HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU
Kanun No. 6100
Kabul Tarihi: 12/1/2011
BİRİNCİ KISIM
Genel Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Görev, Yetki ve Yargı Yeri Belirlenmesi
BİRİNCİ AYIRIM
Görev
Görevin belirlenmesi ve niteliği
MADDE 1- (1)
Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar,
kamu düzenindendir.
Asliye hukuk mahkemelerinin görevi
MADDE 2- (1)
Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin
davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir
düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.
(2) Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme
bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.
Ölüm veya vücut bütünlüğünün
yitirilmesinden doğan zararların tazmini davalarında görev
MADDE 3-
(1) Her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer
sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine
yahut kişinin ölümüne bağlı maddi ve manevi zararların tazminine ilişkin
davalara asliye hukuk mahkemeleri bakar. İdarenin sorumluluğu dışında kalan
sebeplerden doğan aynı tür zararların tazminine ilişkin davalarda dahi bu
hüküm uygulanır. 30/1/1950 tarihli ve 5521 sayılı
İş Mahkemeleri Kanunu hükümleri saklıdır.
Sulh hukuk mahkemelerinin görevi
MADDE 4-
(1) Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına
bakılmaksızın;
a) Kiralanan taşınmazların, 9/6/1932
tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine
ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları
da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara
karşı açılan davaları,
b) Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın
paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin davaları,
c) Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin
korunmasına yönelik olan davaları,
ç) Bu Kanun ile diğer kanunların, sulh hukuk
mahkemesi veya sulh hukuk hâkimini görevlendirdiği davaları,
görürler.
İKİNCİ AYIRIM
Yetki
Genel kural
MADDE 5-
(1) Mahkemelerin yetkisi, diğer kanunlarda yer alan yetkiye ilişkin
hükümler saklı kalmak üzere, bu Kanundaki hükümlere tabidir.
Genel yetkili mahkeme
MADDE 6-
(1) Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın
açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.
(2) Yerleşim yeri, 22/11/2001
tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre belirlenir.
Davalının birden fazla olması
hâlinde yetki
MADDE 7- (1)
Davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde
açılabilir. Ancak, dava sebebine göre kanunda, davalıların tamamı hakkında
ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme belirtilmişse, davaya o yer mahkemesinde
bakılır.
(2) Birden fazla davalının bulunduğu hâllerde,
davanın, davalılardan birini sırf kendi yerleşim yeri mahkemesinden başka
bir mahkemeye getirmek amacıyla açıldığı, deliller veya belirtilerle
anlaşılırsa, mahkeme, ilgili davalının itirazı üzerine, onun hakkındaki
davayı ayırarak yetkisizlik kararı verir.
Bir yerde geçici olarak oturanlara
karşı açılacak davalarda yetki
MADDE 8-
(1) Memur, işçi, öğrenci, asker gibi, bir yerde geçici olarak
oturanlara karşı açılacak alacak veya taşınır mal davaları için, orada
bulunmaları uzunca bir süre devam edebilecekse, bulundukları yer mahkemesi
de yetkilidir.
Türkiye’de yerleşim yerinin
bulunmaması hâlinde yetki
MADDE 9- (1)
Türkiye’de yerleşim yeri bulunmayanlar hakkında genel yetkili mahkeme, davalının
Türkiye’deki mutad meskeninin bulunduğu yer
mahkemesidir. Ancak, diğer özel yetki hâlleri saklı kalmak üzere,
malvarlığı haklarına ilişkin dava, uyuşmazlık konusu malvarlığı unsurunun
bulunduğu yerde de açılabilir.
Sözleşmeden doğan davalarda yetki
MADDE 10-
(1) Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde
de açılabilir.
Mirastan doğan davalarda yetki
MADDE 11-
(1) Aşağıdaki davalarda, ölen kimsenin son yerleşim yeri mahkemesi kesin
yetkilidir:
a) Terekenin paylaşılmasına, yapılan paylaşma
sözleşmesinin geçersizliğine, ölüme bağlı tasarrufların iptali ve
tenkisine, miras sebebiyle istihkaka ilişkin davalar ile mirasçılar
arasında terekenin yönetiminden kaynaklanan davalar.
b) Terekenin kesin paylaşımına kadar mirasçılara
karşı açılacak tüm davalar.
(2) Terekede bulunan bir mal hakkında açılmak
istenen istihkak davası, terekenin yazımı ve tespiti zamanında mal nerede
bulunuyorsa, orada da açılabilir.
(3) Mirasçılık belgesinin iptali ve yeni mirasçılık
belgesi verilmesine ilişkin davalarda, mirasçıların her birinin oturduğu
yer mahkemesi de yetkilidir.
Taşınmazın aynından doğan davalarda
yetki
MADDE 12- (1)
Taşınmaz üzerindeki ayni hakka ilişkin veya ayni hak sahipliğinde
değişikliğe yol açabilecek davalar ile taşınmazın zilyetliğine yahut
alıkoyma hakkına ilişkin davalarda, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi
kesin yetkilidir.
(2) İrtifak haklarına ilişkin davalar, üzerinde
irtifak hakkı kurulan taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılır.
(3) Bu davalar, birden fazla taşınmaza ilişkinse,
taşınmazlardan birinin bulunduğu yerde, diğerleri hakkında da açılabilir.
Karşı davada yetki
MADDE 13-
(1) Kesin yetkinin söz konusu olmadığı hâllerde, asıl davaya bakan mahkeme,
karşı davaya bakmaya da yetkilidir.
Şubeler ve tüzel kişilerle ilgili
davalarda yetki
MADDE 14- (1)
Bir şubenin işlemlerinden doğan davalarda, o şubenin bulunduğu yer
mahkemesi de yetkilidir.
(2) Özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık veya
üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla, bir ortağına veya üyesine
karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları
davalar için, ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi kesin
yetkilidir.
Sigorta sözleşmelerinden doğan
davalarda yetki
MADDE 15-
(1) Zarar sigortalarından doğan davalar, sigorta, bir taşınmaza veya
niteliği gereği bir yerde sabit bulunması gereken yahut şart kılınan
taşınıra ilişkinse, malın bulunduğu yerde; bir yerde sabit bulunması
gerekmeyen veya şart kılınmayan bir taşınıra ilişkinse, rizikonun
gerçekleştiği yerde de açılabilir.
(2) Can sigortalarında, sigorta ettirenin,
sigortalının veya lehtarın leh veya aleyhine açılacak davalarda onların
yerleşim yeri mahkemesi kesin yetkilidir.
(3) Bu hüküm deniz sigortalarından doğan davalarda
uygulanmaz.
Haksız fiilden doğan davalarda yetki
MADDE 16- (1)
Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın
meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin
yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.
Yetki sözleşmesi
MADDE 17-
(1) Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek
bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle
yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece
sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.
Yetki sözleşmesinin geçerlilik
şartları
MADDE 18-
(1) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri konular ile kesin
yetki hâllerinde, yetki sözleşmesi yapılamaz.
(2) Yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı
olarak yapılması, uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya
belirlenebilir olması ve yetkili kılınan mahkeme veya mahkemelerin
gösterilmesi şarttır.
Yetki itirazının ileri sürülmesi
MADDE 19-
(1) Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını,
davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır; taraflar da
mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir.
(2) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki
itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında
bulunan taraf, yetkili
mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği
mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.
(3) Mahkeme, yetkisizlik kararında yetkili
mahkemeyi de gösterir.
(4) Yetkinin kesin olmadığı davalarda,
davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa,
davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle gelir.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Görevsizlik veya Yetkisizlik Kararı Üzerine
Yapılacak İşlemler ve Yargı Yeri Belirlenmesi
Görevsizlik veya yetkisizlik kararı üzerine
yapılacak işlemler
MADDE 20-
(1) Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi hâlinde, taraflardan
birinin, bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten, süresi içinde kanun
yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun
yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden
itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava
dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi
gerekir. Aksi takdirde, bu
mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.
(2) Dosya kendisine gönderilen mahkeme,
kendiliğinden taraflara davetiye gönderir.
Yargı yeri belirlenmesini gerektiren
sebepler
MADDE 21-
(1) Aşağıdaki hâllerde, davaya bakacak mahkemenin tayini için yargı yeri
belirlenmesi yoluna başvurulur:
a) Davaya bakmakla görevli ve yetkili mahkemenin
davaya bakmasına herhangi bir engel çıkarsa.
b) İki mahkeme arasında yargı çevrelerinin
sınırlarının belirlenmesi konusunda bir tereddüt ortaya çıkarsa.
c) İki mahkeme de görevsizlik kararı verir ve bu
kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşirse.
ç) Kesin yetki hâllerinde, iki mahkeme de
yetkisizlik kararı verir ve bu kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın
kesinleşirse.
İnceleme yeri
MADDE 22- (1) Yetkili mahkemenin bir davaya
bakmasına herhangi bir engel bulunduğu yahut iki
mahkeme arasında yargı çevrelerinin sınırlarının
belirlenmesinde tereddüt ortaya çıktığı takdirde, yetkili mahkemenin
tayininde, ilk derece mahkemeleri için bölge adliye mahkemelerine, bölge
adliye mahkemeleri için Yargıtaya başvurulur.
(2) İki mahkemenin aynı dava hakkında göreve veya
yetkiye ilişkin olarak verdikleri kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın
kesinleştiği takdirde, görevli veya yetkili mahkeme, ilgisine göre bölge
adliye mahkemesince veya Yargıtayca belirlenir.
İnceleme usulü ve sonucu
MADDE 23-
(1) Yargı yerinin belirlenmesine ilişkin inceleme dosya üzerinden
yapılabilir.
(2) Bölge adliye mahkemesince veya Yargıtayca verilen yargı yeri belirlenmesi ile kanun
yolu incelemesi sonucunda kesinleşen göreve veya yetkiye ilişkin kararlar,
davaya ondan sonra bakacak mahkemeyi bağlar.
İKİNCİ BÖLÜM
Yargılamaya Hâkim Olan İlkeler
Tasarruf ilkesi
MADDE 24-
(1) Hâkim, iki taraftan birinin talebi olmaksızın, kendiliğinden bir davayı
inceleyemez ve karara bağlayamaz.
(2) Kanunda açıkça belirtilmedikçe, hiç kimse kendi
lehine olan davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz.
(3) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf
edebilecekleri dava konusu hakkında, dava açıldıktan sonra da tasarruf
yetkisi devam eder.
Taraflarca getirilme ilkesi
MADDE 25-
(1) Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin
söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları
hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz.
(2) Kanunla belirtilen durumlar dışında, hâkim,
kendiliğinden delil toplayamaz.
Taleple bağlılık ilkesi
MADDE 26-
(1) Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya
başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına
karar verebilir.
(2) Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına
ilişkin kanun hükümleri saklıdır.
Hukuki dinlenilme hakkı
MADDE 27-
(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi
hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.
(2) Bu hak;
a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi
olunmasını,
b) Açıklama ve ispat hakkını,
c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak
değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini,
içerir.
Aleniyet
ilkesi
MADDE
28- (1)
Duruşma ve kararların bildirilmesi alenidir.
(2) Duruşmaların bir
kısmının veya tamamının gizli olarak yapılmasına ancak genel ahlâkın veya
kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hâllerde, taraflardan
birinin talebi üzerine yahut resen mahkemece karar verilebilir.
(3) Tarafların
gizlilik talebi ön sorunlar hakkındaki hükümler çerçevesinde gizli
duruşmada incelenir ve karara bağlanır. Hâkim, bu kararının gerekçelerini,
esas hakkındaki kararı ile birlikte açıklar.
(4) Hâkim, gizli
yargılama işlemleri sırasında hazır bulunanları o yargılamayla ilgili
edindikleri bilgileri açıklamamaları hususunda uyarır ve 26/9/2004
tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun gizliliğin ihlaline ilişkin hükmünün
uygulanacağını ihtar ederek bu hususu tutanağa geçirir.
Dürüst davranma ve doğruyu söyleme
yükümlülüğü
MADDE 29- (1)
Taraflar, dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadırlar.
(2) Taraflar, davanın dayanağı olan vakıalara ilişkin
açıklamalarını gerçeğe uygun bir biçimde yapmakla yükümlüdürler.
Usul ekonomisi ilkesi
MADDE 30-
(1) Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde
yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.
Hâkimin davayı aydınlatma ödevi
MADDE 31- (1)
Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi
veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında,
taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini
isteyebilir.
Yargılamanın sevk ve idaresi
MADDE 32- (1)
Yargılamayı, hâkim sevk ve idare eder; yargılama düzeninin bozulmaması için
gerekli her türlü tedbiri alır.
(2) Okunamayan veya uygunsuz yahut ilgisiz olan
dilekçenin yeniden düzenlenmesi için uygun bir süre verilir ve bu dilekçe
dosyada kalır. Verilen süre içinde yeni bir dilekçe düzenlenmezse, tekrar
süre verilemez.
Hukukun uygulanması
MADDE 33- (1)
Hâkim, Türk hukukunu resen uygular.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Hâkimin Yasaklılığı, Reddi ve Hukuki Sorumluluğu
BİRİNCİ AYIRIM
Hâkimin Davaya Bakmaktan Yasaklılığı ve Reddi
Yasaklılık sebepleri
MADDE 34- (1)
Hâkim, aşağıdaki hâllerde davaya bakamaz; talep olmasa bile çekinmek
zorundadır:
a) Kendisine ait olan veya doğrudan doğruya ya da
dolayısıyla ilgili olduğu davada.
b) Aralarında evlilik bağı kalksa bile eşinin
davasında.
c) Kendisi veya eşinin altsoy veya üstsoyunun
davasında.
ç) Kendisi ile arasında evlatlık bağı bulunanın
davasında.
d) Üçüncü derece de dâhil olmak üzere kan veya
kendisini oluşturan evlilik bağı kalksa dahi kayın hısımlığı bulunanların
davasında.
e) Nişanlısının davasında.
f) İki taraftan birinin vekili, vasisi, kayyımı
veya yasal danışmanı sıfatıyla hareket ettiği davada.
Çekinme kararının sonuçları
MADDE 35-
(1) Çekinme kararına karşı üst mahkemeye başvurulabilir. Yasaklama
sebebinin doğduğu tarihten itibaren, o hâkimin huzuru ile yapılan bütün
işlemler, üst mahkemenin kararı ile iptal olunabilir. Hüküm ve kararlar ise
herhâlde iptal olunur. Bu durumda, hâkim yargılama giderlerine mahkûm
edilebilir.
(2) Çekinme kararının ilk derece mahkemesi
hâkimince verildiği hâllerde, başvuru üzerine bölge adliye mahkemesinin
vereceği karar kesindir.
Ret sebepleri
MADDE 36- (1)
Hâkimin tarafsızlığından şüpheyi gerektiren önemli bir sebebin bulunması
hâlinde, taraflardan biri hâkimi reddedebileceği gibi hâkim de bizzat
çekilebilir. Özellikle aşağıdaki hâllerde, hâkimin reddi sebebinin varlığı
kabul edilir:
a) Davada, iki taraftan birine öğüt vermiş ya da
yol göstermiş olması.
b) Davada, iki taraftan birine veya üçüncü kişiye
kanunen gerekmediği hâlde görüşünü açıklamış olması.
c) Davada, tanık veya bilirkişi olarak dinlenmiş
veya hâkim ya da hakem sıfatıyla hareket etmiş olması.
ç) Davanın, dördüncü derece de dâhil yansoy
hısımlarına ait olması.
d) Dava esnasında, iki taraftan birisi ile davası
veya aralarında bir düşmanlık bulunması.
Hâkimin bizzat çekilmemesi hâli
MADDE 37-
(1) Hâkim, reddini gerektiren sebeplerden biri varken bizzat çekilmezse,
iki taraftan biri ret talebinde bulununcaya kadar davaya bakabilir.
Ret usulü
MADDE 38-
(1) Hâkimin reddi sebebini bilen tarafın, ret talebini en geç ilk duruşmada
ileri sürmesi gerekir. Taraf, ret sebebini davaya bakıldığı sırada öğrenmiş
ise en geç öğrenmeden sonraki ilk duruşmada, yeni bir işlem yapılmadan önce
bu talebini hemen bildirmek zorundadır. Belirtilen sürede yapılmayan ret
talebi dinlenmez.
(2) Hâkimin reddi, dilekçeyle talep edilir. Bu
dilekçede, ret talebinin dayandığı sebepler ile delil veya emarelerin
açıkça gösterilmesi ve varsa belgelerin eklenmesi gerekir.
(3) Hâkimin reddi dilekçesi, reddi istenen hâkimin
mensup olduğu mahkemeye verilir.
(4) Ret talebi geri alınamaz.
(5) Hâkimi reddeden taraf, dilekçesini karşı tarafa
tebliğ ettirir. Karşı taraf bir hafta içinde cevap verebilir. Bu süre
geçtikten sonra yazı işleri müdürü tarafından ret dilekçesi, varsa karşı
tarafın cevabı ve ekleri, dosya ile birlikte reddi istenen hâkime verilir.
Hâkim bir hafta içinde dosyayı inceler ve ret sebeplerinin kanuna uygun
olup olmadığı hakkındaki düşüncesini yazı ile bildirerek, dosyayı hemen
merciine gönderilmek üzere yazı işleri müdürüne verir.
(6) Ret sebebi sabit olmasa bile, merci bunu
muhtemel görürse, ret talebini kabul edebilir.
(7) Ret sebepleri hakkında yemin teklif olunamaz.
(8) Hâkimi çekilmeye davet, hâkimin reddi
hükmündedir.
(9) Bu kararlar aleyhine ancak hükümle birlikte
kanun yollarına başvurulabilir.
Çekilme kararının incelenmesi
MADDE 39-
(1) Hâkim, taraflardan birinin ret talebi üzerine veya kendiliğinden
çekilme yönünde görüş bildirirse, ret talebini incelemeye yetkili merci, bu
çekilmenin kanuna uygun olup olmadığına karar verir.
Ret talebini incelemeye yetkili
merci
MADDE 40-
(1) Hâkimin reddi talebi, reddi istenen hâkim katılmaksızın mensup olduğu
mahkemece incelenir.
(2) Reddedilen hâkimin katılmamasından dolayı
mahkeme toplanamıyor ya da mahkeme tek hâkimden oluşuyor ise ret talebi, o
yerde asliye hukuk hâkimliği görevini yapan diğer mahkeme veya hâkim
tarafından incelenir. O yerde, asliye hukuk hâkimliği görevi tek hâkim
tarafından yerine getiriliyorsa, o hâkim hakkındaki ret talebi, asliye ceza
hâkimi varsa onun tarafından, yoksa en yakın asliye hukuk mahkemesince
incelenir.
(3) Sulh
hukuk hâkimi reddedildiği takdirde, ret talebi, o yerdeki diğer sulh hukuk
hâkimi tarafından incelenir. O yerde, sulh hukuk hâkimliği görevi tek hâkim
tarafından yerine getiriliyorsa, o hâkim hakkındaki ret talebi, bulunma
sıralarına göre; o yerdeki sulh ceza hâkimi, asliye hukuk hâkimi, asliye
ceza hâkimi, bunların da bulunmaması hâlinde, en yakın yerdeki sulh hukuk
hâkimi tarafından incelenir.
(4) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinin
başkan ve üyelerinin reddi talebi, reddedilen başkan ve üye katılmaksızın
görevli olduğu dairece karara bağlanır. Hukuk dairelerinin toplanmasını engelleyecek
şekildeki toplu ret talepleri dinlenmez.
Ret talebinin geri çevrilmesi
MADDE 41- (1)
Hâkimin reddi talebi, aşağıdaki hâllerde kabul edilmeyerek geri çevrilir:
a) Ret talebi süresinde yapılmamışsa.
b) Ret sebebi ve bu sebebe ilişkin inandırıcı delil
veya emare gösterilmemişse.
c) Ret talebinin davayı uzatmak amacıyla yapıldığı
açıkça anlaşılıyorsa.
(2) Bu hâllerde ret talebi, toplu mahkemelerde
reddedilen hâkimin müzakereye katılmasıyla; tek hâkimli mahkemelerde ise
reddedilen hâkimin kendisi tarafından geri çevrilir.
(3) İlk derece
mahkemesinin bu kararlarına karşı istinaf yoluna, bölge adliye mahkemesi
hukuk dairelerinin başkan ve üyeleri hakkındaki kararlarına karşı da temyiz
yoluna ancak hükümle birlikte başvurulabilir.
Ret talebinin incelenmesi
MADDE 42-
(1) Hâkimin reddi talebine ilişkin karar, dosya üzerinden inceleme
yapılarak da verilebilir.
(2) Reddi istenen hâkim, ret hakkında merci
tarafından karar verilinceye kadar o davaya bakamaz. Şu kadar ki,
gecikmesinde sakınca bulunan iş ve davalar bunun dışındadır. Daha önce
hakkındaki ret talebi mercice reddolunan hâkimin, aynı durum ve olaylara
dayanarak yeniden reddedilmesi hâli, hâkimin davaya bakmasına engel
oluşturmaz.
(3) Ret talebinin merci tarafından kabul edilmemesi
hâlinde, reddi istenen hâkim davaya bakmaya devam eder.
(4) Ret talebinin, kötüniyetle
yapıldığının anlaşılması ve esas yönünden kabul edilmemesi hâlinde, talepte
bulunanların her biri hakkında beşyüz Türk
Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin
para cezasına hükmolunur.
(5) Hâkim hakkında aynı davada aynı tarafça ileri
sürülen ret talebinin reddi hâlinde verilecek disiplin para cezası, bir
önceki disiplin para cezasının iki katından az olamaz.
(6) Disiplin para cezasının tahsili için, davaya
bakan mahkeme, dosyanın geliş tarihinden başlayarak iki hafta içinde
gereğini yapar.
Ret talebine ilişkin kararlara karşı
istinaf
MADDE 43-
(1) Esas hüküm bakımından istinaf yolu kapalı bulunan dava ve işlerde,
hâkimin reddi talebiyle ilgili merci kararları kesindir.
(2) Esas hüküm bakımından istinaf yolu açık bulunan
dava ve işlerde ise ret talebi hakkındaki merci kararlarına karşı tefhim
veya tebliği tarihinden itibaren bir hafta içinde istinaf yoluna
başvurulabilir; bu hâlde 347 nci madde hükmü
uygulanmaz. Bölge adliye mahkemesinin bu husustaki kararları kesindir.
(3)
Ret talebinin reddine ilişkin merci kararının bölge adliye mahkemesince
uygun bulunmayarak kaldırılması veya ret talebinin kabulüne ilişkin merci
kararının bölge adliye mahkemesince uygun bulunması hâlinde, ret sebebinin
doğduğu tarihten itibaren reddedilen hâkimce yapılmış olan ve ret talebinde
bulunan tarafça itiraz edilen esasa etkili işlemler, davaya daha sonra
bakacak hâkim tarafından iptal olunur.
Ret talebine ilişkin kararların
temyizi
MADDE 44- (1)
Esas hüküm bakımından temyiz yolu kapalı bulunan dava ve işlerde, bölge
adliye mahkemesi başkan ve üyelerinin reddine ilişkin bölge adliye
mahkemesi kararları kesindir.
(2) Esas hüküm
bakımından temyiz yolu açık bulunan dava ve işlerde ise ret talebi
hakkındaki karar, tefhim veya tebliği tarihinden itibaren bir hafta içinde
temyiz edilebilir. Bu hâlde 347 nci madde hükmü
uygulanmaz. Yargıtayın bu husustaki kararı
kesindir.
(3)
Bölge adliye mahkemesi hâkiminin reddine ilişkin talebin reddi konusundaki
kararın temyizi üzerine Yargıtayca bozulması veya
ret talebinin kabulüne ilişkin kararın Yargıtayca
onanması hâlinde, ret sebebinin doğduğu tarihten itibaren reddedilen
hâkimce yapılmış olan ve ret talebinde bulunan tarafça itiraz edilen esasa
ilişkin işlemler, davaya daha sonra bakacak olan bölge adliye mahkemesi
tarafından iptal olunur.
Zabıt kâtibinin yasaklılığı ve reddi
MADDE 45- (1)
Davada görevli zabıt kâtibi hakkında 34 ve 36 ncı
maddelerde düzenlenen sebeplerden birisiyle ret talebinde bulunulabilir.
Ret talebi, zabıt kâtibinin görev yaptığı mahkeme tarafından karara
bağlanır. Bu konuda verilecek kararlar kesindir.
(2) Zabıt kâtibi 34 üncü maddedeki sebepleri
bildirerek görevden çekinebilir. Bu hâlde gereken karar, görev yaptığı
mahkeme tarafından verilir.
(3) Zabıt kâtibinin aynı işte hâkim ile birlikte
reddi veya çekinmesinin istenmesi hâlinde, hâkim hakkında ret veya
çekinmeyi inceleyecek olan merci, her ikisi hakkında karar verir.
İKİNCİ AYIRIM
Hâkimin
Hukuki Sorumluluğu
Devletin sorumluluğu ve rücu
MADDE 46-
(1) Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere
dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:
a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan
birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar
verilmiş olması.
b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle
kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve
kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.
ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe
dayanılarak hüküm verilmiş olması.
d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların
değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da
karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak
hüküm verilmiş olması.
e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.
(2) Tazminat davasının açılması, hâkime karşı bir
ceza soruşturmasının yapılması yahut mahkûmiyet şartına bağlanamaz.
(3) Devlet, ödediği tazminat nedeniyle, sorumlu
hâkime ödeme tarihinden itibaren bir yıl içinde rücu
eder.
Davaların açılacağı mahkeme
MADDE 47- (1)
Devlet aleyhine açılan tazminat davası, ilk derece ve bölge adliye
mahkemesi hâkimlerinin fiil ve kararlarından dolayı, Yargıtay ilgili hukuk
dairesinde; Yargıtay Başkan ve üyeleri ile kanunen onlarla aynı konumda
olanların fiil ve kararlarından dolayı Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda
açılır ve ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülür. Yargıtay ilgili hukuk
dairesinin tazminat davası sonucunda vermiş olduğu kararlara ilişkin temyiz
incelemesi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca; bu Kurulun ilk derece mahkemesi
sıfatıyla tazminat davası sonucunda vermiş olduğu kararlara ilişkin temyiz
incelemesi ise Yargıtay Büyük Genel Kurulunca yapılır.
(2) Devletin sorumlu hâkime karşı açacağı rücu davası, tazminat davasını karara bağlamış olan
mahkemede görülür.
Dava dilekçesi ve davanın ihbarı
MADDE 48- (1)
Tazminat davası dilekçesinde hangi sorumluluk sebebine dayanıldığı ve
delilleri açıkça belirtilir; varsa belgeler de eklenir.
(2) Mahkeme,
açılan tazminat davasını, ilgili hâkime resen ihbar eder.
Davanın reddi hâlinde verilecek ceza
MADDE 49- (1)
Dava esastan reddedilirse davacı, beşyüz
Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar
disiplin para cezasına mahkûm edilir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Taraflar ve Davaya Katılan Üçüncü Kişiler
BİRİNCİ AYIRIM
Tarafların
Ehliyetleri
Taraf ehliyeti
MADDE 50- (1) Medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip
olan, davada taraf ehliyetine de sahiptir.
Dava ehliyeti
MADDE 51- (1) Dava ehliyeti, medenî hakları kullanma
ehliyetine göre belirlenir.
Davada kanuni temsil
MADDE 52- (1) Medenî hakları kullanma
ehliyetine sahip olmayanlar davada kanuni temsilcileri, tüzel kişiler ise
yetkili organları tarafından temsil edilir.
Dava takip yetkisi
MADDE 53- (1)
Dava takip yetkisi, talep sonucu hakkında hüküm alabilme yetkisidir.
Bu yetki, kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, maddi hukuktaki
tasarruf yetkisine göre tayin edilir.
Temsil veya izin belgelerinin
verilmesi
MADDE 54 - (1)
Kanuni temsilciler, davanın açılıp yürütülmesinin belli bir makamın iznine
bağlı olduğu hâllerde izin belgelerini, tüzel kişilerin organları ise
temsil belgelerini, dava veya cevap dilekçesiyle mahkemeye vermek
zorundadırlar; aksi takdirde dava açamaz ve yargılamayla ilgili hiçbir
işlem yapamazlar. Şu kadar ki, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde
mahkeme, kanuni temsilcilerin veya tüzel kişilerin organlarının, yukarıda
belirtilen eksikliği gidermeleri şartıyla dava açmalarına yahut davayla
ilgili işlem yapmalarına izin verebilir.
(2) İzin belgesinin alınması için mahkemeye
müracaat edilmesi gerekiyorsa ilgiliye, müracaatı için kesin süre verilir.
Bu süre içinde mahkemeye başvurulması hâlinde bu konuda karar verilinceye
kadar beklenir.
(3) Süresi içinde belgelerin ibraz edilmemesi veya
mahkemeye başvurulmaması hâlinde, dava açılmamış veya gerçekleştirilen
işlemler yapılmamış sayılır.
Dava sırasında taraflardan birinin
ölümü
MADDE 55-
(1) Taraflardan birinin ölümü hâlinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse,
bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir.
Bununla beraber hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, talep üzerine
davayı takip için kayyım atanmasına karar verebilir.
Kanuni temsilci atanması sebebiyle
yargılamanın ertelenmesi
MADDE 56-
(1) Taraflardan birinin vesayet altına alınması veya kendisine yasal
danışman atanması talebi mahkemece uygun bulunur ya da mahkemece gerekli
görülürse, bu konuda kesin bir karar verilinceye kadar yargılama
ertelenebilir.
(2) Taraflardan biri kanun gereğince tedavi, gözlem
veya koruma altına alınmış yahut başkalarıyla görüşmekten yasaklanmış olup
da kendisi veya vekilinin mahkemede bulunması mümkün değilse, o kimse
hakkında davayı takip için kayyım atanıncaya kadar yargılama ertelenebilir.
İKİNCİ AYIRIM
Dava
Arkadaşlığı
İhtiyari dava arkadaşlığı
MADDE 57-
(1) Birden çok kişi, aşağıdaki hâllerde birlikte dava açabilecekleri gibi
aleyhlerine de birlikte dava açılabilir:
a) Davacılar veya davalılar arasında dava konusu
olan hak veya borcun, elbirliği ile mülkiyet dışındaki bir sebeple ortak
olması.
b) Ortak bir işlemle hepsinin yararına bir hak
doğmuş olması veya kendilerinin bu şekilde yükümlülük altına girmeleri.
c) Davaların temelini oluşturan vakıaların ve
hukuki sebeplerin aynı veya birbirine benzer olması.
İhtiyari dava arkadaşlarının
davadaki durumu
MADDE
58- (1) İhtiyari dava arkadaşlığında, davalar birbirinden
bağımsızdır. Dava arkadaşlarından her biri, diğerinden bağımsız olarak
hareket eder.
Mecburi dava arkadaşlığı
MADDE 59- (1)
Maddi hukuka göre, bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte
kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve
tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gereken hâllerde, mecburi dava
arkadaşlığı vardır.
Mecburi dava arkadaşlarının davadaki
durumu
MADDE 60- (1)
Mecburi dava arkadaşları, ancak birlikte dava açabilir veya aleyhlerine de
birlikte dava açılabilir. Bu tür dava arkadaşlığında, dava arkadaşları
birlikte hareket etmek zorundadır. Ancak, duruşmaya gelmiş olan dava
arkadaşlarının yapmış oldukları usul işlemleri, usulüne uygun olarak davet
edildiği hâlde duruşmaya gelmemiş olan dava arkadaşları bakımından da hüküm
ifade eder.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Davanın
İhbarı ve Davaya Müdahale
İhbar ve
şartları
MADDE 61-
(1) Taraflardan biri davayı kaybettiği takdirde, üçüncü kişiye veya üçüncü
kişinin kendisine rücu edeceğini düşünüyorsa,
tahkikat sonuçlanıncaya kadar davayı üçüncü kişiye ihbar edebilir.
(2) Dava kendisine ihbar edilen kişinin de aynı
şartlarda bir başkasına ihbarda bulunması mümkündür ve bu şekilde ihbar
tevali ettirilebilir.
İhbarın
şekli
MADDE 62-
(1) İhbar yazılı olarak yapılır; ihbar sebebinin gerekçeleriyle birlikte
açıklanması ve yargılamanın hangi aşamada bulunduğunun belirtilmesi
gerekir.
(2) Davanın ihbarı sebebiyle yargılama bir başka
güne bırakılamaz ve ihbarın tevali etmesi gibi zorunlu olan durumlar
dışında süre verilemez.
İhbarda
bulunulan kişinin durumu
MADDE 63-
(1) Dava kendisine ihbar edilen kişi, davayı kazanmasında hukuki yararı
olan taraf yanında davaya katılabilir.
İhbarın etkisi
MADDE 64- (1)
İhbar edilen davada verilen hükmün ihbar eden kişiye etkisi hakkında 69
uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü kıyasen uygulanır.
Asli müdahale
MADDE 65-
(1) Bir yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde kısmen ya da tamamen
hak iddia eden üçüncü kişi, hüküm verilinceye kadar bu durumu ileri
sürerek, yargılamanın taraflarına karşı aynı mahkemede dava açabilir.
(2) Asli müdahale davası ile asıl yargılama
birlikte yürütülür ve karara bağlanır.
Fer’î müdahale
MADDE 66-
(1) Üçüncü kişi, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve
ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer’î müdahil olarak davada yer alabilir.
Fer’î müdahale talebi ve incelenmesi
MADDE 67-
(1) Müdahale talebinde bulunan üçüncü kişi, yanında katılmak istediği
tarafı, müdahale sebebini ve bunun dayanaklarını belirten bir dilekçeyle
mahkemeye başvurur.
(2) Müdahale dilekçesi, davanın taraflarına tebliğ
edilir. Mahkeme, gerekirse taraflarla birlikte üçüncü kişiyi de dinlemek
üzere davet eder, gelmeseler dahi müdahale talebi hakkında karar verir.
Fer’î müdahilin durumu
MADDE 68-
(1) Müdahale talebinin kabulü hâlinde müdahil, davayı ancak bulunduğu
noktadan itibaren takip edebilir. Müdahil, yanında katıldığı tarafın
yararına olan iddia veya savunma vasıtalarını ileri sürebilir; onun işlem
ve açıklamalarına aykırı olmayan her türlü usul işlemlerini yapabilir.
(2) Mahkeme, katıldığı noktadan itibaren, taraflara
bildirilen işlemleri müdahile de tebliğ eder.
Fer’î müdahalenin etkisi
MADDE 69-
(1) Müdahilin de yer aldığı asıl davada hüküm, taraflar hakkında verilir.
(2) Fer’î müdahilin,
tarafla rücu ilişkisinde, asıl davadaki
uyuşmazlık hakkında yanlış karar verildiği iddiası dinlenilmez. Ancak,
müdahil, zamanında ihbar yapılmadığı için davaya geç katıldığını veya
yanında katıldığı tarafın iddia ve savunma imkânlarını kullanmasını
engellediğini ya da kendisince bilinmeyen iddia ve savunma imkânlarının,
tarafın ağır kusuru sebebiyle kullanılamadığını belirterek, yanında
katıldığı tarafın yargılamayı hatalı yürüttüğünü ileri sürebilir.
Cumhuriyet savcısının davada yer
alması
MADDE 70-
(1) Cumhuriyet savcısı, kanunda açıkça öngörülen hâllerde, hukuk davası
açar veya açılmış olan hukuk davasında taraf olarak yer alır.
(2) Cumhuriyet savcısı, resmî dairenin bildirimine
rağmen dava açmaz ise ihbar eden resmî daire, Cumhuriyet savcısının yargı
çevresinde görev yaptığı ağır ceza merkezine en yakın kıdemli asliye hukuk
mahkemesi hâkimine itiraz edebilir. Bu hususta 4/12/2004
tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 172 ve 173 üncü maddeleri
kıyasen uygulanır.
(3) Cumhuriyet savcısının yer aldığı dava ve işler
üzerinde taraflar serbestçe tasarruf edemezler.
DÖRDÜNCÜ AYIRIM
Davaya Vekâlet
Genel olarak
MADDE 71- (1)
Dava ehliyeti bulunan herkes, davasını kendisi veya tayin ettiği vekil
aracılığıyla açabilir ve takip edebilir.
Davaya vekâlet hakkında uygulanacak
hükümler
MADDE 72-
(1) Davanın vekil aracılığıyla açılması ve takip edilmesinde, kanunlardaki
özel hükümler saklı kalmak üzere, 22/4/1926
tarihli ve 818 sayılı Borçlar Kanununun temsile ilişkin hükümleri
uygulanır.
Davaya vekâletin kanuni kapsamı
MADDE 73- (1)
Davaya vekâlet, kanunda özel yetki verilmesini gerektiren hususlar saklı
kalmak üzere, hüküm kesinleşinceye kadar, vekilin davanın takibi için
gereken bütün işlemleri yapmasına, hükmün yerine getirilmesine, yargılama
giderlerinin tahsili ile buna ilişkin makbuz vermesine ve bu işlemlerin
tamamının kendisine karşı da yapılabilmesine ilişkin yetkiyi kapsar.
(2) Belirtilen bu yetkiyi kısıtlamaya yönelik bütün
sınırlandırıcı işlemler, karşı taraf yönünden geçersizdir.
Davaya vekâlette özel yetki
verilmesini gerektiren hâller
MADDE 74- (1)
Açıkça yetki verilmemiş ise vekil; sulh olamaz, hâkimi reddedemez, davanın
tamamını ıslah edemez, yemin teklif edemez, yemini kabul, iade veya
reddedemez, başkasını tevkil edemez, haczi kaldıramaz, müvekkilinin
iflasını isteyemez, tahkim ve hakem sözleşmesi yapamaz, konkordato
veya sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden
yapılandırılması teklifinde bulunamaz ve bunlara muvafakat veremez,
alternatif uyuşmazlık çözüm yollarına başvuramaz, davadan veya kanun
yollarından feragat edemez, karşı tarafı ibra ve davasını kabul edemez,
yargılamanın iadesi yoluna gidemez, hâkimlerin fiilleri sebebiyle Devlet
aleyhine tazminat davası açamaz, hangileri hakkında yetki verildiği
açıklanmadıkça kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarla ilgili davaları açamaz ve
takip edemez.
Birden fazla vekil görevlendirilmesi
MADDE 75-
(1) Dava için birden fazla vekil görevlendirilmiş ise vekillerden her biri,
vekâletten kaynaklanan yetkileri, diğerinden bağımsız olarak kullanabilir.
Aksi yöndeki sınırlamalar, karşı taraf bakımından geçersizdir.
Vekâletnamenin ibrazı
MADDE 76- (1)
Avukat, açtığı veya takip ettiği dava ve işlerde, noter tarafından
onaylanan ya da düzenlenen vekâletname aslını veya avukat tarafından
onaylanmış aslına uygun örneğini, dava yahut takip dosyasına konulmak üzere
ibraz etmek zorundadır.
(2) Kamu kurum ve kuruluşlarının avukatlarına,
yetkili amirleri tarafından usulüne uygun olarak düzenlenip verilmiş olan
temsil belgeleri de geçerli olup, ayrıca noterce onaylanmasına gerek
yoktur.
Vekâletnamesiz dava açılması ve
işlem yapılması
MADDE 77- (1)
Vekâletnamesinin aslını veya onaylı örneğini vermeyen avukat, dava açamaz
ve yargılamayla ilgili hiçbir işlem yapamaz. Şu kadar ki, gecikmesinde
zarar doğabilecek hâllerde mahkeme, vereceği kesin süre içinde
vekâletnamesini getirmek koşuluyla avukatın dava açmasına veya usul
işlemlerini yapmasına izin verebilir. Bu süre içinde vekâletname verilmez
veya asıl taraf yapılan işlemleri kabul ettiğini dilekçeyle mahkemeye
bildirmez ise dava açılmamış veya gerçekleştirilen işlemler yapılmamış
sayılır.
(2) Vekâletnamesiz işlem yapmasına izin verilen
ancak haklı bir sebep olmaksızın süresi içinde vekâletname ibraz etmeyen
avukat, celse harcı ile diğer yargılama giderleri ve karşı tarafın uğradığı
zararları ödemeye mahkûm edilir. Bunu kötüniyetle
yapan avukat aleyhine, ceza ve disiplin soruşturması açılmasını sağlamak
üzere, Cumhuriyet başsavcılığına ve vekilin bağlı olduğu baro başkanlığına
durum yazıyla bildirilir.
(3) Bir tarafın avukat tutmak istemesi sebebiyle,
yargılama hiçbir şekilde başka bir güne bırakılamaz.
(4) Avukatın istifa etmesi, azledilmesi veya
dosyayı incelememiş olması sebebiyle yargılama başka bir güne bırakılamaz.
Ancak, dosyanın incelenmemiş olması geçerli bir özre dayanıyorsa, hâkim bir
defaya mahsus olmak üzere, kısa bir süre verebilir. Verilen süre sonunda, dosya
incelenmemiş olsa bile davaya devam olunur.
Vekilin vekâlet veren huzurundaki
beyanı
MADDE 78- (1)
Kendisinin de hazır olduğu duruşmada, vekili tarafından yapılan
açıklamalara derhâl ve açıkça itiraz etmeyen taraf, bu açıklamalara rıza
göstermiş sayılır.
Vekilin veya vekâlet verenin
duruşmada uygun olmayan tutum ve davranışı
MADDE 79- (1) Vekil,
duruşma sırasında uygun olmayan tutum ve davranışta bulunursa, hâkim
tarafından uyarılır; vekil uyarıya uymaz ve fiil disiplin suçu veya adlî
suç teşkil eder nitelikte görülürse, duruşma salonunda bulunan kişilerin
kimlik bilgileri, adresleri de yazılarak olay tutanağa geçirilir ve duruşma
ertelenir. Vekil hakkında gerekli yasal işlem yapılmak üzere mahkemece
vekilin kayıtlı olduğu baroya ve gerekiyorsa Cumhuriyet başsavcılığına
bildirimde bulunulur.
(2) Davasını kendisi takip eden kimse, duruşmada
uygun olmayan tutum ve davranışta bulunursa, hâkim kendisini uyarır; bu
uyarılara uyulmaz ve gerekli görülürse kendisini vekil ile temsil
ettirmesine karar verip, hemen duruşma salonundan dışarıya çıkartılmasını
sağlar; vekil ile temsil ettirmemesi hâlinde, tarafın yokluğu hâlinde uygulanacak
hükümlere göre işlem yapılır.
Tarafın davasını takip edebilecek
ehliyette olmaması
MADDE 80- (1)
Hâkim, taraflardan birisinin, davasını bizzat takip edecek yeterlikte
olmadığını görürse, ona uygun bir süre tanıyarak, davasını vekil
aracılığıyla takip etmesine karar verebilir. Verilen karara uymayan taraf
hakkında, yokluğu hâlindeki hükümlere göre işlem yapılır.
Vekilin azli ve istifasının şekli
MADDE 81- (1)
Vekilin azli veya istifasının, mahkeme ve karşı taraf bakımından hüküm
ifade edebilmesi için, bu konudaki beyanın dilekçeyle bildirilmesi veya
tutanağa geçirilmesi ve gerektiğinde ilgilisine yapılacak tebligat
giderinin de peşin olarak ödenmesi zorunludur.
Vekilin istifası
MADDE 82- (1)
İstifa eden vekilin vekâlet görevi, istifanın müvekkiline tebliğinden
itibaren iki hafta süreyle devam eder.
(2) Vekilin istifa etmiş olması hâlinde, vekâlet
veren davayı takip etmez ve başka bir vekil de görevlendirmez ise tarafın
yokluğu hâlinde uygulanacak hükümlere göre işlem yapılır.
(3) Yukarıdaki fıkralarda yer alan hususlar, istifa
eden vekilin istifa dilekçesi ile birlikte vekâlet verene ihtaren bildirilir.
Vekilin azli
MADDE 83- (1)
Vekil ile takip edilen davada, vekilin azli hâlinde vekâlet veren, davayı
takip etmez ve iki hafta içinde bir başka vekil de görevlendirmez
ise tarafın yokluğu hâlinde uygulanacak hükümlere göre işlem yapılır.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Teminat
Teminat gösterilecek hâller
MADDE 84-
(1) Aşağıdaki hâllerde davalı tarafın muhtemel yargılama giderlerini
karşılayacak uygun bir teminat gösterilir:
a) Türkiye’de mutad
meskeni olmayan Türk vatandaşının dava açması, davacı yanında davaya
müdahil olarak katılması veya takip yapması.
b) Davacının daha önceden iflasına karar verilmiş,
hakkında konkordato veya uzlaşma suretiyle yeniden
yapılandırma işlemlerinin başlatılmış bulunması; borç ödemeden aciz
belgesinin varlığı gibi sebeplerle, ödeme güçlüğü içinde bulunduğunun
belgelenmesi.
(2) Davanın görülmesi sırasında teminatı gerektiren
durum ve koşulların ortaya çıkması hâlinde de mahkeme teminat
gösterilmesine karar verir.
(3) Mecburi dava ve takip arkadaşlığında teminat
gösterme yükümlülüğü, bu yükümlülüğün tüm davacılar bakımından mevcut
olması hâlinde doğar.
Teminat gerektirmeyen hâller
MADDE 85- (1)
Aşağıda sayılan hâllerde teminat istenemez:
a) Davacının
adli yardımdan yararlanması.
b) Davacının, yurt içinde istenen teminatı
karşılamaya yeterli taşınmaz malının veya ayni teminatla güvence altına
alınmış bir alacağının bulunması.
c) Davanın, sırf
küçüğün menfaatlerini korumaya yönelik olarak açılmış olması.
ç) İlama bağlı
alacak için ilamlı icra takibi yapılmış olması.
Teminat kararı
MADDE 86- (1)
Yargılama giderlerini karşılayacak teminata, mahkemece kendiliğinden karar
verilir. Hâkim, teminat kararı vermeden önce tarafları veya müdahale
talebinde bulunan kişiyi dinleyebilir.
Teminatın tutarı ve şekli
MADDE 87-
(1) Bir davada verilecek teminatın tutarını ve şeklini hâkim serbestçe
tayin eder. Ancak, tarafların teminatın şeklini sözleşmeyle
kararlaştırmaları hâlinde, teminat ona göre belirlenir.
(2) Teminatı gerektiren durum ve koşullarda
değişiklik olması hâlinde, hâkim teminatın azaltılması, artırılması, değiştirilmesi
ya da kaldırılmasına karar verebilir.
Teminat gösterilmemesinin sonuçları
MADDE 88-
(1) Hâkim tarafından belirlenen kesin süre içinde teminat gösterilmezse,
dava usulden reddedilir.
(2) Müdahale talebinde bulunan kişi, kesin süre
içinde istenen teminatı vermezse, müdahale talebinden vazgeçmiş sayılmasına
karar verilir.
Teminatın iadesi
MADDE 89- (1)
Teminat gösterilmesini gerektiren sebep ortadan kalktığı takdirde,
ilgilinin talebi üzerine mahkeme, teminatın iadesine karar verir.
ALTINCI BÖLÜM
Süreler, Eski Hâle Getirme ve Adli Tatil
BİRİNCİ
AYIRIM
Süreler
Sürelerin belirlenmesi
MADDE 90-
(1) Süreler, kanunda belirtilir veya hâkim tarafından tespit edilir.
Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkim kanundaki süreleri
artıramaz veya eksiltemez.
(2) Hâkim,
kendisinin tespit ettiği süreleri, haklı sebeplerle artırabilir veya
eksiltebilir; gerekli gördüğü takdirde, bu konudaki kararından önce
tarafları da dinler.
Sürelerin başlaması
MADDE 91-
(1) Süreler, taraflara tebliğ tarihinden veya kanunda öngörülen hâllerde,
tefhim tarihinden itibaren işlemeye başlar.
Sürelerin bitimi
MADDE 92-
(1) Süreler gün olarak belirlenmiş ise tebliğ veya tefhim edildiği gün
hesaba katılmaz ve süre son günün tatil saatinde biter.
(2) Süre; hafta,
ay veya yıl olarak belirlenmiş ise başladığı güne son hafta, ay veya yıl
içindeki karşılık gelen günün tatil saatinde biter. Sürenin bittiği ayda,
başladığı güne karşılık gelen bir gün yoksa, süre
bu ayın son günü tatil saatinde biter.
Tatil günlerinin etkisi
MADDE 93-
(1) Resmî tatil günleri, süreye dâhildir. Sürenin son gününün resmî tatil
gününe rastlaması hâlinde, süre tatili takip eden ilk iş günü çalışma saati
sonunda biter.
Kesin süre
MADDE 94-
(1) Kanunun belirlediği süreler kesindir.
(2) Hâkim, tayin
ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Aksi hâlde, belirlenen
süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir. Bu şekilde verilecek
ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez.
(3) Kesin süre
içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma
hakkı ortadan kalkar.
İKİNCİ
AYIRIM
Eski Hâle
Getirme
Talep
MADDE 95-
(1) Elde olmayan sebeplerle, kanunda belirtilen veya hâkimin kesin olarak
belirlediği süre içinde bir işlemi yapamayan kimse, eski hâle getirme
talebinde bulunabilir.
(2) Süresinde
yapılamayan işlemle ulaşılmak istenen aynı sonuca, eski hâle getirme
dışında, başka bir hukuki yoldan ulaşılabiliyorsa, eski hâle getirme
talebinde bulunulamaz.
Süre
MADDE 96-
(1) Eski hâle getirme, işlemin süresinde yapılamamasına sebep olan engelin
ortadan kalkmasından itibaren iki hafta içinde talep edilmelidir.
(2) İlk derece ve
istinaf yargılamalarında, en geç nihai karar verilinceye kadar eski hâle
getirme talebinde bulunmak mümkündür. Ancak, nihai karar bir tarafın
yokluğunda verilmişse, tahkikat aşamasında kaçırılan süreler için kararın
verilmesinden sonra da eski hâle getirme talebinde bulunulabilir.
Talebin şekli ve kapsamı
MADDE 97-
(1) Eski hâle getirme, dilekçeyle talep edilir. Dilekçede, talebin
dayandığı sebepler ile bunların delil veya emareleri gösterilir. Süresinde
yapılamayan işlemin de eski hâle getirme talebinde bulunmak için öngörülen
süre içinde yapılması zorunludur.
Talep ve inceleme mercii
MADDE 98-
(1) Yapılamayan işlem için eski hâle getirme, bu işlem hakkında hangi
mahkemede inceleme yapılacak idiyse, o mahkemeden talep edilir.
(2) Eski hâle
getirme, istinaf yoluna başvuru hakkının düşmesi hâlinde, bölge adliye
mahkemesinden; temyiz yoluna başvuru hakkının düşmesi hâlinde ise Yargıtaydan talep edilir.
Talebin yargılamaya ve hükmün icrasına etkisi
MADDE 99-
(1) Eski hâle getirme talebi, yargılamanın ertelenmesini gerektirmez ve
hükmün icrasına engel olmaz. Ancak, talebi inceleyen mahkeme, talebi haklı
görürse, teminat gösterilmek şartıyla, yargılamanın ertelenmesine veya
hükmün icrasının geri bırakılmasına karar verebilir. Mahkeme, gerektiğinde
teminat gösterilmeden de yargılamanın ertelenmesine veya icranın geri
bırakılmasına karar verebilir.
İnceleme ve karar
MADDE 100-
(1) İlk derece mahkemeleri veya bölge adliye mahkemelerinde eski hâle
getirme talebi, ön sorunlar hakkındaki usule; Yargıtayda
ileri sürülecek eski hâle getirme talebi ise temyiz usulüne göre yapılır ve
incelenir.
(2) Mahkeme, eski
hâle getirme talebinin kabulü hâlinde, hangi işlemlerin geçersiz hâle
geldiğini kararında belirtir. Islahla geçersiz kılınamayan işlemler, eski
hâle getirme talebinden de etkilenmez.
Giderler
MADDE 101-
(1) Eski hâle getirme talebi sebebiyle ortaya çıkan giderler, talepte
bulunan tarafa yükletilir. Ancak, karşı taraf eski hâle getirme talebine
karşı asılsız itirazlar ileri sürerek giderlerin artmasına sebep olmuşsa,
hâkim, giderlerin tümünün veya bir kısmının karşı tarafa yükletilmesine
karar verebilir.
ÜÇÜNCÜ
AYIRIM
Adli
Tatil
Adli tatil süresi
MADDE 102-
(1) Adli tatil, her yıl bir ağustosta başlar, beş eylülde sona erer.
Adli tatilde görülecek dava ve işler
MADDE 103-
(1) Adli tatilde, ancak aşağıdaki dava ve işler görülür:
a) İhtiyati
tedbir, ihtiyati haciz ve delillerin tespiti gibi geçici hukuki koruma,
deniz raporlarının alınması ve dispeçci atanması
talepleri ile bunlara karşı yapılacak itirazlar ve diğer başvurular
hakkında karar verilmesi.
b) Her çeşit
nafaka davaları ile soybağı, velayet ve vesayete
ilişkin dava ya da işler.
c) Nüfus
kayıtlarının düzeltilmesi işleri ve davaları.
ç) Hizmet akdi
veya iş sözleşmesi sebebiyle işçilerin açtıkları davalar.
d) Ticari
defterlerin kaybından dolayı kayıp belgesi verilmesi talepleri ile kıymetli
evrakın kaybından doğan iptal işleri.
e) İflas ve konkordato ile sermaye şirketleri ve kooperatiflerin
uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırılmasına ilişkin işler ve davalar.
f) Adli tatilde
yapılmasına karar verilen keşifler.
g) Tahkim
hükümlerine göre, mahkemenin görev alanına giren dava ve işler.
ğ) Çekişmesiz
yargı işleri.
h) Kanunlarda
ivedi olduğu belirtilen veya taraflardan birinin talebi üzerine, mahkemece
ivedi görülmesine karar verilen dava ve işler.
(2) Tarafların
anlaşması hâlinde veya dava bir tarafın yokluğunda görülmekte ise hazır
olan tarafın talebi üzerine, yukarıdaki iş ve davalara bakılması, adli
tatilden sonraya bırakılabilir.
(3)
Adli tatilde, yukarıdaki fıkralarda gösterilenler dışında kalan dava ve
işlerle ilgili olarak verilen dava, karşı dava, istinaf ve temyiz
dilekçeleri ile bunlara karşı verilen cevap dilekçelerinin ve dosyası
işlemden kaldırılan davaları yenileme dilekçelerinin alınması, ilam
verilmesi, her türlü tebligat, dosyanın başka bir mahkemeye, bölge adliye
mahkemesine veya Yargıtaya gönderilmesi işlemleri
de yapılır.
(4) Bu madde
hükümleri, bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay incelemelerinde de
uygulanır.
Adli tatilin sürelere etkisi
MADDE 104-
(1) Adli tatile tabi olan dava ve işlerde, bu Kanunun tayin ettiği
sürelerin bitmesi tatil zamanına rastlarsa, bu süreler ayrıca bir karara
gerek olmaksızın adli tatilin bittiği günden itibaren bir hafta uzatılmış
sayılır.
İKİNCİ
KISIM
Dava
Çeşitleri, Dava Şartları ve İlk İtirazlar
BİRİNCİ
BÖLÜM
Dava
Çeşitleri
Eda davası
MADDE 105-
(1) Eda davası yoluyla mahkemeden, davalının, bir şeyi vermeye veya yapmaya
yahut yapmamaya mahkûm edilmesi talep edilir.
Tespit davası
MADDE 106-
(1) Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin
varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının
belirlenmesi talep edilir.
(2) Tespit davası
açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta
hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır.
(3) Maddi
vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz.
Belirsiz alacak ve tespit davası
MADDE 107–
(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin
olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız
olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da
değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
(2) Karşı tarafın
verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve
kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın
genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu
talebini artırabilir.
(3) Ayrıca, kısmi
eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu
durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.
İnşaî dava
MADDE 108-
(1) İnşaî dava yoluyla, mahkemeden, yeni bir
hukuki durum yaratılması veya mevcut bir hukuki durumun içeriğinin
değiştirilmesi yahut onun ortadan kaldırılması talep edilir.
(2) Bir inşaî hakkın, dava yoluyla kullanılmasının zorunlu
olduğu hâllerde, inşaî dava açılır.
(3) Kanunlarda
aksi belirtilmedikçe, inşaî hükümler, geçmişe
etkili değildir.
Kısmi dava
MADDE 109-
(1) Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda,
sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir.
(2) Talep
konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise
kısmi dava açılamaz.
(3) Dava
açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması
hâli dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından
feragat edildiği anlamına gelmez.
Davaların yığılması
MADDE 110-
(1) Davacı, aynı davalıya karşı olan, birbirinden bağımsız birden fazla
asli talebini, aynı dava dilekçesinde ileri sürebilir. Bunun için, birlikte
dava edilen taleplerin tamamının aynı yargı çeşidi içinde yer alması ve
taleplerin tümü bakımından ortak yetkili bir mahkemenin bulunması şarttır.
Terditli dava
MADDE 111-
(1) Davacı, aynı davalıya karşı birden fazla talebini, aralarında
aslilik-ferîlik ilişkisi kurmak suretiyle, aynı dava dilekçesinde ileri
sürebilir. Bunun için, talepler arasında hukuki veya ekonomik bir
bağlantının bulunması şarttır.
(2) Mahkeme,
davacının asli talebinin esastan reddine karar vermedikçe, fer’î talebini inceleyemez ve hükme bağlayamaz.
Seçimlik dava
MADDE 112-
(1) Seçimlik borçlarda, seçim hakkı kendisine ait olan borçlu veya üçüncü
kişinin bu hakkı kullanmaktan kaçınması hâlinde, alacaklı seçimlik dava açabilir.
(2) Seçimlik
davada mahkeme, talebin hukuka uygun olduğu sonucuna varırsa, seçimlik
mahkûmiyet hükmü verir.
(3) Seçimlik
mahkûmiyet hükmünü cebrî icraya koyan alacaklı, takibinin konusunu,
mahkûmiyet hükmünde yer alan edimlerden birine hasretmek zorundadır. Ancak,
bu durum, borçlunun, diğer edimi ifa etmek suretiyle borcundan kurtulma
hakkını ortadan kaldırmaz.
Topluluk davası
MADDE 113-
(1) Dernekler ve diğer tüzel kişiler, statüleri çerçevesinde, üyelerinin
veya mensuplarının yahut temsil ettikleri kesimin menfaatlerini korumak
için, kendi adlarına, ilgililerin haklarının tespiti veya hukuka aykırı
durumun giderilmesi yahut ilgililerin gelecekteki haklarının ihlal
edilmesinin önüne geçilmesi için dava açabilir.
İKİNCİ
BÖLÜM
Dava
Şartları ve İlk İtirazlar
BİRİNCİ
AYIRIM
Dava
Şartları
Dava şartları
MADDE 114-
(1) Dava şartları şunlardır:
a) Türk
mahkemelerinin yargı hakkının bulunması.
b) Yargı yolunun
caiz olması.
c) Mahkemenin
görevli olması.
ç) Yetkinin kesin
olduğu hâllerde, mahkemenin yetkili bulunması.
d) Tarafların,
taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu
hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması.
e) Dava takip
yetkisine sahip olunması.
f) Vekil
aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine
sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması.
g) Davacının
yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması.
ğ) Teminat
gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi.
h) Davacının, dava
açmakta hukuki yararının bulunması.
ı) Aynı davanın,
daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması.
i) Aynı davanın,
daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması.
(2) Diğer
kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.
Dava şartlarının incelenmesi
MADDE 115-
(1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her
aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her
zaman ileri sürebilirler.
(2) Mahkeme, dava
şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.
Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması
için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse
davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
(3) Dava şartı
noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş,
taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık
giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden
reddedilemez.
İKİNCİ
AYIRIM
İlk İtirazlar
Konusu
MADDE 116-
(1) İlk itirazlar aşağıdakilerden ibarettir:
a) Kesin yetki kuralının bulunmadığı hâllerde yetki itirazı. b) Uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi gerektiği itirazı. c) İş bölümü itirazı.
İleri sürülmesi ve
incelenmesi
MADDE 117-
(1) İlk itirazların hepsi cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorundadır;
aksi hâlde dinlenemez.
(2) İlk itirazlar, dava şartlarından sonra
incelenir.
(3) İlk itirazlar, ön sorunlar gibi incelenir ve
karara bağlanır.
ÜÇÜNCÜ KISIM
Yazılı Yargılama Usulü
BİRİNCİ BÖLÜM
Davanın Açılması
Davanın açılma zamanı
MADDE 118- (1) Dava, dava dilekçesinin kaydedildiği tarihte
açılmış sayılır. Dava dilekçesine davalı sayısı kadar örnek eklenir.
(2) Dava dilekçesinin
kaydına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikte belirlenir.
Dava dilekçesinin
içeriği
MADDE 119-
(1) Dava dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:
a) Mahkemenin adı.
b) Davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri.
c) Davacının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası.
ç) Varsa tarafların kanuni temsilcilerinin ve
davacı vekilinin adı, soyadı ve adresleri.
d) Davanın konusu ve malvarlığı haklarına ilişkin
davalarda, dava konusunun değeri.
e) Davacının iddiasının dayanağı olan bütün
vakıaların sıra numarası altında açık özetleri.
f) İddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle
ispat edileceği.
g) Dayanılan hukuki sebepler.
ğ) Açık bir şekilde talep sonucu.
h) Davacının, varsa kanuni temsilcisinin veya
vekilinin imzası.
(2) Birinci fıkranın (a), (d), (e), (f) ve (g)
bentleri dışında kalan hususların eksik olması hâlinde, hâkim davacıya
eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre verir. Bu süre içinde
eksikliğin tamamlanmaması hâlinde dava açılmamış sayılır.
Harç ve avans ödenmesi
MADDE 120-
(1) Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak
gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme
veznesine yatırmak zorundadır.
(2) Avansın yeterli olmadığının dava sırasında
anlaşılması hâlinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya
iki haftalık kesin süre verilir.
Belgelerin birlikte verilmesi
MADDE 121- (1) Dava
dilekçesinde gösterilen ve davacının elinde bulunan belgelerin
asıllarıyla birlikte harç ve vergiye tabi olmaksızın davalı sayısından bir
fazla düzenlenmiş örneklerinin veya sadece örneklerinin dilekçeye
eklenerek, mahkemeye verilmesi ve başka yerlerden getirtilecek belge ve
dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayıcı açıklamanın dilekçede
yer alması zorunludur.
Dava dilekçesinin
tebliği
MADDE 122-
(1) Dava dilekçesi, mahkeme tarafından davalıya tebliğ edilir. Davalının
iki hafta içinde davaya cevap verebileceği tebliğ zarfında
gösterilir.
Davanın geri
alınması
MADDE 123- (1)
Davacı, hüküm kesinleşinceye kadar, ancak davalının açık rızası ile
davasını geri alabilir.
Tarafta iradî
değişiklik
MADDE 124- (1)
Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile
mümkündür.
(2) Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler
saklıdır.
(3) Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya
dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın
rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir.
(4) Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik
gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı
tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu
durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava
açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.
Dava konusunun
devri
MADDE 125- (1)
Davanın açılmasından sonra, davalı taraf, dava konusunu üçüncü bir kişiye
devrederse, davacı aşağıdaki yetkilerden birini kullanabilir:
a) İsterse, devreden tarafla olan davasından
vazgeçerek, dava konusunu devralmış olan kişiye karşı davaya devam eder. Bu
takdirde davacı davayı kazanırsa, dava konusunu devreden ve devralan
yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu
olur.
b) İsterse, davasını devreden taraf hakkında
tazminat davasına dönüştürür.
(2) Davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı
tarafından devredilecek olursa, devralmış olan kişi, görülmekte olan davada
davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden itibaren devam eder.
İKİNCİ
BÖLÜM
Cevap Dilekçesi
Cevap dilekçesinin verilmesi
MADDE 126-
(1) Davalı, cevap dilekçesini, davanın açılmış olduğu mahkemeye
verir.
(2) Cevap dilekçesine davacı sayısı kadar örnek
eklenir.
(3) Cevap dilekçesi, havale edildiği tarihte
verilmiş sayılır.
(4) Cevap dilekçesinin örneği mahkeme tarafından
davacıya tebliğ edilir.
Cevap dilekçesini
verme süresi
MADDE 127- (1)
Cevap dilekçesini verme süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden
itibaren iki haftadır. Ancak, durum ve koşullara göre cevap dilekçesinin bu
süre içinde hazırlanmasının çok zor yahut imkânsız olduğu durumlarda, yine
bu süre zarfında mahkemeye başvuran davalıya, bir defaya mahsus olmak ve
bir ayı geçmemek üzere ek bir süre verilebilir. Ek cevap süresi talebi
hakkında verilen karar taraflara derhâl bildirilir.
Süresinde cevap
dilekçesi verilmemesinin sonucu
MADDE 128- (1)
Süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalı, davacının dava
dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılır.
Cevap dilekçesinin
içeriği
MADDE 129-
(1) Cevap dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:
a) Mahkemenin
adı.
b) Davacı ile
davalının adı, soyadı ve adresleri; davalı yurt dışında ise açılan dava ile
ilgili işlemlere esas olmak üzere yurt içinde göstereceği bir adres.
c) Davalının
Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası.
ç) Varsa,
tarafların kanuni temsilcilerinin ve davacı vekilinin adı, soyadı ve
adresleri.
d) Davalının savunmasının dayanağı olan bütün
vakıaların sıra numarası altında açık özetleri.
e) Savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir
vakıanın hangi delillerle ispat edileceği.
f) Dayanılan hukuki sebepler.
g) Açık bir şekilde talep sonucu.
ğ) Davalının veya varsa kanuni temsilcisinin yahut
vekilinin imzası.
(2) 121 inci madde hükmü cevap dilekçesi hakkında
da uygulanır.
Cevap dilekçesinde
eksiklik bulunması
MADDE 130- (1)
129 uncu maddenin birinci
fıkrasının (a), (b), (c), (ç) ve (ğ) bentlerinin cevap
dilekçesinde eksik olması hâlinde, bunun giderilmesi için hâkim tarafından
bir haftalık süre verilir; eksikliğin bu süre zarfında da giderilmemesi
hâlinde cevap dilekçesi verilmemiş sayılır.
Cevap dilekçesi
verilmesinin sonucu
MADDE 131- (1)
Cevap dilekçesinin verilmesinden sonra, cevap süresi dolmamış olsa bile
ilk itirazlar ileri sürülemez.
Karşı dava açılabilmesinin şartları MADDE 132- (1) Karşı dava açılabilmesi için;
a) Asıl davanın açılmış ve hâlen görülmekte olması,
b) Karşı davada ileri sürülecek olan talep ile asıl
davada ileri sürülen talep arasında takas veya mahsup ilişkisinin bulunması
yahut bu davalar arasında bağlantının mevcut olması,
şarttır.
(2) Belirtilen bu şartlar gerçekleşmeden karşı dava
açılacak olursa, mahkeme, talep üzerine yahut resen, karşı davanın asıl
davadan ayrılmasına; gerekiyorsa dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine
karar verir.
(3) Karşı davaya karşı, dava açılamaz.
Karşı davanın açılması ve süresi MADDE 133- (1) Karşı dava, cevap dilekçesiyle veya esasa cevap süresi içinde ayrı bir dilekçe verilmek suretiyle açılır. (2) Süresinden sonra karşı dava açılması hâlinde, mahkeme davaların ayrılmasına karar verir. Asıl davanın sona ermesi
MADDE 134- (1)
Asıl davanın herhangi bir sebeple sona ermesi, karşı davanın görülüp
karara bağlanmasına engel oluşturmaz.
Uygulanacak
hükümler
MADDE
135- (1) Bu Kanunun dava ile
ilgili hükümleri, aksine özel düzenleme bulunmayan hâllerde, karşı dava
hakkında da uygulanır.
ÜÇÜNCÜ
BÖLÜM
Cevaba Cevap ve İkinci
Cevap Dilekçesi
Tarafların ikinci dilekçeleri
MADDE 136- (1)
Davacı, cevap dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde
cevaba cevap dilekçesi; davalı da davacının cevabının kendisine tebliğinden
itibaren iki hafta içinde ikinci cevap dilekçesi verebilir.
(2) Davacının cevaba cevap, davalının da ikinci
cevap dilekçesi hakkında, dava ve cevap dilekçelerine ilişkin hükümler, niteliğine
aykırı düşmediği sürece kıyasen uygulanır.
DÖRDÜNCÜ
BÖLÜM
Ön İnceleme
Ön incelemenin kapsamı
MADDE 137-
(1) Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır.
Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık
konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini
sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların
üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir.
(2) Ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar
alınmadan tahkikata geçilemez ve tahkikat için duruşma günü verilemez.
Dava şartları ve ilk itirazlar hakkında
karar
MADDE 138-
(1) Mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya
üzerinden karar verir; gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda
tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebilir.
Ön inceleme duruşmasına davet
MADDE 139-
(1) Mahkeme, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden ve yukarıdaki maddelerde
belirtilen incelemeyi tamamladıktan sonra, ön inceleme için bir duruşma
günü tespit ederek taraflara bildirir. Çıkarılacak davetiyede, duruşma
davetiyesine ve sonuçlarına ilişkin diğer hususlar yanında, taraflara sulh
için gerekli hazırlığı yapmaları, duruşmaya sadece taraflardan birinin
gelmesi ve yargılamaya devam etmek istemesi durumunda, gelmeyen tarafın
yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemeyeceği ve diğer tarafın, onun
muvafakati olmadan iddia ve savunmasını genişletebileceği yahut
değiştirebileceği ayrıca ihtar edilir.
Ön inceleme
duruşması
MADDE 140-
(1) Hâkim, ön inceleme duruşmasında, dava şartları ve ilk itirazlar
hakkında karar verebilmek için gerekli görürse tarafları dinler; daha
sonra, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve
anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder.
(2) Uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hâkim,
tarafları sulhe teşvik eder; bu konuda sonuç
alınacağı kanaatine varırsa, bir defaya mahsus olmak üzere yeni bir duruşma
günü tayin eder.
(3) Ön inceleme duruşmasının sonunda, tarafların
sulh faaliyetinden bir sonuç alıp almadıkları, sonuç alamadıkları takdirde
anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanakla tespit edilir.
Bu tutanağın altı, duruşmada hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat
bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür.
(4) Ön inceleme tek duruşmada tamamlanır. Zorunlu
olan hâllerde bir defaya mahsus olmak üzere yeni bir duruşma günü tayin
edilir.
(5) Ön inceleme duruşmasında, taraflara
dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye
sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi
amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre
verilir. Bu hususların verilen kesin süre içinde tam olarak yerine
getirilmemesi hâlinde, o delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılmasına karar
verilir.
İddia ve savunmanın genişletilmesi veya
değiştirilmesi
MADDE 141-
(1) Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme
aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya
savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme
duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun
muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını genişletebilir yahut
değiştirebilir. Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya
savunma genişletilemez yahut değiştirilemez.
(2) İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi
konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır.
Süreler hakkında
karar
MADDE 142-
(1) Ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra, hâkim tahkikata başlamadan
önce, hak düşürücü süreler ile zamanaşımı hakkındaki itiraz ve def’ileri inceleyerek karara bağlar.
BEŞİNCİ
BÖLÜM
Tahkikat ve Tahkikat Sırasındaki
Özel Durumlar
BİRİNCİ AYIRIM
Tahkikat
Tahkikatın konusu
MADDE 143- (1)
Tarafların davada ileri sürdükleri bütün iddia ve savunmalar birlikte
incelenir.
(2) Hâkim, muhakemeyi basitleştirmek veya kısaltmak
için resen veya taraflardan birinin talebi üzerine tahkikatın her
aşamasında iddia veya savunmalardan birinin veya bir kısmının diğerinden
önce incelenmesine karar verebilir.
Tarafların
dinlenilmesi
MADDE 144- (1)
Tahkikat aşamasında mahkeme, her iki tarafı usulüne uygun olarak davet
edip, davada ileri sürülen vakıalar hakkında dinleyebilir.
(2) Mahkemenin, dinlenilmek üzere mahkemeye
gelmeleri için iki tarafa vereceği süre iki haftadan az olamaz. Bu
süre, gerektiğinde, mahkemece resen veya iki taraftan birinin talebi
üzerine uzatılabileceği gibi kısaltılabilir.
Sonradan delil
gösterilmesi
MADDE 145-
(1) Taraflar, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler. Ancak
bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı
taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan
kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir.
Mevcut delillerle davanın aydınlanması
MADDE 146- (1)
Mahkeme, taraflarca gösterilmiş olan delillerin incelenmesinden
sonra, davanın muhakeme ve hüküm için yeterli derecede aydınlandığını
anlarsa, tahkikatın bittiğini kendilerine bildirir.
İKİNCİ
AYIRIM
Duruşma
Tarafların duruşmaya daveti
MADDE 147- (1)
Taraflar, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra tahkikat için
duruşmaya davet edilir.
(2) Taraflara gönderilecek davetiyede, belirlenen
gün ve saatte geçerli bir özrü olmadan mahkemede hazır bulunmadıkları
takdirde, duruşmaya yokluklarında devam edileceği ve yapılan işlemlere
itiraz edemeyecekleri bildirilir.
Mahkemenin çalışma
zamanı
MADDE 148- (1)
Mahkemeler, resmî çalışma gün ve saatlerinde görev yaparlar. Ancak,
zorunluluk veya gecikmesinde zarar olan hâllerde, keşif, delillerin tespiti
ve günlük duruşma listesinde yazılı işler gibi işlemlerin, resmî tatil
günlerinde veya çalışma saatlerinin dışında da yapılmasına karar
verilebilir.
Ses
ve görüntü nakledilmesi yoluyla duruşma icrası
MADDE 149- (1) Mahkeme,
tarafların rızası olmak şartıyla, kendilerinin veya vekillerinin, aynı anda
ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla bulundukları yerden duruşmaya
katılmalarına ve usul işlemleri yapabilmelerine izin verebilir.
(2) Tarafların rızası
olmak kaydıyla, mahkeme; tanığın, bilirkişinin, uzmanın veya bir tarafın
dinlenilmesi esnasında başka bir yerde bulunmalarına izin verebilir.
Dinleme, ses ve görüntü olarak aynı anda duruşma salonuna nakledilir.
Tarafların
duruşmaya gelmemesi, sonuçları ve davanın açılmamış sayılması
MADDE 150- (1)
Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflar, duruşmaya
gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri
takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir.
(2) Usulüne uygun
şekilde davet edilmiş olan taraflardan biri duruşmaya gelir, diğeri
gelmezse, gelen tarafın talebi üzerine, yargılamaya gelmeyen tarafın
yokluğunda devam edilir veya dosya işlemden kaldırılır. Geçerli bir özrü
olmaksızın duruşmaya gelmeyen taraf, yokluğunda yapılan işlemlere itiraz
edemez.
(3) Duruşma gününün
belli edilmesi için tarafların başvurması gereken hâllerde gün tespit
ettirilmemişse, son işlem tarihinden başlayarak bir ay geçmekle dosya
işlemden kaldırılır.
(4) Dosyası işlemden
kaldırılmış olan dava, işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay
içinde taraflardan birinin dilekçe ile başvurusu üzerine yenilenebilir.
Yenileme dilekçesi, duruşma gün, saat ve yeri ile birlikte taraflara tebliğ
edilir. Dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak bir ay geçtikten
sonra yenileme talebinde bulunulursa, yeniden harç alınır, bu harç
yenileyen tarafça ödenir ve karşı tarafa yüklenemez. Bu şekilde harç
verilerek yenilenen dava, eski davanın devamı sayılır.
(5) İşlemden
kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davalar, sürenin
dolduğu gün itibarıyla açılmamış sayılır ve mahkemece kendiliğinden karar
verilerek kayıt kapatılır.
(6) İşlemden
kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava, ilk
yenilenmeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz. Aksi hâlde dava
açılmamış sayılır.
(7)
Hangi sebeple olursa olsun açılmamış sayılan davadaki talep dahi vaki
olmamış sayılır.
Duruşma
düzeni
MADDE 151- (1) Hâkim, duruşmanın
düzenini bozan kimseyi, bunu yapmaktan men eder ve gerekirse, avukatlar
hariç, derhâl duruşma salonundan çıkarılmasını emreder.
(2)
Bir kimse, ihtara rağmen mahkemenin düzenini bozar veya mahkeme huzurunda
uygun olmayan bir söz söylemeye veya davranışta bulunmaya devam ederse
derhâl yakalanır ve hakkında dört güne kadar disiplin hapsi uygulanır. Bu
fıkra hükmü avukatlar hakkında uygulanmaz.
(3)
Mahkemenin düzenini bozan eylem veya mahkeme huzurunda söylenen uygun olmayan
söz veya davranış, ayrıca bir suç oluşturuyor ise bu durum bir tutanak ile
Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir ve gerekiyorsa, avukatlar hariç, fiili
işleyenin tutuklanmasına da karar verilir.
Soru
yöneltme
MADDE 152- (1) Duruşmaya
katılan taraf vekilleri; tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya çağrılan
diğer kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak doğrudan soru
yöneltebilirler. Taraflar ise hâkim aracılığıyla soru sorabilirler.
Yöneltilen soruya itiraz edildiğinde, sorunun yöneltilmesinin gerekip
gerekmediğine hâkim karar verir.
(2)
Toplu mahkemelerde, hâkimlerden her biri, birinci fıkrada belirtilen
kişilere soru sorabilir.
Kayıt ve yayın
yasağı
MADDE 153- (1) Duruşma
sırasında fotoğraf çekilemez ve hiçbir şekilde ses ve görüntü kaydı
yapılamaz. Ancak, dava dosyasında saklı kalmak kaydıyla, yargılamanın
zorunlu kıldığı hâllerde, mahkemece çekim yapılabilir ve kayıt alınabilir.
Bu şekilde yapılan çekim ve kayıtlar ile kişilik haklarını ilgilendiren
konuları içeren dava dosyası içindeki her türlü belge ve tutanak,
mahkemenin ve ilgili kişilerin açık izni olmadıkça hiçbir yerde
yayımlanamaz.
(2) Duruşma sırasında
bu yasağa aykırı davranan kişi hakkında 151 inci madde hükmü
uygulanır.
(3) Kayıt ve yayın
yasağına aykırı davranan kişi hakkında, ayrıca Türk Ceza Kanununun 286 ncı maddesi hükümleri uygulanır.
Tutanak
MADDE 154- (1) Hâkim, tahkikat
ve yargılama işlemlerinin icrasıyla, iki tarafın ve diğer ilgililerin sözlü
açıklamalarını, gerekirse özet olarak zabıt kâtibi aracılığıyla tutanağa
kaydettirir.
(2) Taraflar veya
diğer ilgililer sözlü açıklamalarını hâkimin izniyle doğrudan da tutanağa
yazdırabilir.
(3) Aşağıdaki
hususlar mutlak olarak tutanağa yazılır:
a) Mahkemenin adı,
duruşmanın açıldığı yer, gün ve saat.
b) Hâkim, zabıt
kâtibi, hazır bulunan taraflar ve varsa vekilleri, kanuni temsilcileri, fer’î müdahil ve tercümanın ad ve soyadları.
c) Yargılamanın aleni
ya da gizli yapıldığı.
ç) Beyanda bulunana
okunmak ve imzası alınmak kaydıyla ikrar, yeminin edası, davanın geri
alınmasına muvafakat, davadan feragat, davayı kabule ilişkin
beyanlar ve sulh müzakereleri ile sonucu.
d) Beyanda bulunana
okunmak kaydıyla taraf, tanık, bilirkişi veya uzman kişi beyanı.
e) Duruşma dışında
yapılan işlemlerin özeti.
f) Tarafların
sundukları belgelerin neler olduğu.
g) Tarafların
soruşturmaya ilişkin istekleri ile diğer kanunların tutanağa yazılmasını
emrettiği konular.
ğ) Ara kararları ve
hükmün sonucu.
h) Karar veya hükmün açıklanma
biçimi.
(4) Tutanakta sözü
edilen veya dosyaya konduğu belirtilen belgeler de tutanağın eki sayılır.
(5) Tahkikat ve yargılama sırasında yapılan
işlemler teknik araçlarla kayda alınırsa, bu durum bir tutanakla tespit
olunur.
Tutanağın
imzalanması ve imza atamayanların durumu
MADDE 155- (1) Tutanak, hâkim
ve zabıt kâtibi tarafından derhâl imzalanır.
(2) Tutanağa imza
atamayacak durumda olan kimsenin parmak izi alınır, bunun hangi parmağa ait
olduğu belirtilir. Ancak elinde parmak bulunmayanlar, imza yerine mühür
veya özel işaret kullanabilirler.
Tutanağın
ispat gücü
MADDE 156- (1) Ön inceleme,
tahkikat ve yargılama işlemleri, ancak tutanakla ispat olunabilir.
Zabıt
kâtibi bulundurulması zorunluluğu
MADDE 157- (1) Mahkemede veya
mahkeme dışında hâkim huzuruyla yapılacak bütün işlemlerde zabıt kâtibinin
hazır bulunması zorunludur.
(2) Hukuki veya fiilî engellerle zabıt kâtibi görev
yapamayacak durumda olur ve işin
gecikmesinde sakınca bulunursa, görevin niteliğine uygun
yemin ettirilmek koşuluyla, başka bir kimse, zabıt kâtibi olarak
görevlendirilebilir.
Tutanak
örneği verilmesi
MADDE 158- (1) Tutanakların
tamamı veya bir kısmının örnekleri, talep hâlinde taraflara veya fer’î müdahile verilir. Bu örneklere mahkemenin mührü
basılır ve aslına uygun olduğu yazı işleri müdürü tarafından imza olunarak
onaylanır.
(2) Tutanağın eki
niteliğinde bulunan ve gizlilik kararı kapsamında kalan belgelerin örneği
ancak hâkimin izni ile verilebilir.
Dosyaya
belge konulması ve dosyanın başka yere gönderilmesi
MADDE 159- (1) Dava ile ilgili
mahkemeye sunulan her türlü dilekçe ve belge hâkim veya yazı işleri müdürüne
havale ettirildikten sonra, zabıt kâtibi tarafından dosyasına konulur.
(2) Dosyanın başka
bir resmî mercie gönderilmesi gerektiğinde, hâkim resen veya talep üzerine
dosyada yer alan bir belgenin aslı yerine onaylı bir örneğinin
gönderilmesine karar verebilir.
Dizi
listesi
MADDE 160- (1) Zabıt
kâtibi, dosya içindeki her tür belgeyi gösteren bir dizi listesi düzenlemek
zorundadır. Dosyaya ibraz edilen veya çıkarılan belgeler derhâl bu listeye
kaydedilir.
Dosyanın
taraflar ve ilgililerce incelenmesi
MADDE 161- (1) Zabıt kâtibinin
gözetimi altında taraflar veya fer’î müdahil,
dava dosyasını inceleyebilir. Dava ile ilgili olanlar da bunu ispatlamak
kaydı ve hâkimin izniyle dosyayı inceleyebilir.
(2) Gizli olarak
saklanmasına karar verilen belge ve tutanakların incelenebilmesi hâkimin
açık iznine bağlıdır.
Dosyanın
hâkimin incelemesine hazır tutulması
MADDE 162-
(1) Zabıt kâtibi, yargılamadan evvel ve gerektiği hâllerde dava dosyasını
incelenmek için hâkime vermek ve zamanında eksiksiz almak ile görevlidir.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Ön Sorun ve Bekletici Sorun
Ön
sorunun ileri sürülmesi
MADDE
163- (1) Yargılama sırasında,
davaya ilişkin bir ön sorun ortaya çıkarsa, ilgili taraf, bunu dilekçe
vermek suretiyle yahut duruşma sırasında sözlü olarak ileri sürebilir.
Ön
sorunun incelenmesi
MADDE
164- (1) Hâkim, taraflardan
birinin ileri sürdüğü ön sorunu incelemeye değer bulursa, belirleyeceği
süre içinde, varsa delilleriyle birlikte cevabını bildirmesi için diğer
tarafa tefhim veya tebliğ eder.
(2) Ön sorun hakkında iki taraf arasında uyuşmazlık
varsa, hâkim gerekirse tarafları davet edip dinledikten sonra kararını
verir.
(3) Hâkim, ön sorun hakkındaki kararını taraflara
tefhim veya tebliğ eder.
Bekletici
sorun
MADDE
165- (1) Bir davada hüküm
verilebilmesi, başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla
ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen
bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına
kadar yargılama bekletilebilir.
(2) Bir davanın incelenmesi ve sonuçlandırılması
başka bir davanın veya idari makamın çözümüne bağlı ise mahkeme, ilgili
tarafa görevli mahkemeye veya idari makama başvurması için uygun bir süre
verir. Bu süre içinde görevli mahkemeye veya idari makama başvurulmadığı
takdirde, ilgili taraf bu husustaki iddiasından vazgeçmiş sayılarak esas
dava hakkında karar verilir.
DÖRDÜNCÜ
AYIRIM
Davaların
Birleştirilmesi ve Ayrılması
Davaların birleştirilmesi
MADDE 166- (1) Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve
sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı
bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya
kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme
kararı, ikinci davanın açıldığı mahkemece
verilir ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar.
(2) Davalar, ayrı yargı
çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış
ise bağlantı sebebiyle birleştirme ikinci davanın açıldığı mahkemeden talep
edilebilir. Birinci davanın açıldığı mahkeme, talebin kabulü ile davaların
birleştirilmesine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren, bununla
bağlıdır.
(3) Birleştirme
kararı, derhâl ilk davanın açıldığı mahkemeye bildirilir.
(4) Davaların aynı veya
birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün
diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantı var sayılır.
(5) İstinaf incelemesi ayrı
dairelerde yapılması gereken davaların da bu madde hükmüne göre
birleştirilmesine karar verilebilir. Bu hâlde istinaf incelemesi,
birleştirilen davalarda uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişkiye ait kararı
inceleyen bölge adliye mahkemesi dairesinde yapılır.
Davaların ayrılması
MADDE 167- (1) Mahkeme, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini
sağlamak için, birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların
ayrılmasına, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden karar
verebilir. Bu durumda mahkeme, ayrılmasına karar verilen davalara bakmaya
devam eder.
Kanun yolları
MADDE 168- (1) Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve
sıfattaki hukuk mahkemelerinde görülmekte olan davalar yönünden verilen
birleştirme ve ayırma hususundaki ilk derece mahkemesi kararlarına karşı
istinaf yoluna; bölge adliye mahkemesi kararları hakkında ise temyiz
yoluna, ancak hükümle birlikte gidilebilir. Şu kadar ki, bu husus tek
başına, bölge adliye mahkemesinde hükmün kaldırılarak esastan incelenme; Yargıtayda ise bozma sebebi teşkil etmez.
BEŞİNCİ
AYIRIM
İsticvap
Konusu
MADDE 169- (1)
Mahkeme, kendiliğinden veya talep üzerine taraflardan her birinin
isticvabına karar verebilir.
(2) İsticvap, davanın temelini oluşturan vakıalar
ve onunla ilişkisi bulunan hususlar hakkında olur.
İsticvap olunacak
kişilerin belirlenmesi
MADDE 170- (1)
Tüzel kişiler adına, temsil yetkisine sahip kimseler isticvap olunur.
(2) Ergin olmayan
veya kısıtlı bir kimse adına yapılmış bir işleme ilişkin olarak, o kişinin
kanuni mümessili isticvap olunur.
(3) Ergin olmayan
veya kısıtlı kimselere bizzat dava hakkı tanınan hâllerde, ikinci fıkra
hükmü uygulanmaz.
İsticvap olunacak
tarafın davet edilmesi
MADDE 171- (1)
İsticvabına karar verilen kimseye bizzat davetiye gönderilir ve belirlenen
gün ve saatte isticvap olunmak üzere hazır bulunması gerektiği belirtilir.
Davetiyede, ayrıca, isticvap konusu vakıalar gösterilir; ilgili tarafın
geçerli bir özrü olmaksızın gelmediği veya gelip de sorulara cevap
vermediği takdirde, isticvap konusu vakıaları ikrar etmiş sayılacağı ihtarı
da yapılır.
(2) Çağrılan taraf özürsüz olarak gelmediği veya
gelip de soruları cevapsız bıraktığı takdirde, mahkemece sorulan vakıalar
ikrar edilmiş sayılır.
Bizzat isticvap
olunma
MADDE 172-
(1) İsticvap olunacak kimsenin bizzat gelmesi gereklidir. Ancak, isticvap
olunacak kişi, mahkemenin bulunduğu il dışında oturuyor ve bulunduğu yerde
aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yolu ile isticvap olunması mümkün
değil ise istinabe yolu ile isticvap olunur.
(2) İsticvap olunacak
kimse hastalık, sakatlık veya benzeri sebeplerle mahkemeye bizzat
gelemeyecek durumda ise bulunduğu yerde isticvap olunur.
İsticvabın
yapılması
MADDE 173- (1)
İsticvabına karar verilen kimse bizzat isticvap olunur.
(2) Hâkim, isticvaba başlamadan önce isticvap
olunan tarafa gerçeği söylemesi gerektiği hususunu hatırlatır.
(3) İsticvap esnasında, karşı taraf ve taraf
vekilleri hazır bulunabilirler.
(4) İsticvap olunan taraf, mahkemenin izni
olmadıkça, yazılı notlar kullanamaz.
Tutanak
düzenlenmesi
MADDE 174- (1)
İsticvap sonunda bir tutanak düzenlenir. İsticvap olunan tarafça yapılan
açıklamalar, sorulan sorular ve verilen cevaplar tutanağa yazılır. Tutanak
taraflar huzurunda okunduktan sonra altı isticvap olunan tarafa
imzalatılır. İsticvap olunan taraf haklı bir gerekçe göstermeksizin
tutanağı imzalamaktan kaçınırsa, bu durum hâkim tarafından tutanakla tespit
olunur.
Kıyasen uygulanacak hükümler
MADDE 175- (1)
Tanıklığa ilişkin 249, 250, 259 ilâ 263 üncü madde hükümleri niteliğine
aykırı düşmediği sürece isticvapta da uygulanır.
ALTINCI
AYIRIM
Islah ve Maddi
Hataların Düzeltilmesi
Kapsamı ve sayısı
MADDE 176- (1)
Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen
ıslah edebilir.
(2) Aynı davada, taraflar ancak bir kez ıslah
yoluna başvurabilir.
Islahın zamanı ve
şekli
MADDE 177- (1)
Islah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir.
(2) Islah,
sözlü veya yazılı olarak yapılabilir. Karşı taraf duruşmada hazır değilse
veya ıslah talebi duruşma dışında yapılıyorsa, bu yazılı talep veya tutanak
örneği, haber vermek amacıyla karşı tarafa bildirilir.
Islah sebebiyle
ortaya çıkan yargılama giderleri ve karşı tarafın zararının ödenmesi
MADDE 178-
(1) Islah eden taraf, ıslah sebebiyle geçersiz hâle gelen işlemler için
yapılan yargılama giderleri ile karşı tarafın uğradığı ve
uğrayabileceği zararları karşılamak üzere hâkimin takdir edeceği teminatı,
bir hafta içinde, mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Aksi hâlde, ıslah
yapılmamış sayılır.
(2) Karşı tarafın zararının kesin olarak tespit
edilmesinden sonra, mahkeme veznesine yatırılan miktar eksikse
tamamlattırılır, fazla ise iade edilir.
Islahın etkisi
MADDE 179-
(1) Islah, bunu yapan tarafın teşmil edeceği noktadan itibaren,
bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılması sonucunu doğurur.
(2) Ancak ikrar, tanık ifadeleri, bilirkişi rapor
ve beyanları, keşif ve isticvap tutanakları, yerine getirilmiş olan veya
henüz yerine getirilmemiş olmakla beraber, karşı tarafın yerine
getireceğini ıslahtan önce bildirmiş olması koşuluyla, yeminin teklifi,
reddi veya iadesi ıslah ile geçersiz kılınamaz.
(3) Şu kadar ki, ıslahtan sonra yapılacak tahkikat
sonucuna göre, bu işlemlerin göz önünde tutulması gerekmiyorsa, bunlar da
yapılmamış sayılır.
Davanın tamamen
ıslahı
MADDE 180- (1)
Davasını tamamen ıslah ettiğini bildiren taraf, bu bildirimden itibaren bir
hafta içinde yeni bir dava dilekçesi vermek zorundadır. Aksi hâlde, ıslah
hakkı kullanılmış sayılır ve ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir.
Kısmen ıslah
MADDE 181- (1)
Kısmen ıslaha başvuran tarafa, ıslah ettiği usul işlemini yapması
için bir haftalık süre verilir. Bu süre içinde ıslah edilen işlem yapılmazsa,
ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir.
Kötüniyetli ıslah
MADDE 182-
(1) Islahın davayı uzatmak veya karşı tarafı rahatsız etmek gibi kötüniyetli düşüncelerle yapıldığı deliller veya
belirtilerle anlaşılırsa, mahkeme, ıslahı dikkate almadan karar verir.
Ayrıca hâkim, kötüniyetle ıslaha başvuranı, karşı
tarafın bu yüzden uğradığı bütün zararlarını ödemeye ve beşyüz
Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar
disiplin para cezasına mahkûm eder.
Maddi hataların
düzeltilmesi
MADDE 183- (1)
Tarafların veya mahkemenin dava dosyasında bulunan belgelerdeki açık yazı
ve hesap hataları, karar verilinceye kadar düzeltilebilir. Taraflardan
birinin yazı veya hesap hatasını düzeltmesi sonucu yargılama uzamışsa, yargılama
giderlerinin belirlenmesinde bu durum da dikkate alınır.
ALTINCI
BÖLÜM
Tahkikatın Sona Ermesi ve Sözlü Yargılama
Tahkikatın sona ermesi
MADDE 184- (1) Hâkim, tarafların
iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada
hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri
için söz verir.
(2) Mahkeme
tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı
gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini taraflara
tefhim eder.
Toplu mahkemelerde tahkikatın sona ermesi
MADDE 185- (1)
Toplu mahkemelerde, tahkikatı yapmakla görevlendirilen hâkim, tahkikatın
tamamlandığı kanaatine varırsa, tarafların davanın tümü hakkında açıklama
yapabilmeleri için dosyayı mahkeme başkanına verir.
(2)
Toplu mahkeme, gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse tahkikat için
görevlendirilen hâkim tarafından dinlenen tanıkları ve bilirkişiyi tekrar
çağırıp dinleyebileceği gibi, davanın maddi vakıaları hakkında gösterilen
ve mahkemeye verilememiş veya getirtilmemiş olan delillerin verilmesini
veya getirtilmesini de kararlaştırabilir. Kurul, eksik gördüğü tahkikatı
kendisi tamamlayabileceği gibi hâkimlerden birine de verebilir.
(3) Toplu mahkeme,
tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı
gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini tefhim eder.
Sözlü yargılama
MADDE 186-
(1) Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için
tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla
iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen
gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm
verileceği hususu bildirilir.
(2) Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son
sözlerini sorar ve hükmünü verir.
DÖRDÜNCÜ KISIM
İspat ve Deliller
BİRİNCİ BÖLÜM
Genel Hükümler
İspatın
konusu
MADDE 187-
(1) İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın
çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların
ispatı için delil gösterilir.
(2) Herkesçe bilinen vakıalarla, ikrar edilmiş
vakıalar çekişmeli sayılmaz.
İkrar
MADDE 188-
(1) Tarafların veya vekillerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıalar,
çekişmeli olmaktan çıkar ve ispatı gerekmez.
(2) Maddi bir hatadan kaynaklanmadıkça ikrardan
dönülemez.
(3) Sulh görüşmeleri sırasında yapılan ikrar
tarafları bağlamaz.
İspat hakkı
MADDE 189-
(1) Taraflar, kanunda belirtilen süre ve usule uygun olarak ispat hakkına
sahiptir.
(2) Hukuka aykırı
olarak elde edilmiş olan deliller, mahkeme tarafından bir vakıanın
ispatında dikkate alınamaz.
(3) Kanunun belirli
delillerle ispatını emrettiği hususlar, başka delillerle ispat olunamaz.
(4) Bir vakıanın ispatı
için gösterilen delilin caiz olup olmadığına mahkemece karar verilir.
İspat yükü
MADDE 190- (1)
İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen
vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece
karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda
öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat
edebilir.
Karşı ispat
MADDE 191- (1)
Diğer taraf, ispat yükünü taşıyan tarafın iddiasının doğru olmadığı
hakkında delil sunabilir. Karşı ispat faaliyeti için delil sunan taraf,
ispat yükünü üzerine almış sayılmaz.
Kanunda
düzenlenmemiş deliller
MADDE 192-
(1) Kanunun belirli bir delille ispat zorunluluğunu öngörmediği hâllerde,
Kanunda düzenlenmemiş olan diğer delillere de başvurulabilir.
Delil sözleşmesi
MADDE 193-
(1) Taraflar yazılı olarak veya mahkeme önünde tutanağa geçirilecek imzalı
beyanlarıyla kanunda belirli delillerle ispatı öngörülen vakıaların başka
delil veya delillerle ispatını kararlaştırabilecekleri gibi; belirli
delillerle ispatı öngörülmeyen vakıaların da sadece belirli delil veya
delillerle ispatını kabul edebilirler.
(2) Taraflardan birinin ispat hakkının kullanımını
imkânsız kılan veya fevkalade güçleştiren delil sözleşmeleri geçersizdir.
Somutlaştırma yükü ve delillerin
gösterilmesi
MADDE 194-
(1) Taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde
somutlaştırmalıdırlar.
(2) Tarafların, dayandıkları delilleri ve hangi
delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri
zorunludur.
Başka yerden getirtilecek deliller
MADDE 195-
(1) Tarafların ellerinde bulunmayan ve incelenmesine karar verilen
delillerin getirtilmesi için, mahkemece ilgili resmî makam ve mercilerle
üçüncü kişilere bu husus bildirilir. Mahkemeye getirtilmesi mümkün olmayan
deliller, bulunduğu yerde incelenebilir veya dinlenebilir.
Delilden vazgeçme
MADDE 196-
(1) Delil gösteren taraf, karşı tarafın açık izni olmadıkça, o
delile dayanmaktan vazgeçemez.
Delillerin incelenmesi ve istinabe
MADDE 197-
(1) Kanunda belirtilen hâller dışında, deliller davaya bakan mahkeme
huzurunda, mümkün olduğu kadar birlikte ve aynı duruşmada incelenir.
Zorunlu hâllerde, bazı delillerin incelenmesi başka bir duruşmaya
bırakılabilir.
(2) Başka yerde bulunan ve mahkemeye getirilemeyen
deliller, o yerde istinabe yoluyla toplanabilir.
(3) Delillerin incelenmesi veya beyanların
dinlenmesi sırasında taraflar, istinabe olunan mahkemede hazır bulunabilir
ve delillerle ilgili açıklama haklarını kullanabilirler. Bu hususu sağlamak
için, taraflara incelemenin yapılacağı tarih ve yer bildirilir. Bu davet
üzerine taraflar istinabe olunan mahkemede hazır bulunmasalar dahi deliller
incelenir veya beyanlar dinlenir.
Delillerin
değerlendirilmesi
MADDE 198-
(1) Kanuni istisnalar dışında hâkim delilleri serbestçe değerlendirir.
İKİNCİ
BÖLÜM
Belge
ve Senet
Belge
MADDE 199-
(1) Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin,
senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi
veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları
bu Kanuna göre belgedir.
Senetle ispat
zorunluluğu
MADDE 200- (1)
Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi,
ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin,
yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz
Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki
işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz
ispat olunamaz.
(2) Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken
hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık
muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.
Senede karşı
tanıkla ispat yasağı
MADDE 201- (1)
Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve
kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki
işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir
miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.
Delil başlangıcı
MADDE 202- (1)
Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık
dinlenebilir.
(2) Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin
tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi
muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi
tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.
Senetle ispat
zorunluluğunun istisnaları
MADDE 203- (1)
Aşağıdaki hâllerde tanık dinlenebilir:
a) Altsoy ve üstsoy, kardeşler, eşler, kayınbaba,
kaynana ile gelin ve damat arasındaki işlemler.
b) İşin niteliğine ve tarafların durumlarına göre,
senede bağlanmaması teamül olarak yerleşmiş bulunan hukuki işlemler.
c) Yangın, deniz kazası, deprem gibi senet
alınmasında imkânsızlık veya olağanüstü güçlük bulunan hâllerde yapılan
işlemler.
ç) Hukuki işlemlerde irade bozukluğu ile aşırı
yararlanma iddiaları.
d) Hukuki işlemlere ve senetlere karşı üçüncü
kişilerin muvazaa iddiaları.
e) Bir senedin sahibi elinde beklenmeyen bir olay
veya zorlayıcı bir nedenle yahut usulüne göre teslim edilen bir memur
elinde veya noterlikte herhangi bir şekilde kaybolduğu kanısını
kuvvetlendirecek delil veya emarelerin bulunması hâli.
İlamların ve resmî
senetlerin ispat gücü
MADDE 204- (1)
İlamlar ile düzenleme şeklindeki noter senetleri, sahteliği ispat
olunmadıkça kesin delil sayılırlar.
(2) İlgililerin beyanına dayanılarak noterlerin
tasdik ettikleri senetlerle diğer yetkili memurların görevleri içinde
usulüne uygun olarak düzenledikleri belgeler, aksi ispatlanıncaya kadar
kesin delil sayılırlar.
(3) Mahkeme, yukarıdaki belgelerden biri hakkında
şüphe uyandıran bir hâl görürse, ilgili daireden açıklama isteyebilir.
Adi senetlerin
ispat gücü
MADDE 205- (1)
Mahkeme huzurunda ikrar olunan veya mahkemece inkâr edenden sadır olduğu
kabul edilen adi senetler, aksi ispat edilmedikçe kesin delil sayılırlar.
(2) Usulüne göre
güvenli elektronik imza ile oluşturulan elektronik veriler, senet
hükmündedir.
(3) Hâkim, mahkemeye
delil olarak sunulan elektronik imzalı belgenin, güvenli elektronik imza
ile oluşturulmuş olup olmadığını resen inceler.
İmza atamayanların
durumu
MADDE 206- (1)
İmza atamayanların mühür veya bir alet ya da parmak izi kullanmak suretiyle
yapacakları hukuki işlemleri içeren belgelerin senet niteliğini
taşıyabilmesi, noterler tarafından düzenleme biçiminde oluşturulmasına
bağlıdır.
(2) İmza atamayan kimselerin, cüzdanla iş yapmayı
usul edinmiş kuruluşlarla olan işlemlerde kullanacakları mühür, kazınmış
imza, işaret veya parmak izinin, işlemin başlangıcında hesap defterine veya
cüzdanına basılmış olması veya önceden noterde bir örneği saklanmak üzere
onanmış bulunması yeterli olup, her işlemde ayrıca onamaya bağlı değildir.
(3) Yukarıda belirtilen hükümler dairesinde
noterlerce düzenlenecek olan senetler için ilgilisinden harç, vergi ve
değerli kâğıt bedeli alınmaz.
Senette çıkıntı,
kazıntı ve silinti
MADDE 207- (1)
Senetteki çıkıntı, kazıntı veya silinti ayrıca onanmamışsa, inkâr
hâlinde göz önünde tutulmaz. Bu tür çıkıntı, kazıntı veya silinti mahkemece
senedin geçerliliğine ve anlamına etkili olacak nitelikte görülürse, senet
kısmen veya tamamen hükümsüz sayılabilir.
Yazı veya imza inkârı
MADDE 208- (1)
Taraflardan biri, kendisi tarafından düzenlendiği iddia edilen bir
belgedeki yazı veya imzayı inkâr etmek isterse, sahtelik iddiasında
bulunmalıdır; aksi hâlde belge, aleyhine delil olarak kullanılır.
(2) Bir belgenin sahteliği iddia edildiğinde,
belgenin mahkemeye verildiği tarih yazılıp mühürlenerek, saklanması için
mahkemece gerekli tedbirler alınır.
(3) Bir belgenin sahteliğini iddia eden kimse, bunu
aynı mahkemede ön sorun şeklinde ileri sürebileceği gibi, bu konuda ayrı
bir dava da açabilir.
(4) Resmî bir senetteki yazı veya imzayı inkâr eden
tarafın bu iddiası, ancak ilgili evraka resmiyet kazandıran kişiyi de taraf
göstererek açacağı ayrı bir davada incelenip karara bağlanabilir. Asıl
davaya bakan hâkim, gerekirse bu konuda imza veya yazıyı inkâr eden tarafa,
dava açması için iki haftalık kesin bir süre verir.
Yazı veya imza inkârının sonucu
MADDE 209- (1)
Adi bir senetteki yazı veya imza inkâr edildiğinde, bu konuda bir karar
verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz.
(2) Resmî senetlerdeki yazı veya imza inkâr
edildiğinde, senetteki yazı veya imzanın sahteliği, ancak mahkeme kararıyla
sabit olursa, bu senet herhangi bir işleme esas alınamaz.
(3) Senede
dayanılarak verilmiş olan ihtiyati tedbir, o senet hakkındaki sahtelik
iddiasından etkilenmez ve gerektiğinde senet sahibi haklarının korunması
için yeni tedbirler talep edebilir.
Güvenli elektronik
imzalı belgenin inkârı
MADDE 210- (1)
Güvenli elektronik imzayla oluşturulmuş verinin inkârı hâlinde, hâkim
tarafından veriyi inkâr eden taraf dinlendikten sonra bir kanaate
varılamamışsa, bilirkişi incelemesine başvurulur.
Sahtelik incelemesi
MADDE 211- (1)
Bir belgenin sahteliğinin iddia edilmesi durumunda, bu hususta karşı tarafın
açıklamaları da dikkate alınarak, aşağıdaki sıra ile inceleme yapılarak
öncelikle karar verilir:
a) Hâkim, yazı veya imzayı inkâr eden tarafı
isticvap ettikten sonra bir kanaat edinememişse, huzurda bu kişiye yazı
yazdırıp imza attırmak suretiyle elde ettiği belge ve diğer delilleri
değerlendirir. Hâkim, sahtelik konusunda başka bir incelemeye gerek
duymadan karar verebilecek durumda ise gerekçesini açıkça belirtmek
suretiyle, senedin sahteliği hakkında bir karar verir. İsticvap için
mahkemeye davet edilen taraf, belirtilen günde hazır bulunmadığı
takdirde, inkâr etmiş olduğu belgedeki yazı veya imzayı ikrar etmiş
sayılır; bu husus kendisine çıkartılacak davetiyede ayrıca ihtar edilir.
b) (a) bendi hükmüne göre yaptığı incelemeye
rağmen, hâkimde sahtelik konusunda kesin bir kanaat oluşmamışsa, bilirkişi
incelemesine karar verir. Bilirkişi incelemesinden önce, mevcutsa, o tarafa
ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar, ilgili yerlerden
getirtilir. Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı
ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli
görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını
mahkemeden talep edebilir.
Sahte senedin
iptali
MADDE 212- (1)
Bir senedin sahte olduğuna dair
karar kesinleştikten sonra, senedin altına sahte olduğu yazılarak senet
iptal olunur. Resmî senetlerde, senedin ilgili dairedeki aslı da bu yolla
iptal edilir.
Haksız yere
sahtelik iddiası
MADDE 213- (1)
Sahtelik iddiası sonunda haksız çıkan taraf kötüniyetli
ise bu sebeple ertelenen her bir duruşma için celse harcına ve talep
hâlinde bu sebeple diğer tarafın uğradığı zararları tazmin etmeye mahkûm
edilir.
(2) Resmî senetteki imza veya yazı inkâr
edildiğinde, yukarıdaki harç miktarı iki katı olarak uygulanır.
(3)
Bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmesinden önce, tarafların
sahteliğe ilişkin iddialarından vazgeçmeleri hâlinde, hâkim, tazminattan
indirim yapabileceği gibi tazminata hükmetmeyebilir.
Sahtelik hakkında hukuk ve ceza mahkemesi kararlarının
etkisi
MADDE 214- (1) Belgenin
sahte olmadığına dair hukuk mahkemesince verilen karar kesinleştikten
sonra, söz konusu belge hakkında ceza mahkemesinde de sahtelik iddiası
dinlenmez.
(2) Ceza mahkemesince belgeyi düzenleyen hakkında
ceza verilmesine yer olmadığı ya da beraat kararı verilmiş olması, hukuk
mahkemesinin belgenin sahteliğini incelemesini engellemez.
Belgelerin halefler
aleyhine kullanılması
MADDE 215- (1)
Bir kimsenin aleyhine delil olarak kullanılabilecek belgeler, o kimsenin
halefleri aleyhine de delil teşkil eder.
Mahkemece belge aslının istenmesi ve geri
verilmesi
MADDE 216-
(1) Belgenin sadece örneğinin mahkemeye verildiği durumlarda, mahkeme
kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine belgenin aslının
verilmesini de isteyebilir.
(2) Belgenin aslını elinde bulunduran taraf, üçüncü
kişi veya resmî makamlar, istenmesi hâlinde bunu mahkemeye vermek
zorundadır.
(3) Mahkeme, belge aslının verilmesi durumunda,
belgenin saklanması için gerekli tedbirleri alır veya istendiğinde tekrar
verilmek üzere belgeyi ibraz edene geri verebilir.
(4) Taraflardan biri elindeki belgenin aslını
mahkemeye verirse, bu belgenin geri verilmesini talep edebilir. Bu takdirde
hâkim, belgenin aslının verilip verilmeyeceğine karar verir. Geri
verilmesine karar verildiğinde, aslına uygun olduğu mahkeme mührü ve yazı
işleri müdürünün imzasıyla onanmış örneği dosyaya konur.
Belge
aslının ibrazı usulü
MADDE 217- (1)
Bir kişi veya kurumun elinde
bulunup mahkemeye teslim edilmesi gereken belgenin aslı istendiğinde, kişi
veya kurumun bulunduğu ya da belgenin teslim edileceği yerdeki asliye
mahkemesi tarafından örneği onaylanarak aslı mahkemeye gönderilir yahut teslim edilir.
(2) Mahkemece onaylanmış belge örneği, aslı
gibi hüküm ifade eder.
Belgenin yerinde
incelenmesi
MADDE 218-
(1) Mahkemeye getirilmesi zor veya sakıncalı olan belgeler, hâkim veya
görevlendireceği bilirkişi tarafından yerinde incelenir ya da bu belgelerin
mahkemeye sunulmuş örnekleri asıllarıyla karşılaştırılır. İnceleme sonunda
bir tutanak düzenlenir ve gerekli görülürse uygun teknik araçlarla belgenin
aslı kaydedilir.
(2) Mahkemenin bu yöndeki emrinin yerine
getirilmesine haklı bir sebep olmaksızın engel olunması hâlinde hâkim
tarafından, engel olan kişi hakkında sebep olduğu giderlere ve beşyüz Türk Lirasından beşbin
Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına hükmolunur. Gerektiğinde zor
kullanılmasına da karar verilebilir.
Tarafların
belgeleri ibrazı zorunluluğu
MADDE 219- (1)
Taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve
ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar.
Elektronik belgeler ise belgenin çıktısı alınarak ve talep edildiğinde
incelemeye elverişli şekilde elektronik ortama kaydedilerek mahkemeye ibraz
edilir.
(2) Ticari defterler gibi devamlı kullanılan
belgelerin sadece ilgili kısımlarının onaylı örnekleri mahkemeye ibraz
edilebilir.
Tarafın belgeyi
ibraz etmemesi
MADDE 220-
(1) İbrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve
bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı
taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep
üzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğu
resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu
takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir.
(2) Mahkemece, ibrazı istenen belgenin elinde
bulunduğunu inkâr eden tarafa, böyle bir belgenin elinde bulunmadığına,
özenle aradığı hâlde bulamadığına ve nerede olduğunu da bilmediğine ilişkin
yemin teklif edilir.
(3) Belgeyi ibraz etmesine karar
verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede,
delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret
göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen
yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği
konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir.
Üçüncü kişinin
belgeyi ibraz etmemesi
MADDE 221- (1) Mahkeme,
üçüncü kişi veya kurumun elinde bulunan bir belgenin taraflarca ileri
sürülen hususun ispatı için zorunlu olduğuna karar verirse, bu belgenin
ibrazını emreder.
(2) Belgeyi ibraz
etmesine karar verilen herkes, elindeki belgeyi ibraz etmek; belgeyi ibraz
edememesi hâlinde ise bunun sebebini delilleri ile birlikte açıklamak
zorundadır. Mahkeme yapılan açıklamayı yeterli görmezse, bu kimseyi tanık
olarak dinleyebilir.
(3) Belgeyi ibraz zorunda
olanlar, tanıklıktan çekinmeye ilişkin hükümlere göre, belgeyi ibrazdan
veya bu konudaki tanıklıktan çekinebilirler. Belgeyi ibraz veya bu konuda
tanıklık yapmak zorunda olanlar hakkında, tanıklara ilişkin hükümler
uygulanır.
Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması
MADDE 222 - (1)
Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına
kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil
olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak
tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının
birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen
şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve
halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı
şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara
aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter
kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması
gerekir. Bu şartlara uygun
olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar
birbirinden ayrılamaz.
(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve
içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi
aleyhine delil olur.
(5) Taraflardan biri
tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki
kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini
ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.
Yabancı dilde
yazılmış belgeler
MADDE 223- (1)
Yabancı dilde yazılmış belgeye dayanan taraf, tercümesini de mahkemeye
sunmak zorundadır.
(2) Mahkeme kendiliğinden veya diğer tarafın talebi
üzerine, belgenin resmî tercümesini de isteyebilir.
Yabancı resmî belgelerin yetkili makamlar
tarafından onaylanması zorunluluğu
MADDE 224- (1) Yabancı devlet
makamlarınca hazırlanan resmî belgelerin, Türkiye’de bu vasfı taşıması,
belgenin verildiği devletin yetkili makamı veya ilgili Türk konsolosluk
makamı tarafından onaylanmasına bağlıdır.
(2) Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası
sözleşmelerin yabancı resmî belgelerin tasdiki ile ilgili hükümleri
saklıdır.
ÜÇÜNCÜ
BÖLÜM
Yemin
Yeminin konusu
MADDE 225- (1) Yeminin konusu,
davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden
kaynaklanan vakıalardır. Bir kimsenin bir hususu bilmesi onun kendisinden
kaynaklanan vakıa sayılır.
Yemine
konu olamayacak vakıalar
MADDE 226- (1) Aşağıdaki
hususlar yemine konu olamaz:
a) Tarafların
üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği vakıalar.
b) Bir işlemin
geçerliliği için, kanunen iki tarafın irade açıklamalarının yeterli
görülmediği hâller.
c) Yemin edecek
kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması ya da kovuşturması
ile karşı karşıya bırakacak vakıalar.
Yemin
teklifi
MADDE 227- (1) Uyuşmazlık konusu
vakıanın ispatı için yeminden başka delili olduğunu beyan etmiş olan taraf
dahi yemin teklif edebilir.
(2) Yemin teklif
olunan kimse, yemini edaya hazır olduğunu bildirdikten sonra, diğer taraf
teklifinden vazgeçerek başka bir delile dayanamaz ve yeni bir delil de
gösteremez.
Yemine
davet
MADDE 228- (1) Yemin teklif
edilen kimse, duruşmada bizzat hazır bulunmadığı takdirde, kendisine yemin
için bir davetiye çıkarılır.
(2) Yemin
davetiyesine, yemine konu hususlar hakkında sorulacak sorular ile geçerli
bir özrü olmaksızın yemin için tayin olunan gün ve saatte mahkemeye bizzat
gelmediği veya gelip de yemini iade etmediği yahut yemini eda etmekten
kaçındığı takdirde, yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılacağı yazılır.
Yemin
etmemenin sonuçları
MADDE 229- (1) Yemin için davet
edilen kimse, tayin edilen gün ve saatte mahkemede geçerli bir özrü olmaksızın
bizzat hazır bulunmaz yahut hazır bulunup da yemini iade etmez ya da yemini
eda etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılır.
(2) Kendisine yemin
iade olunan kimse, yemin etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıa ispat
edilememiş sayılır.
Yeminin
iade olunamayacağı hâller
MADDE 230- (1)Yeminin
konusunu oluşturan vakıa, her iki tarafın değil, yalnızca kendisine yemin
teklif edilen tarafın şahsından kaynaklanıyorsa yemin iade edilemez
Ölüm
veya fiil ehliyetinin kaybı
MADDE 231- (1) Yemin edecek
taraf gerçek kişi olup, yeminden evvel ölür veya fiil ehliyetini kaybederse
yemin teklif edilmemiş sayılır.
Yemini
yerine getirecek kimseler
MADDE 232- (1) Yemin, tarafa
teklif olunur ve tarafça eda yahut iade olunur.
(2) Taraflardan biri
tüzel kişi yahut ergin olmayan veya kısıtlı bir kimse ise onlar adına
yapılmış bir işleme ilişkin vakıanın ispatı için yemin, tüzel kişiyi
temsile yetkili kişi veya organ yahut kanuni mümessil tarafından eda ya da
iade olunabilir.
(3) Ergin olmayan
veya kısıtlı kimselere bizzat dava hakkı tanınan hâllerde, ikinci fıkra
hükmü uygulanmaz.
Yeminin
şekli
MADDE 233- (1) Yemin, mahkeme
huzurunda eda olunur.
(2) Hâkim, yeminin
icrasından önce yemin edecek kimseye, hangi konuda yemin edeceğini açıklar,
yeminin anlam ve önemini anlatır ve yalan yere yemin etmesi hâlinde
cezalandırılacağı hususunda dikkatini çeker.
(3) Yemin edecek
kimse, yemin konusunun yeterli açıklıkta olmadığını ileri sürerse; hâkim,
karşı tarafın görüşünü aldıktan sonra derhâl bu konuda kararını verir.
(4) Sonra "Size
sorulan sorular hakkında, gerçeğe uygun cevap vereceğinize ve hiçbir şey
saklamayacağınıza namusunuz, şerefiniz ve kutsal saydığınız bütün inanç ve
değerler üzerine yemin eder misiniz?" diye sorar. O kimse de "Bana sorulan sorular hakkında
gerçeğe uygun cevap vereceğime ve hiçbir şey saklamayacağıma namusum,
şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin
ediyorum." demekle yemin eda edilmiş sayılır.
(5) Yemin eda
edilirken, hâkim de dâhil olmak üzere hazır bulunan herkes ayağa kalkar.
Sağır
ve dilsizlerin yemini
MADDE 234- (1)
Okuma ve yazma bilen sağır veya dilsizler, yemin hakkındaki beyanlarını
yazıp imzalayarak yemin ederler.
(2) Okuma ve yazma bilmeyen sağır veya dilsizler,
işaretlerinden anlayan bir bilirkişi aracılığıyla yemin ederler.
Hasta
veya özürlülerin mahkeme dışında yemini
MADDE 235- (1) Yemin
edecek kimse, mahkemeye gelemeyecek kadar hasta veya özürlü ise hâkim, bulunduğu
yerde o kimseye yemin ettirir. Bu sırada isterlerse taraf vekilleri ve
karşı taraf da hazır bulunabilir.
Yemin
edecek kimsenin mahkemenin yargı çevresi dışında olması
MADDE 236- (1)
Mahkemenin yargı çevresi dışında oturan kimse, yemin için davaya bakan
mahkemeye gelmek zorundadır. Ancak, yemin edecek kişi, mahkemenin bulunduğu
il dışında oturuyor ve bulunduğu yerde aynı anda ses ve görüntü
nakledilmesi yolu ile yemin icrası mümkün değil ise istinabe yolu ile yemin
ettirilir.
Yemin
konusunun açıklattırılması
MADDE 237- (1)
Hâkim, eksik olan noktaları tamamlamak veya açık olmayan hususları
aydınlatmak için yeminin konusu ile bağlantılı gördüğü soruları yemin eden
kimseye sorabilir.
Yemin
tutanağının düzenlenmesi
MADDE 238- (1)
Hâkim, yemin eden kimsenin beyanını dinleyip tutanağa geçirir ve
yazılanları yüksek sesle huzurunda okur; beyanında ısrar edip
etmediğini sorar ve verilen cevabı tutanağa kaydeder.
Yalan
yere yemin iddiası
MADDE 239- (1) Yemin eda
edildikten sonra, yalan yere yemin nedeniyle açılan ceza davası, esas dava
bakımından bekletici sorun yapılamaz.
DÖRDÜNCÜ
BÖLÜM
Tanık
Tanık gösterme şekli
MADDE 240- (1)
Davada taraf olmayan kişiler tanık olarak gösterilebilir.
(2) Tanık gösteren taraf, tanık dinletmek istediği
vakıayı ve dinlenilmesi istenen tanıkların adı ve soyadı ile tebliğe
elverişli adreslerini içeren listeyi mahkemeye sunar. Bu listede
gösterilmemiş olan kimseler tanık olarak dinlenemez ve ikinci bir liste
verilemez.
(3) Tanık listesinde adres gösterilmemiş
veya gösterilen adreste tanık bulunamamışsa, tarafa adres göstermesi için,
işin niteliğine uygun kesin süre verilir. Bu süre içinde adres gösterilmez
veya gösterilen yeni adres de doğru değilse, bu tanığın dinlenilmesinden
vazgeçilmiş sayılır.
Tanıklardan bir
kısmının dinlenilmesiyle yetinilmesi
MADDE 241-
(1) Mahkeme, gösterilen tanıklardan bir kısmının tanıklığı ile ispat
edilmek istenen husus hakkında yeter derecede bilgi edindiği takdirde, geri
kalanların dinlenilmemesine karar verebilir.
Tanıklığın izne
bağlı olduğu hâller
MADDE 242- (1)
Kamu görevlileri, görevlerinden ayrılmış olsalar bile, görevleri gereğince
sır olarak saklamak zorunda oldukları hususlar hakkında, sırrın ait olduğu
resmî makamın yazılı izni olmadıkça tanık olarak dinlenemezler. Bu izin,
milletvekilleri hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisi, Bakanlar Kurulu
üyeleri hakkında Cumhurbaşkanı ve diğerleri hakkında bağlı oldukları bakan
veya kuruluşun amiri tarafından verilir.
(2) Tanıklık kamu yararına aykırı bulunmadıkça izin
verilmesinden kaçınılamaz.
(3) Bu izin, mahkeme kararı üzerine yazı ile
istenir ve izin verilince tanık davet edilerek dinlenir.
Tanığın
davet edilmesi
MADDE 243- (1) Tanık davetiye
ile çağrılır. Ancak, davetiye gönderilmeden taraflarca hazır bulundurulan tanık
da dinlenir. Şu kadar ki, tanık listesi için kesin süre verildiği ve
dinlenme gününün belirlendiği hâllerde, liste verilmemiş olsa dahi taraf, o
duruşmada hazır bulundurursa tanıklar dinlenir.
(2) Davetiyenin
duruşma gününden en az bir hafta önce tebliğ edilmiş olması gerekir. Acele
hâllerde tanığın daha önce gelmesine karar verilebilir.
(3) Tanığı davet, gerektiğinde telefon, faks,
elektronik posta gibi araçlardan yararlanılmak suretiyle de yapılabilir.
Ancak, davete rağmen gelmemeye bağlanan sonuçlar, bu durumda uygulanmaz.
Davetiyenin içeriği
MADDE 244- (1)
Tanıklara gönderilecek davetiyede;
a) Tanığın adı, soyadı ve açık adresi,
b) Tarafların ad ve soyadları,
c) Tanıklık yapacağı konu,
ç) Hazır bulunması gereken yer, gün ve saat,
d) Gelmemesinin veya gelmesine rağmen tanıklıktan
ya da yemin etmekten çekinmesinin hukuki ve cezai sonuçları,
e) Adalet Bakanlığınca hazırlanan tarife gereğince
ücret ödeneceği,
yazılır.
Çağrıya
uyma zorunluluğu
MADDE 245- (1) Kanunda
gösterilen hükümler saklı kalmak üzere, tanıklık için çağrılan herkes
gelmek zorundadır. Usulüne uygun olarak çağrıldığı hâlde mazeret
bildirmeksizin gelmeyen tanık zorla getirtilir, gelmemesinin sebep olduğu
giderlere ve beşyüz Türk Lirasına kadar disiplin
para cezasına hükmolunur. Zorla getirtilen tanık, evvelce gelmemesini haklı
gösterecek sebepleri sonradan bildirirse, aleyhine hükmedilen giderler ve
disiplin para cezası kaldırılır.
Tanığa soru kâğıdı
gönderilmesi
MADDE 246-
(1) Hâkim gerekli görülen hâllerde, sözlü olarak dinlenmesi yerine, belirlenecek
süre içinde cevaplarını yazılı olarak bildirmesi için tanığa soru kâğıdı
gönderilmesine karar verebilir. Bu şekilde işlem yapılması, tanığın
vereceği cevabın hükme yeterli olup olmadığı hususunu hâkimin takdir
etmesine engel olamaz. Hâkim, verilen yazılı cevapların yetersiz olması
hâlinde, tanığı dinlemek üzere davet edebilir.
Tanıklıktan çekinme
hakkı
MADDE 247-
(1) Kanunda açıkça belirtilmiş olan hâllerde, tanık olarak çağrılmış
bulunan kimse, tanıklık yapmaktan çekinebilir.
(2) Kişisel nedenlerle tanıklıktan çekinme
sebeplerinin varlığı hâlinde, hâkim tanık olarak çağrılmış kimsenin çekinme
hakkı bulunduğunu önceden hatırlatır.
Kişisel nedenlerle
tanıklıktan çekinme
MADDE 248-
(1) Aşağıdaki kimseler tanıklıktan çekinebilirler:
a) İki taraftan birinin nişanlısı.
b) Evlilik bağı ortadan kalkmış olsa dahi iki
taraftan birinin eşi.
c) Kendisi veya eşinin altsoy veya üstsoyu.
ç) Taraflardan biri ile arasında evlatlık bağı
bulunanlar.
d) Üçüncü derece de dâhil olmak üzere kan veya kendisini
oluşturan evlilik bağı ortadan kalkmış olsa dahi kayın hısımları.
e) Koruyucu aile ve onların çocukları ile
koruma altına alınan çocuk.
Sır nedeniyle
tanıklıktan çekinme
MADDE 249-
(1) Kanun gereği sır olarak korunması gereken bilgiler hakkında tanıklığına
başvurulacak kimseler, bu hususlar hakkında tanıklıktan çekinebilirler.
Ancak, 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık
Kanunu hükmü saklı kalmak üzere sır sahibi tarafından sırrın açıklanmasına
izin verildiği takdirde, bu kimseler tanıklıktan çekinemezler.
Menfaat ihlali
tehlikesi nedeniyle tanıklıktan
çekinme
MADDE 250- (1)
Aşağıdaki hâllerde tanıklıktan çekinilebilir:
a) Tanığın beyanı kendisine veya 248 inci maddede
yazılı kimselerden birine doğrudan doğruya maddi bir zarar verecekse.
b) Tanığın beyanı kendisinin veya 248 inci maddede
yazılı kimselerden birinin şeref veya itibarını ihlal edecek ya da ceza
soruşturmasına veya kovuşturmasına sebep olacaksa.
c) Tanığın beyanı, meslek veya sanatına ait olan
sırların ortaya çıkmasına sebebiyet verecekse.
Tanıklıktan çekinme
hakkının istisnaları
MADDE 251-
(1) 248 ve 249 uncu maddeler ile 250 nci maddenin
(a) bendindeki hâllerde;
a) Bir hukuki işlemin yapılması sırasında tanık
olarak bulundurulmuş olan kimse o işlemin esası ve içeriği hakkında,
b) Aile bireylerinin doğum, ölüm veya
evlenmelerinden kaynaklanan olaylar hakkında,
c) Aile bireyleri arasında, ailevi ilişkilerden
kaynaklanan mali uyuşmazlıklara ilişkin vakıalar hakkında,
ç) Taraflardan birinin hukuki selefi veya
temsilcisi olarak kendisinin yaptığı işler hakkında,
tanıklıktan çekinilemez.
Çekinme
sebeplerinin bildirilmesi ve incelenmesi
MADDE 252- (1)
Tanıklıktan çekinen kimse, çekinme sebebini ve bu sebebi haklı gösterecek
delilini, dinleneceği günden önce yazılı veya davet edildiği duruşmada
sözlü olarak bildirmek zorundadır.
(2) Çekinme sebeplerini ve bunun dayanaklarını
önceden bildirmiş olan tanık belli günde mahkemeye gelmek zorunda değildir.
(3) Mahkeme,
duruşmada bulunan tarafları dinledikten sonra tanıklıktan çekinmenin haklı
olup olmadığına karar verir.
Çekinmenin kabul
edilmemesinin sonucu
MADDE 253- (1)
Tanık, kanuni bir sebep göstermeden tanıklıktan çekinir, yemin etmez veya
göstermiş olduğu sebep mahkemece kabul edilmemesine rağmen tanıklık
yapmaktan çekinirse beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına ve bu
yüzden doğan giderleri ödemesine hükmedilerek, yeniden dinlenilmek üzere
yargılama başka güne bırakılır.
(2) Tanık kendisine sorulan sorulara cevap vermez
veya yemin etmemekte direnirse o mahkemece iki haftayı geçmemek üzere
disiplin hapsine mahkûm edilir.
Tanığın kimliğinin
tespiti
MADDE 254- (1)
Dinleme sırasında öncelikle tanıktan adı, soyadı, doğum tarihi, mesleği,
adresi, taraflarla akrabalığının veya başka bir yakınlığının bulunup
bulunmadığı, tanıklığına duyulacak güveni etkileyebilecek bir durumu olup
olmadığı sorulur.
Tanıklara
itiraz
MADDE 255- (1)
Tanığın davada yararı bulunmak gibi tanıklığının doğruluğu konusunda
kuşkuyu gerektiren sebepler varsa, bunu iki taraftan biri iddia ve ispat
edebilir.
Tanığa görevinin
önemini anlatma
MADDE 256-
(1) Tanığa dinlenmeden önce;
a) Gerçeği söylemesinin önemi,
b) Gerçeği söylememesi hâlinde yalan tanıklık
suçundan dolayı cezalandırılacağı,
c) Doğruyu söyleyeceği hususunda yemin edeceği,
ç) Duruşmada mahkeme başkanı veya hâkimin açık izni
olmadan mahkeme salonunu terk edemeyeceği ve gerekirse diğer tanıklarla
yüzleştirilebileceği,
anlatılır.
Yeminsiz
dinlenecekler
MADDE 257-
(1) Aşağıdaki kimseler yeminsiz dinlenir:
a) Dinlendiği sırada onbeş yaşını bitirmemiş olanlar.
b) Yeminin niteliğini
ve önemini kavrayamayacak derecede ayırt etme gücüne sahip olmayanlar.
Yeminin zamanı ve
şekli
MADDE 258-
(1) Yemin, tanığın dinlenilmesinden önce eda edilir.
(2) Yemin eda
edilirken, hâkim de dâhil olmak üzere hazır bulunan herkes ayağa kalkar.
(3) Hâkim tanığa, “Tanık sıfatıyla sorulacak
sorulara vereceğiniz cevapların gerçeğe aykırı olmayacağına ve bilginizden
hiçbir şey saklamayacağınıza namusunuz, şerefiniz ve kutsal saydığınız
bütün inanç ve değerler üzerine yemin ediyor musunuz?” diye sorar. Tanık da
cevaben, “Sorulacak sorulara, hiçbir şey saklamadan doğru cevap vereceğime
namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin
ediyorum.” demekle yemin eda edilmiş sayılır.
Tanıkların
mahkemede dinlenilmesi
MADDE 259- (1)
Tanıklar davaya bakan mahkemede dinlenir.
(2) Mahkeme, gerçeğin ortaya çıkması için
gerekliyse, tanığın olayın gerçekleştiği veya şeyin bulunduğu yerde
dinlenilmesine karar verebilir.
(3) Mahkeme, hasta veya özürlü olmasından dolayı
gelemeyen tanığı bulunduğu yerde dinler.
(4) Mahkemenin yargı çevresi dışında bulunan
tanığın, bulunduğu yer mahkemesi tarafından dinlenmesine karar verilebilir.
İstinabe yolu ile dinlenilmesine karar verilen tanığın, nerede, hangi gün
ve saatte dinleneceği hususu, talepleri hâlinde taraflara tebliğ edilir. Bu
durumda, tanığın, hangi hususlardan dolayı dinleneceğini hâkim belirler.
Tanığın
bilgilendirilmesi
MADDE 260-
(1) Tanık dinlenmeden önce hakkında tanıklık yapacağı olayla ilgili olarak,
hâkim tarafından kendisine bilgi verilir ve tanıklık edeceği konulara
ilişkin bildiklerini söylemesi istenir.
Tanığın dinlenilme
şekli
MADDE 261-
(1) Tanıklar, hâkim tarafından ayrı ayrı dinlenir
ve biri dinlenirken henüz dinlenmemiş olanlar salonda bulunamazlar.
Tanıklar gerektiğinde yüzleştirilirler.
(2) Tanık, bildiğini sözlü olarak açıklar ve sözü
kesilmeden dinlenir. Dinlenilme sırasında, tanık, yazılı notlar kullanamaz.
Şu kadar ki, tanık tarihleri ve rakamları tespit etmek veya bazı hususları
açıklamak ya da hatırlayabilmek için yazılarına bakmak zorunda olduğunu
hâkime söylerse, hâkim derhâl yazılarına bakmasına veya belirleyeceği duruşmada
yeniden dinlenmesine karar verebilir.
(3) Hâkim, tanık sözünü bitirdikten sonra, ifade
ettiği hususların açıklanması veya tamamlanması amacıyla başka sorular da
sorabilir.
(4) Toplu mahkemede başkan, hâkimlerden her birinin
tanığa doğrudan doğruya soru sormasına izin verir.
(5) Tanığın sözleri tutanağa yazılarak önünde
okunur ve tutanağın altı kendisine imza ettirilir.
Yasak davranışlar
MADDE 262- (1)
Tarafların, tanığın sözünü kesmeleri, söz veya hareketle onu övmeleri veya
tahkir etmeleri yasaktır. Buna aykırı davranan taraf veya vekili, hâkimin
uyarısına rağmen davranışını devam ettirecek olursa, 79 veya 151 inci
maddeler uyarınca işlem yapılır.
Tercüman ve
bilirkişi kullanılması
MADDE 263- (1)
Tanık Türkçe bilmezse tercümanla dinlenir.
(2) Tanık, sağır ve dilsiz olup okuma ve yazmayı
biliyorsa, sorular kendisine yazılı olarak bildirilir ve cevapları
yazdırılır; okuma ve yazma bilmediği takdirde, hâkim, kendisini işaret
dilinden anlayan bilirkişi yardımıyla dinler.
Yalan yere veya
menfaat temin ederek tanıklık edilmesi ve sonuçları
MADDE 264-
(1) Hâkim, tanığın tanıklığı esnasında yalan söylediği veya menfaat temin
ederek tanıklık ettiği hakkında yeterli delil veya emare elde ederse bir
tutanak düzenler ve bu tutanağı derhâl Cumhuriyet başsavcılığına gönderir.
(2) Hâkim, tanığın ve suçta ortakları varsa onların
tutuklanmasına da karar verebilir ve kovuşturma yapılmak üzere Cumhuriyet
başsavcılığına sevk eder.
Tanığa ödenecek
ücret ve giderler
MADDE 265- (1)
Mahkeme tarafından çağrılan tanığa, her yıl Adalet Bakanlığınca hazırlanan
tarifeye göre, kaybettiği zaman ile orantılı bir ücret verilir. Tanık hazır
olmak için seyahat etmek zorunda kalmışsa yol giderleri ile tanıklığa
çağrıldığı yerdeki konaklama ve beslenme giderleri de karşılanır.
(2) Birinci fıkra hükmüne göre ödenmesi gereken
ücret ve giderler, hiçbir vergi, resim ve harca tabi değildir.
BEŞİNCİ
BÖLÜM
Bilirkişi İncelemesi
Bilirkişiye başvurulmasını gerektiren hâller
MADDE 266-
(1) Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren
hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden,
bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hâkimlik mesleğinin
gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda
bilirkişiye başvurulamaz.
Bilirkişi sayısının
belirlenmesi
MADDE 267-
(1) Mahkeme, bilirkişi olarak, yalnızca bir kişiyi görevlendirebilir.
Ancak, gerekçesi açıkça gösterilmek suretiyle, tek sayıda, birden fazla
kişiden oluşacak bir kurulun bilirkişi olarak görevlendirilmesi de mümkündür.
Bilirkişilerin
görevlendirilmesi
MADDE 268-
(1) Bilirkişiler, yargı çevresinde yer aldığı bölge adliye mahkemesi adli
yargı adalet komisyonları tarafından, her yıl düzenlenecek olan listelerde
yer alan kişiler arasından görevlendirilirler. Listelerde bilgisine
başvurulacak uzmanlık dalında bilirkişinin bulunmaması hâlinde, diğer bölge
adliye mahkemelerinde oluşturulmuş listelerden, burada da yoksa liste
dışından bilirkişi görevlendirilebilir.
(2) Kanunların görüş bildirmekle yükümlü kıldığı
kişi ve kuruluşlara görevlendirildikleri konularda bilirkişi olarak
öncelikle başvurulur. Ancak, kamu görevlilerine, bağlı bulundukları
kurumlarla ilgili dava ve işlerde, bilirkişi olarak görev verilemez.
(3) Bilirkişi listelerinin düzenlenmesine,
güncellenmesine ve listede kendisine yer verilmiş olanların liste dışına
çıkartılmasına ilişkin esas ve usuller, ilgili bakanlıkların da görüşü
alınmak suretiyle, Adalet Bakanlığınca hazırlanacak olan yönetmelikte gösterilir.
Bilirkişilik
görevinin kapsamı
MADDE 269-
(1) Bilirkişilik görevi, mahkemece yapılan davete uyup tayin edilen gün ve
saatte mahkemede hazır bulunmayı, yemin etmeyi ve bilgisine başvurulan
konuda süresinde oy ve görüşünü mahkemeye bildirmeyi kapsar.
(2) Geçerli bir özrü olmaksızın mahkemece yapılan
davete uyup, tayin edilen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmayan yahut
mahkemeye gelip de yemin etmekten veya süresinde oy ve görüş bildirmekten
kaçınan bilirkişiler hakkında, tanıklığa ilişkin disiplin hükümleri
uygulanır.
Bilirkişilik
görevini kabulle yükümlü olanlar
MADDE 270- (1)
Aşağıda sayılmış olan kişi ya da kuruluşlar, bilirkişilik görevini kabulle
yükümlüdürler:
a) Resmî bilirkişiler ile 268 inci maddede
belirtilmiş bulunan listelerde yer almış olanlar.
b) Bilgisine başvurulacak konuyu bilmeksizin,
meslek veya zanaatlarını icra etmesine olanak bulunmayanlar.
c) Bilgisine başvurulacak konu hakkında, meslek
veya sanat icrasına resmen yetkili kılınmış olanlar.
(2) Bu kişiler, ancak tanıklıktan çekinme
sebeplerine veya mahkemece kabul edilebilir diğer bir sebebe dayanarak,
bilirkişilikten çekinebilirler.
Bilirkişiye yemin
verdirilmesi
MADDE 271- (1) Listelere kaydedilmiş kişiler arasından
görevlendirilmiş olan bilirkişilere, il adli yargı adalet komisyonu
huzurunda, “Bilirkişilik görevimi sadakat ve özenle, bilim ve fenne uygun
olarak, tarafsız ve objektif bir biçimde yerine getireceğime, namusum,
şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ederim.”
şeklindeki sözler, tekrarlattırılmak suretiyle yemin verdirilir. Bu bilirkişilere, görevlendirildikleri her dava
veya işte ayrıca yemin verdirilmez; sadece görevlendirme yazısında,
bilirkişilere önceden etmiş bulundukları yemine bağlı kalmak suretiyle oy
ve görüş bildirmek zorunda oldukları hususu hatırlatılır.
(2) Listelere kaydedilmemiş olan kişiler arasından
bilirkişiler görevlendirilmişse, kendilerine, görevlendiren mahkemece,
huzurda, göreve başlamadan önce, birinci fıkrada belirtilen şekilde yemin
verdirilir. Yemine ilişkin tutanak, hâkim, zabıt kâtibi ve bilirkişi
tarafından imzalanır.
Bilirkişinin
görevini yapmaktan yasaklı olması ve reddi
MADDE 272-
(1) Hâkimler hakkındaki yasaklılık ve ret sebepleriyle ilgili kurallar,
bilirkişiler bakımından da uygulanır. Ancak, bilirkişinin, aynı dava veya
işte daha önceden tanık olarak dinlenmiş bulunması, bir ret sebebi teşkil
etmez.
(2) Hâkimler hakkındaki yasaklılık sebeplerinden
biri, bilirkişinin şahsında gerçekleşmişse, mahkeme, hüküm verilinceye
kadar, her zaman bilirkişiyi resen görevden alabileceği gibi, bilirkişi de
mahkemeden, görevden alınma talebinde bulunabilir.
(3) Ret sebeplerinden birinin bilirkişinin şahsında
gerçekleşmesi hâlinde taraflar, bilirkişinin reddini talep edebileceği
gibi, bilirkişi de kendisini reddedebilir. Ret talebi veya bilirkişinin
kendisini reddetmesinin, ret sebebinin öğrenilmesinden itibaren en geç bir
hafta içinde yapılmış olması şarttır. Ret sebeplerinin ispatı için, yemin
teklif edilemez.
(4) Görevden alınma, ret ve bilirkişinin kendisini
reddetmesine yönelik talep, bilirkişiyi görevlendiren mahkemece dosya
üzerinden incelenir ve karara bağlanır. Kabule ilişkin kararlar kesindir.
Redde ilişkin kararlara karşı ise ancak esas hakkındaki kararla birlikte
kanun yoluna başvurulabilir.
Bilirkişinin görev
alanının belirlenmesi
MADDE 273-
(1) Mahkeme, tarafların da görüşünü almak suretiyle bilirkişinin
görevlendirilmesine ilişkin kararında, aşağıda belirtilen hususlara yer
vermek zorundadır:
a) İnceleme konusunun bütün sınırlarıyla ve açıkça
belirlenmesi.
b) Bilirkişinin cevaplaması gereken sorular.
c) Raporun verilme süresi.
(2) Bilirkişiye, görevlendirme yazısının ekinde,
inceleyeceği şeyler, dizi pusulasına bağlı olarak ve gerekiyorsa mühürlü
bir biçimde teslim edilir; ayrıca bu husus tutanakta gösterilir.
Bilirkişinin görev
süresi
MADDE 274- (1)
Bilirkişi raporunun hazırlanması için verilecek süre üç ayı geçemez.
Bilirkişinin talebi üzerine, kendisini görevlendiren mahkeme gerekçesini
göstererek, süreyi üç ayı geçmemek üzere uzatabilir.
(2) Belirlenen süre içinde raporunu vermeyen
bilirkişi görevden alınıp, yerine bir başka kimse, bilirkişi olarak
görevlendirilebilir. Bu durumda mahkeme, görevden alınmış olan
bilirkişiden, görevden alındığı ana kadar yapmış olduğu işlemler hakkında
açıklama yapmasını talep eder ve ayrıca bilirkişinin dizi pusulasına bağlı
bir biçimde görevi sebebiyle incelenmek üzere kendisine teslim edilmiş
bulunan dosya ve eklerini mahkemeye hemen tevdi etmesini ister. Sözü edilen bilirkişilerin, hukuki ve cezai sorumluluğuna
ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla, gerekiyorsa, kendilerine ücret ve
masraf adı altında hiçbir ödeme yapılmamasına veya gerekçesini göstererek
bölge adliye mahkemesi adli yargı adalet komisyonundan o kişinin bilirkişilik
görevi yapmaktan belirli bir süre yasaklanmasının yahut listeden
çıkartılmasının istenmesine,
görevlendirmeyi yapan mahkemece karar verilir.
Bilirkişinin haber
verme yükümlülüğü
MADDE 275- (1)
Bilgisine başvurulan bilirkişi, kendisine tevdi olunan görevin, uzmanlık
alanına girmediğini, inceleme konusu maddi vakıaların açıklığa
kavuşturulması ve tespiti için, uzman kimliği bulunan başka bir bilirkişi
ile işbirliğine ihtiyaç duyduğunu veya görevi kabulden kaçınmasını haklı
kılacak mazeretini bir hafta içinde görevlendirmeyi yapan mahkemeye
bildirir.
(2) Bilirkişi, incelemesini gerçekleştirebilmek
için, bazı hususların önceden soruşturulması ve tespiti ile bazı kayıt ve
belgelerin getirtilmesine ihtiyaç duyuyorsa, bunun sağlanması için, bir
hafta içinde kendisini görevlendiren mahkemeye bilgi verir ve talepte
bulunur.
Bilirkişinin
görevini bizzat yerine getirme yükümlülüğü
MADDE 276-
(1) Bilirkişi, mahkemece kendisine tevdi olunan görevi bizzat yerine
getirmekle yükümlü olup, görevinin icrasını kısmen yahut tamamen başka bir
kimseye bırakamaz.
Bilirkişinin sır
saklama yükümlülüğü
MADDE 277- (1)
Bilirkişi, görevi sebebiyle yahut görevini yerine getirirken öğrendiği
sırları saklamak, kendisi ve başkaları yararına kullanmaktan kaçınmakla
yükümlüdür.
Bilirkişinin
yetkileri
MADDE 278-
(1) Bilirkişi, görevini, mahkemenin sevk ve idaresi altında yürütür.
(2) Bilirkişi, görev alanı veya sınırları hakkında
tereddüde düşerse, bu tereddüdünün giderilmesini, her zaman mahkemeden
isteyebilir.
(3) Bilirkişi, incelemesini gerçekleştirirken
ihtiyaç duyarsa, mahkemenin de uygun bulması kaydıyla, tarafların bilgisine başvurabilir.
Taraflardan birinin bilgisine başvurulacağı hâllerde, mahkemece bilirkişiye
taraflardan biri bulunmaksızın diğerinin dinlenemeyeceği hususu önceden
hatırlatılır.
(4) Bilirkişinin oy ve görüşünü açıklayabilmesi
için bir şey üzerinde inceleme yapması zorunlu ise mahkeme kararı ile
gerekli incelemeyi yapabilir. Bu işlemin icrası sırasında taraflar da hazır
bulunabilir.
Bilirkişi
açıklamalarının tespiti ve rapor
MADDE 279-
(1) Mahkeme, bilirkişinin oy ve görüşünü yazılı veya sözlü olarak
bildirmesine karar verir.
(2) Raporda, tarafların ad ve soyadları,
bilirkişinin görevlendirildiği hususlar, gözlem ve inceleme konusu yapılan
maddi vakıalar, gerekçe ve varılan sonuçlarla, bilirkişiler arasında görüş
ayrılığı varsa, bunun sebebi, düzenlenme tarihi ve bilirkişi ya da
bilirkişilerin imzalarının bulunması gerekir. Azınlıkta kalan bilirkişi, oy
ve görüşünü ayrı bir rapor hâlinde de mahkemeye sunabilir.
(3) Mahkeme, bilirkişinin oy ve görüşünü sözlü
olarak açıklamasına karar verirse, bilirkişinin açıklamaları tutanağa
geçirilir ve tutanağın altına bilirkişinin de imzası alınır. Kurul hâlinde
görevlendirme söz konusu ise bilirkişilerin bilgilerine başvurulan hususu
hemen aralarında müzakere etmelerine imkân tanınır ve müzakere sonucunda
açıklanan oy ve görüş, tutanakla tespit edilip; tutanağın altı,
bilirkişilere imza ettirilir.
(4) Bilirkişi, raporunda ve sözlü açıklamaları
sırasında, hukuki değerlendirmelerde bulunamaz.
Bilirkişi raporunun
verilmesi
MADDE 280-
(1) Bilirkişi, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen
şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye verir;
verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara
tebliğ edilir.
Bilirkişi raporuna
itiraz
MADDE 281-
(1) Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren
iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye
tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise
bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi
atanmasını mahkemeden talep edebilirler.
(2) Mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut
belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için,
bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi,
tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da
kendiliğinden isteyebilir.
(3) Mahkeme, gerçeğin ortaya çıkması için gerekli
görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de
yaptırabilir.
Bilirkişinin oy ve
görüşünün değerlendirilmesi
MADDE 282-
(1) Hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe
değerlendirir.
Bilirkişi gider ve ücreti
MADDE 283-
(1) Bilirkişiye, sarf etmiş olduğu emek ve mesaiyle orantılı bir ücret ile
inceleme, ulaşım, konaklama ve diğer giderleri ödenir. Bu konuda, Adalet
Bakanlığınca çıkarılacak ve her yıl güncellenecek olan tarife esas alınır.
Bilirkişinin ceza
hukuku bakımından durumu
MADDE 284-
(1) Bilirkişi, Türk Ceza Kanunu anlamında kamu görevlisidir.
Bilirkişinin hukuki
sorumluluğu
MADDE 285-
(1) Bilirkişinin kasten veya ağır ihmal suretiyle düzenlemiş olduğu gerçeğe
aykırı raporun, mahkemece hükme esas alınması sebebiyle zarar görmüş
olanlar, bu zararın tazmini için Devlete karşı tazminat davası açabilirler.
(2) Devlet, ödediği tazminat için sorumlu
bilirkişiye rücu eder.
Davaların açılacağı
mahkeme
MADDE 286-
(1) Devlet aleyhine açılacak olan tazminat davası, gerçeğe aykırı bilirkişi
raporunun ilk derece mahkemesince hükme esas alındığı hâllerde, bu
mahkemenin yargı çevresi içinde yer aldığı bölge adliye mahkemesi hukuk
dairesinde; bölge adliye mahkemesince hükme esas alındığı hâllerde ise
Yargıtay ilgili hukuk dairesinde görülür.
(2) Devletin sorumlu bilirkişiye karşı açacağı rücu davası, tazminat davasını karara bağlamış olan
mahkemede görülür.
Rücu davasında zamanaşımı
MADDE 287- (1)
Devlet, ödediği tazminat nedeniyle, sorumlu bilirkişiye, ödeme tarihinden
itibaren bir yıl içinde rücu eder. Hükme esas
alınan bilirkişi raporu kasten gerçeğe aykırı olarak düzenlenmişse, bu
durumda, ceza zamanaşımı süresi uygulanır.
ALTINCI
BÖLÜM
Keşif
Keşif kararı
MADDE 288- (1) Hâkim, uyuşmazlık konusu hakkında bizzat duyu
organları yardımıyla bulunduğu yerde veya mahkemede inceleme yaparak bilgi
sahibi olmak amacıyla keşif yapılmasına karar verebilir. Hâkim gerektiğinde
bilirkişi yardımına başvurur.
(2) Keşif kararı, mahkemece, sözlü yargılamaya
kadar taraflardan birinin talebi
üzerine veya resen alınır.
Keşfe yetkili
mahkeme
MADDE 289-
(1) Keşif, davaya bakan mahkemece icra edilir. Keşif konusu, mahkemenin
yargı çevresi dışında ise inceleme istinabe suretiyle yapılır.
(2) Keşif konusu, büyükşehir belediye sınırları
içerisinde ise inceleme, davaya bakan mahkeme tarafından da yerine
getirilebilir.
Keşfin yapılması
MADDE 290- (1)
Keşfin yeri ve zamanı mahkeme
tarafından tespit edilir. Keşif, taraflar hazır iseler huzurlarında,
aksi takdirde yokluklarında yapılır.
(2) Mahkeme keşif sırasında tanık ve bilirkişi
dinleyebilir. Keşif sırasında, yapılan tüm işlemler ve beyanları içeren bir
tutanak düzenlenir. Plan, çizim, fotoğraf gibi belgeler de tutanağa
eklenir.
(3) Mahkeme, bir olayın nasıl geçmiş olabileceğini
tespit için temsili uygulama da yaptırabilir.
Keşfe katlanma
zorunluluğu
MADDE 291- (1)
Taraflar ve üçüncü kişiler keşif kararının gereğine uymak ve engelleyici
tutum ve davranışlardan kaçınmak zorundadırlar.
(2) Keşif yapılmasına taraflardan birinin karşı
koyması hâlinde, o kimse ispat yükü kendisine düşen taraf ise bu delilden
vazgeçmiş; diğer taraf ise iddia edilen vakıayı kabul etmiş sayılır. Şu
kadar ki, hâkim duruma ve karşı koyma sebebine göre bu hükmü uygulamayabilir.
(3) Keşif, üçüncü kişi için uygun olan zamanda
yapılır. Keşif zamanı ve yeri üçüncü kişiye bildirilir. Gecikmesinde zarar
umulan hâllerde bildirim yapılmaksızın keşif icra edilir. Keşfe karşı koyma
hâlinde hâkim, üçüncü kişiyi karşı koymanın sebep olduğu giderlere ve beşyüz Türk Lirasından beşbin
Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına mahkûm eder; gerektiğinde zor
kullanılmasına karar verebilir. Ancak, üçüncü kişi tanıklıktan çekinme
sebeplerine dayanarak keşfe katlanma yükümlülüğünden kaçınabilir.
Soybağı tespiti için inceleme
MADDE 292-
(1) Uyuşmazlığın çözümü bakımından zorunlu ve bilimsel verilere uygun
olmak, ayrıca sağlık yönünden bir tehlike oluşturmamak şartıyla, herkes, soybağının tespiti amacıyla vücudundan kan veya doku
alınmasına katlanmak zorundadır. Haklı bir sebep olmaksızın bu zorunluluğa
uyulmaması hâlinde, hâkim incelemenin zor kullanılarak yapılmasına karar
verir.
(2) Üçüncü kişi tanıklıktan çekinme hakkı
bulunduğunu ileri sürerek bu yükümlülükten kaçınamaz.
YEDİNCİ
BÖLÜM
Uzman Görüşü
Uzman görüşü
MADDE 293- (1)
Taraflar, dava konusu olayla ilgili olarak, uzmanından bilimsel mütalaa
alabilirler. Sadece bu nedenle ayrıca süre istenemez.
(2) Hâkim, talep üzerine veya resen, kendisinden
rapor alınan uzman kişinin davet edilerek dinlenilmesine karar verebilir.
Uzman kişinin çağrıldığı duruşmada hâkim ve taraflar gerekli soruları
sorabilir.
(3) Uzman kişi çağrıldığı duruşmaya geçerli bir
özrü olmadan gelmezse, hazırlamış olduğu rapor mahkemece değerlendirmeye
tabi tutulmaz.
BEŞİNCİ
KISIM
Hüküm ve Davaya Son
Veren Taraf İşlemleri
BİRİNCİ BÖLÜM
Hüküm
Hüküm, hükmün verilmesi ve
tefhimi
MADDE 294- (1)
Mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir.
Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar,
hükümdür.
(2) Hüküm, yargılamanın sona erdiği duruşmada
verilir ve tefhim olunur.
(3) Hükmün tefhimi,
her hâlde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle
olur.
(4) Zorunlu nedenlerle
sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hâllerde, gerekçeli kararın tefhim
tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir.
(5) Hükmün tefhimini, duruşmada bulunanlar ayakta
dinler.
(6) Hükme ilişkin hususlar, niteliğine aykırı
düşmedikçe, usule ilişkin nihai kararlar hakkında da uygulanır.
Hükmün müzakeresi
MADDE 295-
(1) Hüküm, gizli müzakere edilerek hazırlanır ve alenen tefhim olunur.
(2) Hükmü, yargılamanın sona erdiğinin bildirildiği
duruşmada hazır bulunan hâkim veya hâkimler verir. Bu şekilde hüküm
verebilecek hâkimlerin tamamı hazır bulunmadıkça hüküm hakkında görüşme
yapılamaz.
(3) Hükmün müzakeresi sırasında, yargılamanın sona
erdiğinin bildirildiği duruşmada hazır bulunan hâkim bulunmuyorsa, gerekli
görüldüğü takdirde tarafların sözlü açıklamaları tekrar dinlendikten sonra
müzakere edilir ve hüküm verilir.
Hükmün oylanması ve yeter sayı
MADDE 296-
(1) Toplu mahkemelerde hüküm hakkındaki müzakereyi mahkeme başkanı idare
eder. Müzakere yapıldıktan sonra, başkan, müzakereye katılan en
kıdemsiz üyeden başlayarak her üyenin ayrı ayrı
oyunu alır ve en son kendi oyunu açıklar.
(2) Hüküm, oy çokluğu ile de verilebilir.
Hükmün kapsamı
MADDE 297- (1)
Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve bu ibareden sonra
aşağıdaki hususları kapsar:
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve
zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli
sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile
Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin
ad ve soyadları ile adreslerini.
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini,
anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında
toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit
görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile
taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları
ve süresini.
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin
ve zabıt kâtibinin imzalarını.
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi
bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle,
taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık,
şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Hükmün yazılması
MADDE 298-
(1) Hüküm, hükmü veren hâkim, toplu mahkemelerde başkan veya hükme katılmış
olan hâkimlerden başkanın seçeceği bir üye tarafından yazılır.
(2) Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna
aykırı olamaz.
(3) Hükümde gerekçesi ile birlikte karşı oya da yer
verilir.
(4) Hüküm, hükmü veren hâkim veya hâkimler ile
zabıt kâtibi tarafından imzalanır.
Hükmün imza
edilememesi
MADDE 299- (1)
Hüküm sonucu tefhim edildikten sonra gerekçeli karar imzalanmadan,
hâkim ölür veya herhangi bir sebeple imzalayamayacak hâle düşerse, yeni
hâkim, tefhim edilen hükme uygun olarak gerekçeli kararı bizzat yazarak
imzalar. Toplu mahkemelerde böyle bir durumun gerçekleşmesi hâlinde, hüküm
diğer hâkimler tarafından imzalanır ve başkan veya en kıdemli hâkim
tarafından, hükmün altına diğer hâkimin imza edememesinin sebebi yazılarak
imza olunur.
Hükmün korunması
MADDE 300- (1)
Hükme katılan hâkimlerle zabıt kâtibinin imzalarını ve mahkeme mührünü
taşıyan hüküm arşivde korunur.
Hüküm nüshası
MADDE 301- (1)
Hüküm yazılıp imza edildikten ve mahkeme mührü ile mühürlendikten sonra,
nüshaları yazı işleri müdürü tarafından taraflardan her birine makbuz
karşılığında verilir ve bir nüshası da gecikmeksizin diğer tarafa tebliğ
edilir. Hükmün bir nüshası da dosyasında saklanır.
(2) Taraflardan her birine verilen hüküm nüshası
ilamdır.
(3) Tarafların elinde bulunan hüküm nüshalarının
farklı olması hâlinde karar kartonundaki esas alınır.
İlamın alınması, kesinleşme kaydı ve harçlar
MADDE 302- (1)
Taraflar, harcının ödenmiş olup olmamasına bakılmaksızın ilamı her zaman
alabilirler.
(2) Bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olması,
hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konmasına ve kanun yollarına
başvurulmasına engel teşkil etmez.
(3) 2/7/1964 tarihli ve
492 sayılı Harçlar Kanunu dâhil, diğer kanunların bu maddeye aykırı
hükümleri uygulanmaz.
(4) Hükmün kesinleştiği, ilamın altına veya
arkasına yazılıp, tarih ve mahkeme mührü konmak ve başkan veya hâkim
tarafından imzalanmak suretiyle belirtilir.
Kesin hüküm
MADDE 303- (1)
Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada
maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın
taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci
davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.
(2) Bir hüküm, davada veya karşılık davada ileri
sürülen taleplerden, sadece hükme bağlanmış olanlar hakkında kesin hüküm
teşkil eder.
(3) Kesin hüküm, tarafların küllî halefleri
hakkında da geçerlidir.
(4) Bir dava dolayısıyla ortaya çıkan kesin hüküm,
o hükmün kesinleşmesinden sonra dava konusu şeyin mülkiyetini tarafların
birisinden devralan yahut dava konusu şey üzerinde sınırlı bir ayni hak
veya fer’î zilyetlik kazanan kişiler hakkında da
geçerlidir. Ancak, Türk Medenî Kanununun iyiniyetle
mal edinmeye ait hükümleri saklıdır.
(5) Müteselsil borçlulardan biri veya birkaçı ile
alacaklı arasında yahut müteselsil alacaklılardan biri veya birkaçı ile
borçlu arasında oluşan kesin hüküm, diğerleri hakkında geçerli değildir.
İKİNCİ
BÖLÜM
Hükmün
Tashihi ve Tavzihi
Hükmün tashihi
MADDE 304- (1)
Hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar, mahkemece
resen veya taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebilir. Hüküm tebliğ
edilmişse hâkim, tarafları dinlemeden hatayı düzeltemez. Davet üzerine
taraflar gelmezse, dosya üzerinde inceleme yapılarak karar verilebilir.
(2) Tashih kararı verildiği takdirde, düzeltilen
hususlarla ilgili karar, mahkemede bulunan nüshalar ile verilmiş olan
suretlerin altına veya bunlara eklenecek ayrı bir kâğıda yazılır, imzalanır
ve mühürlenir.
Hükmün tavzihi
MADDE 305-
(1) Hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut
birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar
taraflardan her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın
giderilmesini isteyebilir.
(2) Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve
yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve
değiştirilemez.
Tavzih talebi ve
usulü
MADDE 306- (1)
Tavzih, dilekçeye tarafların sayısı kadar nüsha eklenmek suretiyle
hükmü veren mahkemeden istenebilir. Dilekçenin bir nüshası, cevap süresi
mahkemece belirlenerek karşı tarafa tebliğ edilir. Cevap, tavzih talebinde
bulunan tarafa tebliğ olunur.
(2) Mahkeme, cevap verilmemiş olsa bile dosya
üzerinde inceleme yaparak karar verir; ancak gerekli görürse iki tarafı
sözlü açıklamalarını yapabilmeleri için davet edebilir.
(3) Mahkeme tavzih talebini yerinde gördüğü
takdirde 304 üncü madde uyarınca işlem yapar.
ÜÇÜNCÜ
BÖLÜM
Davaya Son Veren Taraf İşlemleri
Davadan feragat
MADDE 307-
(1) Feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir.
Davayı kabul
MADDE 308-
(1) Kabul, davacının talep sonucuna, davalının kısmen veya tamamen
muvafakat etmesidir.
(2) Kabul, ancak tarafların üzerinde serbestçe
tasarruf edebilecekleri davalarda hüküm doğurur.
Feragat ve kabulün
şekli
MADDE 309-
(1) Feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak
yapılır.
(2) Feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı
tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir.
(3) Kısmen feragat veya kabulde, feragat edilen
veya kabul edilen kısmın, dilekçede yahut tutanakta açıkça gösterilmesi
gerekir.
(4) Feragat ve kabul, kayıtsız ve şartsız
olmalıdır.
Feragat ve kabulün
zamanı
MADDE 310- (1)
Feragat ve kabul, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir.
Feragat ve kabulün
sonuçları
MADDE 311-
(1) Feragat ve kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. İrade bozukluğu
hâllerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir.
Feragat ve kabul
hâlinde yargılama giderleri
MADDE 312-
(1) Feragat veya kabul beyanında bulunan taraf, davada aleyhine
hüküm verilmiş gibi yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilir. Feragat ve
kabul, talep sonucunun sadece bir kısmına ilişkin ise yargılama giderlerine
mahkûmiyet, ona göre belirlenir.
(2) Davalı, davanın açılmasına kendi hâl ve
davranışıyla sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında da
davacının talep sonucunu kabul etmiş ise yargılama giderlerini ödemeye
mahkûm edilmez.
Sulh
MADDE 313- (1)
Sulh, görülmekte olan bir davada, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı
kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış
oldukları bir sözleşmedir.
(2) Sulh, ancak tarafların üzerinde serbestçe
tasarruf edebilecekleri uyuşmazlıkları konu alan davalarda yapılabilir.
(3) Dava konusunun dışında kalan hususlar da sulhun
kapsamına dâhil edilebilir.
(4) Sulh, şarta bağlı olarak da yapılabilir.
Sulhun zamanı
MADDE 314- (1)
Sulh, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir.
Sulhun etkisi
MADDE 315- (1)
Sulh, ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki
sonuç doğurur. Mahkeme, taraflar sulhe göre karar
verilmesini isterlerse, sulh sözleşmesine göre; sulhe
göre karar verilmesini istemezlerse, karar verilmesine yer olmadığına karar
verir.
(2) İrade bozukluğu ya da aşırı yararlanma
hâllerinde sulhun iptali istenebilir.
ALTINCI
KISIM
Basit Yargılama Usulü
Basit yargılama usulüne tabi dava ve işler
MADDE 316- (1)
Basit yargılama usulü, kanunlarda açıkça belirtilenler dışında,
aşağıdaki durumlarda uygulanır:
a) Sulh hukuk mahkemelerinin görevine giren dava ve
işler.
b) Doğrudan dosya üzerinden karar vermek konusunda
kanunun mahkemeye takdir hakkı tanıdığı dava ve işler.
c) İhtiyati tedbir, ihtiyati haciz, delil tespiti
gibi geçici hukuki koruma talepleri ile deniz raporlarının alınması,
dispeççi atanması talepleri ve bunlara karşı yapılacak olan itirazlar.
ç) Her çeşit nafaka davaları ile velayet ve
vesayete ilişkin dava ve işler.
d) Hizmet ilişkisinden doğan davalar.
e) Konkordato ve sermaye şirketleri veya
kooperatiflerin uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırılmasına ilişkin
açılacak davalar.
f) Tahkim hükümlerine göre, mahkemenin görev
alanına giren dava ve işler.
g) Diğer kanunlarda yer alan ve yazılı yargılama
usulü dışındaki yargılama usullerinin uygulanacağı belirtilen dava ve
işler.
Dilekçelerin verilmesi
MADDE 317- (1)
Dava açılması ve davaya cevap verilmesi dilekçe ile olur.
(2) Cevap süresi, dava dilekçesinin davalıya
tebliğinden itibaren iki haftadır. Ancak mahkeme durum ve koşullara göre
cevap dilekçesinin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor yahut imkânsız
olduğu durumlarda, yine bu süre zarfında mahkemeye başvuran davalıya, bir
defaya mahsus ve iki haftayı geçmemek üzere ek bir süre verebilir. Ek cevap
süresi talebi hakkında verilen karar taraflara derhâl bildirilir.
(3) Taraflar cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi
veremezler.
(4) Dava ve cevap dilekçeleri yönetmelikte
belirlenecek formun doldurulması suretiyle de verilebilir.
Delillerin ikamesi
MADDE 318- (1)
Taraflar dilekçeleri ile birlikte, tüm delillerini açıkça ve hangi vakıanın
delili olduğunu da belirterek bildirmek; ellerinde bulunan delillerini
dilekçelerine eklemek ve başka yerlerden getirilecek belge ve dosyalar için
de bunların bulunabilmesini sağlayan bilgilere dilekçelerinde yer vermek
zorundadır.
İddia ve savunmanın
genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı
MADDE 319- (1)
İddianın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı dava açılmasıyla;
savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin
mahkemeye verilmesiyle başlar.
Ön inceleme ve tahkikat
MADDE 320- (1)
Mahkeme, mümkün olan hâllerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya
üzerinden karar verir.
(2) Daha önce karar verilemeyen hâllerde mahkeme,
ilk duruşmada dava şartları ve ilk itirazlarla hak düşürücü süre ve
zamanaşımı hakkında tarafları dinler; daha sonra tarafların iddia ve
savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder. Uyuşmazlık konularının tespitinden
sonra hâkim, tarafları sulhe teşvik eder.
Tarafların sulh olup olmadıkları, sulh olmadıkları takdirde anlaşamadıkları
hususların nelerden ibaret olduğu tutanağa yazılır; tutanağın altı hazır
bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle
yürütülür.
(3) Mahkeme, tarafların dinlenmesi, delillerin
incelenmesi ve tahkikat işlemlerinin yapılmasını yukarıdaki fıkrada
belirtilen duruşma hariç, iki duruşmada tamamlar. Duruşmalar arasındaki
süre bir aydan daha uzun olamaz. İşin niteliği gereği bilirkişi
incelemesinin uzaması, istinabe yoluyla tahkikat işlemlerinin yürütülmesi
gibi zorunlu hâllerde, hâkim gerekçesini belirterek bir aydan sonrası için
de duruşma günü belirleyebilir ve ikiden fazla duruşma yapabilir.
(4) Basit yargılama usulüne tabi davalarda,
işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra
takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır.
Hüküm
MADDE 321- (1)
Tahkikatın tamamlanmasından sonra,
mahkeme tarafların son beyanlarını alır ve yargılamanın sona erdiğini
bildirerek kararını tefhim eder. Taraflara beyanda bulunabilmeleri için
ayrıca süre verilmez.
(2) Kararın tefhimi, mahkemece hükme ilişkin tüm
hususların gerekçesi ile birlikte açıklanması ile gerçekleşir. Ancak
zorunlu hâllerde, hâkim bu durumun sebebini de tutanağa geçirmek suretiyle,
sadece hüküm özetini tutanağa yazdırarak kararı tefhim edebilir. Bu durumda
gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe
çıkartılması gerekir.
Uygulanacak hükümler
MADDE 322- (1) Bu Kanun ve
diğer kanunlarda basit yargılama usulü hakkında hüküm bulunmayan hâllerde,
yazılı yargılama usulüne ilişkin hükümler uygulanır.
(2)
Paylaştırma ve ortaklığın giderilmesi için satış yapılması gereken
hâllerde, hâkim satış için bir memur görevlendirir. Taşınır ve taşınmaz
malların satışı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre yapılır.
YEDİNCİ
KISIM
Yargılama Giderleri ve
Adli Yardım
BİRİNCİ BÖLÜM
Yargılama Giderleri
Yargılama giderlerinin kapsamı
MADDE 323- (1)
Yargılama giderleri şunlardır:
a) Celse, karar ve ilam harçları.
b) Dava nedeniyle yapılan tebliğ ve posta
giderleri.
c) Dosya ve sair evrak giderleri.
ç) Geçici hukuki koruma tedbirleri ve protesto,
ihbar, ihtarname ve vekâletname düzenlenmesine ilişkin giderler.
d) Keşif giderleri.
e) Tanık ile bilirkişiye ödenen ücret ve giderler.
f) Resmî dairelerden alınan belgeler için ödenen
harç, vergi, ücret ve sair giderler.
g) Vekil ile takip edilmeyen davalarda tarafların
hazır bulundukları günlere ait gündelik, seyahat ve konaklama giderlerine
karşılık hâkimin takdir edeceği miktar; vekili bulunduğu hâlde mahkemece
bizzat dinlenmek, isticvap olunmak veya yemin etmek üzere çağrılan
taraf için takdir edilecek gündelik, yol ve konaklama giderleri.
ğ) Vekille takip edilen davalarda kanun gereğince
takdir olunacak vekâlet ücreti.
h) Yargılama sırasında yapılan diğer giderler.
Delil ikamesi için
avans
MADDE 324- (1)
Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen
avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte
aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans
olarak öderler.
(2) Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine
getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi hâlde talep olunan
delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır.
(3) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf
edemeyeceği dava ve işler hakkındaki hükümler saklıdır.
Resen yapılması
gereken işlemlere ilişkin giderler
MADDE 325- (1)
Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işlerde,
hâkim tarafından resen başvurulan deliller için gereken giderlerin, bir
haftalık süre içinde taraflardan birisi veya belirtilecek oranda her ikisi
tarafından ödenmesine karar verilir. Belirlenen süre içinde bu işlemlere
ait giderleri karşılayacak miktarda avans yatırılmazsa, ileride bu gideri
ödemesi gereken taraftan alınmak üzere Hazineden ödenmesine hükmedilir.
Yargılama
giderlerinden sorumluluk
MADDE 326- (1)
Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm
verilen taraftan alınmasına karar verilir.
(2) Davada iki taraftan her biri kısmen haklı
çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre
paylaştırır.
(3) Aleyhine hüküm verilenler birden fazla ise
mahkeme yargılama giderlerini, bunlar arasında paylaştırabileceği gibi, müteselsilen sorumlu tutulmalarına da karar verebilir.
Dürüstlük kuralına
aykırılık sebebiyle yargılama giderlerinden sorumluluk
MADDE 327- (1)
Gereksiz yere davanın uzamasına veya gider yapılmasına sebebiyet vermiş
olan taraf, davada lehine karar verilmiş olsa bile, karar ve ilam
harcı dışında kalan yargılama giderlerinin tamamını veya bir kısmını
ödemeye mahkûm edilebilir.
(2) Bir kişi davada sıfatı olmadığı hâlde,
davacıyı, davalı sıfatı kendisine aitmiş gibi yanıltıp, kendisine karşı
dava açılmasına sebebiyet verirse, davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddi
hâlinde, davalı yararına yargılama giderlerine hükmedilemez.
Fer’î müdahale gideri
MADDE 328- (1)
Fer’î müdahil olarak davada yer alan kimse,
yanında katıldığı taraf haksız çıkarsa, yalnızca fer’î
müdahale giderinden sorumlu tutulur, aksi hâlde bu giderler diğer tarafa
yükletilir. Ancak, hüküm üçüncü kişinin katıldığı taraf lehine verilmiş
olsa bile, lehine hükmolunan tarafın hâl ve davranışı, üçüncü kişinin
davaya katılmasını gerektirmişse, müdahale giderinin tamamı veya bir kısmı,
lehine hüküm verilen tarafa yükletilebilir.
Kötüniyetle veya haksız dava açılmasının sonuçları
MADDE 329- (1)
Kötüniyetli davalı veya hiçbir hakkı olmadığı
hâlde dava açan taraf, yargılama giderlerinden başka, diğer tarafın
vekiliyle aralarında kararlaştırılan vekâlet ücretinin tamamı veya bir
kısmını ödemeye mahkûm edilebilir. Vekâlet ücretinin miktarı hakkında
uyuşmazlık çıkması veya mahkemece miktarının fahiş bulunması hâlinde, bu
miktar doğrudan mahkemece takdir olunur.
(2) Kötüniyet sahibi
davalı veya hiçbir hakkı olmadığı hâlde dava açan taraf, bundan başka beşyüz Türk Lirasından beşbin
Türk Lirasına kadar disiplin
para cezası ile mahkûm edilebilir. Bu hâllere vekil sebebiyet vermiş ise
disiplin para cezası vekil hakkında uygulanır.
Vekâlet ücretinin
taraf lehine hükmedilmesi
MADDE 330- (1)
Vekil ile takip edilen davalarda mahkemece, kanuna göre takdir olunacak
vekâlet ücreti, taraf lehine hükmedilir.
Esastan
sonuçlanmayan davada yargılama gideri
MADDE 331-
(1) Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar
verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki
tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder.
(2) Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra
davaya bir başka mahkemede devam edilmesi hâlinde, yargılama giderlerine o
mahkeme hükmeder. Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra
davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın
açıldığı mahkeme dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı yargılama
giderlerini ödemeye mahkûm eder.
(3) Davanın açılmamış sayılmasına karar verilen
hâllerde yargılama giderleri davacıya yükletilir.
Yargılama
giderlerine hükmedilmesi
MADDE 332-
(1) Yargılama giderlerine, mahkemece resen hükmedilir.
(2) Yargılama gideri, tutarı, hangi tarafa ve hangi
oranda yükletildiği ve dökümü hüküm altında gösterilir.
(3) Hükümden sonraki yargılama giderlerini hangi
tarafın ödeyeceği, miktarı ve dökümü ile bu giderlerin hangi
tarafa yükletileceği, mahkemece ilamın altına yazılır.
Avansın iadesi
MADDE 333- (1)
Hükmün kesinleşmesinden sonra mahkeme kendiliğinden, yatırılan avansın
kullanılmayan kısmının iadesine karar verir. Bu kararın tebliğ gideri iade
edilecek avanstan karşılanır.
İKİNCİ
BÖLÜM
Adli Yardım
Adli yardımdan yararlanacak kişiler
MADDE 334- (1)
Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin,
gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden
yoksun olan kimseler, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma
taleplerinde ve icra takibinde, haklı oldukları yolunda kanaat uyandırmak
kaydıyla adli yardımdan yararlanabilirler.
(2) Kamuya yararlı dernek ve vakıflar, iddia ve
savunmalarında haklı göründükleri ve mali açıdan zor duruma düşmeden
gerekli giderleri kısmen veya tamamen ödeyemeyecek durumda oldukları
takdirde adli yardımdan yararlanabilirler.
(3) Yabancıların adli yardımdan yararlanabilmeleri
ayrıca karşılıklılık şartına bağlıdır.
Adli yardımın
kapsamı
MADDE 335- (1)
Adli yardım kararı, ilgiliye, aşağıdaki hususları sağlar:
a) Yapılacak tüm yargılama ve takip giderlerinden
geçici olarak muafiyet.
b) Yargılama ve takip giderleri için teminat
göstermekten muafiyet.
c) Dava ve icra takibi sırasında yapılması gereken
tüm giderlerin Devlet tarafından avans olarak ödenmesi.
ç) Davanın avukat ile takibi gerekiyorsa, ücreti
sonradan ödenmek üzere bir avukat temini.
(2) Mahkeme, talepte bulunanın, yukarıdaki
bentlerde düzenlenen hususlardan bir kısmından yararlanmasına da karar
verebilir.
(3) Adli yardım, hükmün kesinleşmesine kadar devam
eder.
Adli yardım talebi
MADDE 336- (1)
Adli yardım, asıl talep veya işin karara bağlanacağı mahkemeden; icra ve
iflas takiplerinde ise takibin yapılacağı yerdeki icra mahkemesinden
istenir.
(2) Talepte bulunan kişi, iddiasının özeti ile
birlikte, iddiasını dayandıracağı delilleri ve yargılama giderlerini
karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali durumuna ilişkin
belgeleri mahkemeye sunmak zorundadır.
(3) Kanun yollarına başvuru sırasında adli yardım
talebi bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya
yapılır.
(4) Adli yardım talebine ilişkin evrak, her türlü
harç ve vergiden muaftır.
Adli yardım
talebinin incelenmesi
MADDE 337- (1)
Mahkeme, adli yardım talebi hakkında duruşma yapmaksızın karar verebilir.
(2) Adli yardım talebinin kabul veya reddine
ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulamaz. Ancak, adli yardım
talebi reddedilirse, sonradan gerçekleşen bir sebebe dayanılarak tekrar
talepte bulunulabilir.
(3) Adli yardım, daha önce yapılan yargılama
giderlerini kapsamaz.
Adli yardım
kararının kaldırılması
MADDE 338- (1)
Adli yardımdan yararlanan kişinin mali durumu hakkında kasten veya ağır
kusuru sonucu yanlış bilgi verdiği ortaya çıkar veya sonradan mali
durumunun yeteri derecede iyileştiği anlaşılırsa adli yardım kararı
kaldırılır.
Adli yardımla ertelenen
yargılama giderlerinin tahsili
MADDE 339- (1)
Adli yardım kararından dolayı ertelenen tüm yargılama giderleri ile
Devletçe ödenen avanslar dava veya takip sonunda haksız çıkan kişiden
tahsil olunur. Adli yardımdan yararlanan kişinin haksız çıkması hâlinde,
uygun görülürse yargılama giderlerinin en çok bir yıl içinde aylık eşit
taksitler hâlinde ödenmesine karar verilebilir.
Adli yardım
kararıyla atanan avukatın ücretinin ödenmesi
MADDE 340-
(1) Adli yardımdan yararlanan kişi için mahkemenin talebi üzerine baro
tarafından görevlendirilen avukatın ücreti, yargılama gideri olarak
Hazineden ödenir.
SEKİZİNCİ
KISIM
Kanun Yolları
BİRİNCİ BÖLÜM
İstinaf
İstinaf yoluna
başvurulabilen kararlar
MADDE 341- (1) İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar
ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin
kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna
başvurulabilir.
(2) Miktar veya değeri binbeşyüz Türk Lirasını
geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir.
(3) Alacağın bir kısmının
dava edilmiş olması durumunda binbeşyüz Türk Liralık kesinlik sınırı
alacağın tamamına göre belirlenir.
(4) Alacağın tamamının
dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü
binbeşyüz Türk Lirasını
geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz.
(5) İlk derece
mahkemelerinin diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtaya başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge
adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilişkin nihai
kararlarına karşı, bölge adliye mahkemelerine başvurulabilir.
İstinaf
dilekçesi
MADDE 342- (1) İstinaf yoluna başvurma, dilekçeyle yapılır ve
dilekçeye, karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenir.
(2) İstinaf dilekçesinde
aşağıdaki hususlar bulunur:
a) Başvuran ile karşı
tarafın davadaki sıfatları, adı, soyadı, Türkiye Cumhuriyeti kimlik
numarası ve adresleri.
b) Varsa kanuni temsilci
ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri.
c) Kararın hangi
mahkemeden verilmiş olduğu ve tarihi ile sayısı.
ç) Kararın başvurana
tebliğ edildiği tarih.
d) Kararın özeti.
e) Başvuru sebepleri ve
gerekçesi.
f) Talep sonucu.
g) Başvuranın veya varsa
kanuni temsilci yahut vekilinin imzası.
(3) İstinaf dilekçesi,
başvuranın kimliği ve imzasıyla, başvurulan kararı yeteri kadar belli
edecek kayıtları taşıması durumunda diğer hususlar bulunmasa bile
reddolunmayıp, 355 inci madde çerçevesinde gerekli inceleme
yapılır.
İstinaf
dilekçesinin verilmesi
MADDE 343- (1) İstinaf dilekçesi, kararı veren mahkemeye veya
başka bir yer mahkemesine verilebilir. İstinaf dilekçesi hangi mahkemeye
verilmişse, o mahkemece bölge adliye mahkemesi başvuru defterine kaydolunur
ve başvurana ücretsiz bir alındı belgesi verilir.
(2) Kararı veren
mahkemeden başka bir mahkemeye verilmiş olan istinaf dilekçesi, bu
mahkemece yukarıdaki fıkraya göre işlem yapıldıktan sonra kararı veren
mahkemeye örnekleriyle birlikte gönderilir. Bu durum derhâl mahkemesine
bildirilir.
(3) İstinaf yoluna
başvurma tarihi konusunda 118 inci madde hükmü uygulanır.
(4) Dosya, kararı veren
mahkemece, istinaf dilekçesinde gösterilen daire ile bağlı kalınmaksızın,
ilgili bölge adliye mahkemesine gönderilir.
Harç
ve giderlerin yatırılması
MADDE 344- (1) İstinaf dilekçesi verilirken, istinaf
kanun yoluna başvuru harcı ve tebliğ giderleri de dâhil olmak üzere tüm
giderler ödenir. Bunların hiç ödenmediği veya eksik ödenmiş olduğu sonradan
anlaşılırsa, kararı veren mahkeme tarafından verilecek bir haftalık kesin
süre içinde tamamlanması, aksi hâlde başvurudan vazgeçmiş sayılacağı hususu
başvurana yazılı olarak bildirilir. Verilen kesin süre içinde harç ve
giderler tamamlanmadığı takdirde, mahkeme başvurunun yapılmamış sayılmasına
karar verir. Bu karara karşı istinaf yoluna başvurulması hâlinde, 346
ncı maddenin ikinci fıkrası hükmü kıyas yoluyla
uygulanır.
Başvuru
süresi
MADDE 345- (1) İstinaf yoluna başvuru süresi iki haftadır. Bu
süre, ilamın usulen taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye başlar.
İstinaf yoluna başvuru süresine ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.
İstinaf
dilekçesinin reddi
MADDE 346- (1) İstinaf dilekçesi, kanuni süre geçtikten
sonra verilir veya kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren
mahkeme istinaf dilekçesinin reddine karar verir ve 344 üncü maddeye göre
yatırılan giderden karşılanmak suretiyle ret kararını kendiliğinden
ilgiliye tebliğ eder.
(2) Bu ret kararına karşı
tebliği tarihinden itibaren bir hafta içinde istinaf yoluna başvurulabilir.
İstinaf yoluna başvurulduğu ve gerekli giderler de yatırıldığı takdirde
dosya, kararı veren mahkemece yetkili bölge adliye mahkemesine gönderilir.
Bölge adliye mahkemesi ilgili dairesi istinaf dilekçesinin reddine ilişkin
kararı yerinde görmezse, ilk istinaf dilekçesine göre gerekli incelemeyi
yapar.
İstinaf
dilekçesine cevap
MADDE 347- (1) İstinaf dilekçesi, kararı veren mahkemece karşı
tarafa tebliğ olunur.
(2) Karşı taraf, tebliğden
itibaren iki hafta içinde cevap dilekçesini kararı veren mahkemeye
veya bu mahkemeye gönderilmek üzere başka bir yer mahkemesine verebilir.
(3) Kararı veren mahkeme,
dilekçeler verildikten veya bunun için belli süreler geçtikten sonra,
dosyayı dizi listesine bağlı olarak ilgili bölge adliye mahkemesine
gönderir.
Katılma
yolu ile başvurma
MADDE 348- (1) İstinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen
taraf, başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile,
vereceği cevap dilekçesi ile istinaf yoluna başvurabilir. İstinaf yoluna
asıl başvuran taraf, buna karşı iki hafta içinde cevap verebilir.
(2) İstinaf yoluna
başvuran, bu talebinden feragat eder veya talebi bölge adliye mahkemesi
tarafından esasa girilmeden reddedilirse, katılma yolu ile başvuranın
talebi de reddedilir.
Başvurma
hakkından feragat
MADDE 349- (1) Taraflar, ilamın kendilerine tebliğinden
önce, istinaf yoluna başvurma hakkından feragat edemez.
(2) Başvuru yapıldıktan
sonra feragat edilirse, dosya bölge adliye mahkemesine gönderilmez ve
kararı veren mahkemece başvurunun reddine karar verilir. Dosya, bölge
adliye mahkemesine gönderilmiş ve henüz karara bağlanmamış ise başvuru
feragat nedeniyle reddolunur.
Başvurunun
icraya etkisi
MADDE 350- (1) İstinaf yoluna başvurma, kararın icrasını
durdurmaz. İcra ve İflas Kanununun icranın geri bırakılmasıyla ilgili 36 ncı maddesi hükmü saklıdır. Nafaka kararlarında icranın
geri bırakılmasına karar verilemez.
(2) Kişiler hukuku, aile
hukuku ve taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararlar
kesinleşmedikçe yerine getirilemez.
Kötüniyetle istinaf yoluna başvurma
MADDE 351- (1) İstinaf başvurusunun kötüniyetle
yapıldığı anlaşılırsa, bölge adliye mahkemesince, 329 uncu madde hükümleri
uygulanır.
Ön
inceleme
MADDE 352- (1) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince dosya
üzerinde yapılacak ön inceleme sonunda; incelemenin başka bir dairece
yapılması gerektiği, kararın kesin olduğu, başvurunun süresi içinde
yapılmadığı, başvuru şartlarının yerine getirilmediği, başvuru sebeplerinin
veya gerekçesinin hiç gösterilmediği tespit edilen dosyalar hakkında
öncelikle gerekli karar verilir. Eksiklik bulunmadığı anlaşılan dosya
incelemeye alınır.
Duruşma
yapılmadan verilecek kararlar
MADDE 353- (1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik
bulunmadığı anlaşılırsa;
a) Aşağıdaki durumlarda
bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın
yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı
çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve
yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir:
1) Davaya bakması yasak olan
hâkimin karar vermiş olması.
2) İleri sürülen haklı ret
talebine rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması.
3) Mahkemenin görevli ve
yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması
veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış
bulunması veyahut mahkemenin bölge adliye mahkemesinin yargı çevresi
dışında kalması.
4) Diğer dava şartlarına
aykırılık bulunması.
5) Mahkemece usule aykırı
olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine
veya ayrılmasına, merci tayinine karar verilmiş olması.
6) Mahkemece, tarafların
davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan
veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması.
b) Aşağıdaki durumlarda
davanın esasıyla ilgili olarak;
1) İncelenen mahkeme
kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde
başvurunun esastan reddine,
2) Yargılamada eksiklik
bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden
yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın
gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında,
3) Yargılamada bulunan
eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların
tamamlanmasından sonra yeniden esas hakkında,
duruşma yapılmadan karar verilir.
İnceleme
MADDE 354- (1) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince
inceleme, davanın özelliğine göre heyetçe veya görevlendirilecek bir üye
tarafından yapılır.
(2) İnceleme sırasında
gereken hâllerde başka bir bölge adliye mahkemesi veya ilk derece mahkemesi
istinabe edilebilir.
İncelemenin
kapsamı
MADDE 355- (1) İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen
sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu
düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.
Duruşma
yapılmasına karar verilmesi
MADDE 356- (1) 353 üncü maddede belirtilen hâller dışında
inceleme, duruşmalı olarak yapılır. Bu durumda duruşma günü taraflara
tebliğ edilir.
Yapılamayacak
işlemler
MADDE
357- (1) Bölge adliye mahkemesi
hukuk dairelerinde karşı dava açılamaz, davaya müdahale talebinde
bulunulamaz, davanın ıslahı ve 166 ncı maddenin
birinci fıkrası hükmü saklı kalmak üzere davaların birleştirilmesi
istenemez, bölge adliye mahkemesince resen göz önünde tutulacaklar dışında,
ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez,
yeni delillere dayanılamaz.
(2) Bölge adliye
mahkemeleri için yetki sözleşmesi yapılamaz.
(3) İlk derece
mahkemesinde usulüne uygun olarak gösterildiği hâlde incelenmeden
reddedilen veya mücbir bir sebeple gösterilmesine olanak bulunmayan
deliller bölge adliye mahkemesince incelenebilir.
Duruşmaya
gelinmemesi ve giderlerin ödenmemesi
MADDE 358- (1) Duruşmalı olarak incelenen işlerde taraflara
çıkartılan davetiyelerde, duruşmada hazır bulunmadıkları takdirde
tahkikatın yokluklarında yapılarak karar verileceği hususu ile başvuran
tarafa çıkartılacak davetiyede, ayrıca, yapılacak tahkikatla ilgili olarak
bölge adliye mahkemesince belirlenen gideri duruşma gününe kadar avans
olarak yatırması gerektiği açıkça belirtilir.
(2) Başvuran, kabul
edilebilir bir mazerete dayanarak duruşmaya gelemediğini bildirdiği
takdirde, yeni bir duruşma günü tayin edilerek taraflara bildirilir.
(3) Başvuran mazeretsiz
olarak duruşmalara katılmadığı veya tahkikatla ilgili giderler süresi
içinde yatırılmadığı takdirde, dosyanın mevcut durumuna göre karar verilir.
Şu kadar ki, öngörülen tahkikat yapılmaksızın karar verilmesine olanak
bulunmayan hâllerde başvuru reddedilir.
Karar
MADDE 359- (1) Karar aşağıdaki hususları içerir:
a) Kararı veren bölge
adliye mahkemesi hukuk dairesi ile başkan, üyeler ve zabıt kâtibinin ad ve
soyadları, sicil numaraları.
b) Tarafların ve davaya
ilk derece mahkemesinde müdahil olarak katılanların kimlikleri ile Türkiye
Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin adı,
soyadı ve adresleri.
c) Tarafların iddia ve
savunmalarının özeti.
ç) İlk derece mahkemesi
kararının özeti.
d) İleri sürülen istinaf
sebepleri.
e) Taraflar arasında
uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin
tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarla
bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep.
f) Hüküm sonucu ile varsa
kanun yolu ve süresi.
g) Kararın verildiği
tarih, başkan ve üyeler ile zabıt kâtibinin imzaları.
ğ) Gerekçeli kararın
yazıldığı tarihi.
(2) Hükmün sonuç kısmında,
gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri
hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra
numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde
gösterilmesi gereklidir.
Uygulanacak
diğer hükümler
MADDE 360- (1) Bu Bölümde
aksine hüküm bulunmayan hâllerde, ilk derece mahkemesinde
uygulanan yargılama usulü, bölge adliye mahkemesinde de uygulanır.
İKİNCİ
BÖLÜM
Temyiz
Temyiz edilebilen
kararlar
MADDE 361- (1) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinden
verilen temyizi kabil nihai kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi
üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde
temyiz yoluna başvurulabilir.
(2) Davada haklı çıkmış
olan taraf da hukuki yararı bulunmak şartıyla temyiz yoluna başvurabilir.
Temyiz
edilemeyen kararlar
MADDE 362- (1) Bölge adliye mahkemelerinin aşağıdaki kararları
hakkında temyiz yoluna başvurulamaz:
a) Miktar veya değeri yirmibeşbin Türk Lirasını (bu tutar dâhil)
geçmeyen davalara ilişkin kararlar.
b) 4 üncü maddede
gösterilen davalar ile (23/6/1965 tarihli ve 634
sayılı Kat Mülkiyeti Kanunundan doğup taşınmazın aynına ilişkin olan
davalar hariç) özel kanunlarda sulh hukuk mahkemesinin görevine girdiği
belirtilen davalarla ilgili kararlar.
c) Yargı çevresi içinde
bulunan ilk derece mahkemeleri arasındaki yetki ve görev uyuşmazlıklarını
çözmek için verilen kararlar ile merci tayinine ilişkin kararlar.
ç) Çekişmesiz yargı
işlerinde verilen kararlar.
d) Soybağına
ilişkin sonuçlar doğuran davalar hariç olmak üzere, nüfus kayıtlarının
düzeltilmesine ilişkin davalarla ilgili kararlar.
e) Yargı çevresi içindeki
ilk derece mahkemeleri hâkimlerinin davayı görmeye hukuki veya fiilî
engellerinin çıkması hâlinde, davanın o yargı çevresi içindeki başka bir
mahkemeye nakline ilişkin kararlar.
f) Geçici hukuki korumalar
hakkında verilen kararlar.
(2) Birinci fıkranın (a)
bendindeki kararlarda alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, yirmibeşbin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın
tamamına göre belirlenir. Alacağın tamamının dava edilmiş olması hâlinde,
kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü yirmibeşbin
Türk Lirasını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Ancak, karşı taraf
temyiz yoluna başvurduğu takdirde, diğer taraf da düzenleyeceği cevap
dilekçesiyle kararı temyiz edebilir.
Kanun
yararına temyiz
MADDE 363- (1) İlk derece mahkemelerinin ve bölge adliye
mahkemesi hukuk dairelerinin kesin olarak verdikleri kararlarla, istinaf
veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlara karşı,
yürürlükteki hukuka aykırı bulunduğu ileri sürülerek Adalet Bakanlığı veya
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına temyiz yoluna
başvurulur.
(2) Temyiz talebi Yargıtayca yerinde görüldüğü takdirde, karar kanun
yararına bozulur. Bu bozma, kararın hukuki sonuçlarını ortadan kaldırmaz.
(3) Bozma kararının bir örneği Adalet Bakanlığına gönderilir
ve Bakanlıkça Resmî Gazetede yayımlanır.
Temyiz
dilekçesi
MADDE 364- (1) Temyiz, dilekçe ile yapılır ve dilekçeye, karşı
tarafın sayısı kadar örnek eklenir.
(2) Temyiz dilekçesinde
aşağıdaki hususlar bulunur:
a) Temyiz eden ile karşı
tarafın davadaki sıfatları, adı, soyadı, Türkiye Cumhuriyeti kimlik
numarası ve adresleri.
b) Bunların varsa kanuni
temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri.
c) Temyiz edilen kararın
hangi bölge adliye mahkemesi hukuk dairesinden verilmiş olduğu, tarihi ve
sayısı.
ç) Yargıtayın
bozma kararı üzerine, bozmaya uygun olarak ilk derece mahkemesince verilen
yeni kararın veya direnme kararına karşı temyizde direnme kararının, hangi
mahkemeye ait olduğu, tarihi ve sayısı.
d) İlamın temyiz edene
tebliğ edildiği tarih.
e) Kararın özeti.
f) Temyiz sebepleri ve
gerekçesi.
g) Duruşma istenmesi
hâlinde bu istek.
ğ) Temyiz edenin veya
varsa kanuni temsilci yahut vekilinin imzası.
(3) Temyiz dilekçesinin,
temyiz edenin kimliği ve imzasıyla temyiz olunan kararı yeteri kadar belli
edecek kayıtları taşıması hâlinde, diğer şartlar bulunmasa bile
reddolunmayıp temyiz incelemesi yapılır.
Temyiz
dilekçesinin verilmesi
MADDE 365- (1) Temyiz dilekçesi, kararı veren bölge adliye
mahkemesi hukuk dairesine veya Yargıtayın bozması
üzerine hüküm veren ilk derece mahkemesine yahut temyiz edenin bulunduğu
yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine
verilebilir.
(2) Temyiz dilekçesi,
kararı veren mahkemeden başka bir mahkemeye verilmişse temyiz defterine
kaydolunur ve durum derhâl kararı temyiz edilen mahkemeye bildirilir.
(3) Temyiz edene ücretsiz
bir alındı belgesi verilir.
Kıyas
yoluyla uygulanacak hükümler
MADDE 366- (1) Bu Kanunun istinaf yolu ile ilgili 343 ilâ 349
ve 352 nci maddeleri hükümleri, temyizde
de kıyas yoluyla uygulanır.
Temyizin
icraya etkisi
MADDE 367- (1) Temyiz, kararın icrasını durdurmaz. İcra ve
İflas Kanununun icranın geri bırakılmasıyla ilgili 36 ncı
maddesi hükmü saklıdır. Nafaka kararlarında icranın geri bırakılmasına
karar verilemez.
(2) Kişiler hukuku, aile
hukuku ve taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararlar
kesinleşmedikçe yerine getirilemez.
Kötüniyetle temyiz
MADDE 368- (1) Temyiz talebinin kötüniyetle
yapıldığı anlaşılırsa Yargıtayca 329 uncu madde
hükümleri uygulanır.
Temyiz
incelemesi ve duruşma
MADDE 369- (1) Yargıtay, tarafların ileri sürdükleri temyiz
sebepleriyle bağlı olmayıp, kanunun açık hükmüne aykırı gördüğü diğer hususları
da inceleyebilir.
(2) Yargıtay temyiz
incelemesini dosya üzerinde yapar. Ancak, tüzel kişiliğin
feshine veya genel kurul kararlarının iptaline, evlenmenin butlanına veya
iptaline, boşanma veya ayrılığa, velayete, soybağına
ve kısıtlamaya ilişkin davalarla miktar veya değeri yirmibin
Türk Lirasını aşan alacak ve ayın davalarında taraflardan biri temyiz veya
cevap dilekçesinde duruşma yapılmasını talep etmiş ise Yargıtayca
bir gün belli edilerek taraflara usulen davetiye gönderilir. Tebliğ
tarihi ile duruşma günü arasında en az iki hafta bulunması gerekir;
taraflar gelmişlerse bu süreye bakılmaz. Tebligat gideri verilmemişse
duruşma talebi dikkate alınmaz. Duruşma giderinin eksik ödenmiş olduğu
anlaşılırsa, dairenin başkanı tarafından verilecek bir haftalık kesin süre
içinde tamamlanması, aksi hâlde duruşma talebinden vazgeçilmiş sayılacağı,
duruşma isteyene yazılı olarak bildirilir. Verilen süre içinde giderler
tamamlanmadığı takdirde, Yargıtay incelemesini dosya üzerinde yapar.
(3) Yirmibin
Türk Liralık duruşma sınırının belirlenmesinde 362 nci
maddenin ikinci fıkrası kıyas yoluyla uygulanır.
(4) Yargıtay, ikinci fıkra
hükmü ile bağlı olmaksızın, bilgi almak üzere resen de duruşma yapılmasına
karar verebilir.
(5) Duruşma günü belli
edilen hâllerde Yargıtay, tarafları veya gelen tarafı dinledikten sonra,
taraflardan hiçbiri gelmemiş ise dosya üzerinde inceleme yaparak kararını
verir.
(6) Duruşma günü kararı
verilemeyen işlerin en geç bir ay içinde karara bağlanması zorunludur.
(7) Kanunda ivedi olduğu
bildirilen dava ve işlere ait temyiz incelemesi öncelikle yapılır.
Onama
kararları
MADDE 370- (1) Yargıtay, onama kararında, onadığı kararın
hukuk kurallarına uygunluk gerekçesini göstermek zorundadır.
(2) Temyiz olunan kararın,
kanunun olaya uygulanmasında hata edilmiş olmasından dolayı bozulması
gerektiği ve kanuna uymayan husus hakkında yeniden yargılama yapılmasına
ihtiyaç duyulmadığı takdirde Yargıtay, kararı değiştirerek ve düzelterek
onayabilir.
(3) Tarafların
kimliklerine ait yanlışlıklarla, yazı, hesap veya diğer açık ifade
yanlışlıkları hakkında da bu hüküm uygulanır.
(4) Karar, usule ve kanuna uygun olup da gösterilen
gerekçe doğru bulunmazsa, gerekçe değiştirilerek ve düzeltilerek onanır.
Bozma
sebepleri
MADDE 371- (1) Yargıtay, aşağıda belirtilen sebeplerden
dolayı gerekçe göstererek temyiz olunan kararı kısmen veya tamamen bozar:
a) Hukukun veya taraflar
arasındaki sözleşmenin yanlış uygulanmış olması.
b) Dava şartlarına
aykırılık bulunması.
c) Taraflardan birinin davasını
ispat için dayandığı delillerin kanuni bir sebep olmaksızın kabul
edilmemesi.
ç) Karara etki eden
yargılama hatası veya eksiklikleri bulunması.
Yargıtay
kararlarının tebliği
MADDE 372- (1) Yargıtayın
bozma kararları ile onama kararları mahkeme yazı işleri müdürü tarafından
derhâl taraflara tebliğ edilir.
(2) Tebliğ giderleri,
temyiz dilekçesiyle birlikte, temyiz talebinde bulunandan peşin olarak
alınır. Bu giderlerin ödenmemesi hâlinde 344 üncü madde hükmü uygulanır.
Bozmaya
uyma veya direnme
MADDE 373- (1) Yargıtay ilgili dairesinin tamamen veya
kısmen bozma kararı, başvurunun bölge adliye mahkemesi tarafından esastan
reddi kararına ilişkin ise bölge adliye mahkemesi kararı kaldırılarak
dosya, kararı veren ilk derece mahkemesine veya uygun görülecek diğer bir
ilk derece mahkemesine, kararın bir örneği de bölge adliye mahkemesine
gönderilir.
(2) Bölge adliye
mahkemesinin düzelterek veya yeniden esas hakkında verdiği karar Yargıtayca tamamen veya kısmen bozulduğu takdirde
dosya, kararı veren bölge adliye mahkemesi veya uygun görülen diğer bir
bölge adliye mahkemesine gönderilir.
(3) Bölge adliye
mahkemesi, 344 üncü madde uyarınca peşin alınmış olan gideri
kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip
dinledikten sonra Yargıtayın bozma kararına
uyulup uyulmayacağına karar verir.
(4) Yargıtayın
bozma kararı üzerine ilk derece mahkemesince bozmaya uygun olarak karar
verildiği takdirde, bu karara karşı temyiz yoluna başvurulabilir.
(5) İlk derece mahkemesi
veya bölge adliye mahkemesi kararında direnirse, bu kararın temyiz edilmesi
durumunda inceleme, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılır.
(6) Hukuk Genel Kurulunun verdiği karara uymak
zorunludur.
ÜÇÜNCÜ
BÖLÜM
Yargılamanın İadesi
Konu
MADDE 374- (1)
Yargılamanın iadesi, kesin olarak verilen veya kesinleşmiş olan
hükümlere karşı istenebilir.
Yargılamanın iadesi
sebepleri
MADDE 375- (1)
Aşağıdaki sebeplere dayanılarak yargılamanın iadesi talep edilebilir:
a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş
olması.
b) Davaya bakması yasak olan yahut hakkındaki ret
talebi, merciince kesin olarak kabul edilen hâkimin karar vermiş veya
karara katılmış bulunması.
c) Vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla
davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması.
ç) Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen
tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın
verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması.
d) Karara esas alınan senedin sahteliğine karar
verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmî makam önünde ikrar
edilmiş olması.
e) İfadesi karara esas alınan tanığın, karardan
sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması.
f) Bilirkişi veya tercümanın, hükme esas alınan
husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olması.
g) Lehine karar verilen tarafın, karara esas alınan
yemini yalan yere ettiğinin, ikrar veya yazılı delille sabit olması.
ğ) Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka
bir hükümle ortadan kalkmış olması.
h) Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden
hileli bir davranışta bulunmuş olması.
ı) Bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden
sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı
bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olması.
i) Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri
Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle
verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla
tespit edilmiş olması.
(2) Birinci fıkranın (e), (f) ve (g) bentlerindeki
hâllerde yargılamanın iadesinin istenebilmesi, bu sebeplerin kesinleşmiş
bir ceza mahkûmiyet kararı ile belirlenmiş olması şartına bağlıdır. Delil
yokluğundan başka bir sebeple ceza kovuşturmasına başlanamamış veya
mahkûmiyet kararı verilememiş ise ceza mahkemesi kararı aranmaz. Bu takdirde
dayanılan yargılamanın iadesi sebebinin, yargılamanın iadesi davasında
öncelikle ispat edilmesi gerekir.
Üçüncü kişilerin
hükmün iptalini talep etmesi
MADDE 376- (1)
Davanın taraflarından birisinin alacaklıları veya aleyhine hüküm verilen
tarafın yerine geçenler, borçluları veya yerine geçmiş oldukları kimselerin
aralarında anlaşarak, kendilerine karşı hile yapmaları nedeniyle hükmün
iptalini isteyebilirler.
Süre
MADDE 377- (1)
Yargılamanın iadesi süresi;
a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş
olduğunun öğrenildiği,
b) 375 inci maddenin birinci fıkrasının (b)
ve (c) bentlerinde öngörülen hâllerde, kararın davalıya veya gerçek vekil
veya temsilciye tebliğ edildiği; alacaklı veya davalı yerine geçenlerin
karardan usulen haberdar olduğu,
c) Yeni belgenin elde edildiği veya hilenin farkına
varıldığı,
ç) 375 inci maddenin birinci fıkrasının (d), (e),
(f) ve (g) bentlerindeki hâllerde, ceza mahkûmiyetine ilişkin hükmün
kesinleştiği veya ceza kovuşturmasına başlanamadığı yahut soruşturmanın sonuçsuz
kaldığı,
d) Karara esas alınan ilamın bozularak kesin hüküm
şeklinde tamamen ortadan kalkmasından haberdar olunduğu,
e) 375 inci maddenin birinci fıkrasının (i) bendinde yazılı sebepten dolayı,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararının tebliğ edildiği,
tarihten itibaren üç ay ve her hâlde iade talebine konu
olan hükmün kesinleşmesinden itibaren on yıldır.
(2) 375 inci maddenin birinci fıkrasının (ı)
bendinde yazılan sebepten dolayı yargılamanın yenilenmesi süresi ilama
ilişkin zamanaşımı süresi kadardır.
İnceleyecek mahkeme
ve teminat
MADDE 378- (1)
Yargılamanın iadesi talebini içeren dilekçe, kararı veren mahkemece
incelenir.
(2) Mahkeme, dayanılan sebebin niteliğine göre
yargılamanın iadesi talebinde bulunandan karşı tarafın zarar ve ziyanını
karşılayacak uygun bir miktar teminat göstermesini isteyebilir.
Talebin ön
incelemesi
MADDE 379-
(1) Yargılamanın iadesi talebi üzerine mahkeme, tarafları davet edip
dinledikten sonra;
a) Talebin kanuni süre içinde yapılmış olup
olmadığını,
b) Yargılamanın iadesi yoluyla kaldırılması istenen
hükmün kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş olup olmadığını,
c) İleri sürülen yargılamanın iadesi sebebinin
kanunda yazılı sebeplerden olup olmadığını,
kendiliğinden inceler.
(2) Bu koşullardan biri eksik ise hâkim davayı
esasa girmeden reddeder.
Yeniden yargılama
veya hükmün iptali
MADDE 380- (1)
İnceleme sonunda, dayanılan yargılamanın iadesi sebebi sabit görülürse,
yeniden yargılama yapılarak ortaya çıkacak duruma göre verilmiş olan karar
onanır veya kısmen yahut tamamen değiştirilir. Ancak, davacının açık veya
zımni muvafakati olmaksızın vekil veya temsilci olmayan kimselerin
huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması yahut 375 inci
maddenin birinci fıkrasının (ı) bendine dayalı olarak yargılamanın
iadesi dilekçesi kabul olunursa, başka bir inceleme yapılmaksızın hüküm
iptal edilir.
(2) Bu husus, iade yoluyla incelenmesi istenen
hükmün bütün nüshalarında gösterilir.
İcranın
durdurulması
MADDE 381- (1)
Yargılamanın iadesi davası, hükmün icrasını durdurmaz. Ancak dava veya
hükmün niteliğine ve diğer hâllere göre talep üzerine icranın
durdurulmasına ihtiyaç duyulursa, yargılamanın iadesi talebinde bulunan
kimseden teminat alınmak şartıyla iade talebini inceleyen mahkemece icranın
durdurulması kararı verilebilir. Yargılamanın iadesi sebebi bir mahkeme
kararına dayanıyorsa bu takdirde teminat istenmez.
DOKUZUNCU
KISIM
Çekişmesiz Yargı
Çekişmesiz yargı işleri
MADDE 382-
(1) Çekişmesiz yargı, hukukun, mahkemelerce, aşağıdaki üç ölçütten
birine veya birkaçına göre bu yargıya giren işlere uygulanmasıdır:
a) İlgililer arasında uyuşmazlık olmayan hâller.
b) İlgililerin, ileri sürülebileceği herhangi bir
hakkının bulunmadığı hâller.
c) Hâkimin resen harekete geçtiği hâller.
(2) Aşağıdaki işler çekişmesiz yargı işlerinden
sayılır:
a) Kişiler hukukundaki
çekişmesiz yargı işleri:
1) Ergin kılınma.
2) Ad ve soyadın değiştirilmesi.
3) Ölüm karinesi sebebiyle (ilgili yerin mülkî
amirinin emriyle) nüfus kütüğüne ölü kaydı düşülen kişinin sağ olduğunun
tespiti.
4) Gaiplik kararı.
5) Kişisel durum sicilindeki kaydın düzeltilmesi.
b) Aile hukukundaki çekişmesiz yargı işleri:
1) Henüz evlenme yaşında olmayanların evlenmesine
izin verme.
2) Gaiplik nedeniyle evliliğin feshi.
3) Evlendirme memurunun, evlenme başvurusunu ret
kararına karşı yapılan itiraz.
4) Yeniden evlenmede bekleme süresinin hâkim
tarafından kaldırılması.
5) Terk eden eşin ortak konuta davet edilmesi.
6) Eşlerden birinin, evlilik birliğini tek başına
temsil etmek konusunda yetkili kılınması.
7) Aile konutu ile ilgili işlemler için diğer eşin
rızasının sağlanamadığı hâllerde hâkimin müdahalesinin istenmesi.
8) Mevcut mal rejiminin eşlerden birinin veya
alacaklıların talebiyle mal ayrılığına dönüştürülmesi ve sebeplerin ortadan
kalkması hâlinde mal ayrılığından eski rejime geri dönülmesi.
9) Paylaşmalı mal ayrılığında boşanma veya
evliliğin iptali hâlinde, aile konutu ve ev eşyasını hangi eşin kullanmaya
devam edeceği hakkında karar verilmesi.
10) Sağ kalan eşe aile konutu üzerinde ve ev eşyası
üzerinde mülkiyet veya intifa hakkı tanınması.
11) Mal ortaklığında eşlerden birinin mirası
reddine izin verilmesi.
12) Ana babaya çocuğun mallarından bir kısmını
çocuğun bakım ve eğitimi için sarf etme izninin verilmesi.
13) Velayetin kaldırılması, velayetin eşlerden
birinden alınarak diğerine verilmesi ve kaldırılan velayetin geri
verilmesi.
14) Hâkimin çocuğun mallarının yönetimine müdahale
etmesi ve çocuğun mallarının yönetiminin kayyıma devri.
15) Evlilik sona erince velayet kendisinde kalan
eşin, hâkime çocuğun malları hakkında defter sunması.
16) Aile yurdunun kurulmasına izin verilmesi,
kuruluşun tebliğ ve ilanı, kapatılması hâlinde tapu sicilindeki şerhin
silinmesine izin verilmesi, taşınmazın bizzat malik veya ailesi tarafından
kullanılması şartına geçici olarak istisna tanınması.
17) 14/1/1998 tarihli ve
4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanuna göre aile mahkemesi hâkimi
tarafından karar verilecek tedbirler.
18) Çocuk hâkimi tarafından, çocuğun anası, babası,
vasisi, bakım ve gözetiminden sorumlu kimse, Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu ve Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya resen çocuklar
hakkında koruyucu ve destekleyici tedbir kararı alınması.
19) Vesayet işleri.
c) Miras hukukundaki
çekişmesiz yargı işleri:
1) Sulh hâkimi tarafından
resmî vasiyetname düzenlenmesi; el yazısı ile vasiyetnamenin sulh hâkimi
tarafından saklanması; sözlü vasiyetname tutanağının sulh veya asliye
mahkemesine tevdiî.
2) Vasiyeti yerine
getirme görevlisine görevinin bildirilmesi.
3) Vasiyeti yerine
getirme görevlisinin tereke malları üzerinde tasarruf etmesine izin
verilmesi.
4) Gaibin mirasçılarına,
gaibe düşen miras payının teslim edilmesi.
5) Tereke mallarının
korunması ve hak sahiplerine ulaşmasını sağlamak için önlem alınması.
6) Mirasçılık belgesi
verilmesi.
7) Terekenin yazımı
işleminin sona erdiğinin mirasçılara bildirilmesi, mirasın reddi beyanının
tespiti ve tescili; mirasın reddinin, mirası reddeden kişiden sonra gelen
mirasçılara bildirilmesi; mirasın reddi süresinin uzatılması.
8) Terekenin resmî
defterinin tutulması.
9) Sulh hâkiminin
özellikleri olan eşyanın mirasçılardan birine tahsis edilmesi veya
satılmasına karar vermesi.
ç) Eşya hukukundaki
çekişmesiz yargı işleri:
1) Taşınmaz üzerinde taraf oluşturulmasına ve hak ihlaline
sebebiyet vermeyecek düzeltmelerin yapılması.
2) Taşınmaz rehninde
alacaklı için kayyım tayini.
d) Borçlar hukukundaki çekişmesiz yargı işleri:
1) Yetkisi sona eren temsilcinin temsil belgesini
mahkemeye teslimi.
2) Borçluya ifa veya teminat göstermesi için süre
verilmesi.
3) Tevdi mahalli belirlenmesi veya tevdi
edilemeyecek eşyanın satılması.
4) Alacaklısı ihtilaflı olan borcun mahkemeye tevdiî.
5) Ayıplı hayvanın bilirkişi tarafından muayenesi.
6) Mesafeli satımlarda ayıbın tespiti veya ayıplı
malın satılmasına izin verilmesi.
7) İşçiye kârdan hisse verilmesini öngören iş
sözleşmesinde, mahkemenin işverenin hesaplarını inceleyecek bir kişi tayin
etmesi.
8) Eser sözleşmesinde eserin ayıplı olup
olmadığının bilirkişiye tespit ettirilmesi.
9) Satılmak için komisyoncuya gönderilen eşyanın
hasarının tespiti.
10) Komisyoncu elindeki malın açık artırma ile
satışına izin verilmesi.
e) Ticaret hukukundaki çekişmesiz yargı işleri:
1) Ticari
defterlerin zıyaı hâlinde belge verilmesi.
2) Acentenin
müvekkili hesabına teslim aldığı malın Borçlar Kanununa göre satılması.
3) Kollektif şirketin tasfiyesinde tasfiye memuru tayini.
4)
Komanditer ortağın talebiyle şirket hesaplarını incelemek için eksper tayini.
5) Anonim
şirkette ayni sermaye konulması, tescilden itibaren iki yıl içinde
sermayenin onda birini aşan tutarda işletme devralınması ve sermaye
azaltılmasında bilirkişi raporu alınması ve mahkemenin izni.
6)
Kıymetli evrakın iptali.
7) Eşya
taşımada eşyanın hasar ve eksiğinin tespit edilmesi; teslim edilememesi
hâlinde Borçlar Kanunu hükümlerine göre satılmasına karar verilmesi;
gönderilen eşyanın mahkeme marifetiyle muayenesi.
8) Gemi
ipoteğinde, malikin bulunamadığı hâllerde kayyım tayini.
9) Deniz
raporu tanzimi.
10)
Kırkambar sözleşmesinde geminin hareket gününün mahkeme tarafından
tayini.
11) Navlun
sözleşmesinde, boşaltma limanında malların hâl ve vaziyetinin, ölçü, sayı
ve tartısının ekspere tespit ettirilmesi.
12) Müşterek
avaryalarda dispeççi tayini ve dispecin mahkemece tasdiki.
13)
Denizcilik rizikolarına karşı sigortalarda zararın ve kapsamının
belirlenmesi için bilirkişi tayini.
14)
Kooperatiflerde ayni sermayeye değer biçilmesi için bilirkişi
tayini.
f) İcra ve iflas
hukukundaki çekişmesiz yargı işleri:
1)
İpotekli alacakta alacaklının gaipliği veya alacağı almaktan
kaçınması hâlinde, borç tutarının icra dairesine tevdi edilmesi üzerine
icra mahkemesi tarafından ipoteğin fekkine karar verilmesi.
2)
Doğrudan doğruya iflas.
3) İflasın kaldırılması.
4)
İflasın kapanmasına karar verilmesi.
5)
Reddolunmuş mirasın tasfiyesinin, mirasçılardan birinin mirası kabul
talebi üzerine mahkeme tarafından durdurulması.
6)
Konkordato mühleti verilmesi ve komiserin atanması.
7) Konkordatonun tasdiki.
8)
Sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden
yapılandırılmasında projenin ilanı ve ara dönem denetçisinin atanması.
9)
Fevkalade hâllerde, kusuru olmaksızın borçlarını yerine getiremeyen
borçluya mühlet verilmesi.
g) Çeşitli kanunlardaki
çekişmesiz yargı işleri:
1) Nüfus kütüklerinin sayfa birleşim yerlerinin
asliye hukuk mahkemesince mühürlenmesi.
2) Noterlerin göreve başlarken mahkemede yemin
ettirilmeleri.
3) Noter evrak ve defterlerinden alınarak başka
yere gönderilecek örneklerin mahkeme tarafından tasdiki.
4) Kamu görevlilerinin mahkeme huzurunda kanunen
yemin etme zorunluluğunun öngörüldüğü diğer durumlar.
Görevli mahkeme
MADDE 383-
(1) Çekişmesiz yargı işlerinde görevli mahkeme, aksine bir düzenleme
bulunmadığı sürece sulh hukuk mahkemesidir.
Çekişmesiz yargı
işlerinde yetki
MADDE 384- (1)
Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, çekişmesiz yargı işleri için talepte
bulunan kişinin veya ilgililerden birinin oturduğu yer mahkemesi
yetkilidir.
Yargılama usulü
MADDE 385-
(1) Çekişmesiz yargı işlerinde, niteliğine uygun düştüğü ölçüde, basit
yargılama usulü uygulanır.
(2) Çekişmesiz yargı işlerinde aksine bir hüküm
bulunmadıkça resen araştırma ilkesi geçerlidir.
(3) Mahkemeler dışındaki resmî makamlara bırakılan
çekişmesiz yargı işlerinde uygulanacak usul, ilgili özel kanunlarında
belirtilen hükümlere tabidir.
Mühürleme, deftere geçirme ve yemin tutanağı
düzenlenmesi usulü
MADDE 386- (1)
Mühürleme, deftere geçirme ve yemin tutanağı gibi işlerin düzenlenmesi
usulü, bu Kanun gereğince, Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılacak
yönetmelikte belirlenir.
Kararlara karşı
başvuru yolları
MADDE 387- (1)
Çekişmesiz yargı işlerinde verilen kararlara karşı hukuki yararı bulunan
ilgililer, özel kanuni düzenlemeler saklı kalmak kaydıyla, kararın
öğrenilmesinden itibaren iki hafta içinde, bu Kanun hükümleri
dairesinde istinaf yoluna başvurabilirler.
Kararların niteliği
MADDE 388-
(1) Kanunda aksine hüküm bulunmayan hâllerde, çekişmesiz yargı kararları
maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez.
ONUNCU
KISIM
Geçici Hukuki Korumalar
BİRİNCİ BÖLÜM
İhtiyati Tedbir
İhtiyati tedbirin şartları
MADDE 389- (1)
Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde
edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle
geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın
doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati
tedbir kararı verilebilir.
(2)
Birinci fıkra hükmü niteliğine uygun düştüğü ölçüde çekişmesiz yargı
işlerinde de uygulanır.
İhtiyati tedbir talebi
MADDE 390-
(1) İhtiyati tedbir, dava açılmadan önce, esas hakkında görevli ve yetkili
olan mahkemeden; dava açıldıktan sonra ise ancak asıl davanın görüldüğü
mahkemeden talep edilir.
(2) Talep edenin haklarının derhâl korunmasında
zorunluluk bulunan hâllerde, hâkim karşı tarafı dinlemeden de tedbire karar
verebilir.
(3) Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı
ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası
yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.
İhtiyati tedbir
kararı
MADDE 391-
(1) Mahkeme, tedbire konu olan mal veya hakkın muhafaza altına alınması
veya bir yediemine tevdii ya da bir şeyin yapılması veya yapılmaması gibi,
sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her türlü tedbire
karar verebilir.
(2) İhtiyati tedbir kararında;
a) İhtiyati tedbir talep edenin, varsa kanuni
temsilcisi ve vekilinin ve karşı tarafın adı, soyadı ve yerleşim yeri ile
talep edenin Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası,
b) Tedbirin, açık ve somut olarak hangi sebebe ve
delillere dayandığı,
c) Tereddüde yer vermeyecek şekilde, neyin üzerinde
ve ne tür bir tedbire karar verildiği,
ç) Talepte bulunanın, ne tutarda ve ne türde bir
teminat göstereceği,
yazılır.
(3) İhtiyati tedbir talebinin reddi hâlinde, kanun
yoluna başvurulabilir. Bu başvuru öncelikle incelenir ve kesin olarak
karara bağlanır.
İhtiyati tedbirde teminat gösterilmesi
MADDE 392-
(1) İhtiyati tedbir talep eden, haksız çıktığı takdirde karşı tarafın ve
üçüncü kişilerin bu yüzden uğrayacakları muhtemel zararlara karşılık
teminat göstermek zorundadır. Talep, resmî belgeye, başkaca kesin bir
delile dayanıyor yahut durum ve koşullar gerektiriyorsa, mahkeme
gerekçesini açıkça belirtmek şartıyla teminat alınmamasına da karar
verebilir. Adli yardımdan yararlanan kimsenin teminat göstermesi gerekmez.
(2) Asıl davaya ilişkin hükmün kesinleşmesinden
veya ihtiyati tedbir kararının kalkmasından itibaren bir ay içinde tazminat
davasının açılmaması üzerine teminat iade edilir.
İhtiyati tedbir
kararının uygulanması
MADDE 393-
(1) İhtiyati tedbir kararının uygulanması, verildiği tarihten itibaren bir
hafta içinde talep edilmek zorundadır. Aksi hâlde, kanuni süre içinde dava
açılmış olsa dahi, tedbir kararı kendiliğinden kalkar.
(2) Tedbir kararının uygulanması, kararı veren
mahkemenin yargı çevresinde bulunan veya tedbir konusu mal ya da hakkın
bulunduğu yer icra dairesinden talep edilir. Mahkeme, kararında belirtmek
suretiyle, tedbirin uygulanmasında, yazı işleri müdürünü de
görevlendirebilir.
(3) İhtiyati tedbir kararının uygulanması için,
gerekirse zor kullanılabilir. Zor kullanmak hususunda, bütün kolluk
kuvvetleri ve köylerde muhtarlar, uygulamayı gerçekleştirecek memurun
yazılı başvurusu üzerine, kendisine yardım etmek ve emirlerine uymakla
yükümlüdürler.
(4) İhtiyati tedbiri uygulayan memur, bir tutanak
düzenler. Bu tutanakta, tedbir konusu ve bulunduğu yer gösterilir; tedbir
konusu ile ilgili her türlü iddia bu tutanağa geçirilir. Tedbiri uygulayan
memur, bu tutanağın bir örneğini tedbir sırasında hazır bulunmayan
taraflara ve duruma göre üçüncü kişiye tebliğ eder.
(5) İhtiyati tedbir kararları hakkında kanun yoluna
başvurulması hâlinde, tedbire ilişkin dosya ve delillerin sadece örnekleri
ilgili mahkemeye gönderilir.
İhtiyati tedbir
kararına karşı itiraz
MADDE 394-
(1) Karşı taraf dinlenmeden verilmiş olan ihtiyati tedbir kararlarına
itiraz edilebilir. Aksine karar verilmedikçe, itiraz icrayı durdurmaz.
(2) İhtiyati tedbirin uygulanması sırasında karşı
taraf hazır bulunuyorsa, tedbirin uygulanmasından itibaren; hazır
bulunmuyorsa tedbirin uygulanmasına ilişkin tutanağın tebliğinden itibaren
bir hafta içinde, ihtiyati tedbirin şartlarına, mahkemenin yetkisine ve
teminata ilişkin olarak, kararı veren mahkemeye itiraz edebilir.
(3) İhtiyati tedbir kararının uygulanması sebebiyle
menfaati açıkça ihlal edilen üçüncü kişiler de ihtiyati tedbiri
öğrenmelerinden itibaren bir hafta içinde ihtiyati tedbirin şartlarına ve
teminata itiraz edebilirler.
(4) İtiraz dilekçeyle yapılır. İtiraz eden, itiraz
sebeplerini açıkça göstermek ve itirazının dayanağı olan tüm delilleri
dilekçesine eklemek zorundadır. Mahkeme, ilgilileri dinlemek üzere davet
eder; gelmedikleri takdirde dosya üzerinden inceleme yaparak kararını
verir. İtiraz üzerine mahkeme, tedbir kararını değiştirebilir veya kaldırabilir.
(5) İtiraz hakkında verilen karara karşı, kanun
yoluna başvurulabilir. Bu başvuru öncelikle incelenir ve kesin olarak
karara bağlanır. Kanun yoluna başvurulmuş olması, tedbirin uygulanmasını
durdurmaz.
Teminat karşılığı
tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılması
MADDE 395- (1) Aleyhine
ihtiyati tedbir kararı verilen veya hakkında bu tedbir kararı uygulanan
kişi, mahkemece kabul edilecek teminatı gösterirse, mahkeme, duruma göre
tedbirin değiştirilmesine veya kaldırılmasına karar verebilir.
(2) Teminatın tutarı, tedbirin değiştirilmesi veya
kaldırılmasına göre; türü ise 87 nci maddeye göre
tayin edilir.
(3) İtiraza ilişkin 394 üncü maddenin üçüncü ve
dördüncü fıkrası, kıyas yoluyla uygulanır.
Durum ve koşulların
değişmesi sebebiyle tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılması
MADDE 396-
(1) Durum ve koşulların değiştiği sabit olursa, talep üzerine ihtiyati
tedbirin değiştirilmesine veya kaldırılmasına teminat aranmaksızın karar
verilebilir.
(2) İtiraza ilişkin 394 üncü maddenin üçüncü
ve dördüncü fıkrası, kıyas yoluyla uygulanır.
İhtiyati tedbiri
tamamlayan işlemler
MADDE 397-
(1) İhtiyati tedbir kararı dava açılmasından önce verilmişse, tedbir talep
eden, bu kararın uygulanmasını talep ettiği tarihten itibaren iki hafta içinde
esas hakkındaki davasını açmak ve dava açtığına ilişkin evrakı, kararı
uygulayan memura ibrazla dosyaya koydurtmak ve karşılığında bir belge almak
zorundadır. Aksi hâlde tedbir kendiliğinden kalkar.
(2) İhtiyati tedbir kararının etkisi, aksi
belirtilmediği takdirde, nihai kararın kesinleşmesine kadar devam eder.
(3) Tedbir kalkmış veya kaldırılmış ise bu husus
ilgili yerlere bildirilir.
(4) İhtiyati tedbir dosyası, asıl dava dosyasının
eki sayılır.
Tedbire muhalefetin
cezası
MADDE 398- (1)
İhtiyati tedbir kararının uygulanmasına ilişkin emre uymayan veya tedbir
kararına aykırı davranan kimse, bir aydan altı aya kadar disiplin hapsi ile cezalandırılır. Görevli ve
yetkili mahkeme, esas hakkındaki dava henüz açılmamışsa, ihtiyati tedbir
kararı veren mahkeme; esas hakkındaki dava açılmışsa, bu davanın görüldüğü
mahkemedir.
Tazminat
MADDE 399- (1)
Lehine ihtiyati tedbir kararı verilen taraf, ihtiyati tedbir talebinde
bulunduğu anda haksız olduğu anlaşılır yahut tedbir kararı kendiliğinden
kalkar ya da itiraz üzerine kaldırılır ise haksız ihtiyati tedbir nedeniyle
uğranılan zararı tazminle yükümlüdür.
(2) Haksız ihtiyati tedbirden kaynaklanan tazminat
davası, esas hakkındaki davanın karara bağlandığı mahkemede açılır.
(3) Tazminat davası açma hakkı, hükmün
kesinleşmesinden veya ihtiyati tedbir kararının kalkmasından itibaren, bir
yıl geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
İKİNCİ
BÖLÜM
Delil Tespiti ve Diğer
Geçici Hukuki Korumalar
Delil tespitinin istenebileceği hâller
MADDE 400- (1)
Taraflardan her biri, görülmekte olan bir davada henüz inceleme sırası
gelmemiş yahut ileride açacağı davada ileri süreceği bir vakıanın tespiti
amacıyla keşif yapılması, bilirkişi incelemesi yaptırılması ya da tanık
ifadelerinin alınması gibi işlemlerin yapılmasını talep edebilir.
(2) Delil tespiti istenebilmesi için hukuki yararın
varlığı gerekir. Kanunda açıkça öngörülen hâller dışında, delilin hemen
tespit edilmemesi hâlinde kaybolacağı yahut ileri sürülmesinin önemli
ölçüde zorlaşacağı ihtimal dâhilinde bulunuyorsa hukuki yarar var sayılır.
Görev ve yetki
MADDE 401- (1)
Henüz dava açılmamış olan hâllerde delil tespiti, esas hakkındaki davaya
bakacak olan mahkemeden veya üzerinde keşif yahut bilirkişi incelemesi
yapılacak olan şeyin bulunduğu veya tanık olarak dinlenilecek kişinin
oturduğu yer sulh mahkemesinden istenir.
(2) Noterlerin, 18/1/1972
tarihli ve 1512 sayılı Noterlik Kanunu uyarınca yapacağı vakıa tespitine
ilişkin hükümler saklıdır.
(3) Esas hakkında açılan davada, delil tespiti
yapan mahkemenin yetkisiz ve görevsiz olduğu ileri sürülemez.
(4) Dava açıldıktan sonra yapılan her türlü delil
tespiti talebi hakkında sadece davanın görülmekte olduğu mahkeme yetkili ve
görevlidir.
Delil tespiti
talebi ve karar
MADDE 402- (1)
Delil tespiti talebi dilekçeyle yapılır. Dilekçede tespiti istenen vakıa,
tanıklara veya bilirkişilere sorulması istenen sorular, delillerin
kaybolacağı veya gösterilmesinde zorlukla karşılaşılacağı kuşkusunu uyandıran
sebepler ile aleyhine delil tespiti istenen kişinin ad, soyad
ve adresi yer alır. Tespit talebinde bulunan, durum ve koşulların imkân
vermemesi nedeniyle, aleyhine tespit yapılacak kişiyi gösteremiyorsa talebi
geçerli sayılır.
(2) Mahkeme tarafından belirlenen tespit giderleri
avans olarak ödenmedikçe sonraki işlemler yapılmaz.
(3) Tespit talebi mahkemece haklı bulunursa karar,
dilekçeyle birlikte karşı tarafa tebliğ edilir. Kararda ayrıca, delil
tespitinin nasıl ve ne zaman yapılacağı, tespitin icrası esnasında karşı
tarafın da hazır bulunabileceği, varsa itiraz ve ilave soruların bir hafta
içinde bildirilmesi gerektiği belirtilir.
Acele hâllerde
tespit
MADDE 403- (1)
Talep sahibinin haklarının korunması bakımından zorunluluk bulunan
hâllerde, karşı tarafa tebligat yapılmaksızın da delil tespiti yapılabilir.
Tespitin yapılmasından sonra, tespit dilekçesi, tespit kararı, tespit
tutanağı ve varsa bilirkişi raporunun bir örneği mahkemece kendiliğinden
diğer tarafa tebliğ olunur. Karşı taraf tebliğden itibaren bir hafta içinde
delil tespiti kararına itiraz edebilir.
Delil tespiti kararında
uygulanacak hükümler
MADDE 404- (1)
Tespiti istenen vakıanın hangi delille tespit edileceğine karar verilmişse,
bu kararın yerine getirilmesinde o delilin toplanmasına ilişkin hükümler
uygulanır.
Tutanak ve diğer
belgeler
MADDE 405- (1)
Delil tespiti dosyası, asıl dava dosyasının eki sayılır ve onunla
birleştirilir. Asıl davanın taraflarından her biri, iddia veya savunmasını
ispat için bu tutanak ve raporlara dayanabilir.
Diğer geçici hukuki korumalar
MADDE 406- (1) Mahkemece, gerekli hâllerde, mal veya haklarla
ilgili defter tutulmasına ya da mühürleme işleminin yapılmasına karar
verilebilir.
(2) İhtiyati haciz, muhafaza tedbirleri ve geçici
düzenleme niteliğindeki kararlar gibi geçici hukuki korumalara ilişkin
diğer kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır.
ONBİRİNCİ
KISIM
Tahkim
Uygulanma alanı
MADDE 407- (1) Bu Kısımda yer alan hükümler, 21/6/2001 tarihli ve 4686 sayılı Milletlerarası
Tahkim Kanununun tanımladığı anlamda yabancılık unsuru içermeyen ve tahkim
yerinin Türkiye olarak belirlendiği uyuşmazlıklar hakkında uygulanır.
Tahkime
elverişlilik
MADDE 408- (1) Taşınmaz mallar üzerindeki ayni haklardan veya
iki tarafın iradelerine tabi olmayan işlerden kaynaklanan uyuşmazlıklar tahkime
elverişli değildir.
İtiraz
hakkından feragat
MADDE 409- (1) Tarafların aksini kararlaştırabilecekleri bir
hükme veya tahkim sözleşmesine uyulmaz ise ilgili taraf bu aykırılığa
itiraz edebilir. İlgili taraf, aykırılığı öğrendiği tarihten itibaren iki hafta
veya hakemlerin bu konuda kararlaştırdıkları süre içinde itiraz etmeden
tahkime devam ederse, itiraz hakkından feragat etmiş sayılır.
Tahkimde
görevli ve yetkili mahkeme
MADDE 410- (1) Tahkim yargılamasında, mahkeme tarafından
yapılacağı belirtilen işlerde görevli ve yetkili mahkeme tahkim yeri bölge
adliye mahkemesidir. Tahkim yeri belirlenmemiş ise görevli ve yetkili
mahkeme, davalının Türkiye’deki yerleşim yeri, oturduğu yer veya işyeri
bölge adliye mahkemesidir.
Mahkemenin
yardımı
MADDE 411- (1) Tahkim yargılamasına mahkemelerin yardımı, bu
Kısımda açıkça izin verilmiş olan hâllerde mümkündür.
Tahkim
sözleşmesinin tanımı ve şekli
MADDE 412- (1) Tahkim sözleşmesi, tarafların, sözleşme veya
sözleşme dışı bir hukuki ilişkiden doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların
tamamı veya bir kısmının çözümünün hakem veya hakem kuruluna bırakılması
hususunda yaptıkları anlaşmadır.
(2) Tahkim sözleşmesi,
taraflar arasındaki sözleşmenin bir şartı veya ayrı bir sözleşme şeklinde
yapılabilir.
(3) Tahkim sözleşmesi yazılı
şekilde yapılır. Yazılı şekil şartının yerine getirilmiş
sayılması için, tahkim sözleşmesinin taraflarca imzalanmış yazılı bir
belgeye veya taraflar arasında teati edilen mektup, telgraf, teleks, faks
gibi bir iletişim aracına veya elektronik ortama geçirilmiş olması ya da
dava dilekçesinde yazılı bir tahkim sözleşmesinin varlığının iddia
edilmesine davalının verdiği cevap dilekçesinde itiraz edilmemiş olması
yeterlidir. Asıl sözleşmenin bir parçası hâline getirilmek amacıyla
tahkim şartı içeren bir belgeye yollama yapılması hâlinde de tahkim
sözleşmesi yapılmış sayılır.
(4) Tahkim sözleşmesine
karşı, asıl sözleşmenin geçerli olmadığı veya tahkim sözleşmesinin henüz
doğmamış olan bir uyuşmazlığa ilişkin olduğu itirazında bulunulamaz.
(5) Yargılama sırasında
tarafların tahkim yoluna başvurma konusunda anlaşmaları hâlinde, dava
dosyası mahkemece ilgili hakem veya hakem kuruluna gönderilir.
Tahkim
itirazı
MADDE 413- (1) Tahkim sözleşmesinin konusunu oluşturan
bir uyuşmazlığın çözümü için mahkemede dava açılmışsa, karşı taraf tahkim
ilk itirazında bulunabilir. Bu durumda tahkim sözleşmesi hükümsüz, tesirsiz
veya uygulanması imkânsız değil ise mahkeme tahkim itirazını kabul eder ve
davayı usulden reddeder.
(2) Tahkim itirazının
ileri sürülmesi, tahkim yargılamasına engel değildir.
İhtiyati
tedbir ve delil tespiti
MADDE 414- (1) Aksi kararlaştırılmadıkça, tahkim
yargılaması sırasında hakem veya hakem kurulu, taraflardan birinin talebi
üzerine, bir ihtiyati tedbirin alınmasına veya delil tespitine karar
verebilir. Hakem veya hakem kurulu, ihtiyati tedbir kararı vermeyi, uygun
bir teminat verilmesine bağlı kılabilir.
(2) Mahkeme hakem veya
hakem kurulunca verilen tedbir kararının, geçerli bir tahkim sözleşmesinin
var olması kaydıyla taraflardan birinin talebi üzerine icra
edilebilirliğine karar verir.
(3) Hakem veya hakem
kurulunun ya da taraflarca görevlendirilecek bir başka kişinin zamanında
veya etkin olarak hareket edemeyecek olduğu hâllerde, taraflardan biri
ihtiyati tedbir veya delil tespiti için mahkemeye başvurabilir. Bu hâller
mevcut değil ise mahkemeye başvuru, sadece hakem veya hakem kurulundan
alınacak izne veya tarafların bu konudaki yazılı sözleşmesine dayanılarak
yapılır.
(4) Tahkim yargılaması
öncesi veya tahkim yargılaması sırasında taraflardan birinin talebi üzerine
mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararı, aksine karar verilmedikçe, hakem
veya hakem kurulu kararının icra edilebilir hâle gelmesiyle ya da davanın
hakem veya hakem kurulu tarafından reddedilmesi hâlinde kendiliğinden
ortadan kalkar.
(5) Mahkemenin verdiği
ihtiyati tedbir kararı, hakem veya hakem kurulu tarafından değiştirilebilir
veya ortadan kaldırılabilir.
Hakem
sayısı
MADDE 415- (1) Taraflar, hakemin sayısını belirlemekte
serbesttir. Ancak, bu sayı tek olmalıdır.
(2) Hakemlerin sayısı
taraflarca kararlaştırılmamışsa üç hakem seçilir.
Hakemlerin
seçimi
MADDE 416- (1) Taraflar, hakem veya hakemlerin seçim usulünü
kararlaştırmakta serbesttir. Taraflarca aksi kararlaştırılmamışsa hakem
seçiminde aşağıdaki usul uygulanır:
a) Ancak gerçek kişiler
hakem seçilebilir.
b) Tek hakem seçilecek ise
ve taraflar hakem seçiminde anlaşamazlarsa hakem, taraflardan birinin
talebi üzerine mahkeme tarafından seçilir.
c) Üç hakem seçilecek ise
taraflardan her biri bir hakem seçer; bu şekilde seçilen iki hakem üçüncü
hakemi belirler. Taraflardan biri, diğer tarafın bu yoldaki talebinin
kendisine ulaşmasından itibaren bir ay içinde hakemini seçmezse veya
tarafların seçtiği iki hakem seçilmelerinden sonraki bir ay içinde üçüncü
hakemi belirlemezlerse, taraflardan birinin talebi üzerine mahkeme
tarafından hakem seçimi yapılır. Üçüncü hakem, başkan olarak görev yapar.
ç) Üçten fazla hakem
seçilecek ise son hakemi seçecek olan hakemler yukarıdaki bentte belirtilen
usule göre taraflarca eşit sayıda belirlenir.
d) Hakemin birden fazla
kişiden oluşması hâlinde en az birinin kendi alanında beş yıl ve daha fazla
kıdeme sahip bir hukukçu olması şarttır.
(2) Hakemlerin seçim
usulünü kararlaştırmış olmalarına rağmen;
a) Taraflardan biri
sözleşmeye uymazsa,
b) Kararlaştırılmış olan
usule göre tarafların veya taraflarca seçilen hakemlerin hakem seçimi
konusunda birlikte karar vermeleri gerektiği hâlde, taraflar ya da hakemler
bu konuda anlaşamazlarsa,
c) Hakem seçimi ile
yetkilendirilen üçüncü kişi, kurum veya kuruluş, hakemi ya da hakem
kurulunu seçmezse,
hakem veya hakem kurulunun seçimi, taraflardan birinin
talebi üzerine mahkeme tarafından yapılır. Mahkemenin, gerektiğinde
tarafları dinledikten sonra bu fıkra hükümlerine göre verdiği kararlara
karşı temyiz yoluna başvurulamaz. Mahkeme, hakem seçiminde tarafların
sözleşmesini ve hakemlerin bağımsız ve tarafsız olması ilkelerini göz
önünde bulundurur. Üçten fazla hakem seçilecek hâllerde de aynı usul
uygulanır.
Ret
sebepleri
MADDE 417- (1) Kendisine hakemlik önerilen kimse, bu görevi
kabul etmeden önce tarafsızlık ve bağımsızlığından şüphe edilmeyi haklı
gösteren durum ve koşulları açıklamak zorundadır. Taraflar önceden
bilgilendirilmemiş oldukları takdirde hakem, daha sonra ortaya çıkan
durumları da gecikmeksizin taraflara bildirir.
(2) Hakem, taraflarca
kararlaştırılan niteliklere sahip olmadığı, taraflarca kararlaştırılan
tahkim usulünde öngörülen bir ret sebebi mevcut bulunduğu veya
tarafsızlığından şüphe edilmeyi haklı gösteren durum ve koşullar gerçekleştiği
takdirde reddedilebilir. Taraflardan birisinin kendisinin atadığı veya
atanmasına katıldığı hakemi reddetmesi, yalnızca hakemin atanma tarihinden
sonra öğrenilen ret sebeplerine dayanılarak yapılabilir.
Hakemin
reddi usulü
MADDE 418- (1) Taraflar, hakemin reddi usulünü serbestçe
kararlaştırabilirler.
(2) Hakemi reddetmek
isteyen taraf, hakemin veya hakem kurulunun seçiminden ya da hakemin reddi
talebinde bulunabileceği bir durumun ortaya çıktığını öğrendiği tarihten
itibaren iki hafta içinde ret talebinde bulunabilir ve bu talebini karşı
tarafa yazılı olarak bildirir. Reddedilen hakem kendiliğinden çekilmez veya
diğer taraf reddi kabul etmez ise ret hakkında, hakem kurulunca karar
verilir.
(3) Hakem kurulundan bir
veya birden çok hakemin reddini isteyen taraf, ret talebini ve gerekçesini
hakem kuruluna bildirir. Ret talebinin kabul edilmediğini öğrenen taraf, bu
tarihten itibaren karara karşı bir ay içinde mahkemeye başvurarak bu
kararın kaldırılmasını ve hakem veya hakemlerin reddine ilişkin talep
hakkında karar verilmesini isteyebilir.
(4) Seçilen hakemin veya
hakem kurulunun tümünün ya da karar çoğunluğunu ortadan kaldıracak sayıda hakemin
reddi için ancak mahkemeye başvurulabilir. Mahkemenin bu fıkra uyarınca
vereceği kararlara karşı temyiz yoluna başvurulamaz.
(5) Seçilen hakemin veya
hakem kurulunun tümünün ya da karar çoğunluğunu ortadan kaldıracak sayıda hakemin
ret talebini mahkemenin kabul etmesi hâlinde tahkim sona erer. Ancak tahkim
sözleşmesinde hakem veya hakemlerin isimleri belirlenmemişse yeniden hakem
seçimi yoluna gidilir.
Hakemlerin
sorumluluğu
MADDE 419- (1) Taraflarca aksi kararlaştırılmamışsa, tahkim
yargılamasında görevi kabul eden hakem, haklı bir neden olmaksızın görevini
yerine getirmekten kaçındığı takdirde, tarafların bu nedenle uğradığı
zararı gidermekle yükümlüdür.
Görevin
yerine getirilememesi
MADDE 420- (1) Bir hakem, hukuki veya fiilî sebeplerle
görevini hiç ya da zamanında yerine getiremediği takdirde hakemlik görevi,
çekilme veya tarafların bu yönde anlaşmaları suretiyle sona erer.
(2) Taraflardan her biri,
hakemin çekilmesini gerektiren sebeplerin varlığı konusunda aralarında
uyuşmazlık olursa, mahkemeden hakemin yetkisinin sona erdirilmesi konusunda
karar verilmesini isteyebilir. Mahkemenin vereceği karar kesindir.
(3) Hakemin görevinden
çekilmesi veya diğer tarafın hakemin yetkisinin sona ermesine muvafakat
etmesi, hakemin ret sebeplerinin varlığının kabulü anlamına gelmez.
Yeni
hakem seçilmesi
MADDE 421- (1) Hakemlerden birinin görevi herhangi bir sebeple
sona ererse, onun yerine seçimindeki usul uygulanarak yeni bir hakem
seçilir.
(2) Bir veya birden çok
hakemin değiştirilmesi için geçen süre tahkim süresinden sayılmaz.
(3) Tahkim sözleşmesinde
hakemin veya hakem kurulunu oluşturan hakemlerin ad ve soyadları
belirtilmiş ise hakemin, hakem kurulunun ya da kurulun karar çoğunluğunu
ortadan kaldıracak sayıda hakemin görevinin herhangi bir sebeple sona
ermesi hâlinde, tahkim de sona erer.
Hakemin
kendi yetkisi hakkında karar vermesi
MADDE 422- (1) Hakem veya hakem kurulu, tahkim sözleşmesinin
mevcut veya geçerli olup olmadığına ilişkin itirazlar da dâhil olmak üzere,
kendi yetkisi hakkında karar verebilir. Bu karar verilirken, bir sözleşmede
yer alan tahkim şartı, sözleşmenin diğer hükümlerinden bağımsız olarak
değerlendirilir. Hakem veya hakem kurulunun asıl sözleşmenin hükümsüzlüğüne
karar vermesi, tahkim sözleşmesinin kendiliğinden hükümsüzlüğü sonucunu
doğurmaz.
(2) Hakem veya hakem
kurulunun yetkisizliğine ilişkin itiraz, en geç cevap dilekçesinde yapılır.
Tarafların hakemleri bizzat seçmiş veya hakem seçimine katılmış olmaları,
hakem veya hakem kurulunun yetkisine itiraz etme haklarını ortadan
kaldırmaz.
(3) Hakem veya hakem
kurulunun yetkisini aştığına ilişkin itiraz derhâl ileri sürülmelidir.
(4) Hakem veya hakem
kurulu, yukarıda belirtilen her iki hâlde de gecikmenin haklı sebebe
dayandığı sonucuna varırsa, süresinde ileri sürülmeyen itirazı kabul
edebilir.
(5) Hakem veya hakem kurulu, yetkisizlik itirazını,
ön sorun şeklinde inceler ve karara bağlar; yetkili olduğuna karar verirse,
tahkim yargılamasını sürdürür ve davayı karara bağlar.
Tarafların
eşitliği ve hukuki dinlenilme hakkı
MADDE 423- (1) Taraflar, tahkim yargılamasında eşit hak ve
yetkiye sahiptirler. Taraflara hukuki dinlenilme hakkını kullanma imkânı
tanınır.
Yargılama
usulünün belirlenmesi
MADDE 424- (1) Taraflar, hakem veya hakem kurulunun
uygulayacağı yargılama usulüne ilişkin kuralları, bu Kısmın emredici
hükümleri saklı kalmak kaydıyla, serbestçe kararlaştırabilir ya da tahkim
kurallarına yollama yaparak belirleyebilirler. Taraflar arasında böyle bir
sözleşme yoksa hakem veya hakem kurulu, tahkim yargılamasını, bu Kısmın
hükümlerini gözeterek uygun bulduğu bir şekilde yürütür.
Tahkim
yeri
MADDE 425- (1) Tahkim yeri, taraflarca veya onların seçtiği
bir tahkim kurumunca serbestçe kararlaştırılır. Bu konuda bir anlaşma yoksa
tahkim yeri, hakem veya hakem kurulunca olayın özelliklerine göre
belirlenir.
(2) Hakem veya hakem
kurulu, tahkim yargılamasının gerektirdiği durumlarda önceden taraflara
bildirmek kaydıyla bir başka yerde de toplanabilir; duruşma, keşif gibi
benzeri işlemleri de yapabilir.
Dava
tarihi
MADDE
426- (1) Taraflar aksini
kararlaştırmadıkça tahkim davası, hakemlerin seçimi için mahkemeye veya
tarafların sözleşmesine göre hakem seçecek olan kişi, kurum veya kuruluşa
başvurulduğu ve eğer sözleşmeye göre hakemlerin seçimi iki tarafa ait ise
davacının hakemini seçip kendi hakemini seçmesini diğer tarafa bildirdiği;
sözleşmede hakem veya hakem kurulunu oluşturan hakemlerin ad ve soyadları
belirtilmiş ise uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözülmesi talebinin karşı
tarafça alındığı tarihte açılmış sayılır.
(2) Taraflardan biri,
mahkemeden ihtiyati tedbir veya ihtiyati haciz kararı almış ise iki hafta
içinde tahkim davasını açmak zorundadır. Aksi hâlde ihtiyati tedbir veya
ihtiyati haciz kendiliğinden ortadan kalkar.
Tahkim
süresi
MADDE 427- (1) Taraflar aksini kararlaştırmadıkça, bir
hakemin görev yapacağı davalarda hakemin seçildiği, birden çok hakemin
görev yapacağı davalarda ise hakem kurulunun ilk toplantı tutanağının
düzenlendiği tarihten itibaren bir yıl içinde, hakem veya hakem kurulunca
esas hakkında karar verilir.
(2) Tahkim süresi,
tarafların anlaşmasıyla; anlaşamamaları hâlinde ise taraflardan birinin
başvurusu üzerine mahkemece uzatılabilir. Mahkemenin, bu konudaki kararı
kesindir.
Dava
ve cevap dilekçesi
MADDE 428- (1) Taraflarca kararlaştırılan veya hakem
tarafından belirlenecek süre içinde, davacı tahkim şartını veya
sözleşmesiyle birlikte varsa esas sözleşme ile iddiasını dayandırdığı
vakıaları ve talebini; davalı ise savunmasını ve dayandığı vakıaları
dilekçeyle hakem veya hakem kuruluna sunar.
(2) Taraflar dilekçelerine
yazılı delillerini ekleyebilir ve ileride sunacakları delilleri gösterebilirler.
(3) Taraflar, aksini
kararlaştırmış olmadıkça, tahkim yargılaması sırasında iddia veya
savunmalarını değiştirebilir veya genişletebilirler. Ancak,
hakem veya hakem kurulu, bu işlemin gecikerek yapılmış olduğunu veya
diğer taraf için haksız bir şekilde büyük zorluk yarattığını ve diğer durum
ve koşulları dikkate alarak, böyle bir değişiklik veya genişletmeye
izin vermeyebilir. İddia veya savunma tahkim sözleşmesinin kapsamı dışına
çıkacak şekilde değiştirilemez veya genişletilemez.
Duruşma
yapılması veya dosya üzerinden inceleme
MADDE 429- (1) Hakem veya hakem kurulu, delillerin ikamesi,
sözlü beyanlarda bulunulması veya bilirkişiden açıklama istenmesi gibi
sebeplerle duruşma yapılmasına karar verebileceği gibi; yargılamanın dosya
üzerinden yürütülmesine de karar verebilir. Taraflar, aksini
kararlaştırmadıkça, hakem veya hakem kurulu, taraflardan birinin talebi
üzerine yargılamanın uygun aşamasında duruşma yapılmasına karar verir.
(2) Hakem veya hakem
kurulu, dava ile ilgili her türlü keşif tarihini, bilirkişi incelemesini
veya diğer delillerin incelenmesi için yapacağı toplantı ve duruşmalar ile
tarafların gelmemeleri hâlinde bunun sonuçlarını uygun bir süre önce
taraflara bildirir.
(3) Hakem veya hakem
kuruluna verilen dilekçeler, bilgiler ve diğer belgeler taraflara
bildirilir.
Taraflardan
birinin yargılamaya katılmaması
MADDE 430- (1) Taraflardan birinin yargılamaya katılmaması
hâlinde aşağıdaki hükümler uygulanır:
a) Davacı, geçerli bir neden
göstermeksizin dava dilekçesini süresi içinde vermezse; dava dilekçesi
usulüne uygun değilse ve eksiklik hakem veya hakem kurulunca belirlenecek
süre içinde giderilmezse, hakem veya hakem kurulu tahkim yargılamasına son
verir.
b) Davalı, cevap dilekçesini
vermezse; bu durum davacının iddialarının ikrarı veya davanın kabulü olarak
değerlendirilmeyip yargılamaya devam edilir.
c) Taraflardan biri,
geçerli bir neden göstermeksizin duruşmaya katılmaz veya delillerini
sunmaktan kaçınırsa; hakem veya hakem kurulu, tahkim yargılamasına devam
ederek mevcut delillere göre karar verebilir.
Hakem veya hakem
kurulunca bilirkişi seçimi
MADDE 431- (1) Hakem veya hakem kurulu;
a) Belirlediği konular
hakkında rapor vermek üzere bir veya birden çok bilirkişi seçimine,
b) Tarafların bilirkişiye
gerekli açıklamaları yapmalarına, ilgili belge ve bilgileri vermelerine,
c) Keşif yapılmasına,
karar verebilir.
(2) Aksi
kararlaştırılmadıkça, taraflardan birinin talebi veya hakem ya da hakem
kurulunun gerekli görmesi üzerine bilirkişiler, yazılı veya sözlü
raporlarını vermelerinden sonra çağrılacakları duruşmaya katılırlar. Bu
duruşmada taraflar, bilirkişilere soru sorabilir ve uyuşmazlık konusunda
kendi seçtikleri özel bilirkişileri dinletebilirler.
Delillerin
toplanması
MADDE 432- (1) Taraflardan biri, hakem veya hakem kurulunun
onayı ile delillerin toplanmasında mahkemeden yardım isteyebilir.
Hakem
kurulunun karar vermesi
MADDE 433- (1) Taraflarca aksi kararlaştırılmamışsa,
hakem kurulu oy çokluğuyla da karar verebilir.
(2) Taraflar veya hakem
kurulunun diğer üyeleri yetki vermişlerse, hakem kurulu başkanı, yargılama
usulü ile ilgili belirli konularda tek başına karar verebilir.
(3) Hakem veya hakem
kurulu, ancak tarafların açıkça yetkili kılmış olmaları şartıyla hakkaniyet
ve nasafet kurallarına göre veya dostane çözüm
yoluyla karar verebilir.
Sulh
MADDE 434- (1) Tahkim yargılaması sırasında taraflar
uyuşmazlık konusunda sulh olurlarsa, tahkim yargılamasına son verilir.
Tarafların talebi, ahlâka veya kamu düzenine aykırı değilse ya da tahkime
elverişli olan bir konuya ilişkin ise sulh, hakem kararı olarak tespit
edilir.
Tahkim
yargılamasının sona ermesi
MADDE 435- (1) Tahkim yargılaması, nihai hakem kararının
verilmesi veya aşağıdaki hâllerden birinin gerçekleşmesi ile sona erer:
a) Davalının itirazı
üzerine hakem veya hakem kurulunun uyuşmazlığın kesin olarak çözümünde
davalının hukuki yararı bulunduğunu kabul etmesi hâli hariç, davacı
davasını geri alırsa.
b) Taraflar, yargılamanın
sona erdirilmesi konusunda anlaşırlarsa.
c) Hakem veya hakem
kurulu, başka bir sebeple yargılamanın sürdürülmesini gereksiz veya
imkânsız bulursa.
ç) 427 nci
maddenin ikinci fıkrası uyarınca tahkim süresinin uzatılmasına
ilişkin talep mahkemece reddedilirse.
d) Taraflarca kararın
oybirliğiyle verilmesinin öngörülmesine rağmen, hakem kurulu oybirliğiyle
karar veremezse.
e) 442 nci
maddenin ikinci fıkrası uyarınca yargılama giderleri için avans
yatırılmazsa.
(2) 437 nci madde hükmü saklı kalmak üzere, hakem veya
hakem kurulunun yetkisi, yargılamanın sona ermesiyle ortadan kalkar.
Hakem
kararının şekli, içeriği ve saklanması
MADDE 436- (1) Hakem kararlarında;
a) Kararı veren hakem veya
hakem kurulu üyelerinin ad ve soyadları,
b) Tarafların ve varsa
temsilcileri ile vekillerinin ad ve soyadları, unvanları ve adresleri,
c) Kararın dayandığı hukuki sebepler ile gerekçesi,
ç) Bir sıra numarası altında açık ve kesin bir
biçimde taraflara yüklenen hak ve borçlar ile yargılama giderleri,
d) Karara karşı iptal
davası açılabileceği ve süresi,
e) Tahkim yeri ve kararın
tarihi,
f) Kararı veren hakem veya
hakem kurulu üyelerinin tamamı veya çoğunluğunun imzaları ve karara
eklenmiş ise karşı oy yazısı,
gösterilir.
(2) Aksi
kararlaştırılmadıkça, hakem veya hakem kurulu kısmi kararlar verebilir.
(3) Hakem kararı, hakem
veya hakem kurulu başkanı tarafından taraflara bildirilir; ayrıca kararın
aslı dosya ile birlikte mahkemeye gönderilir ve mahkemece saklanır.
Hakem
kararının tavzihi, düzeltilmesi ve tamamlanması
MADDE 437- (1) Evvelce daha farklı bir süre öngörülmemişse,
taraflardan her biri, hakem kararının kendisine bildirilmesinden itibaren
iki hafta içinde, karşı tarafa da bilgi vermek kaydıyla, hakem veya
hakem kuruluna başvurarak;
a) Hakem kararında bulunan
hesap, yazı ve benzeri maddi hataların düzeltilmesini,
b) Karara ilişkin belirli
bir konunun veya kararın bir bölümünün tavzihini,
isteyebilir.
(2) Karşı tarafın görüşünü
alan hakem veya hakem kurulu, bu talebi haklı bulursa, talep tarihinden
itibaren bir ay içinde kararındaki maddi hatayı düzeltir veya kararın
tavzihini yapar. İcap ederse, bu süre hakem veya hakem kurulunca
uzatılabilir.
(3) Hakem veya hakem
kurulu, karardaki maddi hataları karar tarihini izleyen iki hafta içinde
kendiliğinden de düzeltebilir.
(4) Taraflardan her biri,
hakem kararının kendilerine bildirilmesinden itibaren bir ay içinde, karşı
tarafa da bilgi vermek kaydıyla, yargılama sırasında ileri sürülmüş
olmasına rağmen karara bağlanmamış konularda tamamlayıcı hakem kararı
verilmesini isteyebilir. Hakem veya hakem kurulu, talebi haklı bulursa,
tamamlayıcı hakem kararını bir ay içinde verir. İcap ederse, bu süre hakem
veya hakem kurulunca en fazla bir ay uzatılabilir.
(5) Düzeltme, tavzih ve
tamamlama kararları, taraflara bildirilir ve hakem kararının bir parçasını
oluşturur.
Tebligat
MADDE 438- (1) Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça
tebligat, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı
Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılır.
İptal
davası
MADDE 439- (1) Hakem kararına karşı yalnızca iptal davası
açılabilir. İptal davası, tahkim yerindeki mahkemede açılır; öncelikle ve
ivedilikle görülür.
(2) a) Tahkim
sözleşmesinin taraflarından birinin ehliyetsiz ya da tahkim sözleşmesinin
geçersiz olduğu,
b) Hakem veya hakem
kurulunun seçiminde, sözleşmede belirlenen veya bu Kısımda öngörülen usule
uyulmadığı,
c) Kararın, tahkim süresi
içinde verilmediği,
ç) Hakem veya hakem
kurulunun, hukuka aykırı olarak yetkili veya yetkisiz olduğuna karar
verdiği,
d) Hakem veya hakem
kurulunun, tahkim sözleşmesi dışında kalan bir konuda karar verdiği veya talebin
tamamı hakkında karar vermediği ya da yetkisini aştığı,
e) Tahkim yargılamasının,
usul açısından sözleşmede veya bu yönde bir sözleşme bulunmaması hâlinde,
bu Kısımda yer alan hükümlere uygun olarak yürütülmediği ve bu durumun
kararın esasına etkili olduğu,
f) Tarafların eşitliği
ilkesi ve hukuki dinlenilme hakkına riayet edilmediği,
g) Hakem veya hakem kurulu
kararına konu uyuşmazlığın Türk hukukuna göre tahkime elverişli olmadığı,
ğ) Kararın kamu düzenine
aykırı olduğu,
tespit edilirse, hakem kararları iptal edilebilir.
(3) Hakem veya hakem
kurulunun, tahkim sözleşmesi dışında kalan bir konuda karar verdiği
iddiasıyla açılan iptal davasında, tahkim sözleşmesi kapsamında olan
konuların, tahkim sözleşmesi kapsamında olmayan konulardan ayrılması mümkün
olduğu takdirde, hakem kararının sadece tahkim sözleşmesi kapsamında
olmayan konuları içeren bölümü iptal edilebilir.
(4) İptal davası, bir ay
içinde açılabilir. Bu süre, hakem kararının veya tavzih, düzeltme ya da
tamamlama kararının taraflara bildirildiği tarihten itibaren işlemeye
başlar. Hakem kararına karşı iptal davası açılması kararın icrasını
durdurmaz. Ancak taraflardan birinin talebi üzerine hükmolunan para veya
eşyanın değerini karşılayacak bir teminat gösterilmek şartı ile kararın
icrası durdurulabilir.
(5) İptal talebi, davaya
bakan mahkeme aksine karar vermedikçe, dosya üzerinden incelenerek karara
bağlanır.
(6) İptal davası hakkında
verilen kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabilir. Temyiz incelemesi, bu
maddede yer alan iptal sebepleriyle sınırlı olarak, öncelikle ve ivedilikle
karara bağlanır. Temyiz, kararın icrasını durdurmaz.
(7) İptal davasının kabulü
hâlinde, kabul kararı temyiz edilmezse veya ikinci fıkranın (b), (ç), (d),
(e) ve (f) bentlerindeki hâllerin varlığı sebebiyle kabulü hâlinde,
taraflar aksini kararlaştırmamışlarsa hakemleri ve tahkim süresini yeniden
belirleyebilirler. Taraflar isterlerse eski hakemleri tayin edebilirler.
Hakem
ücreti
MADDE 440- (1) Taraflarca aksi kararlaştırılmamışsa,
hakemlerin ücreti, dava konusu alacağın miktarı, uyuşmazlığın niteliği ve
tahkim yargılamasının süresi dikkate alınarak, hakem veya hakem kurulu ile
taraflar arasında kararlaştırılır.
(2) Taraflar, hakem veya
hakem kurulunun ücretini yerleşmiş kurallara veya kurumsal tahkim
kurallarına yollama yaparak da belirleyebilirler.
(3)
Taraflarla hakem veya hakem kurulu arasında ücretin belirlenmesi konusunda
anlaşmaya varılamaz veya tahkim sözleşmesinde ücretin belirlenmesine ilişkin
herhangi bir hüküm bulunmazsa ya da taraflarca bu konuda yerleşmiş
kurallara veya kurumsal tahkim kurallarına yollama yapılmamışsa, hakem veya
hakem kurulunun ücreti, her yıl Adalet Bakanlığınca ilgili kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşlarının görüşleri alınarak hazırlanan ücret
tarifesine göre belirlenir.
(4) Taraflarca aksi
kararlaştırılmadıkça başkanın ücreti, hakemlerden her birine ödenecek hakem
ücretinin yüzde on fazlası olarak hesaplanır.
(5) Hakem kararının
düzeltilmesi, yorumlanması veya tamamlanması hâllerinde ek hakem ücreti
ödenmez.
(6) Hakem veya hakem
kurulu kararında tahkim yargılamasının giderleri gösterilir.
Yargılama
giderleri
MADDE 441- (1) Yargılama giderleri;
a) Hakemlerin ve
hakemlerce belirlenen hakem sekreterliği ücretini,
b) Hakemlerin seyahat
giderlerini ve yaptıkları diğer masrafları,
c) Hakem veya hakem kurulu
tarafından atanan bilirkişilere ve yardımına başvurulan diğer kişilere
ödenen ücretleri ve keşif giderlerini,
ç) Hakem veya hakem
kurulunun onayladığı ölçüde tanıkların seyahat giderlerini ve yaptıkları
diğer masrafları,
d) Hakem veya hakem
kurulunun, davayı kazanan tarafın varsa vekili için avukatlık asgari ücret
tarifesine göre takdir ettiği vekâlet ücretini,
e) Bu Kanuna göre
mahkemelere yapılacak başvurularda alınan yargı harçlarını,
f) Tahkim yargılamasına
ilişkin tebligat giderlerini,
kapsar.
Avans
yatırılması ve giderlerin ödenmesi
MADDE 442- (1) Hakem veya hakem kurulu, tarafların her
birinden yargılama giderleri için gereken hâllerde avans yatırılmasını isteyebilir.
Aksi kararlaştırılmadıkça, bu avans taraflarca eşit miktarda ödenir.
(2) Avans, hakem veya
hakem kurulu kararında öngörülen süre içinde ödenmemişse hakem veya hakem
kurulu yargılamayı durdurabilir. Yargılamanın durdurulduğunun taraflara
bildirilmesinden itibaren bir ay içinde avans ödenirse yargılamaya devam
olunur; aksi hâlde tahkim yargılaması sona erer.
(3) Hakem veya hakem
kurulu, kararını verdikten sonra taraflara, yatırılmış olan avansların
harcama yerlerini ve miktarlarını gösterir bir belge verir ve varsa kalan
avansı ödeyene iade eder.
(4) Taraflar aksini
kararlaştırmadıkça yargılama giderleri haksız çıkan tarafa yüklenir. Davada
her iki taraf da kısmen haklı çıkarsa, yargılama giderleri haklılık
durumuna göre taraflar arasında paylaştırılır.
(5) Hakem veya hakem
kurulunun yargılamayı sona erdiren veya taraflar arasındaki sulhü tespit eden kararında da yargılama giderleri
gösterilir.
Yargılamanın
iadesi
MADDE 443- (1) Yargılamanın iadesine ilişkin yukarıdaki
Sekizinci Kısmın Üçüncü Bölümü hükümleri, niteliğine uygun düştüğü şekilde
tahkime de uygulanır.
(2) Tahkimde, yargılamanın
iadesi sebeplerinden sadece 375 inci maddenin birinci fıkrasının (b),
(c), (e), (f), (g), (h), (ı) ve (i) bentleri uygulanır. Yargılamanın iadesi
davası mahkemede görülür.
(3) Yargılamanın iadesi
talebi kabul edilirse mahkeme, hakem kararını iptal eder ve uyuşmazlığı
yeniden bir karar verilebilmesi için yeni hakeme veya hakem kuruluna
gönderir. Bu durumda hakem veya hakem kurulu 421 inci maddeye göre yeniden
seçilir veya oluşturulur.
Uygulanmayacak
hükümler
MADDE 444- (1) Bu Kısımda düzenlenen konularda, aksine hüküm
bulunmadıkça bu Kanunun diğer hükümleri uygulanmaz.
ONİKİNCİ KISIM
Son
Hükümler
Elektronik işlemler
MADDE 445- (1)
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP), adalet hizmetlerinin elektronik
ortamda yürütülmesi amacıyla oluşturulan bilişim sistemidir. Dava ve diğer
yargılama işlemlerinin elektronik ortamda gerçekleştirildiği hâllerde UYAP
kullanılarak veriler kaydedilir ve saklanır.
(2) Elektronik ortamda, güvenli elektronik imza
kullanılarak dava açılabilir, harç ve avans ödenebilir, dava dosyaları
incelenebilir. Bu Kanun kapsamında fizikî olarak hazırlanması öngörülen
tutanak ve belgeler güvenli elektronik imzayla elektronik ortamda
hazırlanabilir ve gönderilebilir. Güvenli elektronik imza ile oluşturulan
tutanak ve belgeler ayrıca fizikî olarak gönderilmez, belge örneği aranmaz.
(3) Elektronik ortamdan fizikî örnek çıkartılması
gereken hâllerde tutanak veya belgenin aslının aynı olduğu belirtilerek
hâkim veya görevlendirdiği yazı işleri müdürü tarafından imzalanır ve
mühürlenir.
(4) Elektronik ortamda yapılan işlemlerde süre gün
sonunda biter.
(5) Mahkemelerde görülmekte olan dava, çekişmesiz
yargı, geçici hukuki koruma ve diğer tüm işlemlerde UYAP’ın
kullanılmasına dair usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.
Disiplin para cezası
MADDE 446- (1) Bu Kanun anlamında disiplin para cezasından
maksat, yargılamanın düzenli bir biçimde işleyişini sağlamak ve kamu
düzenini korumak amacıyla verilen, verildiği anda kesin olan ve derhâl
infazı gereken para cezasıdır. Bu ceza, seçenek yaptırımlara çevrilemez ve
adli sicil kayıtlarında yer almaz.
(2) Disiplin para cezası, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.
Diğer
kanunlardaki yargılama usulü ile ilgili hükümler
MADDE 447- (1) Diğer kanunların sözlü yahut seri
yargılama usulüne atıf yaptığı hâllerde, bu Kanunun basit yargılama usulü
ile ilgili hükümleri uygulanır.
(2) Mevzuatta, yürürlükten
kaldırılan 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri
Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır.
Zaman
bakımından uygulanma
MADDE 448- (1) Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri
etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır.
Yönetmelik
MADDE 449- (1) Bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili
yönetmelikler, Adalet Bakanlığı tarafından Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren altı ay içinde çıkarılır. Yeni yönetmelikler
çıkarılıncaya kadar, mevcut yönetmeliklerin bu Kanuna aykırı olmayan
hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
Yürürlükten kaldırılan
hükümler
MADDE 450- (1) 18/6/1927 tarihli ve
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ek ve değişiklikleri ile
birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır.
GEÇİCİ
MADDE 1- (1) Bu Kanunun yargı yolu
ve göreve ilişkin hükümleri, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte
açılmış olan davalarda uygulanmaz.
(2)
Bu Kanunun, senetle ispat, istinaf ve temyiz ile temyizde duruşma
yapılmasına ilişkin parasal sınırlarla ilgili hükümleri Kanunun yürürlüğe
girmesinden önceki tarihte açılmış olan dava ve işlerde uygulanmaz.
GEÇİCİ
MADDE 2- (1) 1086 sayılı Kanunun
yürürlükte olduğu dönemde usulüne uygun olarak düzenlenmiş bulunan
senetler, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra da geçerliliklerini
korur.
Yürürlük
MADDE 451- (1) Bu Kanun 1/10/2011
tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 452- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
3/2/2011
|