24 Aralık 2008 ÇARŞAMBA
|
Resmî Gazete
|
Sayı : 27090
|
ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
|
Anayasa Mahkemesi
Başkanlığından:
Esas
Sayısı : 2005/60
Karar
Sayısı : 2008/162
Karar
Günü : 13.11.2008
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: İskenderun Aile Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 22.11.2001 günlü, 4721 sayılı Türk Medenî
Kanunu’nun 353. maddesinin Anayasa’nın 10., 12.,
13., 20. ve 41. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I - OLAY
Eşinin ölmesi nedeniyle evlilik birliği sona eren davalının
çocuklarının mallarının korunması için açılan davada, itiraz konusu kuralın
Anayasa’ya aykırılığı savını ciddi bulan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
II -
İTİRAZIN GEREKÇESİ
Başvuru
kararının gerekçe bölümü şöyledir:
“4721 sayılı TMK 2. Kitap
Aile Hukuku 2. Kısım Hısımlık 6. Ayrımında düzenlenen Velayet ve 7. Ayrımında
düzenlenen çocuk malları hükümlerinde yasal olarak velayeti kullanan anne
ve/veya babanın çocuk mallarını yönetme hakkına sahip ve bununla yükümlü
oldukları kural olarak hesap ve güvence vermeyecekleri düzenlenmiş olup,
çocuğun mallarını yönetmekte her ne sebeple olursa olsun yeterince özen
göstermezlerse hakimin malların korunması için uygun
önlemleri alacağı, bu konuda talimat verebileceği, belirli zamanlarda bilgi
ve hesap verilmesini isteyebileceği, hesabı yeterli görmez ise malların
tevdii edilmesini veya güvence gösterilmesine karar verebileceğini, çocuk
mallarının tehlikeye düşmesi başka bir şekilde önlenemiyorsa yönetimin bir
kayyıma devredilmesine karar verileceği düzenlenmiş, TMK 353. madde de objektif
hiçbir ölçüt aranmaksızın evliliğin sona ermesi, velinin medeni halinin
kişisel nedenlerle değişmesi durumunda TMK 336/3. madde ve bendi uyarınca
velayeti kullanan anne ya da babanın doğrudan doğruya çocuğun mal varlığının
dökümünü gösteren bir defter vermesi ve bu mal varlığında veya yapılan
yatırımlarda gerçekleşen önemli değişiklikleri bildirmek zorunluluğu
düzenlenmiştir. Maddenin bu şekilde düzenlenmesi sebebiyle
boşanma gibi kişisel nedenlerle veya ölüm gibi irade dışı olaylarla evliliğin
sona ermesi ayırt edilmeksizin veli anne ya da babanın medeni halindeki
değişiklik velayet hakkının kullanılmasına etki ederek evlilik sona ermeyen
anne ve babanın veya evlilik dışı çocuk sahibi olunması sebebiyle yasal
olarak velayeti kullanan annenin velayet hakkının kullanılması usul ve hükümlerinde
farklı yasal düzenleme getirilerek T.C. Anayasası’nın 10. maddesinde
düzenlenen kanun önünde eşitlik ilkesine aykırı bir durum oluşturmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 11. protokol ile
değiştirilen ‘özel hayatın ve aile hayatının korunmasına ilişkin 8. madde’
hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin vermiş olduğu çeşitli kararlarda
devletin bir bireyin aile ve özel hayatına keyfi olarak negatif müdahale
etmemesi konusundaki yükümlülüğün yanı sıra bu haklara saygı göstermek için
pozitif davranması zorunluluğunun da olabileceği toplumun genel çıkarları ile
bireyin çıkarları arasında adil bir dengenin kurulması bu hakkın
kullanılmasına bir kamu otoritesinin müdahalesinin ancak ulusal güvenlik,
kamu emniyeti, ülkenin ekonomik refahı, dirlik ve düzenin korunması, suç
işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması için demokratik bir toplumda zorunlu olan ölçüde ve
yasa ile öngörülmüş olmak koşuluyla söz konusu olabileceği; özel hayata ve
aile hayatına saygı gösterilmesi hakkının sınırlandırılmasında müdahalenin
kanunlara uygun olup olmadığı meşru bir amacının bulunup bulunmadığı,
demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığı kamu yararının oluşturduğu
talepler ile bireyin temel haklarının korunmasının gerekleri arasında adil
bir dengenin olup olmadığı kıstaslarına göre ihlal olup olmadığı
değerlendirilmekte, TMK 353. maddesi objektif hiçbir ölçüt aranmaksızın
velinin medeni halinin kişisel veya irade dışı nedenlerde değişmesi halinde
TMK 336/3. madde ve bendi uyarınca velayeti kullanan anne ya da babanın doğrudan
doğruya çocuğun mal varlığının dökümünü gösteren bir defter vermesi ve bu mal
varlığında veya yapılan yatırımlarda gerçekleşen önemli değişiklikleri
bildirmek zorunluluğu düzenlenmesi sebebiyle anne ya da babanın medeni
halinde değişiklik velayet hakkının kullanılmasına etki ederek Anayasa’nın
12. maddesinde düzenlenen temel hak ve hürriyetlerin herkesin kişiliğine
bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez özelliğine Anayasa’nın 13.
maddesinde düzenlenen temel hak ve hürriyetlerinin özlerine dokunulmasızın
yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak
sınırlandırılabileceği, sınırlamanın Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik
toplum düzeninin ve ölçülülük ilkelerine aykırı olamayacağı, Anayasa’nın 20.
maddesinin ilk paragrafında düzenlenen herkes, özel hayatına ve aile hayatına
saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu, özel hayatın ve aile
hayatının gizliliğine dokunulamayacağı, Anayasa’nın 41/2. madde ve bendinde
düzenlenen Devlet’in ailenin huzuru ve refahı ile özellikle ananın ve
çocukların korunması için gerekli tedbirlerin alınması kurallarına aykırı
olarak evliliğin sona ermesi sebebiyle veli olan anne ya da babanın
çocuklarının mallarının yönetimine ilişkin yeterince özen gösterip
göstermediklerine, çocuk mallarının tehlikeye düşüp düşmediğine bakılmaksızın
veliyi defter ibraz etme ve mal varlığında veya yapılan yatırımlarda
gerçekleşen önemli değişiklikleri bildirmek zorunluluğu yükleyerek ailenin
huzurunu maddi ve manevi bütünlüğünü zedeleyerek ana veya baba ile çocuk
arasındaki ilişkinin sorgulanmasını aile hayatının gizliliği ve bu hakka
dokunulamayacağı, devredilemeyeceği, yasal gerekçe olmaksızın bu hakkın
kullanılmasının sınırlandırılamayacağına ilişkin yukarıda da belirtilen
Anayasa kurallarına aykırı sınırlandırma öngördüğü Mahkememizce
düşünüldüğünden, davalı veli babanın Anayasa’ya aykırılık itirazı,
Mahkememizce de ciddi kabul edilerek Anayasa’nın 152. maddesi uyarınca,
maddenin iptali görüşü ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulması Mahkememizce gerekmiştir.”
III -
YASA METİNLERİ
A -
İtiraz Konusu Yasa Kuralı
22.11.2001 günlü, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 353. maddesi şöyledir:
“Evlilik sona erince velâyet kendisinde kalan eş, hâkime çocuğun
malvarlığının dökümünü gösteren bir defter vermek ve bu malvarlığında veya
yapılan yatırımlarda gerçekleşen önemli değişiklikleri bildirmek zorundadır.”
B -
İlgili Yasa Kuralları
4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 335., 336.
ve 352. maddeleri şöyledir:
“Madde
335: Ergin olmayan çocuk, ana ve babasının
velâyeti altındadır. Yasal sebep olmadıkça velâyet ana ve babadan alınamaz.
Hâkim vasi atanmasına gerek görmedikçe, kısıtlanan ergin
çocuklar da ana ve babanın velâyeti altında kalırlar.”
“Madde
336: Evlilik
devam ettiği sürece ana ve baba velâyeti birlikte kullanırlar.
Ortak hayata son
verilmiş veya ayrılık hâli gerçekleşmişse hâkim, velâyeti eşlerden birine
verebilir.
Velâyet, ana ve
babadan birinin ölümü hâlinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine
bırakılan tarafa aittir.”
“Madde 352: Ana ve baba, velâyetleri devam
ettiği sürece çocuğun mallarını yönetme hakkına sahip ve bununla
yükümlüdürler; kural olarak hesap ve güvence vermezler.
Ana ve babanın
yükümlülüklerini yerine getirmedikleri durumlarda hâkim müdahale eder.”
C -
Dayanılan Anayasa Kuralları
Başvuru kararında Anayasa’nın 10., 12., 13.,
20. ve 41. maddelerine dayanılmıştır.
IV - İLK
İNCELEME
Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi gereğince, Haşim KILIÇ, Sacit
ADALI, Fulya KANTARCIOĞLU, Tülay TUĞCU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, Mustafa
YILDIRIM, Cafer ŞAT, A. Necmi ÖZLER, Ali GÜZEL ve
Serdar ÖZGÜLDÜR’ün katılımlarıyla 22.6.2005 günü
yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin
esasının incelenmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.
V - ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru
kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kural, ilgili
yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer
yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Başvuru
kararında, itiraz konusu kuralın evlilik birliğinin sona ermesi halinde
velâyet hakkının kullanılmasında objektif hiçbir ölçüt aranmayarak, evlilik
birliği içindeki veya evlilik dışı çocuk sahibi olunması hallerindeki velâyet
hükümlerinden farklı düzenleme öngörmesinin Anayasa’nın 10. maddesine; kuraldaki yükümlülüğün ailenin huzurunu,
maddi ve manevi bütünlüğünü zedeleyerek, veli ile çocuk arasındaki ilişkinin
sorgulanmasına yol açması nedeniyle de Anayasa’nın 12.,
13., 20. ve 41. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
İtiraz
konusu kuralda; evliliğin sona ermesi halinde velâyet kendisinde kalan eşe, hâkime çocuğun malvarlığının dökümünü
gösterir bir defteri vermek ve bu malvarlığında veya yapılan yatırımlarda
gerçekleşen önemli değişiklikleri bildirme zorunluluğu yüklenmektedir.
Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerin niteliği” ile ilgili 12.
maddesinde: “Herkes, kişiliğine
bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere
sahiptir. Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer
kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder.” hükmüne yer
verilmiştir. Maddenin bu şekilde düzenlenmesinden
de açıkça anlaşıldığı gibi Anayasa koyucu kişiyi temel hak ve hürriyetlerle
donatırken, bu hak ve hürriyetlerin kişinin topluma, ailesine ve diğer
kişilere karşı olan ödev ve sorumluluklarından ayrı düşünülemeyeceğini de
vurgulamıştır.
Anayasa’nın 13. maddesinde, “Temel
hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili
maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla
sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik
toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine
aykırı olamaz” denilmiştir.
Anayasa’nın 20. maddesinde herkesin özel
hayatına ve aile yaşayışına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu,
20. maddenin gerekçesinde ise, özel hayatın korunmasının her şeyden önce bu
hayatın gizliliğinin korunması, resmi makamların özel hayata müdahale
edememesi anlamına geldiği belirtilmiştir.
Anayasa’nın “Ailenin korunması” ile ilgili 41. maddesinde; “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler
arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle
ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile
uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar.”
denilmektedir.
4721 sayılı Yasa’nın velâyet hakkına
ilişkin 335. maddesinde; ergin olmayan çocuğun, ana ve babasının velâyeti
altında olduğu, yasal sebep olmadıkça velâyetin ana ve babadan alınamayacağı;
336. maddesinde evlilik devam ettiği sürece ana ve babanın velâyeti birlikte
kullanacağı, ortak hayata son verilmesi veya ayrılık halinde hâkimin velâyeti
eşlerden birine verebileceği, ana ve babadan birinin ölümü halinde velâyetin
sağ kalana, boşanmada çocuk kendisine bırakılan tarafa ait olduğu; çocuk
mallarına ilişkin 352. maddesinde ise ana ve babanın velâyetleri devam ettiği
sürece çocuğun mallarını yönetme hakkına sahip ve bununla yükümlü oldukları,
kural olarak hesap ve güvence vermeyecekleri ancak yükümlülüklerini yerine
getirmedikleri durumlarda hâkimin müdahale edeceği hüküm altına alınmıştır.
İtiraz konusu kuralla getirilen
yükümlülük ile anne ve babanın evlilik
birliğinin sona ermesi nedeniyle velâyeti birlikte kullanamamaları halinde,
gerek bilgisizlik, gerek ihmal ve kasıt yüzünden çocuğun malvarlığının zarar
görmesinin engellenmesi ve böylece çocuğa ait malvarlığının korunmasının
hâkim güvencesi altına alınması amaçlanmaktadır.
Anayasa’nın 10. maddesinde kanun önünde
eşitlik ilkesi belirtilmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin birçok kararında da
vurgulandığı gibi, yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara
bağlı olacağı anlamına gelmez. Anayasa’nın amaçladığı eşitlik eylemli değil
hukuksal eşitliktir. Durum ve konumlarındaki farklılık ve özellikler, kimi
kişiler veya topluluklar için değişik kural ve uygulamaları gerekli
kılar.
Evlilik birliğinin devamı
ile evlilik birliğinin sona ermesi ve evlilik dışı çocuk sahibi olunması
hallerinde, velâyet hakkının kullanılması konusunda farklı düzenlemeler
öngörülmesinde, bu hakka sahip olan veliler aynı hukuksal konumda
bulunmadıklarından aralarında eşitlik karşılaştırması yapılamaz. Bu nedenle
kuralın Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı bir yönü görülmemiştir.
Çocuğa ait malvarlığının
korunmasını sağlayan sınırlamanın anne veya babaya ait olan velâyet hakkının kullanılması
ile çelişen bir yönü bulunmadığı gibi, itiraz konusu kuralla velâyet
kendisinde kalan eşe verilen görev Anayasa’nın 12. maddesinde belirtilen ödev
ve sorumlulukların kapsamı içinde kalmaktadır.
Anayasa’nın 41. maddesi ile toplumun
temeli olan ailenin huzur ve refahı ve özellikle ana ve çocuğun korunması
için gerekli önlemleri almak ve teşkilatları kurmak görevi Devlet’e
verilmiştir. Bu madde de belirtilen “Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların
korunması.... için gerekli
tedbirleri alır...” hükmü çocukların korunmasını da güvence altına alır.
Kural, özel hayat kapsamında aile hayatının gizliliğinin korunması hakkını
sınırlandırmakta ise de, bu sınırlandırma Anayasa’nın 41. maddesindeki
çocukların korunması için gerekli tedbirleri alma yönünde Devlet’e verilen
görevin yerine getirilmesi gereğinden kaynaklanmaktadır.
Öte yandan, Anayasa’nın 12. ve 41.
maddeleri gereği velâyet hakkının kullanılmasına ilişkin sınırlama velâyet
hakkını ortadan kaldırmamakta, hakkın özüne de dokunmamaktadır.
Açıklanan
nedenlerle kural, Anayasa’nın 10., 12., 13., 20. ve
41. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
VI -
SONUÇ
22.11.2001
günlü, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 353. maddesinin Anayasa’ya
aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE,
13.11.2008 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Haşim KILIÇ
|
Başkanvekili
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
|
Üye
Sacit ADALI
|
Üye
Ahmet AKYALÇIN
|
Üye
Mehmet ERTEN
|
Üye
Mustafa YILDIRIM
|
Üye
A. Necmi
ÖZLER
|
Üye
Fettah OTO
|
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Serruh KALELİ
|
Üye
Zehra Ayla PERKTAŞ
|
|