28 Şubat 2008 PERŞEMBE
|
Resmî
Gazete
|
Sayı : 26801
|
ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
|
Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:
Esas
Sayısı : 2003/34
Karar
Sayısı : 2007/94
Karar Günü : 12.12.2007
İTİRAZ
YOLUNA BAŞVURAN MAHKEMELER:
1) Adana 4. Asliye Hukuk Mahkemesi Esas Sayısı: 2003/34
2)
Şarköy Asliye Hukuk Mahkemesi Esas
Sayısı: 2004/51
İTİRAZLARIN
KONUSU: 22.11.2001 günlü, 4721
sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 732., 733. ve 734.
maddelerinin Anayasa’nın Başlangıç Bölümü ile 2., 5., 10., 12., 17., 35., 36.
ve 141. maddelerine aykırılığı savıyla
iptalleri istemidir.
I - OLAY
Bakılmakta olan davalarda, 4721 sayılı
Türk Medenî Kanunu’nun, yasal önalım hakkına ilişkin itiraz konusu
kurallarının Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkemeler iptalleri
için başvurmuşlardır.
II - İTİRAZLARIN GEREKÇELERİ
İtiraz yoluna başvuran mahkemelerin gerekçelerinde;
itiraz konusu kurallardaki önalım hakkı nedeniyle, pay sahibinin payını
istediği şahıslara serbestçe piyasa şartlarına göre oluşacak rayiç bedelle
satma hakkından mahrum olduğu gibi üçüncü şahısların da paydaşların önalım hakkını kullanma olasılığı
nedeniyle taşınmazı rayiç bedel üzerinden satın almaktan kaçınmalarına yol
açtığı, bunun taşınmazın satılmasını zorlaştırdığı, bu durumun satıcı
paydaşı, diğer paydaşlara bağlı kıldığı, itiraz konusu kurallarda pay
satışına getirilen bu sınırlamanın kamu yararına dayanmadığı, 4721 sayılı
Yasa’nın 736. maddesinde alım ve geri alım haklarının kullanılması için dava
açmanın zorunlu bulunmamasına rağmen yasal önalım hakkının kullanılabilmesi
için dava açmanın zorunlu kılınmasının kamu düzeni kavramıyla açıklanmasının
mümkün olmadığı, ayrıca açılması zorunlu dava nedeniyle davalının kanun
gereği yargılama giderleriyle sorumlu olmasının hak arama özgürlüğünü de
zorlaştırdığı, yasal zorunluluk olmadan dava açılması halinde Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanunu’nun 94. maddesinin birinci fıkrası gereğince davalının
ilk duruşmada davayı kabul edip herhangi bir yargılama gideri ve vekâlet
ücreti ödememe imkanı olduğu halde, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin yorumuna
göre, aleyhine dava açılmasına sebebiyet veren kişi konumuna düşeceği için
yasal önalım hakkı davasında davalının, davacının yapmış olduğu tüm yargılama
giderleri ile vekâlet ücreti ve ilam harcından sorumlu olduğu, bu nedenlerle
başvurulara konu kuralların Anayasa’nın Başlangıç Bölümü ile 2., 5., 10., 12., 17., 35., 36. ve 141. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
III - YASA METİNLERİ
A - İtiraz Konusu Yasa Kuralları
4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun
itiraz konusu 732., 733. ve 734. maddeleri şöyledir:
1
- “MADDE 732.- Paylı
mülkiyette bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını tamamen veya kısmen üçüncü
kişiye satması halinde, diğer paydaşlar önalım hakkını kullanabilirler.”
2 - “MADDE 733.- Cebri artırmayla satışlarda önalım hakkı kullanılamaz.
Önalım hakkından feragatin resmi şekilde
yapılması ve tapu kütüğüne şerh verilmesi gerekir. Belirli bir satışta önalım
hakkını kullanmaktan vazgeçme, yazılı şekle tâbidir ve satıştan önce veya
sonra yapılabilir.
Yapılan satış, alıcı veya satıcı
tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilir.
Önalım hakkı, satışın hak sahibine
bildirildiği tarihin üzerinden üç ay ve her halde satışın üzerinden iki yıl
geçmekle düşer.”
3 - “MADDE 734. - Önalım hakkı, alıcıya karşı dava açılarak kullanılır.
Önalım hakkı sahibi, adına payın
tesciline karar verilmeden önce, satış bedeli ile alıcıya düşen tapu
giderlerini, hakim tarafından belirlenen süre içinde
hakimin belirleyeceği yere nakden yatırmakla yükümlüdür.”
B - Dayanılan ve İlgili Görülen
Anayasa Kuralları
Başvuru kararlarında, Anayasa’nın Başlangıç
Bölümü ile 2., 5., 10., 12., 17., 35., 36. ve 141.
maddelerine dayanılmış, 13. maddesi de ilgili görülmüştür.
IV - İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8.
maddesi gereğince dosyalarda eksiklik bulunmadığından işin esasının
incelenmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.
V - BİRLEŞTİRME KARARI
22.11.2001 günlü, 4721
sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 734. maddesinin birinci fıkrasının iptaline
karar verilmesi istemiyle yapılan Şarköy Asliye Hukuk Mahkemesi’nin itiraz
başvurusuna ilişkin 2004/51 esas sayılı davanın, aralarındaki hukuki irtibat
nedeniyle 2003/34 esas sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasının
kapatılmasına, esas incelemenin 2003/34 esas sayılı dosya üzerinden
yürütülmesine, 12.12.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.
VI - ESASIN İNCELENMESİ
A - Uygulanacak Kural Sorunu
Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına
ilişkin rapor, itiraz konusu Yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ve
bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra
gereği görüşülüp düşünüldü; öncelikle uygulanacak kural konusu üzerinde
duruldu:
Anayasa’nın 152. ve
2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanun’un 28. maddesine göre, bir davaya bakmakta olan mahkeme, o dava
sebebiyle uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini
Anayasa’ya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık
savının ciddi olduğu kanısına varırsa, bu hükmün iptali için Anayasa
Mahkemesi’ne başvurmaya yetkilidir. Ancak, bu kurallar uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesi’ne
başvurabilmesi için, elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren
bir davanın bulunması ve iptali istenen kuralın o davada uygulanacak olması
gerekir. Uygulanacak yasa kuralları ise, davanın değişik evrelerinde ortaya
çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz
etki yapacak nitelikteki kurallardır.
Adana 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin
başvuru kararında, 4721 sayılı Yasa’nın 732., 733.
ve 734. maddelerinin iptali istenilmiş ise de, Mahkeme’nin önalım hakkının
esasına ilişkin olarak Anayasa’ya aykırılık itirazında bulunduğu, 733. madde
ile 734. maddenin ikinci fıkrasının davanın çözümünde olumlu ya da olumsuz
etkisinin olmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle, 4721 sayılı Yasa’nın 733.
maddesi ile 734. maddesinin ikinci fıkrasının, itiraz başvurusunda bulunan
Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE, Sacit ADALI’nın anılan hükümlerin mevcut olayda doğrudan
uygulanması gereken kurallar olduğu yönündeki karşıoyu
ve oyçokluğuyla karar verilmiştir.
B
- Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
1 - 732. Maddenin İncelenmesi
Başvuru kararında, itiraz konusu kuralla
getirilen önalım hakkı nedeniyle, pay sahibinin payını istediği şahıslara
serbestçe satma hakkından mahrum olduğu, paydaşlara tanınan önalım hakkının
taşınmazın üçüncü kişilere kısa sürede satılmasını da zorlaştırdığı, pay
satışına getirilen bu sınırlamanın kamu yararına dayanmadığı bu nedenlerle
kuralın Anayasa’nın Başlangıç Bölümü ile 12., 17. ve
35. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 29. maddesine göre, Anayasa
Mahkemesi yasaların, kanun hükmünde kararnamelerin ve TBMM İçtüzüğü’nün
Anayasa’ya aykırılığı konusunda ilgililer tarafından ileri sürülen gerekçelere
dayanmak zorunda değildir. İstemle bağlı kalmak koşuluyla başka gerekçe ile
de Anayasa’ya aykırılık incelemesi yapabileceğinden, iptali istenen kuralla
ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 13. maddesi yönünden de inceleme yapılmıştır.
4721 sayılı Yasa’nın 732. maddesinde,
paylı mülkiyette bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını tamamen veya kısmen
üçüncü kişiye satması halinde, diğer paydaşların önalım hakkını
kullanabilmelerine olanak tanınmaktadır.
Anayasa’nın 13. maddesinde, “Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin
gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” denilmektedir.
Anayasa’nın 35. maddesinde “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı
olamaz.” hükmüne yer verilmiştir.
4721 sayılı Yasa’nın
paylı mülkiyete ilişkin 688. maddesinde, paylı mülkiyette birden çok
kimsenin, maddî olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla
malik bulunduğu ve paydaşlardan her birinin kendi payı bakımından malik hak
ve yükümlülüklerine sahip oldukları; 689. maddesinde, paydaşların, yasal
sınırlar içerisinde kendi aralarında oybirliğiyle anlaşarak yararlanma,
kullanma ve yönetime ilişkin konularda kanun hükümlerinden farklı bir
düzenleme yapabilecekleri; 690. maddesinde, paydaşlardan her birinin olağan
yönetim işlerini yapmaya yetkili oldukları; 691. maddesinde, işletme usulünün
veya tarım türünün değiştirilmesi, adî kiraya veya ürün kirasına ilişkin
sözleşmelerin yapılması veya feshi, toprağın ıslahı gibi önemli yönetim
işleri için pay ve paydaş çoğunluğuyla karar verileceği; 692. maddesinde,
paylı malın özgülendiği amacın değiştirilmesinin, korumanın veya olağan
şekilde kullanmanın gerekli kıldığı ölçüyü aşan yapı işlerine girişilmesinin
veya paylı malın tamamı üzerinde tasarruf işlemlerinin yapılmasının,
oybirliğiyle aksi kararlaştırılmış olmadıkça, bütün paydaşların kabulüne
bağlı olduğu; 693. maddesinde ise paydaşlardan her birinin, diğerlerinin
hakları ile bağdaştığı ölçüde paylı maldan yararlanabileceği ve onu
kullanabileceği hüküm altına alınmıştır.
Paylı mülkiyette, mülke ilişkin iş ve
işlemlerin sağlıklı şekilde yürütülmesinde, paydaşlara ulaşılabilmesi ve
paydaşlar arasındaki uyum önem taşımaktadır. Aksi halde paylı mülkiyetin
özelliği gereği sorunların yaşanması kaçınılmaz hale gelebilir.
Kuralla tanınan önalım hakkıyla,
paydaşlara öncelikle yeni paydaşların katılımına engel olma hakkı tanınarak,
bu mülkiyet türünde anlaşmazlıklara neden olunmamasının ve dolayısıyla paylı
mülkiyete ilişkin işlemlerin daha sağlıklı bir şekilde yürütülmesinin
amaçlandığı açıktır.
4721 sayılı Yasa’nın
696. maddesinde, kendi tutum ve davranışlarıyla diğer paydaşların tamamına
veya bir kısmına karşı yükümlülüklerini ağır biçimde çiğneyen paydaşın, diğer
paydaşların anlaşmalarıyla mahkemeye başvurarak alacakları kararla
paydaşlıktan çıkarılabilmesi ve çıkarılan paydaşın payının, aynen ayrılmasına
olanak bulunmayan halde pay değerinin ödenmesi koşuluyla istemde bulunan
paydaş adına tesciline hükmolunmasının kurala bağlanmasında da benzer amacın
bulunduğu anlaşılmaktadır.
Öte yandan, mülkiyet hakkını
sınırlandıran kuralın, paylı mülkiyet ilişkisinin bir bütün olarak tek elde
toplanıp son bulmasını amaçlaması, dolayısıyla paydaşlar arasında meydana
gelebilecek hukuk düzeninde istenmeyen anlaşmazlıkların önlenmesini sağlaması
nedeniyle kamu yararına olduğu da kuşkusuzdur.
Açıklanan nedenlerle itiraz konusu
kural, Anayasa’nın 13. ve 35. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin
reddi gerekir.
İtiraz konusu kuralın Anayasa’nın
Başlangıç Bölümü ile 12. ve 17. maddeleri ile ilgisi görülmemiştir.
2 - 734. Maddenin Birinci Fıkrasının
İncelenmesi
Başvuru kararında itiraz konusu kuralla,
4721 sayılı Yasa’nın 736. maddesinde alım ve geri alım haklarının
kullanılması için dava açmak zorunlu olmadığı halde yasal önalım hakkının
kullanılabilmesi için dava açmanın zorunlu kılındığı, kamu düzeni kavramıyla
açıklanması mümkün olmayan bu durumun aleyhine dava açılmaksızın üçüncü
kişiye payı devretme imkânını tanımamak anlamına geldiği, ayrıca açılması
zorunlu dava nedeniyle davalının yargılama giderleriyle de sorumlu olduğu,
anlaşmazlıkların sulh yoluyla çözümlenmesinin hukuk devleti ilkesinin bir
gereği olduğu, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 94. maddesinin birinci
fıkrası gereğince ilk duruşmada davanın kabul edilmesi halinde davalının
yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu olmadığı halde, kural
nedeniyle açılan davada sorumlu olduğu, bunun hak arama özgürlüğünü
kısıtladığı, bu nedenlerle itiraz konusu kuralın Anayasa’nın Başlangıç Bölümü
ile 2., 5., 10., 36. ve 141. maddelerine aykırı
olduğu ileri sürülmüştür.
4721 sayılı Yasa’nın 734. maddesinin
birinci fıkrasında önalım hakkının alıcıya karşı dava açılarak kullanılması
öngörülmektedir.
Maddenin gerekçesinde “Maddenin birinci fıkrası ile önalım
hakkının alıcıya karşı dava açılması suretiyle kullanılması esası
getirilmiştir. Yürürlükteki hükümler önalım hakkının, dava dışı bir beyanla
kullanılabilmesine olanak sağlamaktadır. Ancak buna rağmen bu beyanla
istenilen sonucun elde edilebilmesi sonuçta daima bir dava açılmasını
gerektirmektedir. Yeni düzenlemeyle, uygulamada önalım hakkının
gerçekleşmesinin daima bir davayı gerektirmesi, kanun hükmü hâline getirilmiş
bulunmaktadır.” denilmektedir.
Anayasa’nın 10. maddesinde yer verilen “yasa önünde eşitlik ilkesi” hukuksal
durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil,
hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan
kişilerin yasalar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayırım
yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda
bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında
eşitliğin çiğnenmesi yasaklanmıştır. Yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden
aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler,
kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları
gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı
kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez.
Anayasa’nın 36. maddesinin birinci
fıkrasında, “Herkes, meşru vasıta ve
yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı
olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir”; 141.
maddesinin son fıkrasında ise “Davaların
en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir”
denilmiştir.
4721 sayılı Yasa’nın 736. maddesinde, “Tapu kütüğüne şerh verilen alım ve geri
alım hakları, şerhte belirtilen süre içinde her malike karşı kullanılabilir.
Şerhin etkisi, her durumda, şerhin verildiği tarihin üzerinden on yıl
geçmekle sona erer” hükmü yer almıştır.
736. maddedeki alım ve geri alım hakları,
sözleşmeden doğan, taraflar arasında etki oluşturan, sözleşmede belirlenen
süre içinde ve hak sahibi tarafından istenildiği zaman kullanılabilen kişisel
nitelikte haklardır. Yasal önalım hakkı ise yasadan kaynaklanır, sözleşme söz
konusu olmadığı için, pay satın alan bütün üçüncü kişilere karşı hüküm
doğurur ve aynî hak niteliğindedir. Bu nedenlerle yasal önalım hakkı, alım ve
geri alım haklarından ayrılır ve bu iki gruptaki hak sahipleri de, hakkın
doğumu, niteliği ve kullanılması bakımından aynı hukuksal durumda
bulunmadıklarından kural Anayasa’nın 10. maddesine aykırı değildir.
Kuralın, 743 sayılı Türk Medeni Kanunu
döneminde dava zorunluluğunun olmamasından kaynaklanan mağduriyetlerin
giderilmesi ve ayrıca büyük çoğunlukla dava ile sonuca gidilebilme uygulaması
da gözetilerek yasal önalım hakkının amacına uygun bir biçimde kullanılması
için getirildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle hak arama özgürlüğüne
aykırılıktan söz edilemez.
Yasal önalım hakkının kullanıldığı
davanın ilk duruşmasında davayı kabul eden davalının, yargılama giderleri ile
vekâlet ücreti ve ilâm harcından sorumlu olup olmayacağı konusunun, 1086
sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 94. maddesi ve ilgili mevzuat hükümlerine
göre belirlenmesi gerektiği açıktır. Kuralın davaların en az giderle ve kısa
sürede sonuçlandırılması amacına da aykırı bir hüküm içermediği
gözetildiğinde Anayasa’nın 141. maddesine aykırı olmadığı kuşkusuzdur.
Açıklanan nedenlerle itiraz konusu
kural, Anayasa’nın 10., 36. ve 141. maddelerine
aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
İtiraz konusu kuralın Anayasa’nın
Başlangıç Bölümü ile 2. ve 5.
maddeleri ile ilgisi görülmemiştir.
VII
- SONUÇ
22.11.2001
günlü, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 732. maddesi ile 734. maddesinin birinci fıkrasının Anayasa’ya
aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE,
12.12.2007 gününde OYBİRLİĞİYLE
karar verildi.
Başkan
Haşim KILIÇ
|
Başkanvekili
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
Üye
Sacit ADALI
|
Üye
Fulya KANTARCIOĞLU
|
Üye
Ahmet AKYALÇIN
|
Üye
Mehmet ERTEN
|
Üye
A. Necmi ÖZLER
|
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Şevket APALAK
|
Üye
Serruh
KALELİ
|
Üye
Zehra Ayla PERKTAŞ
|
|