Anayasa Mahkemesi
Başkanlığından:
Esas Sayısı :
2005/120
Karar Sayısı :
2009/40
Karar Günü :
5.3.2009
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 26.9.2004 günlü, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 150. maddesinin
(2) numaralı fıkrasının, aynı Yasa’nın 149. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (a) ve (c) bentleri yönünden Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine
aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY
Yağma suçu işlendiği iddiasıyla açılan davada,
yağmaya konu malın değerinin azlığını indirim nedeni olarak düzenleyen
itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme
iptali için başvurmuştur.
II- İTİRAZIN GEREKÇESİ
Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:
“Öğretide
oybirliği ile belirtildiği, uygulamanın istikrarlı olarak kabul ettiği ve
Anayasa Mahkemesinin 765 sayılı TCK’nın 522.
maddesi ile ilgili olarak vermiş olduğu bir çok
kararda açıklanmış olduğu gibi (örnek olarak Anayasa Mahkemesinin
06.07.1993 gün 1993/16 esas, 1993/24 karar sayılı kararı gösterilebilir);
Yağma suçu, kişiler üzerinde cebir ya
da tehdit kullanılarak gerçekleştirilen hırsızlıktır. Bu suçta yalnızca
mülkiyet hakkına değil ayrıca kişinin beden bütünlüğü ve özgürlüğüne
yönelik bir saldırıda söz konusudur. Yasa koyucunun yağma eylemini suç
sayarak ceza öngörmüş olması ile güttüğü amaç, mülkiyet hakkı ile birlikte
kişi özgürlüğünü de korumaktır. Bu suçun zil yedik ya da mülkiyet hakkım
ihlal öğesi baskın kabul edilerek yasanın mala karşı suçlar bölümüne
alınmış olması, normun aynı zamanda özgürlük ve beden bütünlüğünü koruma
amacını ve suçun karma suç niteliğini ortadan kaldırmaz.
5237 sayılı Yasa’da yağma suçu 148/1.
madde de “Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya
cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da mal
varlığı itibariyle büyük bir zarara uğratacağından bahisle, tehdit ederek
veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı
koymamaya mecbur kılan kişi, 6 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiş ve yağma suçunun karma suç olma
özelliği bu yasada da korunmuştur.
5237 sayılı Yasa’nın 10. bölümünde mal varlığına
karşı suçlar başlığı altında hırsızlık, yağma, mala zarar verme,
ibadethanelere ve mezarlıklara zarar verme, hakkı olmayan yere tecavüz,
güveni kötüye kullanma, bedelsiz senedi kullanma, dolandırıcılık, kayıp
olmuş veya hata sonucu ele geçmiş eşya üzerinde tasarruf, hileli veya
taksirli iflas, karşılıksız yararlanma ve suç eşyasının satın alınması veya
kabul edilmesi suçları ayrı ayrı düzenlenmiştir.
Yağma suçu açısından 150/2. madde de
Yasa’nın ilk halinde “yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin
azlığı nedeniyle verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilir” hükmüne
yer verilmiş iken 5377 sayılı Yasa’nın 17. maddesi ile “indirilir” sözcüğü
“indirilebilir” şeklinde değiştirilmiştir.
Bu düzenleme ile, 5377 sayılı Yasa’nın
yürürlük tarihi olan 07.07.2005 tarihi öncesinde suç işlemiş yağma suçu
sanıkları açısından suç konusu malın, değerinin azlığı zorunlu bir yasal
indirim nedeni olarak öngörülmüş, yapılan değişiklik sonrasında ise bu
indirimin yapılıp yapılmayacağı hakimin takdirine
bırakılmıştır.
5237 sayılı Yasa’nın 10. bölümde yer
alan ve yukarıda tek tek sayılan suçlardan yağma
dışında sadece hırsızlık suçu açısından değer nedeniyle indirime yer
verilmiş, diğer mal varlığına yönelik suçlar açısından ise bu tür bir yasal
indirim nedeni düzenlenmemiştir.
Sadece mal varlığına yönelik suç
niteliğini taşıyan suçlar açısından suçun konusunun değeri indirim nedeni
olarak öngörülmemiş iken, karma bir suç niteliğini taşıyan ve mal varlığı
değerleri yanında kişinin özgürlüğü ve vücut bütünlüğünü koruma amacı ile
düzenlenmiş olan yağma suçu açısından bu tür bir indirim nedeni öngörülmüş
olması Anayasa’nın 2 ve 10. maddelerinde düzenlenen hukuk devleti ve
eşitlik ilkesine mahkememizce aykırı görülmüştür. Bu düzenleme, yasa koyucuya tanınan
takdir hakkı kapsamı içerisinde değerlendirilemez.
Anayasamızın 2. maddesinde Türkiye
Cumhuriyetinin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmiş,
10. madde de kanun önünde eşitlik ilkesi düzenlenmiştir.
26.11.2002 gün 2001/79 esas, 2002/194
karar sayılı Anayasa Mahkemesi kararında “Anayasanın ikinci maddesinde
belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına
saygı gösteren, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya
aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen
kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı
denetimine açık olan, yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı
temel hukuk ilkeleri ve Anayasa bulunduğu bilincinde olan devlettir.
Ceza kanunları, Anayasanın konuya
ilişkin kuralları başta olmak üzere, ceza hukukunun ana ilkeleri ile ülkenin
genel durumu, sosyal ve ekonomik hayatın gereksinmeleri göz önüne alınarak
saptanacak ceza politikasına göre düzenlenir. Bu nedenle, yasa koyucunun
öncelikle, Anayasa’nın ikinci maddesinde nitelikleri, beşinci maddesinde de
temel amaç ve görevleri belirtilen hukuk devleti ilkesine ve anılan
maddelerde yer alan adalet ilkesine uygunluğunu gözetmesi gerekir.
Yasaların kamu düzeninin kurulması ve
korunması, kamu yararının sağlanması amacına yönelik olması, genel,
objektif, adil kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi hukuk
devleti olmanın gereğidir.” açıklamasını yaparak, hukuk devleti ilkesi ile
amaçlananın ne olduğunu ayrıntıları ile belirtmiş ve düzenleme yapılırken
adalet ve hakkaniyet ölçütlerinin de gözetilmesinin zorunlu olduğundan söz
edilmiştir.
Yine Anayasa Mahkemesinin 26.05.1998
gün ve 1997/32 esas, 1998/25 karar sayılı kararında Anayasada düzenlenen
Yasa önünde eşitlik kuralının, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı
olacağı anlamına gelmediği, kimi yurttaşların haklı bir nedene dayanarak
değişik kurallara bağlı tutulmalarının eşitlik ilkesine aykırılık
oluşturmayacağı açıklaması yapıldıktan sonra,
“Aynı hukuki durumda bulunanlardan
kimileri için farklı kurallar uygulanmasının haklı gösterecek nedenler
anlaşılabilir, amaçla ilgili, makul ve adil olması ölçütleri ile hukuksal
biçim ve içerik kazanmaktadır. Getirilen düzenleme herhangi bir biçimde,
birbirini tamamlayan, doğrulayan ve güçlendiren bu üç ölçütten birine uymuyorsa
eşitlik ilkesine aykırılık vardır. Çünkü, eşitliği
bozduğu ileri sürülen kural haklı bir nedene dayanmamaktadır.” açıklaması
yapılmış ve Anayasa’nın onuncu maddesinde belirtilen yasa önünde eşitlik
ilkesinde neyin anlaşılması gerektiği belirlenmiştir.
Yukarıda
Anayasa Mahkemesi kararlarına gönderme yapılarak belirtilen ikinci
maddedeki hukuk devleti ilkesi ve onuncu maddesindeki eşitlik ilkesi
açısından değerlendirme yapıldığında, sadece mal varlığına yönelik suç olan
dolandırıcılık, mala zarar verme, güveni kötüye kullanma, hakkı olmayan
yere tecavüz gibi suçlar açısından suç konusunun değeri nedeniyle yasal
indirim nedeni düzenlenmemiş iken, karma bir suç niteliğini taşıyan ve mal
varlığı değerleri yanında kişinin özgürlüğü ve beden bütünlüğünü koruma
amacı ile düzenlenmiş daha ağır sonuçlar doğuran yağma suçunu işleyenler
için suç konusunun değerine göre cezada indirim yapılmasının Anayasa
Mahkemesi kararlarında belirtilen kavramlarla ifade etmek gerekirse, ceza
hukukun ana ilkeleri, ülkenin genel durumu, sosyal hayatın gereksinmelerine
göre saptanacak ceza politikası gereği olduğunu, adalet ilkesini
gözettiğini, adil kurallar olduğunu ve hakkaniyet ölçütünü gözeterek
konulmuş bir kural olduğunu kabul etmek mümkün olmadığı gibi, doğrudan kast
ile olası kast arasında yaratılan eşitsizliğin anlaşılabilir, amaçla ilgili
makul ve adil olduğunu kabul etmekte mümkün değildir. Bu
nedenlerle 5237 sayılı Yasa’nın 150/2. maddesinde düzenlenen hükmü, somut
olayda uygulanması olası norm niteliğini taşıyan 5237 sayılı Yasa’nın
149/l-a-c, maddeleri ile bağlantılı olarak değerlendirme yapıldığında,
Anayasanın 2 ve 10. maddelerine aykırı olduğu gibi,
Yasanın 150/2. maddesinde öngörülen
değer nedeniyle indirim hükmü kalkışma düzeyinde kalan yağma suçu ile unsur
suç niteliğini taşıyan tehdit suçuna verilecek yaptırımlar
karşılaştırıldığında unsur suça daha ağır bir ceza verilmesi gibi adil ve
hakkaniyete uygun olmayan sonuçlarda doğuracaktır. Şöyle
ki, silahla bir kişinin değer olarak az kabul edilebilecek eşyasını almak
isteyen şahsın eylemini herhangi bir nedenle sonuca varamaması yani suçun
Yasanın 35. maddesi anlamında teşebbüs düzeyinde kalması durumunda Yasanın
149/1-a, maddesine göre verilecek ceza alt sınırdan 10 yıl hapis, değer
nedeniyle üst sınırdan indirim yapıldığında 1/2 indirimle 5 yıl hapis ve
35. madde gereğince yine üst sınırdan 3/4 oranında indirim yapılması durumunda verilecek ceza 1
yıl 3 ay hapis cezasıdır. Oysaki bu şahsın silah göstererek belirli bir
malı vermesi için şahsı tehdit edecek yerde sadece silahla tehdit ettiği
herhangi bir malının teslimini istemediğinin kabul edilmesi durumunda ise,
eylemin 5237 sayılı Yasanın 106. maddesi kapsamında değerlendirilmesi
gerekeceği, buna göre, tehdit silahla işlenmiş olduğu için 106/2-a maddesi
hükmüne göre şahıs hakkında verilmesi gereken alt sınır ceza yaptırımı ise
2 yıl hapistir. Varılan bu sonuçta göz önüne alındığında 150/2
maddenin yaratmış olduğu adaletsiz durum açıkça ortaya çıkmaktadır.
Tüm bu nedenlerle, 5237 sayılı Yasanın 150/2.
maddesinin 149/1-a-c maddeleri uygulanması ile sınırlı olmak koşulu ile
Türkiye Cumhuriyeti Anayasanın 2 ve 10. maddelerine aykırı olduğu görüşüne
varılmış olmakla, Anayasanın 152/1. maddesi gereğince iptal istemli olarak
Anayasa Mahkemesine başvurulması ve dava sonucunun 5 ay süre ile beklenmesi
gerektiği ortak sonuç ve kanısına varılmıştır.”
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun
uygulanması gereken itiraz konusu fıkrayı içeren 150. maddesi şöyledir:
“Daha az
cezayı gerektiren hâl
Madde 150. (1) Kişinin bir hukuki ilişkiye dayanan
alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanması halinde, ancak
tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(2) Yağma suçunun konusunu oluşturan
malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar
indirilir.”
B- İlgili Yasa Kuralları
İtiraz konusu kuralla ilgili görülen yasa kuralları
şöyledir:
“Yağma
Madde 148. (1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının
hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı
gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara
uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı
teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı
yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Cebir veya tehdit kullanılarak mağdurun,
kendisini veya başkasını borç altına sokabilecek bir senedi veya var olan
bir senedin hükümsüz kaldığını açıklayan bir vesikayı vermeye, böyle bir
senedin alınmasına karşı koymamaya, ilerde böyle bir senet haline
getirilebilecek bir kağıdı imzalamaya veya var
olan bir senedi imha etmeye veya imhasına karşı koymamaya mecbur edilmesi
halinde de aynı ceza verilir.
(3) Mağdurun, herhangi bir vasıta ile kendisini
bilmeyecek ve savunamayacak hale getirilmesi de, yağma suçunda cebir
sayılır.
Nitelikli yağma
Madde 149. (1) Yağma suçunun;
a) Silahla,
b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması
suretiyle,
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d) Yol kesmek suretiyle ya da konut veya işyerinde,
e) Beden veya ruh bakımından kendisini
savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
f) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin
oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
g) Suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla,
h) Gece vaktinde,
İşlenmesi halinde, fail hakkında on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(2) Yağma suçunun işlenmesi sırasında kasten
yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi
durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.”
C- Dayanılan Anayasa Kuralları
Başvuru kararında Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine dayanılmıştır.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi
gereğince, Tülay TUĞCU, Haşim KILIÇ, Sacit ADALI,
Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, A. Necmi
ÖZLER, Serdar ÖZGÜLDÜR, Şevket APALAK, Serruh
KALELİ ve Osman Alifeyyaz PAKSÜT’ün
katılımlarıyla 17.10.2005 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında,
mahkemenin itiraz başvurusunun kuralın sanık lehine hüküm içeren 5377
sayılı Yasayla değişmeden önceki haline ilişkin olduğu sonucuna varılarak
dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine oybirliğiyle
karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin
rapor, itiraz konusu Yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların
gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği
görüşülüp düşünüldü:
Başvuru kararında, mal varlığı aleyhine işlenen
suçlarda, hırsızlık ve yağma suçları hariç malın değerinin azlığının
indirim nedeni olmadığı, yağma suçunun karma suç niteliğinin göz ardı
edildiği, oysa yağma suçunda korunan hukuki yarar içinde kişi özgürlüğünün
ve vücut bütünlüğünün de olmasına karşın, sadece malın değerinin azlığının
dikkate alınarak indirim yapıldığı, teşebbüs aşamasında kalan yağma suçuna
verilecek ceza miktarının, yağma suçunun unsuru konumunda olan silahla
tehdit suçuna verilecek cezadan daha az olduğu, bu nedenle kuralın
Anayasa’daki hukuk devleti ve eşitlik ilkelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
İtiraz konusu kural, yağma suçuna konu olan malın
değerinin azlığı nedeniyle suça verilecek cezadan indirim yapılmasını
düzenlemektedir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 148. maddesinde yağma
suçunun temel şekli, 149. maddesinde yağma suçunun nitelikli şekli ve
ağırlaştırıcı sebepler, itiraz konusu kuralı içeren 150. maddesinde ise yağma
suçunda daha az cezayı gerektiren haller düzenlenmiştir.
Yağma suçu, cebir veya tehdit ile başkasının
malının zilyedi olunması veya alınan şeyin muhafazasının sürdürülmesi için
cebir veya tehdit kullanılmasıdır. Yağma, cebir veya tehdit ile hırsızlık
suçlarının bir araya gelmesinden oluşan bileşik bir suçtur. Yağma suçunda
korunan hukuki yarar bir taraftan hırsızlık suçunda olduğu gibi zilyedlik ve mülkiyet; diğer taraftan kişi
özgürlüğüdür. Yağma suçunda, zilyetlik
ya da mülkiyet hakkını ihlâl, baskın öğe kabul edilerek bu suç Türk Ceza
Kanunu’nun malvarlığına karşı suçlar bölümünde düzenlenmiştir. Ancak, bu
düzenleme yağma suçunun “karma suç” niteliğini ortadan kaldırmaz.
İtiraz
konusu kural uyarınca, yağma suçunun konusunu oluşturan mal, para veya
senedin değerinin az olması halinde, hâkim
somut olayın niteliğine göre vermiş olduğu temel cezayı üçte birden yarıya
kadar indirecektir. Kuralla, fiilin meydana getirdiği zarar ile ceza
arasında uygun bir denge gözetilmesi öngörülmektedir.
Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem
ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup
bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan,
hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini
bağlı sayan, yargı denetimine açık, Anayasa’nın ve yasaların üstünde yasakoyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri
bulunduğu bilincinde olan devlettir.
Anayasa’nın 10. maddesinde yer verilen eşitlik
ilkesi ile eylemli değil, hukuksal eşitlik öngörülmektedir. Eşitlik
ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin yasalarca aynı işleme bağlı
tutulmalarını sağlamak ve kişilere yasalar karşısında ayırım yapılmasını ve
ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi
kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin
çiğnenmesi yasaklanmıştır. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal
durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’nın öngördüğü eşitlik
ilkesi çiğnenmiş olmaz. Nitelikleri ve durumları özdeş olanlar için
yasalarla değişik kurallar konulamaz.
Malvarlığına karşı işlenen suçlarda suça konu malın
değeri, verilecek cezanın saptanmasında modern ceza kanunlarının dikkate
aldığı bir unsurdur. Malın değerinin azlığı nedeniyle bazı suçlarda indirim
yapılması, meydana gelen zarar ile verilecek ceza arasındaki makul oranın
korunması gereksiniminden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, 5237 sayılı Türk
Ceza Kanunu’nda malvarlığına karşı işlenen suçlardan yağma ve hırsızlık
suçlarında malın değerinin azlığı kanuni hafifletici neden sayılmıştır. Ancak, 5237
sayılı Yasa’da yağma suçunda hırsızlık suçundan farklı olarak, suça konu malın
değerinin azlığı nedeniyle hâkimin ceza vermekten vazgeçebilmesi
öngörülmemiş ve yapılması gereken indirim oranı açıkça belirlenmiştir. Bu
durum, yağma suçunda hukuka aykırılığın derecelendirilebilir olmasıyla
değil, işlenen haksızlığın ağırlığıyla ilgilidir.
Hukuk devletinde, ceza ve
ceza yerine geçen güvenlik tedbirlerine ilişkin kurallar, cezalarda
yapılacak artırım ve indirim nedenleri ve oranları, ceza hukukunun ana
ilkeleri ile Anayasa’nın konuya ilişkin kuralları başta olmak üzere,
ülkenin sosyal, kültürel yapısı, etik değerleri ve ekonomik hayatın
gereksinmeleri göz önüne alınarak saptanacak suç ve ceza siyasetine göre
belirlenir. Yasakoyucu, cezalandırma yetkisini
kullanırken toplumda hangi eylemlerin suç sayılacağı, bunun hangi tür ve
ölçüdeki ceza yaptırımı ile karşılanacağı, nelerin indirim veya artırım
sebebi olarak kabul edilebileceği konularında takdir yetkisine sahip
olmakla birlikte, bu yetkisini kullanırken suç ve ceza arasındaki
adil dengenin korunması, öngörülen cezanın
cezalandırmada güdülen amacı gerçekleştirmeye elverişli olması,
insanlık haysiyetine aykırı ve zalimane olmaması
gibi hususları da dikkate almak zorundadır.
Sadece failin hareketini esas alarak ve hareket
için öngörülen ceza miktarlarını kıyaslayarak suç ve ceza arasında adil
denge bulunup bulunmadığı konusunda bir karar vermek sorunu tek yönlü ya da
eksik olarak ele almak anlamına gelir. Suç ve ceza arasında adalete uygun
bir oranın bulunup bulunmadığının saptanmasında, herhangi bir suç için
konulmuş ceza ile yapılacak bir kıyaslama
değil, o suçun toplum yaşamında yarattığı sonuç, failin ve
suçtan zarar görenin kişiliği, maddi ve manevi zararın azlığı veya çokluğu
da etkilidir. Yasakoyucu, değişik eylemler için
aynı cezayı öngörebileceği gibi, daha hafif kabul edilen bir eylem için
daha ağır bir cezayı da uygun görebilir.
Devletin takip ettiği suç ve ceza politikası, suça
verilen önem ve cezalandırmada güdülen amaç gözetilerek, suça konu eşyanın
değerine bağlı olarak yağma suçu için verilecek cezada indirim yapılmasını
öngören kuralda hukuk devleti ve eşitlik ilkelerine aykırı bir yön
bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, kural Anayasa’nın 2. ve 10.
maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
VI- SONUÇ
26.9.2004 günlü, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun
150. maddesinin (2) numaralı fıkrasının, aynı Yasa’nın 149. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının (a) ve (c)
bentleri yönünden Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE,
5.3.2009 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Haşim KILIÇ
|
Başkanvekili
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
Üye
Sacit
ADALI
|
|
|
|
Üye
Fulya KANTARCIOĞLU
|
Üye
Ahmet AKYALÇIN
|
Üye
Mehmet ERTEN
|
|
|
|
Üye
A. Necmi ÖZLER
|
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Şevket APALAK
|
|
|
|
Üye
Serruh
KALELİ
|
Üye
Zehra Ayla PERKTAŞ
|
|
|
|
|
|