YARGITAY KARARLARI Yargıtay
2. Hukuk Dairesinden: Esas No : 2006/1221 Karar
No :
2006/7986 İncelenen Kararın: Mahkemesi : Ula
A.H. Tarihi : 14/10/2004 Numarası : 2003/125
- 2004/203 Davacı : Feride Şeker Davalı : Hasımsız Dava Türü : Gaiplik Karar Düzeltme İsteyen : Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı Taraflar arasındaki davanın
yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün kanun yararına
bozulması Adalet Bakanlığının yazısı üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
tarafından istenilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Davacı Feride Şeker'in 24/9/2003
tarihinde hasımsız olarak açtığı davada, 1968 doğumlu oğlu İbrahim Şeker'in
1995 yılında hiçbir sebep yokken ortadan kaybolduğunu ve o günden beri haber
alamadığını, araştırmalarının sonuçsuz kaldığını belirterek gaipliğine karar
verilmesini istediği, mahkemece davanın kabulüne karar verildiği
anlaşılmaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun
32. maddesi; "Ölüm tehlikesi içinde
kaybolan veya kendisinden uzun zamandan beri haber alınamayan bir kimsenin
ölümü hakkında kuvvetli olasılık varsa, hakları bu ölüme bağlı olanların
başvurusu üzerine, mahkeme bu kişinin gaipliğine karar verileceğini, aynı
Kanunun 33. maddesinde ölüm tehlikesinin üzerinden en az bir yıl veya son
haber tarihinin üzerinden en az beş yıl geçmiş olması ve mahkemece, gaipliğine
karar verilecek kişi hakkında bilgisi bulunan kimselerin belirli bir sürede
bilgi vermeleri için usulüne göre yapılan ilanla çağırılması ve bu sürenin
ilk ilanın yapıldığı günden başlayarak en az altı ay olduğunu hükme
bağlamıştır. İncelenen dosyadan, söz konusu
ilamın 29/6/2004 tarihinde yapıldığı, hüküm tarihi itibarıyla altı aylık ilan
süresinin dolmadığı anlaşılmıştır. Mahkemece, Türk Medeni Kanununun
33. maddesinde öngörülen ikinci bir ilanın yapılmaması ve ilan süresi
dolmadan İbrahim Şeker'in gaipliğine ilişkin hüküm kurulması usul ve yasaya
aykırıdır. SONUÇ: Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427/6. maddesine dayalı
kanun yararına bozma isteğinin açıklanan sebeple kabulü ile hükmün sonuca
etkili olmamak üzere BOZULMASINA, oybirliğiyle karar verildi. 22/5/2006 ——
• —— Yargıtay
2. Hukuk Dairesinden: Esas No : 2006/1222 Karar
No : 2006/7699 İncelenen Kararın : Mahkemesi : Yeşilyurt S.H. Tarihi : 9/7/2002 Numarası : 2002/103 -
2002/146 Davacı : Zeynep Büyükşahin Davalı : Hasımsız Dava Türü : Evlat Edinme Temyiz Eden : Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı Davanın yapılan muhakemesi
sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün kanun yararına bozulması Adalet
Bakanlığının yazısı üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
istenilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Davacı Zeynep Büyükşahin
tarafından 22/1/2002 tarihinde hasımsız olarak açılan davada, oğlu Memet'in çocuğu olan 1/3/1996 doğumlu küçük Ünal Büyükşahin'i evlat edinmesine karar verilmesini istediği,
mahkemece küçüğün anne ve babasının rızaları alınarak davanın kabulüne karar
verildiği ve hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmaktadır. Hükümden sonra yürürlüğe giren 4787
sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair
Kanunun 4. maddesinin 1. bendi ile, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun üçüncü
kısım hariç olmak üzere ikinci kitabı ile 3/12/2001 tarihli ve Türk Medeni
Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna göre aile hukukundan
doğan dava ve işlerde aile mahkemelerinin görevli olduğuna ilişkin hüküm
getirilmiş olduğundan evlat edinme davalarında Asliye Hukuk Mahkemelerinin
görevi sona ermiş ise de, dava ve hüküm tarihi itibarıyla 4721 sayılı Türk
Medeni Kanununun 315. maddesi hükmü gereğince evlat edinmeye izin kararı
verilmesi usulü kaldırılmış olduğundan bu davalara Asliye Hukuk Mahkemesince
bakılması gerektiği halde mahkemece, dava dilekçesinin görev yönünden reddi
gerekirken kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur. İncelenen dosyadan, davayı davacı
Zeynep Büyükşahin'in açtığı, daha sonra Avukat Ali
İhsan Kal'a genel vekaletname verdiği, davanın
bütün duruşmalarına adı geçen Avukatın katıldığı, davacının yargılama
aşamasında vekili tarafından yapılan işlemlere icazet verdiğine ilişkin
beyanına rastlanmadığı, herhangi bir belgenin de bulunmadığı görülmüştür. Evlat edinme işlemi şahsa bağlı
haklardan olup, bu konuda vekilin dava açabilmesi yada açılmış olan davayı takip
edebilmesi için özel yetkiye sahip olması gerekmektedir. Mahkemece, davacı
vekilinden özel yetkili vekaletname istenilerek ibrazı halinde yargılamaya
devam edilmesi gerekirken bundan zühul edilerek davanın sonuçlandırılması
doğru bulunmamıştır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun
evlat edinme kararı vermeden önce hakime araştırma yükümlülüğü getiren 316.
maddesinin 1. fıkrasında evlat edinmeye ancak esaslı sayılan her türlü durum
ve koşulların kapsamlı biçimde araştırılmasından, evlat edinen ile edinilenin
dinlenmelerinden ve gerektiğinde uzmanların görüşünün alınmasından sonra
karar verileceği belirtilmiştir. Mahkemece, yukarıda açıklanan
hüküm uyarınca evlat edinen ve edinilen dinlenmeden, kapsamlı bir araştırma
yapılmadan davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı
bulunmuştur. Diğer taraftan, anılan Kanunun
305. maddesinin 2. fıkrasında; evlat edinmenin herhalde küçüğün yararına
bulunması ve evlat edinenin diğer çocuklarının yararlarının hakkaniyete
aykırı bir biçimde zedelenmemesi gerektiği belirtilmektedir. Aynı
Kanunun 316. maddesinin 3. fıkrasında ise; "evlat edinenin alt soyu
varsa, onların evlat edinme ile ilgili tavır ve düşünceleri de
değerlendirilir.” hükmü yer almaktadır. İncelenen
dosyada bulunan davacıya ait nüfus kayıt örneğinden, davacının oğlu Memet haricinde de çocuklarının bulunduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, evlat edinenin diğer
çocukları dinlenmeden, evlat edinme ile ilgili tavır ve düşünceleri
değerlendirilmeden, evlat edinmenin bu çocukların yararlarını hakkaniyete
aykırı bir biçimde zedeleyip zedelemeyeceği konusunda yeterli araştırma
yapılmadan eksik inceleme ile hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. SONUÇ: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427/6. maddesine dayalı kanun yararına bozma isteğinin açıklanan sebeple kabulü ile hükmün sonuca etkili olmamak üzere BOZULMASINA, oybirliğiyle karar verildi. 17/5/2006 |