Anayasa Mahkemesi
Başkanlığından:
Esas Sayısı
: 2005/56
Karar Sayısı : 2009/94
Karar Günü : 25.6.2009
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN MAHKEME: Polatlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (Aile Mahkemesi
Sıfatıyla).
İTİRAZIN KONUSU: 22.11.2001 günlü, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun
175. maddesinin birinci ve 176. maddesinin dördüncü fıkralarının Anayasa’nın
2. maddesine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY
Bakılmakta olan nafakanın artırılması davasında
itiraz konusu kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme,
iptali için başvurmuştur.
II- İTİRAZIN GEREKÇESİ
Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:
“I- SOSYAL DEVLET/SOSYAL DEVLET İLKESİ:
Sosyal devletten ne anlaşılması gerektiği yüksek
Mahkemenin kararları ile şekillenmiştir. Örneğin Yüksek Anayasa Mahkemesi
1997/1-43 e-k. Sayılı kararında sosyal devleti ve sosyal devlet ilkesini
şöyle tanımlamıştır:
“Anayasa m. 2 de belirtilen sosyal devlet ilkesi,
kişinin doğuştan sahip olduğu onurlu bir yaşam sürdürme, maddi ve manevi
varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisini kullanmasını sağladığı gibi,
sosyal devletin görevi, güçsüzleri koruyarak sosyal adaleti, sosyal refahı
ve sosyal güvenliği sağlamak...”tır.
II- ANAYASAYA AYKIRI OLDUĞU DÜŞÜNÜLEN 4721 SAYILI
TÜRK MEDENİ KANUNUNUN 175/1. MADDESİ:
Madde 175 - Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek
taraf kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali
gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.
Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.
III- ANAYASAYA AYKIRI OLDUĞU DÜŞÜNÜLEN 4721 SAYILI
TÜRK MEDENİ KANUNUNUN 176/4. MADDESİ:
Madde 176 - Maddi tazminat ve yoksulluk nafakasının
toptan veya durumun gereklerine göre irat biçiminde ödenmesine karar
verilebilir.
Manevi tazminatın irat biçiminde ödenmesine karar
verilemez.
İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi
tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan
birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme
olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya
da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.
Tarafların mali durumlarının değişmesi veya
hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına
karar verilebilir.
Hakim, istem halinde, irat biçiminde ödenmesine karar
verilen maddi tazminat veya nafakanın gelecek yıllarda taraftarın sosyal ve
ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.
Yasa maddesinde boşanma nedeniyle yoksulluğa
düşecek tarafın, kusuru daha ağır olmamak suretiyle davalı taraftan süresiz
olarak nafaka talep edebileceğine ilişkin hüküm Anayasanın 2.m.sine
aykırıdır. Şöyle ki,
Anayasanın 2. m.sinde Türkiye Cumhuriyetinin
nitelikleri sayılırken, Türkiye Cumhuriyetinin “demokratik, laik ve sosyal
hukuk devleti” olduğu belirtilmiştir.
175. m.nin 1. fıkrasının amacının boşanma ile yoksulluğa
düşecek eşi korumaya yönelik olduğu kuşkusuzdur. Ancak işte bu düşünce
SOSYAL DEVLET ilkesine aykırıdır. Yüksek mahkemenin sosyal devleti
tanımlarken, sosyal devletin görevinin güçsüzleri korumak olduğu yukarıda
belirtilmişti. Boşanma ile artık eşler arasında hiçbir bağ kalmazken,
boşandığı eşin geçimini imkanı ölçüsünde diğer eşe
-üstelik süresiz olarak- yüklemek, sosyal devletin yapması gereken işi
boşanan eşe yaptırmak olur.
Medeni kanunun 176/4. m.sinde tarafların mali
durumlarının değişmesi halinde nafaka miktarının artırılıp azaltılabileceğini
düzenlemekte ise de (nafaka yükümlüsü bakımından) nafakanın tamamen
kaldırılmasına imkan vermemektedir. Aynı maddenin
3.fıkrası nafaka alacaklısının yoksulluğunun ortadan kalkması halinde
nafakanın kaldırılabileceğini düzenlemiştir. Oysa nafaka borçlusunun
ekonomik durumunun olumsuz yönde değişmesi ancak nafakanın azaltılmasına
neden olabilmektedir.
Boşanma ile eşler artık ayrı yerlerde yaşama
hakkına sahiptirler. Boşanan nafaka yükümlüsü eşin, boşandığı eşini sürekli
takip ederek MK.nun
176/3. m.sinde yazılı nafakayı ortadan kaldıracak şartların oluşup
oluşmadığını takip etmesinin de imkansız olduğunu kabul etmek gerekir.
Nafaka borçlusu ile alacaklısının çocukları
yönünden takdir olunan iştirak nafakasının çocukların reşit olması ile sona
ermesine karşılık, nafaka yükümlüsü eşe, boşanma ile aralarında bağ
kalmayan kişi için süresiz nafaka ödeme yükü yüklemek de hakkaniyete
aykırıdır.
SONUÇ : Mahkememiz sonuç olarak yukarıda madde metinlerine yer
verilen 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 175/1. ve buna bağlı olarak da
l76/4. m.lerinin Anayasanın 2.
m.sinde yazılı ve Türkiye Cumhuriyetinin niteliklerinden
olan Sosyal Devlet ilkesine aykırı olduğunu kabul etmiş ve bu yasa
maddelerinin iptaline karar verilmesini Yüksek Anayasa Mahkemesinden
takdirlerine sunma kararı almıştır “
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralları
22.11.2001 günlü, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun
itiraz konusu kuralları da içeren maddeleri şöyledir:
“MADDE 175.-
Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek
taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî
gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.
Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.
MADDE 176.- Maddî tazminat ve yoksulluk nafakasının toptan
veya durumun gereklerine göre irat biçiminde ödenmesine karar verilebilir.
Manevî tazminatın irat biçiminde ödenmesine karar
verilemez.
İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddî
tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan
birinin ölümü hâlinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme
olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya
da haysiyetsiz hayat sürmesi hâlinde mahkeme kararıyla kaldırılır.
Tarafların
malî durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde iradın
artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.
Hâkim, istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine
karar verilen maddî tazminat veya nafakanın gelecek yıllarda tarafların
sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara
bağlayabilir.”
B- Dayanılan Anayasa Kuralı
Başvuru kararında Anayasa’nın 2. maddesine
dayanılmıştır.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi
gereğince, Haşim KILIÇ, Sacit ADALI, Fulya
KANTARCIOĞLU, Tülay TUĞCU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, Mustafa YILDIRIM,
Cafer ŞAT, A. Necmi ÖZLER, Ali GÜZEL ve Serdar ÖZGÜLDÜR’ün katılımlarıyla yapılan ilk inceleme
toplantısında, öncelikle uygulanacak kural konusu üzerinde durulmuştur.
Anayasa’nın 152. ve 2949 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 28.
maddesine göre, bir davaya bakmakta olan mahkeme, o dava sebebiyle uygulanacak
bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasa’ya aykırı
görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık savının ciddi
olduğu kanısına varırsa, bu hükmün iptali için Anayasa Mahkemesi’ne
başvurmaya yetkilidir. Ancak, bu kurallar uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine
başvurabilmesi için, elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren
bir davanın bulunması ve iptali istenen kuralın o davada uygulanacak olması
gerekir. Uygulanacak yasa kuralları ise, davanın değişik evrelerinde ortaya
çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz
etki yapacak nitelikteki kurallardır.
İtiraz yoluna başvuran Mahkeme, 4721 sayılı Türk
Medenî Kanunu’nun 175. maddesinin birinci fıkrası ile 176. maddesinin dördüncü
fıkrasının iptalini istemektedir.
Bakılmakta olan dava, daha önce açılan boşanma
davası sonucunda davacıya ödenmesine karar verilen yoksulluk nafakasının
artırılması davasıdır. Bu davada davacı lehine nafakaya hükmedilip
hükmedilmeyeceği incelenemeyeceğinden, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun
175. maddesinin birinci fıkrası davada uygulanacak kural değildir. Bu
fıkraya ilişkin başvurunun Mahkeme’nin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE,
dosyada eksiklik bulunmadığından aynı Kanun’un 176. maddesinin dördüncü
fıkrasının esasının incelenmesine, 20.6.2005 gününde OYBİRLİĞİYLE karar
verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin
rapor, itiraz konusu Yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralı ve bunların
gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği
görüşülüp düşünüldü:
Başvuru kararında, 4721 sayılı
Türk Medenî Kanunu’nun 176. maddesinin üçüncü fıkrasının, nafaka alacaklısının
yoksulluğunun ortadan kalkması halinde nafakanın kaldırılmasını düzenlemesine
rağmen, tarafların mali durumlarının değişmesi halinde nafakanın
artırılması ya da azaltılmasını düzenleyen aynı maddenin itiraz konusu
dördüncü fıkrasının, nafaka borçlusunun ekonomik durumunun olumsuz yönde
değişmesi halinde, nafakanın tamamen kaldırılmasına olanak tanımadığı
gerekçesiyle Anayasa’nın 2. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 175. maddesine
göre yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için boşanmaya hükmedilmiş
olması, nafaka talep eden eşin boşanma yüzünden yoksulluğa düşmüş ya da
düşecek olması ve diğer eşe nazaran daha az kusurlu veya eşit kusurlu
bulunması veya boşanmaya neden olan olaylarda tamamen kusursuz olması
gerekir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.
Nafaka alacaklısının durumunda meydana gelen
değişikliğe bağlı olarak nafakanın hangi hallerde sona ereceği, 4721 sayılı
Türk Medenî Kanunu’nun 176. maddesinin üçüncü fıkrasında; nafakanın
artırılması ya da azaltılması ise, aynı maddenin dördüncü fıkrasında
düzenlenmiştir. Buna göre, nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da
taraflardan birinin ölümü hâlinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın
evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan
kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi hâlinde mahkeme kararıyla
kaldırılır. Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin
gerektirdiği hâllerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar
verilebilir.
176. maddenin gerekçesinde, maddenin 743 sayılı
Türk Kanunu Medenisi’nin 145. maddesini karşıladığı, iradın arttırılması
veya azaltılmasını gerektiren hâllerin maddede dördüncü fıkra hâlinde hükme
bağlandığı belirtilmiştir. 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin 145.
maddesinin son fıkrasında borçlunun mali gücünün önemli ölçüde eksilmesi
halinde nafakanın kaldırılmasına karar verilebileceği düzenlenmesine
rağmen, itiraza konu olan 176. maddenin dördüncü fıkrasında yoksulluk
nafakasının kaldırılmasından açıkça bahsedilmemektedir. Ancak 4721 sayılı
Türk Medenî Kanunu’nun 1. maddesinde kanunun, sözüyle ve özüyle değindiği
bütün konularda uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Bu maddeye göre, hâkim
önündeki sorunu yasa hükmünün sözüyle yani yazılış biçimiyle tam olarak çözemiyorsa,
bu takdirde yasanın özüne yani o hükmün konuluş amacına bakarak karar
verecektir. Bu bakımdan Türk Medenî Kanunu’nun 1. maddesi, hâkime önündeki
sorunu adil bir şekilde çözmek için çok önemli bir hareket serbestliği
tanımaktadır.
Evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan
dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden
sonra da kısmen devamı niteliğinde olan yoksulluk nafakasının özünde,
sosyal ve ahlâki düşünceler yer almaktadır. Nafaka talep edilen eşin
kusursuz da olsa nafaka ödemekle yükümlü kılınması, yoksulluk nafakasının
tazminat ya da cezadan farklı bir nitelik taşıdığını göstermektedir.
Yoksulluk nafakasının amacı hiçbir zaman nafaka alacaklısını
zenginleştirmek değildir. Yoksulluk nafakasıyla, boşanma sonucunda
yoksulluk içine düşen eşin asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanması
düşünülmüştür. Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için nafaka talep eden
eşin boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olmasının yanı sıra, nafaka talep
edilen eşin de nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması, diğer bir
ifadeyle kendi kusurundan kaynaklanmamak koşuluyla yoksul olmaması
gerekmektedir. Bu açıdan bakıldığında, yoksulluk nafakasının sosyal ve
ahlâki düşüncelere dayanması özelliği, sadece nafaka talep eden tarafa
nafaka verilmesinde değil, aynı zamanda nafaka talep edilen tarafın nafaka
ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması koşulunda da kendisini
göstermektedir. Bu nedenle, nafaka borçlusunun kendi kusuru bulunmaksızın
yoksulluğa düşmesi halinde, hâkim Yasa metninde açıkça belirtilmese dahi
Türk Medenî Kanunu’nun 1. maddesine göre yoksulluk nafakasının koşulları ve
kabul ediliş amacını göz önünde bulundurarak, nafakanın 4721 sayılı Türk
Medenî Kanunu’nun 176. maddesinin dördüncü fıkrası gereğince tamamen
kaldırılmasına da karar verebilecektir.
Anayasa’nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin
sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir. Buna göre, sosyal
hukuk devleti, kişi ve toplum yararı
arasında denge kuran, toplumsal dayanışmayı üst düzeyde gerçekleştiren,
güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak eşitliği, sosyal adaleti sağlayan,
çalışma hayatının gelişmesi için önlemler alarak çalışanları koruyan, millî
gelirin adil bir biçimde dağıtılmasını sağlayan devlettir.
Nafaka borçlusunun sonradan kendi
kusurundan kaynaklanmayan bir nedenle yoksulluğa düşmesi halinde, 4721
sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 1. ve 4. maddeleri doğrultusunda, 176.
maddenin dördüncü fıkrası gereğince nafakanın kaldırılabilmesi de olanaklı
olduğundan itiraz konusu düzenlemeyle, hâkimin bu yönde bir karar vermesi
engellenmemektedir.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın
2. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Bu sonuca Haşim KILIÇ, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet
ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR ve Serruh KALELİ farklı
gerekçeyle katılmışlardır.
VI- SONUÇ
22.11.2001
günlü, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 176. maddesinin dördüncü
fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, 25.6.2009 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Haşim
KILIÇ
|
Başkanvekili
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
Üye
Sacit ADALI
|
|
|
|
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
|
Üye
Ahmet
AKYALÇIN
|
Üye
Mehmet
ERTEN
|
|
|
|
Üye
A.
Necmi ÖZLER
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Şevket
APALAK
|
|
|
|
Üye
Serruh KALELİ
|
Üye
Zehra
Ayla PERKTAŞ
|
|
|
|
|
DEĞİŞİK GEREKÇE
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 176. maddesinin
reddine ilişkin Üye Ahmet AKYALÇIN ve Üye Serdar ÖZGÜLDÜR’ün
değişik gerekçesine aynen katılıyorum.
Başkan
Haşim
KILIÇ
DEĞİŞİK GEREKÇE
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 176. maddesinde maddi
tazminat ve yoksulluk nafakasının ödenme
biçimi düzenlenmiştir.
Maddenin üçüncü fıkrasında, irat
biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat
veya nafakanın, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan
birinin ölümü halinde
kendiliğinden kalkacağı; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen
evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz
hayat sürmesi halinde de mahkeme
kararıyla kaldırılacağı hükme bağlanarak tazminat veya nafakanın hangi koşullarda kendiliğinden
kalkacağı veya mahkeme kararıyla kaldırılacağı
açıkça belirlenmiştir.
İptali istenilen 176. maddenin dördüncü
fıkrasında ise, fıkrada öngörülen koşulların varlığı halinde “iradın artırılması veya azaltılması”na karar verilebileceği düzenlenmiş olup bu düzenlemede yasa koyucunun “kaldırma”yı amaçlamadığı açıkça anlaşıldığı halde kuraldan yasa koyucunun kastetmediği bir
anlam çıkararak nafakanın kaldırılmasının engellenmediği sonucuna ulaşmak
isabetli değildir.
Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen
sosyal hukuk devleti, adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek
sürdüren, güçsüzleri güçlüler karşında koruyarak sosyal adaleti sağlayan,
kişi ve toplum yararı arasında denge kuran devlettir.
Öte yandan Anayasa’nın 5. maddesinde,
kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlama devletin temel
amaç ve görevleri arasında sayılmıştır.
Anayasa’nın emredici hükümleri gözetilerek boşanmadan sonra
yoksulluk içine düşen eşin toplum içerisinde asgari düzeyde yaşamını sürdürebilmesi
amacıyla “yoksulluk nafakasının mali güçte meydana gelen değişiklik ve
hakkaniyetin gerektirdiği
hallerle orantılı olarak artırılması veya azaltılmasını öngören kuralın Anayasa’ya aykırılığından söz edilemez.
Açıklanan gerekçeyle iptal isteminin reddi gerekirken yasa koyucunun iradesiyle
örtüşmeyen redde ilişkin çoğunluk gerekçesine katılmıyoruz. 25.06.2009
Üye Üye
Ahmet
AKYALÇIN Serdar
ÖZGÜLDÜR
FARKLI
GEREKÇE
1. Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesinde “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek
taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali
gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir …” denilerek, “yoksulluk
nafakası”nın hangi koşullarda istenebileceği,
itiraza konu kuralın bulunduğu 176. maddesinde de yoksulluk nafakasının ödenme
biçimi, tamamen kaldırılmasını gerektiren haller ile tarafların sosyal ve
ekonomik durumlarında meydana gelen değişikliklere göre artırılabilmesi
veya azaltılabilmesi konuları düzenlenmiştir.
2. İtiraz edilen kuralda ise “Tarafların
mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın
artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir” denilerek, 175. madde
uyarınca ekonomik durum araştırması yapılarak saptanan mali güce göre
verilen yoksulluk nafakasının, bu güçte meydana gelen değişiklik çerçevesinde
artırılabileceği veya azaltılabileceği öngörülmüştür.
3. Anayasa’nın 5. maddesinde kişilerin refah, huzur
ve mutluluğunu sağlamanın Devletin temel amaç ve görevleri arasında
olduğuna, 41. maddesinde de ailenin, Türk toplumunun temelini oluşturduğuna
işaret edilerek bunların korunmaları için ihtiyaç duyulan düzenlemeleri
yapmak üzere yasama organına yetki verilmiştir. Bu yetkinin bir diğer
dayanağı da Anayasa’nın 2. maddesinde öngörülen, sosyal Devlettir.
4. Yoksulluk nafakası, evli eşler arasında geçerli
olan birlikte olma ve karşılıklı yardımlaşma borcunun, boşanmadan sonrada
belli ölçüde devam etmesini sağlayan ve sosyal düşünceyle oluşturulan bir hukuk kurumudur.
5. Yasa koyucu, yoksulluk nafakasını düzenlemekle
bir taraftan boşanma sonucunda yoksulluk içine düşen eşin asgari düzeyde
yaşam gereksinimlerinin karşılanmasını amaçlarken, öte yandan da kusurlu
hareketle boşanmaya neden olmak suretiyle Türk toplumunun temelini teşkil
eden aile birliğinin bozulmasının önüne geçmek istemiştir. Eşlerin, yaşamı
karşılıklı özveriyle paylaşmaları gerektiğini düşünen yasa koyucu,
boşanmadan sonra hükmedilen yoksulluk nafakasının mali güçte meydana gelen
değişiklik ile orantılı olarak artırılmasını veya azaltılmasını sosyal
Devlet olmanın bir gereği olarak kabul ve takdir etmiştir.
6. Yasa koyucu, sadece artırılma veya azaltılma
halini bilerek yasalaştırdığını, yoksulluk nafakasının hangi koşullarda
kaldırılabileceğini söz konusu kuralın da bulunduğu 176. maddesinde
düzenlemek suretiyle göstermiştir. Bu düzenlemede bile, kusurlu hareketiyle
boşanmaya neden olan nafaka borçlusunu değil, bu nafakayı almaya hak kazanan
nafaka alacaklısındaki değişimi gözeterek, yoksulluk nafakasının
kaldırılabileceği kabul edilmiştir. Böylece, kusurlu eşin, kusuruyla
sebebiyet verdiği sonuca mali gücü oranında katılmasını bilerek gerekli
görmüştür.
7. Yoksulluk nafakasını, nafaka borçlusu yönünden
kaldırmayı öngörmeyen, ailenin ve kişilerin korunmasının yanı sıra, kusurlu
eşin kusuruyla sebebiyet verdiği sonuca mali gücü oranında katılmasını öngören düzenleme, Anayasa’nın 2., 5. ve 41. maddelerine aykırı değildir.
8. İtiraz isteminin bu gerekçeyle reddi gerekirken,
yasa koyucunun iradesine uygun olmayan gerekçeyle reddedilmesine ilişkin
çoğunluk gerekçesine katılmadım.
Üye
Mehmet
ERTEN
FARKLI GEREKÇE
4721 sayılı Yasa’nın 176. maddesinin dördüncü fıkrası olan, “tarafların
mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın
arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir” hükmünün Anayasa’nın 2.
maddesine aykırı olduğu savıyla gönderilen dosyaya esas yerel mahkemede
açılan davada; davacının, takdir edilen yoksulluk nafakasının parasal
kıymetinin zaman içinde azalması nedeniyle ARTIRILMASINI talep ettiği
görülmektedir.
A) İlk İnceleme Yönünden:
20.6.2005 tarihinde dosyanın yapılan ilk incelemesinde görevde
bulunmamam sebebiyle içinde yer almadığım mahkeme heyeti, kuralın davada
uygulanacak kural olduğu gerekçesi ile esas incelemesine geçmiş ise de,
davayı gören mahkemenin nafakanın arttırılmasını isteyen davacı yönünden
talebiyle bağlı kalarak arttırmak suretiyle davanın kabulü ya da davalının
maddi koşullarını araştırarak arttıramamak gerekçesi ile davanın reddi
hükmü kurabilecek iken, iptaline gelinen 4721 sayılı Yasa’nın 176/4. fıkrası
içinde bulunmadığını söylediği, nafakayı kaldırma halinin eksikliği, bu
davada uygulanacak kural niteliğinde değildir.
Madde “tarafların
mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın
arttırılması veya azaltılmasına karar
verilebilir şeklinde hakime yetki sınırını çizip verirken, bu madde’de,
nafaka yükümlüsü bakımından (bu davanın davalısı) nafakanın tamamen
kaldırılmasına imkan vermiyor diyerek üstelik davalı yönünden bir anlamda bir karşı dava ve talep de
yok iken, davalı yan adına kuramayacağı bir hükme esas norm eksikliği
(eksik düzenleme) iddiasını getirmesi ile ortaya çıkan kural yaratma çabası 2949 sayılı Yasa’nın 28. maddesi
ile sayılan haller kapsamında olmadığından ve uygulanacak kural davanın
değişik evrelerinde ortaya çıkan sorun çözümünde ve davayı sonuçlandırmada
olumlu-olumsuz etki yapacak nitelikteki kurallar ararken bu dava ile
mahkeme nafakanın kaldırılmasına karar veremeyecektir, çünkü yetkisizdir.
B) Esas İnceleme Yönünden:
Ancak,
heyet iptal istemine konu maddenin ilk incelemesinde uygulanacak kural mütaalası ile dosyanın esas incelemesine geçmiş; mevcut
4721 sayılı Yasa’dan önceki halinin 743 sayılı Medeni Yasamızın 145.
maddesinin son fıkrasının borçlunun mali gücünün önemli ölçüde eksilmesi
halinde nafakanın kaldırılmasına karar verilebileceği düzenlemesi
öngörmesine rağmen şimdiki Yasa’nın 176. maddesinde bu halden
bahsedilmediği, o halde (davamızda konu olmasa da) nafaka borçlusu
kusursuzca yoksulluğa düşerse, hakim nafakanın
hükmedilmesindeki aynı sosyal ve ahlaki düşüncelerle kaldırılmasına da
karar vermelidir, buna Medeni Yasa’nın 1. ve 4. maddeleri imkan vermektedir
düşüncesini gerekçe yaparak ile 4721 sayılı Yasa’nın 176. maddesinin
Anayasa’nın 2. maddesine aykırılık taşımadığına karar vermiştir.
Nafakanın
kaldırılması haline imkan vermediği, verdiği sınırlı
yetkinin bu hali ile sosyal hukuk devleti ilkesine ve yoksulluğa düşeninde sürekli
nafaka ödemesinin hakkaniyete uygun olmadığı gerekçesine dayalı, itirazen iptali istenen normda yer alan nafaka; boşanma
yüzünden yoksulluğa düşecek tarafa kusuru daha ağır olmamak koşulu ile
diğer tarafın mali gücü oranında- yükümlünün kusur oranına bakılmaksızın
verilen sosyal ve ahlaki bir yardımdır.
Yasakoyucu, 176. maddenin üçüncü fıkrasında alacaklının evlenmesi,
taraflardan birinin ölmesi halinde nafakanın kalkacağını ve de alacaklının
fiilen evli gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz
hayat sürme hallerinde mahkeme kararı ile nafakanın kalkabileceğini
söylemektedir. O halde nafaka kalkma halleri tadadi
olarak sayılmış, mali durum değişikliğinde ise ancak arttırma ve indirme
yapılabileceğini belirtmiş ve Yasa’nın nafaka ödeme yönünden çerçevesini
çizmiştir.
Çoğunluk
görüşünün dayandığı Medeni Yasa’nın 1. ve 4. maddeleri ile hakime, yasada bulunmayan kurallar yönünden örf ve adet
hukukuna ve hakkaniyete göre karar verebileceği yetkisini verdiğini
söylerken, tarafların mali durum
değişikliklerinde nafakanın kaldırılması açıkça yazmıyor diyerek yasakoyucunun toplumsal reflekslere ve onlarca yıldır
süre gelen uygulamalara bakarak yarattığı nafakanın kaldırılma, azaltılma
ve arttırılması hallerine ilişkin sistematiğe, var olan 4721 sayılı Yasa’nın
boşanmada tazminat ve nafaka başlığı altında yer alan maddeleri karşısında denetim
organı mahkememize yasakoyucu gibi hareket imkanı
vermemektedir.
Nafaka
yükümlüsü yönünden kusur aranmadıkça, yoksul diğer tarafa geçim için bir
ödeme yapma yükü yani nafaka, tazminat ya da cezadan çok farklıda bir
nitelik taşımaz.
Türk
Ceza Kanun’un 233. maddesi medeni kanun kapsamında aile hukukundan doğan
yükümlülüğü yerine getirmeyenlerin hapis cezası ile cezalandırılacağını
söylediği gibi, İcra ve İflas Kanunu’nun 344. maddesi de nafakaya ilişkin
karar gereğini yerine getirmeyenlerin hapsen
tazyikine karar verileceğine amirdir.
Nafaka,
cezai yaptırım sonucuda dikkate alındığında
kamusal ve sosyal içeriğe sahip bir olgudur. Bu hali ile hakimin
takdirinden ziyade normatif düzende yasakoyucunun
tercihlerine tabii kılınmış yapısına ve sınırlarını belirleyen içeriğine
sadık kalınmalı, eksik düzenleme varmış gibi örf ve adet hukukuna yönelinmemelidir.
Nafaka
bir kurum ise, tadadi sayılan kaldırma halleri
dışında tarafların mali durum tetkileri ile
indirilebilir ancak yükümlünün mali durumu iyi değil tespiti ile ortadan
hükmen kaldırılamaz. Yoksulluğa düştüğü belirlenen tarafa ödenen nafaka,
yükümlüsü yoksullaştı diye ödenemeyecek ise, bu alacaklı yönünden nafaka
yükümlülüğü hükmünün infazı sorunu olup, maddi hukuku ortadan kaldırmak
için yeterli sebep sayılamaz.
Normda sosyal adalet, sosyal devlet ilkeleri yasa koyucu
tarafından kullanılmış, nafakanın kaldırılabilmesi koşullarının ayrıca
sayıldığı Yasa’nın 176/3 gibi maddesi var iken, güçsüz yükümlünün hakları
iptali istenen kural ile korunmadığını söylemek mümkün olmayacağından 176.
madde, tüm fıkraları ile birlikte değerlendirildiğinde nafaka yükümlüsü
yönünden artma, kaldırma halleri ayrı ayrı
sayıldığı anlaşıldığı nedenleri ile yasa koyucunun tercihinde ölçüsüz
sosyal devlet ilkesinden uzak bir yaklaşım ve eksik düzenleme var
denemeyeceği için 176/4 normatif düzenlemesinde Anayasa’ya aykırı bir yön
görülmemiş ve bu nedenle çoğunluk görüşüne katılınmamıştır.
Üye
Serruh KALELİ
|