Anayasa Mahkemesi Başkanlığından: Esas Sayısı :
2006/61 Karar Sayısı : 2007/91 Karar Günü : 30.11.2007 İPTAL DAVASINI AÇAN
: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Üyeleri Ali TOPUZ, Haluk KOÇ ile birlikte 131 Milletvekili (Esas Sayısı:
2006/61) İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN
: 1- Danıştay
Onuncu Daire Esas Sayısı: 2007/32 2- Danıştay
Onuncu Daire Esas Sayısı: 2007/34 DAVA ve İTİRAZLARIN KONUSU : 5449 sayılı “Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu,
Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun”un; A- 1. maddesinin, B- 2. maddesinin, C- 3. maddesinin, D- 4. maddesinin; 1-
Birinci fıkrasının, 2- İkinci fıkrasının (b), (c) ve (h) bentlerinin, E- 5.
maddesinin; 1- (b), (c) ve (f) bentlerinin, 2- (d) ve (e) bentlerinde yer alan “… kamu kesimi…” sözcüklerinin, F- 7. maddesinin, G- 8. maddesinin, H- 9. maddesinin (a) bendinde yer alan “…özel kesim
ve/veya sivil toplum kuruluşları…” sözcüklerinin, I- 10. maddesinin; 1- İkinci fıkrasında yer alan “…özel kesim ve/veya
sivil toplum kuruluşlarından…” sözcüklerinin, 2- Sekizinci, dokuzuncu ve onuncu fıkralarının, J- 15. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarının, K- 17. maddesinin son fıkrasının, L- 18. maddesinin; 1- Üçüncü fıkrasında yer alan “Bu fıkra kapsamındaki
kişilerden, önceki kamu kurum ve kuruluşlarındaki kadrolarına müşterek
kararname ile atananların, bu fıkraya göre yapılacak atama işlemleri ilgili
bakan onayı ile yapılır” tümcesinin, 2- Altıncı
Fıkrasının, M- 25. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarının birinci
tümcelerinin, N- 26. maddesinin, O- 30. maddesinin son fıkrasının, P- Geçici 2. maddesinin, Anayasa’nın Başlangıç’ı ile 2., 6., 7., 8.,
11., 123., 126., 127. ve 166. maddelerine aykırılığı savıyla iptali ve
yürürlüklerinin durdurulması istemidir. I- İPTAL DAVASI VE YÜRÜRLÜĞÜN
DURDURULMASI İLE İTİRAZ BAŞVURULARININ GEREKÇELERİ A-
İptal ve Yürürlüğün Durdurulması İstemlerini İçeren Dava Dilekçesinin
Gerekçesi Bölümü Şöyledir: “III. GEREKÇE 1) 25.01.2006 Tarih ve 5449
Sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında
Kanunun 1 inci Maddesinin Anayasaya Aykırılığı 5449 sayılı Kanunun 1 inci
maddesinde kalkınma ajanslarının kurulmasının amacı belirtilmiştir. Bu madde
incelendiğinde, kalkınma ajanslarının merkezi mi yoksa mahalli bir nitelik mi
taşıdığı; bunların birer kamu tüzelkişisi mi yoksa özel hukuk tüzelkişisi mi
oldukları anlaşılamamaktadır. 5449 sayılı Kanunun tümü, bu konularda yeterli
açıklıktan yoksundur. Kalkınma ajanslarının
örgütlenmesine bakıldığında, bu örgütlerin kapsadıkları birden çok il ve
donatıldıkları yetkiler açısından bölgesel nitelik taşıdıkları görülmektedir.
Ancak bu ajanslar, merkezi idarenin bir parçası olmadıkları gibi tabi
oldukları hukuki rejim bakımından da birer “kamu idaresi” değildirler. Anayasanın 126 ncı maddesinin son fıkrasına göre, kamu hizmetlerinin
görülmesinde verimi ve uyumu sağlamak amacıyla birden çok ili içine alan
merkezi idare teşkilatı kurulmasına imkan tanınmıştır.
Ancak ajansların bölgesel olma özellikleri onların Anayasanın 126 ncı maddesinin son fıkrası bağlamında ele alınmalarını imkansızlaştırmaktadır. Kalkınma ajansları
Anayasanın 127 nci maddesinin son fıkrası
kapsamında mahalli idare birlikleri olarak da kabul edilemezler. Bu hususlar göz önünde
tutulduğunda, kalkınma ajanslarının Anayasanın 123 üncü, 126 ncı ve 127 nci maddelerinde
öngörülen idari yapının dışında ve bu yapıdan farklı yeni bir örgütlenme
birimi niteliğini taşıdıklarını söylemek gerekmektedir. Anayasanın 123 üncü,
126 ncı ve 127 nci
maddelerine aykırı düşen böyle bir örgütlenme birimi ve modelinin Anayasa ile
bağdaşmayacağı açıktır. Diğer yandan, Anayasanın herhangi bir
hükmüne aykırı bir düzenlemenin Anayasanın 2 nci ve
11 inci maddelerinde belirtilen “hukuk devleti”, Anayasanın üstünlüğü ve
bağlayıcılığı ilkeleri ile çelişeceği ortadadır. Bu nedenle, 25.01.2006 tarih
ve 5449 sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri
Hakkında Kanunun 1 inci maddesi Anayasanın 2 nci,
11 inci, 123 üncü, 126 ncı ve 127 nci maddelerine aykırı olup, iptali gerekmektedir. 2) 25.01.2006 Tarih ve 5449
Sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında
Kanunun 3 üncü Maddesinin Birinci Fıkrasının İlk Cümlesinin ve Son Fıkrasının
Anayasaya Aykırılığı 25.01.2006 tarih ve 5449
sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında
Kanunun 3 üncü maddesinin iptali istenen birinci cümlesinde “Ajanslar,
bölgeler esas alınarak, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının bağlı
olduğu Bakanın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile kurulur.” hükmüne
yer verilmiştir. 5449 sayılı Kanunun
“Tanımlar” başlıklı 2 nci maddesinde, bu Kanunun
uygulanmasında “Bölge” kavramının “EK 1 listede belirtilen Düzey 2 İstatistiki Bölge Birimini” ifade edeceği belirtilmiştir. AB Katılım Ortaklığı
Belgesi'nde tanımlanması öngörülen bu bölgeler, 3 düzeyli olarak, 22 Eylül
2002 tarihli ve 24884 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 2002/4720 sayılı Bakanlar
Kurulu kararı ile belirlenmiştir. Düzey 2’ye göre, ülke genelinde toplam 26
adet yeni bölge yaratılmıştır. Anılan Bakanlar Kurulu kararına göre,
Türkiye'deki 81 adet il Düzey 3 olarak tanımlanmıştır. Düzey 1 ise, ülke
toprakları 12 birime bölünerek yaratılmıştır. İstanbul ili bu 12 birimden
biri olarak tanımlanmıştır. 25.01.2006 tarih ve 5449
sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında
Kanunun 3 üncü maddesinin iptali istenen birinci cümlesiyle, Anayasal olarak
ülkemizin yönetim yapısında olmayan yeni bir bölge kademesi yaratılmaktadır. Anayasamız, yönetsel
bakımdan merkeziyetçi bir yapıya sahip olan bir tekil devlet modelini
benimsemiş; merkez dışı yönetsel örgütlenmeyi ise merkezi idarenin denetim ve
gözetimi altına almıştır. Anayasanın başlangıç
bölümünde, bu hiçbir faaliyetin Türk milli menfaatleri, Türk varlığı,
Devlet’i ve ülkesiyle bölünmezliği esası karşısında koruma göremeyeceği
belirtilmiş; 2 nci maddesinde, Türkiye
Cumhuriyeti’nin başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan bir Devlet
olduğu vurgulanmış; 5 inci maddesinde de, Türk Ulusu’nun bağımsızlığını ve
bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini korumak Devlet’in temel amaç ve görevleri
arasında sayılmıştır. Anayasanın 123 üncü
maddesinde idarenin, kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğu, merkezden ve
yerinden yönetim esaslarına dayandığı açıklanmış; 126 ncı
maddede merkezi yönetime, 127 nci maddede de yerel
yönetime ilişkin ilkelere yer verilmiştir. Anayasanın 126 ncı
maddesine göre: - Türkiye, merkezi yönetim kuruluşu yönünden
coğrafya durumuna, ekonomik koşullara ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre
illere, iller de diğer kademeli bölümlere ayrılmakta, - İllerin yönetimi “yetki genişliği” esasına
dayanmaktadır. Anayasanın 127 nci maddesine göre de: - Yerel yönetimler, il, belediye ya da köy
halkının yerel ortak gereksinimlerini karşılamak üzere, kuruluş ilkeleri
yasayla belirlenen, yasada gösterilen karar organları seçmenlerce seçilerek
oluşturulan kamu tüzelkişileridir. - Merkezi yönetim, yerel yönetimler üzerinde, yasada belirtilen esas ve usuller
çerçevesinde “idari vesayet” yetkisine sahiptir. Görüldüğü gibi, Anayasada,
tekil devlet modelinin yönetsel örgütlenmedeki temel ilkeleri, “merkezden
yönetim”, “yerinden yönetim” ve bunları tamamlayan “idarenin bütünlüğü”
olarak belirlenmiş ancak Anayasada “bölgesel yönetim” öngörülmemiştir. Anayasanın,
“C. İdarenin Kuruluşu” ve “1. Merkezi İdare” başlığını taşıyan 126 ncı maddesinin üçüncü fıkrası “Kamu
hizmetlerinin görülmesinde verim ve uyum sağlamak amacıyla, birden çok ili
içine alan merkezi idare teşkilatı kurulabilir. Bu teşkilatın görev ve yetkileri
kanunla düzenlenir.” demektedir. Bu hükümden de anlaşılacağı üzere, Anayasaya göre, çok ili
içine alacak şekilde ancak merkezi idare teşkilatı kurulabilir. Kalkınma
Ajanlarının, merkezi idarenin taşra teşkilatı olmadığı çok açıktır. Şöyle ki; “İdarenin bütünlüğü” ilkesi, merkezin
denetimi ve gözetimi ile yaşama geçirilmektedir. Merkezi yönetimin taşra
örgütlenmesi üzerindeki denetimi “hiyerarşik denetim”; yerinden yönetimler
üzerindeki denetimi ise “vesayet denetimi” dir.
Merkezi yönetimin kalkınma ajansları üzerinde bir hiyerarşik denetimi
bulunmamaktadır. 5449 sayılı Kanunun 25 inci maddesine göre, kalkınma
ajansları, bağımsız dış denetim kuruluşlarının dış denetimine tabidir. Diğer
taraftan kalkınma ajanslarının teşkilat yapısı da bu ajansların, merkezi
idarenin taşra birimi olmadıklarının açık bir göstergesidir (5449 s.K. m.7 vd.). 25.01.2006 tarih ve 5449
sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında
Kanunun 3 üncü maddesinin iptali istenen birinci cümlesinde, Anayasanın
Başlangıç kısmında ve 123 üncü, 126 ncı ve 127 nci maddelerinde belirtilen “idarenin bütünlüğü”, “idari
vesayet”, “yetki genişliği” ilkelerine aykırı bir yapı ortaya konulmaktadır. Diğer yandan, Anayasanın herhangi bir
hükmüne aykırı bir düzenlemenin ise Anayasanın 2 nci
ve 11 inci maddelerinde belirtilen “hukuk devleti”, Anayasanın üstünlüğü ve
bağlayıcılığı ilkeleri ile çelişeceği ortadadır. 25.01.2006 tarih ve 5449
sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında
Kanunun 3 üncü maddesinin birinci cümlesi, açıklanan nedenlerle Anayasanın
Başlangıç Kısmına, 2 nci, 11 inci, 123 üncü, 126 ncı ve 127 nci maddelerine
aykırı olup, iptal edilmesi gerekmektedir. 3 üncü maddenin iptali
istenen son fıkrasında ise, ajansların tüzelkişiliğe sahip oldukları
bildirilmiş, ancak özel hukuk mu yoksa kamu tüzelkişisi mi oldukları
belirtilmemiştir. Böyle bir belirsizlik hukuk güvenliğini zedeler. Hukuk
güvenliğinin zedelenmesi hukuk devleti ilkesine aykırıdır. Bu nedenle söz
konusu fıkra “hukuk devleti” ve
“Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleri ile
bağdaşmayacağından Anayasanın 2 nci ve 11 inci
maddelerine aykırı olup, iptali gerekmektedir. 3) 25.01.2006 Tarih ve 5449
Sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında
Kanunun 4 üncü Maddesinin İkinci Fıkrasının (b), (c) ve (h) Bentlerinin
Anayasaya Aykırılığı 5449 sayılı Kanunun 4 üncü
maddesinin ikinci fıkrasının iptali istenen; - (b) bendi ile, ajansların kurumsal
performansları ile yürütülen programların performanslarının ölçülmesine dair
usûl ve esasları belirleme, - (c) bendi ile, bölgesel gelişmeye yönelik
iç ve dış kaynaklı fonların ajanslara tahsisi ile bunların kullanımına
ilişkin usûl ve esasları belirleme, - (h) bendi ile, plân ve programlara,
yapılacak yardım ve transferlere, personelin nitelik ve istihdamına, bütçe ve
muhasebe standartlarının kullanımına, faaliyet raporlarına, izleme,
değerlendirme ve denetime ilişkin esas ve usûller ile yatırım destek
ofislerinin çalışma esas ve usûllerini ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının
görüşünü alarak belirleme, yetkisi Devlet Planlama Teşkilatına verilmiştir.
Yasada ilke ve esasları gösterilmeden
yürütmeye bırakılan böyle bir yetki; asli bir düzenleme yetkisi niteliğinde
olduğundan yasamaya aittir ve Anayasanın 7 nci
maddesine göre de devredilemez. Devredildiği takdirde, bu yetki Anayasanın 7 nci ve 8 inci maddelerine, kökenini Anayasadan almadığı
için de Anayasanın 6 ncı maddesine aykırı düşer. Anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı
düzenlemenin hukuk devleti, Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleri ve
dolayısı ile Anayasanın 2 nci ve 11 inci maddeleri
ile çelişeceği de açıktır. Açıklanan nedenle,
25.01.2006 tarih ve 5449 sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu
ve Görevleri Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasının iptali
istenen (b), (c) ve (h) bentleri Anayasanın 2 nci,
6 ncı, 7 nci, 8 inci ve
11 inci maddelerine aykırı olup, iptali gerekmektedir. 4) 25.01.2006 Tarih ve 5449
Sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında
Kanunun 5 inci Maddesinin (b), (c), (d), (e) ve (f) Bentlerinin Anayasaya
Aykırılığı 5449 sayılı Kanunun 5 inci
maddesinin (b) bendi ile verilen “uygulama sürecini izlemek, değerlendirmek”
yetkisi ajansa, kamu kurum ve kuruluşları üzerinde bir tür hiyerarşik denetim
imkanı vermektedir. Ajans, Anayasanın 123 üncü ve
126 ncı maddeleri çerçevesinde denetim yetkisi ile
donatılmış bir merkezi idare birimi, bir kamusal – idari üst konumunda değildir.
Böyle bir yetkilendirme, kamu kurum ve kuruluşlarını ajansların denetimi
altına sokacağı için, Anayasanın 123 üncü ve 126 ncı
maddelerine aykırıdır. Diğer yandan ulusal kalkınma
planına atıfta bulunmadan, ulusal kalkınma planı ile bağlantı zorunluluğu
getirilmeden, bölge plan ve programlarının uygulanması konusunda ajansa
verilen yetki ve görev, kaynakların ulusal açı yerine sadece bölgesel açıdan
değerlendirilmesine ve böylece kaynak israfına yol açabilecektir. Böyle bir
durumun ise, kamu yararı sağlamayacağı açıktır. Halbuki
bir hukuk devletinde tüm kamu işlemlerinin yönelmesi gereken nihai amaç kamu
yararı olmalıdır. Kamu yararı amacı yerine bölgesel amaçların öncelik
kazanmasına yol açabileceği için de söz konusu düzenlemenin hukuk devleti
ilkesiyle çelişeceği ortadadır. Bu tür bir düzenleme, kalkınma girişimlerinin
ulusal düzeydeki, bir başka değişle yurt düzeyindeki kalkınma planına göre
gerçekleştirileceği ilkesini getiren Anayasanın 166 ncı
maddesi ile de bağdaşması beklenemez. 5449 sayılı Kanunun 5 inci
maddesinin (c), (d) ve (f) fıkralarında ulusal kalkınma planı ile bağlantı
zorunluluğu getirilmeden bölge plan ve programları doğrultusunda yapılacak
işlemlerle ilgili olarak ajanslara verilen görev ve yetkiler de aynı gerekçe
ile Anayasanın 2 nci ve 11 inci maddelerine
aykırıdır. 5449
sayılı Kanunun 5 inci maddesinin (d) bendinde, kamu kesimi tarafından
yürütülen projeleri izlemek konusunda ajanslara verilen yetki de ajans, Anayasanın
123 üncü ve 126 ncı maddeleri çerçevesinde denetim
yetkisi ile donatılmış bir merkezi idare birimi, bir kamusal idari üst
konumunda olmadığı için, yukarıda açıklanan nedenle Anayasanın 123 üncü ve
126 ncı maddesine aykırıdır. Ayrıca “önemli diğer projeler” konusunda
tanınan bu yetki, “önemli görülen diğer projelerden” ne anlaşılacağı
belirtilmediği için kuralda belirsizlik yaratmakta; keyfiliğe imkan tanımakta; bu belirsizlik ve keyfilik hukuki
güvenliği zedelediği için hukuk devleti ilkesine ve dolayısıyla Anayasanın 2 nci maddesine aykırı düşmektedir. 5449 sayılı Kanunun 5 inci
maddesinin (e) bendinde, “kamu kesimi, özel kesim ve sivil toplum kuruluşları
arasındaki işbirliğini geliştirmek” ibaresi, ajanslara kamu kesimini de
yönetme bağlamında görev ve yetki vermektedir. Böyle bir yetkilendirme ve
görevlendirme Anayasanın 123 üncü ve 126 ncı
maddelerinde belirtilen idari yapı modeli ile çelişmektedir. Çünkü Anayasanın
123 üncü ve 126 ncı maddeleri merkezi idareyi
hiyerarşik üst konumunda düzenlemiştir. Halbuki
ajanslar birer merkezi idare birimi değildir. Anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı
düzenlemenin hukuk devleti, Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleri ve
dolayısı ile Anayasanın 2 nci ve 11 inci maddeleri
ile çelişeceği de açıktır. Açıklanan nedenle, 25.01.2006 tarih ve 5449 sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu,
Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanunun 5 inci maddesinin iptali istenen
(b), (c), (d), (e) ve (f) bentleri Anayasanın 2 nci,
11 inci, 123 üncü ve 126 ncı maddelerine aykırı
olup, iptali gerekmektedir. 5) 25.01.2006 Tarih ve 5449
Sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında
Kanunun 8 inci Maddesinin Birinci ve Üçüncü Fıkralarının Anayasaya Aykırılığı 5449 sayılı Kanunun 8 inci
maddesinin birinci fıkrasında bölgesel gelişme hedefine yönelik olarak
bölgedeki kamu kurum ve kuruluşları ile özel kesim, sivil toplum kuruluşları,
üniversiteler ve yerel yönetimler arasında işbirliğini geliştirmek üzere
kalkınma kurulu oluşturulacağı bildirilmiştir. Anayasanın 166 ncı maddesinden, kalkınmanın ulusal düzeyde – yurt
düzeyinde düşünüldüğü ve tüm kalkınma girişimlerinin ulusal düzeydeki plana
göre gerçekleştirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Ulusal düzeydeki kalkınma
planı ile bağlantısı ifade edilmeden bölgesel gelişme hedefinden söz
edilmesi, Anayasanın 166 ncı maddesi ile
bağdaşmayan bir durumdur. Diğer yandan kalkınma
kuruluna özel kesim, sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimler ile kamu
kurum ve kuruluşları arasında işbirliğini geliştirme konusunda verilen yetki,
bu kurulları yerel yönetimler ve kamu kurum – kuruluşlarını yönlendiren bir
üst konumuna getirmektedir. Böyle bir durum ise Anayasanın 123 üncü ve 126 ncı maddelerinde öngörülmeyen bir örgütlenme biçimidir.
Bu nedenle söz konusu birinci fıkra, Anayasanın 123 üncü, 126 ncı ve 166 ncı maddelerine
aykırıdır. Anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı
düzenlemenin hukuk devleti, Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleri ve
dolayısı ile Anayasanın 2 nci ve 11 inci maddeleri
ile çelişeceği de açıktır. 5449 sayılı Kanunun 8 inci
maddesinin üçüncü fıkrasında, kalkınma kuruluna temsilci gönderecek kamu
kurum ve kuruluşları ile özel kesim ve sivil toplum kuruluşlarının
gönderecekleri temsilcilerin sayısı, görev süresi ve diğer hususların kuruluş
kararnamesi ile belirleneceği hükme bağlanmıştır. Kuruluş kararnamesi ile
belirleme konusunda idareye verilen yetki, esasları ile ilgili düzenleme
Yasada yapılmadığı için asli bir düzenleme yetkisidir. Asli düzenleme yetkisi
Anayasanın 7 nci maddesine göre yasamanındır ve
devredilemez. Söz konusu üçüncü fıkrada asli düzenleme yetkisi idareye
devredilmiş olduğundan böyle bir düzenleme, Anayasanın 6 ncı,
7 nci ve 8 inci maddelerine aykırıdır. Diğer taraftan, Anayasanın herhangi bir
hükmüne aykırı bir düzenlemenin hukuk devleti, Anayasanın üstünlüğü ve
bağlayıcılığı ilkeleri ve dolayısı ile Anayasanın 2 nci
ve 11 inci maddeleri ile çelişeceği de açıktır. Bu nedenle, 25.01.2006
tarih ve 5449 sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve
Görevleri Hakkında Kanunun 8 inci maddesinin üçüncü fıkrası Anayasanın
2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci ve 11 inci maddelerine aykırı olup, iptali
gerekmektedir. 6) 25.01.2006 Tarih ve 5449
Sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında
Kanunun 9 uncu Maddesinin (a) Bendindeki “özel kesim ve/veya sivil toplum
kuruluşları” İbaresinin Anayasaya Aykırılığı 5449 sayılı Kanunun 9 uncu
maddesinin (a) bendinde, tek ilden oluşan bölgelerde yönetim kurulunda yer
alacak özel kesim ve/veya sivil toplum kuruluşları temsilcilerini ve iki katı
yedeklerini sırasıyla seçme görev ve yetkisi kalkınma kuruluna verilmiştir. Sivil Toplum Kuruluşları,
sivil toplumdaki belli ilgi gruplarını temsil etmek üzere organize olmuş
kurumlar olarak tanımlanmaktadır. Etkinlik alanlarına göre birbirinden farklı
nitelikte sivil toplum kuruluşları görülmektedir. Örneğin; kalkınma ve yardım
sivil toplum kuruluşları gibi. Kalkınma sivil toplum kuruluşları sosyal,
ekonomik ve kültürel kalkınmayı hedeflerken, yardım sivil toplum kuruluşları
dezavantajlı gruplar için insani yardım misyonu
üstlenirler. Söz konusu 9 uncu maddesinin
(a) bendinde tek ilden oluşan bölgelerde ajans yönetim kurulunda yer alacağı
ifade edilen sivil toplum kuruluşlarının hangi türden ve hangi alanda
etkinlik gösteren sivil toplum kuruluşları olacağına ilişkin bir belirleme
yapılmamıştır. Aynı şekilde “özel kesim”
ifadesi de tam anlamıyla açık bir tanım olmayıp bu konuda da Yasada herhangi
bir belirleme görülmemektedir. Bir hukuk devletinde, hukuk
düzeninin belirliliği sağlaması esastır. İptali istenen kural ise neyin
kapsanıp neyin dışlandığı konusunda yeterince açıklıktan, dolayısıyla
belirlilik ve öngörülebilirlilikten yoksundur ve bu durum Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesine
aykırıdır. Çünkü hukuk devleti belirliliği ve öngörülebilirliliği dolayısıyla
hukuk güvenliğini gerçekleştirmeyi amaçlar. Diğer
yandan yasada herhangi bir ölçüt getirilmeden ve faaliyet alanı belirtilmeden
idareye özel kesim ve sivil toplum kuruluşlarından üye seçmek yetkisi
tanınması, idarenin keyfiliğe ve kötüye kullanılmaya açık bir yetki ile
donatılması anlamına da gelir ve böyle bir yetkilendirmeyi de yine Anayasanın
2 nci maddesinde ifade edilen hukuk devleti ilkesi
ile bağdaştırmak mümkün değildir. İdareye verilen söz konusu
seçme yetkisi, ilkeleri, sınırı yasada belirtilmediği için aynı zamanda asli
bir düzenleme yetkisi niteliğini de taşımaktadır. İdarenin Anayasada
gösterilen sınırlı haller dışında asli düzenleme yetkisi bulunmadığı, bu
yetki yasamaya ait olduğu için böylesi bir yetkilendirmenin Anayasanın 7 nci ve 8 inci maddelerine; kökenini Anayasadan almayan
bir yetki kullanılamayacağı içinde Anayasanın 6 ncı
maddesine aykırı düşeceği açıktır. Diğer yandan bir yasa
kuralının Anayasanın herhangi bir kuralına aykırılığının tespiti onun
kendiliğinden Anayasanın 11 inci maddesine de aykırılığı sonucunu
doğuracaktır (Anayasa Mahkemesinin 03.06.1988 tarih ve E.1987/28, K.1988/16
sayılı kararı, AMKD., sa.
24, shf. 225). Bu nedenle 25.01.2006 tarih
ve 5449 sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri
Hakkında Kanunun 9 uncu maddesinin (a) bendindeki “özel kesim ve/veya sivil
toplum kuruluşları” ibaresi, Anayasanın
2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci ve 11 inci maddelerine
aykırı olup, iptali gerekmektedir. 7) 25.01.2006 Tarih ve 5449
Sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında
Kanunun 10 uncu Maddesinin İkinci Fıkrasının Birinci Cümlesindeki “özel kesim
ve/veya sivil toplum kuruluşlarından” İbaresinin Anayasaya Aykırılığı 5449
sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde,
ajansın karar organı olan yönetim kurulunun; tek ilden oluşan bölgelerde
vali, büyükşehir belediye başkanı, il genel meclisi
başkanı, sanayi odası başkanı, ticaret odası başkanı ile kalkınma kurulu
tarafından özel kesim ve/veya sivil toplum kuruluşlarından seçilecek üç
temsilciden oluşacağı öngörülmüştür. Söz konusu 10 uncu
maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde ajans yönetim kurulunda
temsilcilerinin seçileceği ifade edilen sivil toplum kuruluşlarının hangi
türden ve hangi alanda etkinlik gösteren sivil toplum kuruluşları olacağına
ilişkin bir belirleme yapılmamıştır. Aynı şekilde “özel kesim”
ifadesi de tam anlamıyla açık bir tanım olmayıp bu konuda da hiç bir
belirleme yapılmamıştır. Yukarıda
(6) numaralı başlık altında etraflıca belirtilen nedenlerle, 25.01.2006 tarih
ve 5449 sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri
Hakkında Kanunun 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesindeki
“özel kesim ve/veya sivil toplum kuruluşlarından” ibaresi, Anayasanın 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci ve 11 inci
maddelerine aykırı olup, iptali gerekmektedir. 8) 25.01.2006 Tarih ve 5449
Sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında
Kanunun 17 nci Maddesinin Üçüncü Fıkrasının
Anayasaya Aykırılığı 5449 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin iptali istenen üçüncü fıkrasında, yatırım
destek ofislerine hangi yatırım ve işlemlerle ilgili başvuru yapılacağının, 4
üncü maddenin (h) bendi uyarınca çıkarılacak düzenlemeler kapsamında
belirleneceği hükme bağlanmıştır. Görüldüğü üzere bu fıkrada,
4 üncü maddenin (h) bendine gönderme yapılmıştır. 4 üncü maddenin (h)
bendinde ise, idareye Anayasanın 6 ncı, 7 nci ve 8 inci maddelerine aykırı olarak asli düzenleme
yetkisi devredilmektedir. Anayasaya aykırı bir yetkiye dayanılarak yapılan
düzenlemelerin de Anayasaya aykırı düşeceği açıktır. Bu
durumda, 4 üncü maddenin (h) bendine gönderme yapan 25.01.2006 tarih ve 5449
sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında
Kanunun 17 nci maddesinin üçüncü fıkrası da
yukarıda (3) numaralı başlık altında belirtilen nedenlerle, Anayasanın 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci ve 11 inci maddelerine aykırı olup, iptali
gerekmektedir. 9) 25.01.2006 Tarih ve 5449
Sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında
Kanunun 18 inci Maddesinin Üçüncü Fıkrasındaki “Bu fıkra kapsamındaki
kişilerden, önceki kamu kurum ve kuruluşlarındaki kadrolarına müşterek
kararname ile atananların, bu fıkraya göre yapılacak atama işlemleri ilgili
bakan onayı ile yapılır.” Cümlesinin Anayasaya Aykırılığı 5449 sayılı Kanunun 18 inci
maddesinin üçüncü fıkrasındaki iptali istenen cümlede, tekrar kamudaki işine
dönmek isteyen ve kamuda önceki ataması müşterek kararname yapılanların
dönüşte bakan onayı ile atanması öngörülmüştür. Müşterek kararname,
bürokrasideki atamalarda tarafsızlığı sağlamaya yönelik bir yöntemdir. Bu
nedenle önceki görevine müşterek kararname ile atanan bir personelin,
dönüşünde kariyerine ve durumuna uygun bir göreve getirilmesi öngörüldüğü
için atamasının yine müşterek kararname ile yapılması, idarenin tarafsızlığı
ve dolayısıyla hukuk devleti ilkesinin yaşama geçirilmesinin bir gereğidir.
Aksi bir durum, hukuk devleti ilkesine ve dolayısıyla bu ilkenin ifade
edildiği Anayasanın 2 nci maddesine aykırı düşer. Diğer taraftan, bir yasa
kuralının Anayasanın herhangi bir kuralına aykırılığının tespiti onun
kendiliğinden Anayasanın 11 inci maddesine de aykırılığı sonucunu
doğuracaktır (Anayasa Mahkemesinin 03.06.1988 tarih ve E.1987/28, K.1988/16
sayılı kararı, AMKD., sa.24,
shf. 225). Açıklanan
nedenle, 25.01.2006 tarih ve 5449 sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu,
Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanunun 18 inci maddesinin üçüncü
fıkrasındaki “Bu fıkra kapsamındaki kişilerden, önceki kamu kurum ve
kuruluşlarındaki kadrolarına müşterek kararname ile atananların, bu fıkraya
göre yapılacak atama işlemleri ilgili bakan onayı ile yapılır.” cümlesi,
Anayasanın 2 nci ve 11 inci maddelerine aykırı
olup, iptali gerekmektedir. 10) 25.01.2006 Tarih ve 5449
Sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında
Kanunun 18 inci Maddesinin Altıncı Fıkrasının Anayasaya Aykırılığı 5449 sayılı Kanunun 18 inci
maddesinin altıncı fıkrasında, genel sekreter ile diğer personelin ücret ve
gündelikleri ile diğer malî ve sosyal haklarının Yüksek Planlama Kurulu
kararıyla tespit edilen alt ve üst limitleri geçmemek üzere yönetim kurulunca
belirleneceği öngörülmüştür. Bu kural ile Yüksek Planlama
Kuruluna verilen alt ve üst limitleri belirleme yetkisi, sınır ve ilkeleri
yasada gösterilmediği için asli bir düzenleme yetkisi niteliği taşımaktadır.
Böyle bir yetkinin Yüksek Planlama Kuruluna verilmesi asli düzenleme
yetkisinin idareye devri anlamına geleceğinden Anayasanın 6 ncı, 7 nci ve 8 inci maddeleri
ile bağdaşmaz. Diğer taraftan, Anayasanın herhangi bir
hükmüne aykırı düzenlemenin hukuk devleti, Anayasanın üstünlüğü ve
bağlayıcılığı ilkeleri ve dolayısı ile Anayasanın 2 nci
ve 11 inci maddeleri ile çelişeceği de açıktır. Açıklanan nedenle, 25.01.2006 tarih ve 5449 sayılı Kalkınma Ajanslarının
Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanunun 18 inci maddesinin
altıncı fıkrası, Anayasanın 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci ve 11 inci maddelerine aykırı olup, iptali
gerekmektedir. 11) 25.01.2006 Tarih ve 5449
Sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında
Kanunun 25 inci Maddesinin İkinci ve Üçüncü Fıkralarının Birinci Cümlelerinin
Anayasaya Aykırılığı 25.01.2006 tarih ve 5449
sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında
Kanunun 25 inci maddesinin birinci fıkrasında ajanslarda iç ve dış denetimin
yapılacağı belirtildikten sonra iptali istenen ikinci ve üçüncü fıkrasının
birinci cümlesi ile, - iç denetimde; ajansın faaliyetlerinin,
hesaplarının, işlemlerinin ve performansının yönetim kurulu başkanı veya
genel sekreter ile bir iç denetçi tarafından denetleneceği, - dış denetimde; İçişleri Bakanlığı ve Maliye
Bakanlığı ile Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca müştereken
belirlenecek esas ve usûllere göre ajansın her türlü hesap ve işlemlerinin,
yönetim kurulu tarafından her yıl en geç mart ayında ve gerekli görülen
hallerde her zaman Sermaye Piyasası Kurulu mevzuatına göre kurulmuş bağımsız
denetim kuruluşlarına inceletileceği, hükme bağlanmıştır. Genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından ayrılan paylar, İl özel idaresi kaynaklarından
ve belediyelerin gelirlerinden sağlanacak miktarlar kalkınma ajanslarının
gelirleri arasında yer aldığından (5449 s.K.m.19), bu kuruluşların kamu
kaynaklarını kullanacakları açıktır. Dolayısıyla kamu kaynağını kullanan her
kurumun hesap verilebilirlik ve denetim açısından daha sağlıklı bir yönetsel
yapıya kavuşturulması büyük önem taşıdığından ajanların denetiminin kamusal
denetim kapsamında gerçekleştirilmesi gerekir. Ajanslarda iç denetçinin iş
mevzuatı hükümlerine göre istihdam edilmesi öngörülmüştür (5449 s.K.m.18).
Ajansın dış denetimini yapacak olan Sermaye Piyasası Kurulu mevzuatına göre
kurulmuş bağımsız denetim kuruluşlarının da bir kamu denetim organı olmadığı
açıktır. Bu durumda kalkınma
ajansları üzerinde bir kamusal denetim öngörülmemiş olduğu söylenmelidir. Halbuki yukarıda da belirtildiği gibi kamusal kaynakları
kullanan söz konusu ajansların hesap verilebilirlik ve sağlıklı denetim
açısından kamusal denetim altında olmasında kamu yararı vardır. Kalkınma
ajanslarını kamusal denetim organlarının denetim alanı dışına çıkartmaya
yönelik bir düzenlemenin ise kamu yararına olduğu söylenemez. Halbuki tüm devlet işlemlerinin nihai amacı kamu
yararını gerçekleştirmektir. Kamu yararı amacına uygun olmayan devlet
işlemleri, hukuk devleti ilkesi ile ve dolayısıyla Anayasanın 2 nci maddesi ile bağdaşmaz. Bu nedenle, 25.01.2006 tarih
ve 5449 sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri
Hakkında Kanunun 25 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarının iptali
istenen birinci cümleleri kamu yararı amacına dayanmamaktadır. Halbuki “Bir hukuk devletinde,
devlet erki kullanılarak yapılan tüm kamu işlemlerinin nihaî amacının “kamu
yararı” olması gerekir. Bu gereklilik, kamu yararını, yasama organının takdir
yetkisi için de bir sınır konumuna getirir”. Diğer taraftan, 25 inci
maddesinin üçüncü fıkrasının iptali istenen birinci cümlesinde dış denetimde;
İçişleri Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı ile Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca
müştereken belirlenecek esas ve usûllere göre
ajansın her türlü hesap ve işlemlerinin, yönetim kurulu tarafından her yıl en
geç mart ayında ve gerekli görülen hallerde her zaman Sermaye Piyasası Kurulu
mevzuatına göre kurulmuş bağımsız denetim kuruluşlarına inceletileceği
belirtilmiştir. Ajansın her türlü hesap
ve işlemlerinin incelenmesi konusunda yürütme organına verilen esas ve
usulleri düzenleme yetkisi genel, sınırsız, esasları ve çerçevesi belirsiz
bir yetkidir. Böyle bir durum, idareye
belirtilen konularda takdir yetkisini dilediği gibi kullanma keyfi olarak
belirleyebilme imkanını vermekte; bu da yürütmenin
kanuniliği ilkesi çerçevesinde değerlendirilmesi sonucu, Anayasanın 8 inci
maddesine aykırı düşmektedir. Ayrıca ilkeleri, sınırı,
çerçevesi yasa ile düzenlenmediği için idareye verilen söz konusu yetkinin
bir asli düzenleme yetkisi olduğu açıktır. Anayasaya göre yürütmenin
asli düzenleme yetkisi, Anayasanın gösterdiği ayrık haller dışında yoktur. Bu
yetki Anayasanın 7 nci maddesinde Türkiye Büyük
Millet Meclisine verilmiştir ve devredilemez. Yürütme, ancak yasayla asli
olarak düzenlenmiş alanda kural koyabilir. Anayasanın çeşitli
maddelerinde yer alan “kanunla düzenlenir” değiminden neyin anlaşılması
gerektiği hususuna Anayasa Mahkemesi, kararlarıyla açıklık getirmiştir.
Örneğin, 18.06.1985 günlü, E.1985/3, K.1985/8 sayılı kararında, konuyu şöyle
belirginleştirmiştir: “Yasa koyucu, belli
konularda gerekli kuralları koyacak, çerçeveyi çizecek, eğer uygun ve zorunlu
görürse, onların uygulanması yolunda sınırları belirlenmiş alanlar bırakacak,
idare, ancak o alanlar içinde takdir yetkisine dayanmak suretiyle yasalara
aykırı olmamak üzere bir takım kurallar koyarak yasanın uygulanmasını
sağlayacaktır.” Esasen Anayasanın 8 inci
maddesinin, yürütme yetkisi ve görevinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak
kullanılır ve yerine getirilir, hükmünün anlamı da budur. (Anayasa Mahkemesinin
22.06.1988 tarih E.1987/18, K.1986/23, sayılı kararı, R.G. 26.11.1988, sa.2001). Bu nedenle, 25 inci
maddesinin üçüncü fıkrasının iptali istenen birinci cümlesi Anayasanın 7 nci ve 8 inci maddelerine ve bu kural ile verilen yetki,
kökenini Anayasadan almadığı için 6 ncı maddesine
aykırıdır. Diğer yandan, bir yasa
kuralının Anayasanın herhangi bir kuralına aykırılığının tespiti onun
kendiliğinden Anayasanın 11 inci maddesine de aykırılığı sonucunu doğuracaktır
(Anayasa Mahkemesinin 03.06.1988 tarih ve E.1987/28, K.1988/16 sayılı kararı,
AMKD., sa. 24, shf. 225). Açıklanan
nedenlerle, 25.01.2006 tarih
ve 5449 sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri
Hakkında Kanunun 25 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarının birinci
cümleleri Anayasanın 2 nci ve 11 inci maddelerine
ve ayrıca 25 inci maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesi Anayasanın 6 ncı, 7 nci ve 8 inci
maddelerine aykırı olup, iptali gerekmektedir. 12) 25.01.2006 Tarih ve 5449
Sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında
Kanunun 26 ncı Maddesinin Anayasaya Aykırılığı 5449 sayılı Kanunun 26 ncı maddesi ile ajansların bu Kanunun uygulanmasıyla
ilgili iş ve işlemlerde her türlü vergi, resim ve harçtan muaf olduğu hükme
bağlanmıştır. 5449 sayılı Kanunun
uygulamasıyla ilgili iş ve işlemlerin hangileri olduğu belirtilmemiştir.
Örneğin, ajansın satın alacağı araç ve/veya taşınmazlar bu Kanunun
uygulamasıyla ilgili iş ve işlemlerden sayılacak mıdır? Ajans, satın alacağı
araçlar için taşıt alım vergisinden, sahibi olacağı taşınmazlar nedeniyle
emlak vergisi ile doğacak her türlü resim, vergi ve harçtan muaf olacak
mıdır? Görüldüğü üzere iptali
istenen kural, neyin kapsanıp neyin dışlandığı konusunda yeterince
açıklıktan, dolayısıyla belirlilik ve öngörülebilirlilikten yoksundur. Anayasanın 2 nci maddesinde Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan
hukuk devleti, insan haklarına saygılı ve bu hakları koruyucu adaletli bir
hukuk düzeni kuran ve bunu sürdürmekle kendini yükümlü sayan, bütün işlem ve
eylemleri yargı denetimine bağlı olan devlettir. Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin
unsurlarından biri de, vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlamasıdır. Hukuk
güvenliği, kurallarda belirlilik
ve öngörülebilirlik gerektirir. Kişi ve kuruluşların devlete
güven duymaları, maddi ve manevi varlıklarını korkusuzca geliştirebilmeleri,
temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak hukuk güvenliği ve
üstünlüğü sağlandığı bir hukuk devleti düzeninde gerçekleştirilebilir. Hukuk güvenliği ilkesi ise,
herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum ve
davranışlarını buna göre düzene sokabilmesidir. Bu nedenle iptali istenen
kural, Anayasanın 2 nci maddesine aykırı
düşmektedir. Diğer yandan bir yasa
kuralının Anayasanın herhangi bir kuralına aykırılığının tespiti onun
kendiliğinden Anayasanın 11 inci maddesine de aykırılığı sonucunu
doğuracaktır (Anayasa Mahkemesinin 03.06.1988 tarih ve E.1987/28, K.1988/16
sayılı kararı, AMKD., s.24, s.225). Açıklanan nedenlerle,
25.01.2006 tarih ve 5449 sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu
ve Görevleri Hakkında Kanunun 26 ncı maddesi
Anayasanın 2 nci ve 11 inci maddelerine aykırı
olup, iptali gerekmektedir. 13) 25.01.2006 Tarih ve 5449
Sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında
Kanunun 30 uncu Maddesinin 27.10.1989 Tarihli ve 388 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 2 nci Maddesine Eklediği (i) Bendinin
Anayasaya Aykırılığı İptali istenen (i) bendinde,
Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi teşkilatının
Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve
Şırnak illerini kapsayan bölgelerde kurulacak kalkınma ajansları üzerindeki
koordinasyon görevini, Devlet Planlama Teşkilatının belirleyeceği usûl ve esaslara göre yürütmesi öngörülmektedir. Devlet Planlama Teşkilatına
verilen usul ve esasları belirleme yetkisi, sınır ve ilkeleri yasada
gösterilmediği için asli bir düzenleme yetkisi niteliği taşımaktadır. Böyle
bir yetkinin idareye verilmesi asli düzenleme yetkisinin idareye devri
anlamına geleceğinden Anayasanın 6 ncı, 7 nci ve 8 inci maddeleri ile bağdaşmaz. Diğer taraftan, Anayasanın herhangi bir
hükmüne aykırı düzenlemenin hukuk devleti, Anayasanın üstünlüğü ve
bağlayıcılığı ilkeleri ve dolayısı ile Anayasanın 2 nci
ve 11 inci maddeleri ile çelişeceği de açıktır. Açıklanan nedenle, 25.01.2006 tarih ve 5449 sayılı Kalkınma Ajanslarının
Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanunun 30 uncu
maddesinin 27.10.1989 Tarihli ve 388 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci Maddesine eklediği (i) bendi Anayasanın 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci ve 11 inci maddelerine aykırı olup, iptali gerekmektedir. 14) 25.01.2006 Tarih ve 5449
Sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında
Kanunun Geçici 2 nci Maddesinin Anayasaya
Aykırılığı 5449 sayılı Kanunun geçici 2
nci maddesinde, ilk yıl için ajansta istihdam
edilebilecek olan azamî personel sayısının kuruluş kararnamesinde
belirtileceği öngörülmüştür. Kuruluş kararnamesi ile
belirleme konusunda idareye verilen yetki, esasları ile ilgili düzenleme
Yasada yapılmadığı için asli bir düzenleme yetkisidir. Asli düzenleme yetkisi
Anayasanın 7 nci maddesine göre yasamanındır ve
devredilemez. Halbuki söz konusu üçüncü fıkrada asli
düzenleme yetkisi idareye devredilmiş olduğundan böyle bir düzenleme,
Anayasanın 6 ncı, 7 nci
ve 8 inci maddelerine aykırıdır. Diğer taraftan, Anayasanın herhangi bir
hükmüne aykırı düzenlemenin hukuk devleti, Anayasanın üstünlüğü ve
bağlayıcılığı ilkeleri ve dolayısı ile Anayasanın 2 nci
ve 11 inci maddeleri ile çelişeceği de açıktır. Bu nedenle, 25.01.2006 tarih ve 5449
sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında
Kanunun geçici 2 nci maddesi Anayasanın 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci ve 11 inci maddelerine aykırı olup, iptali
gerekir. IV. YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA İSTEMİNİN
GEREKÇESİ İptali istenen kurallar,
Anayasaya açıkça aykırı olduklarından uygulanmaları halinde sonradan
giderilmesi olanaksız ya da güç hukuki zarar ve durumların doğabileceği
açıktır. Bu tür hukuki zarar ve durumların ortaya çıkması ise, ancak söz
konusu kuralların yürürlüklerinin durdurulması yoluyla önlenebilir. Açıklanan
nedenle, iptali istenen kuralların yürürlüklerinin durdurulmasını istenilmiştir. V. SONUÇ VE İSTEM
Yukarıda
açıklanan gerekçelerle 25.01.2006 tarih ve 5449 sayılı Kalkınma Ajanslarının
Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanunun; 1)
1 inci maddesinin Anayasanın 2 nci, 11 inci, 123
üncü, 126 ncı ve 127 nci
maddelerine aykırı olduğundan, 2-
a) 3 üncü maddesinin birinci cümlesinin Anayasanın Başlangıç Kısmına, 2 nci, 11 inci, 123 üncü, 126 ncı
ve 127 nci maddelerine aykırı olduğundan, b)
3 üncü maddesinin son fıkrasının Anayasanın 2 nci
ve 11 inci maddelerine aykırı olduğundan, 3)
4 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (b), (c) ve (h) bentleri Anayasanın 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci ve 11 inci maddelerine aykırı olduğundan, 4)
5 inci maddesinin (b), (d) ve (e)
bentlerinin Anayasanın 2 nci, 11 inci, 123 üncü ve
126 ncı maddelerine aykırı
olduğundan, 5-
a) 8 inci maddesinin birinci fıkrasının Anayasanın 2 nci,
11 inci, 123 üncü, 126 ncı ve 166 ncı maddelerine aykırı olduğundan, b)
8 inci maddesinin üçüncü fıkrasının
Anayasanın 2 nci, 6 ncı,
7 nci, 8 inci ve 11 inci maddelerine aykırı olduğundan, 6)
9 uncu maddesinin (a) bendindeki “özel kesim ve/veya sivil toplum kuruluşları”
ibaresinin, Anayasanın 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci ve 11 inci maddelerine
aykırı olduğundan, 7)
10 uncu maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesindeki “özel kesim ve/veya
sivil toplum kuruluşlarından” ibaresinin, Anayasanın 2 nci,
6 ncı, 7 nci, 8 inci ve
11 inci maddelerine aykırı olduğundan, 8)
17 nci maddesinin üçüncü fıkrasının, Anayasanın 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci ve 11 inci maddelerine aykırı olduğundan, 9)
18 inci maddesinin üçüncü fıkrasındaki “Bu fıkra kapsamındaki kişilerden,
önceki kamu kurum ve kuruluşlarındaki kadrolarına müşterek kararname ile
atananların, bu fıkraya göre yapılacak atama işlemleri ilgili bakan onayı ile
yapılır.” cümlesinin, Anayasanın 2 nci ve 11 inci
maddelerine aykırı olduğundan, 10)
18 inci maddesinin altıncı fıkrasının, Anayasanın 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci ve 11 inci
maddelerine aykırı olduğundan, 11-
a) 25 inci maddesinin ikinci fıkrasının birinci
cümlesinin, Anayasanın 2 nci ve 11 inci maddelerine
aykırı olduğundan, b)
25 inci maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesinin, Anayasanın 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci ve 11 inci maddelerine aykırı olduğundan, 12)
26 ncı maddesinin Anayasanın 2 nci
ve 11 inci maddelerine aykırı olduğundan, 13)
30 uncu maddesinin 27.10.1989 Tarihli ve
388 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci
Maddesine eklediği (i) bendi Anayasanın 2 nci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci ve 11 inci
maddelerine aykırı olduğundan, 14)
Geçici 2 nci
maddesinin, Anayasanın 2 nci, 6 ncı,
7 nci, 8 inci ve 11 inci maddelerine aykırı olduğundan, iptallerine ve
uygulanmaları halinde sonradan giderilmesi güç yada olanaksız zarar ve durumlar
doğacağı için, iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına
karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz .” B
- 19.4.2006 Tarihli Dava Dilekçesinin Gerekçe Bölümü Şöyledir: “a-
25.1.2006 günlü, 5449 sayılı Kanunun 4.
maddesinin (b) bendinin “…bunların
değerlendirmesini yapar veya
yaptırır” bölümüne ilişkin Anayasa’ya
aykırılık gerekçesi Söz konusu
(b) bendi ile ajansların kurumsal performansları ile yürütülen programların
performanslarının ölçülmesine dair usul
ve esasları belirleme, yetkisi Devlet Planlama Teşkilatına
verilmiştir. Yasada ilke ve esasları gösterilmeden yürütmeye bırakılan böyle
bir yetki; asli bir düzenleme yetkisi niteliğinde olduğundan yasamaya aittir
ve Anayasanın 7 nci maddesine göre de devredilemez.
Devredildiği takdirde, bu yetki Anayasanın 7 nci ve
8 inci maddelerine, kökenini Anayasadan almadığı için de Anayasanın 6 ncı maddesine aykırı düşer. Anayasaya aykırı bir yetkiye
istinaden tespit edilen usul ve esaslara göre Devlet Planlama Teşkilatının kurumsal
performansları ile yürütülen programların performanslarının değerlendirmesini
yapması veya yaptırmasının da Anayasa’ya aykırı düşeceği açıktır. Bu nedenle,
25.1.2006 günlü, 5449 sayılı Kanunun 4. maddesinin (b) bendinin “...bunların değerlendirmesini yapar veya
yaptırır” bölümü de, Anayasanın 2 nci ve 11
inci maddelerinde ifade edilen “hukuk devleti” ve “Anayasanın bağlayıcılığı
ve üstünlüğü ilkelerine aykırı olup iptali gerekmektedir. b- 25.1.2006 günlü, 5449 sayılı Kanunun 5. maddesinin
(b) bendinin “Bölge plân ve
programlarının uygulanmasını sağlayıcı faaliyet ve projelere destek olmak;
...ve sonuçlarını Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığına bildirmek.”
bölümüne ilişkin Anayasa’ya aykırılık
gerekçesi Ulusal
kalkınma planına atıfta bulunmadan, ulusal kalkınma planı ile bağlantı
zorunluluğu getirilmeden, “Bölge plân
ve programlarının uygulanmasını sağlayıcı faaliyet ve projelere destek olmak;
kaynakların ulusal açı yerine sadece bölgesel açıdan
değerlendirilmesine ve böylece kaynak israfına yol açabilecektir. Böyle bir
durumun ise, kamu yararı
sağlamayacağı açıktır. “Bir hukuk devletinde, devlet erki kullanılarak
yapılan tüm kamu işlemlerinin nihaî amacının “kamu yararı” olması gerekir. Bu
gereklilik, kamu yararını, yasama organının takdir yetkisi için de bir sınır
konumuna getirir. Kamu yararı
amacı yerine bölgesel amaçların öncelik kazanmasına yol açabileceği için de
söz konusu düzenlemenin hukuk devleti ilkesiyle çelişeceği ortadadır. Bu tür
bir düzenleme, kalkınma girişimlerinin ulusal düzeydeki, bir başka değişle
yurt düzeyindeki kalkınma planına göre gerçekleştirileceği ilkesini getiren
Anayasanın 166 ncı maddesi ile de bağdaşması beklenemez. Diğer taraftan “...sonuçlarını
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığına bildirmek” bölümünün
Anayasa’ya aykırılık gerekçesine gelince; Ajanslar Anayasanın 123 üncü ve 126
ncı maddeleri çerçevesinde denetim yetkisi ile
donatılmış bir merkezi idare birimi, bir kamusal idari üst konumunda olmadığı
için, projelerin uygulama sürecini izlemek konusunda ajansların yetkilendirilmesi,
Anayasanın 123 üncü ve 126 ncı maddesine aykırıdır.
Ajansların yapacağı
değerlendirme, Anayasaya aykırı bir yetkinin kullanılmasıyla oluşacağından,
böyle bir değerlendirmenin sonuçlarının da bir merkezi idare birimi olan Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığına bildirilmesi
Anayasa’nın 2 nci maddesinde ifade edilen “hukuk
devleti” ilkesiyle bağdaştırılamaz. Bu nedenle 25.1.2006 günlü, 5449 sayılı Kanunun 5. maddesinin
(b) bendinin “Bölge plân ve
programlarının uygulanmasını sağlayıcı faaliyet ve projelere destek olmak;
... sonuçlarını Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığına bildirmek” bölümü Anayasa’nın 2 nci
maddesine aykırı olduğundan ve ayrıca “Bölge plân ve programlarının uygulanmasını
sağlayıcı faaliyet ve projelere destek olmak;” bölümü Anayasa’nın 166 ncı maddesine de aykırı düştüğünden iptali gerekmektedir. c- 25.1.2006 günlü, 5449 sayılı
Kanunun 5. maddesinin (d) bendinin “...özel kesim ve sivil toplum
kuruluşları...” bölümüne ilişkin Anayasa’ya aykırılık gerekçesi Söz konusu
5. maddenin (d) bendinin “...özel
kesim ve sivil toplum kuruluşları...” bölümüne ilişkin iptal isteminde
bulunmuyoruz. Bu nedenle, ek Anayasa’ya aykırılık gerekçesi sunulmamıştır. d- 25.1.2006 günlü, 5449 sayılı
Kanunun 5. maddesinin (e) bendinin “...özel kesim ve sivil toplum
kuruluşları...” bölümüne ilişkin Anayasa’ya aykırılık gerekçesi Söz konusu
5. maddenin (e) bendinin “...özel
kesim ve sivil toplum kuruluşları...” bölümüne ilişkin iptal isteminde
bulunmuyoruz. Bu nedenle, Anayasa’ya aykırılık gerekçesi sunulmamıştır. e- 25.1.2006 günlü, 5449 sayılı
Kanunun 8. maddesinin birinci fıkrasının “...özel kesim, sivil toplum
kuruluşları, üniversiteler...” bölümüne ilişkin Anayasa’ya aykırılık
gerekçesi Anayasa’nın
130. maddesinde üniversitelerin bilimsel özerkliğe sahip kamu tüzelkişileri olarak Devlet
eliyle ve kanunla kurulabileceği ilkesi getirilmiştir. Üniversitelerin
kamu tüzel kişileri olması karşısında, dilekçemizin (5) numaralı başlığı
altında etraflıca belirtilen nedenlerle, kalkınma kuruluna üniversiteler
arasındaki işbirliğini geliştirme konusunda verilen yetki de, bu kurulları
üniversiteleri yönlendiren bir üst konuma getirmektedir. Böyle bir durum ise
Anayasa’nın 123. ve 126. maddelerinde öngörülmeyen bir örgütlenme biçimidir. Bu nedenle
25.1.2006 günlü, 5449 sayılı Kanunun 8. maddesinin birinci fıkrasındaki “üniversiteler” ibaresi de
Anayasa’nın 2., 11., 123. ve 126. maddelerine aykırı
olup, iptali gerekmektedir. Söz konusu
8. maddenin birinci fıkrasındaki “...özel
kesim, sivil toplum kuruluşları...” bölümüne ilişkin iptal isteminde
bulunmuyoruz. Bu nedenle, bu bölüme ilişkin Anayasa’ya aykırılık gerekçesi
sunulmamıştır. f- 25.1.2006 günlü, 5449 sayılı
Kanunun 18. maddesinin altıncı fıkrasının “...yönetim kurulunca...” ibaresine
ilişkin Anayasa’ya aykırılık gerekçesi 5449 sayılı
Kanunun 18 inci maddesinin altıncı fıkrasında, genel sekreter ile diğer
personelin ücret ve gündelikleri ile diğer malî ve sosyal haklarının Yüksek
Planlama Kurulu kararıyla tespit edilen alt ve üst limitleri geçmemek üzere
yönetim kurulunca belirleneceği öngörülmüştür. Bu kural
ile Yüksek Planlama Kuruluna verilen alt ve üst limitleri belirleme yetkisi,
sınır ve ilkeleri yasada gösterilmediği için asli bir düzenleme yetkisi
niteliği taşımaktadır. Böyle bir yetkinin Yüksek Planlama Kuruluna verilmesi
asli düzenleme yetkisinin idareye devri anlamına geleceğinden Anayasanın 6 ncı, 7 nci ve 8 inci maddeleri
ile bağdaşmaz. Anayasaya aykırı bir yetkiye istinaden Yüksek Planlama Kurulu kararıyla
tespit edilen alt ve üst limitler arasında Yönetim kurulunca yapılacak bir
belirlemenin de, Anayasa’nın 2 nci ve 11 inci
maddelerinde ifade edilen “hukuk devleti” ve “Anayasanın bağlayıcılığı ve
üstünlüğü ilkelerine bağdaşmayacağı açıktır. 2) Dava Dilekçemizin “Sonuç ve İstem” Bölümünün (4) numaralı bendi
aşağıdaki şekilde düzeltilmiştir: “4) 5 inci
maddesinin (b), (c), (d), (e) ve (f) bentlerinin Anayasanın 2 nci, 11 inci, 123 üncü ve 126 ncı
maddelerine aykırı olduğundan” 2949 sayılı Kanunun 27. maddesinin üçüncü
fıkrası uyarınca ilişikte sunulmuştur.” C
- İtiraz Başvurularının Gerekçesi Özetle Şöyledir: İtiraz yoluna başvuran Mahkeme’nin iki
ayrı başvurusunun gerekçelerinde özetle, Anayasa’da “İdare”nin esaslarının
merkezden yönetim, yerinden yönetim ve bunları tamamlayan idarenin bütünlüğü
olarak belirlendiği, tekil devlet modeli ile bağdaşmayan bölgesel yönetimlere
yer verilmediği, Anayasa’ya göre, merkezi idarenin birden çok ili içine
alacak şekilde teşkilatlanmasının mümkün olduğu, ancak kalkınma ajanslarının
merkezi idarenin, hiyerarşik denetimine tabi tutulmadığı, taşra teşkilatı
olmadığı ve merkezi idarenin dışında bölgesel tüzel kişiler olarak
teşkilatlandırıldığı, bölgesel esaslara göre ve özel sektörün katılımıyla
kurulacak olan ajansların tüzel kişiliğinin niteliği ve merkezi idare ile
olan ilişkilerinin gösterilmediği, özel hukuk hükümlerine tabi ve tüzel
kişiliği haiz olduklarının belirtilmesiyle yetinildiği, bu nedenle, Yasa’nın
ajansları tanımlayan ve kuruluşunu belirleyen 2. ve 3. maddelerinin
Anayasa’nın idari yapılanmaya ilişkin temel ilkelerine aykırı bir yapı
oluşturduğu, Yasa’nın 4. maddesinin birinci fıkrası ve ikinci fıkrasının (h)
bendi hükümleriyle Yasa’da ilke ve esasları gösterilmeden DPT’ye verilen
yetkinin asli düzenleme yetkisi niteliğinde olduğu, ayrıca, DPT’ye kalkınma
ajanslarının ulusal düzeyde koordinasyon görevinin verilmesinin merkezi
yönetim ilkeleriyle bağdaşmadığı, 2. ve 3. maddeler için belirtilen
gerekçelerin Yasa’nın diğer maddeleri içinde geçerli olduğu bu nedenlerle Yasa’nın
2., 3., 7., 8., 10., 15. ve Geçici 2. maddelerinin Anayasa’nın Başlangıç’ı ile 2., 6., 7., 11., 123., 126.
ve 127. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. II - YASA METİNLERİ A
- Dava ve İtiraz Konusu Yasa Kuralları 5449 sayılı Kalkınma Ajanslarının
Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun’un iptali istenilen
fıkra, bent, bölüm ve sözcükleri de içeren
maddeleri şöyledir: “Amaç
ve kapsam MADDE
1- Bu Kanunun amacı; kamu kesimi, özel kesim ve sivil toplum kuruluşları
arasındaki işbirliğini geliştirmek, kaynakların yerinde ve etkin kullanımını
sağlamak ve yerel potansiyeli harekete geçirmek suretiyle, ulusal kalkınma
plânı ve programlarda öngörülen ilke ve politikalarla uyumlu olarak bölgesel
gelişmeyi hızlandırmak, sürdürülebilirliğini sağlamak, bölgeler arası ve
bölge içi gelişmişlik farklarını azaltmak üzere oluşturulacak kalkınma
ajanslarının kuruluş, görev ve yetkileri ile koordinasyonuna ilişkin esas ve usûlleri düzenlemektir.” “Tanımlar MADDE
2- Bu Kanunun uygulanmasında; a)
Bölge: EK 1 listede belirtilen Düzey 2 İstatistikî Bölge Birimini, b)
Ajans: Kalkınma ajansını, c)
Kuruluş kararnamesi: Kalkınma ajanslarının kuruluşuna dair Bakanlar Kurulu
kararını, ifade eder.” “Kuruluş MADDE
3- Ajanslar, bölgeler esas alınarak, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının
bağlı olduğu Bakanın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile kurulur.
Ajans merkezinin bulunacağı il, kuruluş kararnamesinde belirtilir. EK
1 listede belirtilen bölgelerin yeniden düzenlenmesine ve kurulmuş olan
Ajansın kaldırılmasına Bakanlar Kurulu yetkilidir. Ajanslar,
tüzel kişiliği haiz ve bu Kanunla düzenlenmemiş bütün işlemlerinde özel hukuk
hükümlerine tâbidir.” “Genel koordinasyon MADDE
4- Ajansların ulusal düzeyde koordinasyonundan Devlet Planlama Teşkilatı
sorumludur. Devlet Planlama Teşkilatı; a) Bölgeler arası ve bölge içi
gelişmişlik farklarını azaltıcı tedbirleri alır; plânlama, programlama ve
projelendirme konularında ajanslara rehberlik ve danışmanlık yapar, plân ve
programların uygulanmasını izler ve değerlendirir. b)
Ajansların kurumsal performansları ile yürütülen programların performanslarının
ölçülmesine dair usûl ve esasları belirleyerek,
bunların değerlendirmesini yapar veya yaptırır. c)
Bölgesel gelişmeye yönelik iç ve dış kaynaklı fonların ajanslara tahsisi ile
bunların kullanımına ilişkin usûl ve esasları
belirler. d) Ajanslar arası işbirliğini sağlar ve
ortak proje üretimini destekler. e) Ajansların işlevlerini etkili ve verimli
olarak yerine getirebilmesi için merkezî düzeyde ilgili kurum ve kuruluşlarla
işbirliği ve koordinasyonu sağlar. f) Ajansların yıllık çalışma
programlarını onaylar. g) Yönetim Kurulu tarafından,
nitelikleri uygun kişiler arasında seçilen ve teklif edilen ajans genel
sekreterini onaylar. h)
Plân ve programlara, yapılacak yardım ve transferlere, personelin nitelik ve
istihdamına, bütçe ve muhasebe standartlarının kullanımına, faaliyet
raporlarına, izleme, değerlendirme ve denetime ilişkin esas ve usûller ile yatırım destek ofislerinin çalışma esas ve
usûllerini ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının görüşünü alarak belirler.” “Ajansın görev ve yetkileri MADDE
5- Ajansın görev ve yetkileri
şunlardır: a) Yerel yönetimlerin plânlama çalışmalarına
teknik destek sağlamak. b)
Bölge plân ve programlarının uygulanmasını sağlayıcı faaliyet ve projelere
destek olmak; bu kapsamda desteklenen faaliyet ve projelerin uygulama
sürecini izlemek, değerlendirmek ve sonuçlarını Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığına
bildirmek. c)
Bölge plân ve programlarına uygun olarak bölgenin kırsal ve yerel kalkınma
ile ilgili kapasitesinin geliştirilmesine katkıda bulunmak ve bu kapsamdaki
projelere destek sağlamak. d) Bölgede kamu kesimi, özel kesim ve sivil toplum kuruluşları tarafından
yürütülen ve bölge plân ve programları açısından önemli görülen diğer
projeleri izlemek. e) Bölgesel gelişme hedeflerini
gerçekleştirmeye yönelik olarak; kamu
kesimi, özel kesim ve sivil toplum kuruluşları arasındaki işbirliğini
geliştirmek. f)
4 üncü maddenin ikinci fıkrasının (c) bendi çerçevesinde ajansa tahsis edilen
kaynakları, bölge plân ve programlarına uygun olarak kullanmak veya kullandırmak. g) Bölgenin kaynak ve olanaklarını
tespit etmeye, ekonomik ve sosyal gelişmeyi hızlandırmaya ve rekabet gücünü
artırmaya yönelik araştırmalar yapmak, yaptırmak, başka kişi, kurum ve
kuruluşların yaptığı araştırmaları desteklemek. h) Bölgenin iş ve yatırım imkânlarının,
ilgili kuruluşlarla işbirliği halinde ulusal ve uluslararası düzeyde
tanıtımını yapmak veya yaptırmak. i) Bölge illerinde yatırımcıların, kamu
kurum ve kuruluşlarının görev ve yetki alanına giren izin ve ruhsat işlemleri
ile diğer idarî iş ve işlemlerini, ilgili mevzuatta belirtilen süre içinde
sonuçlandırmak üzere tek elden takip ve koordine etmek. j) Yönetim, üretim, tanıtım, pazarlama,
teknoloji, finansman, örgütlenme ve işgücü eğitimi gibi konularda, ilgili
kuruluşlarla işbirliği sağlayarak küçük ve orta ölçekli işletmelerle yeni
girişimcileri desteklemek. k) Türkiye'nin katıldığı ikili veya çok
taraflı uluslararası programlara ilişkin faaliyetlerin bölgede tanıtımını
yapmak ve bu programlar kapsamında proje geliştirilmesine katkı sağlamak. l) Ajansın faaliyetleri, malî yapısı ve
ajansla ilgili diğer hususların güncel olarak yayınlanacağı bir internet
sitesi oluşturmak.” “Teşkilât
yapısı MADDE
7- Ajansın teşkilât yapısı aşağıdaki gibidir: a)
Kalkınma kurulu. b)
Yönetim kurulu. c)
Genel sekreterlik. d)
Yatırım destek ofisleri. “Kalkınma
kurulu MADDE
8- Bölgesel gelişme hedefine yönelik olarak; bölgedeki kamu kurum ve
kuruluşları, özel kesim, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve yerel
yönetimler arasında işbirliğini geliştirmek ve ajansı yönlendirmek üzere
kalkınma kurulu oluşturulur. Kalkınma
kurulu, illerin dengeli şekilde temsilini sağlayacak yapıda, en fazla yüz
üyeden oluşur. Kalkınma
kuruluna temsilci gönderecek kamu kurum ve kuruluşları ile özel kesim ve
sivil toplum kuruluşlarının gönderecekleri temsilcilerin sayısı, görev süresi
ve diğer hususlar kuruluş kararnamesi ile belirlenir. Kalkınma
kurulu, yapacağı ilk toplantıda kendi üyeleri arasından bir Başkan ve bir
Başkan Vekili seçer. Başkan ve Başkan Vekilinin görev süresi iki yıldır. Başkan
ve Başkan Vekilinin temsil ettiği kurum ile mensubiyeti sona erdiğinde Kurul
Başkanlığı ve Başkan Vekilliği görevleri de sona erer ve ilk toplantıda
yeniden Başkan ve Başkan Vekili seçimi yapılır. Kalkınma
kurulu, Kurul Başkanının daveti üzerine yılda en az iki defa toplanır. Ayrıca
Kurul, üye tam sayısının beşte birinin talebi üzerine Kurul Başkanı
tarafından toplantıya çağrılır. Kalkınma
kurulu, üye tam sayısının yarıdan bir fazlası ile toplanır, katılanların
çoğunluğu ile karar alır. Toplantı yetersayısı sağlanamayan hallerde onbeş günü aşmayacak şekilde yeni toplantı tarihi Başkan
tarafından belirlenir ve bu toplantıda toplantı yetersayısı aranmaz. “Kalkınma kurulunun görev ve yetkileri MADDE
9- Kalkınma kurulunun görev ve
yetkileri şunlardır: a) Tek ilden oluşan bölgelerde yönetim
kurulunda yer alacak özel kesim
ve/veya sivil toplum kuruluşları temsilcilerini ve iki katı yedeklerini
sırasıyla seçmek. b) Ajansın yıllık faaliyet ve iç denetim
raporlarını görüşmek, değerlendirmek ve yönetim kuruluna önerilerde bulunmak. c) Bölgenin sorunlarına ve çözüm
önerilerine, tanıtımına, potansiyeline ve önceliklerine yönelik olarak
yönetim kuruluna tavsiyelerde bulunmak. d) Toplantı sonuçlarını Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığına raporlamak ve toplantıya ilişkin bir sonuç bildirisi
yayımlamak. “Yönetim kurulu MADDE
10- Yönetim kurulu, ajansın karar
organıdır. Yönetim kurulu, tek
ilden oluşan bölgelerde vali, büyükşehir belediye
başkanı, il genel meclisi başkanı,
sanayi odası başkanı, ticaret odası başkanı ile kalkınma kurulu
tarafından özel kesim ve/veya sivil
toplum kuruluşlarından seçilecek üç temsilciden; birden fazla ilden
oluşan bölgelerde il valileri, büyükşehir belediye
başkanları veya büyükşehir olmayan illerde il
merkez belediye başkanları, il genel meclisi başkanları ve her ilden birer
kişi olmak kaydıyla ticaret ve sanayi odası başkanlarından oluşur. Ancak, birden fazla ilden oluşan bölgelerdeki illerde;
ticaret ve sanayi odalarının ayrı ayrı kurulmuş
bulunması halinde, yönetim kurulunda yer alacak temsilci Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği Yönetim Kurulu tarafından belirlenir. Ajansı, yönetim kurulu başkanı temsil
eder. Yönetim kurulunun başkanı validir. Yönetim kurulu ilk toplantısında
üyeleri arasından bir başkan vekili seçer. Birden fazla ilden oluşan bölgelerde
yönetim kurulu başkanlığı; ilk yıl ajans merkezi olarak tespit edilen ilin
valisi tarafından, müteakip yıllarda illerin alfabetik sırasına göre
bölgedeki valiler tarafından birer yıl süreyle dönüşümlü olarak yürütülür. Tek ilden oluşan bölgelerde kalkınma
kurulu tarafından seçilen yönetim kurulu üyelerinin görev süresi iki yıl olup
görev sürelerini tamamlamadan herhangi bir şekilde üyeliklerinin sona ermesi
halinde, kalan süreleri sırasına göre yedek üyelerce tamamlanır. Görevi sona
eren üyeler tekrar seçilebilir. Yönetim kurulu üyeliği, üyelerin temsil
ettikleri kurum ve kuruluşlardaki görevlerini sürdürmelerine engel teşkil
etmez. Yönetim kurulu üyeleri ajans ile ilgili
gizlilik taşıyan bilgileri ve bu Kanunun uygulanması sırasında öğrendikleri
çalışma alanlarındaki sırları, görevlerinden ayrılmış olsalar bile ifşa
edemezler, kendilerinin veya başkalarının menfaatine kullanamazlar. Yönetim kurulu üyeleri, kendileri,
eşleri ve ikinci dereceye kadar kan ve kayın hısımlarını doğrudan
ilgilendiren konular ile sahibi ya da ortağı oldukları ticarî işletmelere
ilişkin toplantıya ve oylamaya katılamaz. Yönetim
kurulu, başkanın daveti üzerine üye tamsayısının yarısından bir fazlası ile
her ay en az bir kere toplanır. Yönetim kurulu toplantılarına başkanın
yokluğunda başkan vekili başkanlık eder. Yönetim
kurulu, toplantıya katılanların oy çokluğu ile karar alır. Eşitlik durumunda,
başkanın oyu yönünde karar alınır. Ajans genel sekreteri, oy hakkı olmamak kaydı ile
yönetim kurulu toplantılarına katılır.” “Yatırım destek ofisleri MADDE
15- Bölge
illerinde, yönetim kurulu kararı ile biri koordinatör olmak üzere, en çok beş uzmandan oluşan yatırım destek ofisleri
teşkil edilir. Yatırım destek ofislerinde çalışan uzman personel sayısı,
bölge ve ilin ihtiyaçlarına cevap veremez hale geldiği takdirde bu sayı,
yönetim kurulu kararı ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının onayı ile
artırılabilir. Yatırım
destek ofisleri görevleri ile ilgili olarak genel sekreterliğe karşı sorumludur. Yatırım
destek ofislerinde yatırımcılara sunulan hizmetler tamamen ücretsizdir.” “Yatırım destek ofislerine başvuru MADDE
17- Yatırımcılar, ilgili mevzuatta
belirtilen bilgi ve belgelerle yatırım destek ofislerine başvurur. Bu başvuru
sonucunda yatırım destek ofislerinde geçen süreler, ilgili mevzuatta
belirtilen sürelerden sayılmaz. Yatırımcıların bu Kanun kapsamında yatırım
destek ofislerine başvurması kendi isteklerine bağlıdır. İzin ve ruhsat işlemleri ile diğer idarî
iş ve işlemler için yatırım destek ofisleri tarafından ilgili mercilere
yapılan başvurular, yatırımcı tarafından yapılmış sayılır. Yatırım
destek ofislerine hangi yatırım ve işlemlerle ilgili başvuru yapılacağı, 4
üncü maddenin (h) bendi uyarınca çıkarılacak düzenlemeler kapsamında
belirlenir.” “Ajans personelinin nitelik, statü ve hakları MADDE
18- Ajans hizmetleri, iş mevzuatı
hükümlerine göre istihdam edilen uzman personel ve destek personeli eliyle
yürütülür. Ayrıca, ajanslarda iç denetim yapmak üzere bir iç denetçi istihdam
edilir. Sekreterlik, halkla ilişkiler, arşiv, idarî, malî ve personelle
ilgili işlemler gibi işleri yürütecek olan destek personelinin sayısı, ajans
toplam personel sayısının yüzde yirmisini geçemez. Uzman personel ve iç
denetçi, hukuk, iktisat, maliye, işletme, kamu yönetimi, uluslar-arası
ilişkiler, istatistik, çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri, matematik,
sosyoloji, mimarlık, şehir ve bölge plânlama ile mühendislik dallarından veya
bunlara denkliği Yüksek-öğretim Kurulunca kabul edilen yurt dışındaki yüksek
öğretim kurumlarından lisans düzeyinde mezun olmuş, Kamu Personeli Yabancı
Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavında İngilizce dilinden en az 70 puan almış
veya buna denk kabul edilen uluslararası geçerliliği bulunan belgeye sahip
adaylar arasından istihdam edilir. Ayrıca,
iç denetçide kamuda denetim elemanı olarak en az on yıl çalışmış olma şartı
aranır. Kamu kurum ve kuruluşlarında
çalışanlardan, bu Kanunda belirtilen nitelikleri taşıyanlar, kendilerinin
isteği ve kurumlarının muvafakati ile ajansta genel sekreter, iç denetçi veya
uzman personel olarak istihdam edilebilir. Bunların kurumlarıyla olan
ilişkileri iş akdinin yapılmasıyla son bulur. Bunlara verilecek ücret ile
diğer malî ve sosyal haklar yapılacak iş akdi ile belirlenir. Bu şekilde
istihdam edilenler, ajanstaki görevleri sona erdiğinde, öğrenim durumları,
hizmet yılı ve unvanları dikkate alınarak önceki kurumlarında kariyerlerine
veya durumlarına uygun boş bir kadro veya pozisyona en geç üç ay içinde
atanırlar ve herhangi bir işleme gerek kalmaksızın en geç bir ay içerisinde
göreve başlatılırlar. Ancak, bu kişilerin atanmalarında, önceki
kurumlarındaki idarî unvanlar dikkate alınmaz. Bu fıkra kapsamındaki kişilerden, önceki kamu kurum ve kuruluşlarındaki
kadrolarına müşterek kararname ile atananların, bu fıkraya göre yapılacak
atama işlemleri ilgili bakan onayı ile yapılır. Bu fıkra uyarınca önceki
kurumlarına dönen kişilerin ajansta geçen hizmetleri kazanılmış hak aylık
derece ve kademelerinde değerlendirilir. Bu durumda kıdem tazminatları
ödenmez ve bu süreler emeklilik ikramiyesinin hesabında dikkate alınır. Bu
şekilde görevlendirilecek personel sayısı toplam personel sayısının yüzde
otuzunu aşamaz. Ajans personeli, emeklilik ve sosyal güvenlik
yönünden 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal
Sigortalar Kanununa tâbidir. Yönetim kurulu üyeleri ile genel
sekreter ve ajansta istihdam edilecek tüm personelde; a) Türk Vatandaşı olmak, b) Kamu haklarından mahrum bulunmamak, c) Affa uğramış
olsalar bile Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla, zimmet, ihtilas,
irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye
kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı
suçtan veya istimal ve istihlak kaçakçılığı hariç kaçakçılık, resmî ihale ve
alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçlarından
dolayı hükümlü bulunmamak, şartları aranır. Genel
sekreter ile diğer personelin ücret ve gündelikleri ile diğer malî ve sosyal
hakları Yüksek Planlama Kurulu kararıyla tespit edilen alt ve üst limitleri
geçmemek üzere yönetim kurulunca belirlenir. Ajans personeline ilişkin tüm ihtilaflar
iş mahkemelerinde görülür.” “Denetim MADDE
25 - Ajanslarda iç ve dış denetim
yapılır. İç
denetimde; ajansın faaliyetleri, hesapları, işlemleri ve performansı yönetim
kurulu başkanı veya genel sekreter ile bir iç denetçi tarafından denetlenir. İç denetim raporları yönetim kuruluna ve kalkınma
kuruluna sunulur. Dış
denetimde; İçişleri Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı ile Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığınca müştereken belirlenecek esas ve usullere göre
ajansın her türlü hesap ve işlemleri, yönetim kurulu tarafından her yıl en
geç mart ayında ve gerekli görülen hallerde her zaman Sermaye Piyasası Kurulu
mevzuatına göre kurulmuş bağımsız denetim kuruluşlarına inceletilir. Bağımsız dış denetim kuruluşları, hazırladıkları
raporu eş zamanlı olarak İçişleri Bakanlığı ve Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığına sunar. Denetim sonucu suç teşkil eden hususlarla ilgili
gerekli işlemleri yapmaya İçişleri Bakanlığı, performansla ilgili değerlendirmeleri
yapmaya ve gerekli tedbirleri almaya Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı
yetkilidir. Bu maddeye göre bağımsız denetim yapan
kuruluşların ortakları, yöneticileri ve çalışanlarının cezai sorumluluğu
hakkında 28/7/1981 tarihli ve 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 47 nci maddesinin (B) bendinin (3) numaralı alt bendi ile 48 ve 49 uncu maddeleri hükümleri uygulanır.” “Muafiyet MADDE
26- Ajanslar; bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili iş ve işlemlerde her türlü
vergi, resim ve harçtan muaftır.” “MADDE
30- 27/10/1989
tarihli ve 388 sayılı Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinin (f) bendi “nazım ve uygulama imar
plânlarını yapmak veya yaptırmak,” şeklinde değiştirilmiş, maddeye aşağıdaki
(i) bendi eklenmiş ve 3 üncü maddesinin son fıkrası yürürlükten
kaldırılmıştır. “i)
Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve
Şırnak illerini kapsayan bölgelerde kurulacak kalkınma ajansları üzerindeki
koordinasyon görevini, Devlet Planlama Teşkilatının belirleyeceği usûl ve esaslara göre yürütmek,” “GEÇİCİ
MADDE 2- İlk yıl için ajansta istihdam edilebilecek olan azamî personel
sayısı kuruluş kararnamesinde belirtilir.” B- Dayanılan ve İlgili Görülen
Anayasa Kuralları Dava
dilekçesinde ve başvuru kararlarında
Anayasa’nın Başlangıç’ı ile 2., 6., 7., 8., 11., 123., 126., 127. ve 166. maddelerine
dayanılmış, Anayasa’nın 10. ve 73. maddeleri ise ilgili görülmüştür. III - İLK İNCELEME A- Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi gereğince, E.2006/61 sayılı
dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, yürürlüğü
durdurma isteminin bu konudaki raporun hazırlanmasından sonra karara
bağlanmasına, 4.5.2006 gününde oybirliğiyle karar verilmiştir. B- E.2007/32 ve E.2007/34 sayılı dosyalarda ise
5.4.2007 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle uygulanacak
kural sorunu üzerinde durulmuştur. Anayasa’nın 152. ve
2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanun’un 28. maddesine göre, mahkemeler, bakmakta oldukları davalarda
uygulayacakları kanun ya da kanun hükmünde kararname kurallarını Anayasa’ya
aykırı görürler veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık savının
ciddi olduğu kanısına varırlarsa, o hükmün iptali için Anayasa Mahkemesi’ne
başvurmaya yetkilidirler. Ancak,
bu kurallar uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilmesi için
elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması
ve iptali istenen kuralların da o davada uygulanacak olması gerekmektedir.
Uygulanacak yasa kuralları, davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların
çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak
nitelikte bulunan kurallardır. 1- E.2007/32
sayılı dosyada, itiraz başvurusunda bulunan Mahkeme’nin bakmakta olduğu
davada, 25.7.2006 günlü, 26239 sayılı
Resmi Gazete’de yayımlanan ve 5449 sayılı Yasa’nın Genel Koordinasyon
başlıklı 4. maddesinin birinci fıkrasına ve aynı maddenin ikinci fıkrasının
(h) bendi hükümlerine dayanılarak “kalkınma ajanslarının çalışma usul ve
esaslarını belirlemek” amacıyla düzenlenen “Kalkınma Ajanslarının Çalışma
Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik”in iptali
istenmiştir. 5449 sayılı Yasa’nın; a- 4. maddesinin ikinci fıkrasının (h) bendi dışında kalan bentlerinin,
8. maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarının, 10. maddesinin birinci,
ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci, altıncı ve yedinci fıkralarının, 15. maddesinin birinci fıkrasının,
dava konusu yönetmelikle dayanak ve içerik yönünden ilgisi bulunmaması
nedeniyle itiraz başvurusunda bulunan Mahkeme’nin bakmakta olduğu davada
uygulanma olanağı bulunmadığından, bu fıkra ve bentlere ilişkin başvurunun
Mahkeme’nin yetkisizliği nedeniyle reddine, oybirliğiyle, b- 2., 3., 7. maddelerinin, 8.
maddesinin dördüncü, beşinci, altıncı ve yedinci fıkralarının, 10. maddesinin
sekizinci, dokuzuncu ve onuncu fıkralarının, 15. maddesinin ikinci ve üçüncü
fıkralarının, dosyada eksiklik bulunmadığından esasının incelenmesine, Haşim
KILIÇ, Sacit ADALI, Ahmet AKYALÇIN, Serdar ÖZGÜLDÜR
ile Serruh KALELİ’nin karşıoyları ve oyçokluğuyla, 4. maddesinin birinci
fıkrası ile ikinci fıkrasının (h) bendinin esasının incelenmesine ise
oybirliğiyle, c- Yürürlüğü durdurma isteminin esas inceleme aşamasında karara
bağlanmasına, oybirliğiyle, Karar verilmiştir. 2- E.2007/34 sayılı dosyada, itiraz başvurusunda bulunan
Mahkeme’nin bakmakta olduğu davada, 6.7.2006
günlü, 26220 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Bazı Düzey 2 Bölgelerinde
Kalkınma Ajansları Kurulmasına Dair 2006/10550 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararı”nın iptali istenmiştir. 5449 sayılı
Yasa’nın; a- 3. maddesinin ikinci ve üçüncü
fıkraları ile 8. maddesinin dördüncü, beşinci, altıncı ve yedinci
fıkralarının, dava konusu Bakanlar Kurulu Kararı ile dayanak ve içerik yönünden
ilgisi bulunmaması nedeniyle itiraz başvurusunda bulunan Mahkeme’nin bakmakta
olduğu davada uygulanma olanağı bulunmadığından, bu fıkralara ilişkin
başvurunun Mahkeme’nin yetkisizliği nedeniyle reddine, b- 3. maddesinin birinci fıkrası, 8. maddesinin birinci, ikinci ve
üçüncü fıkraları ile geçici 2. maddesinin dosyada eksiklik bulunmadığından
esasının incelenmesine, c- Yürürlüğü durdurma isteminin esas inceleme aşamasında karara
bağlanmasına, Oybirliğiyle karar verilmiştir. IV - BİRLEŞTİRME KARARI Danıştay Onuncu Dairesi’nin
başvurularına ilişkin E.2007/32 ve E.2007/34 sayılı davaların, aralarındaki
hukuki irtibat nedeniyle E.2006/61 sayılı dava ile birleştirilmesine, birleştirilen
davaların esaslarının kapatılmasına, esas incelemenin 2006/61 sayılı dosya
üzerinden yürütülmesine 5.4.2007 gününde oybirliğiyle karar verilmiştir. V - ESASIN İNCELENMESİ Dava dilekçesi,
başvuru kararları ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, dava/itiraz konusu
Yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer
yasama belgeleri okunup incelendikten ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 30. maddesinin birinci
fıkrası gereğince Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren ve diğer yetkililerin 21.11.2007 günlü sözlü
açıklamaları dinlenildikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü: A
- Dava ve İtiraz Konusu Kuralların Anlam ve Kapsamı 5449 sayılı Yasa’yla, kalkınma
ajanslarının, kuruluş, görev ve yetkileri ile koordinasyonuna ilişkin usul ve
esaslar düzenlenmiştir. Yasa’nın genel gerekçesinde, “Ulusal
kalkınmanın, çeşitli toplum kesimleri ve bölgeler arasında dengeli bir
işbölümü ile gerçekleştirilmesi ve buna paralel olarak kalkınmanın,
gelirlerin de kesimler ve bölgeler arasında dengeli dağılımı hükümet
programları ve kalkınma planlarının en öncelikli konuları arasında ortaya
çıkmıştır. Ekonomik refahın, toplum kesimleri ve iller, bölgeler arasında, kısacası mekanda dengeli dağılımının
sağlanması, günümüz toplumlarında sosyal devlet anlayışının bir gereği olarak
ortaya çıkmaktadır” denilmekte ve AB'ye üyelik ve uyum sürecinde, Türkiye’nin
bölgesel gelişme politikalarının ve uygulamalarının AB’ye uyumunun sağlanması
amacıyla kalkınma ajanslarının kurulmasının öngörüldüğü belirtilmektedir. Hukuki ve örgütsel yapısı, görev ve
faaliyetleri, yetki ve sorumlulukları, gelir ve giderleri, bütçesi, denetimi
ve personeli incelendiğinde kalkınma ajanslarının, klasik idari yapı içinde
yer alan diğer kurum ve kuruluşlardan farklı bir yapıya sahip olduğu
görülmektedir. Yasa’nın genel gerekçesinde bu yapıların “küreselleşme ile
artan yerel rekabet” ile birlikte 1990’larda yaygınlaşan “yönetişim”
anlayışının bir sonucu, yeni kalkınma anlayışının bir ürünü olduğu
belirtildikten sonra bu durum “Ajanslar kamu-özel sektör ortaklığı
anlayışına uygun bir yapıda kurulmaktadır. Bu bakımdan, normal kamu kuruluşu
niteliğinde bir kurum olmadığı gibi tasarıda düzenlenmeyen bütün işlemlerinde
özel hukuk hükümlerine tabi olarak faaliyet gösterecektir. Bu yapı,
ajansların istihdam ve harcama usullerinde, kamu kurum ve kuruluşların tabi
olduğu genel bütçe, harcama, ihale, işe alma, işten çıkarma, personel, ücret
ödemesi, muhasebe yöntemlerinden bağımsız…”dır
şeklinde açıklanmıştır. Yasa’nın “Amaç ve
kapsam” başlığını taşıyan 1. maddesinde, kalkınma ajanslarının kuruluş amacı,
kamu kesimi, özel kesim ve sivil toplum kuruluşları arasındaki işbirliğini
geliştirmek, kaynakların yerinde ve etkin kullanımını sağlamak ve yerel
potansiyeli harekete geçirmek suretiyle, ulusal kalkınma planı ve
programlarda belirtilen ilke ve politikalar doğrultusunda bölgesel gelişmeyi
hızlandırmak, sürdürülebilirliğini sağlamak, bölgelerarası ve bölge içi
gelişmişlik farklılıklarını azaltmak olarak gösterilmiştir. Yasa’nın 2. maddesinde ise tanımlar yapılmıştır.
Kalkınma ajanslarının, kuruluşu, kaldırılması, ajans merkezi, hukuksal
statüsü, kurulacağı belirtilen bölgelerin yeniden düzenlenmesi Yasa’nın 3. maddesinde gösterilmiştir. Kalkınma ajansları, “bölgeler” esas alınarak, Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı’nın bağlı olduğu Bakanın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu
kararıyla kurulacaktır. Bölge, Yasa’nın EK 1 sayılı listesinde gösterilen
“Düzey 2 İstatistiki Bölge Birimini” ifade
etmektedir. 2001 tarihli Katılım Ortaklığı
Belgesi’nde Türkiye’den hazırlanması istenilen İstatistiki
Bölge Birimleri Sınıflandırması (NUTS- The Nomenclature of Territorial Units for Statistics)
Türkiye tarafından hazırlanan “AB Müktesebatının Üstlenilmesine ilişkin
Türkiye Ulusal Programı”nda kısa vadeli öncelikler arasında yer almıştır. Genel gerekçede de belirtildiği gibi,
bölgesel gelişme alanında AB'ye uyum sürecinin bir gereği olarak, yerleşme
merkezlerinin kademelenmesini, iller arasındaki fonksiyonel ilişkileri,
coğrafi koşulları, istatistik toplama ve plan yapma amacına uygunluğu da
dikkate alınarak, AB istatistiki sınıflandırmasına
paralel bir şekilde, üç düzey halinde İstatistiki Bölge Birimleri
Sınıflandırması (İBBS) yapılmıştır. AB yetkilileri tarafından da
onaylandıktan sonra, 28 Ağustos 2002 tarih ve 2002/4720 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararı’yla yürürlüğe konulan bu sınıflandırmanın, yine aynı Karar
kapsamında bölgesel politikaların çerçevesinin belirlenmesinde esas alınması
kararlaştırılmıştır. Bakanlar Kurulu Kararı’yla bölgesel
istatistiklerin toplanması, geliştirilmesi, bölgelerin sosyo-ekonomik
analizlerinin yapılması, bölgesel politikaların çerçevesinin belirlenmesi ve
Avrupa Birliği Bölgesel İstatistik Sistemine uygun karşılaştırılabilir istatistiki veri tabanı oluşturulması amacıyla ülke
genelinde İBBS tanımlanmıştır. Karar’da, İBBS’de
iller “Düzey Yasa’nın 3. maddesinde,
bölgeler esas alınarak Bakanlar Kurulu kararıyla kurulacağı öngörülen
ajanslar aynı maddeye göre, Bakanlar Kurulu’nun kararıyla
kaldırılabilecektir. Ayrıca, ajans merkezinin bulunacağı ilin, kuruluş
kararnamesinde belirtileceği, Yasa’ya EK 1 listede belirtilen bölgelerin
yeniden düzenlenmesine Bakanlar Kurulu’nun yetkili olduğu kurala
bağlanmıştır. Öte yandan Bakanlar
Kurulu’na 8., 19. ve geçici 2. maddelerinde,
ajansların teşkilat yapısını oluşturan kalkınma kuruluna temsilci gönderecek
kamu kurum ve kuruluşları ile özel kesim ve sivil toplum kuruluşlarının
gönderecekleri temsilcilerin sayısı, görev süresi ve diğer hususları
belirlemek, gelirlerle ilgili
oranlarda değişiklik yapmak ve ilk yıl
için azami personel sayısını belirlemek yetkileri de verilmiştir. Öte yandan ajansların, tüzel
kişiliği haiz ve bu Kanunla düzenlenmemiş bütün işlemlerinde özel hukuk
hükümlerine tabi olacakları öngörülmüştür. Kuralda, bu tüzel kişiliğin kamu hukuku tüzel kişiliği mi,
özel hukuk tüzel kişiliği mi olduğu belirtilmemiştir. Yasa’da kalkınma ajansları ile merkezi
düzeyde Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı
ve GAP Bölge Kalkınma İdaresi arasında bağlantı kurulmuştur. Ayrıca, 5523
sayılı Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Kurulması Hakkında Kanun ile
birlikte Başbakanlıkla ilgili Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı’yla
işbirliği, koordinasyon ve bu Ajans tarafından kalkınma ajansları nezdinde
yatırımlara ilişkin izin ve onay işlemlerini takip etmek şeklinde
ilişkilendirme söz konusudur. Yasa’nın 4. maddesinde DPT’nin kalkınma
ajanslarının ulusal düzeyde koordinasyonundan sorumlu olduğu belirtilerek bu
kapsamda DPT’ye verilen görev ve yetkiler sayılmıştır. Kalkınma ajanslarının
ulusal düzeyde koordinasyon görevi DPT’ye verilmişken Yasa’nın 30. maddesiyle
27.10.1989 tarihli ve 388 sayılı Güneydoğu
Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 2.
maddesine eklenen (i) bendi ile Adıyaman, Batman,
Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak illerini
kapsayan bölgelerde kurulacak kalkınma ajansları üzerindeki koordinasyon
görevi, GAP Bölge Kalkınma İdaresi’ne verilmiş, bu görevin DPT’nin
belirleyeceği usul ve esaslara göre yürütülmesi öngörülmüştür. Yasa’nın 4. maddenin ikinci fıkrasının (b) bendinde, ajansların
kurumsal performansları ile yürütülen programların performanslarının
ölçülmesine dair usul ve esasları belirleyerek, bunların değerlendirmesini
yapmak veya yaptırmak, (c) bendinde, bölgesel gelişmeye yönelik iç ve dış
kaynaklı fonların ajanslara tahsisi ile bunların kullanımına ilişkin usul ve
esasları belirlemek, (h) bendinde ise plân ve programlara, yapılacak yardım
ve transferlere, personelin nitelik ve istihdamına, bütçe ve muhasebe
standartlarının kullanımına, faaliyet raporlarına, izleme, değerlendirme ve
denetime ilişkin esas ve usuller ile yatırım destek ofislerinin çalışma esas
ve usullerini ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının görüşünü alarak belirlemek
DPT’ye ulusal düzeyde koordinasyon ile ilgili olarak verilen görev ve
yetkiler arasında yer almıştır. Performans ölçümü ve değerlendirme
teknik ve yöntemleri, kurumsal ve
program performansın ölçülmesinde kullanılacak göstergeleri, değerlendirme
dönemi, sürekliliği, her an uygulanıp uygulanmaması gibi temel performans
ölçme ve değerlendirme konuları DPT’nin belirlemesine bırakılmıştır. Ayrıca
planlanan amaç ve hedeflerle gerçekleşen hedeflerin karşılaştırılmaları,
belirlenen performansın altında gerçekleşen hedeflerin gerekçelerini,
belirlenen hedefin üzerinde gerçekleşen sonuçların nedenlerinin
değerlendirilmesi, bir başka ifade ile performans ölçümüne dayanılarak
performans değerlendirmesi yine DPT tarafından yapılacak veya bağımsız kuruluşlara
yaptırılabilecektir. Kalkınma ajanslarının kuruluşu ve işler
hale getirilmesi, Yasa’nın gerekçesinde de belirtildiği gibi, bölgesel
gelişme alanındaki programlar için AB ile müzakere sürecinde yararlanılabilecek
hibe kaynaklarının ve sonrasında tahsis edilebilecek fonlarının koordine
edilerek etkin bir şekilde yararlanılabilmesine de dayandırılmıştır. Bölgesel
gelişmeye yönelik dış kaynaklı fonlarla ilgili kurallar Türkiye ile yabancı
devletler, AB veya diğer uluslararası kuruluşlarla yapılan milletlerarası andlaşmalarla belirlenmektedir. Bu nedenle dış kaynaklı
fonların tahsisi ve kullanımı (izleme ve değerlendirme de dahil)
taraflar arasında yapılan bu andlaşmalarla
belirlenen ve uyulması zorunlu olan kurallara göre yürütülecektir. Ancak bu
dış kaynaklı fonların tahsisine ilişkin andlaşmada
kural bulunmayan hallerde DPT bu maddeye göre usul ve esas belirleyebilecektir.
İç kaynaklı fonların ajanslara tahsisi
ve kullanımında ise bu fonların şartlı verilmesi halinde yine bu şartlara
uyulacağı, bu şartlar dışındaki usul ve esasların DPT tarafından
belirleneceği açıktır. Uluslararası andlaşmalara ve
şartlı tahsise bağlı olmayan ya da sözkonusu andlaşma ve şartlar dışında kalan kaynaklarda tahsis ve
kullanım usul ve esaslarının belirlenmesinde ise bölgesel gelişmeye yönelik
olma temel ölçütü gözetilecektir. Tahsis ve kullanım
usul ve esaslarının belirlenmesinde, bölgelerarası dengeli dağılım, nüfus,
gelişmişlik düzeyi, kurumsal performans, yürütülen programların performansı,
bölgeler arasında önceliği gerektiren konular, ortalama gelir düzeyi,
gelişmişlik göstergeleri, bölgesel gelişme, bölgesel planlama ve kalkınmada
öncelikli yöreler, bölgeler arasında öncelikler ile birlikte bölgenin kendi
içinde bölge plan ve programlarının uygulanmasını sağlayıcı faaliyet ve
projelere destekte öncelik gibi fonları etkili, verimli ve ekonomik
kullanmaya yönelik kural, ilke, ölçüler dikkate alınacaktır. Yasa’nın 4. maddesinin
(h) bendinde, plan ve programlara,
yapılacak yardım ve transferlere, personelin nitelik ve istihdamına, bütçe ve
muhasebe standartlarının kullanımına, faaliyet raporlarına, izleme,
değerlendirme ve denetime ilişkin esas ve usuller ile yatırım destek
ofislerinin çalışma esas ve usullerini ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının
görüşünü alarak belirleme görev ve yetkileri DPT’ye verilmiştir. Kalkınma ajanslarının kuruluş amaçları,
görev ve yetkileri, personelinin nitelik, statü ve hakları, gelirleri,
giderleri, yönetilecek fonlar, bütçe, bütçenin hazırlanması ve kabulü, bütçe sonuçları ve denetim konuları Yasa’da
genel hatlarıyla düzenlenmiştir. Bölge planlarını yapma ve yaptırma görev
ve yetkisi DPT’de iken, bu planların uygulanmalarını sağlayıcı faaliyet ve
projelere destek olmak görevi 5449 sayılı Yasa’nın 5. maddesi ile kalkınma
ajanslarına verilmiştir. Ayrıca, kalkınma ajanslarının çalışma programlarının
DPT’nin onayına sunulması ve yıllık faaliyet raporlarının ise DPT’ye
gönderilmesi öngörülmüştür. Yasa’nın 19. maddesinde yardım ve
transfer ödeneği ajansın gelirleri arasında sayılmıştır. 19. maddenin birinci
fıkrasının (f) bendinde yardım, ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlarca
yapılan yardımlar olarak belirtilmiştir. Aynı maddenin (a) bendinde ise, bir
önceki yıl gerçekleşen genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından,
vergi iadeleri ile mahalli idarelere ve fonlara aktarılan paylar düşüldükten
sonra kalan tutar üzerinden, binde beş oranında her yıl ayrılacak transfer
ödeneğinden bir payın kalkınma ajansları için ayrılması öngörülmüştür.
Kalkınma ajanslarına ayrılacak transfer ödeneği DPT’nin bütçesinde yer
almaktadır. Transfer ödeneği Yüksek Planlama Kurulu’nca her bir ajans için
nüfus, gelişmişlik düzeyi ve performans ölçütlerine göre belirlenecek paylara
göre dağıtılacaktır. Yasa’nın, 15.,
16. ve 17. maddelerinde, yatırım destek ofisleri, görev ve yetkileri ile
bunlara başvuru, 18. maddesinde, ajans personelinin nitelik ve hakları, 19.,
20., 21., 22., 23., 24. ve 25. maddelerinde, gelirler ve yönetilecek fonlar,
giderler, mali saydamlık ve hesap verme sorumluluğu, bütçe, bütçenin
hazırlanması ve kabulü, bütçe sonuçları, denetim konuları düzenlenmiş ve bu
kurallarda belirtilen ilkeler çerçevesinde DPT’ye Yasa’nın 4. maddesinin (h)
bendinde yer alan personelin nitelik ve istihdamına, bütçe ve muhasebe
standartlarının kullanımına, faaliyet raporlarına, izleme, değerlendirme ve
denetime, yatırım destek ofislerinin çalışma usul ve esaslarını belirlemek
şeklindeki görev ve yetkiler verilmiştir. Yasa’nın 5. maddesinde ajansların görev
ve yetkileri on iki bent halinde sayılmıştır. Söz konusu
maddenin davaya konu edilen (b), (c), (d), (e) ve (f) bentlerine göre
kalkınma ajansları, bölge plan ve programlarının uygulanmasını sağlayıcı
faaliyet ve projelere destek olmak; bu kapsamda desteklenen faaliyet ve
projelerin uygulama sürecini izlemek, değerlendirmek ve sonuçlarını Devlet
Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı’na bildirmek, bölge plan ve programlarına
uygun olarak bölgenin kırsal ve yerel kalkınma ile ilgili kapasitesinin
geliştirilmesine katkıda bulunmak ve bu kapsamdaki projelere destek sağlamak,
bölgede kamu kesimi, özel kesim ve sivil toplum kuruluşları tarafından
yürütülen ve bölge plân ve programları açısından önemli görülen diğer
projeleri izlemek, bölgesel gelişme hedeflerini gerçekleştirmeye yönelik
olarak, kamu kesimi, özel kesim ve sivil toplum kuruluşları arasındaki
işbirliğini geliştirmek, 4. maddenin ikinci fıkrasının (c) bendi çerçevesinde
ajansa tahsis edilen kaynakları, bölge plan ve programlarına uygun olarak
kullanmak veya kullandırmak görev ve yetkilerine sahiptir. Yasa’nın
7. maddesinde ajansın, kalkınma kurulu, yönetim kurulu, genel sekreterlik ve
yatırım destek ofisleri’nden oluşan teşkilat yapısı sayılmıştır. 8.
maddede, danışma organı niteliğinde kalkınma kurulunun oluşturulmasındaki
temel amaç bölgesel gelişme hedefine yönelik olarak, bölgedeki kamu kurum ve
kuruluşları, özel kesim, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve yerel
yönetimler arasında işbirliğini geliştirmek ve ajansı yönlendirmek olarak
gösterilmiştir. İllerin dengeli şekilde temsilini sağlayacak yapıda, en fazla
yüz üyeden oluşması öngörülen kalkınma kuruluna temsilci gönderecek kesimler
kuralda, o bölgedeki “kamu kurum ve kuruluşları” ile “özel kesim” ve “sivil
toplum kuruluşları” olarak gösterilmiştir. Ayrıca kuralda,
“kalkınma kuruluna temsilci gönderecek kamu kurum ve kuruluşları ile özel
kesim ve sivil toplum kuruluşlarının gönderecekleri temsilcilerin sayısı,
görev süresi ve diğer hususlar kuruluş kararnamesi ile belirlenir” denilmek
suretiyle kalkınma kurulunda hangi kamu kurum ve kuruluşları ile özel kesim
ve sivil toplum kuruluşlarının temsil edileceği ile birlikte bunların sayısı,
görev süresi ve diğer hususları belirleme konusunda Bakanlar Kurulu’na yetki
verilmiştir. Öte yandan, kalkınma kurulunun, yapacağı ilk toplantıda kendi üyeleri
arasından bir başkan ve bir başkan vekili seçeceği, başkan ve başkan
vekilinin görev süresinin iki yıl olduğu, başkan ve başkan vekilinin temsil
ettiği kurum ile mensubiyeti sona erdiğinde kurul başkanlığı ve başkan
vekilliği görevlerinin de sona ereceği ve ilk toplantıda yeniden başkan ve
başkan vekili seçiminin yapılacağı, kalkınma kurulunun, kurul başkanının
daveti üzerine yılda en az iki defa toplanacağı, ayrıca kurul, üye tam
sayısının beşte birinin talebi üzerine kurul başkanı tarafından toplantıya
çağrılacağı, kalkınma kurulunun, üye tam sayısının yarıdan bir fazlası ile
toplanacağı, katılanların çoğunluğu ile karar alacağı, toplantı yetersayısı
sağlanamayan hallerde onbeş günü aşmayacak şekilde
yeni toplantı tarihinin başkan tarafından belirleneceği ve bu toplantıda
toplantı yetersayısının aranmayacağı öngörülmüştür. Yasa’nın 9. maddesinde kalkınma kurulunun görev ve yetkileri sayılmıştır.
Dava konusu sözcüklerin yer aldığı (a) bendine göre, kalkınma kurulunun
görevlerinden biri de tek ilden oluşan bölgelerde yönetim kurulunda yer
alacak özel kesim ve/veya sivil toplum kuruluşları temsilcilerini ve iki katı
yedeklerini sırasıyla seçmektir. Yasa’nın 10. maddesinin ikinci
fıkrasında, ajansın karar organı yönetim kurulunun oluşumu düzenlenmiştir. Tek ilden oluşan bölgelerde yönetim kurulu; vali, büyükşehir belediye başkanı, il genel meclisi başkanı,
sanayi ve ticaret odası başkanları ile kalkınma kurulu tarafından özel kesim
ve/veya sivil toplum kuruluşlarından seçilecek üç temsilciden, birden fazla
ilden oluşan bölgelerde ise, il valileri, büyükşehir
belediye başkanları veya büyükşehir olmayan illerde
il merkez belediye başkanları, il genel meclisi başkanları ve her ilden birer
kişi olmak kaydıyla ticaret ve sanayi odası başkanlarından oluşmaktadır. Bölge illerinde
yatırımcıların kamu kurum ve kuruluşlarının görev ve yetki alanına giren izin
ve ruhsat işlemleri ile diğer idari iş ve işlemlerini, ilgili mevzuatta
belirtilen süre içinde sonuçlandırmak üzere tek elden takip ve koordine etmek
amacıyla yönetim kurulu kararı ile biri koordinatör olmak üzere, en çok beş
uzmandan oluşan kalkınma ajanslarının il şubeleri niteliğindeki yatırım
destek ofisleri, bunların görev ve yetkileri ile yatırım destek ofislerine
başvuru Yasa’nın 15. 16. ve 17. maddelerinde düzenlenmiştir. İptali istenen 15. maddenin ikinci ve üçüncü
fıkralarında, yatırım destek ofislerinin görevleri ile ilgili olarak genel
sekreterliğe karşı sorumlu bulunduğu ve yatırım destek ofislerinde
yatırımcılara sunulan hizmetlerin tamamen ücretsiz olduğu kurala
bağlanmıştır. Böylece yatırım destek ofisleri ile ajansın icra organı genel
sekreterlik arasında bir bağlantı kurulmuş ve ayrıca buralara başvuranların
ek bir maliyetle karşılaşmasını önlemek için sunulan hizmetlerin ücretsiz
olması öngörülmüştür. Yasa’nın iptali istenen kuralı da içeren
17. maddesinin üçüncü fıkrasında yatırım destek ofislerine hangi yatırım ve
işlemlerle ilgili başvuru yapılacağı, 4. maddenin (h) bendi uyarınca
çıkarılacak düzenlemeler kapsamında belirleneceği kurala bağlanmıştır.
Kalkınma Ajanslarının Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelikle, yatırım
destek ofislerine başvuru, başvuru yapılabilecek yatırım ve işlemler, dosya
tutma, ön inceleme, başvuruların ilgili makamlara intikali, ihtiyarilik ve
ücretsizlik, intikalin en kısa sürede sonuçlandırılması ilkesi, bilgi isteme,
bilgi verme ve aylık faaliyet raporu konuları düzenlenmiştir. Yasa’nın 18. maddesinde,
ajans personelinin nitelik, statü ve hakları düzenlenmiştir. Maddeye göre, emeklilik ve sosyal güvenlik yönünden 506 sayılı
Sosyal Sigortalar Kanunu’na tabi olmaları öngörülen ajans personeli iş mevzuatı
hükümlerine göre iş akdine bağlı olarak çalışacaktır. 18. maddenin iptali istenen altıncı fıkrasına göre de,
genel sekreter ile diğer personelin ücret ve gündelikleri ile diğer malî ve
sosyal hakları Yüksek Planlama Kurulu kararıyla tespit edilen alt ve üst
limitleri geçmemek üzere yönetim kurulunca belirlenecektir. Ajanslarda denetim, Yasa’nın
dava konusu kuralları da içeren 25. maddesinde düzenlenmiştir. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve
Kontrolü Kanunu, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ile 4734 sayılı Kamu İhale
Kanunu hükümlerine tabi olmayacağı belirtilen ajanslarda iç ve dış olmak üzere iki tür denetime
yer verilmiştir. İç denetimde ajansın faaliyetleri,
hesapları, işlemleri ve performansı yönetim kurulu başkanı veya genel
sekreter ile bir iç denetçi tarafından denetleneceği, dış denetimde İçişleri
Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı ile Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı’nca
müştereken belirlenecek esas ve usullere göre ajansın her türlü hesap ve
işlemlerinin, yönetim kurulu tarafından her yıl en geç Mart ayında ve gerekli
görülen hallerde her zaman Sermaye Piyasası Kurulu mevzuatına göre kurulmuş
bağımsız denetim kuruluşlarına inceletileceği kurala bağlanmıştır. B
- Anayasa’ya Aykırılık Sorunu 1
- Yasa’nın 1., 2., 3., 7. ve 8. Maddelerinin; 4.
Maddesinin Birinci Fıkrasının, İkinci fıkrasının (b), (c) ve (h) Bentlerinin;
5. Maddesinin (b), (c) ve (f) Bentlerinin, (d) ve (e) bentlerinde yer alan “…
kamu kesimi…”, 9. Maddesinin (a) bendinde yer alan
“…özel kesim ve/veya sivil toplum kuruluşları…” ile 10. Maddesinin İkinci
Fıkrasında Yer Alan “…özel kesim ve/veya sivil toplum kuruluşlarından…”
Sözcüklerinin; 10. Maddesinin Sekizinci, Dokuzuncu ve Onuncu Fıkralarının;
15. Maddesinin İkinci ve Üçüncü, 17. ve 30. Maddelerinin Son Fıkralarının
İncelenmesi Dava dilekçesi ve
itiraz başvurularında, Yasa’nın amacının belirsizlik içerdiği, ajansın tüzel
kişilik niteliğinin, merkezi ya da mahalli olup olmadığının anlaşılamadığı;
Anayasa'da idarenin kuruluş ve görevlerinin merkezden yönetim ve yerinden
yönetim esaslarına ve bunları tamamlayan idarenin bütünlüğü ilkesine
dayandığı ve tekil devlet modelinin benimsendiği; oysa ajansların örgütsel ve
hukuksal yapılarının bu düzenlemeler ile bağdaşmadığı; farklı, yeni olan bu
modelin Anayasa’nın öngördüğü yapı dışında olduğu; Anayasa’ya göre, birden
çok ili içine alacak şekilde ancak merkezi idare teşkilatının kurulabileceği;
kalkınma ajanslarının merkezi idarenin taşra teşkilatı olmadığı; “idarenin
bütünlüğü” ilkesinin, merkezin denetimi ve gözetimi ile yaşama geçirildiği;
merkezi yönetimin taşra örgütlenmesi üzerindeki denetiminin “hiyerarşik
denetim”, yerinden yönetimler üzerindeki denetiminin ise “vesayet denetimi”
olduğu; oysa ajanslar üzerinde merkezi idarenin bir denetiminin bulunmadığı;
merkezi idare dışında bölgesel tüzel kişiler olarak teşkilatlandırıldığı;
Yasa’da merkezi idareyle olan ilişkileri gösterilmeden tüzelkişiliğe sahip ve
5449 sayılı Yasa dışında kalan bütün işlemlerinde özel hukuk hükümlerine tabi
olduklarının belirtilmesiyle yetinildiği; bunların Anayasa’nın 127.
maddesinin son fıkrası kapsamında mahalli idare birlikleri olarak da kabul
edilemeyeceği; Yasa’nın 5. maddesinin (b) bendi ile
verilen “bölge plan ve programlarının uygulanmasını sağlayıcı faaliyet ve
projelere destek olmak” yetkisinin kullanılmasının, kaynakların ulusal alanda
kullanılması yerine sadece bölgesel alanlarda değerlendirilmesine ve böylece
kaynak israfına yol açabileceği, bunun kamu yararı sağlamayacağı; kural kamu
yararı amacı yerine bölgesel amaçların öncelik kazanmasına yol
açabileceğinden hukuk devleti ilkesiyle çelişeceği; ayrıca bu tür bir
düzenlemenin kalkınma girişimlerinin ulusal düzeyde kalkınma planına göre gerçekleştirileceği
ilkesini getiren Anayasa’nın 166. maddesi ile de bağdaşmadığı; “uygulama sürecini izlemek, değerlendirmek”
yetkisinin ajansa, kamu kurum ve kuruluşları üzerinde bir tür hiyerarşik
denetime yol açtığı; ajansın yapacağı değerlendirme Anayasa’ya aykırı bir
yetkinin kullanılmasıyla oluşacağından böyle bir değerlendirme sonuçlarının
da merkezi idarenin bir birimi olan DPT’ye bildirilmesinin hukuk devleti
ilkesiyle bağdaşmadığı; Yasa’nın 5. maddesinin (c), (d) ve (f) bentlerinde
ulusal kalkınma planı ile bağlantı zorunluluğu getirilmeden bölge plan ve
programları doğrultusunda ajanslara görev ve yetkilerin verildiği; 5.
maddenin (d) bendinde yer alan “önemli görülen diğer projelerden”
sözcüklerinin belirsizlik içerdiği, (e) bendinde yer alan “kamu kesimi, özel
kesim ve sivil toplum kuruluşları arasındaki işbirliğini geliştirmek”
ibaresinin ajanslara kamu kesimini de yönetme anlamında görev ve yetki
verdiği; kalkınma kurulunun oluşumunda ulusal düzeydeki kalkınma planı ile
bağlantısı ifade edilmeden bölgesel gelişme hedefinden söz edilmesinin yine
Anayasa’nın 166. maddesi ile bağdaşmadığı; kalkınma kuruluna özel kesim,
sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimler ile kamu kurum ve kuruluşları
arasında işbirliğini geliştirme konusunda verilen yetki, bu kurulları yerel
yönetimler, kamu kurum ve kuruluşlarını yönlendiren bir üst konumuna
getirdiği; öte yandan ajans yönetim
kurulunda yer alacağı ifade edilen sivil toplum kuruluşlarının hangi türden
ve hangi alanda etkinlik gösteren sivil toplum kuruluşları olacağına ilişkin
bir belirleme yapılmadığı; aynı şekilde “özel kesim” ifadesinden ne
anlaşılması gerektiğinin belirsiz olduğu;
Yasa’da herhangi bir ölçüt getirilmeden ve faaliyet alanı
belirtilmeden kalkınma kuruluna özel kesim ve sivil toplum kuruluşlarından
üye seçmek yetkisi tanınması idarenin keyfiliğe ve kötüye kullanılmaya açık
bir yetki ile donatılması anlamına da geldiği; DPT’ye kalkınma
ajanslarının ulusal düzeyde koordinasyon görevi verilmesinin Anayasa'da
öngörülen merkezi yönetimin temel ilkeleriyle de bağdaşmadığı; Yasa’da ilke
ve esasları gösterilmeden, çerçevesi çizilmeden Bakanlar Kurulu ile DPT’ye asli düzenleme yetkisi niteliğinde ve Yasama
Organına ait olan yetkilerin verildiği, dolayısıyla kuralların Anayasa’nın
Başlangıç’ı ile 2., 6., 7., 8., 11., 123., 126.,
127. ve 166. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Dava ve itiraz konusu
kurallarda Yasa’nın amaç ve kapsamı, tanımlar, ajansların kuruluşu, teşkilat
yapısı, ulusal düzeyde koordinasyon sorumluluğunun DPT’ye, Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin,
Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak illerini kapsayan bölgelerde kurulacak kalkınma
ajansları üzerindeki koordinasyon görevinin ise DPT tarafından belirlenen
usul ve esaslara göre GAP Bölge Kalkınma İdaresi’ne verilmesi, DPT’ye verilen
kimi görev ve yetkiler, kalkınma kurulu, ajansların ve kalkınma
kurulunun görev ve yetkileri, tek ilden oluşan
bölgelerde yönetim kurulunun yapısı, yönetim kurulunun toplantı, karar
alma usul ve esasları, yatırım destek ofislerinin görevleriyle ilgili olarak
genel sekreterliğe karşı sorumlu bulunduğu, bu ofislerde yatırımcılara
sunulan hizmetlerin tamamen ücretsiz olduğu, DPT’ye
yatırım destek ofislerine hangi yatırım ve işlemlerle ilgili başvuru
yapılacağını belirleme yetkisi verilmesi konuları düzenlenmiştir. Anayasa’nın
“Başlangıç” kısmında, “…Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli
bir üyesi olarak, Türkiye Cumhuriyetinin ebedi varlığı, refahı, maddi ve
manevi mutluluğu ile çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde; Millet
iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait
olduğu ve bunun millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve
kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla
belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı…” öngörülmüş, 2. maddesinde,
Türkiye Cumhuriyetinin, “toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı
içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta
belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk
Devleti” olduğu belirtilmiştir. Anayasa’nın 123.,
126. ve 127. maddelerinde Türkiye Cumhuriyeti’nin idari yapılanmasına ilişkin
temel kurallar yer almıştır. 123. maddede, idarenin kuruluş ve görevleriyle
bir bütün olduğu ve kanunla düzenleneceği öngörüldükten sonra, idarenin
kuruluş ve görevlerinin, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına
dayandığı hükme bağlanmış, kamu tüzelkişiliğinin, ancak kanunla veya kanunun
açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulacağı belirtilmiştir. İdarenin
kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğu ilkesiyle Türkiye Cumhuriyeti’nin
ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün de bir sonucu olarak, idarenin
yerine getirdiği çeşitli görevlerle bu görevleri yerine getiren kurumlar
arasında birlik sağlanması ve idari yapı içinde yer alan kurumların bir
bütünlük içerisinde çalışması öngörülmüştür. Bu kurumların, idarenin
bütünlüğü ilkesinin gereği olarak denetlenmeleri hiyerarşik denetim ve idari
vesayet yoluyla gerçekleşebilmekte ve burada geçen “idare” kavramı da, sadece
merkezi idareyi ve onun taşradaki uzantılarını değil, yerel yönetimleri ve
kamu tüzel kişiliğine sahip çeşitli kamu kurumlarını ve bütün bu teşkilatın
personelini de kapsamaktadır. Anayasa’nın “Merkezi
idare” başlıklı 126. maddesinde ise, Türkiye’nin, merkezi idare kuruluşu
bakımından, coğrafi durumuna, ekonomik şartlara ve kamu hizmetlerinin gereklerine
göre illere, illerin de diğer kademeli bölümlere ayrılacağı, illerin
idaresinin yetki genişliği esasına dayanacağı, kamu hizmetlerinin
görülmesinde verim ve uyum sağlamak amacıyla, birden çok ili içine alan
merkezi idare teşkilatının kurulabileceği, bu teşkilatın görev ve
yetkilerinin kanunla düzenleneceği öngörülmüştür. Anayasa’nın “Mahalli idareler” başlıklı
127. maddesinde, mahalli idarelerin, il, belediye veya köy halkının mahalli
müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen
ve karar organları, gene kanunda gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek
oluşturulan kamu tüzelkişileri olduğu, kuruluş ve görevleri ile yetkilerinin,
yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenleneceği belirtilmiştir. Anayasa’nın “Planlama” ile
ilgili 166. maddesinde “Ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı, özellikle sanayiin ve tarımın yurt düzeyinde dengeli ve uyumlu
biçimde hızla gelişmesini, ülke kaynaklarının döküm ve değerlendirmesini
yaparak verimli şekilde kullanılmasını planlamak, bu amaçla gerekli teşkilatı
kurmak Devletin görevidir” denilmiştir.
Planlamada gerekli ilkeler ve bu
ilkelere bağlı olarak kalkınma planlarının hazırlanması da aynı maddenin
ikinci ve üçüncü fıkralarında yer almıştır. Bu maddede, ulusal planın ve
ulusal kalkınma yöntemlerinin özel-kamu tüm kesimleri kapsayacak bir bütünlük
içinde yapılması ile birlikte, temel iki ilke bulunmaktadır. Bunlardan
birisi, özel-kamu tüm kalkınma girişimlerinin ulusal kalkınma planına göre
gerçekleştirilmesi, ikincisi ise planlamanın ve bunun eşgüdümünün Devlet
tarafından yerine getirilmesidir. 5449 sayılı Yasa’yla
kamu kesimi, özel kesim ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin
katılımıyla yeni ve kendine özgü bir yapı oluşturulmasının, Anayasa’nın 166.
maddesi uyarınca Devlet’e verilen planlama görevi gereği, ulusal kalkınma
planı ve programlarda öngörülen ilke ve politikalarla uyumlu olarak bölgesel
gelişmeyi hızlandırmak, sürdürülebilirliğini sağlamak, bölgelerarası ve bölge
içi gelişmişlik farklarını azaltmak üzere teşkilat kurulmasına yönelik olduğu
anlaşılmaktadır. Kalkınma ajanslarının tüzel kişiliği
Yasa’yla belirlenmiş, tüzel kişiliğin kuruluşu ise Bakanlar Kurulu kararına
bırakılmıştır. 26 adet Düzey 2 İstatistiki Bölge
Birimi esas alınarak Bakanlar Kurulu kararıyla kurulması ve kaldırılması
öngörülen kalkınma ajanslarının, tüzel kişiliğinin niteliği Yasa’da açıkça
belirtilmemekle birlikte, kurulması ve kaldırılması, kamu gücü ve yetkilerin
kullanılması, usul ve ayrıcalıklar getirilmesi, gelirleri, merkezi idare ile
olan bağlantıları göz önünde bulundurulduğunda birer kamu tüzel kişisi olduğu
kuşkusuzdur. Anayasa ve yasalarda kamu tüzel
kişiliğine birçok alanda, kuruluş amacına özgü hukuksal durumlar verilmekte,
üstün, sınırlı ve kısıtlı yetkiler, haklar, olanaklar sağlanmakta, bağışıklık
ve ayrıklık tanınmakta, görevler yüklenmektedir. Ayrıca, kamu tüzel kişileri,
nitelikleri ve özellikleriyle bağdaştığı ölçüde, özel hukuk tüzel kişilerinin
özel hukuk hükümlerine göre sahip olduğu hakları kullanabileceklerdir. Anayasa’nın idarenin
bütünlüğü ve kamu tüzel kişiliğiyle ilgili 123. maddesinin üçüncü fıkrasında,
“kamu tüzel kişiliği ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak
kurulur” denilmektedir. 5449 sayılı Yasa’ya göre kalkınma ajansları da
Yasa’nın açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulmaktadır. Anayasa ile devlete verilen
görev, kamu kesimi ile birlikte özel kesimin ulusal ekonominin gereklerine ve
sosyal amaçlara uygun çalışmalarını sağlayacak ekonomik ve sosyal
politikaları uygulamaktır. Bu görevler Anayasa’nın öngördüğü idari yapı içinde
yerine getirilebileceği gibi özel kuruluşlar tarafından ya da kalkınma
ajanslarında olduğu gibi kendine özgü karma yöntemlerle de yerine
getirilebilir. Yasakoyucunun, devletin Anayasa’yla
kendisine verilen ekonomik, sosyal görev ve amaçlarını gerçekleştirilmesi
yönünde ulusal ekonominin, ulusal ve bölgesel planlamanın ve kalkınmanın
gereklerine ve sosyal amaçlara uygun olarak anayasal sınırlar içinde
düzenlemeler getirebileceği gibi bunları değiştirmeye ve kaldırmaya da
yetkili olduğu açıktır. Kamu kesimi, özel kesim ve sivil toplum kuruluşları
arasındaki işbirliğini geliştirmek, kaynakların yerinde ve etkin kullanımını
sağlamak ve yerel potansiyeli harekete geçirmek suretiyle, ulusal kalkınma
planı ve programlarında öngörülen ilke ve politikalarla uyumlu olarak Yasa’da
sayılan hizmetleri yaparak bölgesel gelişmenin hızlandırılması,
sürdürülebilirliğinin sağlanması, bölgeler arası ve bölge içi gelişmişlik
farklarının azaltılması amaçlandığından, kendine özgü bir yapının
oluşturulmasına ilişkin dava ve itiraz konusu kurallarda Anayasa’ya aykırılık bulunmamaktadır. Öte yandan, Anayasa’nın 7. maddesinde, “Yasama yetkisi Türk
Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisi’nindir. Bu yetki devredilemez”,
8. maddesinde de, “Yürütme yetkisi ve
görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara
uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir” denilmiştir. Buna göre, yasakoyucunun temel ilkeleri koymadan, çerçeveyi çizmeden
yürütmeye yetki vermemesi, sınırsız, belirsiz bir alanı, yönetimin düzenlemesine
bırakmaması gerekir. Yasa ile yetkilendirme Anayasa’nın öngördüğü biçimde
yasa ile düzenleme anlamına gelmez. Yasakoyucu,
gerektiğinde sınırlarını belirlemek koşuluyla bazı konuların düzenlenmesini
idareye bırakabilir. Bu bağlamda, sık sık değişik
önlemler alınmasına veya bunların kaldırılmasına gerek görülen ekonomik,
teknik veya benzeri alanlarda temel kurallar saptandıktan sonra ayrıntıların
düzenlenmesinin idareye verilmesi, yasama yetkisinin devri olarak nitelendirilemez. Bakanlar Kurulu, ajansın
kurulacağı bölgeleri düzenleme yetkisinde bölgelerin değişen teknik ve
ekonomik gereklerini, kalkınma kuruluna temsilci gönderecek kamu kurum ve
kuruluşları ile özel kesim ve sivil toplum kuruluşlarının gönderecekleri
temsilcilerin sayısı, görev süresi ve diğer hususların belirlenmesi
yetkisinde ise kuruluşlar arasındaki denge ile bunların bölgesel kalkınmaya
sağlayabilecekleri muhtemel katkıları, bölgedeki nispi ağırlıkları, bölge
potansiyelini taşıma kapasiteleri ile birlikte Yasa’nın bölgesel gelişmeyi
hızlandırmak, bölgeler arası ve bölge içi gelişmişlik farklarını azaltmak
amacını ve kapsamını gözeteceğinden verilen yetkiler yasama yetkisinin devri
anlamına gelmez. Kalkınma planları ve yıllık programları
hazırlamak, uygulanmasını izlemek ve koordine etmek, değerlendirmek ve
gerektiğinde kalkınma planı ve yıllık programlarda usulüne uygun değişiklik
yapmak ve bölgesel veya sektörel bazda
gelişme programları hazırlamakla görevli olan DPT aynı zamanda bölge
planlarını yapmak veya yaptırmakla da görevlidir. Kalkınma ajanslarının görev
ve yetkileri ile 26 ayrı bölgede kurulacağı göz önünde bulundurulduğunda
bunlar arasında koordinasyonun sağlanması ve bunun görev, yetki ve denetim
yönünden bağlantısı bulunan DPT tarafından yerine getirilmesi Anayasa’ya
aykırılık oluşturmaz. Kalkınma ajanslarının kuruluş amaçları, görev ve
yetkileri, personelinin nitelik, statü ve hakları, gelirleri, giderleri,
yönetilecek fonlar, bütçe, bütçenin hazırlanması ve kabulü, bütçe sonuçları ve denetim ile yatırım
destek ofisleri, yatırım destek ofislerinin görev ve yetkileri, yatırım
destek ofislerine başvuru konuları Yasa’nın ilgili maddelerinde
düzenlenmiştir. Bu maddelerde belirtilen esas ve usuller dışında DPT’ye
ayrıntıya ilişkin düzenleme yetkisi verilmesi de yasama yetkisinin devri
anlamına gelmez. Açıklanan nedenlerle dava ve itiraz
konusu kurallar, Anayasa’nın Başlangıç’ı ile
2., 7., 8., 123., 126., 127. ve 166.
maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir. Kuralların Anayasa’nın 6. maddesiyle
ilgisinin bulunmaması ve 11. maddesinin de anayasallık denetiminde işlevsel
olmaması nedeniyle, bu maddeler yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir. Bu görüşe Yasa’nın 3.
maddesi, 4. maddesinin ikinci fıkrasının (c) ve (h) bentleri, 8. maddesinin üçüncü
fıkrası, 9. maddesinin (a) bendinde yer alan “…özel kesim ve/veya sivil
toplum kuruluşları…” sözcükleri, 10. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
“…özel kesim ve/veya sivil toplum kuruluşlarından …” sözcükleri ve 17.
maddesinin son fıkrası yönünden Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, A. Necmi ÖZLER, Şevket APALAK ve Zehra Ayla PERKTAŞ; 2.
maddesinin (c) bendi yönünden de Şevket APALAK katılmamıştır. 2
- Yasa’nın 18. Maddesinin Altıncı Fıkrası ile Geçici 2. Maddesinin
İncelenmesi Dava dilekçesi ve itiraz
başvurusunda, Yüksek Planlama Kurulu ile ajans yönetim kurullarına sınır ve
ilkeleri Yasa’da gösterilmeden yetki verildiği, geçici 2. maddede ilk yıl
için personel sayısının kuruluş kararnamesinde belirlenmesinin ajansların
yapılanmasının içeriğini oluşturduğu, bu nedenle kuralların Anayasa’nın
Başlangıç’ı ile 2., 6., 7., 8., 11., 123., 126. ve
127. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Yasa’nın 18. maddesinin
altıncı fıkrasında, genel sekreter ile diğer personelin ücret ve gündelikleri
ile diğer mali ve sosyal haklarının Yüksek Planlama Kurulu kararıyla tespit
edilen alt ve üst limitleri geçmemek üzere ajans yönetim kurulunca
belirleneceği, geçici 2. maddesinde de ilk yıl için personel sayısının
kuruluş kararnamesinde yer alacağı öngörülmüştür. Anayasa’nın 7. maddesinde, “Yasama
yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisi’nindir. Bu yetki
devredilemez”, 8. maddesinde de, “Yürütme
yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve
kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir” denilmiştir. Buna
göre, yasa koyucunun temel ilkeleri koymadan, çerçeveyi çizmeden yürütmeye
yetki vermemesi, sınırsız, belirsiz bir alanı, yönetimin düzenlemesine
bırakmaması gerekir. Yasa ile yetkilendirme Anayasa’nın öngördüğü biçimde
yasa ile düzenleme anlamına gelmez. Yasa koyucu, gerektiğinde sınırlarını
belirlemek koşuluyla bazı konuların düzenlenmesini idareye bırakabilir. Bu
bağlamda, sık sık değişik önlemler alınmasına veya
bunların kaldırılmasına gerek görülen ekonomik, teknik veya benzeri alanlarda
temel kurallar saptandıktan sonra ayrıntıların düzenlenmesinin idareye
verilmesi, yasama yetkisinin devri olarak nitelendirilemez. Kalkınma
ajansları Anayasa’nın 123. maddesinin son fıkrasına dayanılarak kurulan kamu
tüzel kişileri olup, 5449 sayılı Yasa dışında özel hukuk hükümlerine göre
çalıştığından, bunların hizmetinin Anayasa’nın 128. maddesi kapsamında genel
idare esaslarına göre yürütülmesi gereken asli ve sürekli görevlerden
sayılmasına ve personelinin de aynı madde kapsamında kamu görevlisi olarak
değerlendirilmesine olanak bulunmamaktadır. Yasa’nın
18. maddesine göre özel hukuk hükümlerine bağlı olarak çalıştırılacak
personelin, sayısının kuruluş kararnamesinde gösterilmesinin, ücret ve
gündelikleri ile diğer mali ve sosyal haklarının Yüksek Planlama Kurulu
kararı ile tespit edilen alt ve üst limitleri geçmemek üzere yönetim
kurulunca belirlenmesinin, bu personelin Anayasa’nın 128. maddesi kapsamında
bulunmadığı ve Yasa’nın amacı gözetildiğinde Anayasa’ya aykırı bir yönü
görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle dava ve
itiraz konusu kurallar Anayasa’nın 7. ve 8. maddelerine aykırı değildir.
İptal isteminin reddi gerekir. Kuralların, Anayasa’nın
Başlangıç’ı ile 6., 123., 126. ve 127. maddeleriyle
ilgisi bulunmamış, 11. maddesinin de anayasallık denetiminde işlevsel
olmaması nedeniyle, bu yönde bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir. Bu görüşe 18. maddenin
altıncı fıkrası yönünden Fulya
KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, A. Necmi ÖZLER, Şevket
APALAK ve Zehra Ayla PERKTAŞ katılmamışlardır. 3
- Yasa’nın 25. Maddesinin İkinci ve Üçüncü Fıkralarının Birinci Tümcelerinin
İncelenmesi Dava dilekçesinde, kamu kaynağını kullanan her kurumun
kamu denetimi kapsamında olması gerektiği, oysa ajanslar kamu kaynağı kullandığı
halde kamu denetiminin öngörülmediği, ajanstaki iç denetçinin iş mevzuatı
hükümlerine göre istihdam edildiği, dış denetimi yapacak olan Sermaye
Piyasası Kurulu mevzuatına göre kurulmuş bağımsız denetim kuruluşlarının da
bir kamu denetim organı niteliğinde olmadığı, ajansları kamu denetimi dışına çıkartmaya yönelik
böyle bir düzenlemenin kamu yararına olmadığı ve bunun hukuk devleti
ilkesiyle bağdaşmadığı, dış denetimde genel kuralları yasayla düzenlemeden, genel, sınırsız, esasları ve çerçevesi belirsiz
olarak İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ile
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı’na usul ve esasları belirleme
yetkisinin verildiği, yasama organına ait olan asli düzenleme yetkisinin
devredilemeyeceği, bu nedenlerle, Yasa’nın
25. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarının birinci tümcelerinin Anayasa’nın
2. ve 11. maddelerine, 25. maddesinin üçüncü fıkrasının birinci
tümcesinin ise 6.,
7. ve 8. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Ajansların denetimi, Yasa’nın dava konusu kuralları da
içeren 25. maddesinde düzenlenmiştir. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrolü Kanunu,
2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ile 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümlerine
tabi olmayacağı belirtilen ajanslarda iç ve dış olmak üzere iki tür denetim yapılması öngörülmüştür.
İç denetimde, ajansın
faaliyetleri, hesapları, işlemleri ve performansının yönetim kurulu başkanı
veya genel sekreter ile bir iç denetçi tarafından denetleneceği, dış
denetimde, İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ile Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı’nca müştereken belirlenecek usul ve esaslara göre ajansın her
türlü hesap ve işlemlerinin, yönetim kurulu tarafından her yıl en geç mart
ayında ve gerekli görülen hallerde her zaman Sermaye Piyasası Kurulu
mevzuatına göre kurulmuş bağımsız denetim kuruluşlarına inceletileceği kurala
bağlanmıştır. Sermaye Piyasası Kurulu mevzuatına göre,
belirli sermaye ve koşulları taşıyan ve anonim şirket şeklinde kurulan
“Bağımsız Denetleme Kuruluşları”, ilgili kuruluşların hesap ve işlemlerini denetleyen
ve denetim sonuçlarını bir rapor halinde denetim yaptığı kuruluşlara sunan
denetim organlarıdır. Ajansın dış
denetiminde ajansı denetleyen bağımsız dış denetim kuruluşlarının,
hazırladıkları raporu eş zamanlı olarak İçişleri Bakanlığı ve DPT Müsteşarlığı’na
sunacağı, denetim sonucunda suç teşkil eden hususlarla ilgili işlemleri
yapmaya İçişleri Bakanlığı’nın, denetim sonucuna göre ajansların
performansına göre değerlendirme yapma ve gerekli tedbirleri alma konusunda
ise DPT Müsteşarlığı’nın yetkili olduğu öngörülmüştür. Kalkınma ajanslarının kendine özgü
yapıları göz önünde bulundurulduğunda iç ve dış denetimlerinin Yasa’yla
belirlenen kişi ya da kuruluşlar tarafından yapılmasında Anayasa’ya aykırılık
görülmemiştir. Ajansın kuruluş amacı, görev ve
yetkileri, gelirleri ve yöneteceği fonlar, giderleri, mali saydamlık ve hesap
verme sorumluluğu, bütçe, bütçenin hazırlanması ve kabulü ile bütçenin
sonuçları Yasa’nın ilgili maddelerinde kapsamlı olarak düzenlenmiştir. Bu
kurallar ile birlikte İçişleri Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı ile Devlet
Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı’nın statüsü, görev ve yetkileri
gözetildiğinde maddede dış denetimle ilgili olarak verilen yetkinin yöntem ve
tekniğe ilişkin konuları içerdiği açıktır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu
kurallar Anayasa’nın 2.,
7. ve 8. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir. Kuralların, 6. maddeyle
ilgisi bulunmamış, 11. maddesinin de anayasallık denetiminde işlevsel
olmaması nedeniyle, bu yönde bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir. Bu görüşe 25. maddenin
üçüncü fıkrasının birinci tümcesi yönünden Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, A. Necmi
ÖZLER, Şevket APALAK ve Zehra Ayla PERKTAŞ katılmamışlardır. 4
- Yasa’nın 18. Maddesinin Üçüncü Fıkrasında Yer Alan “Bu fıkra kapsamındaki
kişilerden, önceki kamu kurum ve kuruluşlarındaki kadrolarına müşterek
kararname ile atananların, bu fıkraya göre yapılacak atama işlemleri ilgili
bakan onayı ile yapılır” Tümcesinin İncelenmesi Dava
dilekçesinde, müşterek kararnamenin atamalarda tarafsızlığı sağlamanın
yollarından biri olduğu, görevine müşterek kararname ile atanan bir
personelin ajanstaki görevi sona erdiğinde önceki kurumunda kariyerine ve
durumlarına uygun bir göreve atanmasının da müşterek kararname ile yapılmasının
idarenin tarafsızlığı ve dolayısıyla hukuk devleti ilkesinin yaşama
geçirilmesinin bir gereği olduğu, bu nedenle kuralın Anayasa’nın 2. ve 11.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. 2949 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 29.
maddesine göre, Anayasa Mahkemesi, yasaların Anayasa’ya aykırılığı konusunda
ilgililer tarafından ileri sürülen gerekçelere bağlı kalmak zorunda
olmadığından, kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 10. maddesi yönünden de
incelenmiştir. Yasa’nın 18.
maddesinin üçüncü fıkrasıyla kamu görevlilerinin ajanstaki görevleri sona
erdiğinde önceki kurumlarına dönebilme olanağı sağlanmıştır. İptali istenen
kuralda, bu kapsamdaki kişilerden daha önceki kamu kurum ve kuruluşlarındaki
kadrolarına müşterek kararname ile atananların, bu fıkraya göre yapılacak
atama işlemlerinin ilgili bakan onayı ile yapılması öngörülmüştür. Anayasa’nın 10. maddesinde öngörülen
“yasa önünde eşitlik ilkesi”nin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin
yasalarca aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ve kişilere yasalar
karşısında ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle
aynı durumda bulunan kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa
karşısında eşitliğin çiğnenmesi yasaklanmıştır. Bu yasak, ayrıcalıklı kişi ve
toplulukların yaratılmasını engellemektedir. Durum ve konumlarındaki
özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları gerekli
kılabilir. Ancak kişisel nitelikleri ve durumları özdeş olanların, farklı
kurallara tabi tutulmaları Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırılık oluşturur. Kamu kurum
ve kuruluşlarında göreve atanması müşterek kararnameye tabi olanlar, hangi
statüde bulunursa bulunsun atama şekli yönünden aynı hukuki durumdadır. Dava
konusu kuralla, müşterek kararname ile atanmayı gerektiren bir göreve,
ajanstaki görevleri sona erdiğinde Yasa’nın 18. maddesinin üçüncü fıkrası
uyarınca dönenlerin, müşterek kararname aranmaksızın ilgili bakan onayı ile
başlatılması eşitlik ilkesine aykırılık oluşturur. Söz konusu kural, sayılan
kişilere, aynı hukuksal durumdaki diğer kişilere tanınmayan bir biçimde
ayrıcalık getirmiştir. Açıklanan nedenlerle Yasa’nın 18. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan
“Bu fıkra kapsamındaki kişilerden, önceki kamu kurum ve kuruluşlarındaki
kadrolarına müşterek kararname ile atananların, bu fıkraya göre yapılacak
atama işlemleri ilgili bakan onayı ile yapılır” tümcesi Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine aykırıdır. İptali
gerekir. Anayasa’nın 11. maddesinin anayasallık
denetiminde işlevsel olmaması nedeniyle kuralın bu madde yönünden
incelemesine gerek görülmemiştir. 5
- Yasa’nın 26. Maddesinin İncelenmesi Dava
dilekçesinde, ajanslara muafiyet
tanınırken 5449 sayılı Yasa’nın uygulanmasıyla ilgili iş ve
işlemlerin hangileri olduğunun kuralda belirtilmediği, ajansın satın alacağı
araç ve/veya taşınmazlar bu Yasa’nın uygulamasıyla ilgili iş ve işlemlerden
sayılıp sayılmadığının, satın alacağı araçlar için taşıt alım vergisinden,
sahibi olacağı taşınmazlar nedeniyle emlak vergisi ile doğacak her türlü
vergi, resim ve harçtan muaf olup olmadığının belli olmadığı, kuralın bu
anlamda kapsamının yeterince açık olmadığı, belirlilik ve
öngörülebilirlilikten yoksun olduğu, hukuk devletinin unsurlarından biri olan
hukuk güvenliği ilkesinde herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden
bilmesi, tutum ve davranışlarını buna göre düzene sokabilmesinin amaçlandığı,
bu nedenle kuralın, Anayasa’nın 2. ve 11. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür. 2949 sayılı Anayasa
Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunu’nun 29.
maddesine göre, Anayasa Mahkemesi yasaların Anayasa’ya aykırılığı hususunda
ilgililer tarafından ileri sürülen gerekçelere bağlı kalmak zorunda
olmadığından kural ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 73. maddesi yönünden de
incelenmiştir. Yasa’nın
26. maddesinde, ajansların 5449 sayılı Yasa’nın uygulanmasıyla ilgili iş ve
işlemlerde her türlü vergi, resim ve harçtan muaf olduğu öngörülmüştür. Anayasa’nın “Vergi
ödevi” başlıklı 73. maddesinde, vergi, resim, harç ve benzeri mali
yükümlülüklerin temel ilkeleri düzenlenmiştir. Maddede; “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi
ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye
politikasının sosyal amacıdır. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülük kanunla
konulur, kaldırılır, değiştirilir veya kaldırılır” denilmiştir. Vergilendirmede genel kural, yasayla
belirlenmiş konu ve kişilerden vergi, resim ve harç alınmasıdır. Yasakoyucu, kimi durumlarda vergi kapsamına alınan
konuyu, kimi durumlarda da kişileri vergi dışında tutabileceği gibi, verginin
tümünden ya da bir bölümünden vazgeçebilir. Buna göre, birtakım nedenlerle,
kimi kişi veya konuların vergi dışı bırakılması ya da bir kısım vergiden
vazgeçilmesi hususlarının da yasalarla belirlenmiş olması gerekmektedir. Vergi, resim ve harç yasalarında sosyal,
ekonomik, mali ve kültürel amaçlı birtakım muaflık, istisna ve indirimler
getirilmesi, yasakoyucunun takdirine bağlı bir
konudur. Vergi, resim, harç ve benzeri mali
yükümlüklerin, konulması, değiştirilmesi veya kaldırılmasının yasayla
düzenlenmesi Anayasa gereğidir. Buna göre vergide, yükümlü, matrah, oran,
tarh, tahakkuk, tahsil, uygulanacak yaptırımlar ve zamanaşımı gibi konuların
yasayla düzenlenmesi Anayasa uyarınca zorunludur. Vergiden indirim yapmak ya
da vergi kapsamındaki kimi konulara istisna getirmek veya kimi kişileri vergi
dışında bırakarak muafiyet tanımak işlemleri de en az bu sayılanlar ölçüsünde
büyük önem taşımaktadır. Muaflık, istisna ve indirimler, yasakoyucu
tarafından “mali güce göre vergilendirme”nin ve
“vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı”nın sağlanmasının araçlarıdır. Vergi hukukunda gelir, servet ve
harcamalar üzerinden alınan çeşitli vergi, resim ve harç türleri
bulunmaktadır. Bu tür yükümlüklerin her birinde konu, unsur, yükümlü,
sorumlu, vergiyi doğuran olay, matrah, oran, tarife, muaflık, indirim ve
istisnalar farklıdır. Hukuk devletinin ve verginin yasallığı
ilkesinin temel özelliklerinden biri de “belirlilik”tir.
Belirlilik ilkesi, yükümlülüğün hem kişiler hem de idare yönünden belli ve
kesin olmasını ifade eder. Buna göre, yasal düzenlemelerin herhangi bir
duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır,
uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi
uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de gerekmektedir. Yasa kuralı,
ilgili kişilerin mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür sonuçlar
doğurabileceğini makul bir düzeyde öngörmelerini mümkün kılacak şekilde
düzenlenmelidir. “Öngörülebilirlik şartı” olarak nitelendirilen bu ilkeye
göre yasanın uygulanmasında takdirin kapsamı ve uygulama yöntemi bireyleri
keyfi ve öngöremeyecekleri müdahalelerden koruyacak düzeyde açıklıkla
yazılmalıdır. Belirlilik, yükümlülerin hukuki güvenliğini korumakla birlikte
aynı zamanda vergi idaresinde istikrarı da sağlamaktadır. Kuralda muafiyetin
tanındığı mükellef ve muafiyetin türü olmak üzere vergilendirme yönünden iki
unsur bulunmaktadır. Her türlü vergi, resim ve harç muafiyeti ajanslara tanınırken,
5449 sayılı Yasa’nın uygulanmasıyla ilgili iş ve işlemlerin neler olduğu açık
olarak gösterilmemiştir. Yasa’nın uygulanmasıyla ilgili, vergi, resim ve
harçtan muaf tutulacak iş ve işlemlerin niteliği, türü, kapsamı ve sınırı
gibi unsurlar belirtilmemiş; vergi, resim ve harç türü ile muafiyet arasında
bağlantı kurulmamıştır. Muafiyetin hangi amaçla, niçin, hangi sınır ve
koşullarla yapıldığına ilişkin bir açıklık bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle
kural Anayasa’nın 2. ve 73. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir. Anayasa’nın 11. maddesinin anayasallık
denetiminde işlevsel olmaması nedeniyle kuralın bu madde yönünden
incelemesine gerek görülmemiştir. VI - İPTAL
KARARININ YÜRÜRLÜĞE GİRECEĞİ GÜN SORUNU Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında,
“Kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü
ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı
tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün
yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî
Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez” denilmekte, Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 53. maddesinin
dördüncü fıkrasında da bu kural tekrarlanmaktadır. Maddenin beşinci
fıkrasında ise, Anayasa Mahkemesi’nin, iptal halinde meydana gelecek hukuksal
boşluğu kamu düzenini tehdit veya kamu yararını ihlâl edici mahiyette görmesi
halinde yukarıdaki fıkra hükmünü uygulayacağı belirtilmiştir. 5449 sayılı ‘Kalkınma Ajanslarının
Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun’un 26. maddesinin
iptaline karar verilmesinin doğuracağı hukuksal boşluk, kamu yararını ihlal
edici nitelikte olduğundan gerekli düzenlemelerin yapılması amacıyla iptal
kararının, Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak üç ay sonra yürürlüğe
girmesi uygun görülmüştür. VII - YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI KARARI 25.1.2006 günlü, 5449 sayılı
Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun’un; A- 18. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “Bu fıkra
kapsamındaki kişilerden, önceki kamu kurum ve kuruluşlarındaki kadrolarına
müşterek kararname ile atananların, bu fıkraya göre yapılacak atama işlemleri
ilgili bakan onayı ile yapılır” tümcesinin yürürlüğünün durdurulması
isteminin, koşulları oluşmadığından REDDİNE, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet
ERTEN, A. Necmi ÖZLER, Şevket APALAK ve Zehra Ayla PERKTAŞ’ın “Tümcenin yürürlüğünün durdurulması gerektiği”
yolundaki karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, B- 26. maddesine
ilişkin iptal hükmünün süre verilerek yürürlüğe girmesinin ertelenmesi
nedeniyle bu maddeye yönelik YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİNİN REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE, C- 1- 1., 2. ve 3.
maddelerine, 2- 4. maddesinin birinci fıkrası ile ikinci
fıkrasının (b), (c) ve (h) bentlerine, 3- 5.
maddesinin (b), (c) ve (f) bentleri
ile (d) ve (e) bentlerinde yer alan “…
kamu kesimi…” sözcüklerine, 4- 7. ve 8.
maddelerine, 5- 9.
maddesinin (a) bendinde yer alan “…özel kesim ve/veya sivil toplum
kuruluşları…” sözcüklerine, 6- 10.
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “…özel kesim ve/veya sivil toplum
kuruluşlarından…” sözcükleri ile sekizinci, dokuzuncu ve onuncu fıkralarına, 7- 15.
maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarına, 8- 17.
maddesinin son fıkrasına, 9- 18.
maddesinin altıncı fıkrasına, 10- 25.
maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarının birinci tümcelerine, 11- 30.
maddesinin son fıkrasına, 12- Geçici 2. maddesine, yönelik
iptal istemleri, 30.11.2007 günlü, E. 2006/61, K. 2007/91 sayılı kararla
reddedildiğinden, bu madde, fıkra, bend, tümce ve
sözcüklere ilişkin YÜRÜRLÜĞÜNÜN DURDURULMASI İSTEMİNİN REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, 30.11.2007
gününde karar verildi. VIII - SONUÇ 25.1.2006 günlü, 5449 sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu,
Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun’un: A- 1.
maddesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE, B- 2.
maddesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Şevket APALAK’ın “ Maddenin (c) bendinin iptali gerektiği”
yolundaki karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA, C- 3.
maddesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Fulya
KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, A. Necmi ÖZLER, Şevket
APALAK ve Zehra Ayla PERKTAŞ’ın karşıoyları
ve OYÇOKLUĞUYLA, D- 4. maddesinin; 1- Birinci
fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE, 2- İkinci
fıkrasının; a- (b)
bendinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE, b- (c) ve (h) bentlerinin Anayasa’ya aykırı
olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, A. Necmi ÖZLER, Şevket APALAK ve Zehra Ayla PERKTAŞ’ın karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA, E- 5. maddesinin; 1- (b), (c)
ve (f) bentlerinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE, 2- (d) ve
(e) bentlerinde yer alan “… kamu kesimi…”
sözcüklerinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE, F- 7.
maddesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE, G- 8. maddesinin; 1- Üçüncü
fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Fulya
KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, A. Necmi ÖZLER, Şevket
APALAK ve Zehra Ayla PERKTAŞ’ın karşıoyları
ve OYÇOKLUĞUYLA, 2- Kalan
bölümünün Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE, H- 9.
maddesinin (a) bendinde yer alan “…özel kesim ve/veya sivil toplum
kuruluşları…” sözcüklerinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet
ERTEN, A. Necmi ÖZLER, Şevket APALAK ve Zehra Ayla PERKTAŞ’ın karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA, I- 10.
maddesinin; 1- İkinci
fıkrasında yer alan “…özel kesim ve/veya sivil toplum kuruluşlarından…”
sözcüklerinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Fulya
KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, A. Necmi ÖZLER, Şevket
APALAK ve Zehra Ayla PERKTAŞ’ın karşıoyları
ve OYÇOKLUĞUYLA, 2-
Sekizinci, dokuzuncu ve onuncu fıkralarının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve
iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, J- 15.
maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve
iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, K- 17.
maddesinin son fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin
REDDİNE, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, A. Necmi
ÖZLER, Şevket APALAK ve Zehra Ayla PERKTAŞ’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, L- 18.
maddesinin; 1- Üçüncü
fıkrasında yer alan “Bu fıkra kapsamındaki kişilerden, önceki kamu kurum ve
kuruluşlarındaki kadrolarına müşterek kararname ile atananların, bu fıkraya
göre yapılacak atama işlemleri ilgili bakan onayı ile yapılır” tümcesinin
Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE, 2- Altıncı fıkrasının Anayasa’ya aykırı
olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, A. Necmi ÖZLER, Şevket APALAK ve Zehra Ayla PERKTAŞ’ın karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA, M- 25.
maddesinin; 1- İkinci
fıkrasının birinci tümcesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin
REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, 2- Üçüncü fıkrasının birinci tümcesinin
Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Fulya KANTARCIOĞLU,
Mehmet ERTEN, A. Necmi ÖZLER, Şevket APALAK ve
Zehra Ayla PERKTAŞ’ın karşıoyları
ve OYÇOKLUĞUYLA, N- 26.
maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE, O- 30.
maddesinin son fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin
REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, P- Geçici
2. maddesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE, R- İptal
edilen 26. maddenin doğuracağı hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edici
nitelikte görüldüğünden, Anayasa’nın 153.
maddesinin üçüncü fıkrasıyla 2949 sayılı Yasa’nın 53. maddesinin
dördüncü ve beşinci fıkraları gereğince BU MADDEYE İLİŞKİN İPTAL HÜKMÜNÜN,
KARARIN RESMİ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK ÜÇ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE
GİRMESİNE, OYBİRLİĞİYLE, 30.11.2007
gününde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1-
3. Madde 25.1.2006
günlü, 5449 Sayılı Yasa’nın 1. maddesinde, kamu kesimi, özel kesim ve sivil
toplum kuruluşları arasındaki işbirliğini geliştirmek, kaynakların yerinde ve
etkin kullanımını sağlamak ve yerel potansiyeli harekete geçirmek suretiyle
ulusal kalkınma plânı ve programlarda öngörülen ilke ve politikalarla uyumlu
olarak bölgesel gelişmeyi hızlandırmak, sürdürülebilirliğini sağlamak,
bölgeler arası ve bölge içi gelişmişlik farklarını azaltmak amacıyla
oluşturulması öngörülen kalkınma ajanslarının, aynı Yasa’nın 3. maddesinde,
bölgeler esas alınarak, Devlet Plânlama Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın
teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile kurulacağı, Ajans merkezinin
bulunacağı ilin, kuruluş kararnamesinde belirtileceği; Ek 1 listede
belirtilen bölgelerin yeniden düzenlenmesine ve kurulmuş olan Ajansın
kaldırılmasına Bakanlar Kurulu’nun yetkili olduğu; Ajanslar’ın,
tüzel kişiliği haiz ve bu Kanunla düzenlenmemiş bütün işlemlerinde özel hukuk
hükümlerine bağlı bulunduğu hükme bağlanmıştır. Yasa’nın 3. maddesinin gerekçesinde; AB
ilerleme Raporlarında, AB ile uyum çerçevesinde bölgesel düzeyde yapıların
kurulması gerektiğinin ifade edildiği, AB fonlarının önemli bir kısmının,
bölgesel gelişme amacıyla Bakanlar Kurulu Kararı ile kurulan Düzey 2 İstatistiki Bölge birimleri esas alınarak kullandırıldığı
belirtilmektedir. Gerekçenin incelenmesinden anlaşılacağı gibi, Kalkınma
Ajanslarının kurulması, kuşkusuz bu alandaki gereksinmeleri karşılanabilmesi için Anayasa’nın
160. maddesi ile devlete verilen ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmanın
özellikle sanayiin ve tarımın yurt düzeyinde
dengeli ve uyumlu biçimde gelişmesinin sağlanması gibi görevlerin plânlı bir
şekilde yerine getirilmesi amacına yöneliktir. Ne var ki devlet bu
görevlerini yerine getirirken Anayasal sınırları aşamaz; Anayasa’da gösterilen idari yapılanma
dışında bir model benimseyemez. Bu konuda, “Hiçbir kimse veya organ kaynağını
Anayasa’dan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz” buyruğunun yer aldığı
Anayasa’nın 6. maddesi gözardı edilemez. Kalkınma Ajanslarının kurulmasında
Anayasal sınırların aşılıp, aşılmadığının belirlenebilmesi için öncelikle bunların
hukuki niteliklerinin açıklığa kavuşturulması gerekir. Anayasa’nın 123. maddesine göre idare,
kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir; İdarenin kuruluş
ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır; Kamu
tüzelkişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak
kurulur. İdarenin, Anayasal temelini oluşturan bu kurallar dışında
bütünlüğünü bozabilecek kendine özgü idari yapılanmalara izin verilmesi
olanaklı değildir. Anayasa’nın 3. maddesinde vurgulanan üniter
devletin özellikleri de bu tür yapılanmalarla bağdaşmamaktadır. Kalkınma ajanslarının, Yasa’nın 3.
maddesiyle yetkilendirilen Bakanlar Kurulu tarafından kurulan tüzel kişiler
olmalarına karşın, idarenin bütünlüğünün sağlanması bağlamında merkezi idare
ile aralarında hiyerarşi, yetki genişliği veya idari vesayet biçiminde idare
hukuku ilkelerine uygun olarak kurulmuş bir bağ bulunmamaktadır. Bunların,
diğer kamu kurum ve kuruluşlarının bağlı olduğu bütçe, harcama, ihale,
denetim, personelin niteliği, işe alınma, işten çıkarılma, ücret belirleme ve
muhasebe yöntemleri gibi konular bakımından farklı niteliklere sahip
oldukları, gözetildiğinde Yasa’nın gerekçesinde de belirtildiği gibi normal
bir kamu kurumu gibi değerlendirilemeyecekleri anlaşılmaktadır. İdari
yapılanma içinde bazı kamusal hizmetlerin ayrı tüzel kişiler tarafından
görülmesi olanaklı ise de bunların, idarenin bütünlüğü ilkesi uyarınca
merkezi yönetim içinde hiyerarşi, yerinden yönetim esasında da idari vesayet
kapsamında bulunmaları gerekmektedir. Kalkınma ajanslarının, Devlet Plânlama
Teşkilatı, İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, GAP Bölge Kalkınma İdaresi,
Türkiye Yatırım ve Destek ve Tanıtım Ajansı ile ilişkilendirilmesi, bu
birimlere bazı yetki ve sorumluluklar verilmesi, söz konusu ajanslarının
merkezi idare içinde yer aldıklarının kabulü için yeterli değildir. Öte
yandan, 3. maddenin son fıkrasında kalkınma ajanslarının, 5449 sayılı Yasa
ile düzenlenmemiş bütün işlemlerinde özel hukuk hükümlerine bağlı olduklarının
belirtilmesine karşın, ancak kamu tüzel kişilerinde bulunabilecek bazı
özellikleri nedeniyle özel hukuk tüzel kişisi de sayılamayacakları açıktır. Bunların idareyle ilişkileri bakımından kamu tüzel kişiliğine
özgü nitelikleri ağır basmakla birlikte organlarının oluşumu, bütçeleri,
denetim usulleri, personelle kurulan hukuki ilişkinin niteliği ve benzer
özellikleri nedeniyle idarenin bütünlüğü ilkesiyle uyumlu merkezi idare
içinde yer alan kamu kurumları oldukları kabul edilemeyeceği gibi,
organlarının oluşumu ve merkezi idare ile aralarında bir vesayet ilişkisinin
olmadığı gözetildiğinde yerinden yönetim idareleri kapsamında
değerlendirilmeyecekleri de açıktır. Belirtilen nedenlerle Anayasa’da
öngörülen idari yapılanma biçimlerine uygun olarak oluşturulmadığı sonucuna varılan kalkınma
ajanslarının kuruluşuna ilişkin 3. madde Anayasa’nın 6. ve 123. maddelerine
aykırıdır. 2 - 4. Madde’nin (c) ve (h) Bentleri Madde’nin ; (c) bendi
ile Bölgesel gelişmeye yönelik iç ve dış kaynaklı fonların ajanslara tahsisi
ile bunların kullanımına ilişkin usul ve esasları; (h) bendi ile de plân ve
programlara, yapılacak yardım ve transferlere, personelin nitelik ve
istihdamına, bütçe ve muhasebe standartlarının kullanımına, faaliyet
raporlarına, izleme, değerlendirme ve denetime ilişkin esas ve usuller ile
yatırım destek ofislerinin çalışma esas ve usullerini ilgili kamu kurum ve
kuruluşlarının görüşünü alarak belirleme, Devlet Plânlama Teşkilâtına görev
olarak verilmiştir. Anayasa’nın 7. maddesinde “Yasama
yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisi’nindir. Bu yetki
devredilemez” denilmektedir. Buna göre, yasa koyucunun temel ilkeleri
koymadan çerçeveyi çizmeden yürütmeye sınırsız yetki vermemesi, belirsiz bir
alanı, yönetimin düzenlemesine bırakmaması gerekir. Bir konuda yasa ile yetki
verilmesi, o konunun Anayasa buyruğu doğrultusunda yasa ile düzenlendiği
anlamına gelmez. Ancak, yasa koyucu gerekli gördüğünde, sınırları ve ölçüleri
koyarak bazı konuların belirlenmesini idareye bırakabilir. Bu bağlamda, sık,
sık değişik önlemler alınması veya bunların kaldırılmasını gerektiren ya da niteliklerinin ayrıntılı
düzenlemeye elverişli olmadığı ekonomik, teknik veya benzeri konularda,
çerçevesi belirlenmek koşuluyla sınırlı bir alandaki düzenleme yetkisinin,
idareye bırakılması yasama yetkisinin devri anlamına gelmez. Açıklanan nedenlerle
4. Madde’nin (c) ve (h) bendleri ile iç ve dış
kaynaklı fonların ajanslara tahsisine ilişkin öncelikler, bunların
kullanımına ilişkin esaslar ile plân ve programlar, yapılacak yardım ve
transferler, personelin nitelik ve istihdamı, faaliyet raporlarının
değerlendirme ve denetimi, yatırım destek ofislerinin çalışma usul ve
esasları gibi konularda herhangi bir sınır çizilmeksizin ve ölçü
getirilmeksizin idarenin belirsiz bir alanda yetkilendirilmesi Anayasa’nın 7.
maddesine aykırıdır. 3
- 8. Madde’nin Üçüncü Fıkrası Kalkınma Kurulu’nu düzenleyen 8.
maddenin üçüncü fıkrasında, bu Kurul’a temsilci gönderecek kamu kurum ve
kuruluşları ile özel kesim ve sivil toplum kuruluşlarının gönderecekleri
temsilcilerin sayısı, görev süresi ve diğer hususların kuruluş kararnamesi
ile belirleneceği
öngörülmüştür. Bu Kural’ 4
- 9. Madde’nin (a) Bendi ile 10.
Madde’nin İkinci Fıkrasında Yer Alan
“özel kesim ve/veya sivil toplum kuruluşları” Sözcükleri Yasa’nın 9. maddesinde
tek ilden oluşan bölgelerde yönetim kurulunda yer alacak “özel kesim ve/veya
sivil toplum kuruluşları” temsilcilerini ve iki katı yedeklerini sırasıyla
seçmek Kalkınma Kurulu’nun görev ve yetkileri arasında sayılmış, 10. maddenin
ikinci fıkrasında da Kalkınma Kurulu tarafından “özel kesim ve/veya sivil
toplum kuruluşlarından” seçilecek üç temsilcinin yönetim kurulunda yer alması
öngörülmüştür. Bu maddelerde
belirtilen söz konusu temsilcilerin özellikleri konusuda,
yukarıda açıklandığı biçimde yasa ile hiçbir ölçü ve sınır getirilmeden seçme
yetkisinin doğrudan kalkınma Kurulu’na verilmesi Anayasa’nın 7. maddesine
aykırıdır. 5 - 17. Madde’nin Son Fıkrası Madde’nin son fıkrasında, yatırım destek
ofislerine hangi yatırım ve işlemlerle ilgili başvuru yapılacağı, 4 üncü
maddenin (h) bendi uyarınca çıkarılacak düzenlemeler kapsamında belirlenir
denilmektedir. Söz konusu (h) bendine ilişkin Anayasa’ya aykırılık gerekçesi
bu bende göndermede bulunan 17. maddenin son fıkrası için de geçerlidir. Aynı
gerekçe ile son fıkra da Anayasa’nın 7. maddesine aykırıdır. 6 - 18. Madde’nin Altıncı Fıkrası Fıkra’da, genel sekreter ile diğer
personelin ücret ve gündelikleri ile diğer malî ve sosyal haklarının Yüksek
Plânlama Kurulu kararıyla tespit edilen alt ve üst limitleri geçmemek üzere
yönetim kurulunca belirleneceği öngörülmüştür. Anayasa’nın 128.
maddesinin birinci ve ikinci fıkraları uyarınca devletin, kamu iktisadi
teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre
yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli
görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür; memurların ve
diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri,
hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla
düzenlenir. Kalkınma ajanslarının kamu hukuku ve
özel hukuk içinde değerlendirilebilecek özellikleri nedeniyle Anayasal
konumları tartışılabilir ise de yasanın verdiği yetkiye dayanılarak kamu tüzel kişileri olarak kurulmaları
genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları asli ve sürekli
görevlerinin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülmesi zorunlu
kılmaktadır. Anayasa’nın 128. maddesine göre bu personelin nitelikleri,
atanmaları, görev ve yetkileri, hakları, yükümlülükleri aylık ve
ödeneklerinin Yasay’la düzenlemesinin gerekli
olmasına karşın, Genel Sekreter dahil Ajans’ta
çalışanların tümünün ücret ve gündelikleri ile diğer mali ve sosyal
haklarının Yüksek Plânlama Kurulu kararı çerçevesinde Yönetim Kurulunca
belirlenmesi Anayasa’ya aykırıdır. 7 - 25. Maddenin Üçüncü Fıkrasının Birinci
Tümcesi Ajansların iç ve dış
denetiminin düzenlendiği 25. maddenin üçüncü fıkrasının dava konusu birinci
tümcesinde, “Dış denetimde; İçişleri Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı ile Devlet
Plânlama Teşkilâtı Müsteşarlığınca müştereken belirlenecek esas ve usullere
göre ajansın her türlü hesap ve işlemleri, yönetim kurulu tarafından her yıl
en geç mart ayında ve gerekli görülen hallerde her zaman Sermaye Piyasası
Kurulu mevzuatına göre kurulmuş bağımsız denetim kuruluşlarına inceletilir”
denilmektedir. Anayasa’nın 160. maddesi ile merkezi
yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının
bütün gelir ve giderleri ile mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına
denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlama görevi
Sayıştay’a verilmiştir. Böylece KİT’ler dışında tüm kamu kurum ve kuruluşları
Sayıştay’ın denetim alanı içine alınmıştır. Anayasa’nın 165. maddesinde ise KİT’lerin
TBMM tarafından denetlenmesi esaslarının kanunla düzenleneceği
belirtilmiştir. Anayasa’nın 161. maddesinin 5428 sayılı Yasa ile değiştirilen
ikinci fıkrasında da merkezi yönetim bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve
kontrolünün kanunla düzenleneceği öngörülmüş, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi
ve Kontrol Kanunu’nda da konuya ilişkin usul ve esaslar gösterilmiştir. Buna
göre, KİT’ler dışında hiçbir kamu kurum ve kuruluşunun merkezi yönetim
bütçesi dışında, bu bağlamda Anayasa’nın 160. maddesinde öngörülen Sayıştay
denetimi dışında bırakılması olanaklı değildir. 5449 sayılı Yasa’nın 27. maddesinde
ajansların, 5018 sayılı Yasa hükümlerine tâbi olmadıkları belirtildiğinden
“merkezi yönetim bütçesi” kapsamında değerlendirilemeyecekleri ve Sayıştay
denetimine bağlı tutulamayacakları açıktır. Bu durumda ajansların, kamu
kaynağı kullanmaları nedeniyle denetimlerinin TBMM’nin veya onun adına
denetim yapan Sayıştay’ın denetimini içermemesi Anayasa’nın 160 ve 165.
maddelerine aykırıdır. Açıklanan nedenlerle Yasa’nın yukarıda
belirtilen dava konusu kural ve sözcüklerin, iptali gerektiği düşüncesiyle
çoğunluk görüşüne katılmıyoruz. Üye Üye Fulya
KANTARCIOĞLU Üye Üye A.
Necmi ÖZLER Zehra
Ayla PERKTAŞ AZLIK OYU 1) 2. maddenin
(c) bendi Merkezden
ve yerinden yönetim ilkelerine dayanan “İdare”, Anayasa’ya göre yasayla
düzenlenir. Bakanlar Kurulu kararına dayanan, ulusal düzeyde eşgüdümünden
Devlet Planlama Teşkilatı’nın sorumlu olduğu bir birimin “idare” içinde yer
aldığında duraksama yoktur. Bütçe ile ilgili kurallarda Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığı ve İçişleri Bakanlığı’nı gündeme getiren öngörüler ile
Yönetim Kurulu’nun Vali’nin başkanlığındaki yerel yönetim başkanlarının da katılımıyla
oluşan yapısı “idare” kavramının geçerliliğinin ayrı nedenleridir. Bu oluş
karşısında, yasa yerine Bakanlar Kurulu Kararnamesine olanak veren düzenleme
Anayasa’ya aykırıdır. 2) 3. madde,
4. maddenin (c) ve (h) bentleri 8. maddenin üçüncü fıkrası, 9. maddenin (a)
ve 10. maddenin ikinci fıkrasındaki “..özel kesim ve
veya sivil toplum kuruluş...larından ...”
sözcükleri ve 17. maddenin son fıkrası, 18. maddenin altıncı fıkrası Yasa’yla
kurulması temel ilke olan “İdare”ye Merkezi Yönetim ve Yerinden Yönetim
olarak Anayasa’nın 123. maddesinde değinilmiştir. 126. maddeye göre merkezi idare merkezdeki
Bakanlıkları esas alan bir yapılanma
içinde, İller ve kademeli bölümlerde birimleşir. İl yönetimindeki yetki genişliğinin
ve birden çok İli içine alan idare teşkilatı kuruluşunun yasal temellerle
oluştuğunda da kuşku yoktur. 127. madde ise yerinden yönetim kavramı içindeki
yerel yönetimleri, İl, belediye ve köy
olarak öngörmektedir. Bu yapılanmalarda idarenin bütünlüğü, silsile denetimi
ve vesayet yetkisi olarak tanımlanan idare hukuku kavramları da anayasal
ilkelere dayanır. Öte yandan teknik ve uzmanlık gerektiren alanlarda görev
yönü öne çıkarılarak oluşturulan kamu kurumlarından kimi Anayasa’da
görünürken kimi de 123. maddeye göre yasayla veya yasanın verdiği yetkiyle
kamu tüzelkişiliği olarak biçimlendirilir. İptali istenen 3. madde ise Ajanslar’ın bölge esas alınarak Bakanlar Kurulu’nca
kurulacağını belirtmektedir. Anayasa’ya göre Merkezi İdare kapsamında İl
yönetiminde bulunan yetki genişliği ile birden çok ili içine alan merkezi
idare teşkilatı yaklaşımları bu oluşumla uyuşmamaktadır. İl, belediye ve köyü
esas alan ve seçimle oluşan yerel yönetimlerle de bu oluşumun bir ilintisi
yoktur. Anayasa’nın 166. maddesinde öngörülen
planlama ile ilgili olarak Devletçe kurulacak teşkilat ise hiç kuşku yok ki
“İdare” kavramı içinde yer alacak bir kamu idaresi veya kurumudur.
Anayasa’nın Mali ve Ekonomik Hükümler başlıklı dördüncü kısmının Ekonomik
Hükümler alt başlıklı ikinci bölümünde yer alan planlama görevi Devlete
verildiğinden Cumhuriyetin Temel organları başlıklı üçüncü kısmının yürütmeyi
düzenleyen ikinci bölümünün idare alt başlıklı kuralları göz önünde tutularak
yaşama geçirilecektir. Merkezi idarede Devlet olarak tek bir
kamu tüzelkişiliği, yerinden yönetim kuruluşlarında ise Anayasa, yasa veya
yasalara dayanan düzenlemelerle gerçekleştirilen kamu tüzelkişilikleri
vardır. Özel kuruluşlarda ise kamu ile ilgisi olmayan tüzelkişilikler söz konusu olur. Davaya konu Ajansların
tüzelkişiliğinin niteliği ise açık değildir. Yasa kuralları yorumlanarak
yapılan nitelendirmeler ise, Ajansların özel hukuk hükümlerine bağlı
tutulmaları, kamu ve özel kesim temsilcilerinin katılımları ve iş mevzuatına
göre çalıştırılacak personelin varlığı nedeniyle yeterli belirginliğe
ulaşamayacaktır. Kaldıki, Devletin, kamu iktisadi
teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre
yürüttükleri kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin
memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle gördürülmesini öngören Anayasa’nın
128. maddesi de Ajansların tüzelkişiliklerinin belirginleşmediğini
göstermektedir. Ajansların Bakanlar Kurulu’nca kurulması ve kaldırılması da
idarenin yasallığı ilkesinin genel vurgusuyla çelişmektedir. Öte yandan, kamu kurumu veya idaresinin
bütün işlemlerinin özel hukuk hükümlerine bağlı tutulması, Anayasa’nın öngördüğü yürütme ve idare
kavramlarının getirdiği kamu gücünü kullanma ve temelde kamu yasalarına bağlı
olma anlayışına uygun düşmemektedir. 4. maddenin (c ) bendi ve (h) bentleri,
8. maddenin üçüncü fıkrası ve 17. maddenin son fıkrasında öngörülen fonların
tahsisi ile personelin nitelikleri, ücret, gündelik ve sosyal hakları
kalkınma Kurulunun oluşumu ve diğer kimi görevlere ilişkin esas ve usüllerin belirlenmesi , sınırı,
kapsamı, yasayla belirlenmeden Devlet Planlama Teşkilatı’na verilmiştir.
Bunun Anayasa’nın 7. maddesinde öngörülen yasama yetkisinin devri niteliğini
taşıdığı açıktır. 9.
maddenin (a) ve 10. maddenin ikinci fıkrasında yer alan Kurullara katılacak
özel kesim, sivil toplum kuruluşları da belirginlik içermemektedir. Özel
kesimin, sivil toplum kuruluşların yaygınlığı göz önüne alındığında uygulamada
duraksamaların ve çelişkilerin doğması olasıdır. Yasal kurallardaki belirsizlik ise
hukuk devletinin gerçekleşmesini önliyecek,
Anayasa’nın 2. maddesine aykırılık oluşturacaktır. Açıklanan nedenlerle değinilen kurallar
Anayasa’nın 2., 123., 126., 127., 128. ve 166.
maddelerine aykırıdır. 3) 25. maddenin üçüncü fıkrasının birinci
tümcesi Yasa’nın Ajansın gelirleriyle ilgili
19. maddesinin (a) ve (d) bentleri ile bütçeyle ilgili 23. maddesinden, Ajans
bütçesine genel bütçeden aktarma yapıldığı
anlaşılmaktadır. Böylece merkezi idare bütçe gelirleri ve kamu kaynağı
kullanımı söz konusu olmaktadır. Anayasa’nın 160. maddesinde Sayıştay’ın
merkezi yönetim bütçesinin gelir ve giderleri ile yerel yönetimlerin hesap ve
işlemleri üzerinde
denetleme yetkisi vardır. Kamu İktisadi teşebbüsleri ise
Anayasa’nın 165. maddesi uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin denetimine
bağlıdır. Buna göre, kamu gelirlerinin kullanımı o yönetim dışında bir kamu
birimince denetlenerek bir denge oluşturulmaktadır. Kuralda ise dış denetim bağımsız denetim
kurumlarına verilerek Anayasa’nın belirtilen maddeleriyle çelişen bir sonuca
ulaşıldığı açıktır. Bu nedenlerle Anayasa’ya aykırı olan
yukarıda belirtilen kuralların iptali gerekeceği oyuyla karara karşıyım. Üye Şevket
APALAK |