Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:
Esas Sayısı: 2010/51
Karar Sayısı: 2011/137
Karar Günü: 12.10.2011
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN
: Akçaabat Sulh Hukuk Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU : 1.7.2003 günlü, 4915 sayılı Kara
Avcılığı Kanunu’nun 23.1.2008 günlü, 5728 sayılı Kanun’un 513. maddesiyle
değiştirilen 28. maddesinin son fıkrasının birinci cümlesinde yer alan
“…Bakanlıkça…” sözcüğünün, Anayasa’nın 10. maddesine aykırılığı savıyla
iptali istemidir.
I- OLAY
Yasa dışı avlanan davalıya karşı Çevre
ve Orman Bakanlığı tarafından açılan tazminat davasında, itiraz konusu
kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için
başvurmuştur.
II- İTİRAZIN GEREKÇESİ
Başvuru kararının gerekçe bölümü
şöyledir:
“Mahkememizce
görülmekte olan davada uygulanacak olan Kara Avcılığı Kanununun 28.
maddesinin son fıkrasında geçen “Bu madde hükümlerine göre mülkiyetin
kamuya geçirilmesi kararı verilmiş olsa bile, yasak
avlanma ile yaban hayatında ve ekosistemde meydana gelen tahribat ve
eksilme nedeniyle hükmolunacak tazminat av hayvanı türlerine göre, “Bakanlıkça” tespit edilen değerler üzerinden
hesaplanır” ibaresinin yapılan incelemesi sonucunda; tazminata esas
alınacak zarar miktarında “Bakanlık” tarafından
belirlenen değerler üzerinden hesaplanması kriterinin esas alındığı, açılan
davada “Çevre ve Orman Bakanlığının” da “davacı taraf” olduğu dikkate alındığında, bu fıkranın
uygulanması, davada, “davacı taraf” olan Bakanlık tarafından belirlenen
kriterler üzerinden tazminat miktarını belirleme sonucunu doğuracağı, bunun
ise Anayasa’nın 10. maddesinde anlamını bulan “Kanun önünde eşitlik”
ilkesine açıkça aykırı olduğu anlaşılmakla; bu konuda bir karar vermek
üzere Anayasa’nın 152. maddesi gereğince; dosyanın Yüce Mahkemenize gönderilmesinin
uygun bulunduğu arz olunur.”
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu’nun
itiraz konusu sözcüğü de içeren 28. maddesi şöyledir:
“Bu Kanunla yasak
edilen fiilleri işleyenler derhal avdan men edilir.
Bu Kanunun 20 nci
maddesi kapsamında elkonulan av hayvanları ve
türevleri ile sair eşyanın mülkiyetinin kamuya geçirilmesine mahallî mülkî
amir tarafından karar verilir.
Mülkiyetin kamuya geçirilmesine karar
verilen cansız av hayvanları ile, avlanan
hayvanlardan elde edilen ürünler ve sair eşya Çevre ve Orman Bakanlığı
tarafından satılarak bedeli Döner Sermaye İşletmesine gelir kaydedilir.
Canlı olarak el konulan ve özel bakım
ve tedaviye muhtaç olmayan av hayvanları, Bakanlık yetkilileri tarafından
başka bir şekilde değerlendirilmesine karar verilmediği takdirde, doğal
yaşama ortamlarında serbest bırakılır.
Bu madde
hükümlerine göre mülkiyetin kamuya geçirilmesi kararı verilmiş olsa bile,
yasak avlanma ile yaban hayatında ve ekosistemde meydana gelen tahribat ve
eksilme nedeniyle hükmolunacak tazminat av hayvanı türlerine göre Bakanlıkça tespit edilen değerler
üzerinden hesaplanır. Hükmolunan tazminat, Döner Sermaye İşletmesine gelir
kaydedilir.”
B- Dayanılan ve İlgili Görülen Anayasa
Kuralları
Başvuru kararında Anayasa’nın 10.
maddesine dayanılmış, 36. maddesi ise ilgili görülmüştür.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi
İçtüzüğü’nün 8. maddesi gereğince, Haşim KILIÇ, Osman Alifeyyaz
PAKSÜT, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR,
Şevket APALAK, Serruh KALELİ, Zehra Ayla PERKTAŞ,
Engin YILDIRIM ve Nuri NECİPOĞLU’nun
katılımlarıyla 3.6.2010 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında,
dosyada eksiklik bulunmadığından 1.7.2003 günlü, 4915 sayılı Kara Avcılığı
Kanunu’nun 23.1.2008 günlü, 5728 sayılı Kanun’un 513. maddesiyle
değiştirilen 28. maddesinin son fıkrasının birinci tümcesinde yer alan
“…Bakanlıkça…” sözcüğünün esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar
verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına
ilişkin rapor, itiraz konusu Yasa kuralı, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa
kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup
incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- Anlam ve Kapsam
4915 sayılı Kanun, sürdürülebilir av ve
yaban hayatı yönetimi için av ve yaban hayvanlarının doğal yaşam ortamları
ile birlikte korunmaları, geliştirilmeleri, avlanmalarının kontrol altına
alınması, avcılığın düzenlenmesi, av kaynaklarının milli ekonomi açısından
faydalı olacak şekilde değerlendirilmesi amacına yönelik olarak çeşitli
esaslar, önlemler, yasaklar ve yaptırımlar içermektedir.
Yasa’nın “Avdan men
etme ve mülkiyetin kamuya geçirilmesi” başlıklı 28. maddesinin itiraz
konusu sözcüğün yer aldığı son fıkrasında, bu madde
hükümlerine göre mülkiyetin kamuya geçirilmesi kararı verilmiş olsa bile, yasak
avlanma ile yaban hayatında ve ekosistemde meydana gelen tahribat ve
eksilme nedeniyle hükmolunacak tazminatın, av hayvanı türlerine göre
Bakanlıkça tespit edilen değerler üzerinden hesaplanacağı ifade edilmiştir.
Anılan fıkra, belirtilen
koşulların varlığı halinde Bakanlığa, yasak avlanan kişiden tazminat
talep etme hakkı vermekte ve bu durumda Mahkemece hükmedilecek tazminat
miktarının av hayvanı türlerine göre “Bakanlıkça” tespit edilen değerler
üzerinden hesaplanması öngörülmektedir.
Kara Avcılığı Kanunu’nun 2. maddesinde,
“Bakanlık” kavramının Çevre ve Orman Bakanlığını ifade ettiği belirtilmekte
ise de 4.7.2011 günlü, 27984 sayılı mükerrer Resmi Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe giren 29.6.2011 günlü, 645 sayılı Orman ve Su İşleri Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 8. maddesinde yaban
hayatının korunması ve geliştirilmesi ile kara avcılığının düzenlenmesi ile
ilgili her türlü iş ve işlemleri yapmak veya yaptırmak, Orman ve Su İşleri
Bakanlığının hizmet birimlerinden olan Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel
Müdürlüğünün görevleri arasında sayıldığından ve 30. maddesinde de “Mevzuatta bu Kanun Hükmünde Kararname ile Orman ve
Su İşleri Bakanlığına devredilen birimlerle ilgili görevler nedeniyle Çevre
ve Orman Bakanlığına yapılmış olan atıflar Orman ve Su İşleri Bakanlığına,
Çevre ve Orman Bakanına yapılmış olan atıflar Orman ve Su İşleri Bakanına
yapılmış sayılır.” denildiğinden 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu’nun
iptali istenilen kuralında yer alan “Bakanlık” sözcüğünün, 645 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girmesinden sonra Orman ve Su İşleri
Bakanlığını ifade ettiğinin kabulü ve bu kural uyarınca hükmolunacak
tazminatın hesaplanmasında av hayvanı türlerine göre Orman ve Su İşleri
Bakanlığınca tespit edilen değerlerin esas alınması gerekmektedir.
B- Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
Başvuru kararında, itiraz konusu kural uyarınca yasak avlanma ile
yaban hayatında ve ekosistemde meydana gelen tahribat ve eksilme nedeniyle
mahkemece tespit edilecek zarar miktarının ve hükmolunacak tazminatın
hesaplanmasında Bakanlık tarafından
belirlenen değerlerin esas alınmasının gerektiği, Kara Avcılığı Kanunu’nun
28. maddesi uyarınca açılan tazminat davalarında Çevre ve Orman
Bakanlığının davacı taraf olduğu dikkate
alındığında, davanın taraflarından biri olan Bakanlıkça belirlenen değerler
üzerinden mahkemece tazminat miktarının tespit edilmesinin kanun önünde
eşitlik ilkesinin yer aldığı
Anayasa’nın 10. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 43. maddesine göre, ilgisi
nedeniyle iptali istenen kural Anayasa’nın 36. maddesi yönünden de
incelenmiştir.
Hak arama hürriyetini
düzenleyen Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, “Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı
mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma
hakkına sahiptir.” denilerek yargı mercilerine davacı ve davalı olarak
başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma, adil
yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Buna göre, hak arama
özgürlüğünün en önemli iki öğesini oluşturan, sav ve savunma haklarını
kısıtlayacak, bu hakların eksiksiz kullanımını engelleyecek ve adil
yargılanmaya engel olacak yasa kurallarının Anayasa’nın 36. maddesine
aykırılık oluşturacağı tartışmasızdır.
Anayasa’nın 56. maddesinde de herkesin,
sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu, çevreyi
geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemenin
Devletin ve vatandaşların ödevi olduğu belirtilmiştir. Av ve yaban
hayvanları ve bunların doğal yaşam ortamları da bu madde çerçevesinde
korunması ve geliştirilmesi gereken doğal kaynaklardandır. 4915 sayılı
Yasa’ya göre de av ve yaban hayvanlarını ve doğal yaşam ortamlarını koruma,
geliştirme, bu konuda her türlü tedbiri alma ve uygulama, gerekli
düzenlemeleri yapma yetkisi Bakanlığa aittir.
İtiraz konusu kural, av hayvanlarının
4915 sayılı Yasa hükümlerine aykırı olarak avlanması ile
yaban hayatında ve ekosistemde tahribat ve eksilme meydana gelmesi halinde
Bakanlığın tazminat talebinde bulunması üzerine mahkemenin tazminata
doğrudan hükmetmesini zorunlu kılmamaktadır. Diğer bir anlatımla kural, yaban hayatında ve ekosistemde tahribat ve eksilme meydana
getiren yasak avlanma fiilinin gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda
mahkemenin inceleme ve değerlendirme yapmasına engel oluşturmamaktadır.
Yapılacak inceleme ve
değerlendirme sonucunda anılan fiilin gerçekleşmiş olduğu kanaatine
ulaşılması halinde mahkemece hükmolunacak tazminatın, bu alanda yetkili ve
uzman olan Bakanlıkça av hayvanı türlerine göre tespit edilen değerler
üzerinden hesaplanmasına ilişkin kural, olayın niteliğine, teknik boyutuna
ve av ve yaban hayatının dinamik ve değişken yapısına uygun olup kuralın
hak arama özgürlüğünü, savunma hakkını sınırlayan ve adil yargılanma
hakkını zedeleyen bir yönü bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın
36. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Fulya KANTARCIOĞLU bu görüşe
katılmamıştır.
İptali istenilen kuralın Anayasa’nın
10. maddesi ile ilgisi görülmemiştir.
VI- SONUÇ
1.7.2003 günlü, 4915 sayılı Kara Avcılığı
Kanunu’nun 23.1.2008 günlü, 5728 sayılı Kanun’un 513. maddesiyle
değiştirilen 28. maddesinin son fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…
Bakanlıkça …” sözcüğünün Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE,
Fulya KANTARCIOĞLU’nun karşıoyu
ve OYÇOKLUĞUYLA, 12.10.2011 gününde karar verildi.
Başkan
Haşim KILIÇ
|
Başkanvekili
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
Başkanvekili
Serruh
KALELİ
|
|
|
|
Üye
Fulya KANTARCIOĞLU
|
Üye
Mehmet ERTEN
|
Üye
Fettah
OTO
|
|
|
|
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üye
Alparslan ALTAN
|
|
|
|
Üye
Burhan ÜSTÜN
|
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
|
Üye
Hicabi
DURSUN
|
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
|
Üye
Erdal TERCAN
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu’nun “Avdan men
etme ve mülkiyetin kamuya geçirilmesi” başlıklı 28. maddesinin itiraz
konusu son fıkrasında, “Bu madde hükümlerine göre mülkiyetin kamuya
geçirilmesi kararı verilmiş olsa bile, yasak avlanma ile yaban hayatında ve
ekosistemde meydana gelen tahribat ve eksilme nedeniyle hükmolunacak
tazminat av hayvanı türlerine göre Bakanlıkça tespit edilen değerler
üzerinden hesaplanır. Hükmolunan
tazminat, Döner Sermaye İşletmesine gelir kaydedilir.” denilmektedir. Buna
göre, mülkiyetin kamuya geçirilmesi kararı verilmiş olsa bile yasak avlanma
ile yaban hayatında ve ekosistemde meydana gelen tahribat ve eksilme
nedeniyle idare (Çevre ve Orman Bakanlığı), önceden kendi tespit ettiği
değerler üzerinden tazminat talep edebilecek, bu tazminatın sadece
tahsiline mahkeme karar verecektir. Tazminatın miktarıyla ilgili kişilere
itiraz hakkı tanınmadığı gibi mahkemeye de takdir yetkisi verilmemiştir. Av ve yaban hayatının korunması, geliştirilmesi ve sürdürülmesine
yönelik tedbirler, esaslar ve yaptırımlar öngören Kara Avcılığı Kanunu’nda
yer alan itiraz konusu kural ile belirlenen tazminatın, yasak avlanma ile
yaban hayatında ve ekosistemde meydana gelen tahribat ve eksilmeden doğan
zararın giderilmesine ve bu alanda yapılacak giderlerin bir kısmının zarar
verenlerce karşılanmasına yönelik olduğu anlaşılmaktadır.
Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk
devletinin temel ilkelerinden biri “belirlilik”tir.
Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden
herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net,
anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi
uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de gereklidir. Belirlilik
ilkesi, hukuk güvenliği ile bağlantılı olup, bireyin kendisine düşen yükümlülükleri
öngörebilmesi ve davranışlarını buna göre ayarlayabilmesi için hangi somut
eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığının,
bunların idareye hangi müdahale yetkisini verdiğinin önceden bilmesini zorunlu
kılar.
İtiraz konusu kuralla 4915 sayılı Yasa’ya aykırı
avlanma ile yaban hayatında ve ekosistemde meydana gelen tahribat ve
eksilme nedeniyle talep halinde hükmolunacak tazminatın av hayvanı
türlerine göre Bakanlıkça tespit edilen değerler üzerinden hesaplanması
öngörülmüş, ancak av hayvanı türlerine göre değer tespit edilirken
gözetilmesi gereken, avlanan, öldürülen ya da yaralanan hayvanın sayısı,
avlanma bedeli, ülkemizde bulunduğu bölgeler, neslinin tükenmekte olup
olmadığı, üreme durumu, av turizmi yönünden önemi ve avlanma ve pazar
değeri, ekolojik sistemdeki yeri, gelecekteki
durumu, yeniden yetiştirilip doğaya salınması için gerekli masraflar gibi
somut ölçütlere yer verilmemiştir. Ayrıca, bu değerlerin, bir kez mi yoksa
belirli dönemlerde yeniden mi tespit edileceği belirtilmediğinden, bu
konuda Bakanlığa, keyfiliğe yol açabilecek şekilde, geniş, sınırsız ve
ölçüsüz bir takdir yetkisi tanınmıştır.
Anayasa’nın 36. maddenin birinci fıkrasında,
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri
önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma
hakkına sahiptir” denilmiştir. “Sav ve savunma hakkı”, birbirini tamamlayan
ve biri diğerinden ayrılmaz bir bütün oluşturan niteliğiyle hak arama
özgürlüğünün temelidir.
İtiraz konusu kuralla anılan tazminatın alacaklısı
durumunda olan idareye av hayvanı türlerine göre tazminat değeri belirleme
konusunda geniş ve belirsiz bir yetki verilmekte, hakim
de hükmedilecek tazminat miktarının hesabında, Bakanlıkça takdire dayalı
olarak belirlenen bu değerlere bağlı kalmak zorunda bırakılmaktadır.
Böylece, davalının tazminat miktarına itirazı olanaksız hale getirilerek
savunma hakkı engellenmektedir.
Öte yandan, tazminatın, onu talep eden Bakanlıkça
tespit edilen değerler üzerinden hesaplanması, adaletli ve hakkaniyete
uygun bir hukuk düzeni kurup, bunu sürdürmekle yükümlü olan hukuk
devletinde kabul edilemez bir durumdur.
Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kuralın,
Anayasa’nın 2. ve 36. maddelerine aykırı olduğu düşüncesiyle çoğunluk
görüşüne katılmıyorum.
|