Anayasa
Mahkemesi Başkanlığından:
Esas Sayısı : 2009/89
Karar Sayısı : 2011/40
Karar Günü : 10.2.2011
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN
: İstanbul 11. Asliye Ceza Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU : 4.1.1961
günlü, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 23.1.2008 günlü, 5728 sayılı Yasa’nın
280. maddesiyle değiştirilen 367. maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü
fıkralarının, Anayasa’nın 2., 10., 11. ve 138. maddelerine
aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY
Vergi kaçakçılığı iddiası ile açılan kamu
davasında, iddia makamının bazı kaçakçılık suçlarının cezalandırılmasında
geçerli olan usulü düzenleyen itiraz konusu kuralların Anayasa’ya
aykırılığı savını ciddi bulan Mahkeme, iptalleri için başvurmuştur.
II- İTİRAZIN GEREKÇESİ
Başvuru
kararının gerekçe bölümü şöyledir:
“5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Yasası’nın 158. maddesinde suça ilişkin ihbar ve şikayetin Cumhuriyet Başsavcılığı’na veya kolluk
makamlarına yapılacağı, 160. maddesinde de Cumhuriyet Savcısı ihbar veya
başka bir surette bir suçun işlendiği izlenimini veren bir durumu öğrenir
öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen
işin gerçeğini araştırmaya başlayacağı düzenlenmiştir. CMY’nin
170/2. maddesinde de soruşturma evresi sonunda toplanan deliller suçun
işlendiği konusunda yeterli şüphe oluşturuyorsa Cumhuriyet Savcısı
iddianame düzenleyerek kamu davasını açar denmektedir.
Vergi kaçakçılığı
suçlarında ise Cumhuriyet Savcıları kendiliklerinden soruşturmaya
başlayamamaktadırlar. Anılan suçun işlendiğini bir biçimde öğrenen
Cumhuriyet Savcısı ilgili Dairesini haberdar ederek inceleme yapılmasını
talep eder. Elindeki bilgi ve belgeleri de gönderir. Kamu davasının
açılması, inceleme neticesinin Cumhuriyet Savcılığı’na bildirmesine kadar
ertelenir.
Vergi Usul Yasası,
Ceza Muhakemesi Yasası’ndaki soruşturma ve kovuşturma usulüne 359.
maddesinde yer alan vergi kaçakçılığı suçlarıyla ilgili 367. madde ile
ayrıksı bir hüküm getirmiştir ki bu yargılama koşuludur.
213 sayılı Yasanın
367. maddesi aynen aşağıya alınmıştır.
“Bazı kaçakçılık
suçlarının cezalandırılmasında usul
Yaptıkları inceleme
sırasında 359 uncu maddede yazılı suçların işlendiğini tespit eden maliye
müfettişleri, hesap uzmanları ile bunların yardımcıları ve gelirler
kontrolörleri ile stajyer gelirler kontrolörleri tarafından doğrudan
doğruya ve vergi incelemesine yetkili olan diğer memurlar tarafından ilgili
vergi dairesinin bağlı bulunduğu Vergi Dairesi Başkanlığının veya
Defterdarlığın mütalaasıyla, keyfiyetin Cumhuriyet Başsavcılığına
bildirilmesi mecburidir.
359 uncu maddede
yazılı suçların işlendiğine dair suretlerle ıttıla hasıl
eden Cumhuriyet Başsavcılığı hemen ilgili vergi dairesini haberdar ederek
inceleme yapılmasını talep eder.
Kamu davasının
açılması, inceleme neticesinin Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirilmesine
talik olunur.
359 uncu maddede
yazılı suçlardan dolayı cezaya hükmedilmesi, vergi zıyaı cezası veya
usulsüzlük cezalarının ayrıca uygulanmasına engel teşkil etmez.
Ceza mahkemesi
kararları, bu Kanunun dördüncü kitabının ikinci kısmında yazılı vergi
cezalarını uygulayacak makam ve mercilerin işlem ve kararlarına etkili
olmadığı gibi, bu makam ve mercilerce verilecek kararlar da ceza hâkimini
bağlamaz.”
Vergi Dairesi
yapacağı inceleme sonucunda dava açılmasını gerekli görürse durumu mütalaa
yazısı ve inceleme sonucu elde edilen kanıtlarla birlikte Cumhuriyet
Savcılığına gönderir. Savcılığa yapılan başvuru ile ilgili Cumhuriyet
Savcısınca dava açılması zorunlu değildir. Savcılık kamu davası açılmasını
gerekli görmez ise kovuşturmaya yer olmadığına karar verebilir.
Vergi Usul Yasasının
367 nci maddesinde VUY’inin
359 uncu maddesinde yazılı suçları tespit eden maliye müfettişleri, hesap
uzmanları ile bunların yardımcıları ve gelirler kontrolörleri ile stajyer
gelirler kontrolörleri tarafından doğrudan doğruya ve vergi incelemesine yetkili
olan diğer memurlar tarafından ilgili vergi dairesinin bağlı bulunduğu
Vergi Dairesi Başkanlığının veya Defterdarlığın mütalaasıyla, keyfiyetin
Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilmemesi halinde Cumhuriyet Savcısı dava
açamayacağı gibi bu koşul yerine getirilmeksizin açılan davanın da
kovuşturulması yapılamaz. Kısaca suçu doğrudan doğruya Cumhuriyet
Savcılığına bildirmekle görevli olanların “bildirimleri” ikinci gurupta yer
alan vergi incelemesinde yetkili olan diğer mamurların tespit ettikleri
kaçakçılık suçlarını Defterdarlığın veya Vergi Dairesi Başkanlığının
“mütalaa”sı yargılama koşuludur.
Mahkeme yargılama
koşulu yerine getirilinceye kadar CMY’inin 223/8
inci maddesine göre yargılamanın durdurulmasına karar vermek durumundadır.
Koşul gerçekleşmez ise aynı yasa maddesine göre davanın düşürülmesine karar
verilecektir. Birinci halde durma kararı yargılamayı sonlandıran bir karar
olmadığından itiraza tabi bir karar, koşulun gerçekleşmemesi üzerine
verilen düşme kararı ise CMY’inin 223/1
maddesinde sayılan hükümlerden biri olduğundan temyiz yasa yoluna tabi bir
karardır.
Yargıtay dava şartı
olan Gelir İdaresi Başkalığı yada Defterdarlık
mütalaası alınmadan açılan kamu davasının yargılamasına devam edilmesini
yasaya aykırı bulmakta olup bu uygulama istikrar kazanmıştır.
Vergi suçlarının
yargılamasının, vergi incelemesi yapmaya yetkili makamların doğrudan
doğruya, doğrudan gönderme yetkisi bulunmayan inceleme görevlilerinin ise
inceleme sonuçlarını ilgili Vergi Dairesinin bağlı bulunduğu Vergi Dairesi
Başkanlığı veya Defterdarlığın mütalaası ile Cumhuriyet Savcılıklarına
göndermelerinin yargılama koşulu sayılması ve bunun idareye tanınan bir
yargılama koşulu yetkisi olması, idarenin (yürütme organının) bu yetkiyi
siyasal nedenlerle kullanma olasılığı karşısında yasa maddesindeki bu
düzenlemenin yürütme organı tarafından siyasal nedenlerle kullanma
olasılığına göre bu durum Türkiye Cumhuriyeti Anayasanın 2. maddesinde yer
alan “...her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup geliştirmeyi
hedeflediğini... ifade eden” Hukuk Devleti ilkesine aykırıdır.
Yasa maddesinde
bazı görevlerin raporlarını defterdarlığın tasdikine yollamak, bazılarının
ise doğrudan doğruya cumhuriyet savcılarına suç duyurusuna müsaade etmek,
aynı bilgi ve eğitime sahip kişiler arasında ayırım yapmak anlamına
geleceği gibi bazı yükümlülere matrah artırımı gibi uygulama yapıp yada yapmadan vergi suçu raporu düzenlememek, bazı
yükümlülere de, hukuki anlamda bir mütalaa ya da görüş niteliğinde vergi
kaçakçılığı suçu raporu düzenleyip cumhuriyet savcılıklarına bildirmek
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 10. maddesinde tanımını bulan hukuksal
eşitlik ilkesine de aykırıdır.
Yasaların
Anayasaya, Anayasanın değişik 90. maddesi karşısında ülkemizin tarafı
bulunduğu uluslararası sözleşmelere ve evrensel hukuk ilkelerine aykırı
olamaz. Olaya uygulanması gereken yasa maddesinin Anayasanın bağlayıcılığı
ve üstünlüğü ilkesini düzenleyen 11. maddesine de aykırıdır.
213 sayılı Vergi
Usul Yasasının 359. maddesinde düzenlenen suçlar yönünden dava açılmasını
bildirimde bulunmaya yetkili olan yasada sayılı görevlerin bildirimlerine,
ikinci grupta yer alan vergi inceleme yetkisi olan diğer memurların tespit
ettikleri kaçakçılık suçlarını Defterdarlığın ya da Gelir İdaresi
Başkanlığının (Vergi Dairesi Başkanlığı) kararına ya da insiyatifine
bağlamak eşitliğe aykırı olacağı gibi, iktidarın etkisi ile İdari Makam
olan Defterdarlık ve diğer görevlilerinin kimi yükümlüler için izin verip,
kimi için ise vermeyeceği gerçeği karşısında bu konuda siyasi etkilerin
işlev görme olasılığı da söz konusudur. Soruşturma izni
alınmadan açılan kamu davalarında kovuşturmanın sürdürülmesi adı geçen
makamların iznine bağlıdır. Yargı organının görevinin başladığı yerde
yürütme organına (idareye) yasada düzenlenen şekilde yetki verilmesi eşitlik
ilkesine aykırı olduğu gibi Türkiye Cumhuriyetinin Anayasasının 138.
maddesinde düzenlenen yargı bağımsızlığına, yargının hiç bir makamdan emir,
talimat ve tavsiye almayacağı ve yargı erkine telkinde bulunulmayacağı
temel ilkesine de aykırıdır.
Yargılamaya konu
özgün olayda Cumhuriyet Savcısı sahte fatura düzenlendiğini öğrendiğinde
durumu, vergi incelemeye yetkili makamlara bildirmiş ancak Gelirler
kontrolörü gerekli incelemeyi yapmış, vergi kaçakçılığı suçu yönünden
kaçakçılık suçu raporu düzenlemeyerek, sadece düzenlediği araştırma ve
incelemesine raporunu soruşturma yapan yer Cumhuriyet Başsavcılığına
göndermiştir. Cumhuriyet Başsavcılığınca da 213 sayılı Yasanın 367.
maddesinde soruşturma koşulu olan bildirim ya da mütalaa almaksızın
sanıkların diğer suçları ile birlikte 213 sayılı Yasanın 359. maddesine
göre sahte fatura düzenlemek suretiyle vergi kaçakçılığı suçundan kamu
davası açılmıştır. Yetkisizlikle mahkememize intikal eden dava dosyasında
yargılamanın sürdürülmesi bakımından kovuşturma koşulu bulunmadığı
nedeniyle yetkili Defterdarlık makamından mütalaa istenmiş ancak gelen
yanıtta bildirimde bulunmaya yetkili olan gelirler kontrolörünün inceleme
raporunun ilgili soruşturma makamına gönderdiği, bu yüzden ayrıca mütalaa
verilemeyeceği belirtilmiştir.
Mahkememizce
kovuşturma koşulu bulunmadığından yasada düzenlenen durumun Defterdarlık
Makamından görüş istenmesinin ötesinde yargılamanın sürdürülmesi için bir
koşul olması nedeniyle bu düzenlemenin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 2,
10, 11 ve 138. maddelerine aykırı olduğu sonucuna varılarak ve İddia
Makamının Anayasaya aykırılık iddiası ciddi görülerek Anayasa Mahkemesine
başvurulmasına karar vermek gerekmiştir.”
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
4.1.1961 günlü, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun
23.1.2008 günlü, 5728 sayılı Yasa’nın 280. maddesiyle değiştirilen ve
itiraz konusu fıkraları içeren 367. maddesi şu şekildedir:
“Yaptıkları
inceleme sırasında 359 uncu maddede yazılı suçların işlendiğini tespit eden
maliye müfettişleri, hesap uzmanları ile bunların yardımcıları ve gelirler
kontrolörleri ile stajyer gelirler kontrolörleri tarafından doğrudan
doğruya ve vergi incelemesine yetkili olan diğer memurlar tarafından ilgili
vergi dairesinin bağlı bulunduğu vergi dairesi başkanlığının veya
defterdarlığın mütalaasıyla, keyfiyetin Cumhuriyet başsavcılığına
bildirilmesi mecburidir.
359 uncu maddede yazılı suçların
işlendiğine sair suretlerle ıttıla hasıl eden
Cumhuriyet başsavcılığı hemen ilgili vergi dairesini haberdar ederek
inceleme yapılmasını talep eder.
Kamu davasının açılması, inceleme
neticesinin Cumhuriyet başsavcılığına bildirilmesine talik olunur.
359 uncu maddede yazılı suçlardan dolayı cezaya
hükmedilmesi, vergi ziyaı cezası veya usulsüzlük
cezalarının ayrıca uygulanmasına engel teşkil etmez.
Ceza mahkemesi kararları, bu Kanunun dördüncü
kitabının ikinci kısmında yazılı vergi cezalarını uygulayacak makam ve
mercilerin işlem ve kararlarına etkili olmadığı gibi, bu makam ve
mercilerce verilecek kararlar da ceza hâkimini bağlamaz.”
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Başvuru kararında, Anayasa’nın 2.,
10., 11. ve 138. maddelerine dayanılmıştır.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8.
maddesi gereğince, Haşim KILIÇ, Osman Alifeyyaz
PAKSÜT, Sacit ADALI, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN,
Mehmet ERTEN, A. Necmi ÖZLER, Serdar ÖZGÜLDÜR,
Şevket APALAK, Serruh KALELİ ve Zehra Ayla PERKTAŞ’ın katılımlarıyla 3.12.2009 gününde yapılan ilk
inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının
incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına
ilişkin rapor, itiraz konusu Yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ve
bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra
gereği görüşülüp düşünüldü:
1- Yasa’nın 367.
Maddesinin Birinci Fıkrasının İncelenmesi
Başvuru kararında, bazı görevlilere
tespit ettikleri vergi suçları ile ilgili doğrudan doğruya Cumhuriyet
savcılarına suç duyurusunda bulunmalarına izin verildiği, bazılarına ise
doğrudan bu imkân tanınmayarak hazırladıkları raporların defterdarlığın
onayına tabi tutulduğu, bu şekilde aynı bilgi ve eğitime sahip kişiler
arasında ayrım yapıldığı, diğer yandan, görevli kişi ve idari makamların
mükellefler arasında vergi incelemesi yapma ve yapmama veya bazısı için
mütalaa verme ve bazısı için vermeme şeklinde ayrım yapabilecekleri
belirtilerek kuralın Anayasa’nın 10. maddesine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
İtiraz konusu kuralda, vergi incelemesi
esnasında, 213 sayılı Yasa’nın 359. maddesinde yazılı kaçakçılık suçunun
tespiti halinde, maliye müfettişleri, maliye müfettiş yardımcıları, hesap
uzmanları, hesap uzman yardımcıları ve gelirler kontrolörleri ile stajyer
gelirler kontrolörlerinin doğrudan doğruya; vergi incelemesine yetkili olan
diğer memurların (vergi denetmenleri, vergi
denetmen yardımcıları, vergi dairesi müdürleri ve müdür kadrolarında görev
yapanlar ile ilin en büyük mal memuru) ise ilgili vergi dairesinin bağlı
bulunduğu defterdarlığın veya gelirler bölge müdürlüğünün mütalaasıyla
yetkili Cumhuriyet savcılığına durumu bildirmeye mecbur oldukları hüküm
altına alınmıştır.
Anayasa'nın 10. maddesinde, herkesin,
dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve
benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu, hiçbir
kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamayacağı, Devlet
organları ve idare makamlarının bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik
ilkesine uygun olarak hareket etmek zorunda olduğu belirtilmiştir.
Anayasa’nın 10. maddesinde yer verilen
eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke
ile eylemli değil, hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı,
aynı durumda bulunan kişilerin yasalar karşısında aynı işleme bağlı
tutulmalarını sağlamak, ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını
önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı
kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin ihlali yasaklanmıştır. Yasa
önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına
gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için
değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar
aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da
öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez.
İtiraz konusu kural kapsamında doğrudan
mütalaa verebilen kamu görevlileri ile defterdarlığın veya gelirler bölge
müdürlüğünün mütalaasıyla konu hakkındaki raporu hüküm ifade edebilen kamu
görevlilerinin hukuki statüleri, yapılan yasal düzenlemeler ve ikincil
mevzuatla ayrı ayrı belirlenmiştir. Doğrudan
mütalaa verebilenler Maliye Bakanlığının merkez teşkilatına bağlı
birimlerde çalışmakta ve Türkiye çapında teftiş, denetim ve inceleme
yetkisine sahip bulunmaktadırlar. Diğerleri ise Maliye Bakanlığının taşra
teşkilatında çalışmakta olup, bulundukları il veya bölge çapında denetim ve
inceleme yetkisine sahiptirler. Farklı statülerde görev alan kamu
görevlileri için vergi kaçakçılığı suçu kapsamına giren eylemlerin
Cumhuriyet savcılıklarına bildirilmesinde farklı bir usulün belirlenmesi;
taşra teşkilatına bağlı olarak ve daha sınırlı yetkilerle çalışanların bu
konudaki bildirimlerinin bağlı bulundukları birimlerin mütalaalarına
bağlanması eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaz.
Açıklanan nedenlerle itiraz konusu
kural Anayasa’nın 10. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
2- Yasa’nın 367.
Maddesinin İkinci ve Üçüncü Fıkralarının İncelenmesi
Başvuru kararında, muhakeme şartı olan
mütalaanın idare tarafından verilmesi nedeniyle siyasi olarak kötüye
kullanabilecek olmasının hukuk devleti ilkesine aykırılık oluşturduğu, ayrıca
bu mütalaanın yargı organlarının işlemlerine müdahale anlamına geleceği
için de yargı bağımsızlığına, yargının hiçbir makamdan emir, talimat ve
tavsiye almayacağı kuralına aykırılık oluşturacağı belirtilerek kuralların
Anayasa’nın 2., 11. ve 138. maddelerine aykırı olduğu
ileri sürülmüştür.
İtiraz konusu ikinci ve üçüncü
fıkralarda, vergi kaçakçılığı suçunun işlendiğini birinci fıkrada
belirtilen halin dışında herhangi bir şekilde öğrenen Cumhuriyet
savcılığının hemen durumu ilgili vergi dairesine bildirerek inceleme
yapılmasını talep edeceği, kamu davasının açılmasının söz konusu inceleme
neticesinin Savcılığa bildirilmesine kadar erteleneceği kurala
bağlanmıştır.
Ceza hukukunda soruşturma yapmakla
yükümlü olan makamların bir suç işlendiğini öğrenmeleri halinde hemen ceza
muhakemesi sürecini başlatmaları asıldır; ancak bu sürecin başlatılması
kimi hallerde bazı şartlara bağlanmış olabilir. Davanın açılabilmesi için
ilgili vergi dairesinden alınması gereken “mütalaa” da bu kapsamda bir muhakeme
şartıdır. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesinin sekizinci
fıkrası hükmü uyarınca, ceza muhakemesi şartının henüz gerçekleşmediği
durumlarda gerçekleşmesini beklemek üzere “durma kararı”, gerçekleşmeyeceğinin
anlaşıldığı durumlarda ise “düşme kararı” verilir.
Anayasa’nın 138. maddesinde, hakimlerin, görevlerinde bağımsız oldukları, Anayasa’ya,
kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verecekleri,
hiçbir organ, makam, merci veya kişinin, yargı yetkisinin kullanılmasında
mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremeyeceği, genelge
gönderemeyeceği, tavsiye ve telkinde bulunamayacağı, görülmekte olan bir
dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili
soru sorulamayacağı, görüşme yapılamayacağı veya herhangi bir beyanda
bulunulamayacağı, yasama ve yürütme organları ile idarenin, mahkeme
kararlarına uymak zorunda oldukları, bu organların ve idarenin, mahkeme
kararlarını hiçbir suretle değiştiremeyecekleri ve bunların yerine
getirilmesini geciktiremeyecekleri belirtilmiştir. Bu kuralla, yargı
yetkisinin kullanılmasının herhangi bir şekilde engellenmesi veya etki
altına alınması önlenmek istenmiştir.
Vergi kaçakçılığı suçu gibi ayrı uzmanlık
bilgisi gerektiren bir konuda uzman ve yetkili olan kişilerin mütalaa
vermesi, bu konuda uzmanlığı bulunmayan soruşturma makamlarının kanuna ve
hukuka uygun olarak karar vermelerine yardımcı olacak bir müessesedir.
Vergi kaçakçılığı suçu kapsamına giren eylemlerin bulunup bulunmadığına
ilişkin özel ve teknik bilginin yer aldığı bu mütalaalar, koğuşturma aşamasında değerlendirilebilecek takdiri
delil niteliğinde olduğundan hakimlere emir ve
talimat verme, telkin ve tavsiyede bulunma olarak değerlendirilemez.
Açıklanan nedenlerle, 367. maddenin
ikinci ve üçüncü fıkraları Anayasa’nın 138. maddesine aykırı değildir.
İptal isteminin reddi gerekir.
İtiraz konusu kuralların Anayasa’nın 2.
ve 11. maddeleri ile ilgisi görülmemiştir.
VI- SONUÇ
1- 7.5.2010
günlü, 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun uyarınca, 2949 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ile ilgili
gerekli düzenlemeler yapılmadan, Mahkeme’nin çalışıp çalışamayacağına
ilişkin ön meselenin incelenmesi sonucunda; Mahkeme’nin çalışmasına bir
engel bulunmadığına, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Fettah
OTO, Zehra Ayla PERKTAŞ ile Celal Mümtaz AKINCI’nın,
gerekçesi 2010/68 esas sayılı dosyada belirtilen karşıoyları
ve OYÇOKLUĞUYLA,
2- 4.1.1961 günlü, 213 sayılı Vergi Usul
Kanunu’nun 23.1.2008 günlü, 5728 sayılı Kanun’un 280. maddesiyle
değiştirilen 367. maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarının
Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
10.2.2011 gününde karar verildi.
Başkan
Haşim KILIÇ
|
Üye
Fulya KANTARCIOĞLU
|
Üye
Mehmet ERTEN
|
Üye
Fettah OTO
|
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Serruh KALELİ
|
Üye
Zehra Ayla PERKTAŞ
|
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üye
Alparslan ALTAN
|
Üye
Burhan ÜSTÜN
|
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
Nuri NECİPOĞLU
|
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
|
Üye
Erdal TERCAN
|
|