Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:
Esas Sayısı: 2012/116
Karar Sayısı:
2013/32
Karar Günü:
28.2.2013
İTİRAZ
YOLUNA BAŞVURAN: Ankara 11. İdare Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU :
19.3.1969 günlü, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 5. maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendinin Anayasa’nın 5., 13. ve 48.
maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi istemidir.
I- OLAY
Baro tarafından verilen avukatlık mesleğine kabul
kararı hakkında, Türkiye Barolar Birliği’nce verilen uygun bulma kararının,
ilgilinin yasa dışı silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan aldığı
cezanın çevresince bilindiği gerekçesiyle, Adalet Bakanlığınca iptali
istemiyle açılan davada, itiraz
konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanaatine varan Mahkeme, iptali
için başvurmuştur.
II- İTİRAZIN GEREKÇESİ
Başvuru
kararının gerekçe bölümü şöyledir:
“Davacı ADALET BAKANLIĞI tarafından, M.O’un Baro
Levhasına yazılmasına dair Baro Yönetim Kurulu kararının onaylanmasına
ilişkin Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu kararında ısrar edilmesine
ilişkin 3.2.2012 tarih ve 31785-2 sayılı işlemin; ilgilinin “Yasadışı
silahlı terör örgütü üyesi olmak” suçundan dolayı mahkum olması sebebiyle
durumunun 1136 sayılı Kanunun 5/1-c maddesi kapsamında (avukatlık mesleğine
yaraşmayacak tutum ve davranışları çevresince bilinmiş olmak)
değerlendirilmesi gerektiği, eylemin niteliği dikkate alındığında hukukun
üstünlüğü ve insan haklarını korumakla görevli avukatlık mesleğinin ilke ve
amaçlarıyla bağdaşmadığı, daha önceden ilgili hakkında baroya yazılmama
yönünde alınmış bir karar bulunduğu, hukuki durumda bir değişiklik
olmadığı, işlemin hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istemiyle
BARO BAŞKANLIĞI ve TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ’ne karşı açılan davada işin
gereği görüşüldü.
Anayasa’nın 152. maddesinde, “Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir
kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse
veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu
kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar
davayı geri bırakır.
Mahkeme, Anayasaya aykırılık iddiasını ciddi
görmezse bu iddia temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır.
Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden
başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde
karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre
sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar
kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır...” kuralı yer
almaktadır.
Öte yandan, Anayasa’nın 5. maddesinde, “Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin
bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve
demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu
sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve
adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve
sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi
için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.” 13. maddesinde, “Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen
sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar,
Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik
Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz”. 48. maddesinde, “Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme
hürriyetlerine sahiptir...” düzenlemesi bulunmaktadır.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 5. maddesinde, “Aşağıda yazılı durumlardan birinin varlığı
halinde, avukatlık mesleğine kabul istemi reddolunur:
a) (Değişik bend: 02/05/2001 - 4667/5. md.; Değişik
bent: 23/01/2008-5728 S.K./326.mad) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde
belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı iki
yıldan fazla süreyle hapis cezasına ya da Devletin güvenliğine karşı
suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, (İptal
ibare: Anayasa Mah.nin 25/02/2010 tarihli ve E. 2008/17, K. 2010/44 sayılı
Kararı ile.) zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık,
sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma,
edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini
aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmak,
b) (Değişik bent: 22/01/1986 - 3256/2 md.)
Kesinleşmiş bir disiplin kararı sonucunda hakim, memur veya avukat olma
niteliğini kaybetmiş olmak,
c) Avukatlık mesleğine yaraşmayacak tutum ve davranışları çevresince
bilinmiş olmak,...”
hükmü yer almış, 8. maddesinde ise, “Baro Yönetim Kurulu,
avukatlığa kabul istemini reddettiği veya kovuşturma sonuna kadar beklenmesine
karar verdiği takdirde bunun gerekçesini kararında gösterir. Gerekçeli
karar adaya tebliğ olunur.
Aday, bu karara karşı, tebliğ tarihinden itibaren
onbeş gün içinde, kararı veren baro vasıtasiyle Türkiye Barolar Birliğine
itiraz edebilir. Baro tarafından adaya, itiraz tarihini tesbit eden bir
belge verilir. Bu belge hiçbir vergi, harç ve resme tabi değildir.
Türkiye Barolar Birliği, itiraz üzerine dosya
üzerinde gerekli incelemeleri yaptıktan sonra, itirazı kabul veya reddeder.
Türkiye Barolar Birliği itiraz tarihinden itibaren bir ay içinde bir karar
vermezse, itiraz reddedilmiş sayılır.
(Değişik fıkra: 02/05/2001 - 4667/7.md.) Baro yönetim
kurullarının adayın levhaya yazılması hakkındaki kararları, karar
tarihinden itibaren onbeş gün içinde Türkiye Barolar Birliğine gönderilir.
Türkiye Barolar Birliği kararın kendisine ulaştığı tarihten itibaren bir ay
içinde uygun bulma veya bulmama kararını ve itirazın kabul veya reddi
hakkındaki kararlarını onaylamak üzere karar tarihinden itibaren bir ay
içinde Adalet Bakanlığına gönderir. Bu kararlar Adalet Bakanlığına ulaştığı
tarihten itibaren iki ay içinde Bakanlıkça karar verilmediği veya karar
onaylandığı takdirde kesinleşir. Ancak Adalet Bakanlığı uygun bulmadığı
kararları bir daha görüşülmek üzere, gösterdiği gerekçesiyle birlikte
Türkiye Barolar Birliğine geri gönderir. Geri gönderilen bu kararlar,
Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunca üçte iki çoğunlukla aynen kabul
edildiği takdirde onaylanmış, aksi halde onaylanmamış sayılır; sonuç
Türkiye Barolar Birliği tarafından Adalet Bakanlığına bildirilir.
Baro yönetim kurulunun, avukatlığı kabul isteminin
reddi veya kovuşturma sonuna kadar beklenmesi hakkındaki kararları, süresi
içinde itiraz edilmediği takdirde kesinleşir.
(Değişik fıkra: 02/05/2001 - 4667/7. md.) Adalet
Bakanlığının dördüncü fıkra uyarınca verdiği kararlara karşı, Türkiye
Barolar Birliği, aday ve ilgili baro; Adalet Bakanlığının uygun bulmayıp
bir daha görüşülmek üzere geri göndermesi üzerine Türkiye Barolar
Birliğince verilen kararlara karşı ise, Adalet Bakanlığı, aday ve ilgili
baro idari yargı merciine başvurabilir.
Barolar, kesinleşen kararları derhal yerine
getirmeye mecburdurlar.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacının İstanbul
3 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin 24.07.2000 tarih ve 2000/154 sayılı
kararıyla yasadışı silahlı çetenin sair efradı olmak suçundan dolayı 12 yıl
6 ay hapis cezası ile cezalandırıldığı, İstanbul 11. Ağır Ceza
Mahkemesi’nin 22.09.2006 tarih ve 2000/154 sayılı kararıyla cezanın uyarlama
yapılmak suretiyle 6 yıl 3 ay hapis cezasına indirilmesine karar verildiği,
bu arada davacının 2002 yılında cezasının infaz edildiği, ardından Hukuk
Fakültesini tamamladıktan sonra 1 yıllık avukatlık stajını 2005-2006
yıllarında yapan davacının baro levhasına yazılma isteminin Baro Yönetim
Kurulu’nun 22.03.2007 tarih ve 12/117 sayılı kararı ile reddedildiği,
yapılan itirazın 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 5/1-c maddesi uyarınca
Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu’nun 25.05.2007 tarihli kararıyla
reddedildiği ve Adalet Bakanlığı’nın 11.07.2011 tarih ve 14777 sayılı
kararıyla işlemin onayına karar verildiği, söz konusu işlemlerin iptali
istemiyle açılan davanın Ankara 9. İdare Mahkemesi’nin 24.04.2009 tarih ve
2009/9214 sayılı kararıyla reddedildiği, davanın Danıştay’da temyiz
aşamasında bulunduğu, davacının memnu haklarının iadesi istemiyle yaptığı
başvuru üzerine İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 27.05.2011 tarih ve
2011/616 değişik iş sayılı kararı ile memnu haklarının iadesi konusunda
karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği ve bunun üzerine davacının
yaptığı başvuru üzerine başka bir il Barosu’na 28.12.2011 tarih ve 2011/63
sayılı Yönetim Kurulu kararı ile kaydedildiği, kararın Türkiye Barolar
Birliği Yönetim Kurulu’nun 09.01.2012 tarih ve 31481-191 sayılı kararı ile
uygun bulunduğu, ancak Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü’nün
24.01.2012 tarih ve 1115/2003 sayılı kararı ile davacının mahkumiyetine
konu fiilinin 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 5/1-c maddesinde yer bulan
avukatlık mesleğine yaraşmayacak tutum ve davranışları çevresince bilinmiş
olmak kapsamında olduğu gerekçesiyle Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu
kararının uygun bulunmadığı ve bir daha görüşülmek üzere Türkiye Barolar
Birliği’ne geri gönderildiği, bu kez Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu’nun
03.02.2012 tarih ve 31785-2 sayılı kararı ile davacının baro levhasına
yazılması talebinin kabulüne ilişkin önceki kararda ısrar edildiği, bakılan
davanın da söz konusu işlemin iptali istemiyle açıldığı anlaşılmaktadır.
Anayasanın 13. maddesine göre temel hak ve
özgürlükler ancak, Anayasanın özüne ve ruhuna uygun olarak, Yasa ile
sınırlanabilir. Anayasanın temel insan hak ve hürriyetlerinden olan çalışma
hürriyetinin, Yasa ile sınırlanması sırasında da, kamusal gereklilikler ile
temel insan hak ve özgürlükleri yönünden “ölçülülük” ve “belirlilik” ilkesi
gözetilerek düzenleme yapılması esastır.
Yukarıda anılan 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun
5/1-c maddesinde avukatlık mesleğine yaraşmayacak tutum ve davranışlarının
çevresince bilinmiş olması avukatlık mesleğine kabule engel haller arasında
sayılmıştır.
Bu durumda, Anayasada yer bulan çalışma
hürriyetinin yukarıda anılan Kanun hükmü ile sınırlandığı ve söz konusu
hükmün avukatlık mesleğine yaraşmayacak tutum ve davranışların hangi
fiilleri kapsayıp hangilerini kapsamadığı noktasında belirlilik ölçütüne
aykırı nitelikte olduğu, bunun yanında bir temel hak ve özgürlüğü
kısıtlayan bu belirsiz düzenlemenin ayrıca çevresince biliniyor olma gibi
bir başka muallak ve yoruma oldukça açık bir şekilde düzenlenmesiyle diğer
bir sınırlama yoluna gidildiği anlaşılmakta olup 1136 sayılı Avukatlık
Kanunu’nun 5/1-c maddesinde yer alan hükmün Anayasa’nın 5., 13. ve 48.
maddelerine aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, 1136 sayılı Avukatlık
Kanunu’nun 5/1-c maddesinde yer alan, avukatlık
mesleğine yaraşmayacak tutum ve davranışları çevresince bilinmiş olmak
hükmünün Anayasa’nın 5., 13. ve 48. maddelerine aykırı olduğundan bahisle
iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasına, dava dosyasının
esastan görüşülmesinin Anayasa Mahkemesi’nce bu konuda bir karar
verilinceye kadar bekletilmesine 07.09.2012 tarihinde oyçokluğuyla karar
verildi.”
A- İtiraz Konusu Yasa
Kuralı
19.3.1969
günlü, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun itiraz konusu kuralın da yer
aldığı 5. maddesi şöyledir:
“Madde 5- Aşağıda yazılı durumlardan birinin varlığı
halinde, avukatlık mesleğine kabul istemi reddolunur:
a) (Değişik: 23/1/2008-5728/326 md.) Türk
Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile;
kasten işlenen bir suçtan dolayı iki yıldan fazla süreyle hapis cezasına ya
da Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin
işleyişine karşı suçlar, (…) zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık,
dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye
fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan
malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm
olmak,
b) (Değişik:
22/1/1986 - 3256/2 md.) Kesinleşmiş bir disiplin kararı sonucunda
hakim, memur veya avukat olma niteliğini kaybetmiş olmak,
c)
Avukatlık mesleğine yaraşmayacak tutum ve davranışları çevresince bilinmiş
olmak,
d) Avukatlık mesleği ile birleşemiyen bir işle
uğraşmak,
e) Mahkeme kararı ile kısıtlanmış olmak,
f) İflas etmiş olup da itibarı iade edilmemiş
bulunmak (Taksiratlı ve hileli müflisler itibarları iade edilmiş olsa dahi
kabul olunmazlar),
g) Hakkında aciz vesikası verilmiş olup da bunu
kaldırmamış bulunmak,
h) Avukatlığı sürekli olarak gereği gibi yapmaya
engel vücut veya akılca malul olmak.
(Değişik: 2/5/2001 -
4667/5 md.) Birinci fıkranın (a) bendinde sayılan yüz kızartıcı
suçlardan biri ile hüküm giymiş olanların cezası ertelenmiş, paraya
çevrilmiş veya affa uğramış olsa da avukatlığa kabul edilmezler.
(Değişik : 22/1/1986 - 3256/2 md.) Adayın birinci fıkranın (a) bendinde yazılı
cezalardan birini gerektiren bir suçtan kovuşturma altında bulunması
halinde, avukatlığa alınması isteği hakkındaki kararın bu kovuşturmanın
sonuna kadar bekletilmesine karar verilebilir.
Şu kadar ki, ceza kovuşturmasının sonucu ne olursa
olsun avukatlığa kabul isteğinin geri çevrilmesi gereken hallerde, sonuç
beklenmeden istek karara bağlanır.”
B- Dayanılan Anayasa Kuralı
Başvuru kararında, Anayasa’nın 5., 13. ve 48.
maddelerine dayanılmıştır.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi
İçtüzüğü hükümleri uyarınca Haşim KILIÇ, Serruh KALELİ, Alparslan ALTAN,
Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT,
Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri
NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL
ve Zühtü ARSLAN’ın katılımlarıyla 1.11.2012 günü yapılan ilk inceleme
toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
V- ESASIN
İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Davut BÜLBÜL
tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu yasa
kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer
yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Başvuru kararında, avukatlık mesleğine kabule engel
haller arasında sayılan itiraz konusu kuralın, belirsiz olduğu, yoruma açık
ve çalışma hürriyetini keyfi olarak sınırlandırdığı belirtilerek, kuralın Anayasa’nın 5., 13. ve 48. maddelerine aykırı
olduğu ileri sürülmüştür.
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 43. maddesi uyarınca itiraz konusu
kural, Anayasa’nın 2. maddesi yönünden incelenmiştir.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun
5. maddesinde, avukatlık mesleğine kabul isteminin reddolunacağı hâller
düzenlenmiştir. İtiraz konusu kuralda ise avukatlık mesleğine yaraşmayacak
tutum ve davranışların ilgilinin çevresince bilinmiş olunması durumunda,
avukatlık mesleğine kabul isteminin reddolunacağı belirtilmiştir.
Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen
hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup
güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir
hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuk güvenliğini sağlayan, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan
kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla
kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.
Hukuki güvenlik ile belirlilik ilkeleri,
hukuk devletinin önkoşullarındandır. Kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı
amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını,
bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin
de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden
kaçınmasını gerekli kılar. Belirlilik ilkesi ise yasal
düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya
ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir
olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu
önlem içermesini ifade etmektedir. Bu bakımdan, kanunun metni,
bireylerin, gerektiğinde hukuki yardım almak suretiyle, hangi somut eylem
ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını belli bir
açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine imkân verecek düzeyde olmalıdır.
Dolayısıyla, uygulanması öncesinde kanunun, muhtemel etki ve sonuçlarının
yeterli derecede öngörülebilir olması gereklidir.
İtiraz konusu kuralda, adayın avukatlık mesleğine
yaraşmayacak tutum ve davranışlarının çevresince bilinmesi durumunun
avukatlık mesleğine giriş engeli olacağını hükme bağlamaktadır. Kuralda yer
alan “avukatlık mesleğine yaraşmayacak tutum ve davranışlar” ile söz konusu
tutum ve davranışların “ çevresince bilinmesi” kavramlarının muğlak ve
objektiflikten uzak olduğu açıktır. Kuralda, adayların hangi tutum ve
davranışlarının avukatlık ile bağdaşmayacağına ve bunların çevrece
bilinmesinin ne demek olduğu belirtilmemiştir. Bu nedenle avukat
adaylarının mesleğe kabulünde barolara sınırları belli olmayan geniş bir
takdir yetkisi verilmektedir. Dolayısıyla, mesleğe kabul edilmeme sonucunu
doğuran nedenlerin tespiti noktasında barolara geniş bir takdir yetkisi
tanıyan itiraz konusu kural, avukat adayları için öngörülebilir olmadığı
gibi baroların keyfi yorum ve uygulamalarına karşı da yeterince koruma
sağlayacak nitelikte olmadığından hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerine
aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle, itiraz
konusu kural, Anayasa’nın 2. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.
Kuralın, Anayasa’nın
2. maddesine aykırı görülerek iptal edilmesi nedeniyle ayrıca Anayasa’nın
5., 13. ve 48. maddeleri yönünden
incelenmesine gerek görülmemiştir.
VI-
SONUÇ
19.3.1969 günlü, 1136 sayılı Avukatlık
Kanunu’nun 5. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin Anayasa’ya aykırı
olduğuna ve İPTALİNE, 28.2.2013 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Haşim KILIÇ
|
Başkanvekili
Serruh KALELİ
|
Başkanvekili
Alparslan ALTAN
|
|
|
|
Üye
Mehmet ERTEN
|
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
|
Üye
Zehra Ayla PERKTAŞ
|
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üye
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
|
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
Nuri NECİPOĞLU
|
Üye
Hicabi DURSUN
|
|
|
|
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
|
Üye
Erdal TERCAN
|
|
|
Üye
Muammer TOPAL
|
Üye
Zühtü ARSLAN
|
|
|
|
|
|