalar TEDAS tarafından yürütülür ve sonuçlandırılır. Bu takip ve
davalardan doğacak her türlü mali yükümlülük TEDAŞ tarafından ödenir.
Sözleşmenin imza tarihinden sonra Dağıtım Tesisleri
ile Dağıtım Tesisleri'nin işletilmesinden kaynaklanan her türlü hukuki ve
cezaî sorumluluk Şirketle aittir. Şirket tarafından yürütülmüş bulunan hu
faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri sürülecek her türlü
talebin muhatabı Şirkettir. Bu talepleri konu alan icra takibi ye davalar
Şirket tarafından yürütülür ve sonuçlandırılır. Bu takip ve davalardan
doğacak her türlü mali yükümlülük Şirket tarafından karşılanır. Şirket, bu
kapsamda ortaya çıkan tazminattan, cezadan ve/veya herhangi bir isim
altında gerçekleştirdiği ödemelerden dolayı, hiçbir şekilde TEDAŞ’a rücu
edemez. Belirtilen nedenlerle TEDAŞ'ın bir ödeme yapmak zorunda kalması durumunda.
Şirket söz konusu ödemeyi ilk talepte ödeme tarihinden itibaren ticari
faiziyle birlikte, nakden ve defaten ödemekle yükümlüdür” şeklindeki
düzenlemelerden, TEDAŞ’ın şirkete devri öncesindeki döneme ilişkin Dağıtım
Tesisleri ile Dağıtım Tesisleri'nin işletilmesinden kaynaklanan her türlü
hukuki ve cezaî sorumluluğun TEDAŞ’a ait olacağı açıkça belirtilmiştir.
Yine 233
sayılı KHK’nin 2. maddesinde; iktisadi devlet teşekküllerinin iktisadi
alanda ticari esaslara göre faaliyet göstereceği düzenlenmiştir. Ancak bu
maddenin 29.06.2001 gün ve 24447 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe
giren TEİAŞ Ana Statüsü’nün 3. Maddesinin 2. Fıkrası ile birlikte
değerlendirmek gerekmektedir. Söz konusu maddede TEİAŞ’nın EPK, K.H.K., ve
bu Anastatü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabi
olacağı belirtilmiştir. 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 2 nci
maddesinde sistem kullanım anlaşmasına konu kullanım tarifelerinin TEİAŞ
tarafından EPDK’nın onayı alınmak sureti ile hazırlanacağına ilişkin tek
taraflı düzenleme yetkisi ve aynı kanunun 20. maddesinde düzenlenen sistem
güvenliği açısından gerekli önlemleri düzenleyen Arz güvenliği ile ilgili
maddesi birlikte değerlendirildiğinde; TEİAŞ tarafından, Çoruh Elektrik
A.Ş. hakkında (sermayelerinin tamamı devlete ait iki iktisadi devlet
teşekkülü arasında) Kasım 2007 tarihini kapsar şekilde düzenlenen ceza
faturasının, bir ticari faaliyetin yürütülmesi kapsamında değil, TEİAŞ’a
4628 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile verilen Elektrik İletimi görevinin
sağlıklı bir şekilde yürütülmesini sağlama görevi kapsamında düzenlendiği, davacı
ile davalı arasında gerek hisse devir sözleşmesi gerekse İşletme Hakkı
Devir Sözleşmesi imzalanmadan önceki döneme ait davaya konu ceza faturası
yönünden sorumluluğun TEDAŞ’a ait olması da dikkate alındığında, borç
tarihi itibari ile gerek alacaklı gerekse borçlu sıfatının idarede
birleştiği sonucuna varılmıştır.
7-SONUÇ:
Dava
dosyasının incelenmesinden; 233
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) 3. maddesine ve 20.02.2001
tarih ve 4628 sayılı Elektrik
Piyasası Kanununa dayanılarak çıkarılan ve 02.03.2001 tarihinde
yürürlüğe giren 05.02.2001 tarih ve 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
uyarınca TEAŞ’nin, TEİAŞ, EÜAŞ ve TETAŞ şeklinde 3’e ayrılmasının ardından
27/03/2003 tarihli ve 25061 sayılı Resmi Gazete’de Elektrik Piyasasında
İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında
Tebliğin yayınlandığı, ardından 21.12.2006 tarihli ve 1029 sayılı EPDK
Kurul Kararı ile onaylanarak 01.01.2007 tarihinde İletim Sistemi Sistem
Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildirimi’nin
yürürlüğe girdiği,
TEİAŞ’nin
4628 sayılı Kanun ve Tebliğin kendisine verdiği yetki çerçevesinde
hazırladığı “Sistem Kullanım Anlaşması”nın, 23.05.2003 gün ve 148/1-15
sayılı EPDK kararı ile onaylandığı ve fakat dosya içinde bulunan örneğinden
söz konusu anlaşmanın davacı tarafından imzalanmadığının görüldüğü;
Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 07.06.2010 gün ve 2010/36 sayılı Kararı ile
Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.nin Çoruh Elektrik AŞ.’ndeki %100 hissesinin,
227.000.000 ABD doları bedelle Aksa Elektrik Perakende Satış A.Ş.’ne
devredilmesine karar verildiği, hisse devrinin 31.12.2010 tarihinde tamamı
ile gerçekleşmesi ile Çoruh Elektrik A.Ş.’nın özelleştirme işleminin
tamamlandığı; davalı kurum tarafından, sistem kullanım anlaşmasının 10.
maddesinde belirtilen cezai şartlarından 12. bentte belirtilen yükümlülüğün
Kasım 2007 tarihinde tespit edilen ihlali nedeni ile davacı kuruma
34.108,14 TL ceza kesildiği, davacının bu cezaya itiraz etmesi ile taraflar
arasında davaya konu uyuşmazlığı oluştuğu anlaşılmaktadır. Görüldüğü üzere,
ceza faturasının tanzimine konu ihlal tarihinde, davacı kurum henüz
özelleştirilmemiş, davalı ile arasında Sistem Kullanım Anlaşması
imzalanmamış olmakla, ihlal tarihi itibariyle idare hukuku tüzel kişisi
sıfatını devam ettirmektedir.
Yukarıda ayrıntısı ile açıklandığı üzere, Ana
Statüsü’nün 3. maddesinin 2. fıkrası gereğince TEİAŞ, 4628 sayılı EPK’nda
verilen görevleri kapsamında tesis ettiği işlemler yönünden idare hukuku
hükümlerine tabidir ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun yukarıda 2.
maddesi kapsamında verilen yetkileri kullanırken tesis ettiği işlemler
bakımından özel hukuk hükümlerine tabi olmadığı yönünden bir kuşku
bulunmamaktadır. Buna ilaveten, davalı TEİAŞ tarafından, davacı kurumun
özelleştirilmesinden önceki döneme ilişkin olarak, davalı idarenin elektrik
iletimi kamu hizmetinin düzgün işletilmesini sağlamak adına
gerçekleştirdiği denetim görevi kapsamında tespit ettiği ihlal nedeni ile
davacıya ceza faturası tanzim ettiği, ne faturanın tanzimi ne de faturanın
dayanağı olan işlemlerin düzenlenmesi aşamasında davacının herhangi bir
katkısı bulunmadığı, davalı idarenin tüm bu işlem ve düzenlemeleri kanunlar
ve ilgili mevzuatın kendisine verdiği yetkiye dayalı olarak kamu gücü
kullanmak sureti ile ve tek taraflı irade beyanı ile gerçekleştirdiği hususları
da dikkate alındığında, davaya konu iptali istenen ceza faturasının bir
idari işlem olduğu sonucuna varılmıştır.
Her ne kadar davaya konu sistem kullanım anlaşması
bir sözleşme metni gibi düzenlenmiş ise de, gerek TEİAŞ tarafından tek
taraflı olarak hazırlanması, gerek EPDK tarafından onaylanarak yürürlüğe
girmesi ve gerekse de davacı tarafından imzalanmamış olması nedenleri ile,
iki taraflı irade beyanına havi bir özel hukuk sözleşmesi niteliğinde olduğu
kabul edilmemiş, bir idari işlem olarak değerlendirilmiştir.
Bu
duruma göre, idare tarafından tesis edilen işlemin, anılan yasal
düzenlemelere uygunluğunun denetlenmesi gereken davanın görüm ve çözümünde
2577 sayılı Yasa’nın 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi gereğince idari
yargı yerleri görevli olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan
nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın başvurusunun reddine karar
verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna,
bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın, BAŞVURUSUNUN REDDİNE,
2.6.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
——
• ——
Uyuşmazlık Mahkemesi
Başkanlığından:
4-ESAS NO : 2013/1836
KARAR NO : 2014/619
KARAR TR : 02.06.2014
(Hukuk Bölümü)
ÖZET : Davalı TEİAŞ ile özelleştirme öncesinde elektrik
dağıtım şirketlerinin hisselerinin tamamının kamu elinde olması, sistem
kullanım cezası adı altında davalı tarafından uygulanan yaptırımın tek
taraflı biçimde uygulanması ve takibinin amme alacaklarının tahsili usulü
hakkında mevzuat hükümlerine göre yapılması, özelleştirme öncesinde
gerçekte iktisadi devlet teşekkülü statüsünde bulunan bu iki kamu birimi
arasında cereyan eden ilişkinin idare hukuku ilkeleri çerçevesinde
yürütülmesi, özelleştirme aşamasında davacı dağıtım şirketi ile
özelleştirme idaresi arasında imzalanan hisse satış sözleşmesi ve işletme
hakkı devir sözleşmesinin ilgili hükümleri uyarınca, sözleşmenin imza tarihi
öncesindeki dönemde her türlü hukuki ve cezai sorumluluğun TEDAŞ’a ait
olduğunun hüküm altına alınması ve bunun doğal sonucu olarak da o dönemde
iki kamu birimi arasında oluşan ihtilaftan kaynaklanan sorunun ancak idare
hukuku ilkelerine göre çözümlenmesi gerektiği, ayrıca davacı dağıtım
şirketi ile davalı arasında idari para cezası dönemini kapsayan bir özel
hukuk sözleşmesinin imzalanmamış bulunması ve ancak özelleştirme tarihi
sonrası döneme ilişkin bir ihtilafın söz konusu olması halinde özel hukuk hükümlerinin
uygulanabileceği gerçeği dikkate alındığında; davacı elektrik dağıtım
şirketinin özelleştirilmesi öncesi kamu elinde olduğu döneme ilişkin tesis
edilen sistem kullanım cezasının iptaline ilişkin davanın İDARİ YARGI
YERİNDE görülmesi gerektiği hk.
K A R A R
Davacı :
Fırat Elektrik Dağıtım A.Ş.
Vekilleri
: Av. M.Y. & Av. S.Y.
Davalı :
TEİAŞ Genel Müdürlüğü
Vekili :
Av. M.G.
1-OLAY : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;
davalı idare tarafından 12.02.2013 gün ve 1573 sayı ile davacı şirkete gönderilen
yazıda, İletim Sistemi Sitem Kullanım ve İşletim Tarifelerini Hesaplama
Yöntem Bildirimi’nin 1.5. maddesinde belirtilen; "iletim sisteminde doğrudan bağlı tüketiciler ve dağıtım
lisansına sahip tüzel kişilerin iletim sisteminin her bir ölçüm noktasında
çekecekleri endüktif reaktif enerjinin /verecekleri kapasitif reaktif
enerjinin, aktif enerjiye oranının ilgili mevzuata uygun olmaması"
gerekçesi ile "Ocak 2007-
Kasım 2009 dönemleri arasında aylık olarak hesaplanan sistem kullanım ceza
faturalarının tebliğ ettirerek ödenmemesi durumunda Amme Alacaklarının Tahsili
Usulü Hakkındaki Kanunun 51.maddesi kapsamında yasal yollara
gidileceği" bildiriminde bulunduğunu; ancak söz konusu ceza
faturasının tamamı ile hukuka aykırı olduğunu iddia etmiş, gerekçe olarak
da;
Davacı şirkete kesilen faturanın dayanağı olan,
Elektrik Piyasasında İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem
Kullanım Hakkındaki Tebliğin 27.03.2003 gün ve 25061 sayılı Resmi Gazetede
yayınlanarak yürürlüğe girdiğini; yine ceza faturasının dayanağı olan
Bağlantı ve Sistem Kullanım Anlaşması ile Yöntem Bildiriminin 21.12.2006
gün ve 1029 sayılı EPDK Kurul Kararı ile onaylanarak 29.12.2006 gün ve
26391 sayılı resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdiğini, oysa davacı şirketin 01.01.2011
tarihinde özelleştirildiğini, ceza faturalarına esas işlem tarihinin ise; KASIM 2008
tarihine ait olduğunu, yani anılan tarihlerde davacı şirketin Devlete ait
olması nedeni ile davacı kurumun bir sorumluluğunun olmadığını,
TEİAŞ Genel Müdürlüğü ile TEDAŞ Genel Müdürlüğü
arasında 08.03 2007 tarihli mutabakat metni imzalandığını, söz konusu
mutabakat metninde ; "Kamu
mülkiyetinde olan Dağıtımı Şirketlerinin, personel yetersizliği ve yatırım
ödeneklerinin kısıtlılığı nedenleriyle gerekli altyapının tamamlanamamış
olması, eleman yetersizliğinden dolayı bakım-onarım faaliyetlerini
istenilen seviyede yapılamaması dikkate alınarak, Sistem Kullanım
Anlaşmalarındaki Cezai Şartlar başlıklı 10 uncu maddede ve Yöntem
Bildiriminin 1.5 inci maddesinde yer alan cezai hükümlerin 3 yıl Dağıtım
Şirketlerine uygulanması yönünde TEDAŞ ve Dağıtım Şirketlerinin EPDK
nezdinde muafiyet talebinde bulunması, Sistem Kullanım
Antlaşmasının Karşılıklı Yükümlülükler Başlıklı A-1 bendinin dördüncü
fıkrasında yer alan 15 günlük ödeme suresinin
30 güne çıkarılması ve ödeme
süresi içersinde ödeme yapılmaması halinde uygulanacak 6183 sayılı Kanunun
51 inci maddesine göre hesaplatılacak gecikme zammının günlük olarak
uygulanması yönünde ilgili mevzuatta gerekli düzenlemelerin yapılması
amacıyla TEDAŞ ve Dağıtım Şirketlerinin EPDK nezdinde girişimde
bulunması," hususlarında
mutabakata varıldığını ve Yöntem Bildiriminin 1.5.maddesindeki cezai hükümlerin
3 yıl dağıtım Şirketlerine uygulanmaması yönünde karar alındığını, bu
mutabakat uyarınca davalı idareye yapılan müracaata verilen 21.03.2013 gün
ve 3037 numaralı cevapta, muafiyet anlaşması ile ilgili bir müracaatın
olmaması nedeni ile cezai işlemlerin uygulandığı cevabının verildiğini,
oysa söz konusu tarihte davacı kurumun henüz özelleştirilmediğini, bu
nedenle kendilerinin müracaat imkanının zaten bulunmadığını, bu nedenle de
yapılan işlemin hukuka aykırı olduğunu;
6446 sayılı Enerji Piyasası
Kanunu’nun 16. Maddesinde Yaptırımlar, Yaptırımların Uygulanmasında Usul ve
Para Cezaları’nın düzenlendiğini, bu maddede, Yöntem Bildiriminin 1.5.
maddesinde belirtilen hususa yer verilmediğini, maddede belirtilen
sebeplerin sınırlı sayıda olduğunu ve yorum yolu ile genişletilemeyeceğini,
bu nedenle de yapılan işlemin dayanağının olmadığını ve hukuka aykırı olduğunu;
ayrıca 6446 sayılı Kanun uyarınca ceza verme yetkisinin EPDK’ya ait
olduğunu, oysa davacıya kesinlen ceza faturasının TEİAŞ tarafından tanzim
edildiğini, bu itibarla da yapılan işlemin hukuka aykırı olduğunu,
Ceza Faturasının dayanağı olarak
gösterilen Yöntem Bildirimi’nin, Elektrik
Piyasasında İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı
Hakkında Tebliğin Geçici 3 maddesine de aykırı olduğunu, söz konusu maddede
“Bağlantı ve sistem kullanımına
ilişkin standart anlaşmalar kullanıcı özellikleri dikkate alınarak TEİAŞ ve
Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. tarafından bu Tebliğin yayım tarihini izleyen
otuz gün içerisinde hazırlanarak Kuruma sunulur. Kullanıcıların lisans
almamış olması ve kullanıcılar ile sistem kullanım anlaşmalarının yapılmamış
olması, bu kullanıcıların Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği uyarınca
onaylanan sistem kullanım bedelini ve/veya sistem bedelini TEİAŞ ve/veya
dağıtım Şirketine ödeme yükümlülüklerini ortadan kaldırmaz. Ancak, dağıtım
sistemine bağlı üretim faaliyeti gösteren tüzel kişilere, 1 Ocak 2004
tarihine kadar dağıtım sistemi kullanım fiyatı üzerinden belirlenen bedel
tahakkuk ettirilmez.” şeklindeki düzenleme ile ceza tanzimi
hususunda yöN.meliğe atıf yaptığını, oysa gerek yönetmelikte gerekse
tebliğde sadece sitem kullanım ve/ veya işletim ücretinin düzenlendiğini, sistem
kullanım ceza ücretinden bahsedilmediğini, bu nedenle de yapılan işlemin
dayanaksız ve hukuka aykırı olduğunu,
Yöntem bildiriminin 4.16. maddesindeki "sistem kullanım anlaşmasının
yapılmamış olması halinde bu Yöntem Bildiriminin 1.5.maddesi (para cezası)
bu kullanıcılar için uygulanacaktır." şeklindeki düzenlemenin,
özelleştirme öncesi dönemde, davalı idarece tek taraflı olarak yapılması
nedenleri ile davacı açısından uygulanmasının hukuken mümkün olmadığını,
söz konusu uygulamanın gerek cezaların şahsiliği ilkesine gerekse iyiniyet
kurallarına aykırı olduğunu,
Davalı tarafından gönderilen ceza faturasının
tahsilinde izlenen usulün de hukuka aykırı olduğunu, 6183 sayılı Yasa’nın
55. maddesinde, para cezasının tahsili öncesinde davacı kuruma ödeme emri
gönderilmesi gerektiğinin ve yine aynı maddede belirtilen yasal sürelerin
beklenmesi gerektiğinin düzenlendiğini, ancak; davalı idarece söz konusu
usuli prosedürün izlenmediğini bu şekilde davacının yasal itiraz haklarını
kullanmasına engel olunduğunu,
Davalı tarafından talep edilen para cezasının 6183
sayılı Yasa’nın 102. Maddesi gereğince zamanaşımına uğradığını, bu anlamda
davalı idarenin gecikme zammı talebinde 6183 sayılı yasaya dayanıp, zamanaşımı
konusunda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na dayanmasının kendi içinde
çelişkiye sebebiyet verdiğini, davalı idarece yapılan işlemin bu yönü ile
de hukuka aykırı olduğunu,
2007-2009 tarihleri arasında henüz özelleştirmesi
yapılmamış ve mülkiyeti kamuda olan şirket Yetkililerine Davalı idarece
hiçbir uyarıda bulunulmadığını, Şirketin ihlali düzeltici önlem alma ve
cezayı ortadan kaldırma olanağının bu şekilde elinden alındığını, davalı
idareye bu konuda yapılan itiraza verilen cevapta, davalı idarenin böyle
bir yükümlülüğünün olmadığının belirtildiğini, davalı idarenin bu davranışı
ile ortaya çıkan geriye dönük olarak çok ciddi para cezalarına
hükmetmesinin, Ceza Hukuku’nun genel ilkeleri ve hakkaniyet ile bağdaşmadığını,
Ceza Faturasına esas tutanakların davalı idarece
tek taraflı olarak tanzim edildiğini, bu konuda davacının savunmasının
alınmadığını, ceza faturasına dayanak olan Yöntem Bildiriminin 1.5.
maddesindeki ihlallerin giderilmesinin davacıdan istenmediğini, söz konusu
uygulamanın Enerji Piyasası Kanunu’nun tebliği düzenleyen 21. Maddesine de
aykırı olduğunu,
Ceza Faturasının dayanağı olan Yöntem Bildirimi’nin
halen Resmi gazetede yayınlanmamış olması nedeni ile geçerliliğinin de
şüpheli olduğunu,
Dava konusu ceza faturasının, 27/03/2003 tarihli ve
25061 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Elektrik Piyasasında iletim ve
Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında Tebliğin Ortak
Hükümler bölümü Ödeme Prosedürü başlıklı 15.maddesinde belirtilen prosedüre
aykırı şekilde aylık olarak değil, 2007-2009 yıllarına ait 27 adet
faturanın tek bir seferde tahakkuk ettirildiğini, bu itibarla da yapılan
işlemin hukuka aykırı olduğunu, Belirterek N.icede davalı idare'nin; "iletim sistemi, sistem kullanım
ve sistem işletim tarifelerini hesaplama yöntem bildiriminin
1.5.maddesi" hükmünün ihlali gerekçesi ile Müvekkili şirkete
cezai yaptırım olarak tebliğ ettiği 29.01.2013 gün ve 078330 sayılı,
11.284,25 TL’lik sistem kullanım ceza faturası işleminin yetki, şekil,
sebep, konu ve maksat yönlerinden hukuka aykırı olduğundan iptaline karar
verilmesi istemi 15.4.2013 tarihinde ile idari yargı yerinde dava açmıştır.
Davalı Türkiye Elektrik İletim AŞ. vekili süresi
içerisinde sunduğu cevap dilekçesinde özetle; görev itirazında bulunmuştur.
2-
ANKARA 17.İDARE MAHKEMESİ:3.7.2013 gün ve E:2013/517 sayı ile, 2577 sayılı
Yasanın 2. maddesinde; idari dava türlerinin, idari işlemler hakkında
yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı
olduklarından dolayı açılan iptal davaları; idari işlem ve eylemlerden
dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı
davaları; kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü
idari sözleşmelerden dolayı açılan davalar olarak sayıldığı; idari yargının
idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimini yapmakla görevli
olduğunun kurala bağlandığı; idarenin, idare hukuku alanında kamu gücüne
dayalı olarak re-sen ve tek yanlı irade açıklaması sonucu tesis etmiş
olduğu işlemlerine, hukuk alanında yeni durumlar oluşturmasıyla idari işlem
kimliği kazandırmakta ve kural olarak bu işlemlerin özel yasal düzenlemeler
dışında, idari yargı denetimine tabi bulunduğu; dosyanın incelenmesinden,
davalı idare tarafından 12.02.2013 gün ve 001570 sayılı yazı ekinde yer
alan faturalardan KASIM 2008 dönemine ilişkin davacının, "Sistem
kullanım anlaşması bulunmaksızın iletim sistemini kullanmakta olan
kullanıcıların iletim sisteminde arz güvenilirliği ve kalitesinin
sağlanması" yükümü altında olmasına rağmen "İletim sistemine
doğrudan bağlı tüketiciler ve dağıtım lisansına sahip tüzel kişilerin
iletim sisteminin her bir ölçüm noktasında çekecekleri endüktif reaktif
enerjinin/verecekleri kapasitif reaktif enerjinin, aktif eneriye oranının
ilgili mevzuata uygun olmaması" fiilini gerçekleştirdiğini belirterek,
İletim Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama ve
Uygulama Yönetim Bildiriminde yer alan hesaplama yöntemi uyarınca davacı
adına 11.284,25 TL tutarlı 29.01.2013 tarih ve 078330 sayılı ceza
faturasının düzenlediği, bu işlemin yukarıda anılan (12.02.2013 gün ve
001570 sayılı) yazı ile bildirimi üzerine bakılan davanın açıldığının
anlaşıldığı; uyuşmazlıkta; davalı idarenin idare hukuku alanında kamu
gücüne dayalı olarak re-sen ve tek yanlı irade açıklaması sonucu tesis
etmiş olduğu işlemlere yönelik olduğu ve özel hukuk hükümlerinin
uygulanmasının uyuşmazlık konusu olayda söz konusu olmadığı, zira
uyuşmazlığın tarifeye yönelik olmadığı, aksine idarece davacı şirketin
"İletim sistemine doğrudan bağlı tüketiciler ve dağıtım lisansına
sahip tüzel kişilerin iletim sisteminin her bir ölçüm noktasında
çekecekleri endüktif reaktif enerjinin/verecekleri kapasitif reaktif
enerjinin, aktif enerjiye oranının ilgili mevzuata uygun olmaması"
fiilinin karşılığında, İletim Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İşletim
Tarifelerini Hesaplama ve Uygulama Yöntem Bildirimi uyarınca cezai müeyyide
uygulanmasının söz konusu olduğu, ayrıca idare ile davacı şirket arasında
henüz karşılıklı irade beyanlarına dayalı olarak imzalanmış bir sözleşmenin
de bulunmadığı anlaşıldığından, davalının, uyuşmazlığın adli yargı
mahkemelerince çözülmesi gerektiği yönündeki itirazının yerinde
görülmediği, idari yargı yerinin görevli olduğu fikir ve kanaatine
ulaşılmış olduğu gerekçesiyle; davalı idarenin görev itirazının reddine ve
mahkemelerinin görevli olduğuna karar vermiştir.
Davalı vekilinin, adli yargı yararına olumlu görev
uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine,
dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmiştir.
3-YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI aynen, “…Sorunun çözümü için davanın tarafı olan şirket tüzel
kişiliklerinin hukuki statüsü ile davanın konusunun belirlenmesi
gerekmektedir.
233
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) 3. maddesine ve 20.02.2001 tarih
ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununa dayanılarak çıkarılan ve
02.03.2001 tarihinde yürürlüğe giren 05.02.2001 tarih ve 2001/2026 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca TEAŞ; Türkiye Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ),
Elektrik Üretim AŞ (EÜAŞ) ve Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt AŞ (TETAŞ)
unvanlarında, anonim şirket statüsünde, üç ayrı iktisadi devlet teşekkülü
şeklinde teşkilatlandırılmıştır.
TEİAŞ,
devletin genel enerji politikasına uygun olarak, ülkedeki tüm iletim
tesislerini devralmak, elektrik iletimi, yük tevzi ve işletme planlaması
hizmetlerini yürütmek üzere 01.10.2001 tarihinde faaliyete geçirilmiştir.
TEİAŞ,
233 sayılı KHK sistemi içinde, iktisadi devlet teşekkülü olarak ve mevcut
mevzuat ve ana statüsü hükümleri çerçevesinde, Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumundan (EPDK) 13.03.2003 tarihinde aldığı iletim lisansı çerçevesinde,
yeni piyasa yapısına uygun çıkarılması talebinde bulunulduğu
anlaşılmaktadır.
Sorunun
çözümü için davanın tarafı olan şirket tüzel kişiliklerinin hukuki statüsü
ile davanın konusunun belirlenmesi gerekmektedir.
233
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) 3. maddesine ve 20.02.2001 tarih
ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununa dayanılarak çıkarılan ve
02.03.2001 tarihli 24334 sayılı RG.de yayımlanarak yürürlüğe giren 05.02.2001
tarih ve 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 1. Maddesi uyarınca,
12.08.1993 tarih ve 93/4789 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Türkiye
Elektrik Kurumunun 1994 yılında Türkiye Elektrik Üretim İletim A.Ş.(TEAŞ)
ve Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.(TEDAŞ) olarak yapılandırmasından sonra, 05
Şubat 2001 tarih ve 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Türkiye
Elektrik Üretim İletim A.Ş. 01.10.2001 tarihinden itibaren; 1) Türkiye
Elektrik Ticaret ve Taahhüt A.Ş. (TETAŞ), 2) Elektrik Üretim A.Ş. (EÜAŞ) ve
3) Türkiye Elektrik iletim A.Ş. (TEIAŞ) olmak üzere üç ayrı Kamu iktisadi
Teşekkülü olarak yeniden yapılandırılmıştır. Kararın 2. Maddesine göre ise,
Söz konusu iktisadi devlet teşekküllerinin faaliyet konularının kapsamı,
merkezleri ve sermayeleri ana statülerinde belirtilir.
Yüksek
Planlama Kurulunun (YPK) 11.06.2001 tarih ve 2001/T-19 sayılı kararı ile
onaylanmış, 29.06.2001 tarih ve 24447 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe giren TEİAŞ ana statüsünün 3 maddesinde "Bu Anastatü ile
teşkil olunan Türkiye Elektrik iletim A.Ş. (Teşekkül) tüzel kişiliğe sahip,
faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir İktisadi
Devlet Teşekkülüdür." hükmü, 21. maddesinde ise, "Bu Anastatüde
bulunmayan hususlarda K.H.K. hükümleri uygulanır" hükmü bulunmaktadır.
233
sayılı Kamu iktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 4.
maddesindeki "1. Teşebbüsler tüzelkişiliğe sahiptir. /2. Teşebbüsler,
bu Kanun Hükmünde Kararname ile saklı tutulan hususlar dışında özel hukuk
hükümlerine tabidir./3. Teşebbüsler, Genel Muhasebe Kanunu ile Devlet İhale
Kanunu hükümlerine ve denetimine tabi değildir./4. Teşebbüslerin
sorumlulukları sermayeleri ile sınırlıdır. Teşebbüslerin sermayesi, ilgili
bakanlığın talebi üzerine Koordinasyon Kurulunca tesbit edilir." hükmü
ile teşebbüslerin faaliyetlerinde özel hukuk hükümlerine tabi olacağı
belirlenmiştir.
Diğer
taraftan, Bakanlar Kurulunun 12.08.1993 tarih ve 93/4789 sayılı Kararı ile,
Türkiye Elektrik Üretim-İletim A.Ş. (TEAŞ) ve Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.
(TEDAŞ) adı altında iki ayrı İktisadi Devlet Teşekkülü olarak yeniden
yapılandırılmıştır. 1994 yılında TEAŞ ve TEDAŞ tüzel kişiliklerine
kavuşmuşlardır.
Bugün
Elektrik dağıtım ve perakende satış sektöründe rekabete dayalı bir ortamın
oluşturulması ve gerekli reformların yapılmasını teminen dağıtım bölgeleri
baz alınarak Kamu mülkiyetindeki elektrik işletmelerinin yeniden yapılandırılması
suretiyle elektrik enerjisi dağıtım hizmetlerinin özelleştirilmesine karar
verilmiş ve TEDAŞ 02.04.2004 tarih ve 2004/22 sayılı Özelleştirme Yüksek
Kurulu Kararı ile özelleştirme kapsam ve programına alınmıştır. Dağıtım
bölgeleri yeniden belirlenerek, Türkiye 21 dağıtım bölgesine ayrılmıştır.
Bu kapsamda FEDAŞ kurumu da özelleştirme kapsamında 233 sayılı KHK tabi bir
teşebbüs olup yukarıda açıklanan hükümler davacı taraf içinde geçerlidir.
Dava tarihinde FEDAŞ özelleştirme işlemleri devam etmektedir.
Davaya
konu işlem ise, davalı tarafın sözleşmeye dayalı cezai şart uygulamasından
kaynaklanan bir işlem olmakla, yukarıdaki açıklamalar ile birlikte
değerlendirildiğinde davaya konu, cezai şartın faturalandırılmasından
ibaret işlemin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde görüm ve
çözümü gerektiği anlaşılmaktadır. Benzer konuda, Uyuşmazlık Mahkemesinin
emsal teşkil eden, E: 2012/129 K: 2013/621 K.T : 13.05.2013 tarihli
"Dicle Elektrik Dağıtım AŞ hakkında Sistem Kullanım Anlaşmasının 10.
maddesi ve Yöntem Bildiriminin 1.5 maddesi uyarıca ceza faturası
düzenlenerek bunların bildirimine ilişkin Türkiye Elektrik iletim Anonim
Şirketi Genel Müdürlüğü işlemi ile aynı yazı ekinde yer alan ceza
faturasının iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle açılan davanın,
cezai şartın yer aldığı Sistem Kullanım Anlaşmasının kamu hukuku ağırlıklı
değil, tarafların serbest iradeleri ile oluştuğu, olayda idarece kamu
gücüne dayalı resen ve tek yanlı olarak tesis edilmiş bir işlemin söz
konusu olmadığı hususları gözetildiğinde ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi
gerektiği hk." Özet başlıklı kararı da aynı yöndedir.” demek
suretiyle, 2247 sayılı Kanun'un 10. ve 13. maddeleri gereğince, olumlu
görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi
Başkanlığına gönderilmesine karar vermiştir.
Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13.
maddesine göre Danıştay Başsavcısı’nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.
4-DANIŞTAY
BAŞSAVCISI; aynen, “İdari Yargı Düzeni, hukuk devletlerinde, hukuka bağlı
olması gereken kamu idaresinin işlem ve eylemlerinin hukuka uygunluğunun
yargısal yöntemlerle denetlenmesinin sağlanması amacıyla var olan yargı
düzenidir. Bu yargı düzenine mensup mahkemelerde açılacak iptal davalarının
konusu ise, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin
1'inci fıkrasının (a) bendinde, idari işlemler olarak gösterilmiştir.
Gerek
Uygulama, gerekse Öğreti'de, idari işlemin tanımı, idarenin kamu hizmetinin
yürütümü amacıyla ve tek yanlı irade açıklamasıyla tesis etmiş olduğu kesin
ve yürütülmesi gerekli işlemler olarak yapılmaktadır. Bu tanıma göre, idari
yargı yerlerinde iptal davasına konu edilecek hukuksal işlemlerin; öncelikle,
kamu idaresinin işlemi olması, kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla tesis
edilmiş bulunması, kamu idaresinin tek yanlı irade açıklamasının ürünü
olması ve nihayet kesin ve icrai nitelikte olması zorunludur.
Olumlu
görev uyuşmazlığı çıkarılan davada; davacı elektrik dağıtım şirketinin,
İletim Sistemi, Sistem Kullanım ve Sistem İletişim Tarifelerini Hesaplama
Yöntem Bildirimi'nin 1.5 maddesi gereğince davalı idarece ceza faturası düzenlenmesine
ilişkin işlemin dava konusu edildiği anlaşılmakta olup; dava konusu ceza
işleminin kamu tüzel kişiliğine sahip davalı ile davacı arasında imzalanan
özel hukuk ilişkisine dayanan bir anlaşmaya dayalı olmadığı gibi akdi bir
ilişkiye de dayalı olmadığı, davalı idare tarafından kamu gücüne dayalı
olarak tek yanlı iradeye dayalı olarak tesis edildiği anlaşıldığından idari
işlem niteliğinde olan dava konusu işleme karşı açılan davanın görüm ve
çözümünde "İdari Yargı Yerinin" görevli olduğu sonucuna
varılmıştır….” demek suretiyle, 2247 sayılı Kanunun 13' üncü maddesi uyarınca
yapılan başvurunun kabulüne hukuki olanak bulunmadığı yolunda yazılı
düşünce vermiştir.
5-İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk
Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali
ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Ertuğrul
ARSLANOĞLU, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan
2.6.2014 günlü toplantısında;
l-İLK
İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı
Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı vekilinin anılan Yasanın 10/2.
maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının
reddedilmesi ve dahi 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda
bulunması üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nca 10.maddede öngörülen
biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin
herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının
incelenmesine oybirliği ile karar verildi.
6-II-ESASIN
İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari
yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan;
ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet
BAYHAN’ın davada adli yargının, Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün ise
davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da
dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava,
Davacı Şirkete, İletim Sistemi, Sistem Kullanım ve Sistem İşletim
Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildiriminin 1.5. maddesinde yer alan
"iletim sistemine doğrudan bağlı tüketiciler ve dağıtım lisansına
sahip tüzel kişilerin iletim sisteminin her bir ölçüm noktasında
çekecekleri endüktif reaktif enerjinin/verecekleri kapasitif reaktif enerjinin,
aktif enerjiye oranının ilgili mevzuata uygun olmaması" hükmünün ihlal
edildiği gerekçesiyle, 11.284,25 TL tutarındaki Kasım 2008 dönemine ait
sistem kullanım cezası verilmesine ilişkin 29.01.2013 gün ve 078330 sayılı
ceza faturası işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
Evvelce
konu bir başka dosya münasebetiyle Mahkememiz gündemine gelmiş olup,
13.5.2013 tarih ve E.2012/129, K.2013/621 sayılı kararımızla adli yargı
yeri görevli kılınmış olmakla beraber; elde edilen yeni bilgi ve belgeler
uyarınca konunun yeniden ele alınarak değerlendirme yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır.
Mahkememizce
yapılan araştırmalar Neticesinde; Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 01.10.2010
gün ve 2010/86 sayılı Kararı ile Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin Fırat
Elektrik AŞ.’ndeki %100 hissesinin, 230.250.000 ABD doları bedelle Aksa
Elektrik Perakende Satış A.Ş.’ne devredilmesine karar verildiği, davacı ile
davalı arasında bu devre istinaden 31.03.2010 tarihli Sistem Kullanım
Antlaşmasının imzalandığı, sonrasında hisse devrinin 31.12.2010 tarihinde tamamı
ile gerçekleşmesi ile Fırat Elektrik A.Ş.’nın özelleştirme işleminin
tamamlandığı, sonrasında davalı kurum tarafından, taraflar arasında
imzalanan sistem kullanım anlaşmasının 10. Maddesinde belirtilen cezai
şartlarından 13. bentte belirtilen yükümlülüğün Kasım 2008 tarihinde tespit
edilen ihlali nedeni ile davacı kuruma 11.284,25 TL ceza kesildiği, davacı
vekili tarafından, kesilen fatura tarihi itibari ile henüz davacı şirketin
özelleştirilmediğini, bu nedenle kendilerinin ceza faturasına konu
mablağdan sorumlu olmadıklarını belirterek, idare mahkemesinde dava açtığı,
davalı vekilinin süresinde yargı yolu itirazında bulunması üzerine dosyanın
Mahkememiz önüne geldiği tespit edilmiştir.
Yukarıdaki
açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, görev uyuşmazlığına neden olan sorun,
dava konusu ceza faturasının idari işlem niteliği taşıyıp taşımadığı
hususudur. Bu nedenle dava konusu işlemin niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir.
En temel tanımı ile idari işlem; idari fonksiyonun yerine getirtilmesi için
yapılan kamu hukuku işlemleridir ve bu işlemleri diğer işlemlerden ayıran
üç temel özelliği vardır. Bunlar; İdare tarafından, tek taraflı irade beyanı
ile, üstün yetki ve ayrıcalıklar kullanılmak sureti ile yapılmasıdır. Dava
konusu ceza faturasının, bu özellikleri taşıyıp taşımadığı hususu, konunun
anlaşılabilirliğini artırmak açısından ayrı başlıklar altında
incelenmiştir. Ayrıca, ceza faturasına esas tarihler itibari ile davacı ile
davalı arasındaki ilişkisinin hukuki statüsü de ayrı bir başlık altında
incelenecektir.
İşlemin İdare Tarafından Yapılmış Olması :
Dava
konusu ceza faturası TEİAŞ tarafından düzenlenmiştir. Bu noktada TEİAŞ’ın
hukuki niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir. Ancak bu başlık altındaki
açıklamalarımıza geçmeden önce belirtilmesi gereken önemli bir husus, tüm
tespit ve değerlendirmelerin dava konusu ceza faturasının tanzim tarihi
olan 29.01.2013 tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 4628 sayılı Kanun
çerçevesinde yapıldığı, 30.03.2013 gün ve 28603 sayılı Resmi Gazete’de
yayınlanarak yürürlüğe giren 14.03.2013 gün ve 6446 sayılı Enerji Piyasası
Kanunu’nun değerlendirmeye alınmadığıdır.
Elektrik sektöründeki dağınık yapıyı ortadan
kaldırmak ve işletme bütünlüğünü sağlamak amacıyla 15.0.1970 gün ve 1312
sayılı Kanun ile Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) kurulmuş, imtiyazlı
şirketlerin görev bölgeleri ve belediye sınırları dışında tüm yurtta
elektriğin üretim, iletim, dağıtım ve satış hizmetleri TEK bünyesinde
toplanmıştır. Hizmetlerin daha etkin, daha verimli ve çağdaş bir şekilde
sürdürülebilmesi amacıyla ve özelleştirme politikaları çerçevesinde TEK,
Bakanlar Kurulunun 12.8.1993 tarih ve 93/4789 sayılı Kararı ile, Türkiye
Elektrik Üretim-İletim A.Ş. (TEAŞ) ve Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ)
adı altında iki ayrı İktisadi Devlet Teşekkülü olarak yeniden
yapılandırılmıştır.
233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname'nin (KHK) 3.maddesine ve 20.02.2001 tarih ve 4628 sayılı
Elektrik Piyasası Kanununa dayanılarak çıkarılan ve 02.03.2001 tarihinde
yürürlüğe giren 05.02.2001 tarih ve 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
uyarınca TEAŞ; Türkiye Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ), Elektrik Üretim AŞ (EÜAŞ)
ve Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt AŞ (TETAŞ) unvanlarında, anonim
şirket statüsünde, üç ayrı iktisadi devlet teşekkülü şeklinde
teşkilatlandırılmıştır.
3/3/2001 gün ve 24335 Mük. sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4628 sayılı Kanun’un
(Rapor kapsamında kısaca “4628 sayılı
Kanun “ olarak adlandırılacaktır.) (Mülga: 14/3/2013-6446/30 md.) 2. maddesinin, iletim hizmetini düzenleyen “b” bendinde; “İletim faaliyeti gösterebilecek tüzel kişiler:
Elektrik enerjisi iletim faaliyetleri Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi tarafından yürütülür.
Kamu mülkiyetindeki tüm iletim tesislerini
devralmak, kurulması öngörülen yeni iletim tesisleri için iletim yatırım
planı yapmak, yeni iletim tesislerini kurmak ve işletmek, Türkiye Elektrik
İletim Anonim Şirketinin görevidir.
(Değişik paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi; ayrıca, Kurul onayına tabi olan iletim, bağlantı ve sistem
kullanım tarifelerini ve şebeke Yönetmeliğini hazırlar, revize eder,
deN.ler ve yük dağıtımı ile frekans kontrolünü gerçekleştirir, iletim
sisteminde ikame ve kapasite artırımı yapar, gerçek zamanlı sistem
güvenilirliğini izler, sistem güvenilirliğini ve elektrik enerjisinin
öngörülen kalite koşullarında sunulmasını sağlamak üzere gerekli yan
hizmetleri belirler ve bu hizmetleri Yan Hizmetler Yönetmeliği hükümleri
doğrultusunda sağlar.
Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, Bakanlığın
kararı doğrultusunda uluslararası enterkonneksiyon çalışmalarını yapar,
iletim sistemine bağlı ve/veya bağlanacak olan serbest tüketiciler dahil
tüm sistem kullanıcılarına şebeke Yönetmeliği ve iletim lisansı hükümleri
doğrultusunda eşit taraflar arasında ayrım gözetmeksizin iletim ve bağlantı
hizmeti sunar.
Piyasanın gelişimine bağlı olarak Kurul kararı
doğrultusunda yeni ticaret yöntemleri ve satış kanallarının uygulanabilmesine
yönelik alt yapının geliştirilmesi ve uygulanması Türkiye Elektrik İletim
Anonim Şirketi tarafından yürütülür.
Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, yönetmelik
çerçevesinde, dağıtım şirketleri tarafından hazırlanan talep tahminlerini
esas alarak üretim kapasite projeksiyonunu hazırlar ve Kurul onayına sunar.
(Değişik paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) İletim şebekesi dışında, ulusal
iletim sistemi için geçerli standartlara uygun olan ve üretim faaliyeti
gösteren tüzel kişinin lisansı kapsamındaki üretim tesisi ile müşterileri
ve/veya iştirakleri ve/veya serbest tüketiciler arasında özel direkt hat
tesisi, Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi ile üretim faaliyeti gösteren
tüzel kişi arasında yapılacak kontrol anlaşması ile mümkündür.
(Ek paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi, uluslararası enterkonneksiyon hatlarının ulusal sınırlar dışında
kalan kısmının tesisi ve işletilmesini yapabilir ve/veya bu amaçla
uluslararası şirket kurabilir ve/veya kurulmuş uluslararası şirketlere
ortak olabilir ve bölgesel piyasaların işletilmesine ilişkin organizasyonlara
katılabilir.” şeklindeki düzenleme ile elektrik iletim görevinin TEİAŞ’a
verildiği ve TEİAŞ’ın bu görevi ne şekilde yerine getireceği düzenlenmiştir.
29.06.2001
gün ve 24447 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren TEİAŞ Ana
Statüsü’nün (Rapor Kapsamında kısaca “Ana Statü” olarak adlandırılacaktır.)
3. maddesinin 2.fıkrasında; “ Teşekkül EPK, K.H.K., ve bu Anastatü
hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabiidir. “ denilmek
sureti ile Enerji Piyasası Kanunu, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve
Kuruluş Statüsü ile verilen görevler dışında TEİAŞ’ın özel hukuk hükümlerine
tabi olacağı düzenlenmiştir.
Dolayısıyla, Elektrik Piyasası Kanunu’nun yukarıda
belirtilen 2. maddesinin b bendinin 2 kısmında belirtilen “(Değişik
paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) Türkiye
Elektrik İletim Anonim Şirketi; ayrıca, Kurul onayına tabi olan iletim,
bağlantı ve sistem kullanım tarifelerini ve şebeke Yönetmeliğini hazırlar,
revize eder, deN.ler ve yük dağıtımı ile frekans kontrolünü gerçekleştirir,
iletim sisteminde ikame ve kapasite artırımı yapar, gerçek zamanlı sistem
güvenilirliğini izler, sistem güvenilirliğini ve elektrik enerjisinin
öngörülen kalite koşullarında sunulmasını sağlamak üzere gerekli yan hizmetleri
belirler ve bu hizmetleri Yan Hizmetler Yönetmeliği hükümleri doğrultusunda
sağlar.” şeklinde görevleri yerine getirdiği esnada, TEİAŞ özel hukuk
hükümlerinden ayrı tutulmuş, idare hukuku alanına dahil edilmiştir. Bu
anlamda, dava konusu işlemin, TEİAŞ’ın kamusal ağırlıklı görevleri arasında
sayıldığını söylemek yerinde olacaktır.
İşlemin Tek Taraflı İrade Beyanı İle Yapılmış
Olması:
c) Dava
konusu ceza faturasının, davalı TEİAŞ tarafından tek taraflı irade olarak
düzenlendiğinde herhangi bir kuşku bulunmamaktadır. Bu başlık altında
irdelenmesi gereken esas sorun, ceza faturasının dayanağını oluşturan
Sistem Kullanım Anlaşması ve bunun eki niteliğindeki İletim Sistemi Sistem
Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildirimi’nin
niteliğidir. Tarafların özgür iradeleri ile imzaladıkları Sistem kullanım
anlaşmasının ve yine tarafların özgür iradeleri ile kabul ettikleri yöntem
bildiriminin uygulanması amacı ile tesis edilen bir işlemin, evleviyetle
özel hukuk hükümlerine tabi olacağı; aksi durumda ise idari hukuku
hükümlerinin söz konusu olacağı açıktır. Bu anlamda Sistem Kullanım
Anlaşmasının ve Yöntem Bildiriminin niteliğinin belirlenmesi önem taşımaktadır.
b.1)
Sistem Kullanım Anlaşması Yönünden :
3.3.2001 gün ve 24335 Mük. sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 4628 sayılı Kanun
‘un 14/3/2013günlü ve 6446sayılı
kanunun 30.maddesiyle değişmeden önceki, ““Amaç, kapsam ve tanımlar”
başlıklı 1.maddesinin üçüncü fıkrasının 40.numaralı bendinde; “Bağlantı ve
sistem kullanım anlaşmaları: İlgili bağlantı ve sistem kullanım tarifesinin
fiyatları, hükümleri ve şartlarını içeren ve bir üretim şirketi, otoprodüktör,
otoprodüktör grubu, dağıtım şirketi ya da tüketicilerin iletim sistemine ya
da bir dağıtım sistemine erişmeleri ya da bağlantı yapmaları için ilgili
kullanıcıya özgü koşul ve hükümleri kapsayan anlaşmaları ” şeklinde
tanımlanmıştır.
Ana
Statüsü’nün “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde de, 4628 sayılı Kanun’a
paralel şekilde; “ Bağlantı ve
Sistem Kullanım Anlaşmaları: İlgili bağlantı ve sistem kullanım
tarifesinin fiyatları, hükümleri ve şartlarını içeren ve bir üretim
şirketi, otoprodüktör, otoprodüktör grubu, dağıtım şirketi ya da
tüketicilerin iletim sistemine ya da bir dağıtım sistemine erişmeleri ya da
bağlantı yapmaları için ilgili kullanıcıya özgü koşul ve hükümleri kapsayan
anlaşmaları “ şeklinde tanımlanmıştır.
Ana
Statüsü’nün 4. maddesinin 11.bendinde; “ İletim sistemine bağlı tüm
kamu ve özel tüzel kişiler, Ticaret A.Ş. ve Serbest Tüketiciler ile
Bağlantı ve Sistem Kullanım Anlaşmaları; üretim ve dağıtım kamu ve özel
tüzel kişiler ile Yan Hizmet Anlaşmaları yapmak” görev TEİAŞ’a verilmiştir.
4628 sayılı
Kanun’un (Mülga: 14/3/2013-6446/30
md.)2. maddesinin, iletim hizmetini düzenleyen “b” bendinde;
Değişik paragraf: 09/07/2008 - 5784
S.K./2. md.) Türkiye Elektrik
İletim Anonim Şirketi; ayrıca, Kurul onayına tabi olan iletim, bağlantı ve
sistem kullanım tarifelerini ve şebeke Yönetmeliğini hazırlar, revize eder,
deN.ler ve yük dağıtımı ile frekans kontrolünü gerçekleştirir, iletim
sisteminde ikame ve kapasite artırımı yapar, gerçek zamanlı sistem
güvenilirliğini izler, sistem güvenilirliğini ve elektrik enerjisinin
öngörülen kalite koşullarında sunulmasını sağlamak üzere gerekli yan
hizmetleri belirler ve bu hizmetleri Yan Hizmetler Yönetmeliği hükümleri
doğrultusunda sağlar.” denilmek sureti ile sistem kullanım anlaşmasına konu
kullanım tarifelerinin TEİAŞ tarafından EPDK’nın onayı alınmak sureti ile
hazırlanacağı belirtilmiştir.
Ana
Statüsü’nün “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde “Bağlantı ve Sistem Kullanım Tarifeleri: ilgili bağlantı ve
sistem kullanım anlaşmalarına dahil edilerek Teşekküle doğrudan ödenecek
olan ve iletim sistemi ya da bir dağıtım sistemine bağlantı ve sistem
kullanımı için eşit taraflar arasında ayrım yapılmaması esasına dayalı
Bağlantı fiyatları açısından şebeke yatırım maliyetlerini kapsamayan ve
bağlantı yapmış olan tüzel kişinin namına oluşan masraflar ile sınırlı olan
fiyatları, hükümleri ve şartları içeren tarifeleri “ şeklinde tanımlanmış,
aynı statünün 4. maddesinin 12. bendinde de; “İletim Tarifesi ile Bağlantı
ve Sistem Kullanım Tarifelerini hazırlamak, gerektiğinde revize etmek”
görevi TEİAŞ’a verilmiştir.
22.01.2003
tarih ve 25001 sayılı Resmi Gazete’de Yayınlanan Elektrik Piyasası Şebeke
Yönetmeliği’nin 8. maddesinde; Ek -
5 Bölüm 1'de yer alan standart planlama verileri ile iletim sistemine
bağlanacak tesis ve/veya teçhizata ilişkin bilgilerin tüzel kişi tarafından
TEİAŞ'a verildiği tarihten itibaren altmış gün içerisinde bağlantı ve/veya
sistem kullanım anlaşması TEİAŞ tarafından tüzel kişiye önerilir. TEİAŞ'ın
bağlantı ve/veya sistem kullanım anlaşması önerisini yapabilmesi için ek
bilgiye ihtiyaç duyması halinde, Ek - 5 Bölüm 2'de yer alan ayrıntılı
planlama verileri de tüzel kişiden talep edilebilir. Bu hallerde TEİAŞ
tarafından bağlantı ve/veya sistem kullanım anlaşmasının önerilmesine ilişkin
süre doksan gün olarak uygulanır. Tüzel kişi TEİAŞ'ın anlaşma önerisine
otuz gün içerisinde yazılı yanıt verir.
Tarafların mutabakatı halinde bağlantı ve/veya
sistem kullanımına ilişkin hüküm ve şartları içeren bağlantı ve/veya sistem
kullanım anlaşması imzalanır. TEİAŞ ve lisans sahibi tüzel kişinin,
bağlantı ve/veya sistem kullanımına ilişkin anlaşmanın hükümleri üzerinde
mutabakata varamamaları halinde, ihtilaflar Kanunun ve tarafların ilgili
lisanslarının hükümlerine göre Kurum tarafından çözüme kavuşturulur ve konu
hakkında alınan Kurul kararları bağlayıcıdır.
İletim sistemine halihazırda bağlı olan üretim
tesisleri ile bağlantı ve/veya sistem kullanımına ilişkin olarak üretim
tesisleri dışında gerçek ve tüzel kişiler tarafından TEİAŞ'a yapılan diğer
başvurularda da aynı süreç uygulanır.” şeklindeki düzenleme ile Dağıtım
şirketlerinin TEİAŞ ile Sistem Kullanım anlaşması ve/veya Bağlantı
anlaşması imzalaması gerektiği belirtilmiştir.
27/03/2003
tarihli ve 25061 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Elektrik Piyasasında
İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında
Tebliğ’in (Rapor kapsamında kısaca “tebliğ “ olarak adlandırılacaktır.) “
İletim sistemine bağlantı ve/veya sistem kullanım anlaşmaları” başlıklı 4.
maddesinde; “ İletim sistemi kullanıcıları, TEİAŞ ile Ek-1’de yer alan
anlaşmaları yapar. İletim sistemine bağlantı ve/veya sistem kullanım
anlaşmalarına ilişkin başvurular, Elektrik Piyasası Şebeke Yönetmeliğinde
belirlenen usul ve esaslara göre yapılır. Bağlantı anlaşması ve sistem
kullanım anlaşması başvuruları eşzamanlı olarak yapılır.
Bağlantı
ve/veya sistem kullanımına ilişkin olarak TEİAŞ ile iletim sistemi
kullanıcısı arasında, bu Tebliğ uyarınca TEİAŞ tarafından hazırlanan ve
Kurul tarafından onaylanan standart anlaşmalar kullanılır. Bu anlaşmaların
genel hükümlerinde, Kurul onayı olmaksızın değişiklik yapılamaz. Bağlantı
anlaşmasında fiziki bağlantıya ilişkin termin programı, sistem kullanım
anlaşmasında iletim sisteminin kullanılmaya başlanması için öngörülen tarih
yer alır.
İletim
sistemine aynı bağlantı noktasından doğrudan bağlanmak isteyen birden fazla
tüketicinin ve dağıtım şirketinin bulunması ve başvuru taleplerinin tümünün
karşılanmasının mümkün olmaması halinde TEİAŞ;
a) Tüm
başvuru sahiplerini durumdan bilgilendirir,
b) Dağıtım
şirketi tarafından yapılan başvuruya öncelik tanır,
c) Bu Tebliğ
kapsamındaki yükümlülüklerin yerine getirilmesi kaydıyla başvuru sırasına
göre bağlantı ve/veya sistem kullanım anlaşmalarını imzalar.
Bağlantı
yapılması öngörülen bağlantı noktası itibarıyla sisteme bağlantı
yapılmasının mümkün olmaması durumunda TEİAŞ; gerekçelerini başvuru
sahibine yazılı olarak bildirmek suretiyle bir başka bağlantı noktası
teklif edebilir.
TEİAŞ;
alternatif bağlantı noktası gösterememesi veya teklif ettiği alternatif
bağlantı noktasının başvuru sahibi tarafından kullanılabilir bir nokta
olarak görülmemesi veya sistem kullanımı açısından kapasitenin yetersiz
olması nedeniyle genişleme yatırımı veya yeni yatırım yapılmasının gerekli
olduğu ve yeterli finansmanın mevcut olmadığı hallerde, söz konusu yatırımı
kendi adına, başvuru sahibi tarafından finansmanı sağlanarak ilgili mevzuat
kapsamındaki teknik standartlara uygun olarak yapılmasını isteyebilir. Bu
durumda; gerçekleşen yatırıma ait toplam harcama tutarı, iletim sistemi kullanıcısı
ile TEİAŞ arasında yapılacak bağlantı ve sistem kullanım anlaşmaları
çerçevesinde iletim sistemi kullanıcısının ödemekle yükümlü olduğu iletim
tarifesi bedelinden düşülür.
İletim
sistemine doğrudan bağlanmak isteyen tüketicilerin başvuruları TEİAŞ
tarafından ancak Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliğinin 38 inci maddesinde
belirlenen gerekçeler çerçevesinde reddedilebilir ve ret gerekçeleri
başvuru sahibine yazılı olarak bildirilir.”denilmek sureti ile Sistem
kullanım anlaşmalarının ne şekilde yapılacağı ve nasıl uygulanacağı
düzenlenmiştir.
b.2) İletim
Sistemi, Sistem Kullanım ve Sistem İletişim Tarifelerini Hesaplama Yöntem
Bildirimi Yönünden;
4628 sayılı
Kanun’un 5. maddesinde “(…)a)Bu Kanun hükümlerinin uygulanması ve bu
Kanunla kendisine verilen görevleri yerine getirmek için gerekli olan ve
piyasada rekabeti geliştirmeye yönelik olarak gerçek ve tüzel kişilerin
uymaları gereken, talimatları ve tebliğleri, şebeke Yönetmeliğini, dağıtım
Yönetmeliğini, müşteri hizmetleri Yönetmeliğini ve dengeleme ve uzlaştırma
Yönetmeliğini onaylamak(…)..” görevi Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’na
verilmiştir.
Bu görev kapsamında, 21.12.2006 gün ve 1029 sayılı
EPDK Kurul Kararı ile onaylanarak Yöntem Bildirimi ile işbu dava konusu
faturanın tanzimi tarihinde yürürlükte olan 13/12/2007 tarihli ve 1407
sayılı EPDK Kurul Kararı ile onaylanarak 19.12.2007 tarih ve 26735 sayılı
Resmi Gazetede yayınlanan Yöntem Bildirimi uygulamaya konulmuştur. Söz
konusu her iki Yöntem Bildiriminde de cezai işlemler hüküm altına alınmıştır.
Tebliğ’in Geçici 3.maddesinde; “(1) Bağlantı ve
sistem kullanımına ilişkin standart anlaşmalar kullanıcı özellikleri
dikkate alınarak TEİAŞ ve Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ tarafından bu
Tebliğin yayım tarihini izleyen otuz gün içerisinde hazırlanarak Kuruma
sunulur. Kullanıcıların lisans almamış olması ve kullanıcılar ile sistem
kullanım anlaşmalarının yapılmamış olması, bu kullanıcıların Elektrik
Piyasası Tarifeler Yönetmeliği uyarınca onaylanan sistem kullanım bedelini
ve/veya sistem işletim bedelini TEİAŞ ve/veya dağıtım şirketine ödeme
yükümlülüklerini ortadan kaldırmaz. / Ancak, dağıtım lisansı sahibi tüzel
kişilerin dağıtım sistemine bağlı üretim faaliyeti gösteren tüzel kişiler
için belirleyecekleri dağıtım sistem kullanımına ilişkin tarifeleri Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumunca onaylanana kadar söz konusu tüzel kişilere
dağıtım sistemi kullanım fiyatı tahakkuk ettirilmez.” hükmü yer almış;
1407 sayılı Kurul Kararının ekinde yer alan İletim
Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem
Bildirimi’nin “Fiyatlandırma ile İlgili Diğer Yönetmelikler ve Anlaşmalar”
başlıklı maddesinde ise, Elektrik Piyasası Şebeke Yönetmeliği ve Elektrik
Piyasasında İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı
Hakkında Tebliğ çerçevesinde hazırlanan bağlantı ve sistem kullanım
anlaşmalarının; kullanıcının TEİAŞ ile, (kullanıcının iletim sistemiyle)
olan bağlantısını ve/veya iletim sisteminin kullanımına ilişkin üzerinde
mutabakat sağlanmış olan teknik ayrıntıları ile iletim sisteminin kullanımı
ve/veya sisteme bağlantı konusundaki şartları belirlediği ifade edildikten
sonra, bu kapsamda kullanıcılarla iki tür anlaşma yapılacağı, bunların
Bağlantı Anlaşması ve Sistem Kullanım Anlaşması olduğu, İletim sistemine
doğrudan bağlanan kullanıcıların hem Bağlantı Anlaşması hem de Sistem
Kullanım Anlaşması yapmak zorunda oldukları hüküm altına alınmış; aynı
maddenin devamında ise;
“1.5 Bir kullanıcının, TEİAŞ ile Sistem Kullanım
Anlaşması imzalamamış olmasına rağmen iletim sistemine başlı olarak
faaliyet göstermesi, dolayısıyla iletim sistemini kullanması halinde,
Elektrik Piyasasında İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı
Hakkında Tebliğ’in Geçici 3. maddesi uyarınca Kullanıcıların lisans almamış
olmaları ve/veya sistem kullanım anlaşmalarının yapılmamış olması halinde
dahi bu kullanıcıların Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği
doğrultusunda onaylanan sistem kullanım bedelini ve/veya sistem işletim
bedelini ödeme yükümlülükleri bulunmaktadır. Sistem Kullanım Anlaşması bulunmaksızın
iletim sistemini kullanmakta olan kullanıcılar, iletim sisteminde arz güvenilirliği
ve kalitesinin sağlanması amacıyla aşağıda ver alan ihlallerle karşılaşılması
halinde ilgili cezai işleme tabi olacaktır.” denildikten sonra, dava konusu
ihlalin tanımı: “İletim sistemine doğrudan bağlı tüketiciler ve dağıtım
lisansına sahip tüzel kişilerin İletim Sisteminin her bir ölçüm noktasında
çekecekleri endüktif reaktif enerjinin/verecekleri kapasitif reaktif
enerjinin, aktif enerjiye oranının ilgili mevzuata uygun olmaması” şeklinde
yapılmış; “Kullanıcı Tarafından TEİAŞ’a Ödenmesi Gereken Ceza” ise
“Kullanıcının o ayki Sistem Klanlım Fiyatına göre hesaplanan bedelin %50’si
oranında ceza uygulanır. Ceza, 00.00-24.00 saatleri arasında bir defadan
fazla uygulanmayacaktır” olarak belirlenmiştir.
Tüm bu
düzenlemeler ışığında yapılan değerlendirme Neticesinde; Sistem Kullanım
Anlaşmasının, TEİAŞ tarafından 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu, ilgili
Tebliğ ve Ana Statü’nün yukarıda belirtilen maddeleri gereğince
hazırlandığı ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun 23.05.2003 gün ve
148/1-15 sayılı kararı ile onaylandığı, ancak söz konusu anlaşmanın davacı
tarafından imzalanmadığı; davalı idare tarafından, söz konusu anlaşmanın
10. maddesi ile ihlalin tespit edildiği Kasım 2008 tarihi itibari ile
yürürlükte bulunan Yöntem Bildirimi’nin 1.5 maddesi gereğince, davacıya
11.284,25 TL ceza kesildiği anlaşılmaktadır.
Sonuç
olarak; Sistem Kullanım Anlaşmasının ve 13.12.2007 tarihli ve 1407 sayılı
EPDK Kurul Kararı ile onaylanarak 01.01.2008 tarihinde yürürlüğe giren
İletim Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama
Yöntem Bildirimi’nin, TEİAŞ tarafından tek taraflı olarak hazırlandığı ve
ceza faturasının tanziminde esas alındığı tespit edilmiştir. Bu durumda
gerek ceza faturasına dayanak olan işlemlerin, gerekse ceza faturası
tutanağının davalı idare tarafından tek taraflı olarak hazırlandığı ve
davacıya uygulandığında kuşku bulunmamaktadır.
b.3) Ceza
Faturasının Tahsilinde İzlenen Usul Yönünden:
TEİAŞ Genel
Müdürlüğü tarafından,Fırat Elektrik Dağıtım A.Ş.’ne gönderilen 12.02.2013
gün ve 1573 numaralı yazıda “……. Bu kapsamda, Ocak 2007-Kasım 2009
dönemleri arasında aylık olarak hesaplanan sistem kullanım ceza faturaları
muhteviyat çizelgeleriyle birlikte yazımız ekinde gönderilmektedir./Ayrıca,
yasal süresi içinde ödenmeyen faturalar için Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanunun 51. maddesinde öngörülen gecikme zammı uygulanacağı
ve yasal yollardan tahsili cihetine gidileceğinin bilinmesi hususunda
bilgilerinizi ve gereğini rica ederiz.” şeklindeki yazıdan, davalı idare
tarafından ceza faturasının tahsilinde 6183 sayılı Kanun uyarınca işlem
yapıldığı anlaşılmaktadır.
27/03/ 2003
tarihli ve 25061 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Elektrik Piyasasında
İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında
Tebliğ’in ‘Ödeme yükümlülüğü’ başlıklı 12. maddesinde; “Kullanıcı, Kurum
tarafından iletim veya dağıtım faaliyetine ilişkin olarak onaylanan
bağlantı fiyatı ve/veya sistem kullanım ve/veya sistem işletim fiyatları
üzerinden hesaplanan bedeli TEİAŞ ve/veya dağıtım şirketine ödemekle yükümlüdür./
TEİAŞ ve/veya dağıtım şirketi, kullanıcıya tahmini bir bedel tahakkuk
ettirdiği takdirde, kesinleşen bedel üzerinden gerekli düzeltmeleri yapar./
Bağlantı varlıklarının işletme ve bakım masrafları, mülkiyet sınırları
dahilinde ilgili taraflarca karşılanır.” şeklindeki düzenleme ile kullanıcı
tarafından ödenmesi gereken sistem kullanım bedeli düzenlenmiştir.
Aynı
Tebliğin ‘Ödeme prosedürü’ başlıklı 15. maddesinde; “Madde 15- TEİAŞ
ve/veya dağıtım şirketi, her türlü vergi ve yükümlülükler de ilave edilmiş
olan ayrıntılı ödeme bildirimini, takip eden ayın ilk beş günü içerisinde
sistem kullanım anlaşması tarafı olan kullanıcıya gönderir./Söz konusu
kullanıcı, ödeme bildiriminin tebliğ edildiği günü izleyen onbeş gün
içerisinde bildirimde yer alan tutarı, TEİAŞ ve/veya dağıtım şirketine
öder. Ödemede gecikilen süre için 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesinde öngörülen gecikme zammı
uygulanır.” denilmek sureti ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili
Hakkındaki Kanuna atıf yapmıştır.
Aynı
maddenin devamında da ; “Maddi hatalar dışında; ödeme bildirimi içeriğine
yapılan herhangi bir itiraz, ödemeyi durdurmaz. TEİAŞ ve/veya dağıtım
şirketinin hatası nedeniyle fazla ödenmiş olan tutar, TEİAŞ ve/veya dağıtım
şirketi tarafından ödeme bildiriminin tebliğ edildiği günden sonraki onbeş
gün içerisinde bir itirazda bulunulması halinde, ödeme tarihini izleyen
onaltıncı günden başlamak üzere 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanunun 51 inci maddesine göre hesaplanan gecikme zammı da dahil
olmak üzere bir sonraki ödeme dönemine ait bedelden mahsup edilir.”
şeklindeki düzenleme ile ödeme emrine itirazın icranın yürütülmesini
durdurmayacağı düzenlenmiş, yine dava idarenin alacağı ile ilgili üstün ve
pozisyon yaratılmıştır.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Hakkında
Kanun’un 51. maddesinde; (Değişik madde: 25/12/2003 - 5035 S.K./4. md.)Amme
alacağının ödeme müddeti içinde ödenmeyen kısmına vadenin bitim tarihinden
itibaren her ay için ayrı ayrı % 4 oranında gecikme zammı tatbik olunur. Ay
kesirlerine isabet eden gecikme zammı günlük olarak hesap edilir./ Gecikme
zammı bir milyon liradan az olamaz./Gecikme zammı; 213 sayılı Vergi Usul
Kanununa göre uygulanan vergi ziyaı cezalarında bu madde uyarınca
belirlenen oranda, mahkemeler tarafından verilen ve ceza mahiyetinde olan
amme alacaklarında ise bu oranın yarısı ölçüsünde uygulanır. Bunların
dışındaki ceza mahiyetinde olan amme alacaklarına gecikme zammı tatbik edilmez./Bakanlar
Kurulu, gecikme zammı oranlarını aylar itibarıyla topluca veya her ay için
ayrı ayrı, yüzde onuna kadar indirmeye, gecikme zammı oranı ile gecikme
zammı asgari tutarını iki katına kadar artırmaya, ayrıca gecikme zammı
oranını aylar itibarıyla farklı olarak belirlemeye ve gecikme zammını
bileşik faiz usulüyle aylık, üç aylık, altı aylık veya yıllık olarak hesaplatmaya
yetkilidir.” denilmek sureti ile kamu alacaklarına uygulanacak gecikme
zammı ayrıca düzenlenmiştir.
Tüm bu yasal düzenlemelerden, TEİAŞ tarafından
talep edilen ceza faturasının, amme alacağı mahiyetinde olduğu ve bu
nedenle tahsili hakkında 6183 sayılı Kanun’da belirlenen usulün
uygulanmasının öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Zira özel hukuk ilişkisine konu
bir alacağın, 6183 sayılı Kanun’un 1. maddesi gereğince kamu alacaklarının
tahsili hakkında öngörülen usulle icra edilmesi mümkün değildir.
İşlemin Kamu Gücüne Dayalı Olması:
En temel
tanımı ile kamu gücü; devletin kamu yararını gerçekleştirebilmesi için özel
kişiler karşısında sahip olduğu üstün yetki ve ayrıcalıklardır.
Yukarıda
ayrıntılı olarak belirtildiği üzere, 4628 sayılı Kanun
2 ve 40. maddeleri, TEİAŞ Ana
Statüsü’nün 4. maddesinin 11.Bendi, Tebliğ’in “İletim sistemine bağlantı
ve/veya sistem kullanım anlaşmaları” başlıklı 4. maddesi gereğince, Dağıtım
Şirketleri ile imzalanacak Sistem Kullanım Anlaşmasını hazırlama görevi
TEİAŞ’a verilmiş, yine Tebliğ’in “İletim sistemine bağlantı ve/veya sistem
kullanım anlaşmaları” başlıklı 4. maddesinde; bu anlaşmaların genel hükümlerinde
Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun onayı olmaksızın değişiklik
yapılamayacağı belirtilmiştir.
4628 sayılı Kanun
‘un “ Arz Güvenliği” başlıklı Ek 3.
maddesinin “a” bendinin 1. fıkrasında; Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi, iletim kısıtlarını asgari seviyeye indirecek şekilde iletim
şebekesinin planlanmasından, tesisinden, işletilmesinden, sistem
güvenilirliğinin muhafaza edilmesinden ve üretim kapasite projeksiyonu ile
20 yıllık Uzun Dönem Elektrik Enerjisi Üretim Gelişim Planının
hazırlanmasından sorumludur. “ 2. fıkrasında; “Perakende satış lisansına
sahip dağıtım şirketleri, bölgelerindeki serbest olmayan tüketicilerin
elektrik enerjisi ve kapasite talebini karşılamakla yükümlüdürler. Söz konusu
tüzel kişiler her yıl Aralık ayı sonuna kadar, gelecek 5 yıl için, tahmin
ettikleri elektrik enerjisi puant güç taleplerini, ihtiyaç duydukları
elektrik enerjisi miktarını, bu miktarın temini için yaptıkları
sözleşmeleri ve ilave enerji/kapasite ihtiyaçlarını Kuruma bildirmek
zorundadır.” 4.fıkrasında; “Kurum (EPDK), lisans verilen üretim
tesislerinin gerçekleşmelerinin izlenmesinden, ilgili mevzuat kapsamında bu
tesislerin öngörülen zamanda devreye girmesi için gerekli önlemlerin
alınmasından, Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi tarafından yapılacak
arz-talep dengesi çalışmalarında kullanılmak üzere, 5 yıl içerisinde işletmeye
girecek ve arz hesabında dikkate alınacak lisanslı yeni üretim kapasite
miktarlarının Bakanlığa düzenli aralıklarla bildirilmesinden sorumludur.”,
c bendinde;” Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, Türkiye Elektrik
Enerjisi Talep Projeksiyonu Raporunun yayımlanmasını müteakiben, gelecek 20
yılı kapsayacak şekilde yapılan talep tahminini, mevcut arz potansiyelini,
potansiyel arz imkânlarını, yakıt kaynaklarını, iletim ve dağıtım
sisteminin yapısı ve gelişme planlarını, ithalat ve/veya ihracat
imkânlarını ve kaynak çeşitliliği politikalarını dikkate alarak enerji
politikalarının belirlenmesinde yararlanmak üzere Uzun Dönem Elektrik
Enerjisi Üretim Gelişim Planını hazırlayarak Bakanlığın onayına sunar. Bu
plan onaylanmasını müteakip Bakanlık tarafından yayımlanır.” denilmek
sureti ile elektrik iletim hizmetinin güvenliğini sağlamak adına alınması
gereken tedbirler kanunda açıkça belirtilmiş ve TEİAŞ’a bu hususlarda bir
çok görev verilmiştir.
EPDK
tarafından onaylanarak 10.11.2004 tarihli ve 25639 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe giren Elektrik İletim Sistemi Arz Güvenilirliği ve
Kalitesi Yönetmeliğinin, "Reaktif enerjinin kompanzasyonu"
başlıklı 11. maddesinde “İletim sistemine doğrudan bağlı tüketiciler ve
dağıtım lisansına sahip tüzel kişiler tarafından; iletim sistemine
bağlantıyla ilgili her bir ölçüm noktasında ve her bir uzlaşma periyodunda,
sistemden çekilen endüktif reaktif enerjinin sistemden çekilen aktif
enerjiye oranı yüzde ondördü, sisteme verilen kapasitif reaktif enerjinin
sistemden çekilen aktif enerjiye oranı ise yüzde onu geçemez./ İletim
sisteminin her bir ölçüm noktasında öngörülen orana uyulmaması durumunda
kullanıcılara uygulanacak yaptırımlar bağlantı ve sistem kullanım anlaşmalarında
düzenlenir. / Oranların kontrolü ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde yapılır."hükmüne,
Aynı
Yönetmeliğin 01.01.2007 tarihinde yürürlüğe giren Geçici 3. maddesinde,
“1/1/2007 tarihinden itibaren İletim sistemine doğrudan bağlı tüketiciler
için iletim sisteminin her bir ölçüm noktasında aylık çekilen endüktif reaktif
enerjinin sistemden çekilen aktif enerjiye oranı yüzde otuzüç, aylık
sisteme verilen kapasitif reaktif enerjinin sistemden çekilen aktif
enerjiye oranı yüzde yirmi olarak uygulanır. 1/1/ 2008 'den itibaren bu
oranlar sırasıyla yüzde yirmi ve yüzde onbeş olarak uygulanır./ 1/1/2007
tarihinden itibaren dağıtım lisansına sahip tüzel kişiler için, iletim sisteminin
her bir ölçüm noktasında aylık çekilen endüktif reaktif enerjinin sistemden
çekilen aktif enerjiye oranı yüzde elli olarak uygulanır. 1/1/ 2008 'den
itibaren dağıtım lisansına sahip tüzel kişiler için, iletim sisteminin her
bir ölçüm noktasında aylık çekilen endüktif reaktif enerjinin sistemden
çekilen aktif enerjiye oranı yüzde otuzüç, aylık sisteme verilen kapasitif
reaktif enerjinin sistemden çekilen aktif enerjiye oranı yüzde yirmi olarak
uygulanır. / 1/1/2009 tarihinden itibaren ise bu oranlar, bu Yönetmeliğin
11 inci maddesi hükümlerinde yer alan esaslara göre tespit edilir. "
hükmüne yer verilmiştir.
Yönetmelikte
yer alan düzenleme paralelinde reaktif enerji sınır değerlerinin aşımı
ihlali; 23/05/2003 tarih ve 148/1-15 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme
Kurulu Kararı ile onaylanan mülga Sistem Kullanım Anlaşmasının "Cezai
Şartlar" başlıklı 10 uncu maddesinde ve TEİAŞ ile Sistem Kullanım
Anlaşması imzalamamış olan kullanıcılar için ise, ilk defa 21/12/2006 tarih
ve 1029 sayılı EPDK Kurul Kararı ile onaylanarak 01/01/2007 tarihinden
itibaren "yürürlüğe giren Yöntem Bildiriminde "İletim sistemine
doğrudan bağlı tüketiciler ve dağıtım lisansına sahip tüzel kişilerin
İletim Sisteminin her bir ölçüm noktasında çekecekleri endüktif reaktif
enerjinin/verecekleri kapasitif reaktif enerjinin, aktif enerjiye oranının
ilgili mevzuata uygun olmaması" şeklinde tanımlanmış, söz konusu ihlal
durumuna ilişkin yaptırım ise, "Kullanıcının o ayki Sistem Kullanım
Fiyatına göre hesaplanan bedelin %50'si oranında ceza uygulanır. Ceza,
00.00-24.00 saatleri arasında bir defadan fazla uygulanmayacaktır."
hükmü ile düzenlenmiştir.
Bu
açıklamalardan hareketle, davalı idare tarafından, elektrik iletim
hizmetinin sağlıklı işlemesini sağlamak amacı ile yerine getirdiği denetim
görevi kapsamında, kanunlarla kendisine verilen üstün yetki ve ayrıcalıklar
kullanılmak sureti ile davacı Fırat Elektrik A.Ş’ne ceza faturasının
kesildiği anlaşılmakla, işlemin tesisinde kamu gücü kullanıldığı sonucuna
varılmıştır.
d) Ceza
Faturasına Esas Tarihler İtibari ile Davacı İle Davalı Arasındaki
İlişkisinin Hukuki Statüsü:
Davaya
konu Ceza Faturası Kasım 2008 tarihine aittir. Yukarıdaki açıklamalarda da
belirtildiği üzere, ceza faturasına konu ihlal tarihinde henüz Fırat
Elektrik A.Ş. özelleştirilmemiştir. Görevli yargı yerinin belirlenmesi
adına TEDAŞ’ın söz konusu tarihteki tüzel kişiliğinin niteliği ve TEİAŞ ile
TEDAŞ arasındaki ilişkinin hukuki vasfı belirlenmelidir.
Yukarıda
ayrıntısı ile belirtildiği üzere, Elektrik
sektöründeki dağınık yapıyı ortadan kaldırmak ve işletme bütünlüğünü
sağlamak amacıyla 15.0.1970 gün ve 1312 sayılı Kanun ile Türkiye Elektrik
Kurumu (TEK) kurulmuş, imtiyazlı şirketlerin görev bölgeleri ve belediye
sınırları dışında tüm yurtta elektriğin üretim, iletim, dağıtım ve satış
hizmetleri TEK bünyesinde toplanmıştır. Hizmetlerin daha etkin, daha
verimli ve çağdaş bir şekilde sürdürülebilmesi amacıyla ve özelleştirme
politikaları çerçevesinde TEK, Bakanlar Kurulunun 12.8.1993 tarih ve
93/4789 sayılı Kararı ile, Türkiye Elektrik Üretim-İletim A.Ş. (TEAŞ) ve
Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ) adı altında iki ayrı İktisadi Devlet
Teşekkülü olarak yeniden yapılandırılmıştır.
233
sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında KHK’nin 2. maddesinde; “ İktisadi devlet teşekkülü
"Teşekkül"; sermayesinin tamamı devlete ait, iktisadi alanda
ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan, kamu iktisadi
teşebbüsüdür” şeklinde tanımlanmıştır.
233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname'nin (KHK) 3.maddesine ve 20.02.2001 tarih ve 4628 sayılı
Elektrik Piyasası Kanununa dayanılarak çıkarılan ve 02.03.2001 tarihinde
yürürlüğe giren 05.02.2001 tarih ye 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
uyarınca TEAŞ; Türkiye Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ), Elektrik Üretim AŞ
(EÜAŞ) ve Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt AŞ (TETAŞ) unvanlarında, anonim
şirket statüsünde, üç ayrı iktisadi devlet teşekkülü şeklinde
teşkilatlandırılmıştır.
Bu durumda TEDAŞ
12.08.1993 tarihinde İktisadi Devlet Teşekkülü olarak, TEİAŞ ise 05.02.2001
tarihinde iktisadi devlet teşekkülü olarak yapılandırılmışlardır. Daha
sonra TEDAŞ 2.4.2004 tarih ve 2004/22
sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu Kararı ile özelleştirme kapsam ve
programına alınmıştır. Dağıtım bölgeleri yeniden belirlenerek, Türkiye 21
dağıtım bölgesine ayrılmıştır. Bunlardan biri olan Fırat Elektrik A.Ş.’nin
de Özelleştirme Yüksek İdaresi’nin 01.10.2010 tarihli ve 2010/86 sayılı
kararı ile Aksa Elektrik Perakende Satış A.Ş.’ne devir yapılmıştır.
Hissesinin tamamı da 31.12.2010 tarihinde Aksa Elektrik Perakende Satış
A.Ş.’ne devredilmiş ve özelleştirme işlemi tamamlanmıştır.
24/11/1994
tarih ve 4046 numaralı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un 17.
maddesinin B bendinde “ Özelleştirme kapsamına alınan kuruluşlardan; mali
ve hukuki yönden özelleştirmeye hazırlanmalarına karar verilenlerin bu
hazırlık işlemleri tamamlanıncaya kadar, bunların bağlı oldukları bakanlık
veya kurumlar ile ilgileri ve önceki statüleri aynen devam eder. Bunlarla
ilgili mali ve hukuki yönden özelleştirmeye hazırlık işlemleri kurulca
belirlenecek kuruluş veya kuruluşlar tarafından yürütülür. Özelleştirmeye
hazırlık işlemleri tamamlananlar Kurulun vereceği yeni bir karar ile
özelleştirme programına alınır. Bu şekilde hazırlıkları tamamlanarak
özelleştirme programına alınanlar ile doğrudan özelleştirme programına
alınanlar (bağlı ortaklıkların iştirak payları ve varlıkları ile bağlı
ortaklık statüsünde olmayan, ancak sermayesinin yarısından fazlası kamuya
ait kuruluşların iştirak payları ve varlıkları hariç), Kurul kararının
alındığı tarihte başka bir işleme gerek olmadan ve bedel alınmaksızın
İdareye devredilmiş sayılır. Özelleştirme programına alınarak İdareye
devredilen kuruluşlar buna ilişkin Kurul kararı tarihinden itibaren bağlı
oldukları bakanlık veya kurumla ilişkileri kesilerek idareye bağlanmış
sayılır.” denilmek sureti ile hakkında özelleştirme prosedürü tamamlanmayan
kamu kuruluşunun eski niteliğini devam ettireceği düzenlenmiştir.
Aynı
Maddenin C bendinde; “ Genel ve katma bütçeli idarelerle, bunlara bağlı
döner sermayeli kuruluşların 15 inci maddenin (a) bendinde belirtilen mal
ve hizmet üretim birimleri ve varlıkları ile kamu iktisadi kuruluşlarının
ve bunların müessese, bağlı ortaklık, işletme ve işletme birimleri ile
varlıklarının özelleştirme programına alınmalarına Kurulca karar verilir.
Bunların, mülkiyetin devri dışındaki yöntemlerle yapılacak özelleştirme işlemleri
idare tarafından yürütülür. Ancak, bunların mülkiyetinin bağlı bulundukları
kurum ve/veya kuruluşlara aidiyeti ve statüleri aynen devam eder.”
şeklindeki düzenleme ile de iktisadi devlet teşekküllerinin özelleştirme
işlemleri tamamlanıncaya kadar bağlı bulundukları kurum veya kuruluşa
aidiyetinin ve hukuki niteliğinin korunacağı belirtilmiştir.
Aynı
Kanunun 18. maddesinde Özelleştirmede uygulanabilecek usuller belirlenmiş
ve A bendinin a alt başlığında “Satış; Kuruluşların aktiflerindeki mal ve
hizmet üretim birimleriyle varlıklarının mülkiyetinin kısmen veya tamamen
bedel karşılığı devredilmesi ya da bu kuruluşların hisselerinin tamamının
veya bir kısmının kuruluşların içinde bulundukları şartlar da dikkate
alınarak yurt içi ve yurt dışında, halka arz, gerçek ve/veya tüzelkişilere
blok satış, gecikmeli halka arzı içeren blok satış, çalışanlara satış,
borsada normal ve/veya özel emir ile satış, menkul kıymetler yatırım
fonları ve/veya menkul kıymetler yatırım ortaklarına satış veya bunların
birlikte uygulanması yoluyla bedel karşılığı devredilmesidir.” denilmek
sureti ile satış usulü ile özelleştirme yöntemi düzenlenmiştir.
Anılan
Maddenin B bendinin c alt başlığında; “Komisyon; değer tespit
çalışmalarını, özelleştirilecek kuruluşun niteliği, gördüğü hizmetin
özelliği, gelecekteki nakit akımı potansiyeli, faaliyette bulunduğu sektör
ve pazarın özellikleri, sahip olduğu sınai, ticari ve sosyal tesisler, mA.e
araç ve gereçler, teçhizat, malzeme ve hammadde ile yarı mamul ve mamul
madde stokları, her türlü taşınır ve taşınmaz malları, vasıfları ve hali
hazır durumları, seN.li ve seN.siz bütün alacak ve borçları ile bilumum hak
ve yükümlülükleri ve özelleştirilecek kuruluşa uygulanacak özelleştirme
yöntemini de dikkate alarak uluslararası kabul görmüş olan; indirgenmiş
nakit akımları (N. bugünkü değer), defter değeri, N. aktif değeri, amortize
edilmiş yenileme değeri, tasfiye değeri, fiyat/kazanç oranı, piyasa
kapitalizasyon değeri, piyasa değeri/defter değeri, ekspertiz değeri,
fiyat/nakit akım oranı metotlarından en az ikisini uygulamak suretiyle
yürütür. Değer tespit
sonuçları, kuruluşun özelleştirme işlemi tamamlanarak devir sözleşmesinde
yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmesinden sonra kamuoyuna duyurulur.
Özelleştirme programındaki kuruluşun özelleştirme işlemlerini bu Kanunun 4
üncü maddesinin son fıkrasına istinaden yürütmesi durumunda; değer tespiti
işlemleri, ilgili kuruluşun karar almaya yetkili organlarının kararı ile kuruluş
ita amirinin başkanlığında oluşturulacak komisyon tarafından bu bentte
belirtilen esaslar çerçevesinde yapılır.” denilmek sureti ile özelleştirme
işleminin ne şekilde tamamlanacağı belirtilmiştir.
TEDAŞ,
Özelleştirme Yüksek İdaresi’nin 02.04.2004 gün ve 2004/22 sayılı kararı ile
özelleştirme kapsamına alınmış, yine aynı idarenin 01.10.2010 gün ve
2010/86 sayılı kararı ile Aksa Elektrik Perakende Satış A.Ş.’ne devrine
karar verilmiş ve nihayet 31.12.2012 tarihinde hisse devri tamamı ile
sağlanarak Özelleştirme İdare Başkanlığı’nın resmi web sitesinde ilan
edilmiştir. Buradan hareketle, ceza faturasına konu ihlalin yapıldığı Kasım
2008 tarihinde, faturayı düzenleyen TEİAŞ’ın da, Fatura muhatabı olan Fırat
Elektrik A.Ş.’nin de iktisadi devlet teşekkülü niteliğinde olduğu tespit
edilmiştir.
Taraflar arasında imzalanan 31.12.2010 tarihli
hisse devir sözleşmesinin “Alıcının Taahhütleri” başlıklı 9. maddesinin 4.
fıkrasında; alıcı ihale konusu hisseleri devraldığı tarihten önceki döneme
ilişkin olarak İşletme hakkı devir sözleşmesindeki hükümler saklı kalmak
kaydı ile şirkette yapılmış olan her türlü işlemden kaynaklanan borç ve
yükümlülüklerden, kayıtlara intikal ettirilmemiş olsa dahi şirketin sorumlu
olduğu, bu hususlarda alınmış karar ve yapılmış sözleşmelerden ilgili
olarak kendisinin veya şirketin idareyi ve TEDAŞ’ı ilzam edecek hiçbir
başvuru ve rucu hakkının olmadığı kabul, taahhüt ve garanti eder “
şeklindeki hükümden davacının sözleşme imzalanmadan önce doğan borç ve
yükümlülüklerden de sorumlu olduğunun düzenlendiği ancak İşletme Devir
hakkı Sözleşmesinde belirtilen hususların bundan vareste tutulduğu
görülmüştür.
İşletme Devir hakkı sözleşmesi incelendiğinde ise;
“Üçüncü Kişilerin Hak ve İddiaları” başlıklı 7. fıkrasının 4,5,6 ve
7. fıkralarında sırasıyla; “Dağıtım Faaliyetinin TEDAŞ tarafından
yürütüldüğü dönemde hu faaliyetin yürütülmesi amacıyla gerçekleştirilen her
türlü is ve işlemlerin bütün sorumluluğu TEDAŞ'a aittir. TEDAŞ tarafından
yürütülmüş bulunan hu faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri
sürülecek her türlü talebin muhatabı TEDAŞ'tır. Bu talepleri konu alan icra
takibi ve davalar TEDAŞ tarafından yürütülür ve sonuçlandırılır. Bu takip
ve davalardan doğacak her türlü mali yükümlülük TEDAŞ tarafından
karşılanır.
Dağıtım Faaliyetimin Şirket
tarafından yürütüldüğü dönemde bu faaliyet kapsamında gerçekleştirilen her
türlü iş ve işlemlerin bütün sorumluluğu Şirket'e aittir. Şirket tarafından
yürütülmüş bulunan bu faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri
sürülecek her türlü talebin muhatabı Şirket'tir. Bu talepleri konu alan
icra takibi ve davalar Şirket tarafından yürütülür ve sonuçlandırılır. Bu
takip ve davalardan doğacak her türlü mali yükümlülük Şirket tarafından
karşılanır.
Sözleşmenin imza tarihinden önce
Dağıtım Tesisleri ile Dağıtım Tesisleri'nin işletilmesinden kaynaklanan her
türlü hukuki ve cezaî sorumluluk TEDAŞ’a aittir. Bu dönemde yürütülmüş
bulunan bu faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri sürülecek
her türlü talebin muhatabı TEDAŞ'tır. Bu talepleri konu alan icra takibi ve
davalar TEDAŞ tarafından yürütülür ve sonuçlandırılır. Bu takip ve
davalardan doğacak her türlü mali yükümlülük TEDAŞ tarafından ödenir.
Sözleşmenin imza tarihinden sonra Dağıtım Tesisleri
ile Dağıtım Tesisleri'nin işletilmesinden kaynaklanan her türlü hukuki ve
cezaî sorumluluk Şirkete aittir. Şirket tarafından yürütülmüş bulunan hu
faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri sürülecek her türlü
talebin muhatabı Şirkettir. Bu talepleri konu alan icra takibi ye davalar
Şirket tarafından yürütülür ve sonuçlandırılır. Bu takip ve davalardan
doğacak her türlü mali yükümlülük Şirket tarafından karşılanır. Şirket, bu
kapsamda ortaya çıkan tazminattan, cezadan ve/veya herhangi bir isim
altında gerçekleştirdiği ödemelerden dolayı, hiçbir şekilde TEDAŞ’a rücu
edemez. Belirtilen nedenlerle TEDAŞ'ın bir ödeme yapmak zorunda kalması durumunda.
Şirket söz konusu ödemeyi ilk talepte ödeme tarihinden itibaren ticari
faiziyle birlikte, nakden ve defaten ödemekle yükümlüdür” şeklindeki
düzenlemelerden, TEDAŞ’ın şirkete devri öncesindeki döneme ilişkin Dağıtım
Tesisleri ile Dağıtım Tesisleri'nin işletilmesinden kaynaklanan her türlü
hukuki ve cezaî sorumluluğun TEDAŞ’a ait olacağı açıkça belirtilmiştir.
Yine 233
sayılı KHK’nin 2. Maddesinde; iktisadi devlet teşekküllerinin iktisadi
alanda ticari esaslara göre faaliyet göstereceği düzenlenmiştir. Ancak bu
maddenin 29.06.2001 gün ve 24447 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe
giren TEİAŞ Ana Statüsü’nün 3. Maddesinin 2. Fıkrası ile birlikte
değerlendirmek gerekmektedir. Söz konusu maddede TEİAŞ’ın EPK, K.H.K., ve
bu Anastatü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabi
olacağı belirtilmiştir. 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 2 nci
maddesinde sistem kullanım anlaşmasına konu kullanım tarifelerinin TEİAŞ
tarafından EPDK’nın onayı alınmak sureti ile hazırlanacağına ilişkin tek
taraflı düzenleme yetkisi ve aynı kanunun 20. maddesinde düzenlenen sistem
güvenliği açısından gerekli önlemleri düzenleyen Arz güvenliği ile ilgili
maddesi birlikte değerlendirildiğinde; TEİAŞ tarafından, Fırat Elektrik
A.Ş. hakkında (sermayelerinin tamamı devlete ait iki iktisadi devlet
teşekkülü arasında) Kasım 2008 tarihini kapsar şekilde düzenlenen ceza
faturasının, bir ticari faaliyetin yürütülmesi kapsamında değil, TEİAŞ’a
4628 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile verilen Elektrik İletimi görevinin
sağlıklı bir şekilde yürütülmesini sağlama görevi kapsamında düzenlendiği, davacı
ile davalı arasında gerek hisse devir sözleşmesi gerekse İşletme Hakkı
Devir Sözleşmesi imzalanmadan önceki döneme ait davaya konu ceza faturası
yönünden sorumluluğun TEDAŞ’a ait olması da dikkate alındığında, borç
tarihi itibari ile gerek alacaklı gerekse borçlu sıfatının idarede
birleştiği sonucuna varılmıştır.
7-SONUÇ:
Dava
dosyasının incelenmesinden; 233
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) 3. maddesine ve 20.02.2001
tarih ve 4628 sayılı Elektrik
Piyasası Kanununa dayanılarak çıkarılan ve 02.03.2001 tarihinde
yürürlüğe giren 05.02.2001 tarih ve 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
uyarınca TEAŞ’nin, TEİAŞ, EÜAŞ ve TETAŞ şeklinde 3’e ayrılmasının ardından
27/03/2003 tarihli ve 25061 sayılı Resmi Gazete’de Elektrik Piyasasında
İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında
Tebliğin yayınlandığı, ardından 21.12.2006 tarihli ve 1029 sayılı EPDK
Kurul Kararı ile onaylanarak 01.01.2007 tarihinde İletim Sistemi Sistem
Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildirimi’nin
yürürlüğe girdiği, ancak işlemin ceza faturasına esas ihlal tarihi (Kasım
2008) itibari ile 13.12.2007 gün ve 1407 sayılı EPDK kurul kararı ile
onaylanan İletim Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini
Hesaplama Yöntem Bildirimi’nin yürürlükte olduğu;
TEİAŞ’nin
4628 sayılı Kanun ve Tebliğin kendisine verdiği yetki çerçevesinde
hazırladığı “Sistem Kullanım Anlaşması”nın, 23.05.2003 gün ve 148/1-15
sayılı EPDK kararı ile onaylandığı ve fakat dosya içinde bulunan örneğinden
söz konusu anlaşmanın davacı tarafından imzalanmadığının görüldüğü;
Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 01.10.2010 gün ve 2010/86 sayılı Kararı ile
Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.nin Fırat Elektrik AŞ.’ndeki %100 hissesinin,
230.250.000 ABD doları bedelle Aksa Elektrik Perakende Satış A.Ş.’ne
devredilmesine karar verildiği, hisse devrinin 31.12.2010 tarihinde tamamı
ile gerçekleşmesi ile Fırat Elektrik A.Ş.’nın özelleştirme işleminin
tamamlandığı; davalı kurum tarafından, sistem kullanım anlaşmasının 10.
maddesinde belirtilen cezai şartlarından 12. bentte belirtilen yükümlülüğün
Kasım 2008 tarihinde tespit edilen ihlali nedeni ile davacı kuruma
11.284,25 TL ceza kesildiği, davacının bu cezaya itiraz etmesi ile taraflar
arasında davaya konu uyuşmazlığı oluştuğu anlaşılmaktadır. Görüldüğü üzere,
ceza faturasının tanzimine konu ihlal tarihinde, davacı kurum henüz
özelleştirilmemiş, davalı ile arasında Sistem Kullanım Anlaşması
imzalanmamış olmakla, ihlal tarihi itibariyle idare hukuku tüzel kişisi
sıfatını devam ettirmektedir.
Yukarıda ayrıntısı ile açıklandığı üzere, Ana
Statüsünün 3. Maddesinin 2. Fıkrası gereğince TEİAŞ, 4628 sayılı EPK’nda
verilen görevleri kapsamında tesis ettiği işlemler yönünden idare hukuku
hükümlerine tabidir ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun yukarıda 2.
maddesi kapsamında verilen yetkileri kullanırken tesis ettiği işlemler
bakımından özel hukuk hükümlerine tabi olmadığı yönünden bir kuşku
bulunmamaktadır. Buna ilaveten, davalı TEİAŞ tarafından, davacı kurumun
özelleştirilmesinden önceki döneme ilişkin olarak, davalı idarenin elektrik
iletimi kamu hizmetinin düzgün işletilmesini sağlamak adına
gerçekleştirdiği denetim görevi kapsamında tespit ettiği ihlal nedeni ile
davacıya ceza faturası tanzim ettiği, ne faturanın tanzimi ne de faturanın dayanağı
olan işlemlerin düzenlenmesi aşamasında davacının herhangi bir katkısı
bulunmadığı, davalı idarenin tüm bu işlem ve düzenlemeleri kanunlar ve
ilgili mevzuatın kendisine verdiği yetkiye dayalı olarak kamu gücü
kullanmak sureti ile ve tek taraflı irade beyanı ile gerçekleştirdiği hususları
da dikkate alındığında, davaya konu iptali istenen ceza faturasının bir
idari işlem olduğu sonucuna varılmıştır.
Her ne kadar davaya konu sistem kullanım anlaşması
bir sözleşme metni gibi düzenlenmiş ise de, gerek TEİAŞ tarafından tek
taraflı olarak hazırlanması, gerek EPDK tarafından onaylanarak yürürlüğe
girmesi ve gerekse de davacı tarafından imzalanmamış olması nedenleri ile,
iki taraflı irade beyanına havi bir özel hukuk sözleşmesi niteliğinde olduğu
kabul edilmemiş, bir idari işlem olarak değerlendirilmiştir.
Bu
duruma göre, idare tarafından tesis edilen işlemin, anılan yasal
düzenlemelere uygunluğunun denetlenmesi gereken davanın görüm ve çözümünde
2577 sayılı Yasa’nın 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi gereğince idari
yargı yerleri görevli olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan
nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın başvurusunun reddi gerekmiştir.
SONUÇ :
Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 2.6.2014 gününde OY BİRLİĞİ
İLE KESİN OLARAK karar verildi.
——
• ——
Uyuşmazlık Mahkemesi
Başkanlığından:
5-ESAS NO : 2013/1879
KARAR NO : 2014/620
KARAR TR : 02.06.2014
(Hukuk Bölümü)
ÖZET : Davalı TEİAŞ ile
özelleştirme öncesinde elektrik dağıtım şirketlerinin hisselerinin
tamamının kamu elinde olması, sistem kullanım cezası adı altında davalı
tarafından uygulanan yaptırımın tek taraflı biçimde uygulanması ve
takibinin amme alacaklarının tahsili usulü hakkında mevzuat hükümlerine
göre yapılması, özelleştirme öncesinde gerçekte iktisadi devlet teşekkülü
statüsünde bulunan bu iki kamu birimi arasında cereyan eden ilişkinin idare
hukuku ilkeleri çerçevesinde yürütülmesi, özelleştirme aşamasında davacı
dağıtım şirketi ile özelleştirme idaresi arasında imzalanan hisse satış
sözleşmesi ve işletme hakkı devir sözleşmesinin ilgili hükümleri uyarınca,
sözleşmenin imza tarihi öncesindeki dönemde her türlü hukuki ve cezai
sorumluluğun TEDAŞ’a ait olduğunun hüküm altına alınması ve bunun doğal
sonucu olarak da o dönemde iki kamu birimi arasında oluşan ihtilaftan
kaynaklanan sorunun ancak idare hukuku ilkelerine göre çözümlenmesi
gerektiği, ayrıca davacı dağıtım şirketi ile davalı arasında idari para
cezası dönemini kapsayan bir özel hukuk sözleşmesinin imzalanmamış
bulunması ve ancak özelleştirme tarihi sonrası döneme ilişkin bir ihtilafın
söz konusu olması halinde özel hukuk hükümlerinin uygulanabileceği gerçeği
dikkate alındığında; davacı elektrik dağıtım şirketinin özelleştirilmesi
öncesi kamu elinde olduğu döneme ilişkin tesis edilen sistem kullanım
cezasının iptaline ilişkin davanın İDARİ
YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.
K A R A R
Davacı :
Çoruh Elektrik Dağıtım A.Ş.
Vekilleri
: Av. M.Y. & Av. S.Y.
Davalı :
TEİAŞ Genel Müdürlüğü
Vekili :
Av. E.A.
O L A Y : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;
davalı idare tarafından 12.02.2013 gün ve 1570 sayılı yazısı ile davacı
şirkete gönderilen yazıda, İletim Sistemi Sistem Kullanım ve İşletim
Tarifelerine Hesaplama Yöntem Bildirimi’nin 1.5. maddesinde belirtilen; "iletim sisteminde doğrudan bağlı tüketiciler ve dağıtım
lisansına sahip tüzel kişilerin iletim sisteminin her bir ölçüm noktasında
çekecekleri endüktif reaktif enerjinin/verecekleri kapasite reaktif
enerjinin, aktif enerjiye oranının ilgili mevzuata uygun olmaması"
gerekçesi ile "Ocak
2007-Kasım 2009 dönemleri arasında aylık olarak hesaplanan sistem kullanım
ceza faturalarının tebliğ ettirerek ödenmemesi durumunda Amme Alacaklarının
Tahsili Usulü Hakkındaki Kanunun 51.maddesi kapsamında yasal yollara
gidileceği" bildiriminde bulunduğunu; ancak söz konusu ceza
faturasının tamamı ile hukuka aykırı olduğunu iddia etmiş, gerekçe olarak
da;
Davacı şirkete kesilen faturanın dayanağı olan,
Elektrik Piyasasında İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem
Kullanım Hakkındaki Tebliğin 27.03.2003 gün ve 25061 sayılı Resmi Gazete’de
yayınlanarak yürürlüğe girdiğini; yine ceza faturasının dayanağı olan
Bağlantı ve Sistem Kullanım Anlaşması ile Yöntem Bildirimi’nin 21.12.2006
gün ve 1029 sayılı EPDK Kurul Kararı ile onaylanarak 29.12.2006 gün ve
26391 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdiğini, oysa davacı şirketin 1.10.2010
tarihinde özelleştirildiğini, ceza faturalarına esas işlem tarihinin ise;
Şubat 2009 tarihine ait olduğunu, yani anılan tarihlerde davacı şirketin
Devlete ait olması nedeni ile davacı kurumun bir sorumluluğunun olmadığını,
TEİAŞ Genel Müdürlüğü ile TEDAŞ Genel Müdürlüğü
arasında 08.03 2007 tarihli mutabakat metni imzalandığını söz konusu
mutabakat metninde ; "Kamu mülkiyetinde
olan Dağıtım Şirketlerinin, personel yetersizliği ve yatırım ödeneklerinin
kısıtlılığı nedenleriyle gerekli altyapının tamamlanamamış olması, eleman
yetersizliğinden dolayı bakım-onarım faaliyetlerinin istenilen seviyede
yapılamaması dikkate alınarak, Sistem Kullanım Anlaşmalarındaki Cezai
Şartlar başlıklı 10 uncu maddede ve Yöntem Bildiriminin 1.5 inci maddesinde
yer aleti cezai hükümlerini 3 yıl Dağıtım Şirketlerine uygulanması yönünde
TEDAŞ ve Dağıtım Şirketlerinin EPDK nezdinde muafiyet talebinde bulunması, Sistem Kullanım
Antlaşmasının Karşılıklı Yükümlülükler Başlıklı A-1 bendinin dördüncü
fıkrasında yer alan 15 günlük ödeme suresinin
30 güne çıkarılması ve ödeme
süresi içersinde ödeme yapılmaması halinde uygulanacak 6183 sayılı Kanunun
51 inci maddesine göre hesaplatılacak gecikme zammının günlük olarak
uygulanması yönünde ilgili mevzuatta gerekli düzenlemelerin yapılması
amacıyla TEDAŞ ve Dağıtım Şirketlerinin EPDK nezdinde girişimde
bulunması," hususlarında
mutabakata varıldığını ve Yöntem Bildiriminin 1.5.maddesindeki cezai hükümlerin
3 yıl dağıtım Şirketlerine uygulanmaması yönünde karar alındığını, bu
mutabakat uyarınca davalı idareye yapılan müracaata verilen 22.03.2013 gün
ve 3053 numaralı cevapta, muafiyet anlaşması ile ilgili bir müracaatın
olmaması nedeni ile cezai işlemlerin uygulandığı cevabının verildiğini,
oysa söz konusu tarihte davacı kurumun henüz özelleştirilmediğini, bu
nedenle kendilerinin müracaat imkanının zaten bulunmadığını, bu nedenle de
yapılan işlemin hukuka aykırı olduğunu;
6446 sayılı Enerji Piyasası
Kanunu’nun 16. Maddesinde Yaptırımlar, Yaptırımların Uygulanmasında usul ve
Para Cezaları’nın düzenlendiğini, bu maddede, Yöntem Bildiriminin 1.5.
maddesinde belirtilen hususa yer verilmediğini, maddede belirtilen sebeplerin
sınırlı sayıda olduğunu ve yorum yolu ile genişletilemeyeceğini, bu nedenle
de yapılan işlemin dayanağının olmadığını ve hukuka aykırı olduğunu; ayrıca
6446 sayılı Kanun uyarınca ceza verme yetkisinin EPDK’ya ait olduğunu, oysa
davacıya kesinlen ceza faturasının TEİAŞ tarafından tanzim edildiğini, bu
itibarla da yapılan işlemin hukuka aykırı olduğunu,
Ceza Faturasının dayanağı olarak
gösterilen Yöntem Bildirimi’nin, Elektrik
Piyasasında iletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı
Hakkında Tebliğin Geçici 3. maddesine de aykırı olduğunu, söz konusu maddede
“Bağlantı ve sistem kullanımına
ilişkin standart anlaşmalar kullanıcı özellikleri dikkate alınarak TEİAŞ ve
Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. tarafından bu Tebliğin yayım tarihini izleyen
otuz gün içerisinde hazırlanarak Kuruma sunulur. Kullanıcıların lisans
almamış olması ve kullanıcılar ile sistem kullanım anlaşmalarının
yapılmamış olması, bu kullanıcıların Elektrik Piyasası Tarifeler
Yönetmeliği uyarınca onaylanan sistem kullanım bedelini ve/veya sistem
bedelini TEİAŞ ve/veya dağıtım Şirketine ödeme yükümlülüklerini ortadan
kaldırmaz. Ancak, dağıtım sistemine bağlı üretim faaliyeti gösteren tüzel
kişilere, 1 Ocak 2004 tarihine kadar dağıtım sistemi kullanım fiyatı
üzerinden belirlenen bedel tahakkuk ettirilmez.” şeklindeki
düzenleme ile ceza tanzimi hususunda yöN.meliğe atıf yaptığını, oysa gerek
yönetmelikte gerekse tebliğde sadece sitem kullanım ve/ veya işletim
ücretinin düzenlendiğini, sistem kullanım ceza ücretinden bahsedilmediğini,
bu nedenle de yapılan işlemin dayanaksız ve hukuka aykırı olduğunu,
Yöntem bildiriminin 4.16. maddesindeki "sistem kullanım anlaşmasının
yapılmamış olması halinde bu Yöntem Bildiriminin 1.5.maddesi (para cezası)
bu kullanıcılar için uygulanacaktır." şeklindeki düzenlemenin,
özelleştirme öncesi dönemde, davalı idarece tek taraflı olarak yapılması
nedenleri ile davacı açısından uygulanmasının hukuken mümkün olmadığını,
söz konusu uygulamanın gerek cezaların şahsiliği ilkesine gerekse iyiniyet
kurallarına aykırı olduğunu,
Davalı tarafından gönderilen ceza faturasının
tahsilinde izlenen usulün de hukuka aykırı olduğunu, 6183 sayılı Yasa’nın
55. maddesinde, para cezasının tahsili öncesinde davacı kuruma ödeme emri
gönderilmesi gerektiğinin ve yine aynı maddede belirtilen yasal sürelerin
beklenmesi gerektiğinin düzenlendiğini, ancak; davalı idarece söz konusu
usuli prosedürün izlenmediğini bu şekilde davacının yasal itiraz haklarını
kullanmasına engel olunduğunu,
Davalı tarafından talep edilen para cezasının 6183 sayılı
Yasa’nın 102. Maddesi gereğince zamanaşımına uğradığını, bu anlamda davalı
idarenin gecikme zammı talebinde 6183 sayılı yasaya dayanıp, zamanaşımı
konusunda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na dayanmasının kendi içinde
çelişkiye sebebiyet verdiğini, davalı idarece yapılan işlemin bu yönü ile
de hukuka aykırı olduğunu,
2007-2009 tarihleri arasında henüz özelleştirmesi
yapılmamış ve mülkiyeti kamuda olan şirket Yetkililerine Davalı idarece
hiçbir uyarıda bulunulmadığını, Şirketin ihlali düzeltici önlem alma ve
cezayı ortadan kaldırma olanağının bu şekilde elinden alındığını, davalı
idareye bu konuda yapılan itiraza verilen cevapta, davalı idarenin böyle
bir yükümlülüğünün olmadığının belirtildiğini, davalı idarenin bu davranışı
ile ortaya çıkan geriye dönük olarak çok ciddi para cezalarına
hükmetmesinin, Ceza Hukuku’nun genel ilkeleri ve hakkaniyet ile
bağdaşmadığını,
Ceza Faturasına esas tutanakların davalı idarece
tek taraflı olarak tanzim edildiğini, bu konuda davacının savunmasının
alınmadığını, ceza faturasına dayanak olan Yöntem Bildiriminin 1.5.
maddesindeki ihlallerin giderilmesinin davacıdan istenmediğini, söz konusu
uygulamanın Enerji Piyasası Kanunu’nun tebliği düzenleyen 21. maddesine de
aykırı olduğunu,
Ceza Faturasının dayanağı olan Yöntem Bildirimi’nin
halen Resmi gazetede yayınlanmamış olması nedeni ile geçerliliğinin de
şüpheli olduğunu,
Dava konusu ceza faturasının, 27/03/2003 tarihli ve
25061 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Elektrik Piyasasında iletim ve
Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında Tebliğin Ortak
Hükümler bolumu Ödeme Prosedürü başlıklı 15.maddesinde belirtilen prosedüre
aykırı şekilde aylık olarak değil, 2007-2009 yıllarına ait 27 adet fatura
tek bir seferde tahakkuk ettirildiğini, bu itibarla da yapılan işlemin
hukuka aykırı olduğunu belirterek N.icede davalı idare'nin; "iletim sistemi, sistem kullanım
ve sistem işletim tarifelerini hesaplama yöntem bildiriminin
1.5.maddesi" hükmünün ihlali gerekçesi ile Müvekkil şirkete
cezai yaptırım olarak tebliğ ettiği 29.01.2013 gün ve 078387 sayılı
342.799,34 TL’lik sistem kullanım ceza faturası işleminin yetki, şekil,
sebep, konu ve maksat yönlerinden hukuka aykırı olduğundan iptaline karar
verilmesi istemi ile idari yargıda dava açmıştır.
Davalı Türkiye Elektrik İletim AŞ. vekili süresi
içerisinde sunduğu cevap dilekçesinde özetle; görev itirazında bulunmuştur.
Ankara 6. İdare Mahkemesi; 27.6.2013 gün ve
2013/574 Esas sayılı kararı ile, 2577 sayılı idari Yargılama Usulü
Kanunu'nun 2. maddesinde; "İdari dava türleri, idari işlemler hakkında
yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı
olduklarından dolayı açılan iptal davaları; idari işlem ve eylemlerden
dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı
davaları; kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü
idari sözleşmelerden dolayı açılan davalar” olarak sayıldığını ve idari
yargının idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimini yapmakla
görevli olduğunu, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun 1. maddesinin
birinci fıkrasında bu Kanunun amacının, elektriğin yeterli, kaliteli,
sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin
kullanımına sunulması için. rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre
faaliyet gösterebilecek, mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir
elektrik enerjisi piyasasının oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir
düzenleme ve denetimin sağlanması olduğu hükmüne yer verildiğini, iletim
Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem
Bildiriminin 1.5. maddesinde; ".....Sistem Kullanım Anlaşması
Bulunmaksızın iletim sistemini kullanmakta olan kullanıcılar, iletim
sisteminde ar güvenirliği ve kalitesinin sağlanması amacıyla aşağıda yer
alan ihlallerle karşılaşılması halinde ilgili cezai işleme tabi
olacaktır." düzenlemesinin yer aldığını ve devamında ihlallerin tanımı
yapılarak, bu ihlaller karşılığında kullanıcı tarafından TEIAŞ'a ödenmesi
gereken cezaların belirtildiğini; dava dosyasının incelenmesinden; her ne
kadar davalı idarece uyuşmazlığın faturadan kaynaklı olması nedeniyle bu
davanın adli yargıda görülmesi gerektiği ileri sürülerek görev itirazında
bulunulmuş ise de; dava konusu sistem kullanım para cezasının davalı idare
ile davacı arasında tarafların serbest iradesine dayalı ve ticari nitelikte
olan Sistem Kullanım Anlatması uyarınca verilmediğini, taraflar arasında bu
şekilde bir anlaşma olmaması nedeniyle iletim Sistemi, Sistem Kullanım ve
Sistem iletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildiriminin 1.5. maddesi
uyarınca kamu gücüne dayalı olarak re'sen ve tek yanlı irade açıklaması
sonucu verildiğini, bu nedenle davanın görüm ve çözümünün idari yargı
yerlerine ait olduğunu belirterek, davalı vekilinin görev itirazının
reddine karar vermiştir.
Davalı Türkiye Elektrik İletim AŞ.
vekilinin, adli yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması
yolunda süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine, dava dosyası Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı aynen, “233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) 3.
maddesine ve 20.02.2001 tarih ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununa
dayanılarak çıkarılan ve 02.03.2001 tarihinde yürürlüğe giren 05.02.2001
tarih ve 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca TEAŞ; Türkiye
Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ), Elektrik Üretim AŞ (EÜAŞ) ve Türkiye Elektrik
Ticaret ve Taahhüt AŞ (TETAŞ) unvanlarında, anonim şirket statüsünde, üç
ayrı iktisadi devlet teşekkülü şeklinde teşkilatlandırılmıştır.
TEİAŞ,
devletin genel enerji politikasına uygun olarak, ülkedeki tüm iletim
tesislerini devralmak, elektrik iletimi, yük tevzi ve işletme planlaması
hizmetlerini yürütmek üzere 01.10.2001 tarihinde faaliyete geçirilmiştir.
TEİAŞ,
233 sayılı KHK sistemi içinde, iktisadi devlet teşekkülü olarak ve mevcut
mevzuat ve ana statüsü hükümleri çerçevesinde, Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumundan (EPDK) 13.03.2003 tarihinde aldığı iletim lisansı çerçevesinde,
yeni piyasa yapısına uygun çıkarılması talebinde bulunulduğu
anlaşılmaktadır.
Sorunun
çözümü için davanın tarafı olan şirket tüzel kişiliklerinin hukuki statüsü
ile davanın konusunun belirlenmesi gerekmektedir.
233
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) 3. maddesine ve 20.02.2001 tarih
ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununa dayanılarak çıkarılan ve
02.03.2001 tarihli 24334 sayılı RG.de yayımlanarak yürürlüğe giren
05.02.2001 tarih ve 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 1. Maddesi
uyarınca, 12.08.1993 tarih ve 93/4789 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile
Türkiye Elektrik Kurumunun 1994 yılında Türkiye Elektrik Üretim İletim
A.Ş.(TEAŞ) ve Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.(TEDAŞ) olarak
yapılandırmasından sonra, 05 Şubat 2001 tarih ve 2001/2026 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararı ile Türkiye Elektrik Üretim İletim A.Ş. 01.10.2001 tarihinden
itibaren; 1) Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt A.Ş. (TETAŞ), 2) Elektrik
Üretim A.Ş. (EÜAŞ) ve 3) Türkiye Elektrik iletim A.Ş. (TEIAŞ) olmak üzere
üç ayrı Kamu iktisadi Teşekkülü olarak yeniden yapılandırılmıştır. Kararın
2. maddesine göre ise, Söz konusu iktisadi devlet teşekküllerinin faaliyet
konularının kapsamı, merkezleri ve sermayeleri ana statülerinde belirtilir.
Yüksek
Planlama Kurulunun (YPK) 11.06.2001 tarih ve 2001/T-19 sayılı kararı ile
onaylanmış, 29.06.2001 tarih ve 24447 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe giren TEİAŞ Anastatüsünün 3. maddesinde "Bu Anastatü ile
teşkil olunan Türkiye Elektrik iletim A.Ş. (Teşekkül) tüzel kişiliğe sahip,
faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir İktisadi
Devlet Teşekkülüdür." hükmü, 21. maddesinde ise, "Bu Anastatüde
bulunmayan hususlarda K.H.K. hükümleri uygulanır" hükmü bulunmaktadır.
233
sayılı Kamu iktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 4.
maddesindeki "1. Teşebbüsler tüzelkişiliğe sahiptir. /2. Teşebbüsler,
bu Kanun Hükmünde Kararname ile saklı tutulan hususlar dışında özel hukuk
hükümlerine tabidir./3. Teşebbüsler, Genel Muhasebe Kanunu ile Devlet İhale
Kanunu hükümlerine ve denetimine tabi değildir./4. Teşebbüslerin
sorumlulukları sermayeleri ile sınırlıdır. Teşebbüslerin sermayesi, ilgili
bakanlığın talebi üzerine Koordinasyon Kurulunca tespit edilir." hükmü
ile teşebbüslerin faaliyetlerinde özel hukuk hükümlerine tabi olacağı
belirlenmiştir.
Diğer
taraftan, Bakanlar Kurulunun 12.08.1993 tarih ve 93/4789 sayılı kararı ile,
Türkiye Elektrik Üretim-İletim A.Ş. (TEAŞ) ve Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.
(TEDAŞ) adı altında iki ayrı İktisadi Devlet Teşekkülü olarak yeniden
yapılandırılmıştır. 1994 yılında TEAŞ ve TEDAŞ tüzel kişiliklerine
kavuşmuşlardır.
Bugün
Elektrik dağıtım ve perakende satış sektöründe rekabete dayalı bir ortamın
oluşturulması ve gerekli reformların yapılmasını teminen dağıtım bölgeleri
baz alınarak Kamu mülkiyetindeki elektrik işletmelerinin yeniden yapılandırılması
suretiyle elektrik enerjisi dağıtım hizmetlerinin özelleştirilmesine karar
verilmiş ve TEDAŞ 02.04.2004 tarih ve 2004/22 sayılı Özelleştirme Yüksek
Kurulu Kararı ile özelleştirme kapsam ve programına alınmıştır. Dağıtım
bölgeleri yeniden belirlenerek, Türkiye 21 dağıtım bölgesine ayrılmıştır.
Bu kapsamda ÇEDAŞ kurumu da özelleştirme kapsamında 233 sayılı KHK tabi bir
teşebbüs olup yukarıda açıklanan hükümler davacı taraf içinde geçerlidir.
Davaya
konu işlem ise, davalı tarafın sözleşmeye dayalı cezai şart uygulamasından
kaynaklanan bir işlem olmakla, yukarıdaki açıklamalar ile birlikte
değerlendirildiğinde davaya konu, cezai şartın faturalandırılmasından
ibaret işlemin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde görüm ve
çözümü gerektiği anlaşılmaktadır. Benzer konuda, Uyuşmazlık Mahkemesinin
emsal teşkil eden, E:2012/129 K:2013/621 K.T:13.05.2013 tarihli "Dicle
Elektrik Dağıtım AŞ hakkında Sistem Kullanım Anlaşmasının 10. maddesi ve
Yöntem Bildiriminin 1.5 maddesi uyarıca ceza faturası düzenlenerek bunların
bildirimine ilişkin Türkiye Elektrik iletim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü
işlemi ile aynı yazı ekinde yer alan ceza faturasının iptali ve yürütmenin
durdurulması istemiyle açılan davanın, cezai şartın yer aldığı Sistem
Kullanım Anlaşmasının kamu hukuku ağırlıklı değil, tarafların serbest
iradeleri ile oluştuğu, olayda idarece kamu gücüne dayalı resen ve tek
yanlı olarak tesis edilmiş bir işlemin söz konusu olmadığı hususları
gözetildiğinde ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk." Özet
başlıklı kararı da aynı yöndedir.” demek suretiyle, 2247 sayılı Kanun'un
10. ve 13. maddeleri gereğince, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve
dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığına gönderilmesine karar
vermiştir.
Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13.
maddesine göre Danıştay Başsavcısı’nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.
Danıştay
Başsavcısı aynen, “İdari Yargı Düzeni, hukuk devletlerinde, hukuka bağlı
olması gereken kamu idaresinin işlem ve eylemlerinin hukuka uygunluğunun
yargısal yöntemlerle denetlenmesinin sağlanması amacıyla var olan yargı
düzenidir. Bu yargı düzenine mensup mahkemelerde açılacak iptal davalarının
konusu ise, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin
1'inci fıkrasının (a) bendinde, idari işlemler olarak gösterilmiştir.
Gerek
Uygulama, gerekse Öğreti'de, idari işlemin tanımı, idarenin kamu hizmetinin
yürütümü amacıyla ve tek yanlı irade açıklamasıyla tesis etmiş olduğu kesin
ve yürütülmesi gerekli işlemler olarak yapılmaktadır. Bu tanıma göre, idari
yargı yerlerinde iptal davasına konu edilecek hukuksal işlemlerin;
öncelikle, kamu idaresinin işlemi olması, kamu hizmetinin yürütülmesi
amacıyla tesis edilmiş bulunması, kamu idaresinin tek yanlı irade
açıklamasının ürünü olması ve nihayet kesin ve icrai nitelikte olması
zorunludur.
Olumlu
görev uyuşmazlığı çıkarılan davada; davacı elektrik dağıtım şirketinin,
İletim Sistemi, Sistem Kullanım ve Sistem İletişim Tarifelerini Hesaplama
Yöntem Bildirimi (kararın ilerleyen kısımlarında kısaca Yöntem Bildirimi
olarak adlandırılacaktır)’nin 1.5. maddesi gereğince davalı idarece ceza
faturası düzenlenmesine ilişkin işlemin dava konusu edildiği anlaşılmakta
olup; dava konusu ceza işleminin kamu tüzel kişiliğine sahip davalı ile
davacı arasında imzalanan özel hukuk ilişkisine dayanan bir anlaşmaya
dayalı olmadığı gibi akdi bir ilişkiye de dayalı olmadığı, davalı idare
tarafından kamu gücüne dayalı olarak tek yanlı iradeye dayalı olarak tesis
edildiği anlaşıldığından idari işlem niteliğinde olan dava konusu işleme
karşı açılan davanın görüm ve çözümünde "İdari Yargı Yerinin"
görevli olduğu sonucuna varılmıştır.” demek suretiyle, 2247 sayılı Kanunun 13' üncü maddesi uyarınca
yapılan başvurunun kabulüne hukuki olanak bulunmadığı yolunda yazılı
düşünce vermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar
ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane
TOPUZ, Ertuğrul ARSLANOĞLU, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un
katılımlarıyla yapılan 2.6.2014 günlü toplantısında:
l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği
üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye
göre, davalı Türkiye Elektrik İletim AŞ.
vekilinin anılan Yasanın 10/2. maddesinde öngörülen yönteme uygun
olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve dahi 12/1. maddede
belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısı'nca davalı Türkiye Elektrik
İletim AŞ. bakımından 10.maddede öngörülen biçimde olumlu görev
uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir
noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy
birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Selim Şamil
KAYNAK’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu
ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen
Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN’ın davada adli yargının, Danıştay
Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki
sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava,
davacı şirkete, İletim Sistemi, Sistem Kullanım ve Sistem İşletim
Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildiriminin 1.5. maddesinde yer alan
"iletim sistemine doğrudan bağlı tüketiciler ve dağıtım lisansına
sahip tüzel kişilerin iletim sisteminin her bir ölçüm noktasında
çekecekleri endüktif reaktif enerjinin/verecekleri kapasitif reaktif
enerjinin, aktif enerjiye oranının ilgili mevzuata uygun olmaması" hükmünün
ihlal edildiği gerekçesiyle, 342.799,34 TL tutarındaki Şubat 2009 dönemine
ait sistem kullanım cezası verilmesine ilişkin 29.01.2013 gün ve 078387
sayılı ceza faturası işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
Evvelce
konu bir başka dosya münasebetiyle Mahkememiz gündemine gelmiş olup,
13.5.2013 tarih ve E.2012/129, K.2013/621 sayılı kararımızla adli yargı
yeri görevli kılınmış olmakla beraber; elde edilen yeni bilgi ve belgeler
uyarınca konunun yeniden ele alınarak değerlendirme yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır.
Mahkememizce
yapılan araştırmalar Neticesinde; Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 7.6.2010
gün ve 2010/36 sayılı Kararı ile Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin Çoruh
Elektrik AŞ.’ndeki %100 hissesinin, 227.000.000 ABD doları bedelle Aksa
Elektrik Perakende Satış A.Ş.’ne devredilmesine karar verildiği, davacı ile
davalı arasında bu devre istinaden 29.03.2010 tarihli Sistem Kullanım
Antlaşmasının imzalandığı, sonrasında hisse devrinin 31.12.2010 tarihinde tamamı
ile gerçekleşmesi ile Çoruh Elektrik A.Ş.’nın özelleştirme işleminin
tamamlandığı, sonrasında davalı kurum tarafından, taraflar arasında
imzalanan sistem kullanım anlaşmasının 10. Maddesinde belirtilen cezai
şartlarından 14. bentte belirtilen yükümlülüğün Şubat 2009 tarihinde tespit
edilen ihlali nedeni ile davacı kuruma 342.799,34 TL ceza kesildiği, davacı
vekili tarafından, kesilen fatura tarihi itibari ile henüz davacı şirketin
özelleştirilmediğini, bu nedenle kendilerinin ceza faturasına konu meblağdan
sorumlu olmadıklarını belirterek, idare mahkemesinde dava açtığı, davalı
vekilinin süresinde yargı yolu itirazında bulunması üzerine dosyanın
mahkememiz önüne geldiği tespit edilmiştir.
Yukarıdaki
açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, görev uyuşmazlığına neden olan sorun,
dava konusu ceza faturasının idari işlem niteliği taşıyıp taşımadığı
hususudur. Bu nedenle dava konusu işlemin niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir.
En temel tanımı ile idari işlem; idari fonksiyonun yerine getirtilmesi için
yapılan kamu hukuku işlemleridir ve bu işlemleri diğer işlemlerden ayıran
üç temel özelliği vardır. Bunlar; İdare tarafından, tek taraflı irade beyanı
ile, üstün yetki ve ayrıcalıklar kullanılmak sureti ile yapılmasıdır. Dava
konusu ceza faturasının, bu özellikleri taşıyıp taşımadığı hususu, konunun
anlaşılabilirliğini artırmak açısından ayrı başlıklar altında
incelenmiştir. Ayrıca, ceza faturasına esas tarihler itibari ile davacı ile
davalı arasındaki ilişkisinin hukuki statüsü de ayrı bir başlık altında
incelenecektir.
İşlemin İdare Tarafından Yapılmış Olması :
Dava
konusu ceza faturası TEİAŞ tarafından düzenlenmiştir. Bu noktada TEİAŞ’nın
hukuki niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir. Ancak bu başlık altındaki açıklamalarımıza
geçmeden önce belirtilmesi gereken önemli bir husus, tüm tespit ve
değerlendirmelerin dava konusu ceza faturasının tanzim tarihi olan
29.01.2013 tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 4628 sayılı Kanun
çerçevesinde yapıldığı, 30.03.2013 gün ve 28603 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak
yürürlüğe giren 14.03.2013 gün ve 6446 sayılı Enerji Piyasası Kanunu’nun
değerlendirmeye alınmadığıdır.
Elektrik sektöründeki dağınık yapıyı ortadan
kaldırmak ve işletme bütünlüğünü sağlamak amacıyla 1312 sayılı Kanun ile
Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) kurulmuş, imtiyazlı şirketlerin görev
bölgeleri ve belediye sınırları dışında tüm yurtta elektriğin üretim,
iletim, dağıtım ve satış hizmetleri TEK bünyesinde toplanmıştır.
Hizmetlerin daha etkin, daha verimli ve çağdaş bir şekilde sürdürülebilmesi
amacıyla ve özelleştirme politikaları çerçevesinde TEK, Bakanlar Kurulunun
12.8.1993 tarih ve 93/4789 sayılı Kararı ile, Türkiye Elektrik
Üretim-İletim A.Ş. (TEAŞ) ve Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ) adı
altında iki ayrı İktisadi Devlet Teşekkülü olarak yeniden
yapılandırılmıştır.
233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname'nin (KHK) 3.maddesine ve 20.02.2001 tarih ve 4628 sayılı
Elektrik Piyasası Kanununa dayanılarak çıkarılan ve 02.03.2001 tarihinde
yürürlüğe giren 05.02.2001 tarih ye 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
uyarınca TEAŞ; Türkiye Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ), Elektrik Üretim AŞ
(EÜAŞ) ve Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt AŞ (TETAŞ) unvanlarında, anonim
şirket statüsünde, üç ayrı iktisadi devlet teşekkülü şeklinde
teşkilatlandırılmıştır.
26.12.2001 gün ve 24622 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe
giren 4628 sayılı Kanun (kararın ilerleyen
kısımlarında kısaca 4628 sayılı Kanun olarak adlandırılacaktır)’un 2.maddesinin, iletim hizmetini düzenleyen “b” bendinde; “İletim faaliyeti gösterebilecek tüzel kişiler:
Elektrik enerjisi iletim faaliyetleri Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi tarafından yürütülür.
Kamu mülkiyetindeki tüm iletim tesislerini
devralmak, kurulması öngörülen yeni iletim tesisleri için iletim yatırım
planı yapmak, yeni iletim tesislerini kurmak ve işletmek, Türkiye Elektrik
İletim Anonim Şirketinin görevidir.
(Değişik paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi; ayrıca, Kurul onayına tabi olan iletim, bağlantı ve sistem
kullanım tarifelerini ve şebeke Yönetmeliğini hazırlar, revize eder,
deN.ler ve yük dağıtımı ile frekans kontrolünü gerçekleştirir, iletim
sisteminde ikame ve kapasite artırımı yapar, gerçek zamanlı sistem
güvenilirliğini izler, sistem güvenilirliğini ve elektrik enerjisinin
öngörülen kalite koşullarında sunulmasını sağlamak üzere gerekli yan
hizmetleri belirler ve bu hizmetleri Yan Hizmetler Yönetmeliği hükümleri
doğrultusunda sağlar.
Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, Bakanlığın
kararı doğrultusunda uluslararası enterkonneksiyon çalışmalarını yapar,
iletim sistemine bağlı ve/veya bağlanacak olan serbest tüketiciler dahil
tüm sistem kullanıcılarına şebeke Yönetmeliği ve iletim lisansı hükümleri
doğrultusunda eşit taraflar arasında ayrım gözetmeksizin iletim ve bağlantı
hizmeti sunar.
Piyasanın gelişimine bağlı olarak Kurul kararı
doğrultusunda yeni ticaret yöntemleri ve satış kanallarının uygulanabilmesine
yönelik alt yapının geliştirilmesi ve uygulanması Türkiye Elektrik İletim
Anonim Şirketi tarafından yürütülür.
Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, yönetmelik
çerçevesinde, dağıtım şirketleri tarafından hazırlanan talep tahminlerini
esas alarak üretim kapasite projeksiyonunu hazırlar ve Kurul onayına sunar.
(Değişik paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) İletim şebekesi dışında, ulusal
iletim sistemi için geçerli standartlara uygun olan ve üretim faaliyeti
gösteren tüzel kişinin lisansı kapsamındaki üretim tesisi ile müşterileri
ve/veya iştirakleri ve/veya serbest tüketiciler arasında özel direkt hat
tesisi, Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi ile üretim faaliyeti
gösteren tüzel kişi arasında yapılacak kontrol anlaşması ile mümkündür.
(Ek paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi, uluslararası enterkonneksiyon hatlarının ulusal sınırlar dışında
kalan kısmının tesisi ve işletilmesini yapabilir ve/veya bu amaçla
uluslararası şirket kurabilir ve/veya kurulmuş uluslararası şirketlere
ortak olabilir ve bölgesel piyasaların işletilmesine ilişkin organizasyonlara
katılabilir.” şeklindeki düzenleme ile elektrik iletim görevinin TEİAŞ’e
verildiği ve TEİAŞ’nın bu görevi ne şekilde yerine getireceği düzenlenmiştir.
29.06.2001
gün ve 24447 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren TEİAŞ Ana
Statüsü (kararın ilerleyen kısımlarında kısaca Ana Statü olarak
adlandırılacaktır)’nün 3. maddesinin 2.fıkrasında; “Teşekkül EPK, K.H.K.,
ve bu Ana statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine
tabiidir. “ denilmek sureti ile Enerji Piyasası Kanunu, 233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ve Kuruluş Statüsü ile verilen görevler dışında
TEİAŞ’nın özel hukuk hükümlerine tabi olacağı düzenlenmiştir.
Dolayısıyla, Elektrik Piyasası Kanunu’nun yukarıda
belirtilen 2. maddesinin b bendinin 2 kısmında belirtilen “(Değişik
paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) Türkiye
Elektrik İletim Anonim Şirketi; ayrıca, Kurul onayına tabi olan iletim,
bağlantı ve sistem kullanım tarifelerini ve şebeke Yönetmeliğini hazırlar,
revize eder, deN.ler ve yük dağıtımı ile frekans kontrolünü gerçekleştirir,
iletim sisteminde ikame ve kapasite artırımı yapar, gerçek zamanlı sistem
güvenilirliğini izler, sistem güvenilirliğini ve elektrik enerjisinin
öngörülen kalite koşullarında sunulmasını sağlamak üzere gerekli yan hizmetleri
belirler ve bu hizmetleri Yan Hizmetler Yönetmeliği hükümleri doğrultusunda
sağlar.” şeklinde görevleri yerine getirdiği esnada, TEİAŞ özel hukuk
hükümlerinden ayrı tutulmuş, idare hukuku alanına dahil edilmiştir. Bu
anlamda, dava konusu işlemin, TEİAŞ’ın kamusal ağırlıklı görevleri arasında
sayıldığını söylemek yerinde olacaktır.
İşlemin Tek Taraflı İrade Beyanı İle Yapılmış
Olması:
Dava
konusu ceza faturasının, davalı TEİAŞ tarafından tek taraflı irade olarak
düzenlendiğinde herhangi bir kuşku bulunmamaktadır. Bu başlık altında
irdelenmesi gereken esas sorun, ceza faturasının dayanağını oluşturan
Sistem Kullanım Anlaşması ve bunun eki niteliğindeki İletim Sistemi Sistem
Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildirimi’nin
niteliğidir. Tarafların özgür iradeleri ile imzaladıkları Sistem kullanım
anlaşmasının ve yine tarafların özgür iradeleri ile kabul ettikleri yöntem
bildiriminin uygulanması amacı ile tesis edilen bir işlemin, evleviyetle
özel hukuk hükümlerine tabi olacağı; aksi durumda ise idare hukuku
hükümlerinin söz konusu olacağı açıktır. Bu anlamda Sistem Kullanım
Anlaşmasının ve Yöntem Bildiriminin niteliğinin belirlenmesi önem taşımaktadır.
b.1)
Sistem Kullanım Anlaşması Yönünden :
26.12.2001 gün ve 24622 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe
giren 4628 sayılı Kanun ‘un “Tanımlar”
başlıklı 40. Maddesinde; “Bağlantı ve sistem kullanım anlaşmaları: İlgili
bağlantı ve sistem kullanım tarifesinin fiyatları, hükümleri ve şartlarını
içeren ve bir üretim şirketi, otoprodüktör, otoprodüktör grubu, dağıtım
şirketi ya da tüketicilerin iletim sistemine ya da bir dağıtım sistemine
erişmeleri ya da bağlantı yapmaları için ilgili kullanıcıya özgü koşul ve
hükümleri kapsayan anlaşmaları ” şeklinde tanımlanmıştır.
Ana
Statüsü’nün “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde de, 4628 sayılı Kanun’a
paralel şekilde; “ Bağlantı ve
Sistem Kullanım Anlaşmaları: İlgili bağlantı ve sistem kullanım
tarifesinin fiyatları, hükümleri ve şartlarını içeren ve bir üretim
şirketi, otoprodüktör, otoprodüktör grubu, dağıtım şirketi ya da
tüketicilerin iletim sistemine ya da bir dağıtım sistemine erişmeleri ya da
bağlantı yapmaları için ilgili kullanıcıya özgü koşul ve hükümleri kapsayan
anlaşmaları “ şeklinde tanımlanmıştır.
Ana
Statüsü’nün 4. maddesinin 11.bendinde; “ İletim sistemine bağlı tüm
kamu ve özel tüzel kişiler, Ticaret A.Ş. ve Serbest Tüketiciler ile
Bağlantı ve Sistem Kullanım Anlaşmaları; üretim ve dağıtım kamu ve özel
tüzel kişiler ile Yan Hizmet Anlaşmaları yapmak” görev TEİAŞ’ye
verilmiştir.
4628 sayılı Kanun’un
2. maddesinin, iletim hizmetini düzenleyen “b” bendinde; Değişik paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi; ayrıca, Kurul onayına tabi olan iletim, bağlantı ve sistem
kullanım tarifelerini ve şebeke Yönetmeliğini hazırlar, revize eder,
deN.ler ve yük dağıtımı ile frekans kontrolünü gerçekleştirir, iletim
sisteminde ikame ve kapasite artırımı yapar, gerçek zamanlı sistem
güvenilirliğini izler, sistem güvenilirliğini ve elektrik enerjisinin
öngörülen kalite koşullarında sunulmasını sağlamak üzere gerekli yan
hizmetleri belirler ve bu hizmetleri Yan Hizmetler Yönetmeliği hükümleri
doğrultusunda sağlar.” denilmek sureti ile sistem kullanım anlaşmasına konu
kullanım tarifelerinin TEİAŞ tarafından EPDK’nın onayı alınmak sureti ile
hazırlanacağı belirtilmiştir.
Ana
Statüsü’nün “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde “Bağlantı ve Sistem Kullanım Tarifeleri: ilgili bağlantı ve
sistem kullanım anlaşmalarına dahil edilerek Teşekküle doğrudan ödenecek
olan ve iletim sistemi ya da bir dağıtım sistemine bağlantı ve sistem
kullanımı için eşit taraflar arasında ayrım yapılmaması esasına dayalı
Bağlantı fiyatları açısından şebeke yatırım maliyetlerini kapsamayan ve
bağlantı yapmış olan tüzel kişinin namına oluşan masraflar ile sınırlı olan
fiyatları, hükümleri ve şartları içeren tarifeleri “ şeklinde tanımlanmış,
aynı statünün 4. maddesinin 12. bendinde de; “İletim Tarifesi ile Bağlantı
ve Sistem Kullanım Tarifelerini hazırlamak, gerektiğinde revize etmek”
görevi TEİAŞ’ye verilmiştir.
22.01.2003
tarih ve 25001 sayılı Resmi Gazete’de Yayınlanan Elektrik Piyasası Şebeke
Yönetmeliği’nin 8. maddesinde; Ek-5
Bölüm 1'de yer alan standart planlama verileri ile iletim sistemine
bağlanacak tesis ve/veya teçhizata ilişkin bilgilerin tüzel kişi tarafından
TEİAŞ'a verildiği tarihten itibaren altmış gün içerisinde bağlantı ve/veya
sistem kullanım anlaşması TEİAŞ tarafından tüzel kişiye önerilir. TEİAŞ'ın
bağlantı ve/veya sistem kullanım anlaşması önerisini yapabilmesi için ek
bilgiye ihtiyaç duyması halinde, Ek - 5 Bölüm 2'de yer alan ayrıntılı
planlama verileri de tüzel kişiden talep edilebilir. Bu hallerde TEİAŞ
tarafından bağlantı ve/veya sistem kullanım anlaşmasının önerilmesine ilişkin
süre doksan gün olarak uygulanır. Tüzel kişi TEİAŞ'ın anlaşma önerisine
otuz gün içerisinde yazılı yanıt verir.
Tarafların mutabakatı halinde bağlantı ve/veya
sistem kullanımına ilişkin hüküm ve şartları içeren bağlantı ve/veya sistem
kullanım anlaşması imzalanır. TEİAŞ ve lisans sahibi tüzel kişinin,
bağlantı ve/veya sistem kullanımına ilişkin anlaşmanın hükümleri üzerinde
mutabakata varamamaları halinde, ihtilaflar Kanunun ve tarafların ilgili
lisanslarının hükümlerine göre Kurum tarafından çözüme kavuşturulur ve konu
hakkında alınan Kurul kararları bağlayıcıdır.
İletim sistemine halihazırda bağlı olan üretim
tesisleri ile bağlantı ve/veya sistem kullanımına ilişkin olarak üretim
tesisleri dışında gerçek ve tüzel kişiler tarafından TEİAŞ'a yapılan diğer
başvurularda da aynı süreç uygulanır.” şeklindeki düzenleme ile Dağıtım
şirketlerinin TEİAŞ ile Sistem Kullanım anlaşması ve/veya Bağlantı
anlaşması imzalaması gerektiği belirtilmiştir.
27/03/2003
tarihli ve 25061 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Elektrik Piyasasında
İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında Tebliğ
(kararın ilerleyen kısımlarında kısaca tebliğ olarak adlandırılacaktır)’in
“İletim sistemine bağlantı ve/veya sistem kullanım anlaşmaları” başlıklı 4.
maddesinde; “İletim sistemi kullanıcıları, TEİAŞ ile Ek-1’de yer alan
anlaşmaları yapar. İletim sistemine bağlantı ve/veya sistem kullanım
anlaşmalarına ilişkin başvurular, Elektrik Piyasası Şebeke Yönetmeliğinde
belirlenen usul ve esaslara göre yapılır. Bağlantı anlaşması ve sistem
kullanım anlaşması başvuruları eşzamanlı olarak yapılır.
Bağlantı
ve/veya sistem kullanımına ilişkin olarak TEİAŞ ile iletim sistemi
kullanıcısı arasında, bu Tebliğ uyarınca TEİAŞ tarafından hazırlanan ve
Kurul tarafından onaylanan standart anlaşmalar kullanılır. Bu anlaşmaların
genel hükümlerinde, Kurul onayı olmaksızın değişiklik yapılamaz. Bağlantı
anlaşmasında fiziki bağlantıya ilişkin termin programı, sistem kullanım
anlaşmasında iletim sisteminin kullanılmaya başlanması için öngörülen tarih
yer alır.
İletim
sistemine aynı bağlantı noktasından doğrudan bağlanmak isteyen birden fazla
tüketicinin ve dağıtım şirketinin bulunması ve başvuru taleplerinin tümünün
karşılanmasının mümkün olmaması halinde TEİAŞ;
a) Tüm
başvuru sahiplerini durumdan bilgilendirir,
b) Dağıtım
şirketi tarafından yapılan başvuruya öncelik tanır,
c) Bu Tebliğ
kapsamındaki yükümlülüklerin yerine getirilmesi kaydıyla başvuru sırasına
göre bağlantı ve/veya sistem kullanım anlaşmalarını imzalar.
Bağlantı
yapılması öngörülen bağlantı noktası itibarıyla sisteme bağlantı
yapılmasının mümkün olmaması durumunda TEİAŞ; gerekçelerini başvuru
sahibine yazılı olarak bildirmek suretiyle bir başka bağlantı noktası
teklif edebilir.
TEİAŞ;
alternatif bağlantı noktası gösterememesi veya teklif ettiği alternatif
bağlantı noktasının başvuru sahibi tarafından kullanılabilir bir nokta
olarak görülmemesi veya sistem kullanımı açısından kapasitenin yetersiz
olması nedeniyle genişleme yatırımı veya yeni yatırım yapılmasının gerekli
olduğu ve yeterli finansmanın mevcut olmadığı hallerde, söz konusu yatırımı
kendi adına, başvuru sahibi tarafından finansmanı sağlanarak ilgili mevzuat
kapsamındaki teknik standartlara uygun olarak yapılmasını isteyebilir. Bu
durumda; gerçekleşen yatırıma ait toplam harcama tutarı, iletim sistemi
kullanıcısı ile TEİAŞ arasında yapılacak bağlantı ve sistem kullanım
anlaşmaları çerçevesinde iletim sistemi kullanıcısının ödemekle yükümlü
olduğu iletim tarifesi bedelinden düşülür.
İletim
sistemine doğrudan bağlanmak isteyen tüketicilerin başvuruları TEİAŞ
tarafından ancak Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliğinin 38 inci maddesinde
belirlenen gerekçeler çerçevesinde reddedilebilir ve ret gerekçeleri
başvuru sahibine yazılı olarak bildirilir.”denilmek sureti ile Sistem
kullanım anlaşmalarının ne şekilde yapılacağı ve nasıl uygulanacağı
düzenlenmiştir.
b.2) İletim
Sistemi, Sistem Kullanım ve Sistem İletişim Tarifelerini Hesaplama Yöntem
Bildirimi Yönünden;
4628 sayılı
Kanun’un 5. maddesinde “ Bu Kanun hükümlerinin uygulanması ve bu Kanunla
kendisine verilen görevleri yerine getirmek için gerekli olan ve piyasada
rekabeti geliştirmeye yönelik olarak gerçek ve tüzel kişilerin uymaları
gereken, talimatları ve tebliğleri, şebeke Yönetmeliğini, dağıtım
Yönetmeliğini, müşteri hizmetleri Yönetmeliğini ve dengeleme ve uzlaştırma
Yönetmeliğini onaylamak.” görevi Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’na
verilmiştir.
Bu görev kapsamında, 21.12.2006 gün ve 1029 sayılı
EPDK Kurul Kararı ile onaylanarak Yöntem Bildirimi ile işbu dava konusu
faturanın tanzimi tarihinde yürürlükte olan 13/12/2007 tarihli ve 1407
sayılı EPDK Kurul Kararı ile onaylanarak 19.12.2007 tarih ve 26735 sayılı
Resmi Gazetede yayınlanan Yöntem Bildirimi uygulamaya konulmuştur. Söz
konusu her iki Yöntem Bildiriminde de cezai işlemler hüküm altına
alınmıştır.
Tebliğ’in Geçici 3.maddesinde; “(1) Bağlantı ve
sistem kullanımına ilişkin standart anlaşmalar kullanıcı özellikleri
dikkate alınarak TEİAŞ ve Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ tarafından bu
Tebliğin yayım tarihini izleyen otuz gün içerisinde hazırlanarak Kuruma
sunulur. Kullanıcıların lisans almamış olması ve kullanıcılar ile sistem
kullanım anlaşmalarının yapılmamış olması, bu kullanıcıların Elektrik
Piyasası Tarifeler Yönetmeliği uyarınca onaylanan sistem kullanım bedelini
ve/veya sistem işletim bedelini TEİAŞ ve/veya dağıtım şirketine ödeme
yükümlülüklerini ortadan kaldırmaz. / Ancak, dağıtım lisansı sahibi tüzel
kişilerin dağıtım sistemine bağlı üretim faaliyeti gösteren tüzel kişiler
için belirleyecekleri dağıtım sistem kullanımına ilişkin tarifeleri Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumunca onaylanana kadar söz konusu tüzel kişilere
dağıtım sistemi kullanım fiyatı tahakkuk ettirilmez.” hükmü yer almış;
1407 sayılı Kurul Kararının ekinde yer alan İletim
Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem
Bildirimi’nin “Fiyatlandırma ile İlgili Diğer Yönetmelikler ve Anlaşmalar”
başlıklı maddesinde ise, Elektrik Piyasası Şebeke Yönetmeliği ve Elektrik
Piyasasında İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı
Hakkında Tebliğ çerçevesinde hazırlanan bağlantı ve sistem kullanım anlaşmalarının;
kullanıcının TEİAŞ ile, (kullanıcının iletim sistemiyle) olan bağlantısını
ve/veya iletim sisteminin kullanımına ilişkin üzerinde mutabakat sağlanmış
olan teknik ayrıntıları ile iletim sisteminin kullanımı ve/veya sisteme
bağlantı konusundaki şartları belirlediği ifade edildikten sonra, bu
kapsamda kullanıcılarla iki tür anlaşma yapılacağı, bunların Bağlantı
Anlaşması ve Sistem Kullanım Anlaşması olduğu, İletim sistemine doğrudan
bağlanan kullanıcıların hem Bağlantı Anlaşması hem de Sistem Kullanım
Anlaşması yapmak zorunda oldukları hüküm altına alınmış; aynı maddenin
devamında ise;
“1.5 Bir kullanıcının, TEİAŞ ile Sistem Kullanım
Anlaşması imzalamamış olmasına rağmen iletim sistemine başlı olarak
faaliyet göstermesi, dolayısıyla iletim sistemini kullanması halinde,
Elektrik Piyasasında İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı
Hakkında Tebliğ’in Geçici 3. maddesi uyarınca Kullanıcıların lisans almamış
olmaları ve/veya sistem kullanım anlaşmalarının yapılmamış olması halinde
dahi bu kullanıcıların Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği
doğrultusunda onaylanan sistem kullanım bedelini ve/veya sistem işletim
bedelini ödeme yükümlülükleri bulunmaktadır. Sistem Kullanım Anlaşması
bulunmaksızın iletim sistemini kullanmakta olan kullanıcılar, iletim
sisteminde arz güvenilirliği ve kalitesinin sağlanması amacıyla aşağıda ver
alan ihlallerle karşılaşılması halinde ilgili cezai işleme tabi olacaktır.”
denildikten sonra, dava konusu ihlalin tanımı: “İletim sistemine doğrudan
bağlı tüketiciler ve dağıtım lisansına sahip tüzel kişilerin İletim
Sisteminin her bir ölçüm noktasında çekecekleri endüktif reaktif enerjinin/verecekleri
kapasitif reaktif enerjinin, aktif enerjiye oranının ilgili mevzuata uygun
olmaması” şeklinde yapılmış; “Kullanıcı Tarafından TEİAŞ’a Ödenmesi Gereken
Ceza” ise “Kullanıcının o ayki Sistem Klanlım Fiyatına göre hesaplanan
bedelin %50’si oranında ceza uygulanır. Ceza, 00.00-24.00 saatleri arasında
bir defadan fazla uygulanmayacaktır” olarak belirlenmiştir.
Tüm bu mevzuatsal
düzenlemeler ışığında yapılan değerlendirme Neticesinde; 29.03.2010 tarihli
Sistem Kullanım Anlaşmasının, TEİAŞ tarafından 4628 sayılı Elektrik
Piyasası Kanunu, ilgili Tebliğ ve Ana Statü’nün yukarıda belirtilen
maddeleri gereğince hazırlandığı ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun
23.05.2003 gün ve 148/1-15 sayılı kararı ile onaylandığı, ancak söz konusu
anlaşmanın davacı tarafından imzalanmadığı; davalı idare tarafından, söz
konusu anlaşmanın 10. maddesi ile ihlalin tespit edildiği Şubat 2009 tarihi
itibari ile yürürlükte bulunan Yöntem Bildirimi’nin 1.5. maddesi gereğince,
davacıya 342.799,34 TL ceza kesildiği anlaşılmaktadır.
Sonuç
olarak; 29.03.2010 Sistem Kullanım Anlaşmasının ve 21.12.2006 tarihli ve
1029 sayılı EPDK Kurul Kararı ile onaylanarak 01.01.2007 tarihinde
yürürlüğe giren İletim Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İşletim
Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildirimi’nin, TEİAŞ tarafından tek taraflı
olarak hazırlandığı ve ceza faturasının tanziminde esas alındığı tespit
edilmiştir. Bu durumda gerek ceza faturasına dayanak olan işlemlerin,
gerekse ceza faturası tutanağının davalı idare tarafından tek taraflı
olarak hazırlandığı ve davacıya uygulandığında kuşku bulunmamaktadır.
b.3) Ceza
Faturasının Tahsilinde İzlenen Usul Yönünden:
TEİAŞ Genel
Müdürlüğü tarafından,Çoruh Elektrik Dağıtım A.Ş.’ne gönderilen 12.02.2013
gün ve 1570 numaralı yazıda “……. Bu kapsamda, Ocak 2007-Kasım 2009
dönemleri arasında aylık olarak hesaplanan sistem kullanım ceza faturaları
muhteviyat çizelgeleriyle birlikte yazımız ekinde gönderilmektedir./Ayrıca,
yasal süresi içinde ödenmeyen faturalar için Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanunun 51. maddesinde öngörülen gecikme zammı uygulanacağı
ve yasal yollardan tahsili cihetine gidileceğinin bilinmesi hususunda bilgilerinizi
ve gereğini rica ederiz.” şeklindeki yazıdan, davalı idare tarafından ceza
faturasının tahsilinde 6183 sayılı Kanun uyarınca işlem yapıldığı
anlaşılmaktadır.
27/03/2003
tarihli ve 25061 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Elektrik Piyasasında İletim
ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında Tebliğ’in
‘Ödeme yükümlülüğü’ başlıklı 12. maddesinde; “Kullanıcı, Kurum tarafından
iletim veya dağıtım faaliyetine ilişkin olarak onaylanan bağlantı fiyatı
ve/veya sistem kullanım ve/veya sistem işletim fiyatları üzerinden
hesaplanan bedeli TEİAŞ ve/veya dağıtım şirketine ödemekle yükümlüdür./
TEİAŞ ve/veya dağıtım şirketi, kullanıcıya tahmini bir bedel tahakkuk
ettirdiği takdirde, kesinleşen bedel üzerinden gerekli düzeltmeleri yapar./
Bağlantı varlıklarının işletme ve bakım masrafları, mülkiyet sınırları
dahilinde ilgili taraflarca karşılanır.” şeklindeki düzenleme ile kullanıcı
tarafından ödenmesi gereken sistem kullanım bedeli düzenlenmiştir.
Aynı
Tebliğin ‘Ödeme prosedürü’ başlıklı 15. maddesinde; “Madde 15- TEİAŞ
ve/veya dağıtım şirketi, her türlü vergi ve yükümlülükler de ilave edilmiş
olan ayrıntılı ödeme bildirimini, takip eden ayın ilk beş günü içerisinde
sistem kullanım anlaşması tarafı olan kullanıcıya gönderir./Söz konusu
kullanıcı, ödeme bildiriminin tebliğ edildiği günü izleyen onbeş gün
içerisinde bildirimde yer alan tutarı, TEİAŞ ve/veya dağıtım şirketine
öder. Ödemede gecikilen süre için 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesinde öngörülen gecikme zammı
uygulanır.” denilmek sureti ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili
Hakkındaki Kanuna atıf yapmıştır.
Aynı
maddenin devamında da; “Maddi hatalar dışında; ödeme bildirimi içeriğine
yapılan herhangi bir itiraz, ödemeyi durdurmaz. TEİAŞ ve/veya dağıtım
şirketinin hatası nedeniyle fazla ödenmiş olan tutar, TEİAŞ ve/veya dağıtım
şirketi tarafından ödeme bildiriminin tebliğ edildiği günden sonraki onbeş
gün içerisinde bir itirazda bulunulması halinde, ödeme tarihini izleyen
onaltıncı günden başlamak üzere 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanunun 51 inci maddesine göre hesaplanan gecikme zammı da dahil
olmak üzere bir sonraki ödeme dönemine ait bedelden mahsup edilir.”
şeklindeki düzenleme ile ödeme emrine itirazın icranın yürütülmesini
durdurmayacağı düzenlenmiş, yine dava idarenin alacağı ile ilgili üstün ve
pozisyon yaratılmıştır.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Hakkında
Kanun’un 51. maddesinde; (Değişik madde: 25/12/2003 - 5035 S.K./4. md.) Amme
alacağının ödeme müddeti içinde ödenmeyen kısmına vadenin bitim tarihinden
itibaren her ay için ayrı ayrı % 4 oranında gecikme zammı tatbik olunur. Ay
kesirlerine isabet eden gecikme zammı günlük olarak hesap edilir./ Gecikme
zammı bir milyon liradan az olamaz./Gecikme zammı; 213 sayılı Vergi Usul
Kanununa göre uygulanan vergi ziyaı cezalarında bu madde uyarınca
belirlenen oranda, mahkemeler tarafından verilen ve ceza mahiyetinde olan
amme alacaklarında ise bu oranın yarısı ölçüsünde uygulanır. Bunların
dışındaki ceza mahiyetinde olan amme alacaklarına gecikme zammı tatbik edilmez./Bakanlar
Kurulu, gecikme zammı oranlarını aylar itibarıyla topluca veya her ay için
ayrı ayrı, yüzde onuna kadar indirmeye, gecikme zammı oranı ile gecikme
zammı asgari tutarını iki katına kadar artırmaya, ayrıca gecikme zammı
oranını aylar itibarıyla farklı olarak belirlemeye ve gecikme zammını
bileşik faiz usulüyle aylık, üç aylık, altı aylık veya yıllık olarak hesaplatmaya
yetkilidir.” denilmek sureti ile kamu alacaklarına uygulanacak gecikme
zammı ayrıca düzenlenmiştir.
Tüm bu yasal düzenlemelerden, TEİAŞ tarafından
talep edilen ceza faturasının, amme alacağı mahiyetinde olduğu ve bu
nedenle tahsili hakkında 6183 sayılı Kanun’da belirlenen usulün
uygulanmasının öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Zira özel hukuk ilişkisine konu
bir alacağın, 6183 sayılı Kanun’un 1. maddesi gereğince kamu alacaklarının
tahsili hakkında öngörülen usulle icra edilmesi mümkün değildir.
İşlemin Kamu Gücüne Dayalı Olması:
En temel
tanımı ile kamu gücü; devletin kamu yararını gerçekleştirebilmesi için özel
kişiler karşısında sahip olduğu üstün yetki ve ayrıcalıklardır.
Yukarı
da ayrıntılı olarak belirttiğimiz üzere, 4628 sayılı Kanun
2. ve 40. maddeleri, TEİAŞ Ana
Statüsü’nün 4. maddesinin 11.Bendi, Tebliğ’in “İletim sistemine bağlantı
ve/veya sistem kullanım anlaşmaları” başlıklı 4. maddesi gereğince, Dağıtım
Şirketleri ile imzalanacak Sistem Kullanım Anlaşmasını hazırlama görevi
TEİAŞ’ye verilmiş, yine Tebliğ’in “İletim sistemine bağlantı ve/veya sistem
kullanım anlaşmaları” başlıklı 4. maddesinde; bu anlaşmaların genel
hükümlerinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun onayı olmaksızın
değişiklik yapılamayacağı belirtilmiştir.
4628 sayılı
Kanun’un “Arz Güvenliği” başlıklı Ek
3. maddesinin “a” bendinin 1. fıkrasında; Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi, iletim kısıtlarını asgari seviyeye indirecek şekilde iletim
şebekesinin planlanmasından, tesisinden, işletilmesinden, sistem
güvenilirliğinin muhafaza edilmesinden ve üretim kapasite projeksiyonu ile
20 yıllık Uzun Dönem Elektrik Enerjisi Üretim Gelişim Planının
hazırlanmasından sorumludur. “ 2. fıkrasında; “Perakende satış lisansına
sahip dağıtım şirketleri, bölgelerindeki serbest olmayan tüketicilerin
elektrik enerjisi ve kapasite talebini karşılamakla yükümlüdürler. Söz
konusu tüzel kişiler her yıl Aralık ayı sonuna kadar, gelecek 5 yıl için,
tahmin ettikleri elektrik enerjisi puant güç taleplerini, ihtiyaç
duydukları elektrik enerjisi miktarını, bu miktarın temini için yaptıkları
sözleşmeleri ve ilave enerji/kapasite ihtiyaçlarını Kuruma bildirmek
zorundadır.” 4.fıkrasında; “Kurum (EPDK), lisans verilen üretim
tesislerinin gerçekleşmelerinin izlenmesinden, ilgili mevzuat kapsamında bu
tesislerin öngörülen zamanda devreye girmesi için gerekli önlemlerin
alınmasından, Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi tarafından yapılacak
arz-talep dengesi çalışmalarında kullanılmak üzere, 5 yıl içerisinde işletmeye
girecek ve arz hesabında dikkate alınacak lisanslı yeni üretim kapasite
miktarlarının Bakanlığa düzenli aralıklarla bildirilmesinden sorumludur.”,
c bendinde; “Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, Türkiye Elektrik
Enerjisi Talep Projeksiyonu Raporunun yayımlanmasını müteakiben, gelecek 20
yılı kapsayacak şekilde yapılan talep tahminini, mevcut arz potansiyelini,
potansiyel arz imkânlarını, yakıt kaynaklarını, iletim ve dağıtım
sisteminin yapısı ve gelişme planlarını, ithalat ve/veya ihracat
imkânlarını ve kaynak çeşitliliği politikalarını dikkate alarak enerji
politikalarının belirlenmesinde yararlanmak üzere Uzun Dönem Elektrik Enerjisi
Üretim Gelişim Planını hazırlayarak Bakanlığın onayına sunar. Bu plan
onaylanmasını müteakip Bakanlık tarafından yayımlanır.” denilmek sureti ile
elektrik iletim hizmetinin güvenliğini sağlamak adına alınması gereken
tedbirler kanunda açıkça belirtilmiş ve TEİAŞ bu hususlar bir çok görev
verilmiştir.
EPDK
tarafından onaylanarak 10.11.2004 tarihli ve 25639 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe giren Elektrik İletim Sistemi Arz Güvenilirliği ve
Kalitesi Yönetmeliğinin, "Reaktif enerjinin kompanzasyonu"
başlıklı 11. maddesinde “İletim sistemine doğrudan bağlı tüketiciler ve
dağıtım lisansına sahip tüzel kişiler tarafından; iletim sistemine
bağlantıyla ilgili her bir ölçüm noktasında ve her bir uzlaşma periyodunda,
sistemden çekilen endüktif reaktif enerjinin sistemden çekilen aktif
enerjiye oranı yüzde ondördü, sisteme verilen kapasitif reaktif enerjinin
sistemden çekilen aktif enerjiye oranı ise yüzde onu geçemez./ İletim
sisteminin her bir ölçüm noktasında öngörülen orana uyulmaması durumunda
kullanıcılara uygulanacak yaptırımlar bağlantı ve sistem kullanım anlaşmalarında
düzenlenir. / Oranların kontrolü ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde yapılır."hükmüne,
Aynı
Yönetmeliğin 01.01.2007 tarihinde yürürlüğe giren Geçici 3. maddesinde,
“1/1/2007 tarihinden itibaren İletim sistemine doğrudan bağlı tüketiciler
için iletim sisteminin her bir ölçüm noktasında aylık çekilen endüktif reaktif
enerjinin sistemden çekilen aktif enerjiye oranı yüzde otuzüç, aylık
sisteme verilen kapasitif reaktif enerjinin sistemden çekilen aktif
enerjiye oranı yüzde yirmi olarak uygulanır. 1/1/2008 'den itibaren bu
oranlar sırasıyla yüzde yirmi ve yüzde onbeş olarak uygulanır./ 1/1/2007
tarihinden itibaren dağıtım lisansına sahip tüzel kişiler için, iletim
sisteminin her bir ölçüm noktasında aylık çekilen endüktif reaktif
enerjinin sistemden çekilen aktif enerjiye oranı yüzde elli olarak
uygulanır. 1/1/ 2008 'den itibaren dağıtım lisansına sahip tüzel kişiler
için, iletim sisteminin her bir ölçüm noktasında aylık çekilen endüktif
reaktif enerjinin sistemden çekilen aktif enerjiye oranı yüzde otuzüç,
aylık sisteme verilen kapasitif reaktif enerjinin sistemden çekilen aktif
enerjiye oranı yüzde yirmi olarak uygulanır. / 1/1/2009 tarihinden itibaren
ise bu oranlar, bu Yönetmeliğin 11 inci maddesi hükümlerinde yer alan
esaslara göre tespit edilir. " hükmüne yer verilmiştir.
Yönetmelikte
yer alan düzenleme paralelinde reaktif enerji sınır değerlerinin aşımı
ihlali; 23/05/2003 tarih ve 148/1-15 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme
Kurulu Kararı ile onaylanan mülga Sistem Kullanım Anlaşmasının "Cezai
Şartlar" başlıklı 10 uncu maddesinde ve TEİAŞ ile Sistem Kullanım
Anlaşması imzalamamış olan kullanıcılar için ise, ilk defa 21/12/2006 tarih
ve 1029 sayılı EPDK Kurul Kararı ile onaylanarak 01/01/2007 tarihinden
itibaren "yürürlüğe giren Yöntem Bildiriminde "İletim sistemine
doğrudan bağlı tüketiciler ve dağıtım lisansına sahip tüzel kişilerin
İletim Sisteminin her bir ölçüm noktasında çekecekleri endüktif reaktif
enerjinin/verecekleri kapasitif reaktif enerjinin, aktif enerjiye oranının
ilgili mevzuata uygun olmaması" şeklinde tanımlanmış, söz konusu ihlal
durumuna ilişkin yaptırım ise, "Kullanıcının o ayki Sistem Kullanım
Fiyatına göre hesaplanan bedelin %50'si oranında ceza uygulanır. Ceza, 00.00-24.00
saatleri arasında bir defadan fazla uygulanmayacaktır." hükmü ile
düzenlenmiştir.
Bu
açıklamalardan hareketle, davalı idare tarafından, elektrik iletim
hizmetinin sağlıklı işlemesini sağlamak amacı ile yerine getirdiği denetim
görevi kapsamında, kanunlarla kendisine verilen üstün yetki ve ayrıcalıklar
kullanılmak sureti ile davacı Çoruh Elektrik A.Ş.’ne ceza faturasının
kesildiği anlaşılmakla, işlemin tesisinde kamu gücü kullanıldığı sonucuna
varılmıştır.
Ceza Faturasına Esas Tarihler İtibari ile Davacı
İle Davalı Arasındaki İlişkisinin Hukuki Statüsü:
Davaya
konu Ceza Faturası Şubat 2009 tarihine aittir. Yukarıdaki açıklamalarımızda
da belirttiğimiz üzere ceza faturasına konu ihlal tarihinde henüz Çoruh
Elektrik A.Ş. özelleştirilmemiştir. Görevli yargı yerinin belirlenmesi
adına TEDAŞ’ın söz konusu tarihteki tüzel kişiliğinin niteliği ve TEİAŞ ile
TEDAŞ arasındaki ilişkinin hukuki vasfı belirlenmelidir.
Yukarıda
ayrıntısı ile belirttiğimiz üzere Elektrik
sektöründeki dağınık yapıyı ortadan kaldırmak ve işletme bütünlüğünü
sağlamak amacıyla 1312 sayılı Kanun ile Türkiye Elektrik Kurumu (TEK)
kurulmuş, imtiyazlı şirketlerin görev bölgeleri ve belediye sınırları
dışında tüm yurtta elektriğin üretim, iletim, dağıtım ve satış hizmetleri
TEK bünyesinde toplanmıştır. Hizmetlerin daha etkin, daha verimli ve çağdaş
bir şekilde sürdürülebilmesi amacıyla ve özelleştirme politikaları
çerçevesinde TEK, Bakanlar Kurulunun 12.8.1993 tarih ve 93/4789 sayılı
Kararı ile, Türkiye Elektrik Üretim-İletim A.Ş. (TEAŞ) ve Türkiye Elektrik
Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ) adı altında iki ayrı İktisadi Devlet Teşekkülü olarak
yeniden yapılandırılmıştır.
233
sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında KHK’nin 2. maddesinde; “ İktisadi devlet teşekkülü
"Teşekkül"; sermayesinin tamamı devlete ait, iktisadi alanda
ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan, kamu iktisadi
teşebbüsüdür” şeklinde tanımlanmıştır.
233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname'nin (KHK) 3.maddesine ve 20.02.2001 tarih ve 4628 sayılı
Elektrik Piyasası Kanununa dayanılarak çıkarılan ve 02.03.2001 tarihinde
yürürlüğe giren 05.02.2001 tarih ye 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
uyarınca TEAŞ; Türkiye Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ), Elektrik Üretim AŞ
(EÜAŞ) ve Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt AŞ (TETAŞ) unvanlarında, anonim
şirket statüsünde, üç ayrı iktisadi devlet teşekkülü şeklinde
teşkilatlandırılmıştır.
Bu durumda TEDAŞ
12.08.1993 tarihinde İktisadi Devlet Teşekkülü olarak, TEİAŞ ise 05.02.2001
tarihinde iktisadi devlet teşekkülü olarak yapılandırılmışlardır. Daha
sonra TEDAŞ 2.4.2004 tarih ve 2004/22
sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu Kararı ile özelleştirme kapsam ve
programına alınmıştır. Dağıtım bölgeleri yeniden belirlenerek, Türkiye 21
dağıtım bölgesine ayrılmıştır. Bunlardan biri olan Çoruh Elektrik A.Ş.’nin
de Özelleştirme Yüksek İdaresi’nin 7.6.2010 tarihli ve 2010/36 sayılı
kararı ile Aksa Elektrik Perakende Satış A.Ş.’ne devir yapılmıştır. Hissesinin
tamamı da 31.12.2010 tarihinde Aksa Elektrik Perakende Satış A.Ş.’ne
devredilmiş ve özelleştirme işlemi tamamlanmıştır.
24/11/1994
tarih ve 4046 numaralı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un 17.
maddesinin B bendinde “Özelleştirme kapsamına alınan kuruluşlardan; mali ve
hukuki yönden özelleştirmeye hazırlanmalarına karar verilenlerin bu
hazırlık işlemleri tamamlanıncaya kadar, bunların bağlı oldukları bakanlık
veya kurumlar ile ilgileri ve önceki statüleri aynen devam eder. Bunlarla
ilgili mali ve hukuki yönden özelleştirmeye hazırlık işlemleri kurulca
belirlenecek kuruluş veya kuruluşlar tarafından yürütülür. Özelleştirmeye
hazırlık işlemleri tamamlananlar Kurulun vereceği yeni bir karar ile
özelleştirme programına alınır. Bu şekilde hazırlıkları tamamlanarak
özelleştirme programına alınanlar ile doğrudan özelleştirme programına
alınanlar (bağlı ortaklıkların iştirak payları ve varlıkları ile bağlı
ortaklık statüsünde olmayan, ancak sermayesinin yarısından fazlası kamuya
ait kuruluşların iştirak payları ve varlıkları hariç), Kurul kararının
alındığı tarihte başka bir işleme gerek olmadan ve bedel alınmaksızın
İdareye devredilmiş sayılır. Özelleştirme programına alınarak İdareye
devredilen kuruluşlar buna ilişkin Kurul kararı tarihinden itibaren bağlı
oldukları bakanlık veya kurumla ilişkileri kesilerek idareye bağlanmış
sayılır.” denilmek sureti ile hakkında özelleştirme prosedürü tamamlanmayan
kamu kuruluşunun eski niteliğini devam ettireceği düzenlenmiştir.
Aynı
maddenin C bendinde; “ Genel ve katma bütçeli idarelerle, bunlara
bağlı döner sermayeli kuruluşların 15 inci maddenin (a) bendinde belirtilen
mal ve hizmet üretim birimleri ve varlıkları ile kamu iktisadi
kuruluşlarının ve bunların müessese, bağlı ortaklık, işletme ve işletme
birimleri ile varlıklarının özelleştirme programına alınmalarına Kurulca
karar verilir. Bunların, mülkiyetin devri dışındaki yöntemlerle yapılacak
özelleştirme işlemleri idare tarafından yürütülür. Ancak, bunların
mülkiyetinin bağlı bulundukları kurum ve/veya kuruluşlara aidiyeti ve
statüleri aynen devam eder.” şeklindeki düzenleme ile de iktisadi devlet
teşekküllerinin özelleştirme işlemleri tamamlanıncaya kadar bağlı bulundukları
kurum veya kuruluşa aidiyetinin ve hukuki niteliğinin korunacağı
belirtilmiştir.
Aynı
Kanun’un 18. maddesinin Özelleştirmede uygulanabilecek usuller belirlenmiş
ve A bendinin “a” alt başlığında “Satış; Kuruluşların aktiflerindeki mal ve
hizmet üretim birimleriyle varlıklarının mülkiyetinin kısmen veya tamamen
bedel karşılığı devredilmesi ya da bu kuruluşların hisselerinin tamamının
veya bir kısmının kuruluşların içinde bulundukları şartlar da dikkate
alınarak yurt içi ve yurt dışında, halka arz, gerçek ve/veya tüzelkişilere
blok satış, gecikmeli halka arzı içeren blok satış, çalışanlara satış,
borsada normal ve/veya özel emir ile satış, menkul kıymetler yatırım
fonları ve/veya menkul kıymetler yatırım ortaklarına satış veya bunların
birlikte uygulanması yoluyla bedel karşılığı devredilmesidir.” denilmek
sureti ile satış usulü ile özelleştirme yöntemi düzenlenmiştir.
Aynı
Kanun’un 18. maddesinin Özelleştirmede uygulanabilecek usuller belirlenmiş
ve B bendinin “c” alt başlığında; “Komisyon; değer tespit çalışmalarını,
özelleştirilecek kuruluşun niteliği, gördüğü hizmetin özelliği, gelecekteki
nakit akımı potansiyeli, faaliyette bulunduğu sektör ve pazarın
özellikleri, sahip olduğu sınai, ticari ve sosyal tesisler, mA.e araç ve
gereçler, teçhizat, malzeme ve hammadde ile yarı mamul ve mamul madde
stokları, her türlü taşınır ve taşınmaz malları, vasıfları ve hali hazır
durumları, seN.li ve seN.siz bütün alacak ve borçları ile bilumum hak ve
yükümlülükleri ve özelleştirilecek kuruluşa uygulanacak özelleştirme
yöntemini de dikkate alarak uluslararası kabul görmüş olan; indirgenmiş
nakit akımları (N. bugünkü değer), defter değeri, N. aktif değeri, amortize
edilmiş yenileme değeri, tasfiye değeri, fiyat/kazanç oranı, piyasa
kapitalizasyon değeri, piyasa değeri/defter değeri, ekspertiz değeri,
fiyat/nakit akım oranı metotlarından en az ikisini uygulamak suretiyle
yürütür. Değer tespit
sonuçları, kuruluşun özelleştirme işlemi tamamlanarak devir sözleşmesinde
yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmesinden sonra kamuoyuna duyurulur.
Özelleştirme programındaki kuruluşun özelleştirme işlemlerini bu Kanunun 4
üncü maddesinin son fıkrasına istinaden yürütmesi durumunda; değer tespiti
işlemleri, ilgili kuruluşun karar almaya yetkili organlarının kararı ile
kuruluş ita amirinin başkanlığında oluşturulacak komisyon tarafından bu
bentte belirtilen esaslar çerçevesinde yapılır.” denilmek sureti ile
özelleştirme işleminin ne şekilde tamamlanacağı belirtilmiştir.
TEDAŞ,
Özelleştirme Yüksek İdaresi’nin 02.04.2004 gün ve 2004/22 sayılı kararı ile
özelleştirme kapsamına alınmış, yine aynı idarenin 7.6.2010 gün ve 2010/36
sayılı kararı ile Aksa Elektrik Perakende Satış A.Ş.’ne devrine karar
verilmiş ve nihayet 31.12.2012 tarihinde hisse devri tamamı ile sağlanarak
Özelleştirme İdare Başkanlığı’nın resmi web sitesinde ilan edilmiştir. Buradan
hareketle, ceza faturasına konu ihlalin yapıldığı Şubat 2009 tarihinde,
faturayı düzenleyen TEİAŞ de, Fatura muhatabı olan Çoruh Elektrik A.Ş.’nin
de iktisadi devlet teşekkülü niteliğinde olduğu tespit edilmiştir.
Taraflar arasında imzalanan 31.12.2010 tarihli
hisse devir sözleşmesinin “Alıcının Taahhütleri” başlıklı 9. maddesinin 4.
fıkrasında; alıcı ihale konusu hisseleri devraldığı tarihten önceki döneme
ilişkin olarak İşletme hakkı devir sözleşmesindeki hükümler saklı kalmak
kaydı ile şirkette yapılmış olan her türlü işlemden kaynaklanan borç ve
yükümlülüklerden, kayıtlara intikal ettirilmemiş olsa dahi şirketin sorumlu
olduğu, bu hususlarda alınmış karar ve yapılmış sözleşmelerden ilgili
olarak kendisinin veya şirketin idareyi ve TEDAŞ’ı ilzam edecek hiçbir
başvuru ve rucu hakkının olmadığı kabul, taahhüt ve garanti eder “
şeklindeki hükümden davacının sözleşme imzalanmadan önce doğan borç ve
yükümlülüklerden de sorumlu olduğunun düzenlendiği ancak İşletme Devir
hakkı Sözleşmesinde belirtilen hususların bundan vareste tutulduğu
görülmüştür.
İşletme Devir hakkı sözleşmesi incelendiğinde ise;
“Üçüncü Kişilerin Hak ve İddiaları” başlıklı 7. fıkrasının 4, 5, 6 ve
7. fıkralarında sırasıyla; “Dağıtım Faaliyetinin TEDAŞ tarafından
yürütüldüğü dönemde hu faaliyetin yürütülmesi amacıyla gerçekleştirilen her
türlü is ve işlemlerin bütün sorumluluğu TEDAŞ'a aittir. TEDAŞ tarafından
yürütülmüş bulunan hu faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri
sürülecek her türlü talebin muhatabı TEDAŞ'tır. Bu talepleri konu alan icra
takibi ve davalar TEDAŞ tarafından yürütülür ve sonuçlandırılır. Bu takip
ve davalardan doğacak her türlü mali yükümlülük TEDAŞ tarafından
karşılanır.
Dağıtım Faaliyetinin Şirket
tarafından yürütüldüğü dönemde bu faaliyet kapsamında gerçekleştirilen her
türlü iş ve işlemlerin bütün sorumluluğu Şirket'e aittir. Şirket tarafından
yürütülmüş bulunan hu faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri
sürülecek her türlü talebin muhatabı Şirket'tir. Bu talepleri konu alan
icra takibi ve davalar Şirket tarafından yürütülür ve sonuçlandırılır. Bu
takip ve davalardan doğacak her türlü mali yükümlülük Şirket tarafından
karşılanır.
Sözleşmenin imza tarihinden önce
Dağıtım Tesisleri ile Dağıtım Tesisleri'nin işletilmesinden kaynaklanan her
türlü hukuki ve cezaî sorumluluk TEDAŞ’a aittir. Bu dönemde yürütülmüş
bulunan bu faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri sürülecek
her türlü talebin muhatabı TEDAŞ'tır. Bu talepleri konu alan icra takibi ve
davalar TEDAŞ tarafından yürütülür ve sonuçlandırılır. Bu takip ve
davalardan doğacak her türlü mali yükümlülük TEDAŞ tarafından ödenir.
Sözleşmenin imza tarihinden sonra Dağıtım Tesisleri
ile Dağıtım Tesisleri'nin işletilmesinden kaynaklanan her türlü hukuki ve
cezaî sorumluluk Şirketle aittir. Şirket tarafından yürütülmüş bulunan hu
faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri sürülecek her türlü
talebin muhatabı Şirkettir. Bu talepleri konu alan icra takibi ye davalar
Şirket tarafından yürütülür ve sonuçlandırılır. Bu takip ve davalardan
doğacak her türlü mali yükümlülük Şirket tarafından karşılanır. Şirket, bu
kapsamda ortaya çıkan tazminattan, cezadan ve/veya herhangi bir isim
altında gerçekleştirdiği ödemelerden dolayı, hiçbir şekilde TEDAŞ’a rücu
edemez. Belirtilen nedenlerle TEDAŞ'ın bir ödeme yapmak zorunda kalması
durumunda. Şirket söz konusu ödemeyi ilk talepte ödeme tarihinden itibaren
ticari faiziyle birlikte, nakden ve defaten ödemekle yükümlüdür” şeklindeki
düzenlemelerden, TEDAŞ’ın şirkete devri öncesindeki döneme ilişkin Dağıtım
Tesisleri ile Dağıtım Tesisleri'nin işletilmesinden kaynaklanan her türlü
hukuki ve cezaî sorumluluğun TEDAŞ’a ait olacağı açıkça belirtilmiştir.
Yine 233
sayılı KHK’nin 2. maddesinde; iktisadi devlet teşekküllerinin iktisadi
alanda ticari esaslara göre faaliyet göstereceği düzenlenmiştir. Ancak bu
maddenin 29.06.2001 gün ve 24447 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe
giren TEİAŞ Ana Statüsü’nün 3. Maddesinin 2. Fıkrası ile birlikte
değerlendirmek gerekmektedir. Söz konusu maddede TEİAŞ’nın EPK, K.H.K., ve
bu Ana statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabi
olacağı belirtilmiştir. 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 2 nci
maddesinde sistem kullanım anlaşmasına konu kullanım tarifelerinin TEİAŞ
tarafından EPDK’nın onayı alınmak sureti ile hazırlanacağına ilişkin tek
taraflı düzenleme yetkisi ve aynı kanunun 20. maddesinde düzenlenen sistem
güvenliği açısından gerekli önlemleri düzenleyen Arz güvenliği ile ilgili
maddesi birlikte değerlendirildiğinde; TEİAŞ tarafından, Çoruh Elektrik
A.Ş. hakkında (sermayelerinin tamamı devlete ait iki iktisadi devlet
teşekkülü arasında) Şubat 2009 tarihini kapsar şekilde düzenlenen ceza
faturasının, bir ticari faaliyetin yürütülmesi kapsamında değil, TEİAŞ’a
4628 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile verilen Elektrik İletimi görevinin
sağlıklı bir şekilde yürütülmesini sağlama görevi kapsamında düzenlendiği, davacı
ile davalı arasında gerek hisse devir sözleşmesi gerekse İşletme Hakkı
Devir Sözleşmesi imzalanmadan önceki döneme ait davaya konu ceza faturası
yönünden sorumluluğun TEDAŞ’a ait olması da dikkate alındığında, borç
tarihi itibari ile gerek alacaklı gerekse borçlu sıfatının idarede
birleştiği sonucuna varılmıştır.
7-SONUÇ:
Dava
dosyasının incelenmesinden; 233
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) 3. maddesine ve 20.02.2001
tarih ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası
Kanununa dayanılarak çıkarılan ve 02.03.2001 tarihinde yürürlüğe
giren 05.02.2001 tarih ve 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca
TEAŞ’nin, TEİAŞ, EÜAŞ ve TETAŞ şeklinde 3’e ayrılmasının ardından
27/03/2003 tarihli ve 25061 sayılı Resmi Gazete’de Elektrik Piyasasında
İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında
Tebliğin yayınlandığı, ardından 21.12.2006 tarihli ve 1029 sayılı EPDK
Kurul Kararı ile onaylanarak 01.01.2007 tarihinde İletim Sistemi Sistem
Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildirimi’nin
yürürlüğe girdiği,
TEİAŞ’nin
4628 sayılı Kanun ve Tebliğin kendisine verdiği yetki çerçevesinde
hazırladığı “Sistem Kullanım Anlaşması”nın, 23.05.2003 gün ve 148/1-15
sayılı EPDK kararı ile onaylandığı ve fakat dosya içinde bulunan örneğinden
söz konusu anlaşmanın davacı tarafından imzalanmadığının görüldüğü;
Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 7.6.2010 gün ve 2010/36 sayılı Kararı ile
Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.nin Çoruh Elektrik A.Ş.’ndeki %100 hissesinin,
227.000.000 ABD doları bedelle Aksa Elektrik Perakende Satış A.Ş.’ne
devredilmesine karar verildiği, hisse devrinin 31.12.2010 tarihinde tamamı
ile gerçekleşmesi ile Fırat Elektrik A.Ş.’nın özelleştirme işleminin
tamamlandığı; davalı kurum tarafından, sistem kullanım anlaşmasının 10.
maddesinde belirtilen cezai şartlarından 12. bentte belirtilen yükümlülüğün
Şubat 2009 tarihinde tespit edilen ihlali nedeni ile davacı kuruma
342.799,34 TL ceza kesildiği, davacının bu cezaya itiraz etmesi ile
taraflar arasında davaya konu uyuşmazlığı oluştuğu anlaşılmaktadır. Görüldüğü
üzere, ceza faturasının tanzimine konu ihlal tarihinde, davacı kurum henüz
özelleştirilmemiş, davalı ile arasında Sistem Kullanım Anlaşması
imzalanmamış olmakla, ihlal tarihi itibariyle idare hukuku tüzel kişisi
sıfatını devam ettirmektedir.
Yukarıda ayrıntısı ile açıklandığı üzere, Ana
Statüsü’nün 3. maddesinin 2. fıkrası gereğince TEİAŞ, 4628 sayılı EPK’nda
verilen görevleri kapsamında tesis ettiği işlemler yönünden idare hukuku
hükümlerine tabidir ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun yukarıda 2.
maddesi kapsamında verilen yetkileri kullanırken tesis ettiği işlemler
bakımından özel hukuk hükümlerine tabi olmadığı yönünden bir kuşku
bulunmamaktadır. Buna ilaveten, davalı TEİAŞ tarafından, davacı kurumun
özelleştirilmesinden önceki döneme ilişkin olarak, davalı idarenin elektrik
iletimi kamu hizmetinin düzgün işletilmesini sağlamak adına
gerçekleştirdiği denetim görevi kapsamında tespit ettiği ihlal nedeni ile
davacıya ceza faturası tanzim ettiği, ne faturanın tanzimi ne de faturanın
dayanağı olan işlemlerin düzenlenmesi aşamasında davacının herhangi bir
katkısı bulunmadığı, davalı idarenin tüm bu işlem ve düzenlemeleri kanunlar
ve ilgili mevzuatın kendisine verdiği yetkiye dayalı olarak kamu gücü
kullanmak sureti ile ve tek taraflı irade beyanı ile gerçekleştirdiği hususları
da dikkate alındığında, davaya konu iptali istenen ceza faturasının bir
idari işlem olduğu sonucuna varılmıştır.
Her ne kadar davaya konu sistem kullanım anlaşması
bir sözleşme metni gibi düzenlenmiş ise de, gerek TEİAŞ tarafından tek
taraflı olarak hazırlanması, gerek EPDK tarafından onaylanarak yürürlüğe
girmesi ve gerekse de davacı tarafından imzalanmamış olması nedenleri ile,
iki taraflı irade beyanına havi bir özel hukuk sözleşmesi niteliğinde olduğu
kabul edilmemiş, bir idari işlem olarak değerlendirilmiştir.
Bu
duruma göre, idare tarafından tesis edilen işlemin, anılan yasal
düzenlemelere uygunluğunun denetlenmesi gereken davanın görüm ve çözümünde
2577 sayılı Yasa’nın 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi gereğince idari
yargı yerleri görevli olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısı’nın başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ :
Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 2.6.2014 gününde OY BİRLİĞİ
İLE KESİN OLARAK karar verildi.
——
• ——
Uyuşmazlık Mahkemesi
Başkanlığından:
6-ESAS NO : 2014/175
KARAR NO : 2014/622
KARAR TR : 02.06.2014
(Hukuk Bölümü)
ÖZET : Davalı TEİAŞ ile
özelleştirme öncesinde elektrik dağıtım şirketlerinin hisselerinin
tamamının kamu elinde olması, sistem kullanım cezası adı altında davalı
tarafından uygulanan yaptırımın tek taraflı biçimde uygulanması ve takibinin
amme alacaklarının tahsili usulü hakkında mevzuat hükümlerine göre
yapılması, özelleştirme öncesinde gerçekte iktisadi devlet teşekkülü
statüsünde bulunan bu iki kamu birimi arasında cereyan eden ilişkinin idare
hukuku ilkeleri çerçevesinde yürütülmesi, özelleştirme aşamasında davacı
dağıtım şirketi ile özelleştirme idaresi arasında imzalanan hisse satış
sözleşmesi ve işletme hakkı devir sözleşmesinin ilgili hükümleri uyarınca,
sözleşmenin imza tarihi öncesindeki dönemde her türlü hukuki ve cezai sorumluluğun
TEDAŞ’a ait olduğunun hüküm altına alınması ve bunun doğal sonucu olarak da
o dönemde iki kamu birimi arasında oluşan ihtilaftan kaynaklanan sorunun
ancak idare hukuku ilkelerine göre çözümlenmesi gerektiği, ayrıca davacı
dağıtım şirketi ile davalı arasında idari para cezası dönemini kapsayan bir
özel hukuk sözleşmesinin imzalanmamış bulunması ve ancak özelleştirme
tarihi sonrası döneme ilişkin bir ihtilafın söz konusu olması halinde özel
hukuk hükümlerinin uygulanabileceği gerçeği dikkate alındığında; davacı
elektrik dağıtım şirketinin özelleştirilmesi öncesi kamu elinde olduğu
döneme ilişkin tesis edilen sistem kullanım cezasının iptaline ilişkin
davanın İDARİ YARGI YERİNDE görülmesi
gerektiği hk.
K A R A R
Davacı :
Fırat Elektrik Dağıtım A.Ş.
Vekilleri
: Av. M.Y. & Av. S.Y.
Davalı :
TEİAŞ Genel Müdürlüğü
Vekili :
Av. E.A.
1-OLAY :
Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalı İdarenin, 09.05.2013 tarih ve 4248
sayılı yazısında Sistem Kullanım Anlaşmasının ‘Cezai Şartlar’ başlıklı
maddesinde ve İletim Sistemi Sistem Kullanım ve İşletim Tarifelerini
Hesaplama Yöntem Bildiriminde "iletim sisteminde doğrudan bağlı
tüketiciler ve dağıtım lisansına sahip tüzel kişilerin iletim sisteminin
her bir ölçüm noktasında çekecekleri endüktif reaktif enerjinin/verecekleri
kapasite reaktif enerjinin, aktif enerjiye oranının ilgili mevzuata uygun
olmaması" gerekçesi ile; "Aralık 2009- Aralık 2012 dönemleri için
hesaplanan sistem kullanım ceza faturaları muhteviyat çizelgeleriyle
..." gönderdiğini ve "...yasal süresi içerisinde ödenmeyen
faturalar için Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanunun
51.maddesinde öngörülen gecikme zammı uygulanacağı ve yasal yollardan
tahsili cihetine gidileceği" bildiriminde bulunduğunu; anılan yazı
ekinde gönderilen iptale konu Sistem Kullanım Ceza Ücreti adı altında
düzenlenen faturanın (yaptırım) tamamı ile usulsüz ve hukuka aykırı
olduğunu; müvekkili Şirketin 01.01.2011 tarihinde özelleştirildiğini; bu
tarih öncesinde Devlete ait olarak faaliyet yürüttüğünü; Elektrik
Piyasasında İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkındaki
Tebliğin 27.03.2003 tarihli 25061 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak
yürürlüğe girdiğini; uygulanan cezai işlemin dayanağı olan “"Bağlantı
ve Sistem Kullanım Anlaşmaları ile Yöntem Bildirimi"nin ise EPDK
tarafından 21.12.2006 tarih ve 1029 sayılı Kurul kararı ile onaylandığını
ve 29.12.2006 tarih ve 26391 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe
girdiğini; anılan tarihlerde Şirketlerin Devlete ait olmaları nedeni ile
TEİAŞ Genel Müdürlüğü ile TEDAŞ Genel Müdürlüğü arasında 08.03.2007 tarihli
mutabakat metni imzalandığını; "Kamu mülkiyetinde olan Dağıtım
Şirketlerinin, personel yetersizliği ve yatırım ödeneklerinin kısıtlılığı
nedenleriyle gerekli altyapının tamamlanamamış olması, eleman yetersizliğinden
dolayı bakım-onarım faaliyetlerinin istenilen seviyede yapılamaması dikkate
alınarak, Sistem Kullanım Anlaşmalarındaki Cezai Şartlar başlıklı 10 uncu
maddede ve Yöntem Bildiriminin 1.5 inci maddesinde yer alan cezai hükümlerin
3 yıl Dağıtım Şirketlerine uygulanmaması yönünde TEDAŞ ve Dağıtım
Şirketlerinin EPDK nezdinde muafiyet talebinde bulunması, / Sistem Kullanım
Anlaşmasının Karşılıklı Yükümlülükler başlıklı A-l bendinin dördüncü
fıkrasında yer alan 15 günlük ödeme süresinin 30 güne çıkarılması ve ödeme
süresi içerisinde ödeme yapılmaması halinde uygulanacak 6183 sayılı Kanunun
51 inci maddesine göre hesaplanacak gecikme zammının günlük olarak
uygulanması yönünde ilgili mevzuatta gerekli düzenlemelerin yapılması
amacıyla TEDAŞ ve Dağıtım Şirketlerinin EPDK nezdinde girişimde
bulunması," hususlarında mutabık kalınarak Yöntem Bildiriminin
1.5.maddesindeki cezai hükümlerin 3 yıl dağıtım şirketlerine uygulanmaması
yönünde karar alındığını (2010 tarihine kadar) ve anılan tarihler itibari
ile bu cezaların uygulanmadığını; şu anda ise, 01.01.2011 tarihinde
özelleştirmeden alınan Davacı Şirketten geriye dönük olarak Yasada da yer
almayan cezai şart adı altında çok ciddi meblağlar tahakkuk ettirildiğini;
Kamunun o tarihteki kendi ihmal ve kusurunu 2013 yılına gelindiğinde
Müvekkili Şirketten talep ederek gidermek istemesinin hukuksuz olduğunu;
ayrıca, anlaşması bulunmayan Dağıtım Şirketlerine de aynı cezai şartın
uygulanacağına ilişkin Kurul tarafından alınan yöntem bildirim hükmünün,
Müvekkili Şirket yönünden hukuken hiçbir geçerliliğinin olmadığını, çünkü; Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Kurul Kararının Müvekkil
Şirkete uygulanmasının mümkün olmadığını, EPDK Kurul
Kararının yasal dayanağının bulunmadığını, yasal dayanağı bulunmayan
Yöntem Bildirimine dayalı olarak yapılan, Davalının bahsettiği Sözleşmenin
de Taraflarınca imzalanmadığını, imzalanmayan bir sözleşme esas alınarak
para cezası tahakkuk ettirilemeyeceğini; EPDK’nın 21.12.2006 tarih ve 1029
sayılı Kararının e bendinde yer alan ve 2 nolu ek ile; "1.5.Bir
kullanıcının, TEİAŞ ile Sistem Kullanım Anlaşması imzalamamış olmasına
rağmen iletim sistemine bağlı olarak faaliyet göstermesi, dolayısıyla
iletim sistemini kullanması halinde, Elektrik Piyasasında İletim ve Dağıtım
Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında Tebliğ'in Geçici 3.
maddesi uyarınca Kullanıcıların lisans almamış olmaları ve/veya sistem kullanım
anlaşmalarının yapılmamış olması halinde dahi bu kullanıcıların Elektrik
Piyasası Tarifeler Yönetmeliği doğrultusunda onaylanan sistem kullanım
bedelini ve/veya sistem işletim bedelini ödeme yükümlülükleri
bulunmaktadır. Sistem Kullanım Anlaşması bulunmaksızın iletim sistemini
kullanmakta olan kullanıcılar, iletim sisteminde arz güvenilirliği ve
kalitesinin sağlanması amacıyla aşağıda yer alan ihlallerle karşılaşılması
halinde ilgili cezai işleme tabi olacaktır….///İletim sistemine doğrudan
bağlı tüketiciler ve dağıtım lisansına sahip tüzel kişilerin İletim
Sisteminin her bir ölçüm noktasında çekecekleri endüktif reaktif enerjinin/verecekleri
kapasitif reaktif enerjinin, aktif enerjiye oranının ilgili mevzuata uygun
olmaması»»»Kullanıcının o ayki Sistem Kullanım Fiyatına göre hesaplanan
bedelin %50’si oranında ceza uygulanır. Ceza, 00.00-24.00 saatleri arasında
bir defadan fazla uygulanmayacaktır,” şeklinde düzenlenen ve iptale konu
sistem kullanım ceza ücreti işlemi olarak talep edilen para cezasının yasal
dayanağının bulunmadığını; hukukun vazgeçilmez temel ilkelerinden birinin
"kanunsuz suç ve ceza olmaz" kuralı olduğunu; 6446 sayılı
Elektrik Piyasası Yasası’nın 16.maddesinde (ve eski 4628 sayılı Elektrik
Piyasası Yasası hükümlerinde), "Yaptırımlar ve yaptırımların
uygulanmasında usul ve para cezaları"nın düzenlendiğini, Yöntem
Bildiriminin yukarıda yer alan 1.5.maddesine ilişkin yasal düzenleme
bulunmadığını; yargı kararlarında da görüldüğü gibi, cezai yaptırımın uygulanabilmesi
için yasalarda açıkça düzenleme yapılması, şartları, esasları ve
çerçevesinin çok açık olarak belirlenmesinin gerektiğini; oysa, Davalı
İdarenin “Yöntem Bildirimi” adı altında Kurul Kararı eki olarak yapmış
olduğu bir düzenleme ile Müvekkil Şirketten para cezası tahsil ettiğini; Yönetmelik, Tebliğ hükmü veya YÖNTEM BİLDİRİMİ ile mali
yükümlülük (idari para cezası) getirilemeyeceğini; normlar hiyerarşisi
gereği Anayasa ve Yasaya aykırı bir Yönetmelik hükmü düzenlenemeyeceği
gibi, "Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesi" gereği Yasada yer
almayan, tarif edilmeyen ve müeyyide öngörülmeyen bir cezai yaptırımın
Yönetmelik ve Tebliğ ile düzenlenmesi mümkün olmadığı gibi, Kurul Kararı ve
Yöntem Bildirimi ile düzenlenmesinin de mümkün bulunmadığını; uygulanmak
istenilen para cezasının BİLDİRİM ile düzenlenmesinin Anayasa, Yasa ve
Danıştay’ın yerleşik içtihatlarına tümü ile aykırı olduğunu; ayrıca, Kurulun(EPDK) bu konuda para cezası miktarı
belirlemeye yetkili olmadığını; Kurulun
yaptırımlara ilişkin karar alma yetki ve görevlerinin 6446 sayılı Yasanın
16.maddesinde ayrıntıları ile düzenlendiğini; anılan madde kapsamında
belirtilen fiilileri işleyenlere yine madde kapsamında belirli olan
cezaları vermekle yetkili ve görevli olduğunu; “Numerus Clausus” yani
sınırlı sayı ilkesine göre düzenlenen cezai yaptırımların anılan Yasada yer
almamasına rağmen Kurul tarafından Yöntem Bildirimi adı altında düzenlenerek
uygulamaya sokulması, genişletilmesi, olmayan bir cezanın öngörülmesi ve
Müvekkili Şirketten "sistem kullanım ceza ücreti" fatura işlemi
ile talep edilmesinin bu açıdan da hukuka aykırı olduğunu; öte yandan; davalı TEİAŞ’ın para cezası verme yetkisi ve görevinin
bulunmadığını; kabul anlamına gelmemekle birlikte, 6446 sayılı Yasanın
16.madde kapsamında değerlendirilse dahi, madde kapsamında para cezası
vermeye Kurul’un yetkili olduğunu, Yasanın hiçbir hükmünde TEİAŞ’ın para
cezası verme yetkisi bulunmadığı gibi Kurul’un yasada kendisine verilen yetkiyi
devrettiğine dair alınmış bir kararın da bulunmadığını; 6446 sayılı Yasanın
hiçbir hükmünde yetki devrine ilişkin bir hüküm bulunmadığını, bu durumda,
TEİAŞ’ın para cezası işlemi tesis etmeye yetkili ve görevli olmadığını;
Anayasanın 6.maddesinde, "...Hiçbir kimse veya organ kaynağını
Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.'' hükmünü taşıdığını;
yetki devirlerinin ne şekilde yapılacağının Yasalarda açıkça
düzenlendiğini; tüm Danıştay içtihatlarında da yetki devrinin Yasada açıkça
düzenlenmedikçe yapılamayacağının anlaşıldığını; diğer taraftan; Yöntem Bildirimi ile ceza düzenlenmesinin Yönetmelik ve
Tebliğ hükümlerine de aykırı olduğunu; Elektrik Piyasasında İletim ve
Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında Tebliğin Geçici
3.maddesinin; "Geçici Madde 3- Bağlantı ve sistem kullanımına ilişkin
standart anlaşmalar kullanıcı özellikleri dikkate alınarak TEİAŞ ve Türkiye
Elektrik Dağıtım A.Ş. tarafından bu Tebliğin yayım tarihini izleyen otuz
gün içerisinde hazırlanarak Kuruma sunulur. Kullanıcıların lisans almamış
olması ve kullanıcılar ile sistem kullanım anlaşmalarının yapılmamış
olması, bu kullanıcıların Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği uyarınca
onaylanan sistem kullanım bedelini ve/veya sistem işletim bedelini TEİAŞ
ve/veya dağıtım şirketine ödeme yükümlülüklerini ortadan kaldırmaz. Ancak,
dağıtım sistemine bağlı üretim faaliyeti gösteren tüzel kişilere, 1 Ocak
2004 tarihine kadar dağıtım sistemi kullanım fiyatı üzerinden belirlenen
bedel tahakkuk ettirilmez."hükmünü taşıdığını; Davalı İdarenin, bildirimin
Tebliğ hükümlerine dayandığını belirtmekle birlikte, Tebliğde açıkça
"Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği uyarınca onaylanan sistem
kullanım bedelini ve/veya sistem işletim bedelini TEİAŞ ve/veya dağıtım
şirketine ödeme yükümlülüklerini ortadan kaldırmaz." hükmü yer
aldığından ve Yönetmelikte "sistem kullanım ceza ücreti"
düzenlenmediğinden ayrıca sistem kullanım anlaşmaları yapılmadığı takdirde
ödenecek bedelin "sistem kullanım bedeli ve/veya sistem işletim
bedeli" olarak düzenlendiğinden, başka bir deyişle gerek Tebliğ
hükümlerinde ve gerek Yönetmelik hükümlerinde "sistem kullanım ceza
ücreti" adı altında hiçbir hüküm düzenlenmediğinden, Yöntem Bildiriminin,
Yönetmelik ve Tebliğ hükümlerine de açıkça aykırı olduğunu; Yönetmelik ve
Tebliğ hükümlerine aykırı olarak, Kurumun tek taraflı olarak düzenlediği
Yöntem Bildiriminin 4.16 maddesinin "sistem kullanım anlaşmasının
yapılmamış olası halinde bu Yöntem Bildiriminin 1.5.maddesi (para cezası)
bu kullanıcılar için uygulanacaktır." hükmünün tek taraflı kamu gücü
kullanılarak Müvekkil Şirkete uygulanmak istenmesi ve faturalandırılarak
normal kullanım bedeli gibi “itiraz etmeniz de ödemeyi durdurmaz”
denilmesinin hukuken kabul edilemeyeceğini; öte yandan,
cezaların şahsiliği ilkesinin ihlal edildiğini; müvekkili Şirketin
01.01.2011 tarihinde özelleştirme sonucu hisselerinin devralındığını;
Şirketin Tüzel Kişiliğinin devamlılığından bahisle, özelleştirme tarihi
öncesi olan döneme ilişkin faturalardan Müvekkili Şirketin sorumlu
tutulmasının mümkün olmadığını; ayrıca, Müvekkili
Şirkete usulüne uygun ödeme emri gönderilmediğini; davalı
İdarenin, zamanında ödenmeyen sistem kullanım cezalarına ilişkin 6183
sayılı Yasa’nın 51.maddesinde öngörülen gecikme zammının uygulanacağını
belirttiğini; 6183 sayılı Yasa’nın hangi amme alacaklarına uygulanacağının,
1.maddesinde tek tek belirtildiğini, Yöntem Bildirimi ile belirlenen para
cezasının, bu madde kapsamında yer almadığını; 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Yasa’nın gösterdiği usullere
uyulmadığını, müvekkiline ödeme emri tebliği gerekirken ve bu hususta yasal
olarak itiraz haklarını kullanmaları gerekirken, doğrudan fatura
gönderilerek kaynağından kesinti yapılmak istenmesinin hukuka aykırı olduğunu;
aynı şekilde, para cezalarının zamanaşımına uğrayıp
uğramadığının araştırılması gerektiğini; davalı
İdare’nin bir taraftan gecikme cezasına ilişkin 6183 sayılı Yasa
hükümlerini uygularız deyip, bir taraftan da itirazlarına ilişkin cevabi
yazısında, Türk Borçlar Yasası’na atıfta bulunarak on yıllık zamanaşımından
bahsetmesinin ciddi bir çelişki olduğunu; diğer
taraftan, Davalı İdarece Müvekkili Şirkete hiçbir ihtar gönderilmediğini;
Müvekkile imzalamadığı sözleşme hükümlerinin uygulanması mümkün olmadığı
gibi, bir an için aksi düşünülse bile Davalı İdarenin uygulamak istediği sözleşme
hükümlerine de aykırı hareket ettiğini; Yöntem
Bildirimine konu ihlalin, İdare tarafından tek taraflı olarak tespit
edilmiş olduğunu; İdare tarafından yapılan tespitlerin hiçbirinde
Müvekkili Şirketin imzasının bulunmadığını, savunmasının alınmadığını ve
ihlalin giderilmesinin de istenmediğini; bunun usulsüz ve yasaya aykırı bir
husus olduğunu; EPDK tarafından 21.12.2006 tarih ve 1029 sayılı Kurul
Kararı ile onaylanan 29.12.2006 tarih ve 26391 sayılı Resmi Gazete’de
yayınlanarak 01.01.2007 tarihinden itibaren yürürlüğe giren Yöntem
Bildirimine ilişkin düzenleme işleminin geçerliliğinin belirsiz olduğunu;
İdarenin ödeme prosedürlerine aykırı hareket ettiğini; 27/03/2003 tarihli
ve 25061 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Elektrik Piyasasında İletim ve
Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında Tebliğin Ortak
Hükümler bölümü Ödeme Prosedürü başlıklı 15.maddesinde "TEİAŞ ve/veya
dağıtım şirketi, her türlü vergi ve yükümlülükler de ilave edilmiş olan
ayrıntılı ödeme bildirimini, takip eden ayın ilk beş günü içerisinde sistem
kullanım anlaşması tarafı olan kullanıcıya gönderir. Söz konusu kullanıcı,
ödeme bildiriminin tebliğ edildiği günü izleyen on beş gün içerisinde
bildirimde yer alan tutarı, TEİAŞ ve/veya dağıtım şirketine öder. Ödemede
gecikilen süre için 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanunun 51 inci maddesinde öngörülen gecikme zammı uygulanır."
denildiğini; bu hükümlerin ihlal edilerek, kendilerine geçmiş yıllara ait
önce 27 sonra ise 37 adet olmak üzere toplam 64 adet fatura tahakkuk
ettirildiğini; kaldı ki, yukarıda da açıklandığı gibi, TEİAŞ Genel
Müdürlüğü ile TEDAŞ Genel Müdürlüğü arasında 19.03.2007 tarihinde imzalanan
protokol ile astronomik tutarlara varan reaktif cezalarının uygulama
kabiliyet olmadığı saikinden hareketle, İletim Sistemi Kullanım
Anlaşmalarında belirlenen ceza uygulamasının 2010 yılına kadar
yapılmamasının kararlaştırıldığını, bu protokolün, imza tarihinde Müvekkili
Şirket de dahil olmak üzere TEDAŞ’ın bağlı kuruluşları olmaları nedeniyle
tüm Dağıtım Şirketlerini kapsadığını; bundan başka; Davalı
İdare ile sistem kullanım cezasına ilişkin imzalanan/ yapılan bir sözleşme
bulunmadığını, Müvekkili Şirket tarafından imzalanan faturanın esas
alındığı tarih itibari ile böyle bir anlaşma bulunmadığını, sözleşme
hükümlerinin geriye dönük olarak uygulanma olanağının hukukta mümkün
olmadığını; toplamda 6.868.022,02-TL’nin Müvekkil Şirkete fatura edilmesi
ve ödettirilmesinin telafisi imkansız zarar koşulu için yeterli olduğunu
ifade ederek; davalı İdare’nin; "İletim Sistemi Sistem Kullanım Ve
Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildiriminin" ihlali
gerekçesi ile Müvekkili Şirkete cezai yaptırım olarak tebliğ ettiği 29.04.2013
gün ve 079306 sayılı 174.404,10.-TL’lik Temmuz 2010 sistem kullanım ceza
faturası işleminin iptali istemiyle, idari yargı yerinde dava açmıştır.
Davalı Türkiye Elektrik İletim AŞ. vekili süresi
içerisinde sunduğu cevap dilekçesinde görev itirazında bulunmuştur.
2-
ANKARA 6.İDARE MAHKEMESİ: 18.9.2013 gün ve E:2013/1037 sayı ile, 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinde; "İdari dava
türleri”nin, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat
yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı açılan iptal
davaları; idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel
olanlar tarafından açılan tam yargı davaları; kamu hizmetlerinden birinin
yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı açılan
davalar olarak sayılmış olduğu; idari yargının idari eylem ve işlemlerin
hukuka uygunluğunun denetimini yapmakla görevli olduğunun kurala
bağlandığı; 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun 1. maddesinin birinci
fıkrasında bu Kanunun amacının, elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli,
düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına
sunulması için, rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet
gösterebilecek, mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik
enerjisi piyasasının oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir düzenleme ve
denetimin sağlanması olduğu hükmüne yer verildiği; İletim Sistemi Sistem
Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildiriminin
1.5.maddesinde; "……Sistem Kullanım Anlaşması Bulunmaksızın iletim
sistemini kullanmakta olan kullanıcılar, iletim sisteminde arz güvenirliği
ve kalitesinin sağlanması amacıyla aşağıda yer alan ihlallerle
karşılaşılması halinde ilgili cezai işleme tabi olacaktır."
düzenlemesinin yer aldığı ve devamında ihlallerin tanımı yapılarak, bu
ihlaller karşılığında kullanıcı tarafından TEİAŞ'a ödenmesi gereken
cezaların belirtildiği; dava dosyasının incelenmesinden; her ne kadar
davalı idarece davacı şirketin tacir olması nedeniyle bu davanın adli
yargıda "Asliye Ticaret Mahkemesinde” görülmesi gerektiği ileri sürülerek
görev itirazında bulunulmuş ise de; dava konusu sistem kullanım para
cezasının davalı idare ile davacı arasında tarafların serbest iradesine
dayalı ve ticari nitelikte olan Sistem Kullanım Anlaşması uyarınca
verilmediği, taraflar arasında bu şekilde bir anlaşma olmaması nedeniyle
İletim Sistemi, Sistem Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama
Yöntem Bildiriminin 1.5. maddesi uyarınca kamu gücüne dayalı olarak re'sen
ve tek yanlı irade açıklaması sonucu verildiği anlaşıldığından, bu davanın
görüm ve çözümünün idari yargı yerlerinin görev alanına girdiği sonucuna
varılmış olduğu gerekçesiyle; davalı idarenin görev itirazının reddine ve
ve mahkemelerinin görevli olduğuna karar vermiştir.
Davalı vekilinin, adli yargı yararına olumlu görev
uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine,
dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmiştir.
3-YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI aynen, “(…)Bakanlar Kurulunun 12.08.1993 tarih ve 93/4789
sayılı Kararı ile, Türkiye Elektrik Üretim-İletim A.Ş. (TEAŞ) ve Türkiye
Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ) adı altında iki ayrı İktisadi Devlet
Teşekkülü olarak yeniden yapılandırılmıştır. 1994 yılında TEAŞ ve TEDAŞ
tüzel kişiliklerine kavuşmuşlardır.
233
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) 3. maddesine ve 20.02.2001 tarih
ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununa dayanılarak çıkarılan ve
02.03.2001 tarihli 24334 sayılı RG.de yayımlanarak yürürlüğe giren
05.02.2001 tarih ve 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 1. Maddesi
uyarınca, 12.08.1993 tarih ve 93/4789 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile
Türkiye Elektrik Kurumunun 1994 yılında Türkiye Elektrik Üretim İletim
A.Ş.(TEAŞ) ve Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.(TEDAŞ) olarak yapılandırılmasından
sonra, 05 Şubat 2001 tarih ve 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile
Türkiye Elektrik Üretim İletim A.Ş. 01.10.2001 tarihinden itibaren; 1)
Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt A.Ş. (TETAŞ), 2) Elektrik Üretim A.Ş.
(EÜAŞ) ve 3) Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ) olmak üzere üç ayrı Kamu
İktisadi Teşekkülü olarak yeniden yapılandırılmıştır. Kararın 2. Maddesine
göre ise, Söz konusu iktisadi devlet teşekküllerinin faaliyet konularının
kapsamı, merkezleri ve sermayeleri ana statülerinde belirtilir.
Yüksek
Planlama Kurulunun (YPK) 11.06.2001 tarih ve 2001/T-19 sayılı kararı ile
onaylanmış, 29.06.2001 tarih ve 24447 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe giren TEİAŞ ana statüsünün 3 maddesinde "Bu Anastatü ile
teşkil olunan Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (Teşekkül) tüzel kişiliğe sahip,
faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir İktisadi
Devlet Teşekkülüdür." hükmü, 21. maddesinde ise, "Bu Anastatüde
bulunmayan hususlarda K.H.K. hükümleri uygulanır" hükmü bulunmaktadır.
TEİAŞ, devletin
genel enerji politikasına uygun olarak, ülkedeki tüm iletim tesislerini
devralmak, elektrik iletimi, yük tevzi ve işletme planlaması hizmetlerini
yürütmek üzere 01.10.2001 tarihinde faaliyete geçirilmiştir. TEİAŞ, 233
sayılı KHK sistemi içinde, iktisadi devlet teşekkülü olarak ve mevcut
mevzuat ve ana statüsü hükümleri çerçevesinde, Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumundan (EPDK) 13.03.2003 tarihinde aldığı iletim lisansı çerçevesinde,
yeni piyasa yapısına uygun faaliyette bulunulduğu anlaşılmaktadır.
233
sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 4.
maddesindeki "1. Teşebbüsler tüzelkişiliğe sahiptir. /2. Teşebbüsler,
bu Kanun Hükmünde Kararname ile saklı tutulan hususlar dışında özel hukuk
hükümlerine tabidir./3. Teşebbüsler, Genel Muhasebe Kanunu ile Devlet İhale
Kanunu hükümlerine ve denetimine tabi değildir./4. Teşebbüslerin
sorumlulukları sermayeleri ile sınırlıdır. Teşebbüslerin sermayesi, ilgili
bakanlığın talebi üzerine Koordinasyon Kurulunca tespit edilir." hükmü
ile teşebbüslerin faaliyetlerinde özel hukuk hükümlerine tabi olacağı
belirlenmiştir.
Bugün
Elektrik dağıtım ve perakende satış sektöründe rekabete dayalı bir ortamın
oluşturulması ve gerekli reformların yapılmasını teminen dağıtım bölgeleri
baz alınarak Kamu mülkiyetindeki elektrik işletmelerinin yeniden yapılandırılması
suretiyle elektrik enerjisi dağıtım hizmetlerinin özelleştirilmesine karar
verilmiş ve TEDAŞ 02.04.2004 tarih ve 2004/22 sayılı Özelleştirme Yüksek
Kurulu Kararı ile özelleştirme kapsam ve programına alınmıştır. Dağıtım
bölgeleri yeniden belirlenerek, Türkiye 21 dağıtım bölgesine ayrılmıştır.
Bu kapsamda FEDAŞ kurumu da özelleştirme kapsamında 233 sayılı KHK tabi bir
teşebbüs olup yukarıda açıklanan hükümler davacı taraf içinde geçerlidir.
Kaldı ki, 31 Aralık 2010 tarihi itibarıyla da Elazığ, Malatya, Bingöl ve
Tunceli illerini kapsayan elektrik dağıtım hizmeti, Kazancı Holding A.Ş
‘nin kuruluşu Fırat Aksa Elektrik Hizmetleri A.Ş nin devir aldığı, Fırat
Elektrik Dağıtım A.Ş. tarafından yürütülmeye başlanmıştır, (http://www.oib.gov.tr/tedas/tedas.htm
Erişim T.: 15/12/2013)
Davaya
konu işlem ise, davalı tarafın sözleşmeye dayalı cezai şart uygulamasından
kaynaklanan bir işlem olmakla, yukarıdaki açıklamalar ile birlikte
değerlendirildiğinde davaya konu, cezai şartın faturalandırılmasın ibaret
işlemin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde görüm ve çözümü
gerektiği anlaşılmaktadır. Benzer konuda, Uyuşmazlık Mahkemesinin emsal
teşkil eden, E: 2012/129 K: 2013/621 K.T:13.05.2013 tarihli "Dicle
Elektrik Dağıtım AŞ hakkında Sistem Kullanım Anlaşmasının 10. maddesi ve
Yöntem Bildiriminin 1.5 maddesi uyanca ceza faturası düzenlenerek bunların
bildirimine ilişkin Türkiye Elektrik iletim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü
işlemi ile aynı yazı ekinde yer alan ceza faturasının iptali ve yürütmenin
durdurulması istemiyle açılan davanın, cezai şartın yer aldığı Sistem Kullanım
Anlaşmasının kamu hukuku ağırlıklı değil, tarafların serbest iradeleri ile
oluştuğu, olayda idarece kamu gücüne dayalı resen ve tek yanlı olarak tesis
edilmiş bir işlemin söz konusu olmadığı hususları gözetildiğinde ADLİ YARGI
YERİNDE görülmesi gerektiği hk." Özet başlıklı kararı da aynı
yöndedir.” demek suretiyle, 2247 sayılı Kanun'un 10. ve 13. maddeleri
gereğince, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık
Mahkemesi Başkanlığına gönderilmesine karar vermiştir.
Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13.
maddesine göre Danıştay Başsavcısı’nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.
4-DANIŞTAY
BAŞSAVCISI; aynen, “İdari Yargı Düzeni, hukuk devletlerinde, hukuka bağlı
olması gereken kamu idaresinin işlem ve eylemlerinin hukuka uygunluğunun
yargısal yöntemlerle denetlenmesinin sağlanması amacıyla var olan yargı
düzenidir. Bu yargı düzenine mensup mahkemelerde açılacak iptal davalarının
konusu ise, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin
1'inci fıkrasının (a) bendinde, idari işlemler olarak gösterilmiştir.
Gerek
Uygulama, gerekse Öğreti'de, idari işlemin tanımı, idarenin kamu hizmetinin
yürütümü amacıyla ve tek yanlı irade açıklamasıyla tesis etmiş olduğu kesin
ve yürütülmesi gerekli işlemler olarak yapılmaktadır. Bu tanıma göre, idari
yargı yerlerinde iptal davasına konu edilecek hukuksal işlemlerin;
öncelikle, kamu idaresinin işlemi olması, kamu hizmetinin yürütülmesi
amacıyla tesis edilmiş bulunması, kamu idaresinin tek yanlı irade
açıklamasının ürünü olması ve nihayet kesin ve icrai nitelikte olması
zorunludur.
Olumlu
görev uyuşmazlığı çıkarılan davada; davacı elektrik dağıtım şirketinin
sistem kullanım anlaşmasını imzalamadığından bahisle Sistem Kullanım
Anlaşmasının 10. maddesi ve yöntem bildirimi'nin 1.5 maddesi gereğince
davalı idarece ceza faturası düzenlenmesine ilişkin işlemin dava konusu
edildiği anlaşılmakta olup; dava konusu ceza işleminin kamu tüzel
kişiliğine sahip davalı ile davacı arasında imzalanan özel hukuk ilişkisine
dayanan bir anlaşmaya dayalı olmadığı gibi, özel hukuk sözleşmesi niteliği
de taşımadığı, davalı idare tarafından kamu gücüne dayalı olarak tek yanlı
iradeye dayalı olarak tesis edildiği anlaşıldığından idari işlem
niteliğinde olan dava konusu işleme karşı açılan davanın görüm ve çözümünde
"İdari Yargı Yerinin" görevli olduğu sonucuna varılmıştır...”
demek suretiyle, 2247 sayılı Kanunun 13. maddesi uyarınca yapılan
başvurunun kabulüne hukuki olanak bulunmadığı yolunda yazılı düşünce vermiştir.
5-İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk
Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali
ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Ertuğrul
ARSLANOĞLU, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan
2.6.2014 günlü toplantısında;
l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği
üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye
göre, davalı vekilinin anılan
Yasanın 10/2. maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev
itirazının reddedilmesi ve dahi 12/1. maddede belirtilen süre içinde
başvuruda bulunması üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nca 10.maddede
öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır.
Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının
esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.
6-II-ESASIN
İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının
görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili
Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN’ın
davada adli yargının, Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün ise davada idari
yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava,
Davacı Şirkete, İletim Sistemi, Sistem Kullanım ve Sistem İşletim
Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildiriminin 1.5. maddesinde yer alan
"iletim sistemine doğrudan bağlı tüketiciler ve dağıtım lisansına
sahip tüzel kişilerin iletim sisteminin her bir ölçüm noktasında
çekecekleri endüktif reaktif enerjinin/verecekleri kapasitif reaktif enerjinin,
aktif enerjiye oranının ilgili mevzuata uygun olmaması" hükmünün ihlal
edildiği gerekçesiyle, 174.404,10 TL tutarındaki Temmuz 2010 dönemine ait
sistem kullanım cezası verilmesine ilişkin 29.4.2013 gün ve 079306 sayılı
ceza faturası işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
Evvelce
konu bir başka dosya münasebetiyle Mahkememiz gündemine gelmiş olup,
13.5.2013 tarih ve E.2012/129, K.2013/621 sayılı kararımızla adli yargı
yeri görevli kılınmış olmakla beraber; elde edilen yeni bilgi ve belgeler
uyarınca konunun yeniden ele alınarak değerlendirme yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır.
Mahkememizce
yapılan araştırmalar Neticesinde; Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 01.10.2010
gün ve 2010/86 sayılı Kararı ile Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin Fırat
Elektrik AŞ.’ndeki %100 hissesinin, 230.250.000 ABD doları bedelle Aksa
Elektrik Perakende Satış A.Ş.’ne devredilmesine karar verildiği, davacı ile
davalı arasında bu devre istinaden 31.03.2010 tarihli Sistem Kullanım
Antlaşmasının imzalandığı, sonrasında hisse devrinin 31.12.2010 tarihinde tamamı
ile gerçekleşmesi ile Fırat Elektrik A.Ş.’nın özelleştirme işleminin
tamamlandığı, sonrasında davalı kurum tarafından, taraflar arasında
imzalanan sistem kullanım anlaşmasının 10. Maddesinde belirtilen cezai
şartlarından 13. bentte belirtilen yükümlülüğün Temmuz 2010 tarihinde
tespit edilen ihlali nedeni ile davacı kuruma 174.404,10 TL ceza kesildiği,
davacı vekili tarafından, kesilen fatura tarihi itibari ile henüz davacı
şirketin özelleştirilmediğini, bu nedenle kendilerinin ceza faturasına konu
mablağdan sorumlu olmadıklarını belirterek, idare mahkemesinde dava açtığı,
davalı vekilinin süresinde yargı yolu itirazında bulunması üzerine dosyanın
Mahkememiz önüne geldiği tespit edilmiştir.
Yukarıdaki
açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, görev uyuşmazlığına neden olan sorun,
dava konusu ceza faturasının idari işlem niteliği taşıyıp taşımadığı
hususudur. Bu nedenle dava konusu işlemin niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir.
En temel tanımı ile idari işlem; idari fonksiyonun yerine getirtilmesi için
yapılan kamu hukuku işlemleridir ve bu işlemleri diğer işlemlerden ayıran
üç temel özelliği vardır. Bunlar; İdare tarafından, tek taraflı irade beyanı
ile, üstün yetki ve ayrıcalıklar kullanılmak sureti ile yapılmasıdır. Dava
konusu ceza faturasının, bu özellikleri taşıyıp taşımadığı hususu, konunun
anlaşılabilirliğini artırmak açısından ayrı başlıklar altında
incelenmiştir. Ayrıca, ceza faturasına esas tarihler itibari ile davacı ile
davalı arasındaki ilişkisinin hukuki statüsü de ayrı bir başlık altında
incelenecektir.
İşlemin İdare Tarafından Yapılmış Olması :
Dava
konusu ceza faturası TEİAŞ tarafından düzenlenmiştir. Bu noktada TEİAŞ’ın
hukuki niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir.
Elektrik sektöründeki dağınık yapıyı ortadan
kaldırmak ve işletme bütünlüğünü sağlamak amacıyla 15.0.1970 gün ve 1312
sayılı Kanun ile Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) kurulmuş, imtiyazlı
şirketlerin görev bölgeleri ve belediye sınırları dışında tüm yurtta
elektriğin üretim, iletim, dağıtım ve satış hizmetleri TEK bünyesinde
toplanmıştır. Hizmetlerin daha etkin, daha verimli ve çağdaş bir şekilde sürdürülebilmesi
amacıyla ve özelleştirme politikaları çerçevesinde TEK, Bakanlar Kurulunun
12.8.1993 tarih ve 93/4789 sayılı Kararı ile, Türkiye Elektrik
Üretim-İletim A.Ş. (TEAŞ) ve Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ) adı
altında iki ayrı İktisadi Devlet Teşekkülü olarak yeniden
yapılandırılmıştır.
233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname'nin (KHK) 3.maddesine ve 20.02.2001 tarih ve 4628 sayılı
Elektrik Piyasası Kanununa dayanılarak çıkarılan ve 02.03.2001 tarihinde
yürürlüğe giren 05.02.2001 tarih ve 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
uyarınca TEAŞ; Türkiye Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ), Elektrik Üretim AŞ
(EÜAŞ) ve Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt AŞ (TETAŞ) unvanlarında, anonim
şirket statüsünde, üç ayrı iktisadi devlet teşekkülü şeklinde teşkilatlandırılmıştır.
3/3/2001 gün ve 24335 Mük. sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun (Rapor kapsamında kısaca “4628 sayılı Kanun “ olarak
adlandırılacaktır.), (Bu Kanunun adı 14/3/2013 tarihli ve 6446 sayılı Kanunun
30 uncu maddesiyle, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun olarak değiştirilmiştir) (Mülga: 14/3/2013-6446/30 md.) 2. maddesinin, iletim hizmetini düzenleyen “b” bendinde; “İletim faaliyeti gösterebilecek tüzel kişiler:
Elektrik enerjisi iletim faaliyetleri Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi tarafından yürütülür.
Kamu mülkiyetindeki tüm iletim tesislerini
devralmak, kurulması öngörülen yeni iletim tesisleri için iletim yatırım
planı yapmak, yeni iletim tesislerini kurmak ve işletmek, Türkiye Elektrik
İletim Anonim Şirketinin görevidir.
(Değişik paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi; ayrıca, Kurul onayına tabi olan iletim, bağlantı ve sistem
kullanım tarifelerini ve şebeke Yönetmeliğini hazırlar, revize eder,
deN.ler ve yük dağıtımı ile frekans kontrolünü gerçekleştirir, iletim
sisteminde ikame ve kapasite artırımı yapar, gerçek zamanlı sistem
güvenilirliğini izler, sistem güvenilirliğini ve elektrik enerjisinin
öngörülen kalite koşullarında sunulmasını sağlamak üzere gerekli yan
hizmetleri belirler ve bu hizmetleri Yan Hizmetler Yönetmeliği hükümleri
doğrultusunda sağlar.
Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, Bakanlığın
kararı doğrultusunda uluslararası enterkonneksiyon çalışmalarını yapar,
iletim sistemine bağlı ve/veya bağlanacak olan serbest tüketiciler dahil
tüm sistem kullanıcılarına şebeke Yönetmeliği ve iletim lisansı hükümleri
doğrultusunda eşit taraflar arasında ayrım gözetmeksizin iletim ve bağlantı
hizmeti sunar.
Piyasanın gelişimine bağlı olarak Kurul kararı
doğrultusunda yeni ticaret yöntemleri ve satış kanallarının uygulanabilmesine
yönelik alt yapının geliştirilmesi ve uygulanması Türkiye Elektrik İletim
Anonim Şirketi tarafından yürütülür.
Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, yönetmelik
çerçevesinde, dağıtım şirketleri tarafından hazırlanan talep tahminlerini
esas alarak üretim kapasite projeksiyonunu hazırlar ve Kurul onayına sunar.
(Değişik paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) İletim şebekesi dışında, ulusal
iletim sistemi için geçerli standartlara uygun olan ve üretim faaliyeti
gösteren tüzel kişinin lisansı kapsamındaki üretim tesisi ile müşterileri
ve/veya iştirakleri ve/veya serbest tüketiciler arasında özel direkt hat
tesisi, Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi ile üretim faaliyeti
gösteren tüzel kişi arasında yapılacak kontrol anlaşması ile mümkündür.
(Ek paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi, uluslararası enterkonneksiyon hatlarının ulusal sınırlar dışında
kalan kısmının tesisi ve işletilmesini yapabilir ve/veya bu amaçla
uluslararası şirket kurabilir ve/veya kurulmuş uluslararası şirketlere
ortak olabilir ve bölgesel piyasaların işletilmesine ilişkin
organizasyonlara katılabilir.” şeklindeki düzenleme ile elektrik iletim
görevinin TEİAŞ’a verildiği ve TEİAŞ’ın bu görevi ne şekilde yerine
getireceği düzenlenmiştir.
Dolayısıyla, Elektrik Piyasası Kanunu’nun yukarıda
belirtilen 2. maddesinin b bendinin 2 kısmında belirtilen “(Değişik
paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) Türkiye
Elektrik İletim Anonim Şirketi; ayrıca, Kurul onayına tabi olan iletim,
bağlantı ve sistem kullanım tarifelerini ve şebeke Yönetmeliğini hazırlar,
revize eder, deN.ler ve yük dağıtımı ile frekans kontrolünü gerçekleştirir,
iletim sisteminde ikame ve kapasite artırımı yapar, gerçek zamanlı sistem
güvenilirliğini izler, sistem güvenilirliğini ve elektrik enerjisinin
öngörülen kalite koşullarında sunulmasını sağlamak üzere gerekli yan
hizmetleri belirler ve bu hizmetleri Yan Hizmetler Yönetmeliği hükümleri
doğrultusunda sağlar.” şeklinde görevleri yerine getirdiği esnada, TEİAŞ
özel hukuk hükümlerinden ayrı tutulmuş, idare hukuku alanına dahil
edilmiştir. Belirtilen yaklaşım, 30.03.2013 tarih ve 28603 sayılı Resmi
Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu
ile de sürdürülmüş; Kanunun 8.maddesinin birinci fıkrasında, “(1) Elektrik
enerjisi iletim faaliyeti, lisansı kapsamında münhasıran TEİAŞ tarafından
yürütülür. TEİAŞ, bu Kanunla belirlenen faaliyetler dışında bir faaliyetle
iştigal edemez. İletim faaliyetiyle birlikte yürütülmesi verimlilik artışı
sağlayacak nitelikteki piyasa dışı bir faaliyetin yürütülmesi Kurumun
iznine tabidir. İletim sistemi teknik ve teknik olmayan kayıplarını
karşılamak amacıyla ve yan hizmetler piyasası kapsamında elektrik enerjisi
veya kapasitesi satın alınması veya kiralanması ile iletim sistemi teknik
ve teknik olmayan kayıplarını karşılamak için sözleşmeye bağlanan enerjinin,
gerçekleşmeler nedeniyle fazlasının satışı bu hükmün istisnasıdır.”
denilmiştir. Bu anlamda, dava konusu işlemin, TEİAŞ’ın kamusal ağırlıklı
görevleri arasında sayıldığını söylemek yerinde olacaktır.
İşlemin Tek Taraflı İrade Beyanı İle Yapılmış
Olması:
Dava
konusu ceza faturasının, davalı TEİAŞ tarafından tek taraflı irade olarak
düzenlendiğinde herhangi bir kuşku bulunmamaktadır. Bu başlık altında
irdelenmesi gereken esas sorun, ceza faturasının dayanağını oluşturan
Sistem Kullanım Anlaşması ve bunun eki niteliğindeki İletim Sistemi Sistem
Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildirimi’nin
niteliğidir. Tarafların özgür iradeleri ile imzaladıkları Sistem kullanım
anlaşmasının ve yine tarafların özgür iradeleri ile kabul ettikleri yöntem
bildiriminin uygulanması amacı ile tesis edilen bir işlemin, evleviyetle
özel hukuk hükümlerine tabi olacağı; aksi durumda ise idari hukuku
hükümlerinin söz konusu olacağı açıktır. Bu anlamda Sistem Kullanım
Anlaşmasının ve Yöntem Bildiriminin niteliğinin belirlenmesi önem taşımaktadır.
b.1)
Sistem Kullanım Anlaşması Yönünden :
3.3.2001 gün ve 24335 Mük. sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 4628 sayılı
Kanunun, 14/3/2013günlü ve 6446 sayılı
Kanunun 30.maddesiyle değişmeden önceki, ““Amaç, kapsam ve tanımlar”
başlıklı 1.maddesinin üçüncü fıkrasının 40.numaralı bendinde; “Bağlantı ve
sistem kullanım anlaşmaları: İlgili bağlantı ve sistem kullanım tarifesinin
fiyatları, hükümleri ve şartlarını içeren ve bir üretim şirketi,
otoprodüktör, otoprodüktör grubu, dağıtım şirketi ya da tüketicilerin
iletim sistemine ya da bir dağıtım sistemine erişmeleri ya da bağlantı yapmaları
için ilgili kullanıcıya özgü koşul ve hükümleri kapsayan anlaşmaları ”
şeklinde tanımlanmıştır.
Ana
Statüsü’nün “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde de, 4628 sayılı Kanun’a
paralel şekilde; “ Bağlantı ve
Sistem Kullanım Anlaşmaları: İlgili bağlantı ve sistem kullanım
tarifesinin fiyatları, hükümleri ve şartlarını içeren ve bir üretim
şirketi, otoprodüktör, otoprodüktör grubu, dağıtım şirketi ya da
tüketicilerin iletim sistemine ya da bir dağıtım sistemine erişmeleri ya da
bağlantı yapmaları için ilgili kullanıcıya özgü koşul ve hükümleri kapsayan
anlaşmaları “ şeklinde tanımlanmıştır.
Ana
Statüsü’nün 4. maddesinin 11.bendinde; “ İletim sistemine bağlı tüm
kamu ve özel tüzel kişiler, Ticaret A.Ş. ve Serbest Tüketiciler ile
Bağlantı ve Sistem Kullanım Anlaşmaları; üretim ve dağıtım kamu ve özel
tüzel kişiler ile Yan Hizmet Anlaşmaları yapmak” görev TEİAŞ’a verilmiştir.
4628 sayılı
Kanun’un (Mülga: 14/3/2013-6446/30
md.)2. maddesinin, iletim hizmetini düzenleyen “b” bendinde;
Değişik paragraf: 09/07/2008 - 5784
S.K./2. md.) Türkiye Elektrik
İletim Anonim Şirketi; ayrıca, Kurul onayına tabi olan iletim, bağlantı ve
sistem kullanım tarifelerini ve şebeke Yönetmeliğini hazırlar, revize eder,
deN.ler ve yük dağıtımı ile frekans kontrolünü gerçekleştirir, iletim
sisteminde ikame ve kapasite artırımı yapar, gerçek zamanlı sistem
güvenilirliğini izler, sistem güvenilirliğini ve elektrik enerjisinin
öngörülen kalite koşullarında sunulmasını sağlamak üzere gerekli yan
hizmetleri belirler ve bu hizmetleri Yan Hizmetler Yönetmeliği hükümleri
doğrultusunda sağlar.” denilmek sureti ile sistem kullanım anlaşmasına konu
kullanım tarifelerinin TEİAŞ tarafından EPDK’nın onayı alınmak sureti ile
hazırlanacağı belirtilmiştir.
Ana
Statüsü’nün “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde “Bağlantı ve Sistem Kullanım Tarifeleri: ilgili bağlantı ve
sistem kullanım anlaşmalarına dahil edilerek Teşekküle doğrudan ödenecek
olan ve iletim sistemi ya da bir dağıtım sistemine bağlantı ve sistem
kullanımı için eşit taraflar arasında ayrım yapılmaması esasına dayalı
Bağlantı fiyatları açısından şebeke yatırım maliyetlerini kapsamayan ve
bağlantı yapmış olan tüzel kişinin namına oluşan masraflar ile sınırlı olan
fiyatları, hükümleri ve şartları içeren tarifeleri “ şeklinde tanımlanmış,
aynı statünün 4. maddesinin 12. bendinde de; “İletim Tarifesi ile Bağlantı
ve Sistem Kullanım Tarifelerini hazırlamak, gerektiğinde revize etmek”
görevi TEİAŞ’a verilmiştir.
22.01.2003
tarih ve 25001 sayılı Resmi Gazete’de Yayınlanan Elektrik Piyasası Şebeke
Yönetmeliği’nin 8. maddesinde; Ek -
5 Bölüm 1'de yer alan standart planlama verileri ile iletim sistemine
bağlanacak tesis ve/veya teçhizata ilişkin bilgilerin tüzel kişi tarafından
TEİAŞ'a verildiği tarihten itibaren altmış gün içerisinde bağlantı ve/veya
sistem kullanım anlaşması TEİAŞ tarafından tüzel kişiye önerilir. TEİAŞ'ın
bağlantı ve/veya sistem kullanım anlaşması önerisini yapabilmesi için ek
bilgiye ihtiyaç duyması halinde, Ek - 5 Bölüm 2'de yer alan ayrıntılı
planlama verileri de tüzel kişiden talep edilebilir. Bu hallerde TEİAŞ
tarafından bağlantı ve/veya sistem kullanım anlaşmasının önerilmesine ilişkin
süre doksan gün olarak uygulanır. Tüzel kişi TEİAŞ'ın anlaşma önerisine
otuz gün içerisinde yazılı yanıt verir.
Tarafların mutabakatı halinde bağlantı ve/veya
sistem kullanımına ilişkin hüküm ve şartları içeren bağlantı ve/veya sistem
kullanım anlaşması imzalanır. TEİAŞ ve lisans sahibi tüzel kişinin,
bağlantı ve/veya sistem kullanımına ilişkin anlaşmanın hükümleri üzerinde
mutabakata varamamaları halinde, ihtilaflar Kanunun ve tarafların ilgili
lisanslarının hükümlerine göre Kurum tarafından çözüme kavuşturulur ve konu
hakkında alınan Kurul kararları bağlayıcıdır.
İletim
sistemine halihazırda bağlı olan üretim tesisleri ile bağlantı ve/veya
sistem kullanımına ilişkin olarak üretim tesisleri dışında gerçek ve tüzel
kişiler tarafından TEİAŞ'a yapılan diğer başvurularda da aynı süreç
uygulanır.” şeklindeki düzenleme ile Dağıtım şirketlerinin TEİAŞ ile Sistem
Kullanım anlaşması ve/veya Bağlantı anlaşması imzalaması gerektiği
belirtilmiştir.
27/03/2003
tarihli ve 25061 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Elektrik Piyasasında
İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında
Tebliğ’in (Rapor kapsamında kısaca “tebliğ “ olarak adlandırılacaktır.) “
İletim sistemine bağlantı ve/veya sistem kullanım anlaşmaları” başlıklı 4.
maddesinde; “ İletim sistemi kullanıcıları, TEİAŞ ile Ek-1’de yer alan
anlaşmaları yapar. İletim sistemine bağlantı ve/veya sistem kullanım anlaşmalarına
ilişkin başvurular, Elektrik Piyasası Şebeke Yönetmeliğinde belirlenen usul
ve esaslara göre yapılır. Bağlantı anlaşması ve sistem kullanım anlaşması
başvuruları eşzamanlı olarak yapılır.
Bağlantı
ve/veya sistem kullanımına ilişkin olarak TEİAŞ ile iletim sistemi
kullanıcısı arasında, bu Tebliğ uyarınca TEİAŞ tarafından hazırlanan ve
Kurul tarafından onaylanan standart anlaşmalar kullanılır. Bu anlaşmaların
genel hükümlerinde, Kurul onayı olmaksızın değişiklik yapılamaz. Bağlantı
anlaşmasında fiziki bağlantıya ilişkin termin programı, sistem kullanım
anlaşmasında iletim sisteminin kullanılmaya başlanması için öngörülen tarih
yer alır.
İletim
sistemine aynı bağlantı noktasından doğrudan bağlanmak isteyen birden fazla
tüketicinin ve dağıtım şirketinin bulunması ve başvuru taleplerinin tümünün
karşılanmasının mümkün olmaması halinde TEİAŞ;
a) Tüm
başvuru sahiplerini durumdan bilgilendirir,
b) Dağıtım
şirketi tarafından yapılan başvuruya öncelik tanır,
c) Bu Tebliğ
kapsamındaki yükümlülüklerin yerine getirilmesi kaydıyla başvuru sırasına
göre bağlantı ve/veya sistem kullanım anlaşmalarını imzalar.
Bağlantı
yapılması öngörülen bağlantı noktası itibarıyla sisteme bağlantı
yapılmasının mümkün olmaması durumunda TEİAŞ; gerekçelerini başvuru
sahibine yazılı olarak bildirmek suretiyle bir başka bağlantı noktası
teklif edebilir.
TEİAŞ;
alternatif bağlantı noktası gösterememesi veya teklif ettiği alternatif
bağlantı noktasının başvuru sahibi tarafından kullanılabilir bir nokta
olarak görülmemesi veya sistem kullanımı açısından kapasitenin yetersiz
olması nedeniyle genişleme yatırımı veya yeni yatırım yapılmasının gerekli
olduğu ve yeterli finansmanın mevcut olmadığı hallerde, söz konusu yatırımı
kendi adına, başvuru sahibi tarafından finansmanı sağlanarak ilgili mevzuat
kapsamındaki teknik standartlara uygun olarak yapılmasını isteyebilir. Bu
durumda; gerçekleşen yatırıma ait toplam harcama tutarı, iletim sistemi
kullanıcısı ile TEİAŞ arasında yapılacak bağlantı ve sistem kullanım
anlaşmaları çerçevesinde iletim sistemi kullanıcısının ödemekle yükümlü
olduğu iletim tarifesi bedelinden düşülür.
İletim
sistemine doğrudan bağlanmak isteyen tüketicilerin başvuruları TEİAŞ
tarafından ancak Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliğinin 38 inci maddesinde
belirlenen gerekçeler çerçevesinde reddedilebilir ve ret gerekçeleri
başvuru sahibine yazılı olarak bildirilir.”denilmek sureti ile Sistem
kullanım anlaşmalarının ne şekilde yapılacağı ve nasıl uygulanacağı
düzenlenmiştir.
b.2) İletim
Sistemi, Sistem Kullanım ve Sistem İletişim Tarifelerini Hesaplama Yöntem
Bildirimi Yönünden;
4628 sayılı
Kanun’un 5. maddesinde “(…) a)Bu Kanun hükümlerinin uygulanması ve bu
Kanunla kendisine verilen görevleri yerine getirmek için gerekli olan ve
piyasada rekabeti geliştirmeye yönelik olarak gerçek ve tüzel kişilerin
uymaları gereken, talimatları ve tebliğleri, şebeke Yönetmeliğini, dağıtım
Yönetmeliğini, müşteri hizmetleri Yönetmeliğini ve dengeleme ve uzlaştırma
Yönetmeliğini onaylamak(...)” görevi Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’na
verilmiştir.
Bu görev kapsamında, 21.12.2006 gün ve 1029 sayılı
EPDK Kurul Kararı ile onaylanan Yöntem Bildirimi ile, 13/12/2007 tarihli ve
1407 sayılı EPDK Kurul Kararı ile onaylanarak 19.12.2007 tarih ve 26735
sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Yöntem Bildirimi uygulamaya konulmuştur.
Söz konusu her iki Yöntem Bildiriminde de cezai işlemler hüküm altına
alınmıştır.
Tebliğ’in Geçici 3.maddesinde; “(1) Bağlantı ve
sistem kullanımına ilişkin standart anlaşmalar kullanıcı özellikleri
dikkate alınarak TEİAŞ ve Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ tarafından bu
Tebliğin yayım tarihini izleyen otuz gün içerisinde hazırlanarak Kuruma
sunulur. Kullanıcıların lisans almamış olması ve kullanıcılar ile sistem
kullanım anlaşmalarının yapılmamış olması, bu kullanıcıların Elektrik
Piyasası Tarifeler Yönetmeliği uyarınca onaylanan sistem kullanım bedelini
ve/veya sistem işletim bedelini TEİAŞ ve/veya dağıtım şirketine ödeme
yükümlülüklerini ortadan kaldırmaz. / Ancak, dağıtım lisansı sahibi tüzel
kişilerin dağıtım sistemine bağlı üretim faaliyeti gösteren tüzel kişiler
için belirleyecekleri dağıtım sistem kullanımına ilişkin tarifeleri Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumunca onaylanana kadar söz konusu tüzel kişilere
dağıtım sistemi kullanım fiyatı tahakkuk ettirilmez.” hükmü yer almış;
1407 sayılı Kurul Kararının ekinde yer alan İletim
Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem
Bildirimi’nin “Fiyatlandırma ile İlgili Diğer Yönetmelikler ve Anlaşmalar”
başlıklı maddesinde ise, Elektrik Piyasası Şebeke Yönetmeliği ve Elektrik
Piyasasında İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı
Hakkında Tebliğ çerçevesinde hazırlanan bağlantı ve sistem kullanım
anlaşmalarının; kullanıcının TEİAŞ ile, (kullanıcının iletim sistemiyle)
olan bağlantısını ve/veya iletim sisteminin kullanımına ilişkin üzerinde
mutabakat sağlanmış olan teknik ayrıntıları ile iletim sisteminin kullanımı
ve/veya sisteme bağlantı konusundaki şartları belirlediği ifade edildikten
sonra, bu kapsamda kullanıcılarla iki tür anlaşma yapılacağı, bunların Bağlantı
Anlaşması ve Sistem Kullanım Anlaşması olduğu, İletim sistemine doğrudan
bağlanan kullanıcıların hem Bağlantı Anlaşması hem de Sistem Kullanım
Anlaşması yapmak zorunda oldukları hüküm altına alınmış; aynı maddenin
devamında ise;
“1.5 Bir kullanıcının, TEİAŞ ile Sistem Kullanım
Anlaşması imzalamamış olmasına rağmen iletim sistemine başlı olarak
faaliyet göstermesi, dolayısıyla iletim sistemini kullanması halinde,
Elektrik Piyasasında İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı
Hakkında Tebliğ’in Geçici 3. maddesi uyarınca Kullanıcıların lisans almamış
olmaları ve/veya sistem kullanım anlaşmalarının yapılmamış olması halinde
dahi bu kullanıcıların Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği
doğrultusunda onaylanan sistem kullanım bedelini ve/veya sistem işletim
bedelini ödeme yükümlülükleri bulunmaktadır. Sistem Kullanım Anlaşması
bulunmaksızın iletim sistemini kullanmakta olan kullanıcılar, iletim
sisteminde arz güvenilirliği ve kalitesinin sağlanması amacıyla aşağıda ver
alan ihlallerle karşılaşılması halinde ilgili cezai işleme tabi olacaktır.”
denildikten sonra, dava konusu ihlalin tanımı: “İletim sistemine doğrudan
bağlı tüketiciler ve dağıtım lisansına sahip tüzel kişilerin İletim
Sisteminin her bir ölçüm noktasında çekecekleri endüktif reaktif enerjinin/verecekleri
kapasitif reaktif enerjinin, aktif enerjiye oranının ilgili mevzuata uygun
olmaması” şeklinde yapılmış; “Kullanıcı Tarafından TEİAŞ’a Ödenmesi Gereken
Ceza” ise “Kullanıcının o ayki Sistem Klanlım Fiyatına göre hesaplanan bedelin
%50’si oranında ceza uygulanır. Ceza, 00.00-24.00 saatleri arasında bir
defadan fazla uygulanmayacaktır” olarak belirlenmiştir.
Tüm bu
düzenlemeler ışığında yapılan değerlendirme Neticesinde; Sistem Kullanım
Anlaşmasının, TEİAŞ tarafından 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu, ilgili
Tebliğ ve Ana Statü’nün yukarıda belirtilen maddeleri gereğince
hazırlandığı, davalı idare tarafından, söz konusu anlaşmanın 10. maddesi
ile ihlalin tespit edildiği, Yöntem Bildirimi’nin 1.5 maddesi gereğince, davacıya
174.404,10 TL ceza kesildiği anlaşılmaktadır.
Sonuç
olarak; Sistem Kullanım Anlaşmasının ve 13.12.2007 tarihli ve 1407 sayılı
EPDK Kurul Kararı ile onaylanarak 01.01.2008 tarihinde yürürlüğe giren
İletim Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama
Yöntem Bildirimi’nin, TEİAŞ tarafından tek taraflı olarak hazırlandığı ve
ceza faturasının tanziminde esas alındığı tespit edilmiştir. Bu durumda
gerek ceza faturasına dayanak olan işlemlerin, gerekse ceza faturası
tutanağının davalı idare tarafından tek taraflı olarak hazırlandığı ve
davacıya uygulandığında kuşku bulunmamaktadır.
b.3) Ceza
Faturasının Tahsilinde İzlenen Usul Yönünden:
TEİAŞ Genel
Müdürlüğü tarafından,Fırat Elektrik Dağıtım A.Ş.’ne gönderilen 9.5.2013 gün
ve 4248 sayılı yazıda “……. Bu kapsamda, Aralık 2009-Aralık 2012 dönemleri
için aylık olarak hesaplanan sistem kullanım ceza faturaları muhteviyat
çizelgeleriyle birlikte yazımız ekinde gönderilmektedir./Ayrıca, yasal
süresi içinde ödenmeyen faturalar için Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanunun 51. maddesinde öngörülen gecikme zammı uygulanacağı ve
yasal yollardan tahsili cihetine gidileceğinin bilinmesi hususunda
bilgilerinizi ve gereğini rica ederiz.” şeklindeki yazıdan, davalı idare
tarafından ceza faturasının tahsilinde 6183 sayılı Kanun uyarınca işlem
yapıldığı anlaşılmaktadır.
27/03/ 2003
tarihli ve 25061 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Elektrik Piyasasında
İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında
Tebliğ’in ‘Ödeme yükümlülüğü’ başlıklı 12. maddesinde; “Kullanıcı, Kurum
tarafından iletim veya dağıtım faaliyetine ilişkin olarak onaylanan
bağlantı fiyatı ve/veya sistem kullanım ve/veya sistem işletim fiyatları
üzerinden hesaplanan bedeli TEİAŞ ve/veya dağıtım şirketine ödemekle
yükümlüdür./ TEİAŞ ve/veya dağıtım şirketi, kullanıcıya tahmini bir bedel
tahakkuk ettirdiği takdirde, kesinleşen bedel üzerinden gerekli düzeltmeleri
yapar./ Bağlantı varlıklarının işletme ve bakım masrafları, mülkiyet
sınırları dahilinde ilgili taraflarca karşılanır.” şeklindeki düzenleme ile
kullanıcı tarafından ödenmesi gereken sistem kullanım bedeli
düzenlenmiştir.
Aynı
Tebliğin ‘Ödeme prosedürü’ başlıklı 15. maddesinde; “Madde 15- TEİAŞ
ve/veya dağıtım şirketi, her türlü vergi ve yükümlülükler de ilave edilmiş
olan ayrıntılı ödeme bildirimini, takip eden ayın ilk beş günü içerisinde
sistem kullanım anlaşması tarafı olan kullanıcıya gönderir./Söz konusu
kullanıcı, ödeme bildiriminin tebliğ edildiği günü izleyen onbeş gün
içerisinde bildirimde yer alan tutarı, TEİAŞ ve/veya dağıtım şirketine
öder. Ödemede gecikilen süre için 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesinde öngörülen gecikme zammı
uygulanır.” denilmek sureti ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili
Hakkındaki Kanuna atıf yapmıştır.
Aynı
maddenin devamında da ; “Maddi hatalar dışında; ödeme bildirimi içeriğine
yapılan herhangi bir itiraz, ödemeyi durdurmaz. TEİAŞ ve/veya dağıtım
şirketinin hatası nedeniyle fazla ödenmiş olan tutar, TEİAŞ ve/veya dağıtım
şirketi tarafından ödeme bildiriminin tebliğ edildiği günden sonraki onbeş
gün içerisinde bir itirazda bulunulması halinde, ödeme tarihini izleyen
onaltıncı günden başlamak üzere 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanunun 51 inci maddesine göre hesaplanan gecikme zammı da dahil
olmak üzere bir sonraki ödeme dönemine ait bedelden mahsup edilir.”
şeklindeki düzenleme ile ödeme emrine itirazın icranın yürütülmesini
durdurmayacağı düzenlenmiş, yine davalı idarenin alacağı ile ilgili üstün
ve pozisyon yaratılmıştır.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Hakkında
Kanun’un 51. maddesinde; (Değişik madde: 25/12/2003 - 5035 S.K./4. md.)Amme
alacağının ödeme müddeti içinde ödenmeyen kısmına vadenin bitim tarihinden
itibaren her ay için ayrı ayrı % 4 oranında gecikme zammı tatbik olunur. Ay
kesirlerine isabet eden gecikme zammı günlük olarak hesap edilir./ Gecikme
zammı bir milyon liradan az olamaz./Gecikme zammı; 213 sayılı Vergi Usul
Kanununa göre uygulanan vergi ziyaı cezalarında bu madde uyarınca
belirlenen oranda, mahkemeler tarafından verilen ve ceza mahiyetinde olan
amme alacaklarında ise bu oranın yarısı ölçüsünde uygulanır. Bunların
dışındaki ceza mahiyetinde olan amme alacaklarına gecikme zammı tatbik edilmez./Bakanlar
Kurulu, gecikme zammı oranlarını aylar itibarıyla topluca veya her ay için
ayrı ayrı, yüzde onuna kadar indirmeye, gecikme zammı oranı ile gecikme
zammı asgari tutarını iki katına kadar artırmaya, ayrıca gecikme zammı
oranını aylar itibarıyla farklı olarak belirlemeye ve gecikme zammını
bileşik faiz usulüyle aylık, üç aylık, altı aylık veya yıllık olarak hesaplatmaya
yetkilidir.” denilmek sureti ile kamu alacaklarına uygulanacak gecikme
zammı ayrıca düzenlenmiştir.
Tüm bu yasal düzenlemelerden, TEİAŞ tarafından
talep edilen ceza faturasının, amme alacağı mahiyetinde olduğu ve bu
nedenle tahsili hakkında 6183 sayılı Kanun’da belirlenen usulün
uygulanmasının öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Zira özel hukuk ilişkisine konu
bir alacağın, 6183 sayılı Kanun’un 1. maddesi gereğince kamu alacaklarının
tahsili hakkında öngörülen usulle icra edilmesi mümkün değildir.
İşlemin Kamu Gücüne Dayalı Olması:
En temel
tanımı ile kamu gücü; devletin kamu yararını gerçekleştirebilmesi için özel
kişiler karşısında sahip olduğu üstün yetki ve ayrıcalıklardır.
Yukarıda
ayrıntılı olarak belirtildiği üzere, 4628 sayılı
Kanunun, (Mülga: 14/3/2013-6446/30
md.) 2.maddesi ve 14/3/2013günlü
ve 6446 sayılı Kanunun 30.maddesiyle değişmeden önceki, 1.maddesinin üçüncü
fıkrasının 40.numaralı bendi hükümleri, TEİAŞ Ana Statüsü’nün 4. maddesinin
11.Bendi, Tebliğ’in “İletim sistemine bağlantı ve/veya sistem kullanım
anlaşmaları” başlıklı 4. maddesi gereğince, Dağıtım Şirketleri ile
imzalanacak Sistem Kullanım Anlaşmasını hazırlama görevi TEİAŞ’a verilmiş,
yine Tebliğ’in “İletim sistemine bağlantı ve/veya sistem kullanım
anlaşmaları” başlıklı 4. maddesinde; bu anlaşmaların genel hükümlerinde
Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun onayı olmaksızın değişiklik
yapılamayacağı belirtilmiştir.
4628 sayılı
Kanunun((Ek: 9/7/2008-5784/6 md.;
Mülga: 14/3/2013-6446/30 md.) “ Arz Güvenliği” başlıklı Ek 3. maddesinin
“a” fıkrasının 1 numaralı bendinde; Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi,
iletim kısıtlarını asgari seviyeye indirecek şekilde iletim şebekesinin
planlanmasından, tesisinden, işletilmesinden, sistem güvenilirliğinin
muhafaza edilmesinden ve üretim kapasite projeksiyonu ile 20 yıllık Uzun
Dönem Elektrik Enerjisi Üretim Gelişim Planının hazırlanmasından
sorumludur.(…) “ 2. numaralı bendinde; “Perakende satış lisansına sahip
dağıtım şirketleri, bölgelerindeki serbest olmayan tüketicilerin elektrik
enerjisi ve kapasite talebini karşılamakla yükümlüdürler. Söz konusu tüzel
kişiler her yıl Aralık ayı sonuna kadar, gelecek 5 yıl için, tahmin
ettikleri elektrik enerjisi puant güç taleplerini, ihtiyaç duydukları
elektrik enerjisi miktarını, bu miktarın temini için yaptıkları
sözleşmeleri ve ilave enerji/kapasite ihtiyaçlarını Kuruma bildirmek zorundadır.”
4. numaralı bendinde; “Kurum (EPDK), lisans verilen üretim tesislerinin
gerçekleşmelerinin izlenmesinden, ilgili mevzuat kapsamında bu tesislerin
öngörülen zamanda devreye girmesi için gerekli önlemlerin alınmasından,
Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi tarafından yapılacak arz-talep
dengesi çalışmalarında kullanılmak üzere, 5 yıl içerisinde işletmeye girecek
ve arz hesabında dikkate alınacak lisanslı yeni üretim kapasite
miktarlarının Bakanlığa düzenli aralıklarla bildirilmesinden sorumludur.”,
c fıkrasında; “(…)Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, Türkiye Elektrik
Enerjisi Talep Projeksiyonu Raporunun yayımlanmasını müteakiben, gelecek 20
yılı kapsayacak şekilde yapılan talep tahminini, mevcut arz potansiyelini,
potansiyel arz imkânlarını, yakıt kaynaklarını, iletim ve dağıtım
sisteminin yapısı ve gelişme planlarını, ithalat ve/veya ihracat imkânlarını
ve kaynak çeşitliliği politikalarını dikkate alarak enerji politikalarının
belirlenmesinde yararlanmak üzere Uzun Dönem Elektrik Enerjisi Üretim
Gelişim Planını hazırlayarak Bakanlığın onayına sunar. Bu plan
onaylanmasını müteakip Bakanlık tarafından yayımlanır.” denilmek sureti ile
elektrik iletim hizmetinin güvenliğini sağlamak adına alınması gereken
tedbirler Kanunda açıkça belirtilmiş ve TEİAŞ’a bu hususlarda bir çok görev
verilmiştir.
EPDK
tarafından onaylanarak 10.11.2004 tarihli ve 25639 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe giren Elektrik İletim Sistemi Arz Güvenilirliği ve
Kalitesi Yönetmeliğinin, "Reaktif enerjinin kompanzasyonu"
başlıklı 11. maddesinde “İletim sistemine doğrudan bağlı tüketiciler ve
dağıtım lisansına sahip tüzel kişiler tarafından; iletim sistemine
bağlantıyla ilgili her bir ölçüm noktasında ve her bir uzlaşma periyodunda,
sistemden çekilen endüktif reaktif enerjinin sistemden çekilen aktif
enerjiye oranı yüzde ondördü, sisteme verilen kapasitif reaktif enerjinin
sistemden çekilen aktif enerjiye oranı ise yüzde onu geçemez./ İletim
sisteminin her bir ölçüm noktasında öngörülen orana uyulmaması durumunda
kullanıcılara uygulanacak yaptırımlar bağlantı ve sistem kullanım anlaşmalarında
düzenlenir. / Oranların kontrolü ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde yapılır."hükmüne,
Aynı
Yönetmeliğin 01.01.2007 tarihinde yürürlüğe giren Geçici 3. maddesinde,
“1/1/2007 tarihinden itibaren İletim sistemine doğrudan bağlı tüketiciler
için iletim sisteminin her bir ölçüm noktasında aylık çekilen endüktif reaktif
enerjinin sistemden çekilen aktif enerjiye oranı yüzde otuzüç, aylık
sisteme verilen kapasitif reaktif enerjinin sistemden çekilen aktif
enerjiye oranı yüzde yirmi olarak uygulanır. 1/1/ 2008 'den itibaren bu
oranlar sırasıyla yüzde yirmi ve yüzde onbeş olarak uygulanır./ 1/1/2007
tarihinden itibaren dağıtım lisansına sahip tüzel kişiler için, iletim
sisteminin her bir ölçüm noktasında aylık çekilen endüktif reaktif
enerjinin sistemden çekilen aktif enerjiye oranı yüzde elli olarak
uygulanır. 1/1/ 2008 'den itibaren dağıtım lisansına sahip tüzel kişiler
için, iletim sisteminin her bir ölçüm noktasında aylık çekilen endüktif
reaktif enerjinin sistemden çekilen aktif enerjiye oranı yüzde otuzüç,
aylık sisteme verilen kapasitif reaktif enerjinin sistemden çekilen aktif
enerjiye oranı yüzde yirmi olarak uygulanır. / 1/1/2009 tarihinden itibaren
ise bu oranlar, bu Yönetmeliğin 11 inci maddesi hükümlerinde yer alan
esaslara göre tespit edilir. " hükmüne yer verilmiştir.
Yönetmelikte
yer alan düzenleme paralelinde reaktif enerji sınır değerlerinin aşımı
ihlali; 23/05/2003 tarih ve 148/1-15 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme
Kurulu Kararı ile onaylanan mülga Sistem Kullanım Anlaşmasının "Cezai
Şartlar" başlıklı 10 uncu maddesinde ve TEİAŞ ile Sistem Kullanım
Anlaşması imzalamamış olan kullanıcılar için ise, ilk defa 21/12/2006 tarih
ve 1029 sayılı EPDK Kurul Kararı ile onaylanarak 01/01/2007 tarihinden
itibaren "yürürlüğe giren Yöntem Bildiriminde "İletim sistemine
doğrudan bağlı tüketiciler ve dağıtım lisansına sahip tüzel kişilerin
İletim Sisteminin her bir ölçüm noktasında çekecekleri endüktif reaktif
enerjinin/verecekleri kapasitif reaktif enerjinin, aktif enerjiye oranının
ilgili mevzuata uygun olmaması" şeklinde tanımlanmış, söz konusu ihlal
durumuna ilişkin yaptırım ise, "Kullanıcının o ayki Sistem Kullanım
Fiyatına göre hesaplanan bedelin %50'si oranında ceza uygulanır. Ceza,
00.00-24.00 saatleri arasında bir defadan fazla uygulanmayacaktır."
hükmü ile düzenlenmiştir.
Bu
açıklamalardan hareketle, davalı idare tarafından, elektrik iletim
hizmetinin sağlıklı işlemesini sağlamak amacı ile yerine getirdiği denetim
görevi kapsamında, kanunlarla kendisine verilen üstün yetki ve ayrıcalıklar
kullanılmak sureti ile davacı Fırat Elektrik A.Ş’ne ceza faturasının
kesildiği anlaşılmakla, işlemin tesisinde kamu gücü kullanıldığı sonucuna
varılmıştır.
Ceza Faturasına Esas Tarihler İtibari ile Davacı
İle Davalı Arasındaki İlişkisinin Hukuki Statüsü:
Davaya
konu Ceza Faturası Temmuz 2010 tarihine aittir. Yukarıdaki açıklamalarda da
belirtildiği üzere, ceza faturasına konu ihlal tarihinde henüz Fırat
Elektrik A.Ş. özelleştirilmemiştir. Görevli yargı yerinin belirlenmesi
adına TEDAŞ’ın söz konusu tarihteki tüzel kişiliğinin niteliği ve TEİAŞ ile
TEDAŞ arasındaki ilişkinin hukuki vasfı belirlenmelidir.
Yukarıda
ayrıntısı ile belirtildiği üzere, Elektrik
sektöründeki dağınık yapıyı ortadan kaldırmak ve işletme bütünlüğünü
sağlamak amacıyla 15.0.1970 gün ve 1312 sayılı Kanun ile Türkiye Elektrik
Kurumu (TEK) kurulmuş, imtiyazlı şirketlerin görev bölgeleri ve belediye
sınırları dışında tüm yurtta elektriğin üretim, iletim, dağıtım ve satış
hizmetleri TEK bünyesinde toplanmıştır. Hizmetlerin daha etkin, daha
verimli ve çağdaş bir şekilde sürdürülebilmesi amacıyla ve özelleştirme
politikaları çerçevesinde TEK, Bakanlar Kurulunun 12.8.1993 tarih ve
93/4789 sayılı Kararı ile, Türkiye Elektrik Üretim-İletim A.Ş. (TEAŞ) ve
Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ) adı altında iki ayrı İktisadi Devlet
Teşekkülü olarak yeniden yapılandırılmıştır.
233
sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında KHK’nin 2. maddesinde; “ İktisadi devlet teşekkülü
"Teşekkül"; sermayesinin tamamı devlete ait, iktisadi alanda
ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan, kamu iktisadi
teşebbüsüdür” şeklinde tanımlanmıştır.
233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname'nin (KHK) 3.maddesine ve 20.02.2001 tarih ve 4628 sayılı
Elektrik Piyasası Kanununa dayanılarak çıkarılan ve 02.03.2001 tarihinde
yürürlüğe giren 05.02.2001 tarih ye 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
uyarınca TEAŞ; Türkiye Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ), Elektrik Üretim AŞ
(EÜAŞ) ve Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt AŞ (TETAŞ) unvanlarında, anonim
şirket statüsünde, üç ayrı iktisadi devlet teşekkülü şeklinde
teşkilatlandırılmıştır.
Bu durumda TEDAŞ
12.08.1993 tarihinde İktisadi Devlet Teşekkülü olarak, TEİAŞ ise 05.02.2001
tarihinde iktisadi devlet teşekkülü olarak yapılandırılmışlardır. Daha
sonra TEDAŞ 2.4.2004 tarih ve 2004/22
sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu Kararı ile özelleştirme kapsam ve
programına alınmıştır. Dağıtım bölgeleri yeniden belirlenerek, Türkiye 21
dağıtım bölgesine ayrılmıştır. Bunlardan biri olan Fırat Elektrik A.Ş.’nin
de Özelleştirme Yüksek İdaresi’nin 01.10.2010 tarihli ve 2010/86 sayılı
kararı ile Aksa Elektrik Perakende Satış A.Ş.’ne devir yapılmıştır.
Hissesinin tamamı da 31.12.2010 tarihinde Aksa Elektrik Perakende Satış
A.Ş.’ne devredilmiş ve özelleştirme işlemi tamamlanmıştır.
24/11/1994
tarih ve 4046 numaralı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un 17.
maddesinin B bendinde “ Özelleştirme kapsamına alınan kuruluşlardan; mali
ve hukuki yönden özelleştirmeye hazırlanmalarına karar verilenlerin bu
hazırlık işlemleri tamamlanıncaya kadar, bunların bağlı oldukları bakanlık
veya kurumlar ile ilgileri ve önceki statüleri aynen devam eder. Bunlarla
ilgili mali ve hukuki yönden özelleştirmeye hazırlık işlemleri kurulca
belirlenecek kuruluş veya kuruluşlar tarafından yürütülür. Özelleştirmeye
hazırlık işlemleri tamamlananlar Kurulun vereceği yeni bir karar ile özelleştirme
programına alınır. Bu şekilde hazırlıkları tamamlanarak özelleştirme
programına alınanlar ile doğrudan özelleştirme programına alınanlar (bağlı
ortaklıkların iştirak payları ve varlıkları ile bağlı ortaklık statüsünde olmayan,
ancak sermayesinin yarısından fazlası kamuya ait kuruluşların iştirak
payları ve varlıkları hariç), Kurul kararının alındığı tarihte başka bir
işleme gerek olmadan ve bedel alınmaksızın İdareye devredilmiş sayılır.
Özelleştirme programına alınarak İdareye devredilen kuruluşlar buna ilişkin
Kurul kararı tarihinden itibaren bağlı oldukları bakanlık veya kurumla
ilişkileri kesilerek idareye bağlanmış sayılır.” denilmek sureti ile
hakkında özelleştirme prosedürü tamamlanmayan kamu kuruluşunun eski
niteliğini devam ettireceği düzenlenmiştir.
Aynı
Maddenin C bendinde; “ Genel ve katma bütçeli idarelerle, bunlara bağlı
döner sermayeli kuruluşların 15 inci maddenin (a) bendinde belirtilen mal
ve hizmet üretim birimleri ve varlıkları ile kamu iktisadi kuruluşlarının
ve bunların müessese, bağlı ortaklık, işletme ve işletme birimleri ile
varlıklarının özelleştirme programına alınmalarına Kurulca karar verilir.
Bunların, mülkiyetin devri dışındaki yöntemlerle yapılacak özelleştirme işlemleri
idare tarafından yürütülür. Ancak, bunların mülkiyetinin bağlı bulundukları
kurum ve/veya kuruluşlara aidiyeti ve statüleri aynen devam eder.”
şeklindeki düzenleme ile de iktisadi devlet teşekküllerinin özelleştirme
işlemleri tamamlanıncaya kadar bağlı bulundukları kurum veya kuruluşa
aidiyetinin ve hukuki niteliğinin korunacağı belirtilmiştir.
Aynı
Kanunun 18. maddesinde Özelleştirmede uygulanabilecek usuller belirlenmiş
ve A bendinin a alt başlığında “Satış; Kuruluşların aktiflerindeki mal ve
hizmet üretim birimleriyle varlıklarının mülkiyetinin kısmen veya tamamen
bedel karşılığı devredilmesi ya da bu kuruluşların hisselerinin tamamının
veya bir kısmının kuruluşların içinde bulundukları şartlar da dikkate
alınarak yurt içi ve yurt dışında, halka arz, gerçek ve/veya tüzelkişilere
blok satış, gecikmeli halka arzı içeren blok satış, çalışanlara satış,
borsada normal ve/veya özel emir ile satış, menkul kıymetler yatırım
fonları ve/veya menkul kıymetler yatırım ortaklarına satış veya bunların
birlikte uygulanması yoluyla bedel karşılığı devredilmesidir.” denilmek
sureti ile satış usulü ile özelleştirme yöntemi düzenlenmiştir.
Anılan
Maddenin B bendinin c alt başlığında; “Komisyon; değer tespit
çalışmalarını, özelleştirilecek kuruluşun niteliği, gördüğü hizmetin
özelliği, gelecekteki nakit akımı potansiyeli, faaliyette bulunduğu sektör
ve pazarın özellikleri, sahip olduğu sınai, ticari ve sosyal tesisler, mA.e
araç ve gereçler, teçhizat, malzeme ve hammadde ile yarı mamul ve mamul
madde stokları, her türlü taşınır ve taşınmaz malları, vasıfları ve hali
hazır durumları, seN.li ve seN.siz bütün alacak ve borçları ile bilumum hak
ve yükümlülükleri ve özelleştirilecek kuruluşa uygulanacak özelleştirme
yöntemini de dikkate alarak uluslararası kabul görmüş olan; indirgenmiş
nakit akımları (N. bugünkü değer), defter değeri, N. aktif değeri, amortize
edilmiş yenileme değeri, tasfiye değeri, fiyat/kazanç oranı, piyasa
kapitalizasyon değeri, piyasa değeri/defter değeri, ekspertiz değeri,
fiyat/nakit akım oranı metotlarından en az ikisini uygulamak suretiyle
yürütür. Değer tespit
sonuçları, kuruluşun özelleştirme işlemi tamamlanarak devir sözleşmesinde
yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmesinden sonra kamuoyuna duyurulur.
Özelleştirme programındaki kuruluşun özelleştirme işlemlerini bu Kanunun 4
üncü maddesinin son fıkrasına istinaden yürütmesi durumunda; değer tespiti
işlemleri, ilgili kuruluşun karar almaya yetkili organlarının kararı ile
kuruluş ita amirinin başkanlığında oluşturulacak komisyon tarafından bu
bentte belirtilen esaslar çerçevesinde yapılır.” denilmek sureti ile
özelleştirme işleminin ne şekilde tamamlanacağı belirtilmiştir.
TEDAŞ,
Özelleştirme Yüksek İdaresi’nin 02.04.2004 gün ve 2004/22 sayılı kararı ile
özelleştirme kapsamına alınmış, yine aynı idarenin 01.10.2010 gün ve
2010/86 sayılı kararı ile davacı Şirketin Aksa Elektrik Perakende Satış
A.Ş.’ne devrine karar verilmiş ve nihayet 31.12.2012 tarihinde hisse devri
tamamı ile sağlanarak Özelleştirme İdare Başkanlığı’nın resmi web sitesinde
ilan edilmiştir. Buradan hareketle, ceza faturasına konu ihlalin yapıldığı
Temmuz 2010 tarihinde, faturayı düzenleyen TEİAŞ’ın da, Fatura muhatabı
olan Fırat Elektrik A.Ş.’nin de iktisadi devlet teşekkülü niteliğinde
olduğu tespit edilmiştir.
Taraflar arasında imzalanan 31.12.2010 tarihli
hisse devir sözleşmesinin “Alıcının Taahhütleri” başlıklı 9. maddesinin 4.
fıkrasında; alıcı ihale konusu hisseleri devraldığı tarihten önceki döneme
ilişkin olarak İşletme hakkı devir sözleşmesindeki hükümler saklı kalmak
kaydı ile şirkette yapılmış olan her türlü işlemden kaynaklanan borç ve
yükümlülüklerden, kayıtlara intikal ettirilmemiş olsa dahi şirketin sorumlu
olduğu, bu hususlarda alınmış karar ve yapılmış sözleşmelerden ilgili
olarak kendisinin veya şirketin idareyi ve TEDAŞ’ı ilzam edecek hiçbir
başvuru ve rucu hakkının olmadığı kabul, taahhüt ve garanti eder “
şeklindeki hükümden davacının sözleşme imzalanmadan önce doğan borç ve
yükümlülüklerden de sorumlu olduğunun düzenlendiği ancak İşletme Devir
hakkı Sözleşmesinde belirtilen hususların bundan vareste tutulduğu
görülmüştür.
İşletme Devir hakkı sözleşmesi incelendiğinde ise;
“Üçüncü Kişilerin Hak ve İddiaları” başlıklı 7. fıkrasının 4,5,6 ve
7. fıkralarında sırasıyla; “Dağıtım Faaliyetinin TEDAŞ tarafından
yürütüldüğü dönemde hu faaliyetin yürütülmesi amacıyla gerçekleştirilen her
türlü is ve işlemlerin bütün sorumluluğu TEDAŞ'a aittir. TEDAŞ tarafından
yürütülmüş bulunan hu faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri
sürülecek her türlü talebin muhatabı TEDAŞ'tır. Bu talepleri konu alan icra
takibi ve davalar TEDAŞ tarafından yürütülür ve sonuçlandırılır. Bu takip
ve davalardan doğacak her türlü mali yükümlülük TEDAŞ tarafından
karşılanır.
Dağıtım Faaliyetinin Şirket
tarafından yürütüldüğü dönemde bu faaliyet kapsamında gerçekleştirilen her
türlü iş ve işlemlerin bütün sorumluluğu Şirket'e aittir. Şirket tarafından
yürütülmüş bulunan bu faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri
sürülecek her türlü talebin muhatabı Şirket'tir. Bu talepleri konu alan
icra takibi ve davalar Şirket tarafından yürütülür ve sonuçlandırılır. Bu
takip ve davalardan doğacak her türlü mali yükümlülük Şirket tarafından
karşılanır.
Sözleşmenin imza tarihinden önce
Dağıtım Tesisleri ile Dağıtım Tesisleri'nin işletilmesinden kaynaklanan her
türlü hukuki ve cezaî sorumluluk TEDAŞ’a aittir. Bu dönemde yürütülmüş
bulunan bu faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri sürülecek
her türlü talebin muhatabı TEDAŞ'tır. Bu talepleri konu alan icra takibi ve
davalar TEDAŞ tarafından yürütülür ve sonuçlandırılır. Bu takip ve
davalardan doğacak her türlü mali yükümlülük TEDAŞ tarafından ödenir.
Sözleşmenin imza tarihinden sonra Dağıtım Tesisleri
ile Dağıtım Tesisleri'nin işletilmesinden kaynaklanan her türlü hukuki ve
cezaî sorumluluk Şirkete aittir. Şirket tarafından yürütülmüş bulunan hu
faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri sürülecek her türlü
talebin muhatabı Şirkettir. Bu talepleri konu alan icra takibi ye davalar
Şirket tarafından yürütülür ve sonuçlandırılır. Bu takip ve davalardan
doğacak her türlü mali yükümlülük Şirket tarafından karşılanır. Şirket, bu
kapsamda ortaya çıkan tazminattan, cezadan ve/veya herhangi bir isim
altında gerçekleştirdiği ödemelerden dolayı, hiçbir şekilde TEDAŞ’a rücu
edemez. Belirtilen nedenlerle TEDAŞ'ın bir ödeme yapmak zorunda kalması durumunda.
Şirket söz konusu ödemeyi ilk talepte ödeme tarihinden itibaren ticari
faiziyle birlikte, nakden ve defaten ödemekle yükümlüdür” şeklindeki
düzenlemelerden, TEDAŞ’ın şirkete devri öncesindeki döneme ilişkin Dağıtım
Tesisleri ile Dağıtım Tesisleri'nin işletilmesinden kaynaklanan her türlü
hukuki ve cezaî sorumluluğun TEDAŞ’a ait olacağı açıkça belirtilmiştir.
Yine 233
sayılı KHK’nin 2. Maddesinde; iktisadi devlet teşekküllerinin iktisadi
alanda ticari esaslara göre faaliyet göstereceği düzenlenmiştir. Ancak bu
maddenin 29.06.2001 gün ve 24447 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe
giren TEİAŞ Ana Statüsü’nün 3. Maddesinin 2. Fıkrası ile birlikte
değerlendirmek gerekmektedir. Söz konusu maddede TEİAŞ’ın EPK, K.H.K., ve
bu Anastatü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabi
olacağı belirtilmiştir. 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 2 nci
maddesinde sistem kullanım anlaşmasına konu kullanım tarifelerinin TEİAŞ
tarafından EPDK’nın onayı alınmak sureti ile hazırlanacağına ilişkin tek
taraflı düzenleme yetkisi ve aynı kanunun 20. maddesinde düzenlenen sistem
güvenliği açısından gerekli önlemleri düzenleyen Arz güvenliği ile ilgili
maddesi birlikte değerlendirildiğinde; TEİAŞ tarafından, Fırat Elektrik
A.Ş. hakkında (sermayelerinin tamamı devlete ait iki iktisadi devlet
teşekkülü arasında) Temmuz 2010 tarihini kapsar şekilde düzenlenen ceza
faturasının, bir ticari faaliyetin yürütülmesi kapsamında değil, TEİAŞ’a
4628 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile verilen Elektrik İletimi görevinin sağlıklı
bir şekilde yürütülmesini sağlama görevi kapsamında düzenlendiği, davacı
ile davalı arasında gerek hisse devir sözleşmesi gerekse İşletme Hakkı
Devir Sözleşmesi imzalanmadan önceki döneme ait davaya konu ceza faturası
yönünden sorumluluğun TEDAŞ’a ait olması da dikkate alındığında, borç
tarihi itibari ile gerek alacaklı gerekse borçlu sıfatının idarede
birleştiği sonucuna varılmıştır.
7-SONUÇ:
Dava
dosyasının incelenmesinden; 233
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) 3. maddesine ve 20.02.2001
tarih ve 4628 sayılı Elektrik
Piyasası Kanununa dayanılarak çıkarılan ve 02.03.2001 tarihinde
yürürlüğe giren 05.02.2001 tarih ve 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
uyarınca TEAŞ’nin, TEİAŞ, EÜAŞ ve TETAŞ şeklinde 3’e ayrılmasının ardından
27/03/2003 tarihli ve 25061 sayılı Resmi Gazete’de Elektrik Piyasasında
İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında
Tebliğin yayınlandığı, ardından 21.12.2006 tarihli ve 1029 sayılı EPDK
Kurul Kararı ile onaylanarak 01.01.2007 tarihinde İletim Sistemi Sistem
Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildirimi’nin
yürürlüğe girdiği, ancak işlemin ceza faturasına esas ihlal tarihi (Temmuz
2010) tarihi itibari ile 13.12.2007 gün ve 1407 sayılı EPDK kurul kararı
ile onaylanan İletim Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini
Hesaplama Yöntem Bildirimi’nin yürürlükte olduğu;
TEİAŞ’nin
4628 sayılı Kanun ve Tebliğin kendisine verdiği yetki çerçevesinde hazırladığı;
Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 01.10.2010 gün ve 2010/86 sayılı Kararı ile
Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.nin Fırat Elektrik AŞ.’ndeki %100 hissesinin,
230.250.000 ABD doları bedelle Aksa Elektrik Perakende Satış A.Ş.’ne
devredilmesine karar verildiği, hisse devrinin 31.12.2010 tarihinde tamamı
ile gerçekleşmesi ile Fırat Elektrik A.Ş.’nın özelleştirme işleminin tamamlandığı;
davalı kurum tarafından, sistem kullanım anlaşmasının 10. maddesinde
belirtilen cezai şartlarından 12. bentte belirtilen yükümlülüğün Temmuz
2010 tarihinde tespit edilen ihlali nedeni ile davacı kuruma 174.404,10 TL
ceza kesildiği, davacının bu cezaya itiraz etmesi ile taraflar arasında
davaya konu uyuşmazlığın oluştuğu anlaşılmaktadır. Görüldüğü üzere, ceza
faturasının tanzimine konu ihlal tarihinde, davacı kurum henüz
özelleştirilmemiş olmakla, ihlal tarihi itibariyle idare hukuku tüzel
kişisi sıfatını devam ettirmektedir.
Yukarıda ayrıntısı ile açıklandığı üzere, Ana
Statüsünün 3. Maddesinin 2. Fıkrası gereğince TEİAŞ, Kanunla verilen
görevleri kapsamında tesis ettiği işlemler yönünden idare hukuku
hükümlerine tabidir ve bu bağlamda yetkilerini kullanırken tesis ettiği
işlemler bakımından özel hukuk hükümlerine tabi olmadığı yönünden bir kuşku
bulunmamaktadır. Buna ilaveten, davalı TEİAŞ tarafından, davacı kurumun
özelleştirilmesinden önceki döneme ilişkin olarak, davalı idarenin elektrik
iletimi kamu hizmetinin düzgün işletilmesini sağlamak adına
gerçekleştirdiği denetim görevi kapsamında tespit ettiği ihlal nedeni ile
davacıya ceza faturası tanzim ettiği, ne faturanın tanzimi ne de faturanın
dayanağı olan işlemlerin düzenlenmesi aşamasında davacının herhangi bir
katkısı bulunmadığı, davalı idarenin tüm bu işlem ve düzenlemeleri kanunlar
ve ilgili mevzuatın kendisine verdiği yetkiye dayalı olarak kamu gücü
kullanmak sureti ile ve tek taraflı irade beyanı ile gerçekleştirdiği
hususları da dikkate alındığında, davaya konu iptali istenen ceza
faturasının bir idari işlem olduğu sonucuna varılmıştır.
Her ne kadar davaya konu sistem kullanım anlaşması
bir sözleşme metni gibi düzenlenmiş ise de, gerek TEİAŞ tarafından tek
taraflı olarak hazırlanması, gerek EPDK tarafından onaylanarak yürürlüğe
girmesi nedenleri ile, iki taraflı irade beyanına havi bir özel hukuk
sözleşmesi niteliğinde olduğu kabul edilmemiş, bir idari işlem olarak
değerlendirilmiştir.
Bu
duruma göre, idare tarafından tesis edilen işlemin, anılan yasal
düzenlemelere uygunluğunun denetlenmesi gereken davanın görüm ve çözümünde
2577 sayılı Yasa’nın 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi gereğince idari
yargı yerleri görevli olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan
nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın başvurusunun reddi gerekmiştir.
SONUÇ :
Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 2.6.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN
OLARAK karar verildi.
——
• ——
Uyuşmazlık Mahkemesi
Başkanlığından:
7-ESAS NO : 2014/181
KARAR NO : 2014/623
KARAR TR : 02.06.2014
(Hukuk Bölümü)
ÖZET :
Davalı TEİAŞ ile özelleştirme öncesinde elektrik dağıtım şirketlerinin
hisselerinin tamamının kamu elinde olması, sistem kullanım cezası adı
altında davalı tarafından uygulanan yaptırımın tek taraflı biçimde uygulanması
ve takibinin amme alacaklarının tahsili usulü hakkında mevzuat hükümlerine
göre yapılması, özelleştirme öncesinde gerçekte iktisadi devlet teşekkülü
statüsünde bulunan bu iki kamu birimi arasında cereyan eden ilişkinin idare
hukuku ilkeleri çerçevesinde yürütülmesi, özelleştirme aşamasında davacı
dağıtım şirketi ile özelleştirme idaresi arasında imzalanan hisse satış
sözleşmesi ve işletme hakkı devir sözleşmesinin ilgili hükümleri uyarınca,
sözleşmenin imza tarihi öncesindeki dönemde her türlü hukuki ve cezai
sorumluluğun TEDAŞ’a ait olduğunun hüküm altına alınması ve bunun doğal
sonucu olarak da o dönemde iki kamu birimi arasında oluşan ihtilaftan
kaynaklanan sorunun ancak idare hukuku ilkelerine göre çözümlenmesi
gerektiği, ayrıca davacı dağıtım şirketi ile davalı arasında idari para
cezası dönemini kapsayan bir özel hukuk sözleşmesinin imzalanmamış
bulunması ve ancak özelleştirme tarihi sonrası döneme ilişkin bir ihtilafın
söz konusu olması halinde özel hukuk hükümlerinin uygulanabileceği gerçeği
dikkate alındığında; davacı elektrik dağıtım şirketinin özelleştirilmesi
öncesi kamu elinde olduğu döneme ilişkin tesis edilen sistem kullanım
cezasının iptaline ilişkin davanın İDARİ YARGI YERİNDE görülmesi
gerektiği hk.
K A R A R
Davacı :
Çoruh Elektrik Dağıtım A.Ş.
Vekilleri
: Av. M.Y.& Av. S.Y.
Davalı :
TEİAŞ Genel Müdürlüğü
Vekili :
Av. E.A.
1-OLAY : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;
davalı idare tarafından 12.02.2013 gün ve 1570 sayılı yazısı ile davacı
şirkete gönderilen yazıda, İletim Sistemi Sistem Kullanım ve İşletim
Tarifelerine Hesaplama Yöntem Bildirimi’nin 1.5. maddesinde belirtilen; "iletim sisteminde doğrudan bağlı tüketiciler ve dağıtım
lisansına sahip tüzel kişilerin iletim sisteminin her bir ölçüm noktasında çekecekleri
endüktif reaktif enerjinin verecekleri kapasite reaktif enerjinin, aktif
enerjiye oranının ilgili mevzuata uygun olmaması" gerekçesi ile "Ocak 2007-Kasım 2009 dönemleri
arasında aylık olarak hesaplanan sistem kullanım ceza faturalarının tebliğ
ettirerek ödenmemesi durumunda Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki
Kanunun 51.maddesi kapsamında yasal yollara gidileceği"
bildiriminde bulunduğunu; ancak söz konusu ceza faturasının tamamı ile
hukuka aykırı olduğunu iddia etmiş, gerekçe olarak da;
Davacı şirkete kesilen faturanın dayanağı olan,
Elektrik Piyasasında İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem
Kullanım Hakkındaki Tebliğin 27.03.2003 gün ve 25061 sayılı Resmi Gazete’de
yayınlanarak yürürlüğe girdiğini; yine ceza faturasının dayanağı olan
Bağlantı ve Sistem Kullanım Anlaşması ile Yöntem Bildirimi’nin 21.12.2006
gün ve 1029 sayılı EPDK Kurul Kararı ile onaylanarak 29.12.2006 gün ve
26391 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdiğini, oysa davacı şirketin 1.10.2010
tarihinde özelleştirildiğini, ceza faturalarına esas işlem tarihinin ise;
Ağustos 2008 tarihine ait olduğunu, yani anılan tarihlerde davacı şirketin
Devlete ait olması nedeni ile davacı kurumun bir sorumluluğunun olmadığını,
TEİAŞ Genel Müdürlüğü ile TEDAŞ Genel Müdürlüğü
arasında 08.03 2007 tarihli mutabakat metni imzalandığını söz konusu
mutabakat metninde ; "Kamu
mülkiyetinde olan Dağıtım Şirketlerinin, personel yetersizliği ve yatırım
ödeneklerinin kısıtlılığı nedenleriyle gerekli altyapının tamamlanamamış
olması, eleman yetersizliğinden dolayı bakım-onarım faaliyetlerinin
istenilen seviyede yapılamaması dikkate alınarak, Sistem Kullanım
Anlaşmalarındaki Cezai Şartlar başlıklı 10 uncu maddede ve Yöntem
Bildiriminin 1.5 inci maddesinde yer aleti cezai hükümlerini 3 yıl Dağıtım
Şirketlerine uygulanması yönünde TEDAŞ ve Dağıtım Şirketlerinin EPDK nezdinde
muafiyet talebinde bulunması, Sistem
Kullanım Antlaşmasının Karşılıklı Yükümlülükler Başlıklı A-1 bendinin
dördüncü fıkrasında yer alan 15 günlük ödeme suresinin
30 güne çıkarılması ve ödeme
süresi içersinde ödeme yapılmaması halinde uygulanacak 6183 sayılı Kanunun
51 inci maddesine göre hesaplatılacak gecikme zammının günlük olarak
uygulanması yönünde ilgili mevzuatta gerekli düzenlemelerin yapılması
amacıyla TEDAŞ ve Dağıtım Şirketlerinin EPDK nezdinde girişimde
bulunması," hususlarında
mutabakata varıldığını ve Yöntem Bildiriminin 1.5.maddesindeki cezai hükümlerin
3 yıl dağıtım Şirketlerine uygulanmaması yönünde karar alındığını, bu
mutabakat uyarınca davalı idareye yapılan müracaata verilen 21.03.2013 gün
ve 3037 numaralı cevapta, muafiyet anlaşması ile ilgili bir müracaatın
olmaması nedeni ile cezai işlemlerin uygulandığı cevabının verildiğini,
oysa söz konusu tarihte davacı kurumun henüz özelleştirilmediğini, bu
nedenle kendilerinin müracaat imkanının zaten bulunmadığını, bu nedenle de
yapılan işlemin hukuka aykırı olduğunu;
6446 sayılı Enerji Piyasası
Kanunu’nun 16. Maddesinde Yaptırımlar, Yaptırımların Uygulanmasında usul ve
Para Cezaları’nın düzenlendiğini, bu maddede, Yöntem Bildiriminin 1.5.
maddesinde belirtilen hususa yer verilmediğini, maddede belirtilen
sebeplerin sınırlı sayıda olduğunu ve yorum yolu ile genişletilemeyeceğini,
bu nedenle de yapılan işlemin dayanağının olmadığını ve hukuka aykırı
olduğunu; ayrıca 6446 sayılı Kanun uyarınca ceza verme yetkisinin EPDK’ya
ait olduğunu, oysa davacıya kesinlen ceza faturasının TEİAŞ tarafından
tanzim edildiğini, bu itibarla da yapılan işlemin hukuka aykırı olduğunu,
Ceza Faturasının dayanağı olarak
gösterilen Yöntem Bildirimi’nin, Elektrik
Piyasasında iletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı
Hakkında Tebliğin Geçici 3 maddesine de aykırı olduğunu, söz konusu maddede
“Bağlantı ve sistem kullanımına
ilişkin standart anlaşmalar kullanıcı özellikleri dikkate alınarak TEİAŞ ve
Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. tarafından bu Tebliğin yayım tarihini izleyen
otuz gün içerisinde hazırlanarak Kuruma sunulur. Kullanıcıların lisans
almamış olması ve kullanıcılar ile sistem kullanım anlaşmalarının
yapılmamış olması, bu kullanıcıların Elektrik Piyasası Tarifeler
Yönetmeliği uyarınca onaylanan sistem kullanım bedelini ve/veya sistem
bedelini TEİAŞ ve/veya dağıtım Şirketine ödeme yükümlülüklerini ortadan
kaldırmaz. Ancak, dağıtım sistemine bağlı üretim faaliyeti gösteren tüzel
kişilere, 1 Ocak 2004 tarihine kadar dağıtım sistemi kullanım fiyatı üzerinden
belirlenen bedel tahakkuk ettirilmez.” şeklindeki düzenleme ile ceza
tanzimi hususunda yöN.meliğe atıf yaptığını, oysa gerek yönetmelikte
gerekse tebliğde sadece sitem kullanım ve/ veya işletim ücretinin düzenlendiğini,
sistem kullanım ceza ücretinden bahsedilmediğini, bu nedenle de yapılan
işlemin dayanaksız ve hukuka aykırı olduğunu,
Yöntem bildiriminin 4.16. maddesindeki "sistem kullanım anlaşmasının
yapılmamış olması halinde bu Yöntem Bildiriminin 1.5.maddesi (para cezası)
bu kullanıcılar için uygulanacaktır." şeklindeki düzenlemenin,
özelleştirme öncesi dönemde, davalı idarece tek taraflı olarak yapılması
nedenleri ile davacı açısından uygulanmasının hukuken mümkün olmadığını,
söz konusu uygulamanın gerek cezaların şahsiliği ilkesine gerekse iyiniyet
kurallarına aykırı olduğunu,
Davalı tarafından gönderilen ceza faturasının
tahsilinde izlenen usulün de hukuka aykırı olduğunu, 6183 sayılı Yasa’nın
55. maddesinde, para cezasının tahsili öncesinde davacı kuruma ödeme emri
gönderilmesi gerektiğinin ve yine aynı maddede belirtilen yasal sürelerin
beklenmesi gerektiğinin düzenlendiğini, ancak; davalı idarece söz konusu
usuli prosedürün izlenmediğini bu şekilde davacının yasal itiraz haklarını
kullanmasına engel olunduğunu,
Davalı tarafından talep edilen para cezasının 6183
sayılı Yasa’nın 102. Maddesi gereğince zamanaşımına uğradığını, bu anlamda
davalı idarenin gecikme zammı talebinde 6183 sayılı yasaya dayanıp,
zamanaşımı konusunda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na dayanmasının kendi
içinde çelişkiye sebebiyet verdiğini, davalı idarece yapılan işlemin bu
yönü ile de hukuka aykırı olduğunu,
2007-2009 tarihleri arasında henüz özelleştirmesi
yapılmamış ve mülkiyeti kamuda olan şirket Yetkililerine Davalı idarece
hiçbir uyarıda bulunulmadığını, Şirketin ihlali düzeltici önlem alma ve
cezayı ortadan kaldırma olanağının bu şekilde elinden alındığını, davalı
idareye bu konuda yapılan itiraza verilen cevapta, davalı idarenin böyle
bir yükümlülüğünün olmadığının belirtildiğini, davalı idarenin bu davranışı
ile ortaya çıkan geriye dönük olarak çok ciddi para cezalarına
hükmetmesinin, Ceza Hukuku’nun genel ilkeleri ve hakkaniyet ile bağdaşmadığını,
Ceza Faturasına esas tutanakların davalı idarece
tek taraflı olarak tanzim edildiğini, bu konuda davacının savunmasının alınmadığını,
ceza faturasına dayanak olan Yöntem Bildiriminin 1.5. maddesindeki
ihlallerin giderilmesinin davacıdan istenmediğini, söz konusu uygulamanın
Enerji Piyasası Kanunu’nun tebliği düzenleyen 21. maddesine de aykırı
olduğunu,
Ceza Faturasının dayanağı olan Yöntem Bildirimi’nin
halen Resmi gazetede yayınlanmamış olması nedeni ile geçerliliğinin de
şüpheli olduğunu,
Dava konusu ceza faturasının, 27/03/2003 tarihli ve
25061 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Elektrik Piyasasında iletim ve
Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında Tebliğin Ortak
Hükümler bolumu Ödeme Prosedürü başlıklı 15.maddesinde belirtilen prosedüre
aykırı şekilde aylık olarak değil, 2007-2009 yıllarına ait 27 adet fatura
tek bir seferde tahakkuk ettirildiğini, bu itibarla da yapılan işlemin
hukuka aykırı olduğunu Belirterek
N.icede davalı idare'nin;
"iletim sistemi, sistem kullanım ve sistem işletim tarifelerini
hesaplama yöntem bildiriminin 1.5.maddesi" hükmünün ihlali
gerekçesi ile Müvekkil şirkete cezai yaptırım olarak tebliğ ettiği
29.01.2013 gün ve 078266 sayılı 237.955,30 TL’lik sistem kullanım ceza
faturası işleminin yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden hukuka
aykırı olduğundan iptaline karar verilmesi istemi ile idari yargıda dava
açmıştır.
Davalı Türkiye Elektrik İletim AŞ. vekili süresi
içerisinde sunduğu cevap dilekçesinde özetle; görev itirazında bulunmuştur.
2-ANKARA 6. İDARE MAHKEMESİ; 11.7.2013 gün ve
2013/575 Esas sayılı kararı ile, 2577 sayılı idari Yargılama Usulü
Kanunu'nun 2. maddesinde; "İdari dava türleri, idari işlemler hakkında
yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı
olduklarından dolayı açılan iptal davaları; idari işlem ve eylemlerden
dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı
davaları; kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü
idari sözleşmelerden dolayı açılan davalar” olarak sayıldığını ve idari
yargının idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimini yapmakla
görevli olduğunu, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun 1. maddesinin
birinci fıkrasında bu Kanunun amacının, elektriğin yeterli, kaliteli,
sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin
kullanımına sunulması için. rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre
faaliyet gösterebilecek, mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir
elektrik enerjisi piyasasının oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir
düzenleme ve denetimin sağlanması olduğu hükmüne yer verildiğini, iletim
Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem
Bildiriminin 1.5. maddesinde; ".....Sistem Kullanım Anlaşması Bulunmaksızın
iletim sistemini kullanmakta olan kullanıcılar, iletim sisteminde ar
güvenirliği ve kalitesinin sağlanması amacıyla aşağıda yer alan ihlallerle
karşılaşılması halinde ilgili cezai işleme tabi olacaktır."
düzenlemesinin yer aldığını ve devamında ihlallerin tanımı yapılarak, bu
ihlaller karşılığında kullanıcı tarafından TEIAŞ'a ödenmesi gereken
cezaların belirtildiğini; dava dosyasının incelenmesinden; her ne kadar
davalı idarece uyuşmazlığın faturadan kaynaklı olması nedeniyle bu davanın
adli yargıda görülmesi gerektiği ileri sürülerek görev itirazında
bulunulmuş ise de; dava konusu sistem kullanım para cezasının davalı idare
ile davacı arasında tarafların serbest iradesine dayalı ve ticari nitelikte
olan Sistem Kullanım Anlatması uyarınca verilmediğini, taraflar arasında bu
şekilde bir anlaşma olmaması nedeniyle iletim Sistemi, Sistem Kullanım ve
Sistem iletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildiriminin 1.5. maddesi
uyarınca kamu gücüne dayalı olarak re'sen ve tek yanlı irade açıklaması
sonucu verildiğini, bu nedenle davanın görüm ve çözümünün Mahkememize ait
olduğunu belirterek, davalı vekilinin görev itirazının reddine karar
vermiştir.
Davalı Türkiye Elektrik İletim AŞ.
vekilinin, adli yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması
yolunda süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine, dava dosyası Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmiştir.
3-YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI aynen, “233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) 3.
maddesine ve 20.02.2001 tarih ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununa
dayanılarak çıkarılan ve 02.03.2001 tarihinde yürürlüğe giren 05.02.2001
tarih ve 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca TEAŞ; Türkiye
Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ), Elektrik Üretim AŞ (EÜAŞ) ve Türkiye Elektrik
Ticaret ve Taahhüt AŞ (TETAŞ) unvanlarında, anonim şirket statüsünde, üç
ayrı iktisadi devlet teşekkülü şeklinde teşkilatlandırılmıştır.
TEİAŞ,
devletin genel enerji politikasına uygun olarak, ülkedeki tüm iletim
tesislerini devralmak, elektrik iletimi, yük tevzi ve işletme planlaması
hizmetlerini yürütmek üzere 01.10.2001 tarihinde faaliyete geçirilmiştir.
TEİAŞ,
233 sayılı KHK sistemi içinde, iktisadi devlet teşekkülü olarak ve mevcut
mevzuat ve ana statüsü hükümleri çerçevesinde, Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumundan (EPDK) 13.03.2003 tarihinde aldığı iletim lisansı çerçevesinde,
yeni piyasa yapısına uygun çıkarılması talebinde bulunulduğu
anlaşılmaktadır.
Sorunun
çözümü için davanın tarafı olan şirket tüzel kişiliklerinin hukuki statüsü
ile davanın konusunun belirlenmesi gerekmektedir.
233
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) 3. maddesine ve 20.02.2001 tarih
ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununa dayanılarak çıkarılan ve
02.03.2001 tarihli 24334 sayılı RG.de yayımlanarak yürürlüğe giren
05.02.2001 tarih ve 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 1. Maddesi
uyarınca, 12.08.1993 tarih ve 93/4789 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile
Türkiye Elektrik Kurumunun 1994 yılında Türkiye Elektrik Üretim İletim
A.Ş.(TEAŞ) ve Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.(TEDAŞ) olarak
yapılandırmasından sonra, 05 Şubat 2001 tarih ve 2001/2026 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararı ile Türkiye Elektrik Üretim İletim A.Ş. 01.10.2001 tarihinden
itibaren; 1) Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt A.Ş. (TETAŞ), 2) Elektrik
Üretim A.Ş. (EÜAŞ) ve 3) Türkiye Elektrik iletim A.Ş. (TEIAŞ) olmak üzere
üç ayrı Kamu iktisadi Teşekkülü olarak yeniden yapılandırılmıştır. Kararın
2. maddesine göre ise, Söz konusu iktisadi devlet teşekküllerinin faaliyet
konularının kapsamı, merkezleri ve sermayeleri ana statülerinde belirtilir.
Yüksek
Planlama Kurulunun (YPK) 11.06.2001 tarih ve 2001/T-19 sayılı kararı ile
onaylanmış, 29.06.2001 tarih ve 24447 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe giren TEİAŞ Anastatüsünün 3. maddesinde "Bu Anastatü ile
teşkil olunan Türkiye Elektrik iletim A.Ş. (Teşekkül) tüzel kişiliğe sahip,
faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir İktisadi
Devlet Teşekkülüdür." hükmü, 21. maddesinde ise, "Bu Anastatüde
bulunmayan hususlarda K.H.K. hükümleri uygulanır" hükmü bulunmaktadır.
233
sayılı Kamu iktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 4.
maddesindeki "1. Teşebbüsler tüzelkişiliğe sahiptir. /2. Teşebbüsler,
bu Kanun Hükmünde Kararname ile saklı tutulan hususlar dışında özel hukuk
hükümlerine tabidir./3. Teşebbüsler, Genel Muhasebe Kanunu ile Devlet İhale
Kanunu hükümlerine ve denetimine tabi değildir./4. Teşebbüslerin
sorumlulukları sermayeleri ile sınırlıdır. Teşebbüslerin sermayesi, ilgili
bakanlığın talebi üzerine Koordinasyon Kurulunca tespit edilir." hükmü
ile teşebbüslerin faaliyetlerinde özel hukuk hükümlerine tabi olacağı
belirlenmiştir.
Diğer
taraftan, Bakanlar Kurulunun 12.08.1993 tarih ve 93/4789 sayılı kararı ile,
Türkiye Elektrik Üretim-İletim A.Ş. (TEAŞ) ve Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.
(TEDAŞ) adı altında iki ayrı İktisadi Devlet Teşekkülü olarak yeniden
yapılandırılmıştır. 1994 yılında TEAŞ ve TEDAŞ tüzel kişiliklerine
kavuşmuşlardır.
Bugün
Elektrik dağıtım ve perakende satış sektöründe rekabete dayalı bir ortamın
oluşturulması ve gerekli reformların yapılmasını teminen dağıtım bölgeleri
baz alınarak Kamu mülkiyetindeki elektrik işletmelerinin yeniden yapılandırılması
suretiyle elektrik enerjisi dağıtım hizmetlerinin özelleştirilmesine karar
verilmiş ve TEDAŞ 02.04.2004 tarih ve 2004/22 sayılı Özelleştirme Yüksek
Kurulu Kararı ile özelleştirme kapsam ve programına alınmıştır. Dağıtım
bölgeleri yeniden belirlenerek, Türkiye 21 dağıtım bölgesine ayrılmıştır.
Bu kapsamda ÇEDAŞ kurumu da özelleştirme kapsamında 233 sayılı KHK tabi bir
teşebbüs olup yukarıda açıklanan hükümler davacı taraf içinde geçerlidir.
Davaya
konu işlem ise, davalı tarafın sözleşmeye dayalı cezai şart uygulamasından
kaynaklanan bir işlem olmakla, yukarıdaki açıklamalar ile birlikte
değerlendirildiğinde davaya konu, cezai şartın faturalandırılmasından
ibaret işlemin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde görüm ve
çözümü gerektiği anlaşılmaktadır. Benzer konuda, Uyuşmazlık Mahkemesinin
emsal teşkil eden, E: 2012/129 K: 2013/621 K.T: 13.05.2013 tarihli
"Dicle Elektrik Dağıtım AŞ hakkında Sistem Kullanım Anlaşmasının 10.
maddesi ve Yöntem Bildiriminin 1.5 maddesi uyarıca ceza faturası
düzenlenerek bunların bildirimine ilişkin Türkiye Elektrik iletim Anonim
Şirketi Genel Müdürlüğü işlemi ile aynı yazı ekinde yer alan ceza
faturasının iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle açılan davanın,
cezai şartın yer aldığı Sistem Kullanım Anlaşmasının kamu hukuku ağırlıklı
değil, tarafların serbest iradeleri ile oluştuğu, olayda idarece kamu
gücüne dayalı resen ve tek yanlı olarak tesis edilmiş bir işlemin söz
konusu olmadığı hususları gözetildiğinde ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi
gerektiği hk." Özet başlıklı kararı da aynı yöndedir.” demek
suretiyle, 2247 sayılı Kanun'un 10. ve 13. maddeleri gereğince, olumlu
görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığına
gönderilmesine karar vermiştir.
Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13.
maddesine göre Danıştay Başsavcısı’nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.
4-DANIŞTAY
BAŞSAVCISI; aynen, “İdari Yargı Düzeni, hukuk devletlerinde, hukuka bağlı
olması gereken kamu idaresinin işlem ve eylemlerinin hukuka uygunluğunun
yargısal yöntemlerle denetlenmesinin sağlanması amacıyla var olan yargı
düzenidir. Bu yargı düzenine mensup mahkemelerde açılacak iptal davalarının
konusu ise, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin
1'inci fıkrasının (a) bendinde, idari işlemler olarak gösterilmiştir.
Gerek
Uygulama, gerekse Öğreti'de, idari işlemin tanımı, idarenin kamu hizmetinin
yürütümü amacıyla ve tek yanlı irade açıklamasıyla tesis etmiş olduğu kesin
ve yürütülmesi gerekli işlemler olarak yapılmaktadır. Bu tanıma göre, idari
yargı yerlerinde iptal davasına konu edilecek hukuksal işlemlerin; öncelikle,
kamu idaresinin işlemi olması, kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla tesis
edilmiş bulunması, kamu idaresinin tek yanlı irade açıklamasının ürünü
olması ve nihayet kesin ve icrai nitelikte olması zorunludur.
Olumlu
görev uyuşmazlığı çıkarılan davada; davacı elektrik dağıtım şirketinin,
İletim Sistemi, Sistem Kullanım ve Sistem İletişim Tarifelerini Hesaplama
Yöntem Bildirimi (kararın ilerleyen kısımlarında kısaca Yöntem Bildirimi
olarak adlandırılacaktır)’nin 1.5. maddesi gereğince davalı idarece ceza faturası
düzenlenmesine ilişkin işlemin dava konusu edildiği anlaşılmakta olup; dava
konusu ceza işleminin kamu tüzel kişiliğine sahip davalı ile davacı arasında
imzalanan özel hukuk ilişkisine dayanan bir anlaşmaya dayalı olmadığı gibi
akdi bir ilişkiye de dayalı olmadığı, davalı idare tarafından kamu gücüne
dayalı olarak tek yanlı iradeye dayalı olarak tesis edildiği
anlaşıldığından idari işlem niteliğinde olan dava konusu işleme karşı
açılan davanın görüm ve çözümünde "İdari Yargı Yerinin" görevli
olduğu sonucuna varılmıştır….” demek suretiyle, 2247 sayılı Kanunun 13' üncü maddesi uyarınca
yapılan başvurunun kabulüne hukuki olanak bulunmadığı yolunda yazılı
düşünce vermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar
ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane
TOPUZ, Ertuğrul ARSLANOĞLU, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un
katılımlarıyla yapılan 2.6.2014 günlü toplantısında:
l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği
üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye
göre, davalı Türkiye Elektrik İletim AŞ.
vekilinin anılan Yasanın 10/2. maddesinde öngörülen yönteme uygun
olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve dahi 12/1. maddede
belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısı'nca davalı Türkiye Elektrik
İletim AŞ. bakımından 10.maddede öngörülen biçimde olumlu görev
uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir
noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy
birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR
PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki
raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca
görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN’ın davada adli
yargının, Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün ise 2247 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi uyarınca yapılan
başvurunun kabulüne hukuki olanak bulunmadığı yönündeki sözlü açıklamaları
da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava,
davacı şirkete, İletim Sistemi, Sistem Kullanım ve Sistem İşletim
Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildiriminin 1.5. maddesinde yer alan
"iletim sistemine doğrudan bağlı tüketiciler ve dağıtım lisansına
sahip tüzel kişilerin iletim sisteminin her bir ölçüm noktasında
çekecekleri endüktif reaktif enerjinin/verecekleri kapasitif reaktif
enerjinin, aktif enerjiye oranının ilgili mevzuata uygun olmaması" hükmünün
ihlal edildiği gerekçesiyle,237.955,30 TL tutarındaki Ağustos 2008 dönemine
ait sistem kullanım cezası verilmesine ilişkin 29.01.2013 gün ve 078266
sayılı ceza faturası işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
Evvelce
konu bir başka dosya münasebetiyle Mahkememiz gündemine gelmiş olup,
13.5.2013 tarih ve E.2012/129, K.2013/621 sayılı kararımızla adli yargı
yeri görevli kılınmış olmakla beraber; elde edilen yeni bilgi ve belgeler
uyarınca konunun yeniden ele alınarak değerlendirme yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır.
Mahkememizce
yapılan araştırmalar Neticesinde; Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 7.6.2010
gün ve 2010/36 sayılı Kararı ile Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin Çoruh
Elektrik AŞ.’ndeki %100 hissesinin, 227.000.000 ABD doları bedelle Aksa
Elektrik Perakende Satış A.Ş.’ne devredilmesine karar verildiği, davacı ile
davalı arasında bu devre istinaden 29.03.2010 tarihli Sistem Kullanım
Antlaşmasının imzalandığı, sonrasında hisse devrinin 31.12.2010 tarihinde tamamı
ile gerçekleşmesi ile Çoruh Elektrik A.Ş.’nın özelleştirme işleminin
tamamlandığı, sonrasında davalı kurum tarafından, taraflar arasında
imzalanan sistem kullanım anlaşmasının 10. Maddesinde belirtilen cezai
şartlarından 14. bentte belirtilen yükümlülüğün Ağustos 2008 tarihinde
tespit edilen ihlali nedeni ile davacı kuruma 237.955,30 TL ceza kesildiği,
davacı vekili tarafından, kesilen fatura tarihi itibari ile henüz davacı
şirketin özelleştirilmediğini, bu nedenle kendilerinin ceza faturasına konu
mablağdan sorumlu olmadıklarını belirterek, idare mahkemesinde dava açtığı,
davalı vekilinin süresinde yargı yolu itirazında bulunması üzerine dosyanın
mahkememiz önüne geldiği tespit edilmiştir.
Yukarıdaki
açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, görev uyuşmazlığına neden olan sorun,
dava konusu ceza faturasının idari işlem niteliği taşıyıp taşımadığı
hususudur. Bu nedenle dava konusu işlemin niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir.
En temel tanımı ile idari işlem; idari fonksiyonun yerine getirtilmesi için
yapılan kamu hukuku işlemleridir ve bu işlemleri diğer işlemlerden ayıran
üç temel özelliği vardır. Bunlar; İdare tarafından, tek taraflı irade beyanı
ile, üstün yetki ve ayrıcalıklar kullanılmak sureti ile yapılmasıdır. Dava
konusu ceza faturasının, bu özellikleri taşıyıp taşımadığı hususu, konunun
anlaşılabilirliğini artırmak açısından ayrı başlıklar altında
incelenmiştir. Ayrıca, ceza faturasına esas tarihler itibari ile davacı ile
davalı arasındaki ilişkisinin hukuki statüsü de ayrı bir başlık altında
incelenecektir.
İşlemin
İdare Tarafından Yapılmış Olması :
Dava
konusu ceza faturası TEİAŞ tarafından düzenlenmiştir. Bu noktada TEİAŞ’nın
hukuki niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir. Ancak bu başlık altındaki
açıklamalarımıza geçmeden önce belirtilmesi gereken önemli bir husus, tüm
tespit ve değerlendirmelerin dava konusu ceza faturasının tanzim tarihi
olan 29.01.2013 tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 4628 sayılı Kanun
çerçevesinde yapıldığı, 30.03.2013 gün ve 28603 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak
yürürlüğe giren 14.03.2013 gün ve 6446 sayılı Enerji Piyasası Kanunu’nun
değerlendirmeye alınmadığıdır.
Elektrik sektöründeki dağınık yapıyı ortadan
kaldırmak ve işletme bütünlüğünü sağlamak amacıyla 1312 sayılı Kanun ile
Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) kurulmuş, imtiyazlı şirketlerin görev
bölgeleri ve belediye sınırları dışında tüm yurtta elektriğin üretim,
iletim, dağıtım ve satış hizmetleri TEK bünyesinde toplanmıştır.
Hizmetlerin daha etkin, daha verimli ve çağdaş bir şekilde sürdürülebilmesi
amacıyla ve özelleştirme politikaları çerçevesinde TEK, Bakanlar Kurulunun
12.8.1993 tarih ve 93/4789 sayılı Kararı ile, Türkiye Elektrik
Üretim-İletim A.Ş. (TEAŞ) ve Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ) adı
altında iki ayrı İktisadi Devlet Teşekkülü olarak yeniden
yapılandırılmıştır.
233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname'nin (KHK) 3.maddesine ve 20.02.2001 tarih ve 4628 sayılı
Elektrik Piyasası Kanununa dayanılarak çıkarılan ve 02.03.2001 tarihinde
yürürlüğe giren 05.02.2001 tarih ye 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
uyarınca TEAŞ; Türkiye Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ), Elektrik Üretim AŞ
(EÜAŞ) ve Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt AŞ (TETAŞ) unvanlarında, anonim
şirket statüsünde, üç ayrı iktisadi devlet teşekkülü şeklinde
teşkilatlandırılmıştır.
26.12.2001 gün ve 24622 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe
giren 4628 sayılı Kanun (kararın ilerleyen
kısımlarında kısaca 4628 sayılı Kanun olarak adlandırılacaktır)’un 2.maddesinin, iletim hizmetini düzenleyen “b” bendinde; “İletim faaliyeti gösterebilecek tüzel kişiler:
Elektrik enerjisi iletim faaliyetleri Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi tarafından yürütülür.
Kamu mülkiyetindeki tüm iletim tesislerini
devralmak, kurulması öngörülen yeni iletim tesisleri için iletim yatırım
planı yapmak, yeni iletim tesislerini kurmak ve işletmek, Türkiye Elektrik
İletim Anonim Şirketinin görevidir.
(Değişik paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi; ayrıca, Kurul onayına tabi olan iletim, bağlantı ve sistem
kullanım tarifelerini ve şebeke Yönetmeliğini hazırlar, revize eder,
deN.ler ve yük dağıtımı ile frekans kontrolünü gerçekleştirir, iletim
sisteminde ikame ve kapasite artırımı yapar, gerçek zamanlı sistem
güvenilirliğini izler, sistem güvenilirliğini ve elektrik enerjisinin
öngörülen kalite koşullarında sunulmasını sağlamak üzere gerekli yan
hizmetleri belirler ve bu hizmetleri Yan Hizmetler Yönetmeliği hükümleri
doğrultusunda sağlar.
Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, Bakanlığın
kararı doğrultusunda uluslararası enterkonneksiyon çalışmalarını yapar,
iletim sistemine bağlı ve/veya bağlanacak olan serbest tüketiciler dahil
tüm sistem kullanıcılarına şebeke Yönetmeliği ve iletim lisansı hükümleri
doğrultusunda eşit taraflar arasında ayrım gözetmeksizin iletim ve bağlantı
hizmeti sunar.
Piyasanın gelişimine bağlı olarak Kurul kararı
doğrultusunda yeni ticaret yöntemleri ve satış kanallarının uygulanabilmesine
yönelik alt yapının geliştirilmesi ve uygulanması Türkiye Elektrik İletim
Anonim Şirketi tarafından yürütülür.
Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, yönetmelik
çerçevesinde, dağıtım şirketleri tarafından hazırlanan talep tahminlerini
esas alarak üretim kapasite projeksiyonunu hazırlar ve Kurul onayına sunar.
(Değişik paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) İletim şebekesi dışında, ulusal
iletim sistemi için geçerli standartlara uygun olan ve üretim faaliyeti
gösteren tüzel kişinin lisansı kapsamındaki üretim tesisi ile müşterileri
ve/veya iştirakleri ve/veya serbest tüketiciler arasında özel direkt hat
tesisi, Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi ile üretim faaliyeti
gösteren tüzel kişi arasında yapılacak kontrol anlaşması ile mümkündür.
(Ek paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi, uluslararası enterkonneksiyon hatlarının ulusal sınırlar dışında
kalan kısmının tesisi ve işletilmesini yapabilir ve/veya bu amaçla
uluslararası şirket kurabilir ve/veya kurulmuş uluslararası şirketlere
ortak olabilir ve bölgesel piyasaların işletilmesine ilişkin
organizasyonlara katılabilir.” şeklindeki düzenleme ile elektrik iletim
görevinin TEİAŞ’e verildiği ve TEİAŞ’nın bu görevi ne şekilde yerine
getireceği düzenlenmiştir.
29.06.2001
gün ve 24447 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren TEİAŞ Ana
Statüsü (kararın ilerleyen kısımlarında kısaca Ana Statü olarak
adlandırılacaktır)’nün 3. maddesinin 2.fıkrasında; “Teşekkül EPK, K.H.K.,
ve bu Ana statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine
tabiidir. “ denilmek sureti ile Enerji Piyasası Kanunu, 233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ve Kuruluş Statüsü ile verilen görevler dışında
TEİAŞ’nın özel hukuk hükümlerine tabi olacağı düzenlenmiştir.
Dolayısıyla, Elektrik Piyasası Kanunu’nun yukarıda
belirtilen 2. maddesinin b bendinin 2 kısmında belirtilen “(Değişik
paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) Türkiye
Elektrik İletim Anonim Şirketi; ayrıca, Kurul onayına tabi olan iletim,
bağlantı ve sistem kullanım tarifelerini ve şebeke Yönetmeliğini hazırlar,
revize eder, deN.ler ve yük dağıtımı ile frekans kontrolünü gerçekleştirir,
iletim sisteminde ikame ve kapasite artırımı yapar, gerçek zamanlı sistem
güvenilirliğini izler, sistem güvenilirliğini ve elektrik enerjisinin
öngörülen kalite koşullarında sunulmasını sağlamak üzere gerekli yan
hizmetleri belirler ve bu hizmetleri Yan Hizmetler Yönetmeliği hükümleri
doğrultusunda sağlar.” şeklinde görevleri yerine getirdiği esnada, TEİAŞ
özel hukuk hükümlerinden ayrı tutulmuş, idare hukuku alanına dahil
edilmiştir. Bu anlamda, dava konusu işlemin, TEİAŞ’ın kamusal ağırlıklı
görevleri arasında sayıldığını söylemek yerinde olacaktır.
İşlemin Tek Taraflı İrade Beyanı İle Yapılmış
Olması:
Dava
konusu ceza faturasının, davalı TEİAŞ tarafından tek taraflı irade olarak
düzenlendiğinde herhangi bir kuşku bulunmamaktadır. Bu başlık altında
irdelenmesi gereken esas sorun, ceza faturasının dayanağını oluşturan
Sistem Kullanım Anlaşması ve bunun eki niteliğindeki İletim Sistemi Sistem
Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildirimi’nin
niteliğidir. Tarafların özgür iradeleri ile imzaladıkları Sistem kullanım
anlaşmasının ve yine tarafların özgür iradeleri ile kabul ettikleri yöntem
bildiriminin uygulanması amacı ile tesis edilen bir işlemin, evleviyetle
özel hukuk hükümlerine tabi olacağı; aksi durumda ise idare hukuku
hükümlerinin söz konusu olacağı açıktır. Bu anlamda Sistem Kullanım
Anlaşmasının ve Yöntem Bildiriminin niteliğinin belirlenmesi önem taşımaktadır.
b.1)
Sistem Kullanım Anlaşması Yönünden :
26.12.2001 gün ve 24622 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe
giren 4628 sayılı Kanun ‘un “Tanımlar”
başlıklı 40. Maddesinde; “Bağlantı ve sistem kullanım anlaşmaları: İlgili
bağlantı ve sistem kullanım tarifesinin fiyatları, hükümleri ve şartlarını
içeren ve bir üretim şirketi, otoprodüktör, otoprodüktör grubu, dağıtım
şirketi ya da tüketicilerin iletim sistemine ya da bir dağıtım sistemine
erişmeleri ya da bağlantı yapmaları için ilgili kullanıcıya özgü koşul ve hükümleri
kapsayan anlaşmaları ” şeklinde tanımlanmıştır.
Ana
Statüsü’nün “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde de, 4628 sayılı Kanun’a
paralel şekilde; “ Bağlantı ve
Sistem Kullanım Anlaşmaları: İlgili bağlantı ve sistem kullanım
tarifesinin fiyatları, hükümleri ve şartlarını içeren ve bir üretim
şirketi, otoprodüktör, otoprodüktör grubu, dağıtım şirketi ya da
tüketicilerin iletim sistemine ya da bir dağıtım sistemine erişmeleri ya da
bağlantı yapmaları için ilgili kullanıcıya özgü koşul ve hükümleri kapsayan
anlaşmaları “ şeklinde tanımlanmıştır.
Ana
Statüsü’nün 4. maddesinin 11.bendinde; “ İletim sistemine bağlı tüm
kamu ve özel tüzel kişiler, Ticaret A.Ş. ve Serbest Tüketiciler ile
Bağlantı ve Sistem Kullanım Anlaşmaları; üretim ve dağıtım kamu ve özel
tüzel kişiler ile Yan Hizmet Anlaşmaları yapmak” görev TEİAŞ’ye
verilmiştir.
4628 sayılı
Kanun’un 2. maddesinin, iletim hizmetini düzenleyen “b” bendinde; Değişik paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi; ayrıca, Kurul onayına tabi olan iletim, bağlantı ve sistem
kullanım tarifelerini ve şebeke Yönetmeliğini hazırlar, revize eder,
deN.ler ve yük dağıtımı ile frekans kontrolünü gerçekleştirir, iletim
sisteminde ikame ve kapasite artırımı yapar, gerçek zamanlı sistem güvenilirliğini
izler, sistem güvenilirliğini ve elektrik enerjisinin öngörülen kalite
koşullarında sunulmasını sağlamak üzere gerekli yan hizmetleri belirler ve
bu hizmetleri Yan Hizmetler Yönetmeliği hükümleri doğrultusunda sağlar.” denilmek
sureti ile sistem kullanım anlaşmasına konu kullanım tarifelerinin TEİAŞ
tarafından EPDK’nın onayı alınmak sureti ile hazırlanacağı belirtilmiştir.
Ana
Statüsü’nün “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde “Bağlantı ve Sistem Kullanım Tarifeleri: ilgili bağlantı ve
sistem kullanım anlaşmalarına dahil edilerek Teşekküle doğrudan ödenecek
olan ve iletim sistemi ya da bir dağıtım sistemine bağlantı ve sistem
kullanımı için eşit taraflar arasında ayrım yapılmaması esasına dayalı
Bağlantı fiyatları açısından şebeke yatırım maliyetlerini kapsamayan ve
bağlantı yapmış olan tüzel kişinin namına oluşan masraflar ile sınırlı olan
fiyatları, hükümleri ve şartları içeren tarifeleri “ şeklinde tanımlanmış,
aynı statünün 4. maddesinin 12. bendinde de; “İletim Tarifesi ile Bağlantı
ve Sistem Kullanım Tarifelerini hazırlamak, gerektiğinde revize etmek”
görevi TEİAŞ’ye verilmiştir.
22.01.2003
tarih ve 25001 sayılı Resmi Gazete’de Yayınlanan Elektrik Piyasası Şebeke
Yönetmeliği’nin 8. maddesinde; Ek-5
Bölüm 1'de yer alan standart planlama verileri ile iletim sistemine
bağlanacak tesis ve/veya teçhizata ilişkin bilgilerin tüzel kişi tarafından
TEİAŞ'a verildiği tarihten itibaren altmış gün içerisinde bağlantı ve/veya
sistem kullanım anlaşması TEİAŞ tarafından tüzel kişiye önerilir. TEİAŞ'ın
bağlantı ve/veya sistem kullanım anlaşması önerisini yapabilmesi için ek
bilgiye ihtiyaç duyması halinde, Ek - 5 Bölüm 2'de yer alan ayrıntılı
planlama verileri de tüzel kişiden talep edilebilir. Bu hallerde TEİAŞ
tarafından bağlantı ve/veya sistem kullanım anlaşmasının önerilmesine ilişkin
süre doksan gün olarak uygulanır. Tüzel kişi TEİAŞ'ın anlaşma önerisine
otuz gün içerisinde yazılı yanıt verir.
Tarafların mutabakatı halinde bağlantı ve/veya
sistem kullanımına ilişkin hüküm ve şartları içeren bağlantı ve/veya sistem
kullanım anlaşması imzalanır. TEİAŞ ve lisans sahibi tüzel kişinin,
bağlantı ve/veya sistem kullanımına ilişkin anlaşmanın hükümleri üzerinde
mutabakata varamamaları halinde, ihtilaflar Kanunun ve tarafların ilgili
lisanslarının hükümlerine göre Kurum tarafından çözüme kavuşturulur ve konu
hakkında alınan Kurul kararları bağlayıcıdır.
İletim sistemine halihazırda bağlı olan üretim
tesisleri ile bağlantı ve/veya sistem kullanımına ilişkin olarak üretim
tesisleri dışında gerçek ve tüzel kişiler tarafından TEİAŞ'a yapılan diğer
başvurularda da aynı süreç uygulanır.” şeklindeki düzenleme ile Dağıtım
şirketlerinin TEİAŞ ile Sistem Kullanım anlaşması ve/veya Bağlantı
anlaşması imzalaması gerektiği belirtilmiştir.
27/03/2003
tarihli ve 25061 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Elektrik Piyasasında
İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında Tebliğ
(kararın ilerleyen kısımlarında kısaca tebliğ olarak adlandırılacaktır)’in
“İletim sistemine bağlantı ve/veya sistem kullanım anlaşmaları” başlıklı 4.
maddesinde; “İletim sistemi kullanıcıları, TEİAŞ ile Ek-1’de yer alan
anlaşmaları yapar. İletim sistemine bağlantı ve/veya sistem kullanım
anlaşmalarına ilişkin başvurular, Elektrik Piyasası Şebeke Yönetmeliğinde
belirlenen usul ve esaslara göre yapılır. Bağlantı anlaşması ve sistem
kullanım anlaşması başvuruları eşzamanlı olarak yapılır.
Bağlantı
ve/veya sistem kullanımına ilişkin olarak TEİAŞ ile iletim sistemi
kullanıcısı arasında, bu Tebliğ uyarınca TEİAŞ tarafından hazırlanan ve
Kurul tarafından onaylanan standart anlaşmalar kullanılır. Bu anlaşmaların
genel hükümlerinde, Kurul onayı olmaksızın değişiklik yapılamaz. Bağlantı
anlaşmasında fiziki bağlantıya ilişkin termin programı, sistem kullanım
anlaşmasında iletim sisteminin kullanılmaya başlanması için öngörülen tarih
yer alır.
İletim
sistemine aynı bağlantı noktasından doğrudan bağlanmak isteyen birden fazla
tüketicinin ve dağıtım şirketinin bulunması ve başvuru taleplerinin tümünün
karşılanmasının mümkün olmaması halinde TEİAŞ;
a) Tüm
başvuru sahiplerini durumdan bilgilendirir,
b) Dağıtım
şirketi tarafından yapılan başvuruya öncelik tanır,
c) Bu Tebliğ
kapsamındaki yükümlülüklerin yerine getirilmesi kaydıyla başvuru sırasına
göre bağlantı ve/veya sistem kullanım anlaşmalarını imzalar.
Bağlantı
yapılması öngörülen bağlantı noktası itibarıyla sisteme bağlantı
yapılmasının mümkün olmaması durumunda TEİAŞ; gerekçelerini başvuru
sahibine yazılı olarak bildirmek suretiyle bir başka bağlantı noktası
teklif edebilir.
TEİAŞ;
alternatif bağlantı noktası gösterememesi veya teklif ettiği alternatif
bağlantı noktasının başvuru sahibi tarafından kullanılabilir bir nokta
olarak görülmemesi veya sistem kullanımı açısından kapasitenin yetersiz
olması nedeniyle genişleme yatırımı veya yeni yatırım yapılmasının gerekli
olduğu ve yeterli finansmanın mevcut olmadığı hallerde, söz konusu yatırımı
kendi adına, başvuru sahibi tarafından finansmanı sağlanarak ilgili mevzuat
kapsamındaki teknik standartlara uygun olarak yapılmasını isteyebilir. Bu
durumda; gerçekleşen yatırıma ait toplam harcama tutarı, iletim sistemi
kullanıcısı ile TEİAŞ arasında yapılacak bağlantı ve sistem kullanım
anlaşmaları çerçevesinde iletim sistemi kullanıcısının ödemekle yükümlü
olduğu iletim tarifesi bedelinden düşülür.
İletim
sistemine doğrudan bağlanmak isteyen tüketicilerin başvuruları TEİAŞ
tarafından ancak Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliğinin 38 inci maddesinde
belirlenen gerekçeler çerçevesinde reddedilebilir ve ret gerekçeleri
başvuru sahibine yazılı olarak bildirilir.”denilmek sureti ile Sistem
kullanım anlaşmalarının ne şekilde yapılacağı ve nasıl uygulanacağı
düzenlenmiştir.
b.2) İletim
Sistemi, Sistem Kullanım ve Sistem İletişim Tarifelerini Hesaplama Yöntem
Bildirimi Yönünden;
4628 sayılı
Kanun’un 5. maddesinde “ Bu Kanun hükümlerinin uygulanması ve bu Kanunla
kendisine verilen görevleri yerine getirmek için gerekli olan ve piyasada
rekabeti geliştirmeye yönelik olarak gerçek ve tüzel kişilerin uymaları
gereken, talimatları ve tebliğleri, şebeke Yönetmeliğini, dağıtım
Yönetmeliğini, müşteri hizmetleri Yönetmeliğini ve dengeleme ve uzlaştırma
Yönetmeliğini onaylamak.” görevi Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’na
verilmiştir.
Bu görev kapsamında, 21.12.2006 gün ve 1029 sayılı
EPDK Kurul Kararı ile onaylanarak Yöntem Bildirimi ile işbu dava konusu
faturanın tanzimi tarihinde yürürlükte olan 13/12/2007 tarihli ve 1407
sayılı EPDK Kurul Kararı ile onaylanarak 19.12.2007 tarih ve 26735 sayılı
Resmi Gazetede yayınlanan Yöntem Bildirimi uygulamaya konulmuştur. Söz
konusu her iki Yöntem Bildiriminde de cezai işlemler hüküm altına
alınmıştır.
Tebliğ’in Geçici 3.maddesinde; “(1) Bağlantı ve
sistem kullanımına ilişkin standart anlaşmalar kullanıcı özellikleri
dikkate alınarak TEİAŞ ve Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ tarafından bu
Tebliğin yayım tarihini izleyen otuz gün içerisinde hazırlanarak Kuruma
sunulur. Kullanıcıların lisans almamış olması ve kullanıcılar ile sistem
kullanım anlaşmalarının yapılmamış olması, bu kullanıcıların Elektrik
Piyasası Tarifeler Yönetmeliği uyarınca onaylanan sistem kullanım bedelini
ve/veya sistem işletim bedelini TEİAŞ ve/veya dağıtım şirketine ödeme
yükümlülüklerini ortadan kaldırmaz. / Ancak, dağıtım lisansı sahibi tüzel
kişilerin dağıtım sistemine bağlı üretim faaliyeti gösteren tüzel kişiler
için belirleyecekleri dağıtım sistem kullanımına ilişkin tarifeleri Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumunca onaylanana kadar söz konusu tüzel kişilere
dağıtım sistemi kullanım fiyatı tahakkuk ettirilmez.” hükmü yer almış;
1407 sayılı Kurul Kararının ekinde yer alan İletim
Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem
Bildirimi’nin “Fiyatlandırma ile İlgili Diğer Yönetmelikler ve Anlaşmalar”
başlıklı maddesinde ise, Elektrik Piyasası Şebeke Yönetmeliği ve Elektrik
Piyasasında İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı
Hakkında Tebliğ çerçevesinde hazırlanan bağlantı ve sistem kullanım
anlaşmalarının; kullanıcının TEİAŞ ile, (kullanıcının iletim sistemiyle)
olan bağlantısını ve/veya iletim sisteminin kullanımına ilişkin üzerinde
mutabakat sağlanmış olan teknik ayrıntıları ile iletim sisteminin kullanımı
ve/veya sisteme bağlantı konusundaki şartları belirlediği ifade edildikten
sonra, bu kapsamda kullanıcılarla iki tür anlaşma yapılacağı, bunların
Bağlantı Anlaşması ve Sistem Kullanım Anlaşması olduğu, İletim sistemine
doğrudan bağlanan kullanıcıların hem Bağlantı Anlaşması hem de Sistem
Kullanım Anlaşması yapmak zorunda oldukları hüküm altına alınmış; aynı
maddenin devamında ise;
“1.5 Bir kullanıcının, TEİAŞ ile Sistem Kullanım
Anlaşması imzalamamış olmasına rağmen iletim sistemine başlı olarak
faaliyet göstermesi, dolayısıyla iletim sistemini kullanması halinde,
Elektrik Piyasasında İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı
Hakkında Tebliğ’in Geçici 3. maddesi uyarınca Kullanıcıların lisans almamış
olmaları ve/veya sistem kullanım anlaşmalarının yapılmamış olması halinde
dahi bu kullanıcıların Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği
doğrultusunda onaylanan sistem kullanım bedelini ve/veya sistem işletim
bedelini ödeme yükümlülükleri bulunmaktadır. Sistem Kullanım Anlaşması
bulunmaksızın iletim sistemini kullanmakta olan kullanıcılar, iletim
sisteminde arz güvenilirliği ve kalitesinin sağlanması amacıyla aşağıda ver
alan ihlallerle karşılaşılması halinde ilgili cezai işleme tabi olacaktır.”
denildikten sonra, dava konusu ihlalin tanımı: “İletim sistemine doğrudan
bağlı tüketiciler ve dağıtım lisansına sahip tüzel kişilerin İletim
Sisteminin her bir ölçüm noktasında çekecekleri endüktif reaktif enerjinin/verecekleri
kapasitif reaktif enerjinin, aktif enerjiye oranının ilgili mevzuata uygun
olmaması” şeklinde yapılmış; “Kullanıcı Tarafından TEİAŞ’a Ödenmesi Gereken
Ceza” ise “Kullanıcının o ayki Sistem Klanlım Fiyatına göre hesaplanan
bedelin %50’si oranında ceza uygulanır. Ceza, 00.00-24.00 saatleri arasında
bir defadan fazla uygulanmayacaktır” olarak belirlenmiştir.
Tüm bu
mevzuatsal düzenlemeler ışığında yapılan değerlendirme Neticesinde;
29.03.2010 tarihli Sistem Kullanım Anlaşmasının, TEİAŞ tarafından 4628
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu, ilgili Tebliğ ve Ana Statü’nün yukarıda
belirtilen maddeleri gereğince hazırlandığı ve Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumu’nun 23.05.2003 gün ve 148/1-15 sayılı kararı ile onaylandığı, ancak
söz konusu anlaşmanın davacı tarafından imzalanmadığı; davalı idare
tarafından, söz konusu anlaşmanın 10. maddesi ile ihlalin tespit edildiği
Ağustos 2008 tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Yöntem Bildirimi’nin
1.5. maddesi gereğince, davacıya 237.955,30 TL ceza kesildiği anlaşılmaktadır.
Sonuç
olarak; 29.03.2010 Sistem Kullanım Anlaşmasının ve 21.12.2006 tarihli ve
1029 sayılı EPDK Kurul Kararı ile onaylanarak 01.01.2007 tarihinde
yürürlüğe giren İletim Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İşletim
Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildirimi’nin, TEİAŞ tarafından tek taraflı olarak
hazırlandığı ve ceza faturasının tanziminde esas alındığı tespit
edilmiştir. Bu durumda gerek ceza faturasına dayanak olan işlemlerin,
gerekse ceza faturası tutanağının davalı idare tarafından tek taraflı
olarak hazırlandığı ve davacıya uygulandığında kuşku bulunmamaktadır.
b.3) Ceza
Faturasının Tahsilinde İzlenen Usul Yönünden:
TEİAŞ Genel
Müdürlüğü tarafından,Çoruh Elektrik Dağıtım A.Ş.’ne gönderilen 12.02.2013
gün ve 1570 numaralı yazıda “……. Bu kapsamda, Ocak 2007-Kasım 2009
dönemleri arasında aylık olarak hesaplanan sistem kullanım ceza faturaları
muhteviyat çizelgeleriyle birlikte yazımız ekinde gönderilmektedir./Ayrıca,
yasal süresi içinde ödenmeyen faturalar için Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanunun 51. maddesinde öngörülen gecikme zammı uygulanacağı
ve yasal yollardan tahsili cihetine gidileceğinin bilinmesi hususunda
bilgilerinizi ve gereğini rica ederiz.” şeklindeki yazıdan, davalı idare
tarafından ceza faturasının tahsilinde 6183 sayılı Kanun uyarınca işlem
yapıldığı anlaşılmaktadır.
27/03/ 2003
tarihli ve 25061 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Elektrik Piyasasında
İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında
Tebliğ’in ‘Ödeme yükümlülüğü’ başlıklı 12. maddesinde; “Kullanıcı, Kurum
tarafından iletim veya dağıtım faaliyetine ilişkin olarak onaylanan
bağlantı fiyatı ve/veya sistem kullanım ve/veya sistem işletim fiyatları
üzerinden hesaplanan bedeli TEİAŞ ve/veya dağıtım şirketine ödemekle
yükümlüdür./ TEİAŞ ve/veya dağıtım şirketi, kullanıcıya tahmini bir bedel
tahakkuk ettirdiği takdirde, kesinleşen bedel üzerinden gerekli düzeltmeleri
yapar./ Bağlantı varlıklarının işletme ve bakım masrafları, mülkiyet
sınırları dahilinde ilgili taraflarca karşılanır.” şeklindeki düzenleme ile
kullanıcı tarafından ödenmesi gereken sistem kullanım bedeli
düzenlenmiştir.
Aynı
Tebliğin ‘Ödeme prosedürü’ başlıklı 15. maddesinde; “Madde 15- TEİAŞ
ve/veya dağıtım şirketi, her türlü vergi ve yükümlülükler de ilave edilmiş
olan ayrıntılı ödeme bildirimini, takip eden ayın ilk beş günü içerisinde
sistem kullanım anlaşması tarafı olan kullanıcıya gönderir./Söz konusu
kullanıcı, ödeme bildiriminin tebliğ edildiği günü izleyen onbeş gün
içerisinde bildirimde yer alan tutarı, TEİAŞ ve/veya dağıtım şirketine
öder. Ödemede gecikilen süre için 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesinde öngörülen gecikme zammı
uygulanır.” denilmek sureti ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili
Hakkındaki Kanuna atıf yapmıştır.
Aynı
maddenin devamında da; “Maddi hatalar dışında; ödeme bildirimi içeriğine
yapılan herhangi bir itiraz, ödemeyi durdurmaz. TEİAŞ ve/veya dağıtım
şirketinin hatası nedeniyle fazla ödenmiş olan tutar, TEİAŞ ve/veya dağıtım
şirketi tarafından ödeme bildiriminin tebliğ edildiği günden sonraki onbeş
gün içerisinde bir itirazda bulunulması halinde, ödeme tarihini izleyen
onaltıncı günden başlamak üzere 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanunun 51 inci maddesine göre hesaplanan gecikme zammı da dahil
olmak üzere bir sonraki ödeme dönemine ait bedelden mahsup edilir.”
şeklindeki düzenleme ile ödeme emrine itirazın icranın yürütülmesini
durdurmayacağı düzenlenmiş, yine dava idarenin alacağı ile ilgili üstün ve
pozisyon yaratılmıştır.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Hakkında
Kanun’un 51. maddesinde; (Değişik madde: 25/12/2003 - 5035 S.K./4. md.) Amme
alacağının ödeme müddeti içinde ödenmeyen kısmına vadenin bitim tarihinden
itibaren her ay için ayrı ayrı % 4 oranında gecikme zammı tatbik olunur. Ay
kesirlerine isabet eden gecikme zammı günlük olarak hesap edilir./ Gecikme
zammı bir milyon liradan az olamaz./Gecikme zammı; 213 sayılı Vergi Usul
Kanununa göre uygulanan vergi ziyaı cezalarında bu madde uyarınca
belirlenen oranda, mahkemeler tarafından verilen ve ceza mahiyetinde olan
amme alacaklarında ise bu oranın yarısı ölçüsünde uygulanır. Bunların
dışındaki ceza mahiyetinde olan amme alacaklarına gecikme zammı tatbik edilmez./Bakanlar
Kurulu, gecikme zammı oranlarını aylar itibarıyla topluca veya her ay için
ayrı ayrı, yüzde onuna kadar indirmeye, gecikme zammı oranı ile gecikme
zammı asgari tutarını iki katına kadar artırmaya, ayrıca gecikme zammı
oranını aylar itibarıyla farklı olarak belirlemeye ve gecikme zammını
bileşik faiz usulüyle aylık, üç aylık, altı aylık veya yıllık olarak hesaplatmaya
yetkilidir.” denilmek sureti ile kamu alacaklarına uygulanacak gecikme
zammı ayrıca düzenlenmiştir.
Tüm bu yasal düzenlemelerden, TEİAŞ tarafından
talep edilen ceza faturasının, amme alacağı mahiyetinde olduğu ve bu
nedenle tahsili hakkında 6183 sayılı Kanun’da belirlenen usulün
uygulanmasının öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Zira özel hukuk ilişkisine konu
bir alacağın, 6183 sayılı Kanun’un 1. maddesi gereğince kamu alacaklarının
tahsili hakkında öngörülen usulle icra edilmesi mümkün değildir.
İşlemin Kamu Gücüne Dayalı Olması:
En temel
tanımı ile kamu gücü; devletin kamu yararını gerçekleştirebilmesi için özel
kişiler karşısında sahip olduğu üstün yetki ve ayrıcalıklardır.
Yukarı
da ayrıntılı olarak belirttiğimiz üzere, 4628 sayılı Kanun
2. ve 40. maddeleri, TEİAŞ Ana
Statüsü’nün 4. maddesinin 11.Bendi, Tebliğ’in “İletim sistemine bağlantı
ve/veya sistem kullanım anlaşmaları” başlıklı 4. maddesi gereğince, Dağıtım
Şirketleri ile imzalanacak Sistem Kullanım Anlaşmasını hazırlama görevi
TEİAŞ’ye verilmiş, yine Tebliğ’in “İletim sistemine bağlantı ve/veya sistem
kullanım anlaşmaları” başlıklı 4. maddesinde; bu anlaşmaların genel
hükümlerinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun onayı olmaksızın
değişiklik yapılamayacağı belirtilmiştir.
4628 sayılı Kanun’un “Arz Güvenliği” başlıklı Ek 3. maddesinin “a”
bendinin 1. fıkrasında; Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, iletim
kısıtlarını asgari seviyeye indirecek şekilde iletim şebekesinin
planlanmasından, tesisinden, işletilmesinden, sistem güvenilirliğinin
muhafaza edilmesinden ve üretim kapasite projeksiyonu ile 20 yıllık Uzun Dönem
Elektrik Enerjisi Üretim Gelişim Planının hazırlanmasından sorumludur. “ 2.
fıkrasında; “Perakende satış lisansına sahip dağıtım şirketleri,
bölgelerindeki serbest olmayan tüketicilerin elektrik enerjisi ve kapasite
talebini karşılamakla yükümlüdürler. Söz konusu tüzel kişiler her yıl
Aralık ayı sonuna kadar, gelecek 5 yıl için, tahmin ettikleri elektrik enerjisi
puant güç taleplerini, ihtiyaç duydukları elektrik enerjisi miktarını, bu
miktarın temini için yaptıkları sözleşmeleri ve ilave enerji/kapasite
ihtiyaçlarını Kuruma bildirmek zorundadır.” 4.fıkrasında; “Kurum (EPDK),
lisans verilen üretim tesislerinin gerçekleşmelerinin izlenmesinden, ilgili
mevzuat kapsamında bu tesislerin öngörülen zamanda devreye girmesi için
gerekli önlemlerin alınmasından, Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi tarafından
yapılacak arz-talep dengesi çalışmalarında kullanılmak üzere, 5 yıl
içerisinde işletmeye girecek ve arz hesabında dikkate alınacak lisanslı
yeni üretim kapasite miktarlarının Bakanlığa düzenli aralıklarla
bildirilmesinden sorumludur.”, c bendinde; “Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi, Türkiye Elektrik Enerjisi Talep Projeksiyonu Raporunun yayımlanmasını
müteakiben, gelecek 20 yılı kapsayacak şekilde yapılan talep tahminini,
mevcut arz potansiyelini, potansiyel arz imkânlarını, yakıt kaynaklarını,
iletim ve dağıtım sisteminin yapısı ve gelişme planlarını, ithalat ve/veya
ihracat imkânlarını ve kaynak çeşitliliği politikalarını dikkate alarak
enerji politikalarının belirlenmesinde yararlanmak üzere Uzun Dönem
Elektrik Enerjisi Üretim Gelişim Planını hazırlayarak Bakanlığın onayına
sunar. Bu plan onaylanmasını müteakip Bakanlık tarafından yayımlanır.”
denilmek sureti ile elektrik iletim hizmetinin güvenliğini sağlamak adına
alınması gereken tedbirler kanunda açıkça belirtilmiş ve TEİAŞ bu hususlar
bir çok görev verilmiştir.
EPDK
tarafından onaylanarak 10.11.2004 tarihli ve 25639 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe giren Elektrik İletim Sistemi Arz Güvenilirliği ve
Kalitesi Yönetmeliğinin, "Reaktif enerjinin kompanzasyonu"
başlıklı 11. maddesinde “İletim sistemine doğrudan bağlı tüketiciler ve
dağıtım lisansına sahip tüzel kişiler tarafından; iletim sistemine
bağlantıyla ilgili her bir ölçüm noktasında ve her bir uzlaşma periyodunda,
sistemden çekilen endüktif reaktif enerjinin sistemden çekilen aktif
enerjiye oranı yüzde ondördü, sisteme verilen kapasitif reaktif enerjinin
sistemden çekilen aktif enerjiye oranı ise yüzde onu geçemez./ İletim
sisteminin her bir ölçüm noktasında öngörülen orana uyulmaması durumunda
kullanıcılara uygulanacak yaptırımlar bağlantı ve sistem kullanım anlaşmalarında
düzenlenir. / Oranların kontrolü ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde yapılır."hükmüne,
Aynı
Yönetmeliğin 01.01.2007 tarihinde yürürlüğe giren Geçici 3. maddesinde,
“1/1/2007 tarihinden itibaren İletim sistemine doğrudan bağlı tüketiciler
için iletim sisteminin her bir ölçüm noktasında aylık çekilen endüktif reaktif
enerjinin sistemden çekilen aktif enerjiye oranı yüzde otuzüç, aylık
sisteme verilen kapasitif reaktif enerjinin sistemden çekilen aktif
enerjiye oranı yüzde yirmi olarak uygulanır. 1/1/2008 'den itibaren bu
oranlar sırasıyla yüzde yirmi ve yüzde onbeş olarak uygulanır./ 1/1/2007
tarihinden itibaren dağıtım lisansına sahip tüzel kişiler için, iletim
sisteminin her bir ölçüm noktasında aylık çekilen endüktif reaktif
enerjinin sistemden çekilen aktif enerjiye oranı yüzde elli olarak
uygulanır. 1/1/ 2008 'den itibaren dağıtım lisansına sahip tüzel kişiler
için, iletim sisteminin her bir ölçüm noktasında aylık çekilen endüktif
reaktif enerjinin sistemden çekilen aktif enerjiye oranı yüzde otuzüç,
aylık sisteme verilen kapasitif reaktif enerjinin sistemden çekilen aktif
enerjiye oranı yüzde yirmi olarak uygulanır. / 1/1/2009 tarihinden itibaren
ise bu oranlar, bu Yönetmeliğin 11 inci maddesi hükümlerinde yer alan
esaslara göre tespit edilir. " hükmüne yer verilmiştir.
Yönetmelikte
yer alan düzenleme paralelinde reaktif enerji sınır değerlerinin aşımı
ihlali; 23/05/2003 tarih ve 148/1-15 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme
Kurulu Kararı ile onaylanan mülga Sistem Kullanım Anlaşmasının "Cezai
Şartlar" başlıklı 10 uncu maddesinde ve TEİAŞ ile Sistem Kullanım
Anlaşması imzalamamış olan kullanıcılar için ise, ilk defa 21/12/2006 tarih
ve 1029 sayılı EPDK Kurul Kararı ile onaylanarak 01/01/2007 tarihinden
itibaren "yürürlüğe giren Yöntem Bildiriminde "İletim sistemine
doğrudan bağlı tüketiciler ve dağıtım lisansına sahip tüzel kişilerin
İletim Sisteminin her bir ölçüm noktasında çekecekleri endüktif reaktif
enerjinin/verecekleri kapasitif reaktif enerjinin, aktif enerjiye oranının
ilgili mevzuata uygun olmaması" şeklinde tanımlanmış, söz konusu ihlal
durumuna ilişkin yaptırım ise, "Kullanıcının o ayki Sistem Kullanım
Fiyatına göre hesaplanan bedelin %50'si oranında ceza uygulanır. Ceza,
00.00-24.00 saatleri arasında bir defadan fazla uygulanmayacaktır."
hükmü ile düzenlenmiştir.
Bu
açıklamalardan hareketle, davalı idare tarafından, elektrik iletim hizmetinin
sağlıklı işlemesini sağlamak amacı ile yerine getirdiği denetim görevi
kapsamında, kanunlarla kendisine verilen üstün yetki ve ayrıcalıklar kullanılmak
sureti ile davacı Çoruh Elektrik A.Ş.’ne ceza faturasının kesildiği
anlaşılmakla, işlemin tesisinde kamu gücü kullanıldığı sonucuna
varılmıştır.
Ceza Faturasına Esas Tarihler İtibari ile Davacı
İle Davalı Arasındaki İlişkisinin Hukuki Statüsü:
Davaya
konu Ceza Faturası Ağustos 2008 tarihine aittir. Yukarıdaki açıklamalarımızda
da belirttiğimiz üzere ceza faturasına konu ihlal tarihinde henüz Çoruh
Elektrik A.Ş. özelleştirilmemiştir. Görevli yargı yerinin belirlenmesi
adına TEDAŞ’ın söz konusu tarihteki tüzel kişiliğinin niteliği ve TEİAŞ ile
TEDAŞ arasındaki ilişkinin hukuki vasfı belirlenmelidir.
Yukarıda
ayrıntısı ile belirttiğimiz üzere Elektrik
sektöründeki dağınık yapıyı ortadan kaldırmak ve işletme bütünlüğünü
sağlamak amacıyla 1312 sayılı Kanun ile Türkiye Elektrik Kurumu (TEK)
kurulmuş, imtiyazlı şirketlerin görev bölgeleri ve belediye sınırları
dışında tüm yurtta elektriğin üretim, iletim, dağıtım ve satış hizmetleri
TEK bünyesinde toplanmıştır. Hizmetlerin daha etkin, daha verimli ve çağdaş
bir şekilde sürdürülebilmesi amacıyla ve özelleştirme politikaları
çerçevesinde TEK, Bakanlar Kurulunun 12.8.1993 tarih ve 93/4789 sayılı
Kararı ile, Türkiye Elektrik Üretim-İletim A.Ş. (TEAŞ) ve Türkiye Elektrik
Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ) adı altında iki ayrı İktisadi Devlet Teşekkülü olarak
yeniden yapılandırılmıştır.
233
sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında KHK’nin 2. maddesinde; “ İktisadi devlet teşekkülü
"Teşekkül"; sermayesinin tamamı devlete ait, iktisadi alanda
ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan, kamu iktisadi
teşebbüsüdür” şeklinde tanımlanmıştır.
233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname'nin (KHK) 3.maddesine ve 20.02.2001 tarih ve 4628 sayılı
Elektrik Piyasası Kanununa dayanılarak çıkarılan ve 02.03.2001 tarihinde
yürürlüğe giren 05.02.2001 tarih ye 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
uyarınca TEAŞ; Türkiye Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ), Elektrik Üretim AŞ
(EÜAŞ) ve Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt AŞ (TETAŞ) ünvanlarında, anonim
şirket statüsünde, üç ayrı iktisadi devlet teşekkülü şeklinde
teşkilatlandırılmıştır.
Bu durumda TEDAŞ
12.08.1993 tarihinde İktisadi Devlet Teşekkülü olarak, TEİAŞ ise 05.02.2001
tarihinde iktisadi devlet teşekkülü olarak yapılandırılmışlardır. Daha
sonra TEDAŞ 2.4.2004 tarih ve 2004/22
sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu Kararı ile özelleştirme kapsam ve
programına alınmıştır. Dağıtım bölgeleri yeniden belirlenerek, Türkiye 21
dağıtım bölgesine ayrılmıştır. Bunlardan biri olan Çoruh Elektrik A.Ş.’nin
de Özelleştirme Yüksek İdaresi’nin 7.6.2010 tarihli ve 2010/36 sayılı
kararı ile Aksa Elektrik Perakende Satış A.Ş.’ne devir yapılmıştır. Hissesinin
tamamı da 31.12.2010 tarihinde Aksa Elektrik Perakende Satış A.Ş.’ne
devredilmiş ve özelleştirme işlemi tamamlanmıştır.
24/11/1994
tarih ve 4046 numaralı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un 17.
maddesinin B bendinde “Özelleştirme kapsamına alınan kuruluşlardan; mali ve
hukuki yönden özelleştirmeye hazırlanmalarına karar verilenlerin bu
hazırlık işlemleri tamamlanıncaya kadar, bunların bağlı oldukları bakanlık
veya kurumlar ile ilgileri ve önceki statüleri aynen devam eder. Bunlarla
ilgili mali ve hukuki yönden özelleştirmeye hazırlık işlemleri kurulca
belirlenecek kuruluş veya kuruluşlar tarafından yürütülür. Özelleştirmeye
hazırlık işlemleri tamamlananlar Kurulun vereceği yeni bir karar ile
özelleştirme programına alınır. Bu şekilde hazırlıkları tamamlanarak
özelleştirme programına alınanlar ile doğrudan özelleştirme programına
alınanlar (bağlı ortaklıkların iştirak payları ve varlıkları ile bağlı
ortaklık statüsünde olmayan, ancak sermayesinin yarısından fazlası kamuya
ait kuruluşların iştirak payları ve varlıkları hariç), Kurul kararının
alındığı tarihte başka bir işleme gerek olmadan ve bedel alınmaksızın
İdareye devredilmiş sayılır. Özelleştirme programına alınarak İdareye
devredilen kuruluşlar buna ilişkin Kurul kararı tarihinden itibaren bağlı
oldukları bakanlık veya kurumla ilişkileri kesilerek idareye bağlanmış
sayılır.” denilmek sureti ile hakkında özelleştirme prosedürü tamamlanmayan
kamu kuruluşunun eski niteliğini devam ettireceği düzenlenmiştir.
Aynı
maddenin C bendinde; “ Genel ve katma bütçeli idarelerle, bunlara
bağlı döner sermayeli kuruluşların 15 inci maddenin (a) bendinde belirtilen
mal ve hizmet üretim birimleri ve varlıkları ile kamu iktisadi
kuruluşlarının ve bunların müessese, bağlı ortaklık, işletme ve işletme
birimleri ile varlıklarının özelleştirme programına alınmalarına Kurulca
karar verilir. Bunların, mülkiyetin devri dışındaki yöntemlerle yapılacak
özelleştirme işlemleri idare tarafından yürütülür. Ancak, bunların
mülkiyetinin bağlı bulundukları kurum ve/veya kuruluşlara aidiyeti ve
statüleri aynen devam eder.” şeklindeki düzenleme ile de iktisadi devlet
teşekküllerinin özelleştirme işlemleri tamamlanıncaya kadar bağlı bulundukları
kurum veya kuruluşa aidiyetinin ve hukuki niteliğinin korunacağı
belirtilmiştir.
Aynı
Kanun’un 18. maddesinin Özelleştirmede uygulanabilecek usuller belirlenmiş
ve A bendinin “a” alt başlığında “Satış; Kuruluşların aktiflerindeki mal ve
hizmet üretim birimleriyle varlıklarının mülkiyetinin kısmen veya tamamen
bedel karşılığı devredilmesi ya da bu kuruluşların hisselerinin tamamının
veya bir kısmının kuruluşların içinde bulundukları şartlar da dikkate
alınarak yurt içi ve yurt dışında, halka arz, gerçek ve/veya tüzelkişilere
blok satış, gecikmeli halka arzı içeren blok satış, çalışanlara satış,
borsada normal ve/veya özel emir ile satış, menkul kıymetler yatırım
fonları ve/veya menkul kıymetler yatırım ortaklarına satış veya bunların
birlikte uygulanması yoluyla bedel karşılığı devredilmesidir.” denilmek
sureti ile satış usulü ile özelleştirme yöntemi düzenlenmiştir.
Aynı
Kanun’un 18. maddesinin Özelleştirmede uygulanabilecek usuller belirlenmiş
ve B bendinin “c” alt başlığında; “Komisyon; değer tespit çalışmalarını,
özelleştirilecek kuruluşun niteliği, gördüğü hizmetin özelliği, gelecekteki
nakit akımı potansiyeli, faaliyette bulunduğu sektör ve pazarın
özellikleri, sahip olduğu sınai, ticari ve sosyal tesisler, mA.e araç ve
gereçler, teçhizat, malzeme ve hammadde ile yarı mamul ve mamul madde
stokları, her türlü taşınır ve taşınmaz malları, vasıfları ve hali hazır
durumları, seN.li ve seN.siz bütün alacak ve borçları ile bilumum hak ve
yükümlülükleri ve özelleştirilecek kuruluşa uygulanacak özelleştirme
yöntemini de dikkate alarak uluslararası kabul görmüş olan; indirgenmiş
nakit akımları (N. bugünkü değer), defter değeri, N. aktif değeri, amortize
edilmiş yenileme değeri, tasfiye değeri, fiyat/kazanç oranı, piyasa
kapitalizasyon değeri, piyasa değeri/defter değeri, ekspertiz değeri,
fiyat/nakit akım oranı metotlarından en az ikisini uygulamak suretiyle yürütür. Değer tespit sonuçları, kuruluşun
özelleştirme işlemi tamamlanarak devir sözleşmesinde yer alan
yükümlülüklerin yerine getirilmesinden sonra kamuoyuna duyurulur. Özelleştirme
programındaki kuruluşun özelleştirme işlemlerini bu Kanunun 4 üncü
maddesinin son fıkrasına istinaden yürütmesi durumunda; değer tespiti
işlemleri, ilgili kuruluşun karar almaya yetkili organlarının kararı ile
kuruluş ita amirinin başkanlığında oluşturulacak komisyon tarafından bu
bentte belirtilen esaslar çerçevesinde yapılır.” denilmek sureti ile
özelleştirme işleminin ne şekilde tamamlanacağı belirtilmiştir.
TEDAŞ,
Özelleştirme Yüksek İdaresi’nin 02.04.2004 gün ve 2004/22 sayılı kararı ile
özelleştirme kapsamına alınmış, yine aynı idarenin 7.6.2010 gün ve 2010/36
sayılı kararı ile Aksa Elektrik Perakende Satış A.Ş.’ne devrine karar
verilmiş ve nihayet 31.12.2012 tarihinde hisse devri tamamı ile sağlanarak
Özelleştirme İdare Başkanlığı’nın resmi web sitesinde ilan edilmiştir. Buradan
hareketle, ceza faturasına konu ihlalin yapıldığı Ağustos 2008 tarihinde,
faturayı düzenleyen TEİAŞ de, Fatura muhatabı olan Çoruh Elektrik A.Ş.’nin
de iktisadi devlet teşekkülü niteliğinde olduğu tespit edilmiştir.
Taraflar arasında imzalanan 31.12.2010 tarihli
hisse devir sözleşmesinin “Alıcının Taahhütleri” başlıklı 9. maddesinin 4.
fıkrasında; alıcı ihale konusu hisseleri devraldığı tarihten önceki döneme
ilişkin olarak İşletme hakkı devir sözleşmesindeki hükümler saklı kalmak
kaydı ile şirkette yapılmış olan her türlü işlemden kaynaklanan borç ve yükümlülüklerden,
kayıtlara intikal ettirilmemiş olsa dahi şirketin sorumlu olduğu, bu
hususlarda alınmış karar ve yapılmış sözleşmelerden ilgili olarak
kendisinin veya şirketin idareyi ve TEDAŞ’ı ilzam edecek hiçbir başvuru ve
rucu hakkının olmadığı kabul, taahhüt ve garanti eder “ şeklindeki hükümden
davacının sözleşme imzalanmadan önce doğan borç ve yükümlülüklerden de
sorumlu olduğunun düzenlendiği ancak İşletme Devir hakkı Sözleşmesinde belirtilen
hususların bundan vareste tutulduğu görülmüştür.
İşletme Devir hakkı sözleşmesi incelendiğinde ise;
“Üçüncü Kişilerin Hak ve İddiaları” başlıklı 7. fıkrasının 4, 5, 6 ve
7. fıkralarında sırasıyla; “Dağıtım Faaliyetinin TEDAŞ tarafından
yürütüldüğü dönemde hu faaliyetin yürütülmesi amacıyla gerçekleştirilen her
türlü is ve işlemlerin bütün sorumluluğu TEDAŞ'a aittir. TEDAŞ tarafından
yürütülmüş bulunan hu faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri
sürülecek her türlü talebin muhatabı TEDAŞ'tır. Bu talepleri konu alan icra
takibi ve davalar TEDAŞ tarafından yürütülür ve sonuçlandırılır. Bu takip
ve davalardan doğacak her türlü mali yükümlülük TEDAŞ tarafından
karşılanır.
Dağıtım Faaliyetinin Şirket
tarafından yürütüldüğü dönemde bu faaliyet kapsamında gerçekleştirilen her
türlü iş ve işlemlerin bütün sorumluluğu Şirket'e aittir. Şirket tarafından
yürütülmüş bulunan hu faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri
sürülecek her türlü talebin muhatabı Şirket'tir. Bu talepleri konu alan
icra takibi ve davalar Şirket tarafından yürütülür ve sonuçlandırılır. Bu
takip ve davalardan doğacak her türlü mali yükümlülük Şirket tarafından
karşılanır.
Sözleşmenin imza tarihinden önce
Dağıtım Tesisleri ile Dağıtım Tesisleri'nin işletilmesinden kaynaklanan her
türlü hukuki ve cezaî sorumluluk TEDAŞ’a aittir. Bu dönemde yürütülmüş
bulunan bu faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri sürülecek
her türlü talebin muhatabı TEDAŞ'tır. Bu talepleri konu alan icra takibi ve
davalar TEDAŞ tarafından yürütülür ve sonuçlandırılır. Bu takip ve
davalardan doğacak her türlü mali yükümlülük TEDAŞ tarafından ödenir.
Sözleşmenin imza tarihinden sonra Dağıtım Tesisleri
ile Dağıtım Tesisleri'nin işletilmesinden kaynaklanan her türlü hukuki ve
cezaî sorumluluk Şirketle aittir. Şirket tarafından yürütülmüş bulunan hu
faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri sürülecek her türlü
talebin muhatabı Şirkettir. Bu talepleri konu alan icra takibi ye davalar
Şirket tarafından yürütülür ve sonuçlandırılır. Bu takip ve davalardan
doğacak her türlü mali yükümlülük Şirket tarafından karşılanır. Şirket, bu
kapsamda ortaya çıkan tazminattan, cezadan ve/veya herhangi bir isim
altında gerçekleştirdiği ödemelerden dolayı, hiçbir şekilde TEDAŞ’a rücu
edemez. Belirtilen nedenlerle TEDAŞ'ın bir ödeme yapmak zorunda kalması
durumunda. Şirket söz konusu ödemeyi ilk talepte ödeme tarihinden itibaren
ticari faiziyle birlikte, nakden ve defaten ödemekle yükümlüdür” şeklindeki
düzenlemelerden, TEDAŞ’ın şirkete devri öncesindeki döneme ilişkin Dağıtım
Tesisleri ile Dağıtım Tesisleri'nin işletilmesinden kaynaklanan her türlü
hukuki ve cezaî sorumluluğun TEDAŞ’a ait olacağı açıkça belirtilmiştir.
Yine 233
sayılı KHK’nin 2. maddesinde; iktisadi devlet teşekküllerinin iktisadi
alanda ticari esaslara göre faaliyet göstereceği düzenlenmiştir. Ancak bu
maddenin 29.06.2001 gün ve 24447 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe
giren TEİAŞ Ana Statüsü’nün 3. Maddesinin 2. Fıkrası ile birlikte
değerlendirmek gerekmektedir. Söz konusu maddede TEİAŞ’nın EPK, K.H.K., ve
bu Ana statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabi
olacağı belirtilmiştir. 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 2 nci
maddesinde sistem kullanım anlaşmasına konu kullanım tarifelerinin TEİAŞ
tarafından EPDK’nın onayı alınmak sureti ile hazırlanacağına ilişkin tek
taraflı düzenleme yetkisi ve aynı kanunun 20. maddesinde düzenlenen sistem
güvenliği açısından gerekli önlemleri düzenleyen Arz güvenliği ile ilgili
maddesi birlikte değerlendirildiğinde; TEİAŞ tarafından, Çoruh Elektrik
A.Ş. hakkında (sermayelerinin tamamı devlete ait iki iktisadi devlet
teşekkülü arasında) Ağustos 2008 tarihini kapsar şekilde düzenlenen ceza
faturasının, bir ticari faaliyetin yürütülmesi kapsamında değil, TEİAŞ’a
4628 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile verilen Elektrik İletimi görevinin
sağlıklı bir şekilde yürütülmesini sağlama görevi kapsamında düzenlendiği, davacı
ile davalı arasında gerek hisse devir sözleşmesi gerekse İşletme Hakkı
Devir Sözleşmesi imzalanmadan önceki döneme ait davaya konu ceza faturası
yönünden sorumluluğun TEDAŞ’a ait olması da dikkate alındığında, borç
tarihi itibari ile gerek alacaklı gerekse borçlu sıfatının idarede
birleştiği sonucuna varılmıştır.
7-SONUÇ:
Dava
dosyasının incelenmesinden; 233
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) 3. maddesine ve 20.02.2001
tarih ve 4628 sayılı Elektrik
Piyasası Kanununa dayanılarak çıkarılan ve 02.03.2001 tarihinde
yürürlüğe giren 05.02.2001 tarih ve 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
uyarınca TEAŞ’nin, TEİAŞ, EÜAŞ ve TETAŞ şeklinde 3’e ayrılmasının ardından
27/03/2003 tarihli ve 25061 sayılı Resmi Gazete’de Elektrik Piyasasında
İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında
Tebliğin yayınlandığı, ardından 21.12.2006 tarihli ve 1029 sayılı EPDK
Kurul Kararı ile onaylanarak 01.01.2007 tarihinde İletim Sistemi Sistem
Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildirimi’nin
yürürlüğe girdiği, ancak işlemin ceza faturasına esas ihlal tarihi (Ekim
2008) tarihi itibari ile 13.12.2007 gün ve 1407 sayılı EPDK kurul kararı
ile onaylanan İletim Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini
Hesaplama Yöntem Bildirimi’nin yürürlükte olduğu;
TEİAŞ’nin
4628 sayılı Kanun ve Tebliğin kendisine verdiği yetki çerçevesinde hazırladığı
“Sistem Kullanım Anlaşması”nın, 23.05.2003 gün ve 148/1-15 sayılı EPDK
kararı ile onaylandığı ve fakat dosya içinde bulunan örneğinden söz konusu
anlaşmanın davacı tarafından imzalanmadığının görüldüğü; Özelleştirme
Yüksek Kurulu’nun 7.6.2010 gün ve 2010/36 sayılı Kararı ile Türkiye
Elektrik Dağıtım A.Ş.nin Çoruh Elektrik A.Ş.’ndeki %100 hissesinin,
227.000.000 ABD doları bedelle Aksa Elektrik Perakende Satış A.Ş.’ne
devredilmesine karar verildiği, hisse devrinin 31.12.2010 tarihinde tamamı
ile gerçekleşmesi ile Fırat Elektrik A.Ş.’nın özelleştirme işleminin
tamamlandığı; davalı kurum tarafından, sistem kullanım anlaşmasının 10.
maddesinde belirtilen cezai şartlarından 12. bentte belirtilen yükümlülüğün
Ağustos 2008 tarihinde tespit edilen ihlali nedeni ile davacı kuruma
237.955,30 TL ceza kesildiği, davacının bu cezaya itiraz etmesi ile
taraflar arasında davaya konu uyuşmazlığı oluştuğu anlaşılmaktadır.
Görüldüğü üzere, ceza faturasının tanzimine konu ihlal tarihinde, davacı
kurum henüz özelleştirilmemiş, davalı ile arasında Sistem Kullanım Anlaşması
imzalanmamış olmakla, ihlal tarihi itibariyle idare hukuku tüzel kişisi
sıfatını devam ettirmektedir.
Yukarıda ayrıntısı ile açıklandığı üzere, Ana
Statüsü’nün 3. maddesinin 2. fıkrası gereğince TEİAŞ, 4628 sayılı EPK’nda
verilen görevleri kapsamında tesis ettiği işlemler yönünden idare hukuku
hükümlerine tabidir ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun yukarıda 2.
maddesi kapsamında verilen yetkileri kullanırken tesis ettiği işlemler
bakımından özel hukuk hükümlerine tabi olmadığı yönünden bir kuşku
bulunmamaktadır. Buna ilaveten, davalı TEİAŞ tarafından, davacı kurumun
özelleştirilmesinden önceki döneme ilişkin olarak, davalı idarenin elektrik
iletimi kamu hizmetinin düzgün işletilmesini sağlamak adına gerçekleştirdiği
denetim görevi kapsamında tespit ettiği ihlal nedeni ile davacıya ceza
faturası tanzim ettiği, ne faturanın tanzimi ne de faturanın dayanağı olan
işlemlerin düzenlenmesi aşamasında davacının herhangi bir katkısı
bulunmadığı, davalı idarenin tüm bu işlem ve düzenlemeleri kanunlar ve
ilgili mevzuatın kendisine verdiği yetkiye dayalı olarak kamu gücü
kullanmak sureti ile ve tek taraflı irade beyanı ile gerçekleştirdiği hususları
da dikkate alındığında, davaya konu iptali istenen ceza faturasının bir
idari işlem olduğu sonucuna varılmıştır.
Her ne kadar davaya konu sistem kullanım anlaşması
bir sözleşme metni gibi düzenlenmiş ise de, gerek TEİAŞ tarafından tek
taraflı olarak hazırlanması, gerek EPDK tarafından onaylanarak yürürlüğe
girmesi ve gerekse de davacı tarafından imzalanmamış olması nedenleri ile,
iki taraflı irade beyanına havi bir özel hukuk sözleşmesi niteliğinde olduğu
kabul edilmemiş, bir idari işlem olarak değerlendirilmiştir.
Bu
duruma göre, idare tarafından tesis edilen işlemin, anılan yasal
düzenlemelere uygunluğunun denetlenmesi gereken davanın görüm ve çözümünde
2577 sayılı Yasa’nın 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi gereğince idari
yargı yerleri görevli olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan
nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın başvurusunun reddine karar
verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna,
bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın, BAŞVURUSUNUN REDDİNE,
2.6.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
——
• ——
Uyuşmazlık Mahkemesi
Başkanlığından:
8-ESAS NO : 2014/204
KARAR NO : 2014/624
KARAR TR : 02.06.2014
(Hukuk Bölümü)
ÖZET : Davalı TEİAŞ ile özelleştirme öncesinde elektrik
dağıtım şirketlerinin hisselerinin tamamının kamu elinde olması, sistem
kullanım cezası adı altında davalı tarafından uygulanan yaptırımın tek
taraflı biçimde uygulanması ve takibinin amme alacaklarının tahsili usulü
hakkında mevzuat hükümlerine göre yapılması, özelleştirme öncesinde gerçekte
iktisadi devlet teşekkülü statüsünde bulunan bu iki kamu birimi arasında
cereyan eden ilişkinin idare hukuku ilkeleri çerçevesinde yürütülmesi,
özelleştirme aşamasında davacı dağıtım şirketi ile özelleştirme idaresi arasında
imzalanan hisse satış sözleşmesi ve işletme hakkı devir sözleşmesinin ilgili
hükümleri uyarınca, sözleşmenin imza tarihi öncesindeki dönemde her türlü
hukuki ve cezai sorumluluğun TEDAŞ’a ait olduğunun hüküm altına alınması ve
bunun doğal sonucu olarak da o dönemde iki kamu birimi arasında oluşan
ihtilaftan kaynaklanan sorunun ancak idare hukuku ilkelerine göre
çözümlenmesi gerektiği, ayrıca davacı dağıtım şirketi ile davalı arasında
idari para cezası dönemini kapsayan bir özel hukuk sözleşmesinin
imzalanmamış bulunması ve ancak özelleştirme tarihi sonrası döneme ilişkin
bir ihtilafın söz konusu olması halinde özel hukuk hükümlerinin
uygulanabileceği gerçeği dikkate alındığında; davacı elektrik dağıtım
şirketinin özelleştirilmesi öncesi kamu elinde olduğu döneme ilişkin tesis
edilen sistem kullanım cezasının iptaline ilişkin davanın İDARİ YARGI
YERİNDE görülmesi gerektiği hk.
K A R A R
Davacı :
Çoruh Elektrik Dağıtım A.Ş.
Vekilleri
: Av. M.Y.& Av. S.Y.
Davalı :
TEİAŞ Genel Müdürlüğü
Vekili :
Av. E.A.
O L A Y : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;
davalı idare tarafından 09.05.2013 gün ve 4246 sayılı yazısı ile davacı
şirkete gönderilen yazıda, İletim Sistemi Sistem Kullanım ve İşletim
Tarifelerine Hesaplama Yöntem Bildirimi’nin 1.5. maddesinde belirtilen; "iletim sisteminde doğrudan bağlı tüketiciler ve dağıtım
lisansına sahip tüzel kişilerin iletim sisteminin her bir ölçüm noktasında
çekecekleri endüktif reaktif enerjinin/verecekleri kapasite reaktif
enerjinin, aktif enerjiye oranının ilgili mevzuata uygun olmaması"
gerekçesi ile "Aralık
2009-Aralık 2012 dönemleri arasında aylık olarak hesaplanan sistem kullanım
ceza faturalarının tebliğ ettirerek ödenmemesi durumunda Amme Alacaklarının
Tahsili Usulü Hakkındaki Kanunun 51.maddesi kapsamında yasal yollara
gidileceği" bildiriminde bulunduğunu; ancak söz konusu ceza
faturasının tamamı ile hukuka aykırı olduğunu iddia etmiş, gerekçe olarak
da;
Davacı şirkete kesilen faturanın dayanağı olan,
Elektrik Piyasasında İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem
Kullanım Hakkındaki Tebliğin 27.03.2003 gün ve 25061 sayılı Resmi Gazete’de
yayınlanarak yürürlüğe girdiğini; yine ceza faturasının dayanağı olan
Bağlantı ve Sistem Kullanım Anlaşması ile Yöntem Bildirimi’nin 21.12.2006
gün ve 1029 sayılı EPDK Kurul Kararı ile onaylanarak 29.12.2006 gün ve
26391 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdiğini, oysa davacı şirketin 1.10.2010
tarihinde özelleştirildiğini, ceza faturalarına esas işlem tarihinin ise;
Mart 2010 tarihine ait olduğunu, yani anılan tarihlerde davacı şirketin
Devlete ait olması nedeni ile davacı kurumun bir sorumluluğunun olmadığını,
TEİAŞ Genel Müdürlüğü ile TEDAŞ Genel Müdürlüğü
arasında 08.03 2007 tarihli mutabakat metni imzalandığını söz konusu
mutabakat metninde ; "Kamu
mülkiyetinde olan Dağıtım Şirketlerinin, personel yetersizliği ve yatırım
ödeneklerinin kısıtlılığı nedenleriyle gerekli altyapının tamamlanamamış
olması, eleman yetersizliğinden dolayı bakım-onarım faaliyetlerinin
istenilen seviyede yapılamaması dikkate alınarak, Sistem Kullanım
Anlaşmalarındaki Cezai Şartlar başlıklı 10 uncu maddede ve Yöntem
Bildiriminin 1.5 inci maddesinde yer aleti cezai hükümlerini 3 yıl Dağıtım
Şirketlerine uygulanması yönünde TEDAŞ ve Dağıtım Şirketlerinin EPDK
nezdinde muafiyet talebinde bulunması, Sistem Kullanım
Antlaşmasının Karşılıklı Yükümlülükler Başlıklı A-1 bendinin dördüncü
fıkrasında yer alan 15 günlük ödeme suresinin
30 güne çıkarılması ve ödeme
süresi içersinde ödeme yapılmaması halinde uygulanacak 6183 sayılı Kanunun
51 inci maddesine göre hesaplatılacak gecikme zammının günlük olarak
uygulanması yönünde ilgili mevzuatta gerekli düzenlemelerin yapılması
amacıyla TEDAŞ ve Dağıtım Şirketlerinin EPDK nezdinde girişimde
bulunması," hususlarında
mutabakata varıldığını ve Yöntem Bildiriminin 1.5.maddesindeki cezai hükümlerin
3 yıl dağıtım Şirketlerine uygulanmaması yönünde karar alındığını, bu
mutabakat uyarınca davalı idareye yapılan müracaata verilen 9.5.2013 gün ve
4246 numaralı cevapta, muafiyet anlaşması ile ilgili bir müracaatın
olmaması nedeni ile cezai işlemlerin uygulandığı cevabının verildiğini,
oysa söz konusu tarihte davacı kurumun henüz özelleştirilmediğini, bu
nedenle kendilerinin müracaat imkanının zaten bulunmadığını, bu nedenle de
yapılan işlemin hukuka aykırı olduğunu;
6446 sayılı Enerji Piyasası
Kanunu’nun 16. Maddesinde Yaptırımlar, Yaptırımların Uygulanmasında usul ve
Para Cezaları’nın düzenlendiğini, bu maddede, Yöntem Bildiriminin 1.5.
maddesinde belirtilen hususa yer verilmediğini, maddede belirtilen
sebeplerin sınırlı sayıda olduğunu ve yorum yolu ile genişletilemeyeceğini,
bu nedenle de yapılan işlemin dayanağının olmadığını ve hukuka aykırı
olduğunu; ayrıca 6446 sayılı Kanun uyarınca ceza verme yetkisinin EPDK’ya
ait olduğunu, oysa davacıya kesinlen ceza faturasının TEİAŞ tarafından
tanzim edildiğini, bu itibarla da yapılan işlemin hukuka aykırı olduğunu,
Ceza Faturasının dayanağı olarak
gösterilen Yöntem Bildirimi’nin, Elektrik
Piyasasında iletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı
Hakkında Tebliğin Geçici 3 maddesine de aykırı olduğunu, söz konusu maddede
“Bağlantı ve sistem kullanımına
ilişkin standart anlaşmalar kullanıcı özellikleri dikkate alınarak TEİAŞ ve
Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. tarafından bu Tebliğin yayım tarihini izleyen
otuz gün içerisinde hazırlanarak Kuruma sunulur. Kullanıcıların lisans
almamış olması ve kullanıcılar ile sistem kullanım anlaşmalarının
yapılmamış olması, bu kullanıcıların Elektrik Piyasası Tarifeler
Yönetmeliği uyarınca onaylanan sistem kullanım bedelini ve/veya sistem
bedelini TEİAŞ ve/veya dağıtım Şirketine ödeme yükümlülüklerini ortadan kaldırmaz.
Ancak, dağıtım sistemine bağlı üretim faaliyeti gösteren tüzel kişilere, 1
Ocak 2004 tarihine kadar dağıtım sistemi kullanım fiyatı üzerinden
belirlenen bedel tahakkuk ettirilmez.” şeklindeki düzenleme ile ceza
tanzimi hususunda yöN.meliğe atıf yaptığını, oysa gerek yönetmelikte
gerekse tebliğde sadece sitem kullanım ve/ veya işletim ücretinin düzenlendiğini,
sistem kullanım ceza ücretinden bahsedilmediğini, bu nedenle de yapılan
işlemin dayanaksız ve hukuka aykırı olduğunu,
Yöntem bildiriminin 4.16. maddesindeki "sistem kullanım anlaşmasının
yapılmamış olması halinde bu Yöntem Bildiriminin 1.5.maddesi (para cezası)
bu kullanıcılar için uygulanacaktır." şeklindeki düzenlemenin,
özelleştirme öncesi dönemde, davalı idarece tek taraflı olarak yapılması
nedenleri ile davacı açısından uygulanmasının hukuken mümkün olmadığını,
söz konusu uygulamanın gerek cezaların şahsiliği ilkesine gerekse iyiniyet
kurallarına aykırı olduğunu,
Davalı tarafından gönderilen ceza faturasının
tahsilinde izlenen usulün de hukuka aykırı olduğunu, 6183 sayılı Yasa’nın
55. maddesinde, para cezasının tahsili öncesinde davacı kuruma ödeme emri
gönderilmesi gerektiğinin ve yine aynı maddede belirtilen yasal sürelerin
beklenmesi gerektiğinin düzenlendiğini, ancak; davalı idarece söz konusu
usuli prosedürün izlenmediğini bu şekilde davacının yasal itiraz haklarını
kullanmasına engel olunduğunu,
Davalı tarafından talep edilen para cezasının 6183
sayılı Yasa’nın 102. Maddesi gereğince zamanaşımına uğradığını, bu anlamda
davalı idarenin gecikme zammı talebinde 6183 sayılı yasaya dayanıp,
zamanaşımı konusunda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na dayanmasının kendi
içinde çelişkiye sebebiyet verdiğini, davalı idarece yapılan işlemin bu
yönü ile de hukuka aykırı olduğunu,
2007-2009 tarihleri arasında henüz özelleştirmesi
yapılmamış ve mülkiyeti kamuda olan şirket Yetkililerine Davalı idarece
hiçbir uyarıda bulunulmadığını, Şirketin ihlali düzeltici önlem alma ve
cezayı ortadan kaldırma olanağının bu şekilde elinden alındığını, davalı
idareye bu konuda yapılan itiraza verilen cevapta, davalı idarenin böyle
bir yükümlülüğünün olmadığının belirtildiğini, davalı idarenin bu davranışı
ile ortaya çıkan geriye dönük olarak çok ciddi para cezalarına
hükmetmesinin, Ceza Hukuku’nun genel ilkeleri ve hakkaniyet ile bağdaşmadığını,
Ceza Faturasına esas tutanakların davalı idarece
tek taraflı olarak tanzim edildiğini, bu konuda davacının savunmasının
alınmadığını, ceza faturasına dayanak olan Yöntem Bildiriminin 1.5.
maddesindeki ihlallerin giderilmesinin davacıdan istenmediğini, söz konusu
uygulamanın Enerji Piyasası Kanunu’nun tebliği düzenleyen 21. maddesine de
aykırı olduğunu,
Ceza Faturasının dayanağı olan Yöntem Bildirimi’nin
halen Resmi gazetede yayınlanmamış olması nedeni ile geçerliliğinin de
şüpheli olduğunu,
Dava konusu ceza faturasının, 27/03/2003 tarihli ve
25061 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Elektrik Piyasasında iletim ve
Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında Tebliğin Ortak
Hükümler bolumu Ödeme Prosedürü başlıklı 15.maddesinde belirtilen prosedüre
aykırı şekilde aylık olarak değil, 2007-2009 yıllarına ait 27 adet fatura
tek bir seferde tahakkuk ettirildiğini, bu itibarla da yapılan işlemin
hukuka aykırı olduğunu belirterek N.icede davalı idare'nin; "iletim sistemi, sistem kullanım
ve sistem işletim tarifelerini hesaplama yöntem bildiriminin
1.5.maddesi" hükmünün ihlali gerekçesi ile Müvekkil şirkete
cezai yaptırım olarak tebliğ ettiği 29.04.2013 gün ve 079053 sayılı
194.340,21 TL’lik sistem kullanım ceza faturası işleminin yetki, şekil,
sebep, konu ve maksat yönlerinden hukuka aykırı olduğundan iptaline karar
verilmesi istemi ile idari yargıda dava açmıştır.
Davalı Türkiye Elektrik İletim AŞ. vekili süresi
içerisinde sunduğu cevap dilekçesinde özetle; görev itirazında bulunmuştur.
Ankara 6. İdare Mahkemesi; 11.9.2013 gün ve
2013/1036 Esas sayılı kararı ile, 2577 sayılı idari Yargılama Usulü
Kanunu'nun 2. maddesinde; "İdari dava türleri, idari işlemler hakkında
yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı
olduklarından dolayı açılan iptal davaları; idari işlem ve eylemlerden
dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı
davaları; kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü
idari sözleşmelerden dolayı açılan davalar” olarak sayıldığını ve idari
yargının idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimini yapmakla
görevli olduğunu, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun 1. maddesinin
birinci fıkrasında bu Kanunun amacının, elektriğin yeterli, kaliteli,
sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin
kullanımına sunulması için. rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre
faaliyet gösterebilecek, mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir
elektrik enerjisi piyasasının oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir
düzenleme ve denetimin sağlanması olduğu hükmüne yer verildiğini, iletim
Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem
Bildiriminin 1.5. maddesinde; ".....Sistem Kullanım Anlaşması
Bulunmaksızın iletim sistemini kullanmakta olan kullanıcılar, iletim
sisteminde ar güvenirliği ve kalitesinin sağlanması amacıyla aşağıda yer
alan ihlallerle karşılaşılması halinde ilgili cezai işleme tabi
olacaktır." düzenlemesinin yer aldığını ve devamında ihlallerin tanımı
yapılarak, bu ihlaller karşılığında kullanıcı tarafından TEIAŞ'a ödenmesi
gereken cezaların belirtildiğini; dava dosyasının incelenmesinden; her ne
kadar davalı idarece uyuşmazlığın faturadan kaynaklı olması nedeniyle bu
davanın adli yargıda görülmesi gerektiği ileri sürülerek görev itirazında
bulunulmuş ise de; dava konusu sistem kullanım para cezasının davalı idare
ile davacı arasında tarafların serbest iradesine dayalı ve ticari nitelikte
olan Sistem Kullanım Anlatması uyarınca verilmediğini, taraflar arasında bu
şekilde bir anlaşma olmaması nedeniyle iletim Sistemi, Sistem Kullanım ve
Sistem iletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildiriminin 1.5. maddesi
uyarınca kamu gücüne dayalı olarak re'sen ve tek yanlı irade açıklaması
sonucu verildiğini, bu nedenle davanın görüm ve çözümünün idari yargı
yerlerinin görev alanına ait olduğunu belirterek, davalı vekilinin görev
itirazının reddine karar vermiştir.
Davalı Türkiye Elektrik İletim AŞ.
vekilinin, adli yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda
süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine, dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı'na gönderilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı aynen, “233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) 3.
maddesine ve 20.02.2001 tarih ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununa
dayanılarak çıkarılan ve 02.03.2001 tarihinde yürürlüğe giren 05.02.2001
tarih ve 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca TEAŞ; Türkiye
Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ), Elektrik Üretim AŞ (EÜAŞ) ve Türkiye Elektrik
Ticaret ve Taahhüt AŞ (TETAŞ) unvanlarında, anonim şirket statüsünde, üç
ayrı iktisadi devlet teşekkülü şeklinde teşkilatlandırılmıştır.
TEİAŞ,
devletin genel enerji politikasına uygun olarak, ülkedeki tüm iletim
tesislerini devralmak, elektrik iletimi, yük tevzi ve işletme planlaması
hizmetlerini yürütmek üzere 01.10.2001 tarihinde faaliyete geçirilmiştir.
TEİAŞ,
233 sayılı KHK sistemi içinde, iktisadi devlet teşekkülü olarak ve mevcut
mevzuat ve ana statüsü hükümleri çerçevesinde, Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumundan (EPDK) 13.03.2003 tarihinde aldığı iletim lisansı çerçevesinde,
yeni piyasa yapısına uygun çıkarılması talebinde bulunulduğu
anlaşılmaktadır.
Sorunun
çözümü için davanın tarafı olan şirket tüzel kişiliklerinin hukuki statüsü
ile davanın konusunun belirlenmesi gerekmektedir.
233
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) 3. maddesine ve 20.02.2001 tarih
ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununa dayanılarak çıkarılan ve
02.03.2001 tarihli 24334 sayılı RG.de yayımlanarak yürürlüğe giren
05.02.2001 tarih ve 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 1. Maddesi
uyarınca, 12.08.1993 tarih ve 93/4789 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile
Türkiye Elektrik Kurumunun 1994 yılında Türkiye Elektrik Üretim İletim
A.Ş.(TEAŞ) ve Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.(TEDAŞ) olarak yapılandırmasından
sonra, 05 Şubat 2001 tarih ve 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile
Türkiye Elektrik Üretim İletim A.Ş. 01.10.2001 tarihinden itibaren; 1)
Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt A.Ş. (TETAŞ), 2) Elektrik Üretim A.Ş.
(EÜAŞ) ve 3) Türkiye Elektrik iletim A.Ş. (TEIAŞ) olmak üzere üç ayrı Kamu
iktisadi Teşekkülü olarak yeniden yapılandırılmıştır. Kararın 2. maddesine
göre ise, Söz konusu iktisadi devlet teşekküllerinin faaliyet konularının
kapsamı, merkezleri ve sermayeleri ana statülerinde belirtilir.
Yüksek
Planlama Kurulunun (YPK) 11.06.2001 tarih ve 2001/T-19 sayılı kararı ile
onaylanmış, 29.06.2001 tarih ve 24447 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe giren TEİAŞ Anastatüsünün 3. maddesinde "Bu Anastatü ile
teşkil olunan Türkiye Elektrik iletim A.Ş. (Teşekkül) tüzel kişiliğe sahip,
faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir İktisadi
Devlet Teşekkülüdür." hükmü, 21. maddesinde ise, "Bu Anastatüde
bulunmayan hususlarda K.H.K. hükümleri uygulanır" hükmü bulunmaktadır.
233 sayılı
Kamu iktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 4.
maddesindeki "1. Teşebbüsler tüzelkişiliğe sahiptir. /2. Teşebbüsler,
bu Kanun Hükmünde Kararname ile saklı tutulan hususlar dışında özel hukuk
hükümlerine tabidir./3. Teşebbüsler, Genel Muhasebe Kanunu ile Devlet İhale
Kanunu hükümlerine ve denetimine tabi değildir./4. Teşebbüslerin
sorumlulukları sermayeleri ile sınırlıdır. Teşebbüslerin sermayesi, ilgili
bakanlığın talebi üzerine Koordinasyon Kurulunca tespit edilir." hükmü
ile teşebbüslerin faaliyetlerinde özel hukuk hükümlerine tabi olacağı
belirlenmiştir.
Diğer
taraftan, Bakanlar Kurulunun 12.08.1993 tarih ve 93/4789 sayılı kararı ile,
Türkiye Elektrik Üretim-İletim A.Ş. (TEAŞ) ve Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.
(TEDAŞ) adı altında iki ayrı İktisadi Devlet Teşekkülü olarak yeniden
yapılandırılmıştır. 1994 yılında TEAŞ ve TEDAŞ tüzel kişiliklerine
kavuşmuşlardır.
Bugün
Elektrik dağıtım ve perakende satış sektöründe rekabete dayalı bir ortamın
oluşturulması ve gerekli reformların yapılmasını teminen dağıtım bölgeleri
baz alınarak Kamu mülkiyetindeki elektrik işletmelerinin yeniden yapılandırılması
suretiyle elektrik enerjisi dağıtım hizmetlerinin özelleştirilmesine karar
verilmiş ve TEDAŞ 02.04.2004 tarih ve 2004/22 sayılı Özelleştirme Yüksek
Kurulu Kararı ile özelleştirme kapsam ve programına alınmıştır. Dağıtım
bölgeleri yeniden belirlenerek, Türkiye 21 dağıtım bölgesine ayrılmıştır.
Bu kapsamda ÇEDAŞ kurumu da özelleştirme kapsamında 233 sayılı KHK tabi bir
teşebbüs olup yukarıda açıklanan hükümler davacı taraf içinde geçerlidir.
Davaya
konu işlem ise, davalı tarafın sözleşmeye dayalı cezai şart uygulamasından
kaynaklanan bir işlem olmakla, yukarıdaki açıklamalar ile birlikte
değerlendirildiğinde davaya konu, cezai şartın faturalandırılmasından
ibaret işlemin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde görüm ve
çözümü gerektiği anlaşılmaktadır. Benzer konuda, Uyuşmazlık Mahkemesinin
emsal teşkil eden, E:2012/129 K:2013/621 K.T:13.05.2013 tarihli "Dicle
Elektrik Dağıtım AŞ hakkında Sistem Kullanım Anlaşmasının 10. maddesi ve
Yöntem Bildiriminin 1.5 maddesi uyarıca ceza faturası düzenlenerek bunların
bildirimine ilişkin Türkiye Elektrik iletim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü
işlemi ile aynı yazı ekinde yer alan ceza faturasının iptali ve yürütmenin
durdurulması istemiyle açılan davanın, cezai şartın yer aldığı Sistem
Kullanım Anlaşmasının kamu hukuku ağırlıklı değil, tarafların serbest
iradeleri ile oluştuğu, olayda idarece kamu gücüne dayalı resen ve tek
yanlı olarak tesis edilmiş bir işlemin söz konusu olmadığı hususları
gözetildiğinde ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk." Özet
başlıklı kararı da aynı yöndedir.” demek suretiyle, 2247 sayılı Kanun'un
10. ve 13. maddeleri gereğince, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve
dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığına gönderilmesine karar
vermiştir.
Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13.
maddesine göre Danıştay Başsavcısı’nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.
Danıştay
Başsavcısı aynen, “İdari Yargı Düzeni, hukuk devletlerinde, hukuka bağlı
olması gereken kamu idaresinin işlem ve eylemlerinin hukuka uygunluğunun
yargısal yöntemlerle denetlenmesinin sağlanması amacıyla var olan yargı
düzenidir. Bu yargı düzenine mensup mahkemelerde açılacak iptal davalarının
konusu ise, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin
1'inci fıkrasının (a) bendinde, idari işlemler olarak gösterilmiştir.
Gerek
Uygulama, gerekse Öğreti'de, idari işlemin tanımı, idarenin kamu hizmetinin
yürütümü amacıyla ve tek yanlı irade açıklamasıyla tesis etmiş olduğu kesin
ve yürütülmesi gerekli işlemler olarak yapılmaktadır. Bu tanıma göre, idari
yargı yerlerinde iptal davasına konu edilecek hukuksal işlemlerin;
öncelikle, kamu idaresinin işlemi olması, kamu hizmetinin yürütülmesi
amacıyla tesis edilmiş bulunması, kamu idaresinin tek yanlı irade
açıklamasının ürünü olması ve nihayet kesin ve icrai nitelikte olması
zorunludur.
Olumlu
görev uyuşmazlığı çıkarılan davada; davacı elektrik dağıtım şirketinin,
İletim Sistemi, Sistem Kullanım ve Sistem İletişim Tarifelerini Hesaplama
Yöntem Bildirimi (kararın ilerleyen kısımlarında kısaca Yöntem Bildirimi
olarak adlandırılacaktır)’nin 1.5. maddesi gereğince davalı idarece ceza
faturası düzenlenmesine ilişkin işlemin dava konusu edildiği anlaşılmakta
olup; dava konusu ceza işleminin kamu tüzel kişiliğine sahip davalı ile
davacı arasında imzalanan özel hukuk ilişkisine dayanan bir anlaşmaya
dayalı olmadığı gibi akdi bir ilişkiye de dayalı olmadığı, davalı idare
tarafından kamu gücüne dayalı olarak tek yanlı iradeye dayalı olarak tesis
edildiği anlaşıldığından idari işlem niteliğinde olan dava konusu işleme
karşı açılan davanın görüm ve çözümünde "İdari Yargı Yerinin"
görevli olduğu sonucuna varılmıştır.” demek suretiyle, 2247 sayılı Kanunun 13' üncü maddesi uyarınca
yapılan başvurunun kabulüne hukuki olanak bulunmadığı yolunda yazılı
düşünce vermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar
ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane
TOPUZ, Ertuğrul ARSLANOĞLU, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un
katılımlarıyla yapılan 2.6.2014 günlü toplantısında:
l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği
üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye
göre, davalı Türkiye Elektrik İletim AŞ.
vekilinin anılan Yasanın 10/2. maddesinde öngörülen yönteme uygun
olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve dahi 12/1. maddede
belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısı'nca davalı Türkiye Elektrik
İletim AŞ. bakımından 10.maddede öngörülen biçimde olumlu görev
uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir
noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy
birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Selim Şamil
KAYNAK’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu
ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen
Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN’ın davada adli yargının, Danıştay
Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki
sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava,
davacı şirkete, İletim Sistemi, Sistem Kullanım ve Sistem İşletim
Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildiriminin 1.5. maddesinde yer alan
"iletim sistemine doğrudan bağlı tüketiciler ve dağıtım lisansına
sahip tüzel kişilerin iletim sisteminin her bir ölçüm noktasında
çekecekleri endüktif reaktif enerjinin/verecekleri kapasitif reaktif
enerjinin, aktif enerjiye oranının ilgili mevzuata uygun olmaması" hükmünün
ihlal edildiği gerekçesiyle, 194.340,21 TL tutarındaki Mart 2010 dönemine
ait sistem kullanım cezası verilmesine ilişkin 29.04.2013 gün ve 079053
sayılı ceza faturası işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
Evvelce
konu bir başka dosya münasebetiyle Mahkememiz gündemine gelmiş olup,
13.5.2013 tarih ve E.2012/129, K.2013/621 sayılı kararımızla adli yargı
yeri görevli kılınmış olmakla beraber; elde edilen yeni bilgi ve belgeler
uyarınca konunun yeniden ele alınarak değerlendirme yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır.
Mahkememizce
yapılan araştırmalar Neticesinde; Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 7.6.2010
gün ve 2010/36 sayılı Kararı ile Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin Çoruh
Elektrik AŞ.’ndeki %100 hissesinin, 227.000.000 ABD doları bedelle Aksa
Elektrik Perakende Satış A.Ş.’ne devredilmesine karar verildiği, davacı ile
davalı arasında bu devre istinaden 29.03.2010 tarihli Sistem Kullanım
Antlaşmasının imzalandığı, sonrasında hisse devrinin 31.12.2010 tarihinde tamamı
ile gerçekleşmesi ile Çoruh Elektrik A.Ş.’nın özelleştirme işleminin
tamamlandığı, sonrasında davalı kurum tarafından, taraflar arasında
imzalanan sistem kullanım anlaşmasının 10. Maddesinde belirtilen cezai
şartlarından 14. bentte belirtilen yükümlülüğün Mart 2010 tarihinde tespit
edilen ihlali nedeni ile davacı kuruma 194.340,21 TL ceza kesildiği, davacı
vekili tarafından, kesilen fatura tarihi itibari ile henüz davacı şirketin
özelleştirilmediğini, bu nedenle kendilerinin ceza faturasına konu meblağdan
sorumlu olmadıklarını belirterek, idare mahkemesinde dava açtığı, davalı
vekilinin süresinde yargı yolu itirazında bulunması üzerine dosyanın
mahkememiz önüne geldiği tespit edilmiştir.
Yukarıdaki
açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, görev uyuşmazlığına neden olan sorun,
dava konusu ceza faturasının idari işlem niteliği taşıyıp taşımadığı
hususudur. Bu nedenle dava konusu işlemin niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir.
En temel tanımı ile idari işlem; idari fonksiyonun yerine getirtilmesi için
yapılan kamu hukuku işlemleridir ve bu işlemleri diğer işlemlerden ayıran
üç temel özelliği vardır. Bunlar; İdare tarafından, tek taraflı irade beyanı
ile, üstün yetki ve ayrıcalıklar kullanılmak sureti ile yapılmasıdır. Dava
konusu ceza faturasının, bu özellikleri taşıyıp taşımadığı hususu, konunun
anlaşılabilirliğini artırmak açısından ayrı başlıklar altında
incelenmiştir. Ayrıca, ceza faturasına esas tarihler itibari ile davacı ile
davalı arasındaki ilişkisinin hukuki statüsü de ayrı bir başlık altında
incelenecektir.
İşlemin İdare Tarafından Yapılmış Olması :
Dava
konusu ceza faturası TEİAŞ tarafından düzenlenmiştir. Bu noktada TEİAŞ’nın
hukuki niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir. Ancak bu başlık altındaki
açıklamalarımıza geçmeden önce belirtilmesi gereken önemli bir husus, tüm
tespit ve değerlendirmelerin dava konusu ceza faturasının tanzim tarihi
olan 29.01.2013 tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 4628 sayılı Kanun
çerçevesinde yapıldığı, 30.03.2013 gün ve 28603 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak
yürürlüğe giren 14.03.2013 gün ve 6446 sayılı Enerji Piyasası Kanunu’nun
değerlendirmeye alınmadığıdır.
Elektrik sektöründeki dağınık yapıyı ortadan
kaldırmak ve işletme bütünlüğünü sağlamak amacıyla 1312 sayılı Kanun ile
Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) kurulmuş, imtiyazlı şirketlerin görev
bölgeleri ve belediye sınırları dışında tüm yurtta elektriğin üretim,
iletim, dağıtım ve satış hizmetleri TEK bünyesinde toplanmıştır.
Hizmetlerin daha etkin, daha verimli ve çağdaş bir şekilde sürdürülebilmesi
amacıyla ve özelleştirme politikaları çerçevesinde TEK, Bakanlar Kurulunun
12.8.1993 tarih ve 93/4789 sayılı Kararı ile, Türkiye Elektrik
Üretim-İletim A.Ş. (TEAŞ) ve Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ) adı
altında iki ayrı İktisadi Devlet Teşekkülü olarak yeniden
yapılandırılmıştır.
233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname'nin (KHK) 3.maddesine ve 20.02.2001 tarih ve 4628 sayılı
Elektrik Piyasası Kanununa dayanılarak çıkarılan ve 02.03.2001 tarihinde
yürürlüğe giren 05.02.2001 tarih ye 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
uyarınca TEAŞ; Türkiye Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ), Elektrik Üretim AŞ
(EÜAŞ) ve Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt AŞ (TETAŞ) unvanlarında, anonim
şirket statüsünde, üç ayrı iktisadi devlet teşekkülü şeklinde
teşkilatlandırılmıştır.
26.12.2001 gün ve 24622 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe
giren 4628 sayılı Kanun (kararın ilerleyen
kısımlarında kısaca 4628 sayılı Kanun olarak adlandırılacaktır)’un 2.maddesinin, iletim hizmetini düzenleyen “b” bendinde; “İletim faaliyeti gösterebilecek tüzel kişiler:
Elektrik enerjisi iletim faaliyetleri Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi tarafından yürütülür.
Kamu mülkiyetindeki tüm iletim tesislerini
devralmak, kurulması öngörülen yeni iletim tesisleri için iletim yatırım
planı yapmak, yeni iletim tesislerini kurmak ve işletmek, Türkiye Elektrik
İletim Anonim Şirketinin görevidir.
(Değişik paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi; ayrıca, Kurul onayına tabi olan iletim, bağlantı ve sistem
kullanım tarifelerini ve şebeke Yönetmeliğini hazırlar, revize eder,
deN.ler ve yük dağıtımı ile frekans kontrolünü gerçekleştirir, iletim
sisteminde ikame ve kapasite artırımı yapar, gerçek zamanlı sistem
güvenilirliğini izler, sistem güvenilirliğini ve elektrik enerjisinin
öngörülen kalite koşullarında sunulmasını sağlamak üzere gerekli yan
hizmetleri belirler ve bu hizmetleri Yan Hizmetler Yönetmeliği hükümleri
doğrultusunda sağlar.
Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, Bakanlığın
kararı doğrultusunda uluslararası enterkonneksiyon çalışmalarını yapar,
iletim sistemine bağlı ve/veya bağlanacak olan serbest tüketiciler dahil
tüm sistem kullanıcılarına şebeke Yönetmeliği ve iletim lisansı hükümleri
doğrultusunda eşit taraflar arasında ayrım gözetmeksizin iletim ve bağlantı
hizmeti sunar.
Piyasanın gelişimine bağlı olarak Kurul kararı
doğrultusunda yeni ticaret yöntemleri ve satış kanallarının uygulanabilmesine
yönelik alt yapının geliştirilmesi ve uygulanması Türkiye Elektrik İletim
Anonim Şirketi tarafından yürütülür.
Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, yönetmelik
çerçevesinde, dağıtım şirketleri tarafından hazırlanan talep tahminlerini
esas alarak üretim kapasite projeksiyonunu hazırlar ve Kurul onayına sunar.
(Değişik paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) İletim şebekesi dışında, ulusal
iletim sistemi için geçerli standartlara uygun olan ve üretim faaliyeti
gösteren tüzel kişinin lisansı kapsamındaki üretim tesisi ile müşterileri
ve/veya iştirakleri ve/veya serbest tüketiciler arasında özel direkt hat
tesisi, Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi ile üretim faaliyeti
gösteren tüzel kişi arasında yapılacak kontrol anlaşması ile mümkündür.
(Ek paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi, uluslararası enterkonneksiyon hatlarının ulusal sınırlar dışında
kalan kısmının tesisi ve işletilmesini yapabilir ve/veya bu amaçla
uluslararası şirket kurabilir ve/veya kurulmuş uluslararası şirketlere
ortak olabilir ve bölgesel piyasaların işletilmesine ilişkin
organizasyonlara katılabilir.” şeklindeki düzenleme ile elektrik iletim
görevinin TEİAŞ’e verildiği ve TEİAŞ’nın bu görevi ne şekilde yerine
getireceği düzenlenmiştir.
29.06.2001
gün ve 24447 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren TEİAŞ Ana
Statüsü (kararın ilerleyen kısımlarında kısaca Ana Statü olarak
adlandırılacaktır)’nün 3. maddesinin 2.fıkrasında; “Teşekkül EPK, K.H.K.,
ve bu Ana statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine
tabiidir. “ denilmek sureti ile Enerji Piyasası Kanunu, 233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ve Kuruluş Statüsü ile verilen görevler dışında
TEİAŞ’nın özel hukuk hükümlerine tabi olacağı düzenlenmiştir.
Dolayısıyla, Elektrik Piyasası Kanunu’nun yukarıda
belirtilen 2. maddesinin b bendinin 2 kısmında belirtilen “(Değişik
paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) Türkiye
Elektrik İletim Anonim Şirketi; ayrıca, Kurul onayına tabi olan iletim,
bağlantı ve sistem kullanım tarifelerini ve şebeke Yönetmeliğini hazırlar,
revize eder, deN.ler ve yük dağıtımı ile frekans kontrolünü gerçekleştirir,
iletim sisteminde ikame ve kapasite artırımı yapar, gerçek zamanlı sistem
güvenilirliğini izler, sistem güvenilirliğini ve elektrik enerjisinin
öngörülen kalite koşullarında sunulmasını sağlamak üzere gerekli yan
hizmetleri belirler ve bu hizmetleri Yan Hizmetler Yönetmeliği hükümleri
doğrultusunda sağlar.” şeklinde görevleri yerine getirdiği esnada, TEİAŞ
özel hukuk hükümlerinden ayrı tutulmuş, idare hukuku alanına dahil
edilmiştir. Bu anlamda, dava konusu işlemin, TEİAŞ’ın kamusal ağırlıklı
görevleri arasında sayıldığını söylemek yerinde olacaktır.
İşlemin Tek Taraflı İrade Beyanı İle Yapılmış
Olması:
Dava
konusu ceza faturasının, davalı TEİAŞ tarafından tek taraflı irade olarak düzenlendiğinde
herhangi bir kuşku bulunmamaktadır. Bu başlık altında irdelenmesi gereken
esas sorun, ceza faturasının dayanağını oluşturan Sistem Kullanım Anlaşması
ve bunun eki niteliğindeki İletim Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İşletim
Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildirimi’nin niteliğidir. Tarafların özgür
iradeleri ile imzaladıkları Sistem kullanım anlaşmasının ve yine tarafların
özgür iradeleri ile kabul ettikleri yöntem bildiriminin uygulanması amacı
ile tesis edilen bir işlemin, evleviyetle özel hukuk hükümlerine tabi
olacağı; aksi durumda ise idare hukuku hükümlerinin söz konusu olacağı
açıktır. Bu anlamda Sistem Kullanım Anlaşmasının ve Yöntem Bildiriminin
niteliğinin belirlenmesi önem taşımaktadır.
b.1)
Sistem Kullanım Anlaşması Yönünden :
26.12.2001 gün ve 24622 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe
giren 4628 sayılı Kanun ‘un “Tanımlar”
başlıklı 40. Maddesinde; “Bağlantı ve sistem kullanım anlaşmaları: İlgili
bağlantı ve sistem kullanım tarifesinin fiyatları, hükümleri ve şartlarını
içeren ve bir üretim şirketi, otoprodüktör, otoprodüktör grubu, dağıtım
şirketi ya da tüketicilerin iletim sistemine ya da bir dağıtım sistemine
erişmeleri ya da bağlantı yapmaları için ilgili kullanıcıya özgü koşul ve
hükümleri kapsayan anlaşmaları ” şeklinde tanımlanmıştır.
Ana
Statüsü’nün “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde de, 4628 sayılı Kanun’a
paralel şekilde; “ Bağlantı ve
Sistem Kullanım Anlaşmaları: İlgili bağlantı ve sistem kullanım
tarifesinin fiyatları, hükümleri ve şartlarını içeren ve bir üretim
şirketi, otoprodüktör, otoprodüktör grubu, dağıtım şirketi ya da
tüketicilerin iletim sistemine ya da bir dağıtım sistemine erişmeleri ya da
bağlantı yapmaları için ilgili kullanıcıya özgü koşul ve hükümleri kapsayan
anlaşmaları “ şeklinde tanımlanmıştır.
Ana
Statüsü’nün 4. maddesinin 11.bendinde; “ İletim sistemine bağlı tüm
kamu ve özel tüzel kişiler, Ticaret A.Ş. ve Serbest Tüketiciler ile
Bağlantı ve Sistem Kullanım Anlaşmaları; üretim ve dağıtım kamu ve özel
tüzel kişiler ile Yan Hizmet Anlaşmaları yapmak” görev TEİAŞ’ye
verilmiştir.
4628 sayılı
Kanun’un 2. maddesinin, iletim hizmetini düzenleyen “b” bendinde; Değişik paragraf: 09/07/2008 - 5784 S.K./2. md.) Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi; ayrıca, Kurul onayına tabi olan iletim, bağlantı ve sistem
kullanım tarifelerini ve şebeke Yönetmeliğini hazırlar, revize eder,
deN.ler ve yük dağıtımı ile frekans kontrolünü gerçekleştirir, iletim
sisteminde ikame ve kapasite artırımı yapar, gerçek zamanlı sistem
güvenilirliğini izler, sistem güvenilirliğini ve elektrik enerjisinin
öngörülen kalite koşullarında sunulmasını sağlamak üzere gerekli yan
hizmetleri belirler ve bu hizmetleri Yan Hizmetler Yönetmeliği hükümleri
doğrultusunda sağlar.” denilmek sureti ile sistem kullanım anlaşmasına konu
kullanım tarifelerinin TEİAŞ tarafından EPDK’nın onayı alınmak sureti ile
hazırlanacağı belirtilmiştir.
Ana
Statüsü’nün “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde “Bağlantı ve Sistem Kullanım Tarifeleri: ilgili bağlantı ve
sistem kullanım anlaşmalarına dahil edilerek Teşekküle doğrudan ödenecek
olan ve iletim sistemi ya da bir dağıtım sistemine bağlantı ve sistem
kullanımı için eşit taraflar arasında ayrım yapılmaması esasına dayalı
Bağlantı fiyatları açısından şebeke yatırım maliyetlerini kapsamayan ve
bağlantı yapmış olan tüzel kişinin namına oluşan masraflar ile sınırlı olan
fiyatları, hükümleri ve şartları içeren tarifeleri “ şeklinde tanımlanmış,
aynı statünün 4. maddesinin 12. bendinde de; “İletim Tarifesi ile Bağlantı
ve Sistem Kullanım Tarifelerini hazırlamak, gerektiğinde revize etmek”
görevi TEİAŞ’ye verilmiştir.
22.01.2003
tarih ve 25001 sayılı Resmi Gazete’de Yayınlanan Elektrik Piyasası Şebeke
Yönetmeliği’nin 8. maddesinde; Ek-5
Bölüm 1'de yer alan standart planlama verileri ile iletim sistemine
bağlanacak tesis ve/veya teçhizata ilişkin bilgilerin tüzel kişi tarafından
TEİAŞ'a verildiği tarihten itibaren altmış gün içerisinde bağlantı ve/veya sistem
kullanım anlaşması TEİAŞ tarafından tüzel kişiye önerilir. TEİAŞ'ın
bağlantı ve/veya sistem kullanım anlaşması önerisini yapabilmesi için ek
bilgiye ihtiyaç duyması halinde, Ek - 5 Bölüm 2'de yer alan ayrıntılı
planlama verileri de tüzel kişiden talep edilebilir. Bu hallerde TEİAŞ
tarafından bağlantı ve/veya sistem kullanım anlaşmasının önerilmesine ilişkin
süre doksan gün olarak uygulanır. Tüzel kişi TEİAŞ'ın anlaşma önerisine
otuz gün içerisinde yazılı yanıt verir.
Tarafların mutabakatı halinde bağlantı ve/veya
sistem kullanımına ilişkin hüküm ve şartları içeren bağlantı ve/veya sistem
kullanım anlaşması imzalanır. TEİAŞ ve lisans sahibi tüzel kişinin,
bağlantı ve/veya sistem kullanımına ilişkin anlaşmanın hükümleri üzerinde
mutabakata varamamaları halinde, ihtilaflar Kanunun ve tarafların ilgili
lisanslarının hükümlerine göre Kurum tarafından çözüme kavuşturulur ve konu
hakkında alınan Kurul kararları bağlayıcıdır.
İletim sistemine halihazırda bağlı olan üretim
tesisleri ile bağlantı ve/veya sistem kullanımına ilişkin olarak üretim
tesisleri dışında gerçek ve tüzel kişiler tarafından TEİAŞ'a yapılan diğer
başvurularda da aynı süreç uygulanır.” şeklindeki düzenleme ile Dağıtım
şirketlerinin TEİAŞ ile Sistem Kullanım anlaşması ve/veya Bağlantı anlaşması
imzalaması gerektiği belirtilmiştir.
27/03/2003
tarihli ve 25061 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Elektrik Piyasasında
İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında Tebliğ
(kararın ilerleyen kısımlarında kısaca tebliğ olarak adlandırılacaktır)’in
“İletim sistemine bağlantı ve/veya sistem kullanım anlaşmaları” başlıklı 4.
maddesinde; “İletim sistemi kullanıcıları, TEİAŞ ile Ek-1’de yer alan
anlaşmaları yapar. İletim sistemine bağlantı ve/veya sistem kullanım
anlaşmalarına ilişkin başvurular, Elektrik Piyasası Şebeke Yönetmeliğinde
belirlenen usul ve esaslara göre yapılır. Bağlantı anlaşması ve sistem
kullanım anlaşması başvuruları eşzamanlı olarak yapılır.
Bağlantı
ve/veya sistem kullanımına ilişkin olarak TEİAŞ ile iletim sistemi kullanıcısı
arasında, bu Tebliğ uyarınca TEİAŞ tarafından hazırlanan ve Kurul
tarafından onaylanan standart anlaşmalar kullanılır. Bu anlaşmaların genel
hükümlerinde, Kurul onayı olmaksızın değişiklik yapılamaz. Bağlantı
anlaşmasında fiziki bağlantıya ilişkin termin programı, sistem kullanım
anlaşmasında iletim sisteminin kullanılmaya başlanması için öngörülen tarih
yer alır.
İletim
sistemine aynı bağlantı noktasından doğrudan bağlanmak isteyen birden fazla
tüketicinin ve dağıtım şirketinin bulunması ve başvuru taleplerinin tümünün
karşılanmasının mümkün olmaması halinde TEİAŞ;
a) Tüm
başvuru sahiplerini durumdan bilgilendirir,
b) Dağıtım
şirketi tarafından yapılan başvuruya öncelik tanır,
c) Bu Tebliğ
kapsamındaki yükümlülüklerin yerine getirilmesi kaydıyla başvuru sırasına
göre bağlantı ve/veya sistem kullanım anlaşmalarını imzalar.
Bağlantı
yapılması öngörülen bağlantı noktası itibarıyla sisteme bağlantı
yapılmasının mümkün olmaması durumunda TEİAŞ; gerekçelerini başvuru
sahibine yazılı olarak bildirmek suretiyle bir başka bağlantı noktası
teklif edebilir.
TEİAŞ;
alternatif bağlantı noktası gösterememesi veya teklif ettiği alternatif
bağlantı noktasının başvuru sahibi tarafından kullanılabilir bir nokta
olarak görülmemesi veya sistem kullanımı açısından kapasitenin yetersiz
olması nedeniyle genişleme yatırımı veya yeni yatırım yapılmasının gerekli
olduğu ve yeterli finansmanın mevcut olmadığı hallerde, söz konusu yatırımı
kendi adına, başvuru sahibi tarafından finansmanı sağlanarak ilgili mevzuat
kapsamındaki teknik standartlara uygun olarak yapılmasını isteyebilir. Bu
durumda; gerçekleşen yatırıma ait toplam harcama tutarı, iletim sistemi
kullanıcısı ile TEİAŞ arasında yapılacak bağlantı ve sistem kullanım
anlaşmaları çerçevesinde iletim sistemi kullanıcısının ödemekle yükümlü
olduğu iletim tarifesi bedelinden düşülür.
İletim
sistemine doğrudan bağlanmak isteyen tüketicilerin başvuruları TEİAŞ
tarafından ancak Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliğinin 38 inci maddesinde
belirlenen gerekçeler çerçevesinde reddedilebilir ve ret gerekçeleri
başvuru sahibine yazılı olarak bildirilir.”denilmek sureti ile Sistem
kullanım anlaşmalarının ne şekilde yapılacağı ve nasıl uygulanacağı
düzenlenmiştir.
b.2) İletim
Sistemi, Sistem Kullanım ve Sistem İletişim Tarifelerini Hesaplama Yöntem
Bildirimi Yönünden;
4628 sayılı
Kanun’un 5. maddesinde “ Bu Kanun hükümlerinin uygulanması ve bu Kanunla
kendisine verilen görevleri yerine getirmek için gerekli olan ve piyasada
rekabeti geliştirmeye yönelik olarak gerçek ve tüzel kişilerin uymaları
gereken, talimatları ve tebliğleri, şebeke Yönetmeliğini, dağıtım
Yönetmeliğini, müşteri hizmetleri Yönetmeliğini ve dengeleme ve uzlaştırma
Yönetmeliğini onaylamak.” görevi Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’na
verilmiştir.
Bu görev kapsamında, 21.12.2006 gün ve 1029 sayılı
EPDK Kurul Kararı ile onaylanarak Yöntem Bildirimi ile işbu dava konusu
faturanın tanzimi tarihinde yürürlükte olan 13/12/2007 tarihli ve 1407
sayılı EPDK Kurul Kararı ile onaylanarak 19.12.2007 tarih ve 26735 sayılı
Resmi Gazetede yayınlanan Yöntem Bildirimi uygulamaya konulmuştur. Söz
konusu her iki Yöntem Bildiriminde de cezai işlemler hüküm altına
alınmıştır.
Tebliğ’in Geçici 3.maddesinde; “(1) Bağlantı ve
sistem kullanımına ilişkin standart anlaşmalar kullanıcı özellikleri dikkate
alınarak TEİAŞ ve Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ tarafından bu Tebliğin yayım
tarihini izleyen otuz gün içerisinde hazırlanarak Kuruma sunulur.
Kullanıcıların lisans almamış olması ve kullanıcılar ile sistem kullanım anlaşmalarının
yapılmamış olması, bu kullanıcıların Elektrik Piyasası Tarifeler
Yönetmeliği uyarınca onaylanan sistem kullanım bedelini ve/veya sistem
işletim bedelini TEİAŞ ve/veya dağıtım şirketine ödeme yükümlülüklerini
ortadan kaldırmaz. / Ancak, dağıtım lisansı sahibi tüzel kişilerin dağıtım
sistemine bağlı üretim faaliyeti gösteren tüzel kişiler için
belirleyecekleri dağıtım sistem kullanımına ilişkin tarifeleri Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumunca onaylanana kadar söz konusu tüzel kişilere
dağıtım sistemi kullanım fiyatı tahakkuk ettirilmez.” hükmü yer almış;
1407 sayılı Kurul Kararının ekinde yer alan İletim
Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İşletim Tarifelerini Hesaplama Yöntem
Bildirimi’nin “Fiyatlandırma ile İlgili Diğer Yönetmelikler ve Anlaşmalar”
başlıklı maddesinde ise, Elektrik Piyasası Şebeke Yönetmeliği ve Elektrik
Piyasasında İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı
Hakkında Tebliğ çerçevesinde hazırlanan bağlantı ve sistem kullanım
anlaşmalarının; kullanıcının TEİAŞ ile, (kullanıcının iletim sistemiyle)
olan bağlantısını ve/veya iletim sisteminin kullanımına ilişkin üzerinde
mutabakat sağlanmış olan teknik ayrıntıları ile iletim sisteminin kullanımı
ve/veya sisteme bağlantı konusundaki şartları belirlediği ifade edildikten
sonra, bu kapsamda kullanıcılarla iki tür anlaşma yapılacağı, bunların
Bağlantı Anlaşması ve Sistem Kullanım Anlaşması olduğu, İletim sistemine
doğrudan bağlanan kullanıcıların hem Bağlantı Anlaşması hem de Sistem
Kullanım Anlaşması yapmak zorunda oldukları hüküm altına alınmış; aynı
maddenin devamında ise;
“1.5 Bir kullanıcının, TEİAŞ ile Sistem Kullanım
Anlaşması imzalamamış olmasına rağmen iletim sistemine başlı olarak
faaliyet göstermesi, dolayısıyla iletim sistemini kullanması halinde,
Elektrik Piyasasında İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı
Hakkında Tebliğ’in Geçici 3. maddesi uyarınca Kullanıcıların lisans almamış
olmaları ve/veya sistem kullanım anlaşmalarının yapılmamış olması halinde
dahi bu kullanıcıların Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği
doğrultusunda onaylanan sistem kullanım bedelini ve/veya sistem işletim
bedelini ödeme yükümlülükleri bulunmaktadır. Sistem Kullanım Anlaşması
bulunmaksızın iletim sistemini kullanmakta olan kullanıcılar, iletim
sisteminde arz güvenilirliği ve kalitesinin sağlanması amacıyla aşağıda ver
alan ihlallerle karşılaşılması halinde ilgili cezai işleme tabi olacaktır.”
denildikten sonra, dava konusu ihlalin tanımı: “İletim sistemine doğrudan
bağlı tüketiciler ve dağıtım lisansına sahip tüzel kişilerin İletim
Sisteminin her bir ölçüm noktasında çekecekleri endüktif reaktif enerjinin/verecekleri
kapasitif reaktif enerjinin, aktif enerjiye oranının ilgili mevzuata uygun
olmaması” şeklinde yapılmış; “Kullanıcı Tarafından TEİAŞ’a Ödenmesi Gereken
Ceza” ise “Kullanıcının o ayki Sistem Klanlım Fiyatına göre hesaplanan
bedelin %50’si oranında ceza uygulanır. Ceza, 00.00-24.00 saatleri arasında
bir defadan fazla uygulanmayacaktır” olarak belirlenmiştir.
Tüm bu
mevzuatsal düzenlemeler ışığında yapılan değerlendirme Neticesinde;
29.03.2010 tarihli Sistem Kullanım Anlaşmasının, TEİAŞ tarafından 4628
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu, ilgili Tebliğ ve Ana Statü’nün yukarıda
belirtilen maddeleri gereğince hazırlandığı ve Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumu’nun 23.05.2003 gün ve 148/1-15 sayılı kararı ile onaylandığı, ancak
söz konusu anlaşmanın davacı tarafından imzalanmadığı; davalı idare
tarafından, söz konusu anlaşmanın 10. maddesi ile ihlalin tespit edildiği
Mart 2010 tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Yöntem Bildirimi’nin 1.5.
maddesi gereğince, davacıya 194.340,21 TL ceza kesildiği anlaşılmaktadır.
Sonuç
olarak; 29.03.2010 Sistem Kullanım Anlaşmasının ve 21.12.2006 tarihli ve
1029 sayılı EPDK Kurul Kararı ile onaylanarak 01.01.2007 tarihinde
yürürlüğe giren İletim Sistemi Sistem Kullanım ve Sistem İşletim
Tarifelerini Hesaplama Yöntem Bildirimi’nin, TEİAŞ tarafından tek taraflı
olarak hazırlandığı ve ceza faturasının tanziminde esas alındığı tespit
edilmiştir. Bu durumda gerek ceza faturasına dayanak olan işlemlerin,
gerekse ceza faturası tutanağının davalı idare tarafından tek taraflı
olarak hazırlandığı ve davacıya uygulandığında kuşku bulunmamaktadır.
b.3) Ceza
Faturasının Tahsilinde İzlenen Usul Yönünden:
TEİAŞ Genel
Müdürlüğü tarafından,Çoruh Elektrik Dağıtım A.Ş.’ne gönderilen 9.5.2013 gün
ve 4246 sayılı yazıda “……. Bu kapsamda, Aralık 2009-Aralık 2012 dönemleri
için aylık olarak hesaplanan sistem kullanım ceza faturaları muhteviyat
çizelgeleriyle birlikte yazımız ekinde gönderilmektedir./Ayrıca, yasal
süresi içinde ödenmeyen faturalar için Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanunun 51. maddesinde öngörülen gecikme zammı uygulanacağı ve
yasal yollardan tahsili cihetine gidileceğinin bilinmesi hususunda
bilgilerinizi ve gereğini rica ederiz.” şeklindeki yazıdan, davalı idare
tarafından ceza faturasının tahsilinde 6183 sayılı Kanun uyarınca işlem
yapıldığı anlaşılmaktadır.
27/03/2003
tarihli ve 25061 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Elektrik Piyasasında
İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında
Tebliğ’in ‘Ödeme yükümlülüğü’ başlıklı 12. maddesinde; “Kullanıcı, Kurum
tarafından iletim veya dağıtım faaliyetine ilişkin olarak onaylanan
bağlantı fiyatı ve/veya sistem kullanım ve/veya sistem işletim fiyatları
üzerinden hesaplanan bedeli TEİAŞ ve/veya dağıtım şirketine ödemekle
yükümlüdür./ TEİAŞ ve/veya dağıtım şirketi, kullanıcıya tahmini bir bedel
tahakkuk ettirdiği takdirde, kesinleşen bedel üzerinden gerekli düzeltmeleri
yapar./ Bağlantı varlıklarının işletme ve bakım masrafları, mülkiyet
sınırları dahilinde ilgili taraflarca karşılanır.” şeklindeki düzenleme ile
kullanıcı tarafından ödenmesi gereken sistem kullanım bedeli
düzenlenmiştir.
Aynı
Tebliğin ‘Ödeme prosedürü’ başlıklı 15. maddesinde; “Madde 15- TEİAŞ
ve/veya dağıtım şirketi, her türlü vergi ve yükümlülükler de ilave edilmiş
olan ayrıntılı ödeme bildirimini, takip eden ayın ilk beş günü içerisinde
sistem kullanım anlaşması tarafı olan kullanıcıya gönderir./Söz konusu
kullanıcı, ödeme bildiriminin tebliğ edildiği günü izleyen onbeş gün
içerisinde bildirimde yer alan tutarı, TEİAŞ ve/veya dağıtım şirketine
öder. Ödemede gecikilen süre için 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesinde öngörülen gecikme zammı
uygulanır.” denilmek sureti ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili
Hakkındaki Kanuna atıf yapmıştır.
Aynı
maddenin devamında da; “Maddi hatalar dışında; ödeme bildirimi içeriğine
yapılan herhangi bir itiraz, ödemeyi durdurmaz. TEİAŞ ve/veya dağıtım
şirketinin hatası nedeniyle fazla ödenmiş olan tutar, TEİAŞ ve/veya dağıtım
şirketi tarafından ödeme bildiriminin tebliğ edildiği günden sonraki onbeş
gün içerisinde bir itirazda bulunulması halinde, ödeme tarihini izleyen
onaltıncı günden başlamak üzere 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanunun 51 inci maddesine göre hesaplanan gecikme zammı da dahil
olmak üzere bir sonraki ödeme dönemine ait bedelden mahsup edilir.”
şeklindeki düzenleme ile ödeme emrine itirazın icranın yürütülmesini
durdurmayacağı düzenlenmiş, yine dava idarenin alacağı ile ilgili üstün ve
pozisyon yaratılmıştır.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Hakkında
Kanun’un 51. maddesinde; (Değişik madde: 25/12/2003 - 5035 S.K./4. md.) Amme
alacağının ödeme müddeti içinde ödenmeyen kısmına vadenin bitim tarihinden
itibaren her ay için ayrı ayrı % 4 oranında gecikme zammı tatbik olunur. Ay
kesirlerine isabet eden gecikme zammı günlük olarak hesap edilir./ Gecikme
zammı bir milyon liradan az olamaz./Gecikme zammı; 213 sayılı Vergi Usul
Kanununa göre uygulanan vergi ziyaı cezalarında bu madde uyarınca
belirlenen oranda, mahkemeler tarafından verilen ve ceza mahiyetinde olan
amme alacaklarında ise bu oranın yarısı ölçüsünde uygulanır. Bunların
dışındaki ceza mahiyetinde olan amme alacaklarına gecikme zammı tatbik edilmez./Bakanlar
Kurulu, gecikme zammı oranlarını aylar itibarıyla topluca veya her ay için
ayrı ayrı, yüzde onuna kadar indirmeye, gecikme zammı oranı ile gecikme
zammı asgari tutarını iki katına kadar artırmaya, ayrıca gecikme zammı
oranını aylar itibarıyla farklı olarak belirlemeye ve gecikme zammını
bileşik faiz usulüyle aylık, üç aylık, altı aylık veya yıllık olarak hesaplatmaya
yetkilidir.” denilmek sureti ile kamu alacaklarına uygulanacak gecikme
zammı ayrıca düzenlenmiştir.
Tüm bu yasal düzenlemelerden, TEİAŞ tarafından
talep edilen ceza faturasının, amme alacağı mahiyetinde olduğu ve bu
nedenle tahsili hakkında 6183 sayılı Kanun’da belirlenen usulün
uygulanmasının öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Zira özel hukuk ilişkisine konu
bir alacağın, 6183 sayılı Kanun’un 1. maddesi gereğince kamu alacaklarının
tahsili hakkında öngörülen usulle icra edilmesi mümkün değildir.
İşlemin Kamu Gücüne Dayalı Olması:
En temel
tanımı ile kamu gücü; devletin kamu yararını gerçekleştirebilmesi için özel
kişiler karşısında sahip olduğu üstün yetki ve ayrıcalıklardır.
Yukarı
da ayrıntılı olarak belirttiğimiz üzere, 4628 sayılı Kanun
2. ve 40. maddeleri, TEİAŞ Ana
Statüsü’nün 4. maddesinin 11.Bendi, Tebliğ’in “İletim sistemine bağlantı
ve/veya sistem kullanım anlaşmaları” başlıklı 4. maddesi gereğince, Dağıtım
Şirketleri ile imzalanacak Sistem Kullanım Anlaşmasını hazırlama görevi
TEİAŞ’ye verilmiş, yine Tebliğ’in “İletim sistemine bağlantı ve/veya sistem
kullanım anlaşmaları” başlıklı 4. maddesinde; bu anlaşmaların genel
hükümlerinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun onayı olmaksızın
değişiklik yapılamayacağı belirtilmiştir.
4628 sayılı
Kanun’un “Arz Güvenliği” başlıklı Ek
3. maddesinin “a” bendinin 1. fıkrasında; Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi, iletim kısıtlarını asgari seviyeye indirecek şekilde iletim
şebekesinin planlanmasından, tesisinden, işletilmesinden, sistem
güvenilirliğinin muhafaza edilmesinden ve üretim kapasite projeksiyonu ile
20 yıllık Uzun Dönem Elektrik Enerjisi Üretim Gelişim Planının
hazırlanmasından sorumludur. “ 2. fıkrasında; “Perakende satış lisansına
sahip dağıtım şirketleri, bölgelerindeki serbest olmayan tüketicilerin
elektrik enerjisi ve kapasite talebini karşılamakla yükümlüdürler. Söz
konusu tüzel kişiler her yıl Aralık ayı sonuna kadar, gelecek 5 yıl için,
tahmin ettikleri elektrik enerjisi puant güç taleplerini, ihtiyaç
duydukları elektrik enerjisi miktarını, bu miktarın temini için yaptıkları
sözleşmeleri ve ilave enerji/kapasite ihtiyaçlarını Kuruma bildirmek
zorundadır.” 4.fıkrasında; “Kurum (EPDK), lisans verilen üretim tesislerinin
gerçekleşmelerinin izlenmesinden, ilgili mevzuat kapsamında bu tesislerin
öngörülen zamanda devreye girmesi için gerekli önlemlerin alınmasından,
Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi tarafından yapılacak arz-talep
dengesi çalışmalarında kullanılmak üzere, 5 yıl içerisinde işletmeye
girecek ve arz hesabında dikkate alınacak lisanslı yeni üretim kapasite
miktarlarının Bakanlığa düzenli aralıklarla bildirilmesinden sorumludur.”,
c bendinde; “Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, Türkiye Elektrik
Enerjisi Talep Projeksiyonu Raporunun yayımlanmasını müteakiben, gelecek 20
yılı kapsayacak şekilde yapılan talep tahminini, mevcut arz potansiyelini,
potansiyel arz imkânlarını, yakıt kaynaklarını, iletim ve dağıtım
sisteminin yapısı ve gelişme planlarını, ithalat ve/veya ihracat
imkânlarını ve kaynak çeşitliliği politikalarını dikkate alarak enerji
politikalarının belirlenmesinde yararlanmak üzere Uzun Dönem Elektrik
Enerjisi Üretim Gelişim Planını hazırlayarak Bakanlığın onayına sunar. Bu
plan onaylanmasını müteakip Bakanlık tarafından yayımlanır.” denilmek
sureti ile elektrik iletim hizmetinin güvenliğini sağlamak adına alınması
gereken tedbirler kanunda açıkça belirtilmiş ve TEİAŞ bu hususlar bir çok
görev verilmiştir.
EPDK
tarafından onaylanarak 10.11.2004 tarihli ve 25639 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe giren Elektrik İletim Sistemi Arz Güvenilirliği ve
Kalitesi Yönetmeliğinin, "Reaktif enerjinin kompanzasyonu"
başlıklı 11. maddesinde “İletim sistemine doğrudan bağlı tüketiciler ve dağıtım
lisansına sahip tüzel kişiler tarafından; iletim sistemine bağlantıyla
ilgili her bir ölçüm noktasında ve her bir uzlaşma periyodunda, sistemden
çekilen endüktif reaktif enerjinin sistemden çekilen aktif enerjiye oranı
yüzde ondördü, sisteme verilen kapasitif reaktif enerjinin sistemden
çekilen aktif enerjiye oranı ise yüzde onu geçemez./ İletim sisteminin her
bir ölçüm noktasında öngörülen orana uyulmaması durumunda kullanıcılara
uygulanacak yaptırımlar bağlantı ve sistem kullanım anlaşmalarında düzenlenir.
/ Oranların kontrolü ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde yapılır."hükmüne,
Aynı
Yönetmeliğin 01.01.2007 tarihinde yürürlüğe giren Geçici 3. maddesinde,
“1/1/2007 tarihinden itibaren İletim sistemine doğrudan bağlı tüketiciler
için iletim sisteminin her bir ölçüm noktasında aylık çekilen endüktif reaktif
enerjinin sistemden çekilen aktif enerjiye oranı yüzde otuzüç, aylık
sisteme verilen kapasitif reaktif enerjinin sistemden çekilen aktif
enerjiye oranı yüzde yirmi olarak uygulanır. 1/1/2008 'den itibaren bu
oranlar sırasıyla yüzde yirmi ve yüzde onbeş olarak uygulanır./ 1/1/2007
tarihinden itibaren dağıtım lisansına sahip tüzel kişiler için, iletim
sisteminin her bir ölçüm noktasında aylık çekilen endüktif reaktif
enerjinin sistemden çekilen aktif enerjiye oranı yüzde elli olarak
uygulanır. 1/1/ 2008 'den itibaren dağıtım lisansına sahip tüzel kişiler
için, iletim sisteminin her bir ölçüm noktasında aylık çekilen endüktif
reaktif enerjinin sistemden çekilen aktif enerjiye oranı yüzde otuzüç,
aylık sisteme verilen kapasitif reaktif enerjinin sistemden çekilen aktif
enerjiye oranı yüzde yirmi olarak uygulanır. / 1/1/2009 tarihinden itibaren
ise bu oranlar, bu Yönetmeliğin 11 inci maddesi hükümlerinde yer alan
esaslara göre tespit edilir. " hükmüne yer verilmiştir.
Yönetmelikte
yer alan düzenleme paralelinde reaktif enerji sınır değerlerinin aşımı
ihlali; 23/05/2003 tarih ve 148/1-15 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme
Kurulu Kararı ile onaylanan mülga Sistem Kullanım Anlaşmasının "Cezai
Şartlar" başlıklı 10 uncu maddesinde ve TEİAŞ ile Sistem Kullanım
Anlaşması imzalamamış olan kullanıcılar için ise, ilk defa 21/12/2006 tarih
ve 1029 sayılı EPDK Kurul Kararı ile onaylanarak 01/01/2007 tarihinden
itibaren "yürürlüğe giren Yöntem Bildiriminde "İletim sistemine
doğrudan bağlı tüketiciler ve dağıtım lisansına sahip tüzel kişilerin
İletim Sisteminin her bir ölçüm noktasında çekecekleri endüktif reaktif
enerjinin/verecekleri kapasitif reaktif enerjinin, aktif enerjiye oranının
ilgili mevzuata uygun olmaması" şeklinde tanımlanmış, söz konusu ihlal
durumuna ilişkin yaptırım ise, "Kullanıcının o ayki Sistem Kullanım
Fiyatına göre hesaplanan bedelin %50'si oranında ceza uygulanır. Ceza,
00.00-24.00 saatleri arasında bir defadan fazla uygulanmayacaktır."
hükmü ile düzenlenmiştir.
Bu
açıklamalardan hareketle, davalı idare tarafından, elektrik iletim
hizmetinin sağlıklı işlemesini sağlamak amacı ile yerine getirdiği denetim
görevi kapsamında, kanunlarla kendisine verilen üstün yetki ve ayrıcalıklar
kullanılmak sureti ile davacı Çoruh Elektrik A.Ş.’ne ceza faturasının
kesildiği anlaşılmakla, işlemin tesisinde kamu gücü kullanıldığı sonucuna
varılmıştır.
Ceza Faturasına Esas Tarihler İtibari ile Davacı
İle Davalı Arasındaki İlişkisinin Hukuki Statüsü:
Davaya
konu Ceza Faturası Mart 2010 tarihine aittir. Yukarıdaki açıklamalarımızda
da belirttiğimiz üzere ceza faturasına konu ihlal tarihinde henüz Çoruh
Elektrik A.Ş. özelleştirilmemiştir. Görevli yargı yerinin belirlenmesi
adına TEDAŞ’ın söz konusu tarihteki tüzel kişiliğinin niteliği ve TEİAŞ ile
TEDAŞ arasındaki ilişkinin hukuki vasfı belirlenmelidir.
Yukarıda
ayrıntısı ile belirttiğimiz üzere Elektrik
sektöründeki dağınık yapıyı ortadan kaldırmak ve işletme bütünlüğünü
sağlamak amacıyla 1312 sayılı Kanun ile Türkiye Elektrik Kurumu (TEK)
kurulmuş, imtiyazlı şirketlerin görev bölgeler |